• Sonuç bulunamadı

Ahmet Cevdet Paşa. ı 0 R K i Y E D 1 YA N ET VA K F ı YAY,~~ N LA R ı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ahmet Cevdet Paşa. ı 0 R K i Y E D 1 YA N ET VA K F ı YAY,~~ N LA R ı"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ahmet Cevdet Paşa

ı 0

R K

i

Y E D

1

YA N ET VA K F

~ ı YAY,~~

N LA R

ı

(2)

TÜRKiYE DiYANET VAKFI YA YlNLARI 1 232

AHMET CEVDET PAŞA

(1823 - 1895)

(Sempozyum : 9-11 Haziran 1995)

ANKARA 1997

(3)

Ahn1et Cevdet

Paşa

ve Mecelle'nin Tedvini

Prof. Dr. Hulusi YAVUZ

Mecelle, ilk Müslüman Türk Medeni Kanunudur: tahri bakımından eşi kolay kolay yazılamayacak kadar mükemmel olan bu hukuk abidesi, Ahmet Cevdet Paşa'nın mücadele, azim ve gayretiyle Hanefi Mezhebinin muahhar fukahası tarafından tercih edilmiş içtihatlarından seçilerek tedvin edilmiştir. Hem şeri mahkemelerde hem de bugünkü Türk Adli

Teşkilatının esası olan Divanı Alıkarnı Adliyede tatbik edilmek üzere

hazırlandığı için, ona, Mecelle'yi Alıkarnı Adiiye denilmiştir; kısaca,

Mecelle diye zikredilir. Hukuki ve ilmi olduğu kadar, dini ve şeri bir eser olan Mecelle, Ahmet Cevdet Paşa'nın riyasetinde kurulmuş ve çalış­

mış olan Mecelle Cemiyeti marifetiyle meydana getirilmiştir.

Cemiyeti teşkil eden ilmi heyet devrin en dirayetli 15 İslam ulema-

sından teşekkül etmiştir. Fıkhi eserlerde mevcut olan kitap başlığı altın­

daki bahisleri, hemen hemen aynı isimlerle ve 16 ayrı kitap içerisinde ve 1851 madde halinde bir araya getiren Mecelle Cemiyeti, her kitap hazır­

landıkça, bunları hazırlayan ulemanın imzalan ve tarihleriyle beraber,

ı8 Zilhicce ı285; 9 Zilkade 1293 yani, ı Nisan 1869 ila 26 Kasım 1876 tarihleri arasında Düstur'da neşretmiş ve daha sonra, bizzat Cevdet

Paşa tarafındçın da küçük ebatta, bir cep kitabı olarak ayrıca neşre­

dilmiştir.

Yazma halindeki asıl Mecelle nüshası ise, halen, İstanbul Müftülüğü

Makam Odasındaki kütüphanededir ki, onun zamanın tahribatma karşı

korunabilmesi için Süleymaniye Kütüphanesi veya Milli Kütüphane gibi bu nevi hizmetleri meslek olarak, yazma eserlerini korumayı hizmet ve meslek olarak yapan daha emin yerlere nakli acizane temenni ve tavsi- yemizdir.

Mecelle, durup dururken niçin tedvin edilmiştir, neden böyle bir kanuna ihtiyaç duyulmuştur? Bizim mevzumuz, işte bu sualin cevabını araştırmaktır. Bu sebep ve arnilieri 6 grupta topluyoruz.

ı-Avrupa'da kanunlaşma hareketleri ve Osmanlı Devleti'ne tesiri.

2- Siyasi sebepler.

279

(4)

3- Ticari ve iktisadi amiller.

4- Fransız baskısı ve Fransız Medeni Kanunu olan Kod Napolyonun tercüme ettirilerek Osmanlı Devleti'nde meriyete konmak istenmesi.

5- Dini sebepler.

6- Divanı Ahkanu Adiiyenin kurulması.

Bunlardan ilki, Avrupa 'da kanuniaştırma hareketleri ve Osmanlı

Devleti'ne tesiri. Hukuku etraflı ve sistemli kanunlar halinde tespit etmek demek olan muasır manadaki kanuniaştırma hareketi, muhtelif sebeplerle, Avrupa'da ilk defa. 18 inci Asır sonlarında başlamıştır. Bura- da. sözü şu noktaya getirmek istiyorum, mevzuumuzla alakası sebe- biyle: İslam dünyasında da böyle bir hareket çok evvelden vardı.

