• Sonuç bulunamadı

GELECEK NÜSHADA :Gustave Le Bon et son Oeuvre ( Conférence ) Dr. AB. DJ. Dil yolunda.M. Eu ad Köse Bail Paşa otflıı. — İnsan ruhu, Fuad Hulusi, v. s. 340 Sayı I i ç i N n E K İ L E lî tDJTİHAD

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GELECEK NÜSHADA :Gustave Le Bon et son Oeuvre ( Conférence ) Dr. AB. DJ. Dil yolunda.M. Eu ad Köse Bail Paşa otflıı. — İnsan ruhu, Fuad Hulusi, v. s. 340 Sayı I i ç i N n E K İ L E lî tDJTİHAD"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

. 1

T 7 - -Ç > ° §o $q>

t DJ Tİ HAD

i ç i N n E K İ L E lî

Ahâdın modern rolları Makineyi canlandıralım Heyecan ve kanser K ıt‘a / , Dinî Fizik Gelecek - Gelmiyecek [ K ıta ‘Aşk kasideleri Da‘ vet Sonnet Solmayan güzellikler Şi‘ir ] Dr. G. Le Bon Francq - M. Kemal Dr. İbrahim Teıııo AB. D J. J- M. Guyau Fuad Hulusi M. Turhan Salih Zeki Suzî - Can Rafale de Parfuns- İran şa'irleri Ab. Dj.

Oıı beş günde bir çıkar İlmî Edebî İktisadî Mecmu'a

1 Mart 1932

Sayı I

340

■ A A A i f t l

GELECEK NÜSHADA :

Gustave Le Bon et son Oeuvre ( Conférence ) Dr. AB. DJ.

Dil yolunda.

M. Eu ad Köse Bail Paşa otflıı. — İnsan ruhu, Fuad Hulusi, v. s.

İsmail Hakkı Matbaası

(2)

Yeni Neşriyyat :

EGE KIZLARI

Mensur şi'irlerdir , şa‘iri : Osman Ulug . Sesinde bir billur tanini var. Berrak ve nazik- dir. fVy nın ba'zı ‘ İtri bu ma‘nevî ne -sim dalgalarına sinmişdir.« Baharın aksini ru­ humuza vurduk ve yazın sıcağını başımıza geçirmeye başladık * .

diyor :

Mevlana l/V j> da, « Çiçeklerin ağzın­ dan benim busemi alınız. Bu çiçekleri gül açan dudaklarınıza gönderiyorum ta ki benim bir az sürür ile karışık kedeılerimi size söylesin ; bu çiçeklerin üzerindeki şebnemleri’ göz yaş - larımı düşünerek içiniz. » '

« Ruhjm bir Sultandır bedenim onun ota­ ğıdır. Bir giin kendisine kıyacak olan katil kendisini beklediği halde , korkusuz Sultan tebessüm ederek lâ kayd ve mutnıa’in ‘aşk musiküeri dinler, [1] » diyor.

Osman Ulug :

* Bağçeme, bütün gözlerden saklayarak ve kıskanarak bakıyorum » diyor . Bu müstesna bir Psychologie dir.

J. M. Ouyau :

Ainsi que la vertu, l’art se sent généreux Lorsque je vois le beau je voudrais être deux,

diyordu- Normal ruhlar hayran oldukları gü ­ zelliklere diğer hayranlar bulmak isterler. Ege kızları sade ve saf güzel köylü kızlar gibi gü­ zeldir ; bu az güzellik midir

-RENİ KURTAR

<- Sari kitablar » ismile neşr edilmeye baş­ lanan kitabiar zincirinin birinci halkasıdır. Bir romandır. Yazan M. Brantdır.

Posta kutusu :

Fevzi Kutlu , M. Nedim , Hakkı Nezih , Ankarada Ç. O. Beylere: Yazılarınızı aldık . Beyşelırinde Şükrü Can Beye : 10 nüsha

A‘malık

gönderildi 15 daha gönderilecek . Bunların sarf olunduğunu bildirin. İlk altı ay­ lık aboneman 347 de hitam bulur 120 k. geldi. Şimdi 358 e kadar devam

edecek-(1] Dilraesti’i Mevlana. S. 65.

EMNİYET SANDIĞI

Tiirkiyenin en eski millî bir müessese'i mâ­ liyesidir . Muhtelif müddet ve fa’izle tevdiat kabul ve Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilinde mutedil şeraitle para ikraz eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır. Hiç bir yerde şnbesi yoktur.

GLlSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti

hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon : İstanbul : 78

Rafale de Parfums

SONNETS

PAR LE Dr. A B. DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix : 100 piastres

ietihad m bulunduğu ba‘zı yerler

“ İçtihad „ m İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı köyünde

Muvekkithane caddesinde Tütüncü

Dikran Efendi, Köprü üzerinde

M. Kemal Efendi, Riiyük Ada da

İske­ le başında Tütüncü

Niko Efendi, Üsküdar

da

İskele başında Tütüncü

İlbamiEfeudi

Dükkânları

T . C.

insanın Babası Kimdir ?

ADEM Mî ? MAYMUN MU ?

Dr. Abdullah Djevdet B- in bir mukaddemesiyle, mütercim M. Kemal B- in Darvinizm hakkındaki pek meraklı bir etüdünü ihtiva eden :

Dr- R. Verııeau’nun

İnsanlığın Başlangıçları yakında çıkacaktır.

