• Sonuç bulunamadı

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti"

Copied!
122
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

ORTAÖĞRETĐM VE SOSYAL ALANLAR EĞĐTĐMĐ ANA BĐLĐM DALI TARĐH ÖĞRETMENLĐĞĐ BĐLĐM DALI

MATBUAT-I ECNEBĐYE MÜDÜRĐYETĐ

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. HĐLMĐ BAYRAKTAR

HAZIRLAYAN MURAT ARDIÇ

(2)

ĐÇĐNDEKĐLER

ÖNSÖZ ... IV KISALTMALAR ...VII TABLOLAR LĐSTESĐ... IX ÖZET ...X SUMMARY ... XI GĐRĐŞ ...XII

A.ARAŞTIRMANINAMACIVEÖNEMĐ... XII

B.KAYNAKLAR ...XIII

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

TÜRK BASIN TARĐHĐ

1.1.BASINHAYATI’NINDOĞUŞU ... 1

1.2.TANZĐMATDÖNEMĐBASINHAYATI... 4

(3)

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

MATBUAT-I ECNEBĐYE MÜDÜRĐYETĐ

2.1. MATBUAT-IECNEBĐYEMÜDÜRĐYETĐ’NĐN KURULUŞU ... 24

2.1.1. Resmî Düzenlemeler ... 24

2.1.1.1. 1864 Tarihli Nizamnâme ... 24

2.1.1.2. 1867 Tarihli Nizamnâme ... 26

2.1.1.3. 1876 Tarihli Kararnâme ... 27

2.1.2.Basınla Đlgili Kuruluşlar... 28

2.1.2.1. Matbuat Müdürlüğü ... 28

2.1.2.2. Bâb-ı Âli Tercüme Odası... 31

2.1.2.3. Tercüme Cemiyeti... 32

2.1.2.4. Encümen-i Teftiş ve Muayene... 33

2.1.2.5. Sansür Heyeti ... 33

2.2. MATBUAT-IECNEBĐYEMÜDÜRĐYETĐ’NĐN AMAÇLARI... 38

2.3.MATBUAT-IECNEBĐYEMÜDÜRĐYETĐ’NĐNTAHSĐSATI... 40

2.4. MATBUAT-IECNEBĐYEMÜDÜRĐYETĐ’NĐN ÇALIŞANLARI ... 46

2.5. MATBUAT-IECNEBĐYEMÜDÜRĐYETĐ’NĐN ĐLGASI... 49

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MATBUAT-I ECNEBĐYE MÜDÜRĐYETĐ’NĐN ĐŞLEYĐŞĐ 3.1. CEZALANDIRMAYOLLARI... 52

3.1.1. Gazetelerin Ülkeye Girişlerinin Yasaklanması... 52

(4)

3.2. ÖDÜLLENDĐRMEYOLLARI ... 55

3.2.1. Aylık ve Yıllık Abonelik Yöntemi... 55

3.2.2. Yıllık Tahsîsatlar Ödenmesi... 55

3.2.3. Gazetecilerin Bireysel Ödüllendirilmesi... 56

3.2.4. Araya Adam Koyma Yöntemi... 58

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM MATBUAT-I ECNEBĐYE MÜDÜRĐYETĐ’NĐN FAALĐYETLERĐ 4.1. AVRUPADEVLETLERĐ’NEDAĐRFAALĐYETLER... 59

4.2. ORTADOĞU’YADAĐRFAALĐYETLER ... 60

4.3. BALKANLAR’ADAĐRFAALĐYETLER ... 60

4.4. ERMENĐMESELESĐ’NEDAĐRFAALĐYETLER ... 64

4.5. GĐRĐTMESELESĐ’NEDAĐRFAALĐYETLER... 65

SONUÇ ...67

KAYNAKÇA ...69

ĐNDEKS ...74

(5)

ÖNSÖZ

Son yıllarda ülkemizde tarih çalışmaları, alışılagelmişin aksine siyasî tarihten, sosyo-kültürel tarihe doğru bir geçiş halindedir. Buna bağlı olarak da siyâsî olayların sosyal boyutunu ortaya koyabilecek en önemli kaynak olan gazeteler ve daha geniş bir ifadeyle süreli yayınlar çok önem kazanmaktadır. Bununla birlikte Türk Tarih Kurumu’nun kurulması sonrasında artarak devam eden tarih araştırmalarına rağmen hala varlığı ve kurumsal yapısı tam olarak ortaya konulmayan bazı kurumlar bulunmaktadır. Bu kurumlardan birisi de Osmanlı Devleti’nin varlığını sürdürmek için Avrupalı devletler karşısında hayli zorlandığı XIX. Yüzyılın sonlarında kurulan ve özellikle Đstibdat Devri’nde Padişah II. Abdülhamit’in dış politikasını şekillendiren basın kurumu olan Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’dir.

