• Sonuç bulunamadı

‘AMELÎ RUHİYYATMüellifi: Dr. (İ. Le Bon. Mütercimi: Dr. AB. Ujevdet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "‘AMELÎ RUHİYYATMüellifi: Dr. (İ. Le Bon. Mütercimi: Dr. AB. Ujevdet"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I D J T İ H A D

İ R İ N U H K İ L E R

Îdarî islahatiııı psychologia’î güçlükleri Ali Nazima ve Tarihî bir hatıra

Gençlere « Énergie » dersleri

Austria mn , Belgika ııın , İspanya nın , İtalya mn ete. vazMyyeti hazıraiarı İstikbalde Din

Çölün ‘aşkı [ Şi‘ir ] ‘Aşk kasideleri [Ş i‘ir] Cebhede ‘akşam » Mefkûre »

Lâ tenahinin şerabı [ kıt‘a ] Amelî Ruhiyyat [Son]

Niçin eevab vermem [ Kapakda ] Yeni neşriyyat »

Dr. G. Le Boıı

‘Ar

Gasson - Mubahat

I [ «Bir Felsefe’i Tarihin ‘İlmî ) esasları » kitabından ] I. M. Guyau Suzî Salih Zeki F. Kutlu Nizamî AB. DJ. G. Le Bon AB. DJ. İctihad

3

)

On beş günde bir çıkar İlmî Edebî İktisadî Meemu‘a

1 Temmuz 1931

Yeni neşriyyat:

‘AM ELÎ R U H İY Y A T

Müellifi: Dr. (İ. Le B o n . M ütercim i: Dr. AB. Ujevdet

2 2 3 Sahifelik tjıizel bir eiltl (lir, eyi kAyıd üzerine basılm ışdir. f i: 1 lira

(2)

Yeni N eşriyyat:

Shakspeare

Yazan : Cenab Şehabeddin Bey . Basan : Kana‘at kitabhanesi sahibi Ilyas Efendi. Sahife 195. Resimli, f i : 150 K.

Mi'mar Sinan

Yazan Ahmed Refik B. Basan Kan‘at ki - tabhanesi sahibi ilyas Ef. S. 72 fi : 100 k.

Top kapi Serayi

Yazarı: Halil Etheırı B. Basan Kaııa‘at ki­ tabhanesi sahibi Ilyas E. S. 61 fi : 50 k.

Bu gün yalınız intişarlarını haber vermekle iktifa etmeye mecbur olduğumuz bu kıymetli kitablar hakkında ba husus Ustad Cenab Beye­ fendinin

Shakspeare

i hakkında gelecek nüshalarımızda mütalaamızı ve hayranlığımızı yazacağız. Şimdiden Samedanî şa‘ir ve miieefek- kir Cenab B. E. yi ve mütefekkir şiuas tabifi İlyas Efendiyi tebrik eder ve okuyucularımıza mütalaasını hararetle tavsiye ederiz .

Posta kutusu :

h ü c u m l a r a n iç in c e v a b

YERMEM

Reykozda Şefik Rey Efendiye :

Hayır cevab vermeyeceğim. Paris de, Alman mütefekkirlerinden Dr. Max Nordau ile bir güu konuşurken, « Yine gazetelerde size bir çok itihamlı hücumlar var bunlara cevab vermeye- cekmisiniz ? dedim. Bana cevabı ‘aynen şu oldu: ‘Aziz dostmı, hayır. Çunki bana isnâd olunan şeylere , bana yapılan hücumlara cevab yaz - maya karar versem, evvelâ, ‘ilmi fâ‘aliyyetim için bir dakikam kalmaz ; saniyen bana hücum edenlerinde işine pek yaramış olurum ».

Ben de merhum dostumun bu cevabım size tekrar ederim . Ben her zaman , her devrde , böyle hücumlar görmüşüındiir.

Tarihi

İs lû -

ıniyyet

terlememin intişarı sırasında, bir de, Anadolumuzun seyrek nufuslu ve kırk milyon insan beslemeye kâfi mahsuldar erazishıç*, ez cümle

Türklüğü kabul etmek

[

ve bina’

en'aleyh müslüman da olmak

] şartiyle muhacir ‘a’ilelerin gelmelerine musa'ade edil

-inesi fa'ideii olacağı mülahazasında buluudoğum zaman yapılan hücumlar bu meyandadır. Denizin kenarında ayakda duran kaya , klıes ii k'haşâk yüklü bu dalgaları evi tanır , Fakat ne yapılsa kaya, dalga ve khes ii khıişâk olamaz : her gün güneşin ziyasını1 ve hararetini İçecek, ve dalga­ lar onun ayağı önünde sörveeekdir. Bu hücumu yapanlar kasablara benzerler : kasalı bıçağını bilerken muradı koyunu öldürmek değildir , koyunun etini ve postunu satmakdır ; ben mu­ hacimlerde bir katil değil bir kasaba bir et tâ- ciri zihniyyetini ğörüriim. Onları uslandıracak vaz’îyyet, hücumlarının'gülümseyen vekur bir siikütdan başka bir şey husule getirmediğini görmeleridir. Da‘va ikame etmeyi ve: onları iştiğal mevzu'u görmeyi khatıra getirmiyorum. Vatanımın ‘İlmî ve fikrî klıidmetine vakf etdi- ğinıbaki hayatım, zaman israfına mütehammil değildir. Zaten cevabın en mtiskitî bu hücum­ ların içindedir : X Ba‘zı^kimselerce a‘ızzedeıı sayılan Z hakkında, içtihadı ‘ammeye muhalif bir içtihadım söylemiş kendisine«bir sefil bir bed baht » diyorlar . Öyle ise oııuıı bir mutala‘ası niçin kendilerini bu kadar hücuma kaldırıyor ve bir takım itihamlar ¡‘maline sevk ediyor . Salim mantıkin bu su’alî en müskît cevab d e -

ğilmidir? ben,

Je me suis étonné d'être un objet de haine D’avoir beaucoup souffert et beaucoup travaillé.

deyen Fransız şa‘iriniıı tavında değilim , Ben olsa olsa ,

Bir khalikane sa‘y ile celıdi asilimin Verdim karanlık illere miri guıüırunu ; ■ Ey bir resuli uıuztaribin iştikâsr'ğel, Öp göz bebeklerimde- tehammııl gururunu . diye bilirim. AB. DJ.

GLİSERO FOSFATLI ŞARK ”

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti İmsusiyede Eıııal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

(3)

ABONNEMENT

Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars - ■*» »

Edition spéciale : 3 Dolars

ADRESSE

«Idjtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvième ANNÉE

1 Juillet 1931

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADÎ

No : 324

ABONNEMAN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1 ,2 , Âlâ kâğıdlısı

5 liradır

ADRES

Cığaloğlunda Içtihad Evi

Tarihi T ë ’sisi :

1904 — Genève Yirmi altıncı sene

1 Temmuz 1931

İDARİ İSLAHATIN PSYCIIOLOGİA’Î MÜŞKİLÂTI

Üstadımızın terceme ve aşağıya dere etdiğimiz bu mekalesi Fransa için yazılmış olmakla beraber bizim için ders ve intibah olacak kısmı pek çokdur. Bilhassa şu noktaya dikkati nazarını celb ederim ki İdarî İslahat bizde Fransada olduğundan çok kolaydır. Bizde Hükümetin, Meb‘uslar tarafından hiç bir mukavemete malruz olmak endişeleri olmaz. Sanien meb‘usların da da’ireî intihabiyyesine karşı, bir dereceli intihab usulü cari olan bütün diğer memleketlerde olduğu gibi, müdaraları da yokdur.Bu sebeblerle bizde hükümet tetjıamen serbest hareket eder ve lâzım gördügü İslahatı icra ederken, bu mekalede görüleceği veçh ile , Fransanm ve diğer hükümetlerin ma'ruz oldukları mukavemete çarpmaz. Şu sırada zimamdarlarımızın bu mekaleyi okumalarını faydalı bulurum.

AB. Dj. Avrupa hükümetlerinin, ez cümle Fransanm,

vaz’iyyeti maliyyelerini düzeltmek için kullanı lan vasıtalar arasında mu‘adil ve masraflı idarelerde icra olunacak tensikatın te’min ede­ bileceği tasarruflar bulunur.