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESt

Ankara caddesinde İlhami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür'atle

ve ehven fiatla yapılır

Hakkın Sesi

(3)

ABONNEMENT

Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars

--Edition spéciale : 3 Dolars

ADRESSE

«Idjtihad» Constantinople Téléph : 20865 xxviième ANNÉE

1 Mars 1 9 3 2

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDERİ, İKTİSADİ

No : 340

a b o n n e m a n

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1 ,2 , ‘lâ kâğıdlısı

5 liradır

ADRES

Cığaloğlunda îçtihad Evi

Tarihi T e’sisi :

1904 — Genève Yirmi yedinci sene

1 Mart 1 9 3 2

FE L SE FE ’İ TARİH

A H A D IN M O D E R N R O L L A R ! Biribirini müte'akıb ilâhlar, kırallar ve gü­

zideler tarafından idare ohındukdan sonra modern cenTiyyetler , yeni bir nüfuz altında , kitlelerin nüfuzları altında, ve gitdikce daha ziyade olarak idare olunduklarını görüyorlar.

Cihan bu gün , şu « Antinomia [*] » karşı • smda bulunuyor: Medeniyyet ancak gı'izidele - rin te’sirile ve ekseriya âhâda rağmen ilerile - uıiş olduğu halde, güzideleri alladın keyf ve arzularına nıiinkad etmek.

Cümhurlarııı Psychologia sı üzerine yapılan tedkikat, ‘adedin [ ya‘ııi alladı nas kitlelerinin] kabiliyyetleri hakkında politikacıların ‘asırlar görmüş kuruntularının ne kadar derin olduğunu isbat etmişdir. Bu tedkikat gösterdi ki ma‘şe- riyyetlerin ictilıadları ‘aklî istinadlardrn inalı - runıdur .

Cüıııhıır halinde insan kablel’tarihin barbar­ lığına ‘avdet eder. Modern politikacıların Ra - tionalist ce kuruntularına muhalif olarak, Ciinı- hurlar üzerine , ancak lıissiyyatlarına hitab ederek te’sir icra olunur. Cümhurlar, anlamaya kabiliyyetsiz olduklarından anlamak istemezler.

[’ ] Biri birine zıd iki miidde'a nın ietimad de - mekdir :

Cihanın zeman ve mesafe içinde bir ihtidası vardır. Cihan müddet ve vus‘at ¡‘tibarile hududsuzdur . iddiaları gibi. Bizim eski filosoflar buna ictima'î nakı - zeyn derlerdi.

Bir kalabalığın ferdlerinden biri olmak fer­ d e, mukavemet edilmez bir makderet fikri verir, hareketden evvel muvazene ve rnuha - kemeden vareste kılarr. Za‘ if zekâlı ferdiyyet- ler bir yere toplanınca geçici fakat büyük bir kuvvet iktisab ederler .

Ma'şeriyyetlerin zihnî duiyyetleri, ancak modern psychologia nııı taharriyyatından sonra ma‘lûm oluıuşdur.

Eski mı'i’errihler, ‘umumiyyetle bunu bil - mediler . Meselâ Michelet cümhurlara fa’ik kabiliyyetler ‘atf eder.Michelet ye göre müııferid insanlar yanılmaya miista'id oldukları halde , bunlara mümtaz melikeler bahş etmek için bunları bir yerde toplamak kifayet eder . Bu veclı iledir ki, kudemaııın yapdığı gibi kahra - inanların ve halk rehberlerinin tarihini yazacağı yerde meşhur mii’errih, halkı kahraman telakki etmekle iftihar ediyordu :

«Ben, Michelet yazıyordu, tarihi biFaks aşağıdan, derin Cümhurlar içinde , halkın şevki taböileri içinde , ele aldım ve cumhurların, pişüvalarına nasıl pişüva olduk - larmı gösterdim . >,

Cümhurlarııı cinayetleri , red edilemeyecek derecede bariz olduğundan Michelet bunu red etmiyor. Fakat Tlıese ini te’yfd etmek için bu cinayetleri geçici ve marazi te’sirlere ‘atf edi­ yor. Nazariyyelerine göre«Terreur»ü ancak«Sira

(4)

5668 Î ÇTÎ HAD

yet edici bir zihnî Pathologia »« Une pathologie mentale contagieuse izah ede bilir .

.• *

Bütün Anarchie devrlerinde yani, ictima'i çimentonun dağıldığı devrlerde Cumhurların bozucu, dağıtıcı te’siririin meydana çıkdığı gö- riilmüşdür, fakat rolleri da’ima muvakkat ol - rauşdur; yıkıcı fırtına çok çabuk kesiliyordu.

Cümhurların ba‘zan görünüşde, az ‘anif olan te’siri bugün daha tehlikeli, çünkü daha d e ­ vamlı olmuşdur . ‘Adedin şekli niha’isi olan «Communisme», vaktile Platon un tesbit etdiği ve bir çok defa Tarih de tevsik edilmiş olan bir kanun mucibince , şahsî diktatörlüklerle hitam bulmasına intizaren Démocratie leriıı son bir inkişafi göriinmekdedir .

Ma‘şerî nüfuzların galibiyyeti, ibtida’î vah­ şilerde müşahede olunan aşağı şekillere ilca‘ eden hakiki bir tedenni teşkil ederi bu ibtida î vahşilerde ferdî ruh , ma'şerî ruhdan o kadar az ayrılmışdır ki, bunlarda tek bir adamın el - ‘alinden bir kabilenin bütün a‘zası mes'ul ‘ad olunur. Avrupa anlayışına pek muhalif olan bu ma'şerî hukuk, bir çok kavmlerde bilhassa Annamite lerde yerleşmiş kalmışdır.