Basın Tarihi konusunda sahaya yeni adım atan biri için daha önce çalışılmamış bir müdüriyetin kurumsal varlığının derinliğine ortaya konulması elbette ki çok zor bir o kadar da yorucu bir iştir. Değerli hocam Sayın Hilmi Bayraktar’ın tavsiyesine uyarak konu ile ilgili çalışmalarımı başlattığımda henüz bu konunun ciddiyetinin idrakine varamamış olmamdan kaynaklanan rahatlık, konuya hak ettiği ilgi ve alakayı göstermememe neden olmuş ve neticede pek çok noksanlığının farkında olduğum bir çalışma ortaya konmuştur. Bu çalışmanın noksanlıklarının tamamlanması ise bende artık çok önemli bir uğraş halini almıştır. Umuyoruz ki bu çalışma, bundan sonraki çalışmalarımıza bir başlangıç olarak kalacak ve en iyiye giden yolun ilk adımı olacaktır.

Tezimizin Giriş Bölümü’nde böyle bir çalışma yapmaya neden gerek duyduğumuzu daha açık bir ifadeyle bu çalışmanın hazırlanış amacı ile eksikliğinden kaynaklanan boşluğu doldurma adına önemine değindik. Devamında hangi kaynaklara başvurduğumuzu açıklamak yerinde olacağından bu konuda başvurulan kaynaklara değindik. Bu bağlamda özellikle Yıldız Sarayı Arşivi Belgeleri’nden oldukça faydalandığımız dikkati çekecektir. Bununla ilgili kısa bir açıklama yapmak yerinde olacaktır. Teşkilât yapısı olarak önce Maârif Nezâreti bünyesinde kurulan Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti daha sonra çeşitli dönemlerde Dâhiliye ve Hâriciye Nezâretleri arasında gidip gelmiştir. Durum böyle olmakla beraber Yıldız Sarayı Arşiv Belgeleri’nin konu ile ilgili bu kadar fazla bilgi içermesinin nedeni, kurumun doğrudan sarayla muhatap olması ve ancak saraydan emir almasıdır. Yıldız Sarayı Arşiv Belgeleri ile birlikte Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan diğer belgelerden de faydalandığımızı belirtmek isteriz.

(6)

Devletin kurumların işleyişi ve diğer konularda çıkardığı mevzuatı yayınladığından dolayı oldukça zengin bir içeriğe sahip olan Düsturlar da önemli kaynaklarımızdan olmuştur.

Đlk olarak 1851 yılında, Tanzîmat’ın ilanından o yıla kadar geçen 12 yıllık süredeki mevzuat 142 sayfalık isimsiz bir kitapta toplanmış, daha sonraları Cevdet Paşa’nın gayretleriyle Şubat 1863’te Düstur isimli kitap meydana getirilmiştir. Bundan sonra Düsturlar devlete dâir mevzuatı barındıran ve Teşkilat Tarihi adına oldukça önemli bir kaynak olarak tarih araştırmalarında kullanılagelmiştir.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti ile ilgili müstakil bir çalışma bulunmaması bu konuda çalışma gereği duymamızda etkili olan sebeplerin başında gelmiştir. Bu konuda Prof.Dr.Zekeriya Kurşun’un “II. Abdülhamit Dönemi’nde Batı Basınında Đmaj Düzeltme

Çabaları: Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin Kurulması ve Faaliyetleri” isimli makalesi, bu

konuda temin edip inceleme imkanı bulduğumuz ilk çalışma olmuştur. Türk Kültürü

Đncelemeleri Dergisi ilk sayısında yayınlanan makale, Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’ni

konu edinen tek çalışma olduğu için bize çok yol göstermiştir.