Fransa hükümeti bu işe , yeniden teşkilât devre’î müşkilesine tekaddtim eden lagvlerin kolay safhasından başladı.

* * *

Me’murların masraflı çoğalmasının uzak psy- chologia’î sebebleri vardır, bu sebebleri aşağıda icmâl edeceğiz ; Bu tekessür « démocratique » denilen « Régime » in de neticesidir . Her meb- ‘ us yeni me’muriyyetler ihdasını taleb eder , ta ki müntahiblerinin en nüfuzlularını buralara yerleşdirsin. Meb'uslarm re’y vermelerine na - zırların ihtiyaci ise, bu me’muriyyetleri ihdas - dan imtina* edemeyecek derecede fazladır . Bu veçh iledir ki me’murlar [ Fransa ] da ıniidhiş bir tarzda çoğaldı.

‘Aynî hâdise , [ Parlementaire ] bir [Régime] ile idare olunan memleketlerin ekserinde ez cümle Italyada bir çok zamandan beri görülü­ yor . Bu memleketi yıkan ve tazyik eden bu

me’murlar fazlalığından kurtarmak için «faşist» inkılâbı lâzım oldu.

***

Me’murların bu çoğalması Fransız idaresinin masraflı teşevvüşünün sebeblerinden biridir ; fakat daha ziyde derin diğer sebebleri de vardır.

Inkılâbkârâne reftarlarına rağmen Fransız , belki bütün akvamın en muhafazakâr olanıdır ve bu sebebledir ki sabık devrlerde ihtiyaçlarına mutabık olan ve her gün köhneleşen bir idare [ Napoléon ] tarafından tensik olunduğu uzak devrden beri, bilâ tebeddül kendisini muhafaza etmişdir .

Siyasî [régime] 1er, peyderpey mahv oldu ; yeni fırkalar doğdu, lnkılâblar takhtları süpür­ dü ; yalınız eski Fransız idaresi lâ’yetehavvel kaldı. Hiç bir here ü mercin dokunmamış olduğu yegâne kuvvetdir. Hükümdarlardan, Parlemen- tolardan ve nezaretlerden daha ziyde zî iktidar olarak Fraıısayi müstebidâne idare etmeye de­ vam etmekdedir.

Gayri mütebeddil kadroları muhafaza et - mekle beraber deva’iri ‘umumiyye , eskidikçe giriftleşdi ve nihayet yekdiğerlerinden bölme

(4)

-5488 İ Ç T İ H A D lerle ayrılmış bir serî müstakil küçiik hükümet [ Pouvoir ] 1er teşkil etdi.

Bu son hadise Fransız idarelerinin evsâfı ınümeyyizesinden birini teşkil eder . Bu vasf Eıımuzecî olduğundan ekseriya tekrar olunan Paris kaldırımları hikâyesinde vazıhan göste - rilmişdir: Hikâye 8u, Gaz, telefon vaz'ile mu­ vazzaf idarelerin işlerini ‘aynî zamanda icra etmek için aralarında bir anlaşma imkânsızlığı yüzünden Paris yaya kaldırımlarının bir ay zar­ fında üç dafa tekrar yapıldığı hikâyesidir .

Bütün «administration» larda , Bureau 1ar ayrı yaşarlar ve yekdiğerini tanımamakda sebat ederler. Bundan şu netice hasıl olur ki en kü - çük bir işin görülmesi halk için ‘azim rahatsız­ lıklara mal olur.

Müşterek bir menfa‘at için , dairelerin yek - diğerde ittifak etmekdekî ‘aczi Fransaya mah- susdur. Almanyada bu hal görülmez.

Bu fark Şimâl [ Nord ] lı büyük bir sanayi1 sahibi olan M. Guerin in nazarına çarpmışdı . Bu z a t, harb esnasında , Amerikadan alınan erzakın tevzii için, Alman ve Fransız hiikû - metleri tarafından, vasıta olarak kabul olun - muşdu. Bu tevzi‘a müte‘alîik müşkilâtı lıal için Berlin den Parise , Paris den Berline gitmeye ıııe’zun idi.

— Muma’ileylı önümde diyordı ki Berlinde, görülmekde olan iş nıute‘addid deva’ire ‘ a’id olduğu halde karar bana yirmi dört sa‘at zar­ fında tebliğ olunuyordu. Paris de ‘aynî iş için, bir halle destres olmaksızın Nezaretden Neza­ rete koşmakla , bir kalemden diğer kaleme gönderilmekle ekseriya sekiz gün geçiriyordum.

* * #

Islahat idariyyeye her teşebbüsün karşısına, her memleketde, ez cümle Fransada, irsiyyetin ve i'tiyadm büyük bir kuvvet vermiş olduğu , esasi mefhûmatı psychologia’iye çıkmakdadır.

Bu dürlu mü’essirat neticesidir ki Tarihimiz muhalif zavahire rağmen yekdiğerini ta‘ kib eden muhtelif « Regime » lerde muhtelif hükü­ met şekilleri altında şayanı dikkat bir istidamet ‘arz etmekdedir. «Regime» lerin cümlesi ya‘ ni

K raliyet, İmpratorluk , Cümlıuriyet idareleri hep, memleketi her gün daha ziyade bel‘ edici bir hükümeti merkeziyyenin ııufuzu altına koymaya meyâl idi.

Ruhlarda vahdet te’essüs, Ptiyad tesebbiit edince bunlar değişemez. Hakikati halde, yeni isimler altında, eski « Regime » e, eski idare­ ye fl] devam ediyoruz .

Bir çok cehd ‘asırlarının tazyiki altında , devlet, nihayet bir çok ümıır [ Entreprises ] ın idare ve ifasını eline aldı ve yavaş yavaş kendi [Sultasını]vatandaşların evveliyyet[lnitiative]leri yerine ikame etti ■ Socialistliğin ya‘ni devlet - cilik [Etatisme] in tevessü1 u , hakikati halde , uzun bir mazinin nihâ’î feyzi, ‘ asırlarca ta‘ kib edilen idealin son neticesidir.

Devletin müdahalesini her gün daha ziyade istemekle , socialistler , bir ‘ an‘ana1 Tari - hiyyeye devam etmekden gayri bir şey yap - iniyorlar. Onlar olsa olsa bu tarikde fazla ileri gitmekle mu’alıeze olunabilirler. Bu veçh i l e ­ dir ki, akhiren [ Creusot ] nun Belediye reisi ve Meb‘ usu, devletin yalınız darussana‘alara değil topragada vaz‘ı yed etmesini tavsiye ve senâ ediyordu . Köylülerin bütün hasadları ma‘şeriyete, ‘ umuma ‘aid olacakdı.

Socialism bizi telıdid ediyor denilemez , çünki çok zamandan beri socialistlik te’essüs etmiş bulunuyor. Ekseriya tekrâr etdiııı ki çok muhalif zavahire rağmen Fransada tek bir siyasî fırka vardır : Devletçilik [ Etatisme ] ‘ umumî veya klıususî hayatın en küçük umu - runda ‘ aleddevâm Devletin müdahalesini taleb etmeyen tek bir siyasî fırka zikr etmek mümkin olsaydı bu iddi‘a ancak o zaman kabili Ptiraz olurdu . Socialistler bu temayülü mubalagalan- dırmakdan gayri bir şey yapmıyorlar.

Devletin bel‘ ve mas edici te’sir ve nufuzu, Fransada, vâktile memleketi teşkil eden ınukh- telif vilâyetleri birleşdirmekde ve m evzii ha - yatın son safhalarını ortadan kaldırmakda hü­ kümeti merkeziyyenin his etmiş olduğu ırıüşki - lâtm neticesidir. Bu mahallî hayat takhrib ve

(5)

î ç T IH A D 5489 vatandaşların evveliyyet[lnitiative] i imha edil­

miş olduğundan artık tekrar dogamazdı.

Almanya bu merkezleşmeden kurtuldu , çüııki Almanyamn birleşmesi 1871 den beri ol - duğu için pek tazedir. [Fransa] da sönen vilâyet hayatının, Almanyada bil‘akis pek canlı kalma­ sının sebebi şndur ki bu gün İmpratorluğu teş­ kil eden eski Krallıklar, Prenslikler v. s. ‘ asır­ larca bir müstakil bayatdan mütena‘îm olmuş­ lardı . Fransada Paris den başka hemen hemen hiç bir fikrî merkez kalmadığı halde Almaya­ nın, bir çok fikrî merkezleri, bir çok münev - verler merkezleri vardır.

