• Sonuç bulunamadı

‘AMELÎ RUHİYYAT i i i

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "‘AMELÎ RUHİYYAT i i i"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ali Nazima Bey

i

c

i

K I N D E K İ L E R c

i

( ( c c c

İdarî islahatinı psychologia’î güçlükleri Ali Nazima ve Tarihî bir hatıra

‘Urfi için [ kıtla ]

Gençlere « Énergie » dersleri istikbalde Din

Nüfus hareketi

Alman ve Soviyet ticarî iMilâfi ‘Aşk kasideleri [ Ş iir J

Siyah Senfoni » L’albatros » L’albatros » 40 Vagon rakı Solmayan güzellikler Aşk nedir Dr. G. Le Boıı AB. DJ. Gasson - Mubahat j. M. Guyau Le Mois Le Mois Salih Zeki Dr. Reşit Süreyya Clı. Baudelaire Leconte de Lisle letihad Iran şairleri Dr. Ab. Djevdet

‘A M E L Î R U H İ Y Y A T

Müellifi: Dr. (i. E r R o ıı. Mütercimi: Dr. AB. Djevdet

22G Sahildik güzel hir <*il«l «lir, eyi krtyıd üzerine basılmışdır. fi : 1 lira. İsmail Hakkı Matbaası

(2)

Okuyucuların mektubları :

Muhterem ııstad ! 11 - 7 - 1931 «‘A m e li H u h iy y a t» ı aldım. Çok teşekkür ederim. Omm y eri; Kütübhaneırıde, mersiıı yağı kokulu Tevratla gül kokotu Kuranın yanı başıdır.

Gençlere , bilhassa: Mu‘ allimlere ağır kitab- lar okutmak , tavsiye etmek boşuna bir kâr . Gençlik ‘ asriliği kumar , dans, gösteriş spor - ları ‘ad ediyor . Küflü , marazi bir ruhiyyat zavallı münevverleri istilâ etmiş .. Her şeyden evvel mefkûre yok .. Neyiz ? niçin yaşiyoruz, neden a ile, millet, devletdeşkil ediyoruz ?... meçhul ..

Ruhi bünyeler : dümensiz ve pusulasız ıne'ıııur, münevver sınıfları, bütün diğer içti­ ma1! kitleler gibi ; bu günü yaşayub yarına şöyle böyle çıka bilmekden başka emel taşimi- yorlar ; ağır geliyor ! yarına îman, yarına i‘ti- mad yok ! Bilhassa gençliği Diriğe edecek ehremııi olsun izidi olsun sabit bir mefkûre yoksuzluğu içinde kıvranıyoruz .

Ahlak; Budaya, Musaya, Muhammede te ­ kaüdüm eden devrlerin ahlakı ... Bu kitab ;

Şapka gibi, Hurufat gibi fekal’kanıııı tertibatla münevverlere okutulmak ister. D r. Z ıy a

Posta kutusu :

Acı bademde İlinin Ali beye : Manzumeniz geldi .

Adaııada Yaşaı* Zeki beye :

i

Seyhan 326 inci numruda çıkacak . İ/ınirde Tnryııd Hiza beye

Hüseyıı Rahmi bey üstadımızı tanziriniz ğelmemişdir . Mülkiyye mecmıCasını okuyu­ cularımıza tavsiye ediyoruz .

GLİSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon : İstanbul: 78

Gülhane Tatbikat Mektep ve Seririyatı Müdüriyetinden :

Pratîsiyen Ktibbaya ( Manken Tatbikat ) kursu 1 Ağustos 1931 Cumartesi gününden iti­ baren başlıyacaktır, devam etmek istiyen etib- barnn Cumartesi, Pazartesi ve Perşembe gün - leri saat 1 0 - 1 2 arasında Veladive muavini Doktor Yusuf Ziya beye Müracaat etmeleri rica olunur.

Kiralık konforlu m eskenler

İctihad Evinin ikinci katında bit* da’iı*c kiralıkdır . 5 oda bir salon iki küaı* ve bir banyosu olan bu da’ire -niııki şehri 6 0 lira d ır, derkos, e le k ­ trik , lıava yazı v ard ır . Her yiin ve h er sa‘at yezilebiliı*.

T elefo n : İstanbul 8 0 5

Rafale de Parfums

SONNETS PAR Dr. A B. DJEVDET Edition de luxe, pages 131, P r ix : 100 piastres

“ İçtihad „ m İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler : Kadı köyümle Mııvekkithane caddesinde Tütüncü Cafer efendi, Köprü üzerinde

M. Kemal Efendi, Büyük Ada da İske­ le başında Tütüncü Niko Efendi, i sküdaı* da İskele başında Tütüncü İlhamiKfendi

Dükkânları

Dr. UBEYD R E F İK Tıp Fakültesi dahiliye kılinıği şefi Kadıköy altı yol ağzı Söğütlü çeşme cad - desi No. 278 . Her gün 2 fi Hastalarını

(3)

A BONNEMENT Pays étrangers Pour un an : 2 Dolars

- —

Edition spéciale : 3 Dolars A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Télé .n : St. 865 xxvième ANNÉE

15 Juillet 1931

IGTIHAD

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADI

No : 325

ABONNEMAN Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye

için: 2 1 ,2 , Âlâ kâğıdhsı 5 liradır

A D R ES

Cığaloğlunda îçtihad Evi Tarihi T e ’sisi : 1904 — Genève Yirmi altıncı sene

15 Temmuz 1931

İDARİ İSLAHATIN PSYGIIOLODİA’ İ M ÜŞKİLÂTI { Geçen sayıdan maba'ad ve son ]

Fransada en küçük İdarî ‘ameliyyelerin korkunç ve yıkımlı ihtilati, bundan tekrar uzun uzadıya bahs etmekde bir fayda olmayacak derecede maHumdur. Bu ihtilât , bu teşevvüş ve teşettüt , bir çok daf a meclisi meb‘usanda ve bâ husus bahriyye budcesine da’ir Camille Pelletan m şimdi eski bir raporunda mevzu‘i bahs olmuşdur. Bu raparda şu satırlar okunu - yordu :

Tersane [ Arsenal ] larda, en küçük eşyanın tesellümü için , on beş gün çalışmak isteyen evrakı hisabiyye lâzımdır . Yüzlerce ıne’ınur munhasıren hisab etmekle , kayd etmekle , lâ yıı‘ad defterlere kopyasını çıkarmakla, lâ yu‘ad varaklar üzerine istinsah etmekle, dağıtmakla, toplamakla meşğuldur . »

‘ Ayni rapor sahibi , khususî darussana‘ a- larda, ‘ayni ahvalde nasıl mu'amele yapıldığını öğrenmek istedi. Devlet tersânelerinde olduğu gibi munhasıren sefain inşa’atile iştigal eden bir müesseseyi ziyaret etdi . Bu müessesenin destğâh üzerinde iki Brezilia zırhlısı, bir büyük kruvazör ve müte'addid yelken gemisi vardı.

Bu Final » Fabrication m istilzam etdiği bir çok tafsilâta rağmen, her aııbarın muhasebesi için girenlerini , çıkanlarını ve mevcudlarım gösteren tek bir defter kifâyet ediyordu . Bu sadeleşdirmeler sayesinde hususî sanayiMn Hat­ ları devletin tersanelerinin fiatından 100 de 25 ilâ 50 nisbetinden daha aşağı idi.

Maliyyet fiatının bu farkları bütün sahalar

da görülür. Hükümet tarafından istimlâk edilen kömür gemilerinin randmanmm, kendi hisabîa- rına çalışan idlıalatcılar tarafından idare edilen gemilerin randmanmdan 100 de 40 ilâ 50 nisbe- tinde dun olduğun mühendis R. Carnot son zamanlarda yazıyordu .

‘Ayni hal, devlet idarelerinin kâffesiııde meşhuddur. L e Matin gazetesi Aubervillier , Amerika stoclarının tasfiyesi hikâyesi İle yeni bir misâl gösterdi. Devlet bu tasfiyeyi bir dürlu başaramadığından, işi bir sanayi* ehline tevdi* etdi. Bu zat yüzlerce resmî me’ınurun yerine kendi intihali etdiği sekiz me’rnur koydu ; bir kaç gün zarfında tasfiye hitam bulrmışdu.