Birinci bölümde Basın-Yayın Hayatının Doğuşu hakkında kısa açıklamalar yaptıktan sonra Osmanlı Devleti’nde basın hayatının gelişimi ve buna bağlı olarak da gazeteler hakkında kısa bilgiler verdik. Tezimizin asıl kısmını bizzat Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kurumsal varlığının oluşturması nedeniyle fazla derinlemesine incelemediğimiz için bu bölümde verilen bilgiler Türk Basın Tarihi konusunda yeterli görülmeyebilir fakat asıl konunun dağılmaması ve Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kurumsal yapısının ortaya konması adına böyle kısa tutma gereği duyduğumuzu belirtmek isteriz.

Đkinci bölümde Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kurumsal yapısı hakkında bilgi verdikten sonra sırasıyla kurumun kuruluşu, kuruluş amaçları, tahsisatları ve çalışanlarını arşiv belgelerine dayalı olarak incelemeye çalıştık. Çalışmamızda özellikle dikkat ettiğimiz bir konu da kurumun işleyiş tarzını ortaya koymakta önemli bir yere sahip olan resmî düzenlemeler olmuştur. Kurumun kuruluşunu vermeden önce Osmanlı Coğrafyası’nda Basın Hayatı’nın doğup gelişmesine paralel olarak yayınlanan nizamnâme, kararnâme, kanun gibi matbuat ve basına dâir resmî yazıları da çalışmamıza dâhil ettik. Aynı şekilde bu dönemde kurulan Basın Tarihi’ni alakadar eden başta Matbuat Müdürlüğü olmak üzere diğer kurumlar

(7)

hakkında da kısa bilgiler vermeyi yerinde bulduk. Đkinci bölümün sununda ise maalesef çok fazla kaynakta yer almayan bir konuyu, Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kaldırılması konusunu işledik.

Üçüncü bölümde arşiv belgeleri ışığında Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin faaliyetlerini hangi yolları takip ederek, nasıl gerçekleştirdiğini ortaya koyduğumuz Đşleyiş Konusu’na yer verirken; Dördüncü bölümde ise Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden edindiğimiz Hulâsa Defterleri’nden örnekler vererek kurumun faaliyetlerini açıkladık. Müdüriyetin faaliyetlerini bu kadar net şekilde ortaya koyabilmemizin temel sebebi hiç

şüphesiz Osmanlı Devleti’nin Hazîne-i Evrâk ismini verdiği arşivine verdiği önemden kaynaklanmaktadır. Şayet arşivleme işine bu kadar önem verilmemiş olsaydı bu şekilde küçük defterler halinde bu müdüriyetin faaliyetlerini bir arada bulmamız mümkün olmazdı. Dördüncü ve son bölümde artık üzerine düşen görevleri yerine getirmekten uzak kalan kurumun ilgasını anlatmaya çalıştık.

Sonuç bölümünde ise Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü’nün benzerliğinin olduğu bugünkü kurumlarla faaliyetlerinin etkililiği bağlamında karşılaştırmasını yaparak tezimi tamamladım. Günümüzde dış basını takip işine o dönemki kadar önem verilip verilmediği ayrıca tartışma konusu yapılabilir ama tartışılmayacak olan bir konu vardır ki o da dönemin

şartlarında Avrupa ve dahası Amerika’da Osmanlı Devleti lehinde ve aleyhinde yazılan her türlü haber Osmanlı Devleti’nde Hazîne-i Evrâk’ta yerini almıştır.

Çalışmalarım sırada bana maddî – manevî yardımları ve teşviklerinden dolayı danışman Hocam Sayın Hilmi Bayraktar’a teşekkürü bir borç bilirim.

Murat ARDIÇ Konya 2009

(8)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı Geçen Eser a.g.m. Adı Geçen Makale

a.g.t. Adı Geçen Tez

A. MKT. MHM. Sadâret Mektûbî Kalemi BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

Bknz. Bakınız

C. Cilt

Çev. Çeviren

DH. MKT. Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi gös. yer. Gösterilen Yer

H. Hicrî

Haz. Hazırlayan

HR. SAĐD. Hâriciye Sicil-i Ahvâl Đdâresi HR. SYS. Hâriciye Nezâreti Siyâsi Mâruzat HR. RES. Hâriciye Nezâreti Resmî Mâruzat HR. TO. Hâriciye Nezâreti Tercüme Odası

Đ.DH. Đrâde Dâhiliye Đ.HR. Đrâde Hâriciye M. Milâdî nr. Numara R. Rûmî s. Sayfa

(9)