[Sonu gelecek sayıda]

Dr G. LE BON

M EKTEBİ M ÜLKİYE HATIRALARINDAN

ALÎ NAZIMA VE TARİHİ BÎR HATIRA I

Cumhuriyetin 2538 sayılı nüshasında Ali Nazima Beyefendiye ait yazıyı büyük bir alaka ile okudum. Eski bir mülkiyeli ve müşarün - ileyhin tilmizi olmak iribarile bu yazı bend 35 senelik bir hatıra uyandırdı ki faziletine büyük bir delil olması lıasebile yazup gazetenize tak- timden kendimi alamadım.

Ali Nazimanın hayatı talimiyesini gazeteniz kâfi derecede tarif ve tesbit etmiştir. Müşarün­ ileyh yalnız muallim değil aynı zamanda va - taııperverdir. işte hakiki ve canlı bir misali :

1313 senesi Ağustosunun 11 inci günü genç­ lik ve tahsil hayatımın en heyecanlı bir tari - İlidir. Mektebi miilkiyenin leyli ve bekâr tale­ besinden idim. Kısmı îdadî dördüncü sınıfı ik­ mal ediip yüksek sınıfa geçmek için taşralı , bekâr talebelerle beraber leyli olarak mektepte müsabaka imtihanına hazırlanıyordum • Pede­ rimden namıma gelen bir poliçe bedelini almak üzre mezuniyet için yukarda tarihini zikret - tiğim günde o vakit, mektebimiz müdür mua - viııi ve aynı zamanda fransızoa muallimlerinden olan Ali Nazima beye müracaat ettim . Müşa - rünileyh mes’ulümü is’af ve kapudan dişarı

çıkabilmek için bana üç saatlik bir mezuniyet varakası imza ve ita ettiler . Bunun üzerine giyinıip çıktım, işimi görmek için bu üç saat kâfi gelmedi . Müddeti tecavüz ettirdim . Ma mafi velimi bularak fazla geçen müddet için bir mazeret varakası aldım . Ancak akşama doğru dönebildim. Mektebin kapısı önüne gel - diğiınde mükellef bir kupanın durmakta ve arabacının yanında da kıyafet ve elbisesi mun­ tazam bir çavuşun oturmakta olduğunu gördüm. Hissi kablelvuku kabilinden bu manzara bende bir şüphe, bir helecan uyandırdı. Cümle kapı - sından içeri girdiğimde kulübesinden fırlayan mektebin ananavî kapıcısı uzun ve kara sakallı İsmail ağa pürtelaş ( iki numara ) nerede kal­ dın. iki saattir harıl harıl seni sorup arayorlar. Müdür ve muavin beyler geç vakte kadar beklediler. Nihayet müdür bey gitti . Muavin bey burada seni bekleyor git kendini gör dedi. İlerledim karşıma bir mubassır çıktı . Muahe- zekâr bir lisanla neredesin aranılıyorsun ev - veiâ muavin beyin yanma uğra dedi . Bu iki ihtar ve kapı önündeki araba şüphemi arttırı­ yordu. İlerledim mektebin methal kapısı önün­ de ufak bir bahçe vardı. Bu bahçenin havuzu başında uzun kara sakallı sancaktar kamet ve kıyafetinde bir zabit oturuyordu . Bu manzara şüphemi bir katdaha tezyit etti. Mektebin tatil zamanı müdür ve muavin beyler sayfiyede ol - duklarma göre bu günde akşama kada,r mek - tepte kalmaları da bu şüpheye kuvvet verecek esbaptan id i.

Nihayet muavin beyin odasına girdim. Na­ zima bey bana hitaben ( iki numara ) ben sana liç saat izin vermiştim. Ne için geç geldin dedi. Mazeret pusulasını gösterdim. Sükütle seni arı­ yorlar dedi ve zili çaldı . Badehu bahçede gördüğüm zabiti çağırttı . Bu mtiheykel zabit karşısına geldi. Beni ona göstererek ve başını dönerek ınlikedder bir sima ve titrek bir sesle işte aradığınız efendi budur dedi . Ben önde o arkada kapıdan çıktık. Dikkat ve his ediyor­ dum ki Ali Nazima bey derunî bir infial ve ihtilaç içinde idi. Badehu mahfuzen cümle ka­ pısına geldik . Meğer o mükellef araba beni

(6)

5490 t Ç T Î H A D bekliyormuş. Muhafız zabit giriniz dedi • Bir teslimiyetle bindim. Araba haraket etti ve sür’- atle yürüyordu. Buhran içinde idim. Bir aralık yanımdaki zabite nereye gittiğimizi sordum . Taş kışlaya dedi. Mesele anlaşılmış idi. o tarihte idarei hamidiyeye karşı isyan eden genç vatan­ perverleri takip ve muhakeme için taş kışlada Reşit paşanın tahtı riyasetinde sunufu selaseye mensup ümerayı askeriyeden mürekkep bir di­ vanı harb vardı . Bunu hep biliyorduk . İşte ben de bu divanı harbe çağrılıyordum . Araba köprüyü bilâ ücret geçti . Meğer reis paşanın arabası imiş. Köprüden itibaren Galata ve Bey­ oğlu caddeleri bir siııSına şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu. Akşama doğru kışlaya var­ dık. Arabadan indik . Muhafızın beni kışlanın avlusunda ki şadırvan önünde bekletti. Biraz sonra zuhur eden kısa boylu ve tıknaz ve kı - ranta bir milazıma ( bu da onlardaııdır ) diye teslim etti . Bu zabit beni takip ediniz dedi . Takip ettim. İki merdiven çıktık. Üst kattaki koridoru dolaşarak taksim bahçesine ve Beşik- taşa inen yola nazır bir daireye girdik. Burada sonradan kışla nöbetçisi olduğu anlaşılan kay­ makam rütbesinde ihtiyar ve ak sakallı bir zata misafir edildim. Derhal kapının önüne iki şün - gülü nöbetçi dikildi . Bir aralık nöbetçi bey gezmeğe çıkmıştı . iki hizmet neferde beraber

kaldık . Anadolu halkından olan bu neferlerin birile hemşehri çıktık. Bu sayede ondan ken - dime lazım ve faideli bazı malumat aldım. Dı - şarıdan yemek ve bir altmışlık tütün paketi getirttim. Hayatımda ilk defa sigara içecektim, işte bu başlangıcı oldu. Hiç rahat edemiyordum. Dimağım yanıyordu . Buraya neye getirilmiş­ tim. Hakkımda ne muamele yapılacaktı. Aki - betim ne olacaktı diişüniyordum . O sırada kışlada yunan harbinden gelme mecruh gazi­ lerimiz vardı. Bir bandoda aşağıba puruva ya­ pıyordu. Koridora çıkmak istedim . Nöbetçiler ( yasah hemşehrim ) dimeleri üzerine döndüm ve mevkuf olduğumu o vakit anladım. Gece olmuştu kaymakam bey geldi . Bana babaca hüsnü muamele etti . Endişe etmemekliğimi tavsiye ve beni teselli eyledi, içinde bulundu­ ğum felâketin verdiği yeis ve melal iştihaını kaçırdı. Yemek yiyemedim bir aralık doktorlar geldi . Muayene ve künyemi ahzetdiler . Nö­ betçi beğin yatağı yapılmıştı . Fakat sabaha kadar gelüp yatmadı. Bana da küçük ve kirli bir yatak yaptılar yattım . Bir taraftan tahta kurularının tazibinden diğer taraftan dimağım­ daki buhrandan gözüme uyku girmedi. Kalktım pencereden dışarıya bakıyordum .