* Îf *

Ahâdın tefevvuku, ma‘al’e se f, mildir gü - zidelerin rollerinin elzem olduğu bir devrde zuhur ediyor . Pek çok zemandan beri nazarı dikkate ‘ arz olunmuşdıır ki, bir memleketden meselâ Fransa dan,‘amele sınıfı da dahil olarak her sınıfın güzidelerini teşkil eden bir kaç bin ferd çıkarılacak olsa bu memleket çok geçme­ den Çin seviyyesine düşer .

Şübhesiz ‘aded, kuvvet vücude getirir, fakat 'adedin bu kuvveti güzideler tarafından veri­ len istikametin yerine geçemez.

‘ Adedin kuvveti, bilhassa , tahrib edicidir. Kanilerin başlangıcından beri ‘adedin, çok - luğuıı kuvveti cihana hâkim olmuş olsaydı insan, barbarlıkdan asla çıkmamış olurdu . Inssnm barbarlıkdan kurtulması, ancak mede - niyyetleriıı doğmasına ve büyümesine musa‘id olan esaslı terakkileri hayyızı fı'le çıkaracak

kadar kuvvetli bir kaç dimağ sayesindedir . ‘Adedin artan nüfuzunun kavmleri ma‘ruz kıldığı tehlikeler her gün daha ziyade bariz oluyor , Cumhurlar içinde , sirayeti zihniyye tarik ile intişar eden sade bir efkâr cereyanın­ dan korkunç harbler tekevvün ede bilir .

Şübhesiz, kavmlerin biribirlerine artan bağ­ lılığının vücude getirdiği İktisadî kuvvetler tedricen ma'şerî kuvvetlere hakim olacakdır , fakat bu tekâmül henüz ibtidalarındadır .

* * *

Cümhurlar. ba'zen muhafazakâr te’sirlerile olduğu kadar, inkilahkâr fi'illerile de tehlike­ lidirler. Fransa inkilabından zemanımıza kadar Fransa bunun bir çok defalar tecrübesini yap-, dı. Birinci ve ikinci imperatorluk, meş’um ‘ava- kıbile halkın muhafazakârlığından doğdu .

Cümhurların te’siri gerek muhafazakârane , gerek inkilabkârane olsun , halk hareketinin da’ima şiddetle ınüterafık olması ve yeni ‘İlmî keşfler da’ima daha ziyade tehlikeli kılınası sebebile da’ima ‘ayni derecede korkuncdur.

1871

de,Paris e hakim olmuş olan

Commune,

bu günkü tahrib vasıtalarına malik olsaydı , büyük paytaht bir harabeler yığınına tehavvul ederdi. Yalnız o zeman ma‘lûm tahrib usulle - rinin kifayetsizliği sayesinde Louvre ve mıı‘- ciz san‘at, eserleri , flotel de Ville i , Tuilerie sarayını ve Paris in diğer bir çok ‘abidelerini tahrib etmiş olan yangınlardan kurtuldu. Kadim mediııe tekrar bir inkilabci

Commune

eline düşmüş olsaydi harabiyyeti ihtimalen tam olurdu.

Bu ihtiıııalatı hisaba katıııayrak, âhâdı n a - •sın tehevvürlerini istismar etmeye çalışan po­ litikacılar, istikbalin mü'errihleritıi hayrete dü­ şürecek bir psychologia cehaleti gösteriyorlar.

Mutalebelerini te’yid etmek için, ahadı nas milletin münevverlerinde! gitdikce daha ziyade istinad buluyorlar. Devlet, filhakika, kendisini takviye etmesi lâzım gelen me’murlar ve ahadı naşı taTim ve terbiye ile muvazzaf mu‘allimler mu‘azzanı ordusunun , bu gün Devlete karşı dikeldiğini görüyor .

(5)

I ÇTÎ HAD 5669

Eğer bütün b u ‘isyancilar, muzaffer olsa­ lardı, Fransa, sefil anarşi haline, bir diktatö - rün Energique eli niha’î bir felâketden kur - tardığı vakit İtalyanııı düşmüş olduğu sefil anarşi haline çar çabuk düşerdi.

•* *

Şe’ııiyyetlerden ziyade Démocrate şi‘ar ku - runtuların idare etmeye devam etdiği Avrupa bir kararsızlık devri geçirınekdedir . Bütün Devlet remilleri bu gün bunu re'yel‘ayn gör - uıekdedirler. Bunların en meşhurlarından biri, D. Clemenceau, müşahedelerinin neticeleri tek­ sif edilmiş bulunan büyük kitabdaıı müfrez aşağıdaki satırlarda pek eyi göstermişdir :

«Kadim zemandaıı beri ebedî munakaşelerde niha’î bir hail ü fasla daha ziyade yaklaşıldığı görülmeksizin ‘ayni su’aller soruluyor Sınıf ve servetin tarihi Uligarclıia sı talırib edile bildi ,

topraklarından bunlar tekrar doğuyorlar, şev - ketlerini yapan kadimlik şükûhundan mahrum olarak tekrar, topraklarından, doğuyorlar ..

Her Oligarchia, halkı hakem olarak tanıya bilir, fakat halkı söyletmek şart ile- Zekâce dun fırkaların uyuşmalarile ekseriyyetleriıı nasıl te­ şekkül etdiğini kat‘î bir suretde göstererek Dr.