* r *

Devletin idare’i umur etmesi [Gestion] nın masraflı ihtilâfının sebeblerile me’murların ze­ kâları arasında asla merbutiyyet yok dur . Bu ihtilât, bu teşevvüş , her me’murun en küçük işinin mükerrer ve mtışikâfâne tedkikler şebe­ kesinin neticesi olan mes’uliyyet korkularından munba'isdir . En küçük Formalité nin ihmali şiddetle yüze çarpılır .

Mes’uliyyetler korkusu ve devlet da’irele - ‘ rinde taTimatnaınelerin terakümü , hususî bir miiessesede ancak bir kaç dakikaya muhtaç olacak olan muameleleri son derecede muğlak ve uzun kılmakdadır. 77 kilo demirin sarfının muhasebede 3 frank 46 santim olarak mı yoksa 3 frank 47 santimden mi gösterileceğini bilmek

(4)

5500 İ Ç T İ H AD

için yarım düzine kalem re'isi arasında te*ati olunan uzun raporlara, dair vaktile Meclisi Meb‘ usanda M. üelcasse tarafından anlatılan hikâye bu keyfiyyet hakkında bir fikir vermeye kâfidir. Nihayet bu mühim mes’eleyi hail ii fasl etmek için nâzırın doğrudan doğruya mudakhe- lesi lâzım ğeluıîşdî.

*:js

Sabıkul'arz ikhtilâta , teşevvüşe sevk eden Organisation »un neticesi ‘azim mikdarda para isrâfından‘ibaret kalmaz; ‘ayni zemanda bu gün devlet dairelerinin en kiiçük? işinin muhat olduğu müz‘ıc formaliteler altında khalkın ezil* rneside bu organisation un neticesidir. Le Temps gaztesi bu babda şu nıutala‘aları serd ediyordu: «Eğer bir çok zamandan beri muztaribi bulu­ nulan ve yıkılan bir çok idari formalitelerin kaldırılması ma‘nasını hakikaten ifâde etseydi, bir kısım me’murlartn açığa çıkarılması pek â‘lâ kabul olunurdu.

Bir çok kalenderde, bir çok muraea‘a tla r; imza edilecek vetekrâr imza etdirilecek birçok evrak; taleb olunan bir çok musa'adeler; hiç birşeye- de yaramayan kontrolların mahirâne te‘addfid ve tevalisinden münba’rs ardı arası kesilmez bir çok te’ehlııırler; her şey için bütün sene müd - detince zincirleme bir çok i‘lâm ve istiMâmlar ; selâhiyyetdar olandan usul ve nizamı dahilinde me’zuniyyetsiz yerinden kıpranmak imkânsız - lığı ; işte Fransızların büyük bir ekserivye - tince ortadan kaldırılması arzu edilecek olan bunlardır.»

X X X

Tasavvur olunan İslahatın ne kadr giiç ola­ cağı şimdiden görülüyor deuıekdir.

Pek ziade muhafazakâr ve binaen’aleyh tekâ­ mül edememiş olan milletler , pek ağır olmuş olan ‘adetlerin boyunduruğundan ancak ‘aııif itıkılablarla kortulmaya muvaffak olurlar.

Bu mutala'alar göstermeye kâfidir ki eğer usullerin yokarıdaıı aşağıya değişmesile müte - rafık olmazsa devair rae’muriarınm değişmesinin pek az te’siri olacakdır . Bu değişme güç ola - cakdır, çüııki teşkilât vücude getirmeye kabi

-liyyet, zekâyi beşerin en nâdir melekelerinden biridir.

Islahat bir ehli khibreler encümeninden iste­ nilmez. MevzuT bahs ister Maliye, ister Sanayi4 ister Harb olsun ma‘şeriyyet [Collectivité] 1er, tekrâr ediyorum , teşkilât vücude getirmekde olduğu kadar, karar vermekde de dalma kifa­ yetsizliklerini göstermişlerdir .

Bir uıa‘şeriyyetin , şiibhesiz , faldesizliği iddi‘a olunamaz. Fakat istişarı bir vaz‘iyyetde kalmak müdir olmamak şârtiie.

O zeman Fransanm muhtelif vilâyetlerinde mer‘i olante‘amiilü, hukukî yek şekil kanunlar halinde tevhid eden Kanuni Medeniyi [ Code Civilei ] kaleme aldığı vakit Napoléon, Şurâyi Devlet a‘zâlarını huzurunda kemâli fıürrîyyetle münâkaşa etdirirdi. Fakat kabul edilecek metni o ta‘yiıı ederdi.

sf: " îjz

Tasavvur edilen idâri İslahatın ne müşkilât ile muhat olacağını göstermek için ‘arz etmiş olduğum mülâhazalar elzemdi. Tarihi, tetebbu' de, ne kadar ileri gidilirse o nisbetde sübut mertebesine vardırılır ki kavmleriıı müesseseleri ez cümle, uzun bir mazinin yaratdığı psycholo- gia’i müessirlere tabi'dir . Lâtin ruhu , bu gün pek sabitleşmişdir ve pek ağır te’siratı istiedadiye ile yüklüdür .

Bununla beraber sanayiin ve kavmlerin yekdiğerine irtibatının ilerilemesi , Fransaya hâkim olan devletçiliğe , « Etatisme » e karşı ‘anif bir ‘aksüPameli zarurî kılacakdır.

Vatandaşların hayatını ve teşebbüslerini bütün evveliyet [Initiative] lerin yıkıcısı olan dağdağalı bir Eormalîte 1er şebekesi içine habs etmek artık mîlmkin değildir.

X X X

Baş vekile , parlementomnı me’zımiyyetine lüzum olmaksızın tebdilât icrasi selâhiyyeti vermeye, ba‘zı ehval rneb‘ usları mecbur etme­ seydi, İdarî İslahat, hattâ temamen, gayri müm- kin olurdu .

Parlementomuzun menşeleri sebebile, filha­ kika her tasarruf, her ekonomi, hiç bir irade

(5)

-1 Ç T î II A D 5501

nin şimdiye kadar yenmeye muvaffak olmamış olduğu bir imkânsızlık divarına çarpıyordu .

Bir nazır, ba‘zı tasarruflar vıicude getirmeyi dener denemez, derhal anlayordı ki fransada , eski bir maliye nazırının önümde dediği gibi , faydasız bir yol bekçisi, bir yol me’muru me’- muriyyetini iâğv edecek kadar zî kudret değil­ dir . Böyle amirane bir teşebbüs de bulunacak bir nazır, kaldırılan yol bekçisinin mensub ol­ duğu vilâyetin bütün meb'uslan tarafından istizaha ve her nevi* can sıkıcı ehvale ma‘ruz olmak tehdidi altına düşer. Şakirdsiz bir nıek - tebi , ınuraca‘atsız bîr mahkemeyi , işsiz bir tersaneyi v. s. İâğv etmek daha ziyade gayri münıkindir .

Nazırlar en küçük tasarruf yapmakdan ‘aciz olmakla kalmıyordu, ‘ayni zemanda muntaiıib- lerî tarafından ta‘ciz olunan meb‘uslarm ibrâ- mile yeni me’muriyyetler ihdas etmeye ve isra- fatı artırmaya sevk olunuyorlardı . Bu israîat

meyanında , ba‘zı mümtaz « Conmüne » lerde sadece mevzi‘i bayramlar için, budceye konulan yüzlerce bin frank ve divanı muhasebatın ra­ porlarında tenkid olunan bîlıude masraflar vardır.

îtaîyada Mussolini nin yapdığı İslahata mümasil İslahat yapmak için, Baş Vekile, parel- mentorıun re’yini almaksızın bu tasarrufları, kararnamelerle , yapmak selâbiyyeti verilmek iktiza etdi,

Muktazi gördüğü İslahatı ‘ amirane kaimi etdirmek için hükümet re’isîne verilen selâlıiy - yete rağmen sâde karar ile bu İslahatı kabul etdirmenin kolay olduğunu zan etmemelidir. Karar bir kuvvetdir, fakat bu karar kendilerine kabul etdirilmek istenilenlerin zihnivyeti de bi­ rinci kuvveti felce uğratan diğer bir kuvvetdir.