ı

8 - 6 - 9 3 1 l Sonu gelecek sayıda}

Dünyanın başlıca Devletlerinin vaz‘iyyeti hazıraları

iv

AUSTRİANIN YAZİYYETİ

Sulh muahedesinin hakiki « dictateur » u , Amerikalı büyük nazariyyecinin siyasî hata - Iarının kurbanı olan Austria , - en güzel vilâ - yetleri kesilib alınmış olduğu halde pek güç bir hayat yaşauıakdadır. Sabık sa‘adetiııi ik - tisab etmek için , tabi‘î olarak Almanya ile birleşmeyi te’emmül etmekdedir • Nâ kabili ictinab olan bu birleşme , sa‘ati haziranın en büyük siyasî mıişkilatından birini teşkil etmek­ dedir . Aşikârdır ki böyle bir iltihak Italyayi

ve diğer galib devletleri rahatsız edecekdir ■ Bu iltihak dokuz on seneyi geçmeyen bir müd­ det esnasında muhakkak yapılacakdır. Bu ilti­ hakın nilıa’î neticesi Almanyayi, harbden evvel kinden çok daha ziyade kuvvetli ve daha büyük kılmak olacakdır. Sadowa dan sonra Mr. Thi - ers in keşf ve ihbar etmiş olduğu veçh ile bir « Germain » impratorluğuıınn, vaktile Viyana da oturan şimdi Berlinde oturacak olan

Charles - Quint

impratorluğu tekrar viicud bulacakdır.

(7)

I ÇT I H AD 5491

BELÇİKA tun vaz‘lyyeti

Belçika, bir az siyasî istikrar iktisab etmek için Avrupa kavrnlerinin içinde bulundukları müşkilâtın hâlâ bir misalidir, 1‘tilâf kabul e t ­ mez dinî ve ictima‘i ¡‘tikadlarla iki müsavi kısma bölünmüşdür.Bu fîrka rekabetlerine ‘irk- lar rekabetleri karışmakdadır .

tctima'i miişkilat daha artmışdır, çünki Bel­ çika iki ‘irk ile meskûndur : Şimalin Flaman ları, ve Cenubun Wallon lan muhtelif dil ile tekellüm eder ve muhtelif hissiyyat beslerler. Flaman larda ayrılmak temayülü vardır, ki memleketin atisi için pek tehlikeli ola bilir . Siyasî mutalebeleri de pek büyükdür. Altı aylık ‘askerî hidmet ve temamen Flaman olan mek- tebler v. s. istiyorlar.

İspanyanın ve İtalyumu vaz’iyyetleri

Bu iki memleket, ancak iğtişaşın bıkdırmış olduğu kimseler ta­

rafından kabul edi­ len sert diktatör­ lükler sayesindedir ki « Socialisme » in tehakkuk etdirmek temayüllerinin ya - ratdığı « Anarchie » den kurtulmuşlar - d ır.

Fakat anarchie yi tenkil etmeye muvaffak olan « Énergie » li hudavendler başlarında bu­ lunmadığı vakit bu büyük memleketlerin ne olacakları bilinemez.

Şimdilik Italia , « diktateur » ü sayesinde , Famsa da olduğu gibi , muhtelif siyasî fırka - ların memleketin refahini artırmak için değil ınevki‘i iktidarı elde etmek için mubareze et- dikleri zemanda gayri ma‘lum bir refah devri geçirmekdedir. Sanayi1 taş kömüründen malı - rum bir nıilletde ola bileceği derecede muterekki dir. Vaktile siyasî mubarezelerde zayi1 olan bütün cehdler bu gün İktisadî vaz‘iyyeti eyileş- dirmeye sarf olunıyor. « Dictateur » Iuğun atisi ne olursa olsun , hiç olmazsa İtalya , oıılarsız hiç bir modern memleketin refah ve sa‘adet bulamayacağı intizam , disciplin , sa‘y zevki

« Autorité » ihtiramı Ftiyadlarını vermek ne - tiee’i kat‘iyyesini husule getirecekdir.

Yeni Balkan hükümetlerinin

vaz‘iyyetieı*i

Sulh mu'ahedenamesi yazıldığı esnada , Amerika Cumhur re’isi Wilson, ahvalin kendi­ sine vermiş olduğu kudreti mutlaka ile Avru- panın merkezini boş milliyyetler nazariyyesi namına küçük müstakil hükümetlere tefrik et- diği vakit hazırlamakda olduğu musibetleri hatırından bile geçirmiyordu. Bu veçh ile sun‘i olarak ihdas edilmiş olan ve

Austriaya

e c ­ zasından bulundukları zeman rahat yaşayan Balkan hükümetleri

Tchécoslovaquie,Yu-qoslavie

etc bu gün da’imî rekabet halinde dirler ve

Avrupa

musalemeti için ciddi bir tehlike teşkil ederler . 1928 den beri

Croatie

Serbie

ile ihtilaf halinde bulun iyordu ve

Serbie

den ay­ rılmak istiyordu .

Serbie

meb‘usan meclisinde

Croate

ve

Sirb

meb‘ uslar birbirlerine hücum ediyorlar: Croat 1ar autonomia istiyorlardı. Sırblar , buna kuvvetle muhalefet edeceklerini bildiriyorlardı:

Croat

lar Sırb istibdadı altında,

Yougoslavia

istibdadı altında yaşamaya devam edemez diyorlardı.

« Croate » , « Fédéraliste » lerinin Leaderi ,

Daily Express

gazetesinin muhabiri mahsu­ suna, bir mülakatında :

« Bitpıişdir bu iş »

Serbie

ile mazide ki dostluğumuza devam etmemiz temamen gayri mümkindir . ■ • Biz Serbie krallığının taksimini istemiyoruz ; ancak

Belçjrad

m mudahele ve ifsadından Croatie nin kurtulmasını istiyoruz. Bizzat görüyorsunuz ki temamen garblı bir kaviniz. Sirbların zihniyyetinden temamen ayrı bir zihniyyetde bir kavmiz . »

Mütebaki Balkanlarda vazriyyet daha eyi

LA TENAIIÎNİN ŞERABI

Bir istiğrakı dinî duymayi her isteyen vicdan, Bulur her zerrede idrâk için bir ma‘ bed âmâde. Şu‘ urumda coşan bir selsebili hikmet olmuşdur, Bu serhoş

LA Tcnahi

nin elinden içdiğim bade.

(8)

İ Ç T İ H A D değildir. B u lg a r is t a n ile Y o u g o s la v ia

arasında ihtilaflar da’irna tehdidkârdır .

Diğer bir çok nifak sebebleri Avrupa sul - hunu tehdid etmekdedir . Biiyük bir gazete bunlar meyanıııda şunları zikr etmişdir :

Kendisine az pay çıkarılmış olduğundan dolayi şikâyet eden İtalia nın iııkisari, parça­ lanmış Macaristanm ve Bulgaristanııı gizlene - meyen gadabları , Lithuaniaııin Polognia ya , yine Lithuania nııı Russia ya karşı vaz'iyyeti Almanya nın, Dantzig koridorlarına £a’id, istih­ kak da1 vasi , 7,090 kilometrelik yeni hudud lardan her gün husule gele bilecek diğer bin diirlu hadise ile karışan bu istihkak da£vaları Avrupa gerginliğinin azalmasını ve i’tilafını teshil edecek şeyler değildir. Bununla beraber bu sükûn ve i’tilaf meveud olmaksızın, C e m - iy y e t i E k v a m in tevessutile bile Avrupa sulhunun muhafazasını tesavvur etmek güçdür.»

L e n T iy y e ti E k v a ın ııı te’siri altında büyük avrupa devletleri birleşmeye çalışmak için da imî cehdler sarf ediyorlar . Genève de toplanan Devlet recullerinin cümlesi, her ta - rafdan tehdid eden tehlikelere karşı ittilıad etmek luzumunu nihayet anlamazlarsa Zekânın te’min etdiği çarelerden nâ iimid olmak icab eder.

¥r -* -*

R u s s ia u u ı v a z ‘iy y e ti

Bolşevik inkılabının, bu vasi1 impratorluğu içine batırdığı sefâlet üzerinde ısrar etmek faydasızdır. Münhasıran tedhiş ile paydar olan zabita hükümeti bütün vatandaşlara hayatı pek çetin kılmakdadır. Hususî sanayi1 yerine sıkı bir etatisme [ ya‘ni bütün teşebbüsleri devletin bel1 etmesi systemi ] ka’im oldu, ve yağma ve katli'amın ‘akibeti olan İktisadî bühranı vahim- leşdirmekdedir. Rus hâzinesinin za‘if menabi£i, dinî şekilde ¡‘tikadi siyasileri Avrupa ve hattâ bütün dünya sulhu için pek tehlikeli ola bile­ cek olan mute£assiblar kumandası altında bir ordu vücude getirmeye tahsiş oluniyor.