G. Le Bon ekseriyyet mahsulu hükümetlerin vazi‘ neticelerini izah etmemiz imkânını bize verdi .

Muhtelif şekiller altında Démocratie üligar- ehia lan ‘umumiyyetle henüz tecrübe edilmek- dedir. Oligarchia 1ar, şahsî saltanın ‘su i isti“- malleri yerine uıes’uliyyet ta‘biri altında gayri ınes’ul bir isimsizliğiıı sıi’i istisnailerini halâ getirmekdedirler.[*]»

Dr. G. Le Bon

[*] Q. Clémenceau - Au Soir de la Pensée.

M A K İ N E Y İ C A N L A N D I R A L I M

İ NS ANL I ĞI K U R T A R A C A K T I R

- Son - *

Yazan : Mühendis FRANCQ Tercüme eden: M. KEMAL

Makinenin harp, ihtilâl ve dünyanın iııti - zammı ihlâl eden birtakım karışıklıklar tevlit ettiğini beyan etmek azçok hakikatten uzak değilse bile bu keyfiyet asıl hakikati teşkil

etmez .

Güzide sınıf makineyi insanlığın ıııukad - deratındaıı ziyade istirahatını temin gayesiyle

eline almıştır.

İşçilerin yaşamak tarzı makine sayesinde kolaylaştığı şüphesizdir .

Bu hâdise, yüksek randmaıılarla azamî üc­ retlerin eskideııberi tatbik edildiği Aınerikada bile her taraftan fazla göze çarpmaktadır . Bütün işçi kitlesi değilse bile, büyük bir kısmı, atalarımızın görmediği bir rahat içinde yaşa - maktadır. Makine terakki ettikçe çalışma sa - atleri de yavaş yavaş azalmıya başlamıştır .

* Başı 1 Şubat 1932 tarihli « İçtihat» ta .

İş haftası 1840 ile 1930 arasında 72 saatten 48 saafa inmiştir. Yevmi çalışmak müddeti 12 saat iken 8 saata indirilmiştir . Bu keyfiyet Sovyetlerde daha enteresandır , hafta 4 gün sayılıyor ve çalışma müddeti de günde 7 sa - attır .

Fakat işçinin hayatını kolaylaştıran bu vak’alar idare eden sınıfın iradesinin haricinde vuku bulmuştur, işçinin ısrarı karşısında mağ­ lup olan mezkûr sınıf tarafından bu hak ta - ııılmıştır. Bazı memleketlerde kendisine azçok sıhhî binalar temin edildi; işsizlik zamanında nakdî muavenet, ete ... Rusyada ise iktidarı eline aldı.

Bu hakikat asrî medeniyetin inkişafının bi- tarafane etüdünden anlaşılır.

Makine, teknik inkişaf ettikçe insanların çalışmalarını mütenasip bir surette indireceğine, bilakis toprağı bırakarak fabrikaya koşan bü­

(6)

5670 I ÇTI HAD

yük miktarda işçileri boyunduruğu altına alıyor .

O şekildeki makine daha fazla istihsali temin etmekle beraber işçilerin vaziyetini lâ - zım olduğu kadar kolaylaştırmıyordu. Bu ne - ticeyi işsizlik, sefalet, İçtimaî ve İktisadî inti­ zamsızlık takip e tti.

Acaba eski adamlar bu miihlik neticeden sakınmak için makinenin intişarına istiyerek mi mani olmuşlardı ? Yoksa Mm. Gİna Lam - broso mm iddia ettiği gibi makinenin terakki- yat devrini geçmiye mi çalışmışlardır ?

Medeniyetimizin sınaî istikametinin hakikî sebebi tahakkümümüz altına giren tabii kuv - vetlerden alınan ve tedrici bir surette ehem - nıiyet kazanmakta olan enerjinin tevlit etmiş olduğu icatların randmanınm inanılmaz bir derecede fazlalaşmasıdır.

Eski zaman adamlarının tabiatı yenmek hususunda temin edebildikleri basit kolaylık­ lar insanın yorgunluğunu kolaylaştırmıya me - dar olamazdı.

Bir buhar fiskiyesiyle harekete gelen hey­ kel, Arşimed’iıı burgusunu çeviren topaç ve - yahut eski zaman adamlarının kullandıkları kum arabası gibi icatlar şimdi Avrupadaıı Amerika arasındaki mesafeyi 5 günde kateden 40.000 tonluk muazzam vapurlarla bir kıtadan diğer kıtaya 40 - 50 kişi kadar yolcusı ile uçan Zeppelin’leriıı yanında bir çocuk oyun - cağı mesabesindedir.

Teknik kanunların insanlığa hizmet etme - leri için İçtimaî kanunlara sımsıkı bağlanma - ları lâzımdır.

Şimdiye kadar böyle olmamışsa kabahat makinede değil, onu kullanan İktisadî sistem­ lerden olan Kapitalizmin ifratına yüklenilebilir. Bu sistemde Makine İnsani kurtaracağı yer­ de bilakis esir kılıyor.

Makine kullanmıya vasıtaları olan bir mi - norite, onlara hizmet, etmiye mecbur olan ek - seriyetteıı kontrolsuz bir surette elden geldiği kadar istismar etmiye çalışıyor.

İşte bu suretle İnsanın İnsan tarafından istismar edilmesi keyfiyeti Makinenin girme - siyle vahamet kesp eder.