Dr D. JJE BON

M EKTEBİ M Ü LK İY E HATIRALARINDAN ALİ NAZIMA VE TARİHÎ BİR HATIRA

[ Oeçen sayıdan ma'bad ve son ] II

Karşıda taksim bahçesinde kuvvetli ve par­ lak ziyalı lambalar altında dolaşan ecnebi çiftlerin mes’udatıe gezintilerini ve masalardaki şevki şadîyi seyrederek melâle daldım. Acaba şu hür ve bahtiayr insanlar gibi ben de hür - riyetime kavuşacak miyim diye mtitehassiraııe tofekkürata koyuldum . Tekrar yattım yine uyuyamadım, kalktım . Bu minval üzre sabahı uyanık olarak buldum. Bu ve miitevali gece - ler hayatımın en muzlim ve melâl aver leya - lidir. Hülâsa bir kaç gün bu minval iizre im- rarı eyyam ediyor ve fevkalâde sıkılıyordum. Zayıflamağa başladım. Nihayet bir gün yanıma uzun boylu levent bir çavuş geldi. İsmimi sor­ du , aldığı cevap üzerine beni aldı en aşağı kata indirdi, Önünde iki nöbetçi bulunan per­ deli bir kapının karşısında tevekkuf e ttik . İlk

önce beni tesellüm eden zabit yine zuhur etti. Yanıma yaklaştı silâh ve çala varım diye yoklama etti ve cebimdeki kâğıt cüzdanını aldı . Nihayet içeriden verilen emir üzerine perde kaldırıldı içeriye girdim . Vasi ve mü - rabba bîr salonun ortasındaki yeşil çuha örtü­ lü masanın başında bir ferik ve iki tarafında ikişer miralay ahzi mevki eylemiş meşhur taş kışla divanı harp mahsusunu teşkil ediyorlardı. Reisin karşısındaki sandalye boş olup masanın bu sandalyeye isabet eden kısmında bir hokka kalem ve bir deste kâğıt bulunuyordu . İşte bu mevkiin muhakeme ve isticvap edilecek mücrime mahsus olduğu vaziyetten anlaşıh - yordu. Ben ınevkiimi anlayarak bu sandalye­ nin arkasında kaimen durup heyeti selamladım.

(6)

5502 t Ç T I H AD Reis Paşa evvelâ hüvivyetinıi teferruatile

tesbit etti. Badehu bir zarf içine konulmuş olan evrakımı açup okumak için yapmacık ve gayri samimi bir nezaketle müsa'ademi talep etti. Bilzarure muvafakat ettim . Paşanın bununla meşğul olduğu sırada bir aralık gözüm masa üzerindeki bir deste kâğıdın üstündeki varakta (bu gü n dururda yarın söyler misin ) diye bir ibareye ilişti .

Etrafındakiler lakayt ve dalğm idi . Paşa tetkikatıuı bitirdikten sonra evrakım arasında Anadoluhisarında bir sınıf arkadaşıma ait bir adres zihnine ilişti,, izahat talep etti verdim

Kani oldu. Sebebi, Murat bey merhumun o semtte oturması mıinasebetile bundan birserrışte elde etmek idi . Çünki o tarihte merhum mü - şarünileyh Avrupaya firar etmişti ve mülkiye­ liler de onun ta­

lebesi ve bir kıs­ mı mühimini er - kânından olduğu cemiyetin mensup ve taraftarı id i. Hattâ Avrupada çıkardığı Mizan gazetesi bunlar arasında gizli gizli mektep de dahi

elden ele dola

-ruuı diye endişeye düştüm . istenilen zabit göründü . Ona gizli bir şey söylendi gitti 11e göreyim beni ilk tesellüm eden kıranta zabit. Meğer hapisane memuru imiş. Bir kaç dakika sükût içinde geçerek sonra salonun yan tara­ fında bir kapı açıldı, içeriye eski tıbbiye tale­ besi elbiseli kısa boylu tıknaz esmer ve tıraş- sızlıktan uıüzellef bir efendi girdi. Benim kar­ şıma getirdiler. Reis paşa bu efendiye hitaben beni işaret ederek ( söylediğiniz efendi bu mu­ dur ) dedi . O da hayır bu değildir demesi üzerine mumaileyh geldiği yere gönderildi . Bu zatın Tahsin isminde benimle adaş bir tıbbiye talebesi olduğu ve o esnada kışlanın alt kat koğuşlarında mevkuf olan ve sonra şeref vaporile Trablus garba ııefy edilen muh­ telif mektep ve mesleğe mensup münevver ve ihtilâlci bir çok zevattan uıürek - kep bir kafilei ehrarla birlikte bulunduğumu işit­ tim . Tevkif ve mevkufiyetinı , ilanı hürriyette Trablus garpten avdet eden bu hürriyet mücahit­ lerde bir tarihe ‘U R Fİ İÇİN

( ıfj'JS4 )

Gördün ezeli bir idrâki m uzafferle , Ruhi samediye 'isyanım eşyanın ; Yıldızların âsude elhani sükûtunda , Feryadını ‘a k s eldin gönlündeki deryanın

6 - 4 - 1931 AB. DJ. t _____

şarak kitaplar içinde mahirâne bir surette tesadüf okunurdu.

İşte bu müthiş divanı harp malıza bu ce - m*iyet mensubun ve Mizanı okuyanları bulup muhakeme ve karakuşî bir surette mahkûm etmek vo vatanın öz ve hamiyetli evladını menfalarda süründürmek, kahretmek için s u ­ reti mahsusada teşekkül etmişti . Paşa tekrar gözlük takup takmadığımı ve cumaları nere

lerde vakit geçirdiğimi sordu . Aldığı mukni cevaplar üzerine reis paşa âzalara dönerek bakıştılar ve bir birlerine bir şeyler fısıldaş - tılar . Bu fısıltılardan ( her ihtimale karşı ) ciimlei nakısası kulağıma değdi. Reis paşa zili çaldı. Hapisane zabitini istedi. İçimi bir Iıavf- tır kapladı . Acaba hapisaneyeuıi

göııderiliyo-ediyordu . Y ıısuf Akçoralar ve sair malunıulesami zevat bu kafilenin serameda - nındaıı idi.

Ber minvali muharrer edilen muvacehede boşa çıkınca heyetle bir daha müşafeheden sonra reis paşa şikârını elden kaçıran bir kurt asabiaetile bana dönerek ( bak oğlum biz seni buraya ınaznunetı getirttik . Aleyhinde bir euımareye desteres olamadık. İşdc bir yanlışlık olduğu anlaşılıyor . Seni serbest bırakıyorum zinhar burada gelfip geçen şeyleri ve söylenen sözleri kimseye söyleıniyedeksin ) dedi ve mek­ tebi mülkiye müdüriyetine hitaben yazdığı bir tezkireyi de elime verdi. Badelteşekkür salon­ dan ve siir’atle kışlanın cümle kapısından çık­ tım . Acaba yine geri çağırılacak mıyım diye

(7)

1 ç T I H A D 5503

vehim ve havf içinde arkama bakarak taksim caddesine ve telaşımdan Tramvaya atlamağı da unutarak taksim mevkiine geldim . Bir don - durmacı dükkânına giriip biraz teneffüs ve teskini hararetten , akşama kadar geztip toz - duktaıı sonra mektebe avdetimde kapıcı beni görünce hayretler içinde kaldı. Kim bilir zavallı ihtimalki beni artık dönülmez bir veremi gitti zannediyordu . Arkadaşlarım bahçede başıma toplanup izahat istiyorlar , gıyabımda beni yoklama defterinde mevcut gösterdiklerinden bahsediyorlardı. Hattâ içlerinden bîri ki şimdi İzmit meb’usu Sırrı Beydir . Bunun illet ve hikmetini bir mubassırdan bile sorduğumu söyliyordu.