Gerçekten, İslam'da ilk tedvin hareketi, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin teşebbüsleriyle, Avrupa'nınkinden 10 asır evvel başla­

mıştı. İmam-ı Azam Ebu Hanife, 100 kadar talebesi arasından içtihat derecesine varmış olan 40 kişiyi seçerek, onlara, İslam hukukunun

tedvinirıin lüzum ve ehemniyetini anlatmış ve kendilerinden, bu işte yardımcı olmalarını istemişti. Talebelerirı yardımıyla, evvela, namaz bahsi toplanıp meydana getirilmiş ve buna "Kitabul Arus" adı veril-

miştir. Bundan sorıra fıkıhın taharet bahsine geçilmiş, bunu, namazlar dahil, oruç, hac ve zekat bahisleri takip etmiş ve bunlar, ibadet adı altında biraraya getirilmişlerdiL Nihayet, sözleşme, alım-satım, şirket

gibi mevzulan içine alan muamelat bölümü meydana getirilmiş, vasiyet ve miras balıisieri böylece tamamlanmıştır.

Aralarından Abdullah İbn-i Mübarek, Fuday İbn-i İyat, Davut İbn-i

Nuseyr gibi halkın itimat ettiği ve zühtü tahvalanyla meşhur Havs gibi büyük bir muhaddis, Vakir gibi tefsir ilminde mütehassıs, Hasan Bin Ziyad gibi büyük bir fakih olanlannın da bulunduğu bu 40 üyenin hepsinin isimlerini bugün bilemiyorsak da, bunlardan İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed Eşşeybani ve İmam Zufer gibi imamlar, tanı­

tllmaya lüzum görülmeyecek kadar meşhur kimselerdiL O kadar ki, bu son üçü, İmam Ebu Yusuf, İmam Eşşeybani ve Zufer ve üstadları Ebu Hanife'nin ismi, geçen asırda Mecelle'nin tedvil edilmesiyle, hukuk tari- he, kıyamete kadar, unutulmayacak şekilde altın harflerle geçmişlerdir.

Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Tarızimat'a kadar fıkıh kaideleri halinde meri olan hükümler, hukuki, cezai ve idari sahalara aitti.

Hukuki hükümler, şahsa ve aileye mütealik olmak üzere, husus! hukuk kaidelerini teşkil ediyordu. Cezai hükümlerin de esası, dini emir ve nehiyler olup, bazı hususlar ve cezalar, zamana göre ya hafifletilmiş ya da şiddetlendirilmişti. İdari hükümler ise devletin teşkilatına. arazisine, vergilerine ve raiayaya müteallik hükümlerdi. Bunların hepsi, şerri

(5)

ahkama dayanıyordu. Devletin her tarafında her zaman Allah'ın kanu- nu. yani. ::;eriat ve şeri ıııübiııc uygun örf ve adet kaideleri Tanzinıat'a

kadar meri olmaya devam etmiştir.

Onun için, Osmanlı Devleti'nde bugün anladığımız manada bir

kanunlaşma hareketi Tanzimat'tan evvel görülmemişti. Sadece, bazı ını'inferit sahalarda vücut bulmuştu; bunların en mühimleri, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde olrnak üzere

yapılan müteaddit kanunnamelerdir. İnsanlar arasında hiçbir tefrik

yapılmayarak, İslam'ın müsavat esasına göre hazırlanan, bilhassa Sultan Süleyman Kanunnamesi, devrine göre pek ileridedir. Zira, o asır­

da, garp devletlerinin çoğunda, hukuk muvacehesinde henüz böyle bir müsavat prensibi temin edilememişti. zadegan ve avam ayırımı ve bu

ayrıcalığa dayanan imtiyazlar, 17 ve 18 inci asırlannda gelişen tabii hukuk ve rasyonalizim cereyanlanna kadar hakim olmaya devam etmiş­

tir.

Aklın her şeye üstün olduğunu ispata çalışan rasyonalist felsefe ile tabii hukuk düşüncesi, yani, insan yaradılışma uygun adil, ideal ve ebedi hukuk fikri Avrupa'da geçen asırcia tekamül eden kanuniaştırma

hareketinin en mühim flkri arnili olmuştur.

Son çağın başlarından itibaren merkezlerdeki hükümdarlar, kudret- lerini artırınca, memleketlerini tek elden idare edebilmek için, dağınık

bir halde bulunan hukuku da, bir araya getirmek lüzumunu hissettiler.