Makine terakkiyatının muhaliflerinin bize inandırmak istedikleri gibi, Makinenin sükutu bu istismarı muhakkak bir surette kaldıra - bilir mi ?

i

Modern müelliflerimizin teessüfle yadettik- leri makinesiz medeniyetler zamanlarında esa­ ret insanlığın büyük kitlesini hayvan menze- lesirıe indirmiştir .

Bugünün modern esirleri nî’esabesinde sa­ yılan işçiler sınıfının mukadderatı İhramları meydana getiren milletlerin vaziyetinden ne çok iyi ne daha fenadır.

Modern keşiflerin sayesinde temin edilen yaşama tarzında görülen büyük terakkiler hiç bir zaman inkâr edilmez. Konfor, az şey değildir. Makineyi tenkit ederek kıymetini iııdirmiye - çalışan hiç bir muharrir babalarımızın yaşayış tarzını özlemez.

Bu muharrirler makinenin terakkisini , bir kaç kişinin menfaatini gözetmiye veya alıcısı bulunmıyan bir istihsalin hatsız bir surette fazlalaşmasında değil, lâkin, büyük işçi kitle­ sinin, makine tekâmül ve inkişaf ettikçe, ça -lışma saatlerini iııdirmiye yardım gayesinde kullanmalıdırlar.

Rasyonel bir Ekonomide iyi bir organizas­ yon ile bütün fonksyonları tanzim ederek nere­ ye gidildiğini anlamıya çalışmak pek kolay olur .

insan, teknik sayesinde tabiatın kuvvet - Jerine hâkim olarak, maddî ihtiyaçlarını tatmin edebilmek için çalışma saatlerini sıfıra iııdire - ceği gün uzak değildir . Kendisinin yapmıya mecbur olduğu iş makineler tarafından görü - liirse, kazandığı vakit onu ahlâken yükselt - ıııiye ve kültürünü getıişletmiye medar olur.

Fakat bu da : İnsanın istismarı sayesinde şahsî kârın takibine nihayet vermek şartile olur .

İnsan zekâsının temin ettiği şeyin o zaman Makineler yîiz defa daha fazlasını verirler . Makine insanlığı esir etmek şöyle dursun bil­ akis onu kurtaracaktır.

Yarının adamı, terakkinin hakikî yollarını keşfeder ve anlarsa tahayyül ettiğimiz v# kaybolmuş gibi görünen

Cennet

in kapıla­

(7)

ÇTI HAD 5671 l Ilmî sütun

HEYECAN VE KANSER Şedid ve ânî heyecanların ‘uzviyyet üzerine

büyük te'sirler yapdığı pek çok vak‘alar ve müşahedelerle sahildir . Yalnız tabibler değil , bunu az çok Tarih okuyanlar, bilirler. Heyecan ve korku neticesi saçların bir kaç gün zarfında temamen beyazlanması, ahlaka ve izzeti nefse taalluk eden bir darbeden, dine ve sağlam bir adamın birden ihtiyarlanması, beden kuvveti - nin gevşemesi her vakit görülmüş

şeylerdendir-Tabib Cannon heyecan ve hiddet neticesi kanda ş e k e rin artdığını görmüşdür. Heyecan hazm cihazının

güddeleri ve ‘a- dalatıııın elyafı üzerine te'sir ede­ rek mi‘denin kim­ yevî ve fizyolo - gia’î evsafında te- gayyürler husule getirir .

İnsanlarda husule gelen kanserlerin 100 de 65 i hazm cihazında olduğuna bakılırsa yeni teşrihin bulduğu «Em ission» merkez ııokt ;- larının, teheyvücünden mtite’essir olarak ini'- deye, bağırsaklara ve gudelerine yanlı ? enirler vermesile bu gayri tabi‘ i haller husule gelir . Gıdaya meyi ya‘ ni iştiha merkezi olan ve y e ­ nilen gıdayi isticnas etdiren , dimağın emr noktalarının verdikleri emirle lineereler yanar ve ‘ayni intizamda yeni lineereler teşekkül eder. ‘ Uzviyyet bu suretle muhafaza olunarak hayat devam eder. İşte bu suretde Protoplas - manın ıııikdari ve hucerelerin vaz‘ iyyet ve hacmleri değişmeyerek merkezin enirleri ve Radioactivité si muntazam bir halde ‘uzuvları idare ederse vücudda bir afet husule gelmez ; fakat heyecanlar, korku, keder , yorgunluk ve sair te’sirat araya girüb sinirleri ve ez cümle merkezlerini sarsarsa enirler gayri muntazam verilir ve en ziyade cilıazi hazine te'sir ederek hazinsizlik , hastalık ve kanser gibi afetler yüz gösterir.

En ziyade gam ve kedere, gazab ve lıeye- caııe ma‘ruz kalanlar sinirliler olduğu için ve bu sinir hastalığı dediğimiz hastalık eıı ziyade irsi olarak meydana çıkdığmdan el'ân sebebleri temamen bilinemeyen kanserin irsi bir hastalık olduğu zan edilmekdedir. Şu kadar varki kan. serin heyecan ve mümasil darbelerle mütıase - beti olmakla beraber ânî heyecanlardan kanser tevellüd etmez belki mütemadi heyecanlar ke­ der, gazab, a’ilevî hüznler, iftiraklar, kara sev­ dalar, derin sıkıntılar, mütemadi tahriş husule getiren tütün , ‘ işret neticesi gı­ da merkezinin hu- ceyrata vereceği emirlerin fasılalı hataları devam ederek aylarca, senelerce beden lıucerelerinin mü­ temadi tebeddül ve teşekkülleri sekteye uğ- rayub gayri muntazam kümeler husule getirir ve yeni teşekkülat ya‘ni Neoplasma haline gire­ rek kanseri husule getirir. Böyle uzuıı sürme­ sinden dolayidir ki ekseri kanser ya,ı ilerlemiş kimselerde zuhur eder ve gençlerde nadirdir.