Müdür Recai Beye gidup paşanın tezkiresini verdim. Abus bir çehre ile git derslerine çalış dedi çıktım. Çünki o da saray bendegânıııdan

olduğu için benim gibi şüpheli bir talebeyi hu­ zurunda tutmak istemiyordu.

Öğle teneffüsünde koridorlarda muavin Ali Nazima beye tesadif ettim. Beşuş bir çehre ile bana macerayı sordu. Muhtasar bir surette iza­ hat verdim. Yakayı ucuz kurtardığıma sevindi. Bu hadiseden sonra miri müşarünileyh bana bir kat daha teveccüh ve iltifat göstermeğe başladı. Hakkımda takdirkâr sözler sarfettiğini müşarünileyhin kardeşi şimdiki İzmit meb’usu sınıf arkadaşını İbrahim Süreyya Bey söylerdi Hülâsa, işte bu hatıra Ali Nazimanın ayni za­ manda yürekten vatan muhibbi olduğunu isbat eden ahvaldendir.

Ali Nazima Beyefendi emsali nadir erbabı fazıl ve kemalimizden olup faziletin zî hayat bir timsali ve binaenaleyh fazilet mükâfatına ahak ve elyaktır. 8 / 6 / 931

Gençlere EnergL dersleri :

Nefsinizi yüksek tutunuz

Herkes evveletı kendisilc alakadar olmalıdır. Filhakika bunun muvaffakıyyet üzerinde vc ne­ tice i'tibarile hayatın zevkine tıâ’iliyyet yolunda çok te’siri vardır. İster çok büyük ister çok kü­ çük bir şahsiyyet olunuz; bizzat kendinize atf edeceğiniz kıymetin derecesindeki tesiri her zeman his cdeceksitıizdir.

İste kendinizden, kendi nefsinizden bajía - madıkca bir kıymetli iş göremez, bir eser y a­ ratamazsınız. Fakat insanların kaç d a kaçı bu gün tam ma‘rıasile kendi kendisilc mcvğuldır?

İşte bu bata , her şeyden evvel kendisilc meşgul olmamak, varlığını bilmemek , kendini saymamak, saydırmamak yüzünden bu gün in­ sanların çoğu düzinelerle . hattâ binlercesi bir arada olarak tıbkı bir çuval incir , yahu d bir kümes dolusu tavuk gibi míramele görmekde- dirlçr Bunlar tasnif, üzerlerine etiket vız* ve böylece istismar e ilirler. Fabrikadaki “amele­ lerin tabi4oldukları muamele bundanba.ka bir

suretdc ifade ve tarif oluna bilir mi ? Bir milyon kene sıfır sıfır değilimdir? Esa­ ret ancak mütekabil Hilaflarla viicud bulur. Biz bu hakikati bir ‘asır evvel anlayamam ı.dik . Fakat son ‘ aşırın tarihi bize bunu isbat etdi . Terakkiden korkan bir sürü, kendisini esarete bizzat atar . Bir millet ferdiyyetlerinin izâlesi ile kendisinin i'tibarını kendi elile alçaltır. Karanlık olmaları bütün büyük meşalelerin sönmesin - den ve bunların yerine ancak küçük çıraların geçmesinden ileri gelmişdir .

Bu gün dahi ( Démocratie ) ta bir edilen ikinci bir muzlim asırda yalamamızın ve de - moerasi hakkında yanlış fikirlere zahib olma­ mızın esbabı heb o değilmidir ?

Hakiki servet, kendinizi tanımanız ve var­ lığınıza sahib olmanızla başlar . ‘aksi halde maddî servet sîzi yalınız gülüne yapar, dün - yanın en bed baht insanı yeni mes‘u!iyyetleri, yeni bir vaz'iyyetin icabatını hazm edecek bir

(8)

5504 Î ÇT Î H AD

seviyyede bulunmadığı halde , ansızın büyük bir servete na’il veya büyük bir nıevki’e vasıl olandır . Küçük bir insan ehemmiyyetsiz bir mevki'de kendisine belki hürmet te'miıı ede - bilir . Fakat küçük bir şahsiyyet mühim bir mevki'de gülüne olmaz ve biçare kalmazmı ?

Servet ve kuvvet cem‘ inden maksad hür - riyyetimizin muhafaz. sı, bunun gayesi de istik­ lâlimizin te’minidir ?

Hakikatde zenginler içinde, hakikaten hür olanlar pek nâdirdir . Biz her zeman hadisatı tasnif ederken en mühimmini birinci mevkie koymalıyız . bpyle yapmazsak hayatımız bir here ü mereden ‘ ibaret kalır. Birike nefsimize hürmet ile başlamalıyız . Bir insanın nefsine hürmeti, i'tirnadı yoksa onur, muvaffaklyyeti bile bir felâket olur, onun zevkleri birer serab kalır .

İkinci şeyde nefse hükm, iradeye hakimiy- yet mes'elesidir. daha sonra de, karar» mes'- elesi gelir. Bunlara malik olan insanların in ­ kişaf hakkı vardır. Ve bu esaslara istinad eden bir inkişaf ilk fırsatda servet ve kuvvet te’min eder. Bu neticeler ise, eyi dikkat edilirse gö­ rüleceği veçh üzre bizzat « muvaffakıyyet » dir. Biz insanlar , « Hidmet » den çok bahs ederiz. Halbuki ' hidmet » ya‘ ni ' faydalı ol­ mak » ikinci derecede kalır . Zira faydalı ola­ bilmek için elde maddî ve ma‘ nevî sermaye ister. Halbuki kendisini yetindirmemiş, kabiliy- yetleritıi inkişaf etdirınemiş bir insatı bakkala - rina nasıl faydalı olabilir ? insanların pek çoğu vasıl olabilmeleri miimkin olan kemal derece­ sinin ancak pek az bir nisbetine vasıl olınuŞ - lardır. çok kıymetli bir ilim adamı olan dok­ tor Spitzka bana bir gün şöyle demişdi:

* İnsanlar bedenen yüzde ellidem ve fikren yüzde ondan ziyade inkişaf etmemişlerdir . Halbuki onlar bedenen daha bir misli ve fik­ ren de daha on misli kuvvetli olabilirler » . Binaenaleyh bir insan daha doğrusu ancak yüzde on nisbetindeki bir insan, evvelâ ken­ dim sonra hidmet » demeli, ve bunu hakika - ten faydalı olabileceği zamana kadar tekrar etmelidir . Hakikaten evvelâ insanın kendisi

ondan sonra onun faydaları mevzu‘u bahsdır. Hiç kerre h iç, hiç eder . Bir nehir men - b Vından daha yüksek bir seviyyede akamaz.

Ben lıayatda ifrat derecede tevazu4 ve malı viyyetin de ‘aleyhindeyim . 'izzeti nefsini ve vekarı muhafaza edememek de bir insan için bir felâketdir. 'İzzeti nefs ve vekarın medeniy- yetin inkişafında mühim rolleri olmuşdur. Fa­ kat vekarı khuşunet ve kibirle karışdırmama- lıd ır. Bunlar birbirlerine çok yakın görünme­ lerine rağmen hakikatde birbirlerinden Çok uzakdırlar. Sonra kuvvetli olmak için, mutlaka khaşîn ve kibirli olmağa da lüzum yokdıır . Nasıl ki muktedir olmak için diktatör olmak lâzım değiNe.. BiTakis hakikatde ekseria za- ‘ifler kuvvetlilere nisbetle daha zalim, ve ab­ dallar kurnazlara nisbetle daha diktatör ruh­ ludurlar .

Bir memlekete en büyük hidmet, ona fay­ dalı olacak ferdiyyetleri görmek, bulmak, bun­ ları tenvir etmek ve yetişdirmekdir.

Çüııki bir millet büyük ferdiyyetlerile büyür. Bu hakikati göremeden Tarih okumayi neyapa- yitn? Bu kaide her meslekde câridir, her z e ­ man her meslekde, milleti yükselten şahsiyyet- ler vardır. Binaenaleyh nefsinize, memleketi nizeinsaniyyete faydalı olmak isterseniz her şeyden evvel kendinizi, kendi varlığınızı tak­ dir etmeyi öğreniniz.