Buna, gelişen hukuk nazariyatı, milliyetçilik cereyanları ve yeni iktisadi ve içtimai hayatın, yeni, bazı nizarn ve kaideleri icap ettirmesi de inzi-

ınam edince, böylece, Avrupa'da, 18 inci asrın sonunda, kanuniaştırma

hareketi başlamış oldu.

Fransa'da yapılan kanunların çoğu, İtalya, İspanya, Belçika, Roman- ya gibi Katalik memleketlerde, Güney Amerika gibi latin memle- ketlerinde, ya aynen veya taciilen kabul edildi.

Tanzimat'tan sonra Osmanlı Devleti'nde de birçok mühim kanun-

ların esasını bu Fransız kanunlan teşkil etmiştir. Mecelle'nin tedvinine zemin hazırlayan ve Fransa'dan muktebes kanunların başında şunlar vardı:

1- 1850 Tarihli Kanunname-i Ticaret,

2- 1863 Tarihli Kanunname-i Hümayun-u Ticaret-i Bahriye, 3- 1861 Tarihli Usul-ü Muhakeme-i Ticarete Dahil Nizamname, 4- 1858 Tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu

İşte, bu kanunlar, Avrupa'daki kanuniaştırma veya tedvin hare- ketlerinin Osmanlı Devleti'ni ne derece zorladığının bariz misalleridir.

Cevdet Paşa, aynen, Avrupa'daki kanunlaştınna hareketlerinin sebepleri 281

(6)

arasında olduğu üzere, o da, milli ve İslami hislerle hareket ederek,

nizanıi mahkemeler de şeri ahkamın tatbikini istemeyen garpçı Tanzi- mat aydınlanna karşı mücadele etmiştir. Bir gayrimüslim medeni kanu-

nurımı iktibas edilmesi yerine. kendi duygulanmıza, örfleriınize ve akidelerimize uygun, öz milli bir kanun yapılınasını kabul ettirrniştir.

Şu halde, batıdaki kanuniaştırma hareketlerinin Garp hayranı, Osmanlı münevverleri üzerinde bıraktığı tesir, Mecelle'nin tedvinini

dolayısıyla sebep ve amil olmuştur. Onun daha evvelki asırlarda değil

de, yani, Mecelle'nin, daha evvelki asırlarda değil de. geçen asırda yapıl­

masının sebep ve hikmeti işte budur.

Mecelle, şeri bir eserdir, batı tesiri, sadece, onun varlık sebebinde ve belki de, madde madde yazılışında görülür.

Mecelle'nin tedvinindeki Avrupa'da mevcut kanuniaştırma hare- ketleri ve Osmanlı Devleti'ne tesirini bu şekilde izah ettikten sonra, ikin- ci sebep, siyasi sebeplerdir. Mecelle'nin vücud bulmasındaki siyasi sebeplere gelince, bundan maksat, Avrupa devletlerinin gayıimüslim Osmanlı tebasının haklarını bahane ederek, Devleti Aliye üzerindeki

baskısı ve sadrazarnın da onlara hoş görünmek için Kod Napolyonu tercüme ettirerek, Osmanlı mahkemelerinde tatbik etmek arzusudur;

ki, Cevdet Paşa ve arkadaşlannın muhalefeti sayesinde, sadrazam, bu arzusunu taahhuk ettirmeye muvaffak olamamış ve fakat, bu müna- sebetiyle, Mecelle'nin tedvinine vesile olmuştur.

Sadrazam Ali Paşa, o kanunu, Fransız medeni kanununu tercüme ettirme arzusunu izhar etmeseydi, yani, böylece Mecelle gündeme gelmeyecekti. Sadrazam Ali Paşa, malıkernelerin ıslahı ve Fransız mede- ni kanunun alınması gibi tekliflerini, o zamanki siyasi şartlar altında ve Girit isyanlan dolayısıyla yapmıştı. 1866'da Girit'te çıkan isyanı bastır­

mak ve orada ıslahat yapmak üzere Sultan Abdülaziz, Sadrazamı oraya gönderip, adanın Hiristiyan ahalisine birçok faydalan sağlanan bir nizamname neşrettirmek mecburiyeünde kalmıştır. Ali Paşa, bera- berindeki heyetle beraber Girit'e gitti, ıslahatı yaptıktan sonra, 5 Zilkade