Heyecandan husule gelen sinir hastalıkları ez cümle bunların merkezlerini maddî ve ma‘- ııevî tedavi eyi

eder-Eyi gıda, tam istirahatı muhit ve hava teb­ dili ve sair tedbirler tavsiye edersek hucereler tabi'î bir suretde teceddüd eder ve intizamına lıalel gelmediği için fazlalıklar husule getir - mezler ki « Tumeur » hai ne inkilab etsinler.

Ruhî ‘amilin vücud dahilindeki aletlere te’siri pek çabuk olduğundan beden içinde kanserin çokluğunu ve zemamırıızda pek çok artdığını iddi‘a edenler hastalığın malî ve siyasî buhran, mütemadi kargaşalıklar neticesi olarak uğranılan maddî ve ma‘nevî darbeler - den ileri geldiğini de işaret ediyorlar ve

diyor-m r t t r t t"

ŞA‘İR GELECEK NESLE :

İman tarlasını sürdüm ve elidini ,

Ekmeyi horcun b il, biçmeyi öyreıı;

K uvvet‘azmindedir, neş’e semledir:

Şerabı yönlünden içmeyi öğren .

(8)

5672 İ Ç T İ H A D

larki bihude yere tedavile uğraşmakdan ise bir ân evvel bu İktisadî ve siyasî ‘amillerin önüne geçmek lâzımdır . Bu sa‘adete vusul için de başı taçlıdan ayağı çarıklıya kadar cüm­ lemize çalışmak borcdur.

Ben, hekim gibi tedabiri sılıhıyyeden başka

kanser büyümeden ve etrafını tahrib etmeden ya‘ııi şübheli iken Prof- Dr. Delbi nin Delbiase' comprime lerinden günde 4 dane alınmasını tavsiye ederim . Bu babdaki tecrübelerim eyi

netice vermişdir. Dr. İbrahim Temo

FE LSE FE

DİNÎ F İ Z İ K

[339 uncu nüshadan devam]

M. Muller e göre ilâhı nin [ Divin in ] ( ba husus nâ mütenahi mefhum u şekli altında ) mefhumu, ilâhların mefhumlarına tekaddüm etmiş olacaktır. İlahlar , insan için tabi‘ i bu büyük fikirden sonra bir teşahhus [ ya‘ ııi şalıs şeklinde bir tesavvur ] dur. Atalarımız, önünde diz çökdiiklerine isim verebilmeden evvel diz çöküyorlardı.

Meçhul ilahlara verilmiş olan bütün isim - leriıı boş olduğunu artık teslim etuıekde oldu­ ğumuz zemanımızda bile sâkitaııe onlara ‘iba­ det etmek bizim için mümkindir .

Biııa’en‘aleylı Halıları yapmış olan Dinî, ilahlardan sonra mu‘ammer olabilir demekdir .

Din

diyoruz: Filhakika Max Muller e nazaran bütün dinler birliğe [ « Unite » ye ] müncer olur, çiinki, dinlerin cümlesi, ‘asırlar esnasın - daki uzun inkişaflarında tek bir ve ayni fik - rin, u â

mütenahi

-

infini

fikrinin tekâmü­ lüne müncer olurlar . Bu fikr ise her şeyden evvel, insanların zihninde mevcud olmuşdur . Ma‘a haza M. Max Muller e nazaran bu cihan şümul fikirde ne sırrı, ne de kelimenin eski ma‘nasile hemzad [Inné] hiç bir şey yokdur .

Nihil in fide quod non aııteu ineri t

in sensu

[*] ya‘ni « imanda hiç bir şey

[*] Origine et le développement de la religion p 2 13

yokdur ki daha evvel hisde mevcud olmamış olsun ».

ıııütearifesini pek a‘lâ kabul ediyor. Fakat ona göre havas vasıtasile müntehi şeylerin idra - kinde asi nâ miitenahiııin idraki de dahildir , hem mahsus [ sensible ] hem ‘akli [ rationııel ] olan bu nâ mütenahi fikirdir ki dinin hakikî temeli olur. Max Muller Vahşinin beş hasse [ hevvasi hamse ] sile vahşi bir adama ııâ mü - teııahiyi his etdiruıeyi , na müteuahiyi arzu etdirmeyi , ııâ ıııütenahiye iştiyak duyurmayı te‘ahhud ediyor. Meselâ görmek hassesini ele alalım :

« insan bir noktaya kadar görür ve bu noktada nazarı kırılır , fakat tam nazarının daha ilerisine varmadığı noktada, ister istemez, kendisini na mahdudu, nâ müteuahiyi- idrak , keyfiyyeti kendisine ‘arzı vıicud eder • »

Max Muller ‘ilâve eder: Kelimenin mu‘ tad ma'ııasile bu bir idrak değildir , denebilirse buna tam bir mu'akele demek daha az ıııüm -

kindir:

« Eğer insan görülemeyeni görür demek fazla cıir’etkâr görünürse, görülemeze « katla - nır », görülemeyenden muztarib olur deyelim , bu q ö r ü le u ıe z [ Invisible ] nâ mütenahi , [ Infini ] nin bir isminden başka bir şey de -

(9)

I ÇTI HAD 5673 Ş t ‘ İ R

GELECEK . GELMIYECEK

GELECEK

- Midhat Cemal Bey e -

Ne kadar aşkımı kıskatısa felek ölmeden beıı gelecek sevdiceğim . Daha kuvvetli ölümden bu dilek . ölmeden beıı gelecek sevdiceğim. Ah, kaç yıl oluyor yasda gönül . Uğramış belli yamam kasda gönül. Bir kana‘at,la yaşar hasta gönül: ölmeden ben gelecek sevdiceğim • Yoklayub elleri ölğıin başımı, Gelecek silmek için göz yaşımı . Bilirim ben ezelî yoldaşımı , Ölmeden ben gelecek sevdiceğim .

GELMIYECEK

Derdin : insafa geliib sevgilin elbette gelir. Bu tesellile yaşatdın beni kaç hafta , gönül. Sevgilim gelmedi bilmem niçin Allah bilir . Sevgilim gelmedi, gelmez sanırım, hasta gönül.

Gelmiyor, gelmiyecek silmek için göz yaşımı , Ağlatan hep o iken gelmiyecek, gelmiyecek . Belki taş kalbi erir, gösterin öksüz taşımı . öldüğüm gün bile ben bilıniyecek, gelmiyecek.

Fuad Hulusi

K I T ‘ A

Yüreğimde kanayan yare kapanmaz amma Ye’se düşdiim, kapadım, işte ümide gözümü ! Gül yüzün ayrılamaz göz bebeğimden, lâkin: Gözlerin görmeyecek bir daha :olgun yüzümü!

932 - 1 - 12 M. Turhan Moda « S . F »

‘ Aşk kasideleri

IX

Uçuşan rıeş’elerle eşlerin geldi yine ; «Hiperya» ve «Asterion» çeşmeleri önüne.

inciler serpilirkeıı hava zerrelerinden , Hasretlerin âhenği yükselirken derinden.

Şafakları bekleyen mermerlerin nuruna, Gümüş sularda yanan renklerin süruruna. Ruhun ebedi hicran beldesinden bakacak, Açılmayan bağçene âl laleler akacak O zeuıan ben uzakta yalnız bir îlalı gibi. Ebedi âlemlere aks eden bir ah gibi...

Kızıl nurlar içinde çalkanup söneceğim . Güneş gibi açılup semaya döneceğim.

Başında akvamlardan örülmüş ince tülle, Ümidin şebnemde ıslanmamış bir gülle.

Yavaş, yavaş sararup sazlar gibi yanarak, Gelmeyecek bir fecri için, için ânarak . Sen artık hüsranların ardında kalacaksın , Gayp olmuş bir hayalin tayfına dalacaksın. Gel, gel ey «Peristera» cennetler açılmışken, Yollarına cennetten çemenler saçılmışken . G el; bahri, sabahı, yıldızları aşalım , «Arşın» üstlerinde ki cihana yaklaşalım.

Salih Zeki

D A ‘ V E T

Benliğim için için sızlıyor sinesinden , Allahın kıskanç eli geldi de bizi buldu . Bir şey anladığım yok bülbüllerin sesinden, Günlerimin güneşi halka halka yumuldu .

(10)

5874 Î ÇTt H At)

Dilerdim ki alnını okşasın parmaklarım , Bilmezsin, bu iştiyak o kadar yakıcı ki ... Şimdi günlerim yarim, şimdi hayatım yarim, Bu yarim ‘umrjsürmek ah o kadar acı ki.

\

tiler ne derse desin, gönlümüz güneş gibi . Mahabbeti dinle de, engelleri yık da gel . Hasreti ‘umman olub yükselen bir eş gibi , Hasta ol, yatakda ol. fakat durma çık da gel.

Suzî Can

S O N N E T Le pizzicato des doigts blancs Faits de la lumière jiutcie, Verse une agonie adoucie

Dans le cœur des aveux tremblants . Les grues se pâment sur les treilles , L’exquise touffe de ces chants

Fait gémir les parfums couchants , Ces glycines sont sans pareilles . Mon cœur se nourrit de frissons , Que je puise de ta main d’ange, O main à la douceur étrange ! Ange , à ta musique inouie , Dont mon âme est évanouie , Je donne mes jours pour

rançons-Rafale de Parfuns - Dr. Ab. Dj.

SOLMAYAN OÜZELÜKLhR Qu’importe le pays de nos mortelles chairs, Si nous la connaissons cette haute Patrie , Où l’inspiration plane dans les éclairs , Où s’avance, le front voilé, la Rêverie ! L’âme est de tous les cieux qui survit à nos chairs.

( Le Cardonnel ]

Tercemesi :

ilhamın şi şeklerde kaııad gerdiği, Tahay­ yülün, cebhesi örtülü olarak ih ril diği o yük­ sek Vatanı tanırsak bizim fani vücudlarımızm memleketinin ne elıemmiyyeti var. Ruh , be - derilerimizden sonra mıPammer olan şemaildir.

{ Tennison hakkinda ]

1 ^¿.ı LS -1» L* ı ¿ 1 1 w>w

• Ö j - 3 J . JT

Bu hağçe güzel emma, yazık ki bu bağçenin bagçevanı dalda bir gül yuvasında bir bülbül göremez.