‘ İzzeti nefsinizi yüksek tutunuz. Hattâ ha‘- zen sırf müstakil kalmak için başkalarından ayrılınız! her zeman herkesle beraber yürüme­ yiniz. Ba‘zen ba;ka bir yoldan gidiniz . Bıra­ kınız khalk sizi tenkid etsin • Zaten onun bunu yapmadığı zeman yokdur ki !..

Markus Orlius gibi , Darwin gibi kendi kendinize tasarruf ediniz . Böyle yaparsanız belki zengin olmazsınız , belki muhitinizin haricinde tanınmış olmazsınız; fakat herhalde seciyye sahibi olursunuz. İstiklâl sahibi olur­ sunuz- yüksek bir seciyye ve istiklâl ise in - sanları muvaffakıyyete götüren esaslı adımlar­ dandır.

(9)

İ Ç T İ H A D 5505

İST İK B A L D E DİN YOKLUĞU [1] L’Irreligion do l’avenir

YAZAN : J. M. Q U YA U

Bu veçh ile her iki nevi‘ ta'assub , dinî yahud zıddi dinî ta'assub tabi‘ i mesaibe karşı hakikaten ‘ İlmî vasıtalar istimalini ‘ayni de­ recede ihmal etdire bilirler; bu vasıtaları isti'- ıa a i ise, her halde en yüksek beşerî vazifedir: Bn ta‘assubler insaniyyetin büyük vücudunda muharrik ‘asabların felcidir.

Münevver kimselerde ba‘zen , dinî efkâri batıle ye karşı şiddetli bir ‘aksııBamel hasıl olur, ve bu ‘aksuBame! ölünceye kadar devam eder; fakat bacılarında bu ‘aksuBameii , rnu- ruri zemanla mu'akis bîr ‘aksuBamel ta‘kib eder: Speııcerin dikkat etmiş olduğu veçh ile ancak bu mu‘akis ‘aksul'amel kâfi olduğu ze - inandır ki dinî mes’eieler hakkında da azdır ve daha ziyade şümullu ve tanı bir ittila* ile hü­ kümler verilebilir. Nusğun hareketinin ağaç, nesrinde brakdığı merkezi müşterekülmerkez da’ireler gibi, zemanla bizde her şey genişlenir. Hayat da ölüm gibi sükûnet verir, bizim gibi düşünmeyenler, yahud bizim gibi his etmeyen­ lerle bizi uzlaşdırır. Saçma bir eski batıl ¡‘li­ kada hiddet etdiğiniz vakit düşününüz ki bu batıl Btikad belki on bin seneden beri insaniy­ yetin bir yol arkadaşı olmuşdur; çetin yollarda ona istinad edilınişdir, bir çok sürurlara vesile olmuşdur; ‘ adeta beşerî bir hayat yaşamışdır. İnsanın her tefekküründe bizim için kardaşlığa a’id bir yer yokmudur? Zan etmeyiz ki bu sa­ mimî kitabı okuyan bizi tarafdarlıkla yahud haksızlıkla itham ede bilsin , zira dinlerin ne evi ne kötü cihetlerini saklamaya çalışmadık ve hatta dinlerin eyi cihetlerini ortaya çıkar- makdan bir haz duyduk . Diğer tarafdan , her ciheti tarafımızdan saburâne tedkik ve muta - la‘a edilmiş olan dinî mes’eleler hakkında bize

İl] Baş tarafları 310, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 310, 320 , 322 ve 323, 3.24 numrulu nüshalarımızda.

şübhesiz, cehalet isnad ediimez . Belki bir az memleketimizin şBarım fazla beslediğim, hail u fasıllara frangız şimesinin , yarım tedbirlere ka’il olmayan ya hep ya hiç deyen, protestan- lıkda tevekkuf etmeyen ve iki ‘asırdan beri dünyada hür düştinücülüğün en hararetli ocağı olan transız ruhunun, fransız şimesinin mantı - kını koymuş olmakla mu’aheze olunuruz . Ce- vab verir deriz ki eğer fransız şimesinin fran- sız ruhunun bir kusuru varsa bu kusur mantık değildir, bu kusur daha ziade kesıib atan ba'zı mertebe hafiflik istintaç ve tahlil şimesinin zıddı olan ba‘zı mertebe nokta’i nazar darlığıdır : Son söz da’ima dünyada, mantıkin olmuşdur . Umuri beşeriyyede saçmaya, ve yahud hiç ol­ mazsa n is b i ye rııusa‘adelerde bulunmak ba‘- zen zarurî olur, — Fransız inkilabcılarının an­ lamamak hatasında bulundukları budur , — fakat bu musa‘adeler da’ima muvakkatdir . Batıl, ruhi beşerin maksadı değildir : batıl hisaba katılsa da , acı bir tarzda batılı fasl ü zem etmek faydasız olsa da batılı her halde tebcil etmemek de lâzımdır . Mantıkî ve geniş şimeler, ciimleten ta‘ kib olunacaklarından emin­ dirler, elverir ki insaniyyeti arkası sıra hare - kete getirmek için kendilerine ‘ asırlar verilsin; hakikat bekleye bilir: her zeman genç de ka- lacakdır ve bir gün tanınacağından da’ima emindir. Ba’zı kerre uzun gece yolculuklarında askerler, tevekkuf etmemekle, yürümeye devam etmekle beraber uyuklarlar , Rü’yalarmda yü­ rümeye devam ederler ve harbe başlamak üzre ancak vusul noktasına vardıkları vakit uya - nırlar.

Beşer zekâsının fikirleri bu veçh ile, uyu­ yarak ilerilerler; ba‘zen bu fikirler o kadar uyuşurlar ki gayri müteharrik zan olunurlar onların kuvvetleri ve hayatları ancak almış oldukları yol ile his olunur ; velhasıl güneş

(10)

5506 Ï Ç T Î H A D

yükselir , fikirler meydana çıkarlar : herkes tarafından tanınır, muzaffer olurlar.

Mentoıı 1886 i j Irreliflion ( l e I ’ flV Ö Ilİl* in madlıali bu­ rada hitam buldu. Bu kitab Guyau nun en original iki eserinden biridir. Diğer şah esei, V e c İ b e S İ Z ve

mü eyyidesiz bir AhlAJım ilk planı adh eseridir: bu eser tarafımızdan tercüme edilmişdir ve

M a‘arif vekâleti mizin himmetile Devlet matba'a smda basılmak üzredir . lITeyioM de TAvenİl* i tercüme etmek sıcak emelimdi; bu kadar büyük bir kitabı ben basamam. Basacak da yok . Bu taiıassııru istikbalin

yüreğine koyuyorum. Ab. Dj.

N ÜFUS H A R E K ET İ — İBtanbulda, 1927 de nüfus tahrir olunduğu

vakit sabık pay tahtın nüfusu 690,735 idi, şimdi bu ‘aded 580,000 e inmişdir ki harbden evvlki mikdarımn yarısı demekdir . f Observer ]

Uç senede İstanbul nüfusundan 110,735 ini gayb etmiş demekdir !

— Lloyd George O b s e rv e r gazetesile bir mülakatında şu sözleri söylemişdir :

Unutuliyor ki bizim nüfusumuz her memle­ ketin nüfusundan daha ziyade kesifdir. înğilte- reniıı ve Pays des Galles ın her fersahı murabba‘ı başına 676 insan düşer , Fraıısada her fersah murabbaüna 192.5, Almanyada 345.9 , ve Mut- tehide’i Amerikada 40 nüfus düşer. Fazla’i nü­ fusumuz için iş bulmanın yegâne çaresi köylere, diğer sanayi’kâr memleket köylerindeki nüfus kadar nüfus yerleşdirmekdir. [1]

[1] İCTİH A D m müdir fikirlerinden, 15 sene evvel yazılmış ıx uncusu aynen şudur :

La crise sociale ne peut être surmontée qu’en fa -vorisant la colonisation agricole et en chancheant le système d’instruction , de façon que les écoles cessent d’être des fabrique de déclassées, de politiciens et de subversifs .