[ Bir Tarih Felsefesinin ‘ilmi esasları ]

5492

İSTİKBALDE DİN YOKLUĞU [1]

L’Irreligion de l'avenir YAZAN : J. M. OUYAU

Dinî tenkid ustadiarından olan

E. Kenan,

Saint

- B c ı ı v e e şu satırları yaziyordu :

« Hayir, şübkesiz, eski şecere [Tronc] den, kemale ermemiş bir ruhu ayırmak istemedim.» Biz dahî E. Renan gibi, ba‘zı ağaçları silkele­ dikleri ve bütün bir perişan recolte yi yere atdıkları vakit her şeyi yapmış olduklarına ka’il olanlardan değiliz ; henüz ham ba‘zı meyveleri, gelişi güzel düşürmemeli is e , bunları dal tize - rinde kemale erdirmeye çahşıla bilir. Bizim di­ mağımız güneşin istihale etmiş hararetinden yapılınışdır; bu harareti ııeşr etmek ve tekrar güneş şu£a£ı olmak mevzu‘i bahsdır . Bu hırs pek tatlıdır; bir güneş şu£a‘ının ne kadar az bir şey olduğu ve nâ mütenâhi fazada ne kadar güneş şu'a'ının zayi' olduğu düşünülürşe bir güneş şu‘a‘ı olmak hırsının hiç bir mübalağalı, aykırı bir ciheti yokdur; bununla beraber f a ­ zada dolaşan bu şuVların, ııisbeteıı pek küçük bir ıııikdarı arzı ve insanı vücuda getirmek için kifayet etdi.

Ekseriya civarımda, kara sakallı , ara sıra sirrî bir şimşeğin geçdiği sert ve keskin nazarlı misyonere rast gelirim. Dünyanın dört bucağile bir muhaberesi var gibi görünür ; muhakkak çok çalışır ve tam benim yıkmaya çalışdığını şeyi yapmak için çalışır. Muhtelif istikametlerde bizim cehdleriıniz yekdiğerlerini izrar ederler mi? Niçin? Niçin kardaş ve berikimiz İnsanî bir işde pek vezi* iş arkadaşları ’ olmayalım V Ibtida’î kavmleri khiristiyanlık ‘akidelerine sok­ mak , daha yüksek bir medenîlik mertebesine vasıl olmuş olanları da mevzu1 ve nassî [Dogma­ tique ] imandan kurtarmak, bunlar birbirlerini nefy etmekden uzak ve birbirlerini itmam eden iki işdir.

« Missionnaire » 1er ve hür endiş [ Libre - penseur] 1er muhtelif arazide muhtelif agac

[1] Baş tarafları 310, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 320, 322 ve 323 numrulu nüshalarımızda .

(9)

İ Ç T t IIA D 5493 yetişdirirler; fakat, esas i'tibarile onlar da bunlar

da hayatın inkıta'sız veludiyyetine çalışırlar . Derler ki Constance da kendisini diri diri yakmak için hazırlanmış odun yığını üzerinde bulunduğu sırada, halk arasında , bu odunları tutuşdurmak için, kulübesinin damındaki saman saplarını getiren bir köylüyü görünce Jean Huss, son derece yüksek bir surur tebessümile tebes­ süm etınişdir :

Saneta simplicitas

= mu - kaddes safiyyet ! Şehidi bu köylüde bir sami­ milik kardaşi buliyordu . Kendisini hakikaten hasbî bir samimilik huzurunda his etmek s a a ­ detine mazhar buluniyordu . Biz artık Jean Huss lerin, Bruno ların, Servet lerin, Saint Jus­ tin lerin yahud Socrate ların zemanmda değiliz; batıl ııazarile gördüğümüz şey hakkında bile musa'afekâr ve mahabbetkâr davranmamız için bu, diğer bir sebebdir ; el verir ki bu batıl [ Erreur ] samimî olsun. [1]

Din ‘aleydarı olan bir ta'assub vardır ki hemen hemen dinlerin taassubu kadar tehlike­ lidir. Herkes bilir ki Erasme, insaniyyeti bir ata binmiş ve hareketde gâh sağa gâh sola dönen serhoş bir adamla bir tutardı . Ekseriya dinin basınları, muhaliflerini istihfaf etmek hatasına düşdiiler . bu hataların en kötüsüdür . Beşerî ¡‘tikadlarda bir kuvve’i elastikiyye vardır ki mukavemeti, gördüğü tazyik nisbetinde artar . Eski zamanlarda, bir medine [ Cité], birbelâyi âsüınânîye bir musibete uğradığı zaman belde eşrafinıriı medine re’isiııin ilk işi halkın ducaya çıkmalarını, ıııuctemi‘en munacatda bulunma - lanın enir etmek di ; Sârî hastalıklara ve diğer âfetlere karşı mücadelenin ‘amelî vasıtaları ma‘- luın olduğu bu gün [ başka düflu hareket olu - niyor ] Oholeranııı mevcud olduğu , Marseilles de, 1885 de, belediyye meclisinin, hemen hemen ıııünhasırenı uıekteblerde dinî levhaları , dinî

[1 ] Samimîlik sensin benim dinim yahud ılhadım, Ey her dinde dinlileri dindaş yapan heyecan; Buzlar ihlâs ateşile erir olur bir ‘umman : Can dostumdur ihlâs ile bana düşman olan can.

Karlı Dağdan Ses — AB. D j.

tesaviri kaldırmakla meşğul olduğu görüldü : bu bir ‘aksi khumfa[Contre superstition]tesmiye oluna bilen hareketin güzel bir misalidir. [1]

Ş İ 1 İ R

Ç ÖL Ü N A Ş K I

Geniş çöl, geniş gökler, sonsuz kum yığınları.. Burda güneş toprağa her yerden daha yakın. Uzaktan seçiliyor süslü kervan izleri ,

Uzakta emekliyor develer akın akın .. Çöle diz vuran güneş kumlara gömülürken, Ufukta gülümseyen vahaya vardı kervan. İnce bir Ceylan sesi karanlıkta ölürken, Hıçkıran bir menba‘ı hicranla sardı kervan. Kervanda bir güneş var Rappın nurundan güzel ! Onunçün saldırmiyor vahaya ıssız gece.

Çölün eşsiz dilberi, çölün her şeyi « Ezel » ... Güneş baş kaldırıniyor o izin vermeyince . Ona aslanlar âşık, esir ona ceylanlar , Ufuklar, kehkeşanlar, Seraplar bendesidir. O tebessüm ettimi kudurur heyecanlar, Ruhları şahlandıran yalnız onun sesidir. « Ezel » : uçsuz, bucaksız çölün sessiz afeti , Ateşli enginlerin nurdan cehennemidir . El sürülmez tenine kıvılcımlıdır eti , Gözlere görünmeden kalplerin iıemdemidir. Çöle diz vuran güneş kumlara gömülürken, Yayğın kum tepeleri uyandı yavaş yavaş . Acı bir baykuş sesi karanlıkta ölürken, Kalmadı şen vahada yükselen canlı bir baş...

[ 11 Balkan muharebesinin maglub günlerinde bizim Babi Meşihatimiz, arabca bir zafer du‘ası yazdırmış ve yüzlerce bin nüsha basdırarak bunu her şagirdin 4 4 4 4 daf‘a okuması tavsiyesile Türkiyenin bütün mekteblerine tevzi1 etmişdi.Bu ahmak ta‘mimin, ‘asrımızda, utandırıcı tefsilâtmı 54 numralı İCTİHAD m 1224 üncü sahifesinde

(10)

5494 İ Ç T t H AD « Ezel » e vurgun çölün kızgın kum yığınları,

Çekti bir ihtirasla genç kızı sinesine . Bir sükût sızlanırken çölden göğe yukarı , Ufuklar boyun eğdi bir Baykuş’un sesine .