1284, yani, 28 Şubat 1868'de oradan İstanbul'a döndü ve dönmeden evvel, daha Girit'teyken, sadaret makamında bulunan Fuat Paşaya 3-9

Şaban ve 8 Şevval 1284 tarihli layihalar yazıp yolladı. Bunlardan 3

Şaban 1284 yani, 30 Kasım 1867 tarihli olanı, Mecelle'nin tedvinindeki amiller olmak bakımından büyük bir ehemniyete haizdir. Ali Paşa,

Girit'ten "Tarafı Kaim Makamiye Mahremane olmak üzere ilan olun-

muştur" başlığını taşıyan bu uzun layihasında -uzun diyorum; çünkü, 5-5,5 sayfa burada, pekala anlaşılıyor, çok küçük yazılıyor bunlar, bir daktiloya vurursanız, bunlar belki 15 sayfayı bulur- bu layihada, Devle- ti Aliyye'nin, haricen yalnız bırakıldığını, dalıilen de büyük tehlikelere

(7)

maruz kaldıgını etraflıca anlattıktan sonra, şu tekliflerle layihayı biür-

ınektedir: "Bir de, başkaca şikayet, bizim mahkemelerden olduğundan.

Ol babta dahi bir yol aranmak ve Mısır'da yapılmakta oldugu gibi. bizde dahi Kodsi\·il dedikleri kanunname tercüme ettirilip, deaviyi muhta- rikada, ıliahakimi rnuhtarikada ve o kanunnameye tatbiken ruyet etti- rilmek emri zaruri görünür, Bunun dahi ahkami celilei şeri şerife kat'a dokunmayarak, sair nizami malıakim misüllu tanzimi kabil olunur,

Elhasıl bilcümle din ve mezhepten başka mevadda yek yerine mecz ve

tahlitı ve beynlerinde olan mahaside ve rekabetin külliyen ilgası

meydanda olan mahaliki imhayı ve biavni hifale, esası devleti ihkama

ilacı münferit abdüşimar kılınır herhalde. emri ferman fii 3 Şaban 1284"

diye bitiriyor,

Böylece, kanununuz neyse, biz de, dindaşlarımıza bildirelim diye

Osmanlı Devleti'ni sıkıştıran ecnebi devlet ricaline ilayeten, Sadrazam Ali Paşanın da daha çok onları susturmak için ve şeri alıkama zarar vermeden muhtelif mahkemelerde tatbik edilmek üzere Fransız medeni kanununun tercüme ve tatbikini ileri sürmesi, ilmi fıkhın muamelet

kısmından, Mecelle yapılmasını zaruri kılan en mühim amillerden biri

olmuştur,

Böylece, üçüncü sebebe geldik; iktisadi ve ticari sebebler: Devleti Aliyeyi Osmaniye'nin Rusya'ya karşı, 1854'te, İngiltere ve Fransa yanın­

da oldugu halde, Kırım harbine girmesi ve bundan muzaffer olarak

çıkması neticesinde, Avrupa'dan Türkiye'ye gelen insanların sayısında

bir artış olmuştu ve bu artış, pazarlarda alış verişin canlanmasına vesile

olmuştu; fakat, ortaya çıkan ticari davalara, İstanbul'daki tek bir Tica- ret Mahkemesi de bakamaz olmuştu. Ayrıca, ecnebiler, şeri mahke- melere gitmek istemiyorlardı. Şeri mahkemelerde, müslim aleyhine gayrimüslimin, zınni aleyhine müstevmenin şahidinin kabul edilmemesi de, Avrupalıların gözünde pek fazla büyümüştü. Bunun üzerine, Avru-

palılar, Hıristiyanların şeri mahkemelerde muhakeme edilmelerine itiraz etmeye de başlamışlardı.

Nihayet, l l Safer 1272, yani, 13 Ekim 1855'te, aralarında Ahmet Cevdet Efendi'nin de bulundugu ilmi bir heyet teşkil edilmiş ve fıkhın

.muamelat kısmından Türkçe bir Metn-i Metin adıyla bir kanun kitabı hazırlanmasına karar verilmişti. Ancak, bu heyet, bir hayli çalıştıgı

halde, eserini tamamlayamadı ve sadece, alım satırula alakah "Kitabül Büyug"u yazıp dagıldı; fakat, bu ihtiyaç, böyle bir kanun kitabına olan ihtiyaç, 20 sene sonra, Fransız kanunlarının Türkçe'ye tercüme ve tatbik cereyanı başlayınca, tekrar tazelendi ve ticari, iktisadi ve siyasi

283

(8)

sebeplerle yazılmaya başlayan Metn-i Metin, Mecelle'nin öncüsü ve

mübeşşiri oldu. Böylece, Mecelle'nin hazırlarınıasında iktisadi, ticari

sebeplerirı de mevcut olduğunu ifade etmiş oluyoruz.