S. Sayı

TĐSAV Tarih ve Đslâm Araştırmaları Vakfı

TTK Türk Tarih Kurumu

T.E. Tertîb-i Evvel

T.S. Tertîb-i Sânî

Y. A. HUS. Yıldız Sadâret Husûsi Mâruzat Y. A. RES. Yıldız Sadâret Resmî Mâruzat Y.EE. Yıldız Esas Evrâk

Y. PRK. BŞK. Mâbeyn Başkitâbeti

Y. PRK. EŞA. Elçilik ve Şehbenderlik Tahrîratı Y. PRK. HR. Hâriciye Nezâreti Mâruzatı Y. PRK. TŞF. Teşrîfât-ı Umûmiye Dâiresi

Y. PRK. TKM. Tahrîrât-ı Ecnebiye ve Mâbeyn Mütercimliği Y. MTV. Yıldız Mütenevvî Mâruzat

(10)

TABLOLAR LĐSTESĐ

TABLO 1: Matbuat Müdürlüğü’nün Hangi Nezârete Bağlı Olduğu…..……….…29

TABLO 2: Matbuat Müdürleri’nin Đsim Ve Görev Süreleri………..29

TABLO 3: Bâb-ı Âli Tercüme Odası’nda Görevli Memurlar………...…………32

TABLO 4: Yabancı Gazetelere Verilen Tahsîsat Miktarını Gösteren Tablo..……….………..……...42

TABLO 5: Birinci Sınıf Muhabirlerin Aldıkları Maaşlar………..……..44

TABLO 6: Đkinci Sınıf Muhabirlerin Gazetelerine Verilen Tahsisat………..45

TABLO 7: Üçüncü Sınıf Muhabirlerin Gazetelerine Verilen Tahsisat………..45

TABLO 8: Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti Çalışanları……..………..46

TABLO 9: Ülkeye Girişi Yasaklanan Basılı Eserler Cetveli..………..53

TABLO 10: Paris’te Aylık Olarak Dağıtılan Tahsîsat………..………..55

(11)

ÖZET

Osmanlı Devleti geç de olsa II. Mahmut’tan itibaren Basın konusuna ilgi duymaya başlamış ve günden güne kamuoyu yaratma konusunda gücünü artıran bu kuvveti bizzat devlet tekeline alarak kullanmaya çalışmıştır. Bu konuda içeride Matbuat-ı Dâhiliye Müdüriyeti’ne paralel olarak dış basını takip amacıyla da 1884’te Matbuat-ı Ecnebiye

Müdüriyeti kurulmuştur.

Müdüriyetin asıl amacı dış basını incelemek; gerek lehte ve gerekse aleyhte olsun Osmanlı Devleti ile ilgili yabancı ülkelerde çıkan her türlü haberin takibi yapmak olmuştur. Görevi yalnızca devletle alakalı haberleri tespit etmekle bitmemiş; lehte yayında bulunan gazeteler ve bu yayını yapan muhabirlere ödüller, hediyeler ve paralar verilirken aleyhteki yayınlara da çeşitli cezalar vermek suretiyle engel olunmaya çalışılmıştır. Hiç şüphesiz böyle bir kurumun varlığı Osmanlı Devleti’nde XIX. Yüzyılda ancak gelişebilen Basın Hayatı’nın öneminin farkına varmasından kaynaklanmaktadır. Her ne kadar müdüriyet, II. Abdülhamit Dönemi’nde padişahın bir sansür kurumu gibi çalışmışsa da kuruluş amacına da hizmet etme konusunda başarılı olmuştur denilebilir.

Başlangıçta Hâriciye Nezâreti bünyesinde kurulan müdüriyet çeşitli dönemlerde Dâhiliye ve Hâriciye Nezâretleri’ne bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Bununla birlikte kurumun bir özelliği de nezâretler bünyesinde varlığını sürdürmesine rağmen Yıldız Sarayı ile yani II.Abdülhamit’in devlet idaresini yürüttüğü merkezle doğrudan doğruya temas halinde bulunabilmesidir. Bu durum da padişahın bu kuruma ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.

(12)

SUMMARY

Ottoman Government has paid attention to The Press subject after Sultan Mahmut II and wanted to take this power which is increasing effect on public opinion, to government’s driving and use about this. On this subject its parallel of inside Matbuat-i Dahiliye Association outside Matbuat-i Ecnebiye Müdüriyeti was established to search about foreign press in 1884.