Suzî

‘ Aşk Kasideleri

II

G e l, gel ey « peristera » gel akşamlar olmadan « Hesperid » yollarında son ışıklar solmadan. Gel; ruhumu nağmeye , aşka kalb eden kadın ! Ruhumda dalga) dalga alev halinde adın . Havaları ‘ateşe veren tatlı sesinle , Bahçelerde baharı andıran nefesinle . Söyle hasret şarkini) söyle hicran şarkını , Kararmış gönüllerde unutulan şarkını ... [ Bülbül ! enginlerde ağlayan bülbül! Ebedî hasretler ufkunu sarmış . Şafaklar içinde açarken bir gül; Gözlerini örten damlalar varmış ... Bir gizli efsâne , bir gizli hayal ; Ruhunu bir yeşil çarmıha germiş . Ayın rü’yasındaıı toplanan melâl ; Gülleri akşamın yoluna sermiş ... Ötme) ötme bülbül ötme derinde ; Ziyasız yapraklar ) dallar uyandı . Gecenin bitmeyen bûş kederinde ; Nağmenle açılan goncalar yandı ... ]

İşte bu besten benim içimin bestesidir ; Umulanlara semadan inen ‘aşkın sesidir . Nağmelerin susmasın söyle hicran şarkını ; Söyle serin dağlarda kanad açan şarkını . Susmasın « Filomel ] in kesilen dili gibi ;

« Lora » « Beatriçe » bed baht « Emili » gibi .

Salih Zekî

C E P H E D E A K Ş A M

Görseniz.. Ah görseniz akınca kızıl kanlar !. Gayretle çarpışırken hiç durmadan aslanlar , Ovalar bayrağımın renginde tül gibiydi ■ Diz dize mor dağlarda .. gurup eden güneşin, Haz veren ışıkları çok vefasız bir eşin ; Masamda unutduğu solgun bir gül gibiydi.

26 ağostos 338 Feyzi Kutlu

■ ■ tia t .■ iia n a ııa ııa ı> « >

Bir mefkûre yolcusuna

Yürü arkadaş yürü atarak sert adımlar Yoluna çelik raylar döşiyor yıldırımlar ; İstihzalar yolunu aydınlatan fenerdir , Bu fenerle yörümek ilahi bir hünerdir. Sen metin ol çıksada önüne dik kayalar , Bu gün sana gülenler yarın seni alkışlar; Yürü arkadaş ‘alev çıkarsın adımların , Çelik atlarına bin, kızıl yıldırımların .

(Ankara] Nizamî

;Oençlere Energie dersleri :

YAPINIZ ! BİR ESER YAPINIZ !

Muvaffaklyyetli ve zevkli btr hayata nâ’il olmak isterseniz, bir eser vücude getiriniz. Me­ selâ bir ticarethane , bir sanat veya bir yurd . Hayatınızda her halde bir şey'in banisi olunuz. Fakat bunun esası kendi nefsimize hürmet et - mekdir. Diğer her şey bunun etrafında teressüb edr. Ve biz kendimize, başkalarının göre bile­ ceği her hangi faydalı bir eser vücude getirdi - ğimiz zeman,hürmet ederiz. Bizim kalblerimiz birer inci sadefine benzer ■ Kalblerimiz bizi da’ima bir şey vücude getirmeğe teşvik eder . Nasıl inci sadefleri her gün kendi inkişaflarını lezzetle seyr ederlerse, insanlarda muhitlerine faydalı olduklarını görmekle iftikhar ederler . İşte bu iftikhar nefse i’timad ve hürmet ifade

(11)

Î Ç T I H A D 5495 eder . Bu hissin yanlış anlaşılmış eksamı bile

sahihleri için zevk ve iftikhar vesilesidir . Pul , meskukât, böcek, sigara etiketleri ve daha kim bilir neler koleksiyonu merâkı g ib i. Mevcudiy- yetimiz, icab etdirirki biz bina edelim , topla­ yalım. Bunu yapmayan bir insan, bal toplaya­ cağı yerde sade daldan dala sıçramakla vaktini geçiren arılara benzer.

Vaktile bir çiçek biten bir yerde iki çiçek yetişdireıı bir insan neşr hususunda muvaffak olmuş ve hayatın zevkine ermiş bir insandır. Ve fakat mevcud bir otu koparan ve yerine hiç bir şey dikmeyen insan da o nisbetde bed baht ve muvaffakıyyetsizdir. Yaşamağa değeri olan bir hayatın sırrı ; bir kıymeti ha’iz bir hedefe malik olmakdır. Bir şey yapmak! dört yaşındaki bir çocuk bile küçük taşları birbiri üstüne koyar ve «anne gel: bak ben ne yapdım - der.

Benim en büyük zevkim bütün bir yaz mev­ simi devam eden bir diilğerhğimdir. Ben kendi kendime , hiç kimsenin yardımı olmadan iki katlı bir ev yapnıışdım. Tabi'î bu bir çok ııukatı nazardan mükemmel bir bina değil idi . fakat o benim eserimdi ve bana bir büyük saray yap­ mış kadar haz ve zevk vermişdi.

Bir şey bina etmekde terakki ve kuvvet his­ leri vardır. Bir insan bir eser meydana getir­ mekle , kendisine bunca asar hediyye etmiş olan beşeıiyyete karşı vazifesini ifa , dirilerin

ölülere olan borcunu eda etmiş olmak zevkini duyar, bir çok insanların medeniyyet pişdarı sıfatile vahşî diyarlara gitmelerindeki esrar , vahşî insanlar, vahşî hayvanlar ve enva‘ ı müş- kilatla mücadele etmelerindeki zevk ancak bu­ nunla izah oluna bilir . Bir yerde vahşeti def' ve medeniyyeti te'sis edenlerin zevki bir fatilı zevkine mu‘adildir. Fikri inşa’atdu böyledir.

. (Barrie), (Peter Pan) ( Meşhur iıığiliz masal­ ları mecmu‘ası ) nı kurmuşdu . ( Dayli mail Northcliffe ) i ve kim olduğu meçhul biri de ( Meçhul ‘Askerler) eserini meydana getirdi.

Beethoven bir mimar idi. Rodin ve Porııer de öyle . Bunlar musiki .şekil ve renk bina et - diler. Bunlar bizim sanat ismini verdiğimiz

‘âlî binanın mimarlarından idi. Büyük Britan- yanın en büyük ticarî müessesesi (Hodson bay compi ) ninin ismi meşhur Hodson un ismine, izafet edilmişdir .

Hodson kanada vahşileri arasına girdiği ze- man bu günki meşhuri ‘alem ticaret evinin te­ melini atmışdı . Hudson un müessesesi temam bir ‘asırdan beri paydardır.

Bu günki İngiltere bankası Paterson ismin­ deki bir serğüzeştcunun eseri değilmidir ?

Balın muhitler üzerinde lüks seferlerini ihdas eden Samuel Conrad isminde birisi değilmidir?

Buharın esasını kuran Olasko mühendisle - rinden James Watt isminde birisi değilmi idi?

Derler ki ticaret bir para kazanma işidir . Bundan daha mecnunâne bir iddia olmaz! para kazanmak ikinci derecede kalır . para hakiki medeniyyet bânîlerinin her zeman ikinci dere­ cede telâkki etdikleri bir şey id i. Medeniyyet her zeman bina eden , insanlığa lıidmet eden insanlar tarafından kurulur.

Oénéral(Valtek)m(Qeyk)§ehrini zabt etmeden bir gün evvel (Crayse)ın mecmu'a’î eş'arından bir kaç mısra' okuyub zabitlerine « kâşki ben yarın bu kal'ayi zabt edeceğime bu mısra'iarın ka’ili olsaydım » dediği meşhurdur . Filhakika

1<\ yemut bir şi‘ir yazmak yok dai‘a bir

şehir zabt etmekden kıymetlidir.

Bir banî , bir sahibi eser olmakdan daha büyük bir haz yokdur. Hakiki dinler insanlara insaniyyeti imar ve terfih için çalışmak lüzu­ munu va‘z eden dinlerdir . bir şey kurmak ! İşte tabi‘atm veçhesi, işte khalıkımızın muradı budur. Ömrümüz khitâm bulduğu zeman kıy­ metimizi a‘malimizle, âsârımızla ölçerler. Mes- ‘ud bir yuva kurmak. Bu bir insanın kura bile­ ceği en mütevazF bir eserdir. Bir şehir kurmak herkesin kâri değildir. Bir ticaret khane kur - makda güçdür. Bir vahşetden bir medeniyyet meydana çıkarmak daha çok güçdür. Biz bun­ ları kurmağa kendi yuvalarımızı kurmakdan alışalım. Sonra üst tarafı da gelir.