Tercümesi şudur: Buhrani içtima'inin önüne ancak isti'mari zirai'iyi [y a 'n i köy hayat ve ma'işetini ] teşvik ederek ve mektebleri sınıfından çıkmışlar , politikacilar , ihtilalcılar fabrikası halinden çıkaracak bir yolda tedris systemini değişdirerek geçile b ilir.

Inğilterede nüfusun yalınız yüzde 7 si m a i­ şetini toprakdan istihsal ediyor. Fransada nü­ fusun yüzde 4 ii, Almanyada yüzde 30 u Amerika

da yüzde 25 i Belgikada üyüde 19 u , Italyada yüzde 56 sı ekmeğini toprakdan çıkarır . Bu rakamlar sizin dikkatinizi uyandırmıyor mu?

[ Observer ] — Sekiz on sene esnasında çok nüfuslu a’ile, Amerikada mu’tad oldu ve nüfus artması binde 40 nisbetinde durdu . 1918 den 1922 ye kadar bu ııisbet 23.5 e diişdü : Ozemandan beri bu nisbet binde 18.9 a indi. Amerikada tevellü- dat nisbeti binde 16.7 olduğundan vefiyyatnis- beti binde 16.7 yi bulduğu zeman Amerikada tabi'î nüfus artması nihayet bulmuş olaeakdtr.

J. J. Spegler - Scribner’s Magazine — Yeni niifus tahririne nazaren Çinin nüfusu 475 milyon tahmin edilmelidedir , nüfusu en çok olan vilâyet 47,993,000 sekenesile Szechuen vilâyetidir. Bunu mute‘akib 43,126,000 nüfus­ lu Kiangstı vilâyeti gelir ; bundan sonra da 1,450,000 nüfuslu Niagsia vilâyeti gelir.

Bizim, vaktile 4,000,000 nüfus beslemiş olan Adana vilâyetimiz nüfusunun 250,000 den ‘ iba­ ret olduğunu ve bunların açlık azabından masun olmayanlarının bulunduğunu öğrenmek gayre - timizi mahmnzlayaeak hallerdendir.

(11)

r Ç T I H A D 5507 •

Büyük hadiseler

Alınan ve Soviyet ticarî i7 ti lâf i Geçen ay alman sanayi“ erkâııile Sovyetler

arasında ticari i’tilâf ‘akd olundu.

Alman sanayi4 erkânının Moskovaya seya - ketleri Rus sovyetler İttihadi için ehemmiyyeti layikile takdir edilmek icab eden bir zafer oldu zira, malum planın belki buhranlı' bir zeınanııı da Sovyetlere Almanya büyük bir yardımda bulunmakla kalmiyor, bu i’tilâf cihanda kuv - vetli bir te’sir husule getirmiş ve Moskovanuı harici diğer i’tilaflar 'akd etmesini kolaylandır­ ması muhtemel rekabetler uyandırmışdır.

Sovyetlerin Almanyaya verdikleri siparişin bedeli 300 milyon markdır, fakat bu esası i’tilâf üzerine diğer siparişler inzimam edecekdir ve alınanların tahminlerine göre 15 nisan ile 15 eylül arasına, Rusların ta‘ahlıud etdikleri sipa riş bedeli 500 milyon marka [ 250 milyon tiirk lirasına ] baliğ olacahdır .

Sovyetler bu paranın te’diyesi için uzun ( 29 aya kadar) va'deler elde etmişler ve bu va‘de için verilecek faiz, evvelki faizden daha az ya‘ııi yüzde 2 olacakdır .

Böyle teshilâta karşı Rusların ba‘zı muşa - ‘adatda bulunmaları tabiidir , bu meyanda şimdiye kadar tanımak istemiş oldukları alman sanayi' birliğinin Rus şu'besile muameleye girmeye razı olmuşdur.

Alman efkâri ‘ umumiyyesiııin bir kısmı , Rusların 5 senelik planına alınan yardımının politika ve alman sanayiinin ıueııfa'ati ııokta’i nazarından ‘arz ctdiği tehlikeleri pek eyi an - layor.Bu babda H am burger Frem deııblatt gazetesi 17 nisan tarihli nüshasında şu satır - ları yaziyordu :

«Rusyaya vereceği yeni levazim ile almalıya Sovyetlerin İktisadî programının tahakkukuna ıuu'aveııet ediyor ve buna teshilâtda buluniyor. Halbuki Moskovanuı bu güııki İktisadî pro - gramını rusya halkinin t.abi‘î menafi4! asla ta“yin etmiş değildir. Bunu isteyen rus milleti ve rus hakiki ve tabi‘i meııfa'ati değildir. Bunu yapan hiç bir İktisadî ve ictima'i bir temeli ol­

mayan arzulardır ; bu planın esasi siyasi ve hattâ iuıperialist bir esasdır : Moskova bu planı sayesinde iktisaden ve askeriyyeıı , kendisini ihata eden ‘aleme gayri merbut, temamen müs­ takil olmak istiyor ; sonra da büyük ınikyasda icra edilecek bir D u m p in g yardimile ecnebi piyasalarını alt üst etmek ve diğer memleket­ lerin sanayiini ırıahv etmek istiyor. »

Alman - Sovyet i’tilâfının siyasî neta’ieini M. H. de jouvenel H e v u e de s Y iv a n ts mecmu‘asmda gösterdi :

« Şimdi Alman sanayi‘i erkâııi , Sovyetlerin beş senelik planından, kendi işleri için yeni bir mu‘ammeriyyet bekliyorlar. Hiç olmazsa alman efkâri ‘uuıumiyyesine « Comnıunistliğin » nufuz kabiliyyeti olmasaydi ! Fakat 5 milyon işsiz , her pişuvanın , her belâ peygamberinin emrine âmâde bir ikhtilâl kitlesi teşkil etmekdedir ... Almanya kendi kendine güç kurtulur. Alman - yayi Rusyadan ve bir az da kendi kendisinden kurtarmaya gayret etmelidir , zira almanyanın yıkılması gayri müınkin değildir ve onun sukutu Avrupa medeniyyetiııin sukutu olacakdır . *

Le Mois

Ş İ ' İ R

‘ Aşk Kasideleri

I I I

1 Flor » un kahkahalar serpdiği son bir günde;

Bir karanfil parladı gecelerin östüııde ... Yandı birden yıldızlar bu ‘alev damlasında , Ürperdi durğun sular ayrılığın yasında ... Geçmiş maceraların canlanırken dilinde , Gözlerimin zehrini sakladım mendilinde ... Şi‘ irin o nağmelerden , tülden kanadiarile ;

(12)

5508 İ Ç T t H AD

Göklere yükseleydin, mi‘raca yükseleydin ; Faniliği, hulyayi, zulmetleri delseydiıı ... Yazık ki kanadların açılmadan semaya ; Son rü’yana doymadan veda'lar etdin aya... Yerlere kalbim gibi serilen kızıl renkden ; Elinde parçalanan ‘alev, ‘alev çiçekdeıı , Şimdi solğuıı bir serab, solğun bir hayal kaldı, Hazan bahçelerinde kırılmış bir dal kaldı .. Artık kalbim kırıkdır, artık ‘aşkım kırıkdır ; Bana son yadigârın sonsuz bir hıçkırıkdır.

Salih Zekî

SİYAH SENFONİ

Aynalar yuğuraıı deniz, sap sarı , Bir huda doğmadan akşamlar oldu. Batının rüzgârı, acı rüzgârı,

Benzimi soldurdu, saçını yoldu .. Geceler eniyor, geceler gene , Haykırsın ıztırap ... bir gurur gibi . Hançerler yarada burkulur gibi , Haykırsın ıztırap ... ölüm yerine .. Ey bizi hayata bağlıyan ifrit , Kap kara tırnağın bağrımda gine . Durmadan, vermeden bir yalan ümit , Batıyor derine .. daha derine ..

Geceler alnmıda tacı bahtımın , Ruhumda fiğanım musiki bana . Siyah alevim ben .. istemem ziya , Ümit sizin olsun .. ouû da alın f Geceler yığılsın .. geceler gine , Haykırsın ıztırap . .. bir gurur gibi. Bağrımda tırnağım burkulur g ib i, Batsın derinlere .. daha derine !.