Fransa baskısı ve Fransız medeni kanununun zorla Türkiye'de meri- yete konması bahsine gelince -ki, bu da Mecelle'nin ortaya çıkmasının

belki de en büyük sebeblerinden biridir.

Fransa, çeşitli yollarla Osmanlı Devleti'ni murakebe altında bulun- durmak istiyordu. Bu amaçla yaptığı yardımlardan başka, hem 18 inci

asırda ilk Osmanlı ıslahat hareketleri üzerinde icra ettiği tesir ve nüfuz- dan hem de Osmanlı padişahlarıyla olan asırlık sanünü müna- sebetlerinden cesaret alan Fransa, bu aşırı hareketinde batılı devletleri de yanına almıştı ve onlar da, buna ses çıkarmıyorlardı.

Aslında, Osmanlı Devleti'nin bu hale gelmesinde, o zamanki Osman-

devlet ricalinin de kusuru yok değildL 1840 senesinde Reşit Paşa, bir

Fransız diplamatma şöyle diyordu: "Biz, daima Fransa'ya müracaat ederiz, muhtaç olduğumuz ıslahatı gösteren odur. Islahatımızın ikma- lini ve muvaffakiyetle neticelerınıesini Fransa'ya borçluyuz."

Nihayet, zaman ve zemini müsait bulan Fransa hükümeti, Babıaliye

22 Şubat 1867 tarihli birnota verdi. Türk hükümetinin ağırdan alması

yüzünden, Isiahat Fermanının en az 19 maddesinin tatbik edilmediğini

iddia etti, Türk hükümetine, Hıristiyanların muhtelif memuriyetlere

alınmasını, mahkemelerde onların da şahadetlerinin kabulünü, Müslü- manlara ve Hıristiyanlara açık mektep ve mahkemelerin tesisini. ticari kanun ve ticaret mahkemelerinin ıslahım. bir de Kot sivilin, Kot Napol- yon'un yani, Fransız medeni kanunun alınmasını telkin etmeye çalıştı.

Diğer taraftan, İstanbul Fransız elçisi Mösyö Breu, samimi dostu olan Ali Paşaya, bu çeşit müesseselerin Fransa'dan alınması için çalı­

şıyordu. Nitekim, İstanbul'daki Fransız Maslahatgüzarı Mösyö Otree, 10 Temmuz l867'de Fransa'ya çektiği bir telgrafta, bu tesirin ne mahiyette

olduğunu ortaya koyan bir vesika ibraz etmiştir.

Ahmet Cevdet Paşa da, bilhassa Maruzat'ında, arz etmeye çalıştığım

Mecelle'yi hazırlayan sebepleri bir iki paragraf içerisinde hülasa etmiş­

tir; biz, onları biraz daha tavsil ettik. işte, en mühim sebep olarak

gördüğümüz Fransız baskısı ve tesirini Cevdet Paşa, yanına aldığı Fuat

Paşa ve Rüştü Paşanın da yardımını alarak, bu Fransız tezini yenmiş ve kencli başkanlığında kurulan Mecelle Cemiyeti sayesinde, fıkhın

muamelat kısmından bir İslam medeni kanunu vücuda getirmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapı için teklif edilen taşıyıcı iskelet sistemi ve elamanlarının uygulamaya el- verişliliği, ulaşılmak istenen ve plânlama kalitelerinin mimarî etkiyle kolayca

[r]

[r]

[r]

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

[r]

Bir çok iş- lenmeğe müsait taş cinsleri mevcut olan b u yurt kö- şesinde ne için çimento ve iskelet binalar inşa edil- mesi icap etsin.. Döşemeler gayet tabiî ola-

Kaynağı bir şairdir, Anacreonte (İ. Aşkı yaşayan kişinin ancak soylu girişimlerde bulunabileceği; güzelliğin yol gösterici olduğu ve daha da ötesi, doğadaki