(12)

5496 Î Ç T İ HAD

‘A M E L İ R U H İ Y Y AT

IV

‘ARİFLİK VE SA‘ADET

[ La sagesse et le bonheur ]

*

Sa‘adetin başlıca maksadı hayat olduğunu kabulde müttefik olan insanlar sa‘adeti elde etmek vasıtaları üzerinde nadiren müttefik bulunmuşlardır. İhtiraslarını kör körüne ta‘kib etmek mi? İhtiraslar, haz dan ziyade elem da'vet eder.— Hareketini ‘akla tevfik etmek mi ? ‘Aklın lem‘aları pek kararsızdır İlâh­ ların emirlerine ita‘at etmek mi ? İlâhlar çok zamandan beri susuyorlar .— Muhitinin icaba- tma intibak etmek sa‘adeti tahsil vasıtalarının en ‘arifâne olanı görünür.

*

Mukadderat üzerine fazla düşünmekle çok kazanılmaz; hakikî felsefe mezbahaya çıkan keçi , yolu üzerindeki otları yiyerek giden hayvanın gam ve khaîeldeıı masun huzur balile hayatı geçmek olsa gerekdir. ‘Ayni hayvan , mezbefyanın mevcudiyyetiııden şübhelenseydi pek bed bakht., pek zar ü perişan olurdu. [1]

* * •

[1 ] Bir İranlı satirin şu mahzun vè hüzn enğiz beyli burada tahattur ve ihtar olunmaya layıkdır :

• O j ¿ a ï J

Tercümesi : dünyada bizim neşatımız nedir ? kasab dükkânında kuzunun oynam ası.

Ben yirmi beş sene evvel ( Khayalde izdivaç ) mn- vanlı bir mauzumem de :

Brakub» geçmeyen envarı ma‘alî > geçmek ; İşte sen işte benim har ü musazzam emelim . diyordum . E. Renan «Vivre > c’est prendre les étoiles pour compagnons de route» der ki yaşamak yıldızları yol arkadaşları almakdır demekdir ; Çok yüksek ve çok zia-

dardır. AB. Dj.

Mes'ud olmanın vasıtalarından biri kendi - sinin hakikaten mes'ud olduğuna yahud bir gün mes'ud olacağına Ftikad etmekdir. Bu kana‘atı [ ya‘ııi bir gün sa‘adeti sermediyeye na’il olmak kana'atını ] yaratan dinlerin mün- hasıren bu sebeble, kavmlerin hayatında mü­ him bir rol oynaması lâbıid idi.

*

Sa'adete fazla siir‘atle koşmak , ekseriya felâkete doğru koşuıakdan başka bir şey değildir .

*

Ba‘zaıı düşünmek fa’idelidir . Mes‘ud kal - mak için fazla düşünmemek icab eder.

*

Arzu olunan şeylere malik olmak ümidi, insanı bu şeylere malik olmakdan daha ziyade Mes‘ud eder mi ? Bu su'alg cevab vermek bir sa‘adet termometresine ıttıla‘ı istilzam eder[lj.

*

Tağaddı etmek , tenâsül etmek ve birbirini tahrib etmek, ıııebde’î Tarihden beti kavmlerin başlıca iştigalleri olmuşdur. Kavmlerin hayat - larının başka bir istikamet aldığına delâlet edecek henüz hiç bir ‘alâmet yokdur .

*

Gerek fizikî [ Cismanî ] cihanda, gerek ruhî cihanda, hadiselerin esası kanunî olan bir ikilik hükümrandır. Fizikî cihanın cezb ve defleri ,

[1] Amerikalı bir nıukhabirem > Miss Rawoll otuz sene evvel bana yazdığı bir metubda :

«L’attente d’une joie est bien plus enivrante que la joie elle - même .»

Y a‘ni bir meserrete intizar» bizzat meserretden daha ziade neş’e bahş dir diyordu. Miss Rawoll un bu fıkrası bu su’alin cesur bir cevabını tazammun etmiyor mu ?

(13)

İ Ç T İ H AD 5497 ruhî [ Moral ] cihanın haz ve elemleri, kin ve

muhabbetleri olur. *

Muhakemesiz cür’etkârlık tehlikelidir; ciir’- etsiz muhakeme fa’idesizdir.

*

Fi‘il ve icrada bulunmak irâdetiııe , imidir bir £ikir hâkim olmazsa fi‘il ve icra hiç bir şeye yaramaz.

*

İrâdetsiz bilği kuvvet vücude getirmez. [1]

*

İhtiyarlık, ekseriya cesaretin uıuhaffef bir şeklini teşkil eder.

*

Ferdler ve kavinler arasındaki münâsebet - lerde ¡‘timadsızlık lâzımdır ; fakat musib olduğu tahakkuk etdiği güne kadar bu Ftimadsızlık muterekkıb kalmalı, icrayi fi‘il etmemelidir.

i

Bilhassa vakayi‘in inkişafındadır ki kader « Fatalité » denilen dürüşt zincir, bî eman te - selsiil rolyrıu oynar.

*

Kahrımanlık müşkil hallerde , bir kavmi kurtara bilir ; fakat bir kavinin büyüklüğünü

[ l j « Şehname » sahibi ^*,1. y j ;

L'U Uiy » « . İJ\ jj; Jj uii U

diyor ki «bilen güçlü olur; ¡İlim sayesinde ihtiarın gönlü gene olur» demekdir.Çok senelerden beri bizi fiile mün- kalib olamayan ¡ilim > kâfi kudret ve kuvvetle tanı bir ‘ ilim değildin deriz.

\¡ ¿ i * Sahibinin şu beyti de burada tahattur olunmaya değer :

Uua,'l y jU j f

Ki « Eğer bilirsen > sen serâpâ tefekkürsün ve eğer bilmezsen [ yami kara cahiisen ] kemikden ve sakaldan [ y.ahud kıldan ] başka bir şey değilsin » demekdir.

^ AB. Dj.

te’min eden , her günlük faziletlerin tera - kininidir. [1]

*

İstifade edilen ‘adaletsizlik çarçabuk ‘ada - Iet olur .

V

GAYRİ MELHUZ

VE SERERLER KHITTASI

L ’İ M P R E V İ S İ B L E E T L A R E G İO N D E S C A U S E S

*

« Gayri melhuz » , Tarihe hâkimdir. Marne meydan muharebesi, Amerika müdahalesi, Rus khiyaneti, Alman inhizamı [2] . Hiç bir dimağın kablelhudus keşf ve rü’yet edemediği bir sıra vakayi‘ teşkil eder. Zamanımızdaki bedbinlik 1 2

[1] 166 numrulu ( İctihad ) da > Th. Roosevelt m 1910 da Soıbonne darülfunuuunda irâd etdiği bir nutuk- dan icmalen tercüme edilmiş ( Cümhuriyyetde vatandaş ) ¡unvanlı baş makalede çok kuvvetli ve mukavvî nazarlar

vardır. Okuyun. Ab. dj.

[2] Bu gayri melhuzlar arasında ba‘delmiitareke bizim Anadoluda teşkil ve parlak bir muvaffakıyyet ve zaferle tetvic etdiğiıtıiz mukavemet dahi zikr edilmelidir. Bu mukavemetin başında bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa ile mahdud bir kaç musir ve iradeli arkadaşlarından ma‘ada bu parlak zaferi melhuz gören yokdu. Ma'ahaza bu zaferin vuku ¡undan dört ay evvel ( İctihad ) da şu satırları yazabilmişdik : Yunanın ( İzmir ) e ve (Terakya) ya çıkması ahmaklık idi. Buralarda ve bilhassa İzmirrde kalması mümkin değildir ve mümkin olmayacakdır . [ Biz sulhînın düşüncesi, 6 nisan 1921] Garbe hicret eden ( Troie ) lı ( Enee ) sayesinde , ( Troie ) enkazından (Appe)nin şibhi ceziresinde murur zamanla koca bir(Ronıa) İmpratorluğu vücude geldi ve -çok geçmeden satveti kah- harile ( Yunanistan > ı ebedî husufa uğraidı . Hilekâr ( Ulysse ) den dört bin sene sonra ‘ayni Yunan ruhu ( Anadolu ) da ¡ayni istüdadlarını istümal rdiyor ; acaba bu günün ( Ulysse ) lerini hanği devrin > hangi iklimin ( Dante ) leri cehenneme koyacak f Her halde şu muhak- kakdır ki (Ulysse) ligin yolu her zaman ve her tarafda cehenneme müntehi olur. [ 31 kanuni evvel 1921 İctihad]

(14)

5498 Î Ç T I H A D kısmen şundandır ki akvam evvelden görüle -

meyen, evvelden keşf ve tahmin olunamayan tehlikelerle kendisini muhat his etmekdedir.