Münıch 4 - 10 - 930 Reşit Süreyya

L’ALBATRO S

Souvent, pour s’amuser, les hommes d’équipage, Prennent des albatros, vastes oiseaux des mers , Qui suivent, indolents, compagnons de voyage, Le navire glissant sur les gouffres amers . A peine les ont - ils déposés sur les planches , Que ces rois de l'azur mal adroits et boiteux , Laisse piteusement leur grandes ailes blanches. Comme des avirons trainer à coté d’eux.

Ce voyageur alié, comme il est gauche et veule! Lui naguère si beau, qu’il est comique et laid , L'un agace son bec avec un brûle - gueule , L’autre mime, en boitant l’infirme qui volait ! Le Poète est semblable au Prince des nuées, Qui hante la tempête et se rit de l’archer : Exilé sur le sol au milieu des huées , ÿes ailes de géant l’empèche de marcher .

Cli. Baudelaire L’A LBA TR O S

Dans l’immense largeur du Capricorne au pôle Le vent beugle, rugit, siffle, râle et miaule. Et bondit à travers l’Atlantique tout blanc De bave furieuse. Il se rue , éraflant

L’eau blême qu'il pourchasse et dissipe en buées ; Il mord, déchire, arrache et tranche les nuées . Par tronçons convulsifs où saigne un brusque éclair; Il saisit, enveloppe et culbute dans l’air

Un tournoiement confus d’aigres cris et de plumes, Qu’il secoue et qu’il traine aux crêtes des écumes. Et, martelant le front massif des cachalots, Mêle à ses hurlements leurs monstrueux sanglots. Seul le Roi de l'espace et des mers sans rivages , Vole contre l’assaut des rafales sauvages . D’un trait puissant et sur. sans hâte ni retard, L’oeil dardé par delà le livide brouillard. De ses ailes de fer rigidement tendues , Il fend le tourbillon des rauques étendues , Et, tranquille au milieu de l’épouvantement, Vient, passe, et disparait majestueusement.

(13)

î Ç T { H A D 5509

Dıkkatlar :

4 0 VAGON BAKI

7 Temmuz tarihli C ü ın h u r iy y e t refikimiz, son gönlerde Malatyaya giden bir trenin oraya 40 vagon rakı götürdüğünü yazdıkdan sonra Bu kırk vagondan bir danesiniıı olsun kil ab dolu olmasî mümkiıı olsaydı diyor.

Yüreğimizin bütün hararet ve heyecanile G ü n ıh u t'iy y e t arkadaşımızın tehassuruue iş­ tirak ederiz. Rakının yapdığı tahribatın hadd ii hisabı yokdur . Müskirat inhisarının hatırı kalnıasin: bir tabii ve lir balib başka dürlu düşünemez . Ayni müessese ispirto i‘ınal ve ihracı işile nıeşğul ola bilir . M u tte h id e ’i A m e r ik a da içki yasakdır , Çok musibdir . Anadoluya sem idhal etmemek ve gençliği C u n ih u r iy y e l in dediği rakı içinde boğul - makdaıı muhafaza etmek için münevver Hükü­ metimizin harekete geleceği me’muldur . H ilA li A k h d a r ! susma !

Münevver Hükümetimiz, yiirekden gelen ve vatan ve millet sevğisilc söylenen sözleri din­ lemeye hazırdır.

SOLMAYAN GÜZF.İ l.İKU-R t\yr. öj1? J* s * ' Jİ*- J *

. j J oy- S/ A " JÜ- O'j Tercümesi :

Eğer senin memleketinin dikeni misk gibi kokarsa, o mu*attar diken hep yürek kanı da akar.

1 A' ı£~\ -U-t 'j U .1 f h T’ t» j' c s } ¿ir > y ¿jÇJ

Bilirim bizim abımızın çok te’sirleri olacak fakat ne fayda ki o zeman bizden eser kal - mayacak .

1 «iaj-* o*- s j ¿t» öt

öyle bir yolda yaşa ki öldüğün vakit kur

-tulasırı , öldüğün vakit herkesin kurtulacağı , nefes alacağı yolda d eğil.

1 ti1*/'' y ¿ ¿ * j 1 ıi> oi/" j

• JÖI / ) ¿Li» ;} j AS yit T *V>j ¿ f j

Senin aşkınla gönül aheste bir nağme teren­ nüm etdi. bu zemzeme ateş oldu kurunun ve yaşın içine diişdü .

öt-'J>^ ö '-A 3 £ j** O ^

c.»ı j ) ısjjt/- j jU »ai»

Dişleri üzerinde olarak mezariıkda bulunan baş kemiği , başlarında gurur havası esenlere güler ,

j.5 CtÂJ0" ^ ^

Her mecîîsde söylenmeye layik olmayan bir sözü tenha bir yerde de

söylememelidir-Mülâhaza :

Bu beyt çok derin bir terbiye ve nezâket dersi ihtiva eder.

<¿1 y d j j 1

i ı

f ji»

Biz yüz suyumuzu [ ya‘ni haysiyyetimizi cevhere değişmeyiz ] yerinde olan hasislik Hatemîn cörueıdliğile müsavidir

■mm-m •mrmrm-m-'urm-.mrm'»

AŞK N E D İR ? [*]

« Enquête » lere şifahen cevab vermemeye 'ahd etdim. Bıı kararımda ne kadar haklı oldu­ ğumu tahmin edersiniz. * EnRuête » yapan ga­ zeteci , verilen cevablara, isteyerek, istemeyerek, şu‘urlu şu‘ursuz kendi emel ve arzusunu az ço’ ilbas ediyor. « Enquête »e cevab vermiş olan zat, sonra istediği kadar tashih , tekzib etmeye çalışsın, artık onun sesi işidilmez oliyor.

Sizin « Enquête » inizin mevzuu vaki'a te - matnen ‘ ilmidir içinde ba‘zı gazetecilerin

istis-n Milliyyet gazetesiistis-niistis-n bu su‘ aliistis-ne göistis-nderileistis-n cevabdır.

(14)

5510 î Ç T 1 H A D

ınar edebilecekleri bir şey bulunmasa gerekdir. A şk n e d i r ? su’alinize cevabımı yaziyorum :

Bence ‘aşk bir P h y s io lo g ie hadisesidir . Muhafaza’! ııev‘ ve ibkayi nesi grize sinin şu‘ur aiti [ Subconscient j bir tecellisidir. Dahilî ifrazat bu hareketi nefsiyyeyi ihya ve idame eder.

Bu ifrazat T a b i ‘a t ın eceli ve a la kimya Laboratoire > ın da ihzar olunur. Hiç bir gözün hiç bir zaman göremeyeceği , hiç bir idrâkin anlayamayacağı, bu kimya hane «Laboratoİre» ı M ad d e gibi ve madde kadar ibüdasız, inti - hasızdır .

Hayat ve memat, ‘amilleri ‘ayni zamanda kör bir ihtimam ve basiretle, muhabbetsiz, hu­ sumetsin, maksadstz, gayesiz istihzar olunur . Bu düşünüş bana K a r lı D a ğ d a n S e s in şu kit‘asmı yazdırmışdı:

Titretir darbesi her zerreyi kör celladın , Dinle, yıldızları, 'iımmanları, ‘ arş ii ferşi , Ölümün bestesine güfte yapar zuri hayat , Çalınır suri mesafatda matem marşı !

3 —c o b t c - ij J ji ¿tsji Hîjt ¿1**- Jji

demiş olan ¿uü Tabi‘ati kfilliyyenin ezeli ve ebedi muhabbet ve yaratma « ilca » sini sez - mişdir. İ. M. Guyau, < B ir filo s o fu ıı ş i ‘i r - le r i » nde « L’amour et I’atome » adlı man - zurnesini bir görüşle doldurmuşdur.