-lV ¿j*- ^ 'S œVt

! ¿ i j T .¡İt .?■ j j l ¿ l a

Bana öyle bir ‘ilaç ver ki yüreğimden kan g, İmesin, yanağımdan göz yaşımı silmekdeu ne çikar !

Même quand il a tort le Poète a raison.

[ Rostand-Aiglon }

Şa‘ir haksız olduğu z< man bile haklıdır-L’aube d’une clarté s’épanche dans moncoeur.

Bir aydınlığın fecri yüreğime dökülüyor.

[ A. Samain ]

La foi est eternelle comme le printemps et les fleurs.

îman hehar ve çiçekler gibi ebedidir.

[ Guyau vecibesiz ve mu’eyyidsiz bir ahlakin ilk planı ]

Avec le temps le travail deviendra néees - saire pour l’homme. Or, le travail est le phéno­ mène à la fois économique et moral où se con­ cilient le mieux l’égoïsme et l’altruisme. T r a ­ vailler , c’est produire, et produire, c’est être à la fois utile à soi et aux autres.

Zemanla, çalışma, insan için elzem olacak . Çalışma , hudkâmlıkla diğer kandığın en eyi imtizaç etdiği İktisadî ve ahlakî hadisedir. Ça­ lışmak istihsal etmekdir , istihsal etmek ‘ayni zetııanda hem kendi nefsine, hem başkalarına nafi‘ olmakdır . [ Guyau-‘ayni eserinden ]

. c— «¿11- aJİL» aİJd ^

Neş’esiz olmak mezar taşının şi‘arıdır. [Neş- ’esiz, me’yus olmak dirilere yakışmaz].

Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin [ İsmail Hakkı matbaası]

(11)

Tarif de publicité dans

« İÇTiHAD » Kütübhanesi

F « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur

dans les colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Lt q au minimum, par insertinon .

‘ A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib

Meslier

nin

Yoltaire

ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı mühim haşiyeler ‘ilâvesüe Tiirkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür'atle satılmış ve nus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma'nidar re - simler ‘ilâve etmîşdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış birl'danesini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle­ rde basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

M e v c u d k it a b la r i:

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerde) 135 Rahib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 RuhulEkvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100 İlmi ruhi içtima*i ( » » ) 287 » . 50 Adabı mu aşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 sahifeli 150

O iullame Teli 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye veDin(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle) '

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

‘Ameli Ruhiyyat 100

İngiliz Kavmi 150

Dimağ ve Melekâti ‘akliye [Resimli] 200 İ l ıt a ı * : Haricden siparişlere yüzde yirmi nisbetiııde ta‘ahhndlu irsaliyye ücreti zam Olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir • Havalenamenin vüsulu günü iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verdir.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­ taplarım hem metin bir suretde, hem mutedil

(12)

8 P Ç *

Bütiin

«

classique

»

kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımınızı

atmak için

İstanbulda Beyoylu İsti Kİ Al caddesinde 4 6 9

numarada :

LA G R A N D E L I B R A I R I E MONDI AL E

Müessesesine müraca'at ediniz

Şarki karihin en büyük ve çeşidlcri en iyi intihab edilmiş kilabhaııesidir.

Telefo n: Beyoğlu: 2710

» ^ -ff f f -ff- -ffr ^ A A A A

Türkiye SANAYİ* ve MA‘ADİN BANKASI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşemelikler yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂTI

Satış mahalleri:

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

Ankarâda Çocuk Sarayı caddesinde

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bil'umum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘beleri vardır.

Dr. Yorği Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. Telefon : B. 4707 !

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

PERRAUDİN

Pastillerini alınız

A p r a h a m E k ş i y a n

Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Télêfon : Stamboul : 2827

i

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T ah a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ġimdi, Sayın Bakanımız “yerel yönetimlerin gelirlerini düzenleyen yasa Belediye Gelirleri Yasasıdır ve biz bu konuda çalıĢma yapıyoruz, yürütüyoruz, onu ayrıca

Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli üyeleri; Adalet Bakanlığı ve yüksek yargı organlarının bütçelerini görüĢürken, tabiî ki, yargının sorunları

BAYINDIRLIK VE ĠSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Devamla) – Tamam, o konuda o zaman size bilgiyi Afet ĠĢleri Genel Müdürlüğümüzle ilgili bilgi….. Sanırım, hak

DEVLET BAKANI VE BAġBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (Ġstanbul) – Hayır, burada Ģöyle bakıyoruz Sayın Hamzaçebi: Özel tasarrufta azaldı, kamu tasarrufunda arttı…. MEHMET

MEHMET AKĠF HAMZAÇEBĠ (Trabzon) – Ġki cetvelle ilgili çok kısa görüĢümü ifade etmek istiyorum. b) cetveline baktığımızda halen yürürlükte olmayan ek

ġu tabloya göre 546 trilyon lira 2005 yılı yatırım ödeneği olacaktır eğer herhangi bir kesinti olmazsa ve bu Ģekilde tahakkuk öderse, bu rakama göre 800

Yine oyun, çocukların sosyal uyum, zeka ve becerisini geliştiren, belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sadece1. eğlenme yolu ile

200 kişilik yaş pasta (Her bir masaya 10 tabak olarak her tabakta 1 dilim olacak şekilde dağıtılacaktır.) 200 kişilik meşrubat (Her bir masaya her biri 1 lt olacak şekilde