*

Almanları, en ziyade hadisatın ihtiva etdiği gayri melhuz imprévisible [ Kablelhudus görül­ mesi , keşf edilmesi kabil olmayan şeyler ] mağlub etmişdir . İttifaklar , teslihat o kadar dikkatle hazırlanmışdı ki Almanyanın muzaffe- riyyeti muhakkak görünüyordu. Bununla bera­ ber Almanya kahkarî bir mağlubiyyetden başka bir şeye vasıl olmadj,

t

‘İlmî yahud İçtima4i hadiselerin kâffesinde melhuz[Le prévisible] in hududuna çabuk varı­ lır. Müneccimler bile ancak pek basit hadiseleri evvelden görürler . Hadiseler bir az karışır ka­ rışmaz her kablelhudus görmek [La prévision], iktidarından mahrum kalırlar. Bu veçh ile dir ki yekdiğeri üzerine te’sir icra eden üç yıldızın mahreklerinin ta'yini gayri miimkin kalmakdadır.

*

Ietima‘i hadiselerde müessirlerin karışıklığı ‘umumiyyetle eserlerin kablelhudus görüle bil­ mesine mani4 olur.

*

Mu'ayyen bir sinde, mu'ayyen bir memleket için, vefiyat mikdarı gibi ba‘zı hadiseleri kab­ lelhudus haber vermeye nıusa‘id olan hisabi ihtimâli, münferİd vak4alara değil, pek nnite - kerrir ma vaka'Iara tatbik edile bilir . Kablel - hudus görmek ancak ma‘şerî hallere kabili tat- bikdir.

t

Şu’ûn ve eşyanın hakikî hikmetinin bilin - memesi da’ima ictima'i ve beynelmilel mübare- zelerin mtitekerrir menba‘ı olmuşdur.

*

Mukadderatının sebeblerîni kharieî vuku'at dan ziyade bir milletin ruhunda aramalıdır .

Yeni i'tikadların ve ecnebilerin mükerrer irti- şahlarınııı te’siri altında millî ruhu inhilâle uğ­ ramış bulunduğu zaman ( Roma ) , inhitata uğradı.

*

Uzakdan uzağa menba‘ları tahkik edilmek lâzım gelirken , yalınız son [ Immédiat ] mas - darları ile iştigal edilirse vak4aların hakiki se- bebleri da’ima nazardan gizli kalır. Yalınız bu sebebden doîayi büyük harbin bir çok ma va- ka'ları izah edilmemiş olarak kalıyor.

#

Sabit fikirler en aşikâr şe’nîyyetlerin idra - kini gayri nıümkin kılar ; eyi görmek ekseriya kablelhudus görmek kadar güçdtir.

*

Aşikâr olan pek çok eserler anlaşılmaz kalır ; çîinki bunlar, görülemeyen, idrâk olun­ ması gayri kabil olan mü’essir [ Cause ] lerin kharicde ‘arzı vücud etmesini [Extériorisation] teşkil ederler .

i

Tarihin alacağı istikameti kablelvuku4 bir his ile his etmenin bu gün olduğu kadar güc olduğu asla vaki4 olmamışdır. Taş kömüründen ve petrolden sadır olan muharrik kuvvetin keşfi gibi ba4zı keşfiyyat, kavmlerin hayatı üzerine, vaktile münaza‘atı diniyyeniıı yahud hükîimda- ran ilitiraslarmın icra etmiş olduğu te’sirlerden daha büyük te’sirler icra ediyor.

t

Hak ve ‘adaletin hükümranlığını isteyen binlerce adamlar içinde « Hak-L e droit» mef­ humunu ta‘rif ve « ‘Adalet » i fehııı ede bilecek kaç kişi vardır?.

*

‘Akl ve his [ L’esprit et le coeur ] , vakayi4 hakkında hüküm vermek için ‘ayni ölçüyü kullansaydı bu vakayi' pek başka tarzda tefsir edilirdi .

SON

(15)

« İÇTİHAD » Kütübhanesi

Mevcııd Kitabimi:

Kuru; Aklı Selini ( Eski haıflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk lıarflerile) 135 Ralıîb "Meslier„in Vasıyyetnamesi 20 RuhulEkvam (eski harflerle) 274 satıife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100 İlmi ruhi içtimai( » » ) 287 » 50 Adabı mu'âşeret rehbeıi ( Resimli, eski harflerle ) 509 sahifeli 150

Oiullame Teli 100

Dilmesti'i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye veDiıı(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irieri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik , 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100 Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin, resimli 272 sahifeli 50 Ruba'iyyatı Klıayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 100 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle) resimli, 708 sahifelik 150 Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

Dimağ ve Melekâtı ‘akliyye 200

İngiliz Kavmi 150

Bir filozofun şi’irleri J. M. Guyau nun 75

Cum huriyet Mücellithanesi

Babıâlİ caddesinde « Karagöz ittisalinde. Ki­ taplarım hem metin bir suretde, hem mu’tedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellithanesidir.

M. Ütüciyan

Çiukoğraflıanesi Fincancılar da Kalifidi Hanında

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıtalar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahifelik ve iyi kâğıd üzerine basıl- tnışdır. fi: 1, «Lux- tab' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere taalıhüdlü irsaliye olarak 20 Kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda Babı‘âli kitabcılarmda ve Beyoğ- Iunda L ib r a ir ie M o n d ia le de satılıyor.

Dr. Sem iram is Ekrem H.

Çocuk lıastalıkları mütehassısı

Dr. Ekrem B ehçet

Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun hastalıkları mütehassısı Beyoğlu mektep sokak M 1

Telefon: Beyoğlu 2496 Tarif de publicité

r « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de l’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESÎ

Ankara caddesinde İlharni rnatbbaâsı üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür'atle

(16)

w B

ülüıı

«

classique

kitaplarla diğer neşriyıja'tı ve mektep levazımınızı

atmak için

İstanbulda Beyoğlu İstiklâl caddesinde 4 0 0

numarada :

•LA G R A N D E L İ B R A İ R İ E M O N D I A L E

Müessesesine miiraca'at ediniz

Şarki karibin en büyük ve çeşidimi en iyi intihal) edilmiş kilablıanesidir.

Telefon: Beyoğlu: 2710

Türkiye SANAYİ* ve MA ADİN BANKASI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada miinlıasiren bankaya merbut fabrikalar mâmulâtından ipekliler ve döşemelikler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA'MULÂTI

Satış mahalleri:

)

alııız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

Aııkarada Çocuk Sarayı caddesinde

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep

ediniz-• ♦♦ -*♦ ♦♦ -*♦ 4» **■ **■ ■»» ♦» O «♦ 4»

-O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu‘beleıi vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avrom atis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. Telefon :

B.

4707

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

PERRAUDİN

Pastillerini alınız

A ]> r a lı a m E k ş i y a n

Kerestecilerde No- 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Téléfon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Kapsayıcılık: Siyasî iktidar, kapsam bakımından diğer tüm iktidarlardan üstün olup, belli sınırlar içinde yaşayan tüm insanlara etki etme gücüne

per piú dolor, del popol senza legge, al qual, come si legge,. Mario aperse sí

öğrencilerin dil gelişim düzeylerinin ve yetiştiği toplumsal çevrenin göz

İkbalin değil kamu yararının peşindeki mimarların, gazetecilerin, spor insanlarının ve spor severlerin örgütlenerek İstanbul 2020 Rant Olimpiyatı projesine karşı

Doku Hasarı Kemotaktik Faktörler (c5a) Akut İnflamasyon İnflamatuar Hücrelerin toplanması Vazoaktif Mediatörler (histamin) PNL’ler Kronik İnflamasyon Mononükleer

bunun adeta abdal denecek kadar komikleşti - rilmesine eserin mevzuunda!« inceliği mani görüyorum ? Eser yazan, gazetelerle alakası olan bri muallim olduğu da

du, dul olmadan evvel alınmış olan taahhüdleri ifa etmek, mühletler istihsal etmek, müddetleri gelen bonoları ödemek lâzımdı. Birkaç hafta sefaletden , fakat

mayan arzulardır ; bu planın esasi siyasi ve hattâ iuıperialist bir esasdır : Moskova bu planı sayesinde iktisaden ve askeriyyeıı , kendisini ihata eden