Tenasül, fazla'i tagaddi eseridir; açların‘a kı ve evladı olmaz. Peteklerinde kendileri için pek az bal bırakıldığı seneler arılar oğul vermezler, Michel Arifle m Reve de la Vie adlı nefis bir tablusu vardır; tablonun bir köşesinde vus- let i .tiyakiie bir kadına kollarını ihtirasla açan bir ‘asık; diğer bir köşesinde şiş kebabı çeviren bir köle, alt tarafında da yemek masası üzerine kollarını koymuş şiş kebabını atıŞdıran Efendi görülür. Bu lavhamn tefsir ve izaha ihtiyacı yokdur zan ediyorum.

Zekâmız, dehamız hattâ bir dereceye kadar faziletlerimiz matbahlarda hazırlanır . Bunda tereddüd edenler 3 gün aç susuz kalsınlar nasıl sersem bir aç kurta tahavvul etdikleritıi görürler. En semavî ilhamların, en ruhanî ‘aşk ve mu

-habbetlerin karargâhı bildiğimiz dimağlarımızın kökleri midemizde değiimtdir?

Vusletde bir yaratma hazzı ve ‘adem ta‘mı vardır.

Tabi‘atm mevcudata tebliğ olunmuş lıir ira- de'i seniyyesi vaıdır : Yaşa v e y a ş a m a > i d e v a m e td ir ! Tabi‘atuı bu emri cemadin , zerrenin, hücrenin yüreğine nufuz etmiş ve bu fermanın haşmet ve kudreti altında kâ'inat haşi‘ ve rmıtasaddı* titremi dir.

Bu grize nin ba‘zı dalaleti hakiki delaletini asla tağyir ve tekzib etmez. Toprak yiyen ba‘zı çocuklarda asi olan Y e m e k

dir-« La femme est une matrîce servie par.les orgaııes » ya‘ni " Kadın bütün a‘za , hidmetin de bulunan bir rahm [ döl yatağı ] dır »deyen Physiologiste, Biohgia‘î bir hakikatin formülü­ nü bulmuşdur. ‘Aşk bir yaratına , bir hayat artırma vecdidir ‘a.-kı İlâhîde de ebedilik, ebedî hayat ve hayatı ebediieşdırmek iştiyakına mün­ cer olan bir heyecan ‘unsuru vardır.

Şa‘i r :

L ’amour en nous, passants qn'uii rayon lointain dore, Est le commencement auguste de i’aıırore .

demekle , neticeten , başka bir şey söylemiş olmiyor . Hulâsa aşk açlık ve tagaddi gibi fakat ekseriya sîrrî { MystiOııe ] ve lâhutî bir edâ ve mü'edda alan bununla beraber temamen maddî masdarlardan sudur eden physiologia'î bi-i hadisedir .

Bütün güzel sanatların musihrnin, resmin si*irin v. s. uyandırdığı vecdler hep bu bekâyi nev‘ ve muhafaza’i nesi grizesinîn zemini tize- rinde inkişaf eder.

Gülün kokusu , muzun ta‘mt kimya hane laboratoirlarında tahlil ve terkib oluna bildiği asrımızda umarım ki ‘a ş k ı bu anlayışım ve bu kavrayışım kaba bir « Materialisme » telakki olunmaz ve ba‘ zı çocukların yeni bir hücum­ larına sermaye teşkil etmez, vaki'a bu hücum­ lar havli eğlenceli dirler! 5 / 7 / 1931

Dr. Abdullah Djevdet Mes’ul müdürü: D r. Abdilhüsnü [ İsmail Hakkı matbaası ]

(15)

« İÇTİHAD» Kütübhanesi

M e v e ııd kitahhıri:

K u r ı ı ; Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 salıifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk lıarflerile) * 135 Rahib " Meslier„iıı Vasıyyetnamesi 20

Rulnıl Ekvam (eski harflerle) 274 sahife 100 Dün ve Yarın ( » ■» ) 254 » 100 İlmi ruhi içtimai( » » ) 287 » 50 Adabı m ua;eret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 salıifeli 150

Giullame Teli 100

Dilrnesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irIeri) 100 Harh ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik, 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 salıifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Tmkceye - tercümeleri. (Eski lı irilerle) resimli, 100 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sah ifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

Dimağ ve Melekâtı ‘akliyye 200

İngiliz Kavmi 150

Bir filozofun şi'irleri J. M. Gtıyau mm 75

Cum huriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki­ taplarını hem metin bir suretde, hem mutedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellithanesidir.

M. Ütüciyan

Çinkoğrafhanesi Fincancılar da Kalifidi Matımda

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde _ yazmış olduğu kıtalar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahifelik ve iyi kâğıd üzerine basıl­ madır. fi: 1, « Lux» tab' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere ta'ahhüdiü irsaliye olarak 20 Kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda BabPâl i kitabcılarında ve Beyoğ- luııda Librairie Mondiale de satılıyor.

Dr. Sem iram is Ekrem H.

Çocuk hastalıkları mütehassısı

Dr. Ekrem B ehçet

Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun hastalıkları mütehassısı Beyoğlu mektep sokak k 1

Telefon: Beyoğlu 2496

Tarif de publicité

Y

« Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1' "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1 "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

İSTANBUL

ÇİNKOĞRAFHANESİ

Ankara caddesinde İlhauıi ınatbbaası üstünde, her nevi' çinkograf -işleri dikkat ve sür'atle

(16)

MF*

Bıitıin

«

classiyııe

»

kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımınızı

atmak için

İstanbul«!» B o y o g lu İstik I,-U caddesinde '<00

numarada

:

L A G R A N D E L İ B R A İ R İ E M O N D l A L E

Miiessesesine mıiraca'at ediniz

Şarki karibiıı «*ıı büyük ve ceşidleri en iyi intiha!» edilmiş kitabhaııesidir. Telefon: Beyoğlu: 2710

- ** •* '•**•■ ♦♦ ♦» ♦» <♦ «♦ 44 <♦ «♦ «♦ « » «♦ «♦ ♦ * -»4 ♦♦ 4444 «♦ 44 -»♦ 4» 4» «» 444444 «

Türkiye SANAYİ* ve MA ADİN BANKASI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf harı Telefon : İstanbul : 517

Mağazada miinhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşemelikler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA'MULÂTl

Satış mahalleri:

) alırız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

Ankara«!» Çocuk Sarayı caddesinde

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bil umum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep

ediniz-*"•*“•*' * * * * * * ■** 4444 -44- -44- -44- -44444444444444444444444 444444444444444444

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘beleıi vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avrom atis

Kın razı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M

5

Cuma ve cumartesinden başka lıergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. Telefon : B. 4707

K e p h a l g i n e

Kaleleri baş ağrısı ve her nevi1 ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P K R R A I Ü İ N Pastillerini alınız A |» r a h a ın K k ş i y a n Kerestecilerde No. 412

Depot de bois de construction en tous geııres Telefon : Stamboul : 2827

\

I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ya da “sosyal mekanik” adı verilen alanların türemesi bu gözlemin doğrulamaktadır. Biyoloji ve organizma modeli gibi, mekanik ve makine modeli de statik ve

Çalışmada örnek olarak Isparta ilindeki trafik kazalarının yoğun olduğu bölgeler ve kaza kara noktaları Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak tespit edilmiştir..

Alüvyon akifer ihmal edildiğinde, mücavir alanda yeraltı suyu akımı yönünde güneyde yelpazeden, orta kesimde yelpaze ile Neojen birimlerinden ve kuzeydoğuda sadece

[r]

Abdülhamid’in İslâm Birliği için Müslümanlar arasında sağlam bir bağ oluşturmak için gösterdiği çabayı görmezden gelen Kanun-i Esasi gazetesinin iddiasına göre

• Bazı çalışmalarda enürezis şikayeti olan çocuklarda bu mekanizmanın uygun şekilde işlev görmediği, bu çocuklarda idrar kaçırma nedeninin artmış idrar

Şüphesiz ki, söz konusu devrimi tetikleyen çok önemli gelişme Yedi Yıl Savaşları’nın bir parçası olan Fransız ve Kızılderili Savaşı’nın (1754-1763),

lhaleyi alan firma cihazın teslimi sırasında cihaz için orijinal kullanım, bakım, onarlm Ve teknik servisi için gerekli dökümanlardan herbir cihaz için birer