Matbuat-i Ecnebiye Association’s the original target is to search about foreign press and either favor or against, to follow-up news about Ottoman Government on the foreign countries.

The Association’s target is not only follow-up news. If the news are favor, to reward the agencies, newspapers and reporters is the mission of association. On the other hand if the news are against of the government association wanted to prevent this by give up different punishments.

Undoubtedly, the existence of such an association is signs that The Ottoman Government ise aware of The Press’s importance. Although it was like a association of sultan Abdulhamit II’s censorship, its organization was appropriate to purpose. Initially it was established on Ministry of Foreign Affairs and than it connected to Department of the Interior but on several perioad continued on different ministries.

However also a feature of association is that although it depends to ministries, it could have directly contact in with The Yıldız Palace where is management center of Abdulhamit II. This is indicates the importance of this institution.

(13)

GĐRĐŞ

A.ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĐ

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kurumsal yapısını ortaya çıkarma adına herhangi müstakil bir çalışma yapılmamış olması çok büyük bir eksikliktir. Dünya’da hemen hemen her dönemde bağımsız bir en az bir Türk Devleti’nin bulunuştur. Bu durum genelde Türk Milleti’nin bağımsızlığa verdiği önemle açıklanmaya çalışılmıştır. Bu husus doğru olmakla birlikte Türkler’in bağımsızlık alanında olduğu kadar teşkilâtlanma alanında da ileri bir seviyede olduklarının bir işaretidir. Teşkilâtlanma bakımından da, var olan devlet kurumlarının yapılarının incelenmesi çok önemli bir husustur. Devletin varlığını devam ettirmesi adına ortaya çıkarılan kurumların yapısı, işleyiş tarzı, çalışanları, faaliyetleri, tahsisatı gibi öğelerinin incelenip açıklanması mutlaka gereklidir. Zaten bu kadar köklü bir medeniyet ortaya koyan bir milletin altı asır süreyle varlığını sürdürmüş bir devletinin halen ortaya konmamış bir kurumunun bulunması son derece büyük bir eksikliktir. Bu kurumun varlığının bizzat arşiv belgelerine dayandırılarak ortaya konması çok büyük bir önem arz etmektedir.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin faaliyetleri Türk Basın Tarihi’nde oldukça önemli bir yer işgal etmesine rağmen maalesef tam olarak ortaya çıkartılmamıştır. Bu kurum özellikle de dış basını takip işini uzman bir şekilde yapılmaya karar verilmesi ardından kurulmuş ve doğrudan doğruya saraydan emir alıp sarayla muhatap olması kuruma verilen önemi göstermiştir. Kurumun kendi kararları doğrultusunda istediği gibi hareket edebilmesi ve tahsîsat adı altında alınan ödenekleri istediği gibi kullanabilmesi de yetkilerinin oldukça geniş olduğunun göstergesidir. Devletin yabancı ülkelerdeki yayınlar konusunda en kapsamlı istihbarat kuruluşu olarak dikkat çekmektedir. Bu bağlamda müdüriyetin kurumsal varlığının açıklanması adına yola çıktığımız bu çalışma, Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti hakkındaki en önemli olmasa bile ilk olması bakımından önemlidir. Bundan sonraki çalışmalar için de bir başlangıç sayılacağı ve eksikliklerinin de giderilmesi için ilk adım olacağı ümidindeyiz.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti gibi bir kurumun varlığına kurulduğu dönemde ihtiyaç duyulması bile Osmanlı Devleti’nin dünya görüşünü ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Bu kurum, tüm dünyada Osmanlı Devleti aleyhindeki faaliyetleri takip ve düzeltme adına atılan en farklı ve hepsinden de önemlisi bizzat devlet tarafından atılmış bir adımdır.

(14)

Günümüzde de bu kuruma benzer kurumlara hiç şüphesiz ihtiyaç duyulmaktadır. Türk Tarihi bakımından böyle önemli faaliyetlerde bulunan ve devletin dış dünyadaki imajını düzeltmeye bu kadar mesai ve para harcayan müdüriyetin kurumsal yapısının ortaya konmamış olmasının hissettirdiği eksiklikten hareketle bu kurumun varlığını ortaya koymaya çalıştık. Çalışmanın bir diğer ilginç yanı da çalışanları olmuş; ilk müdürünün bir Ermeni olması ve çalışanlarının ekseriyetini Gayr-i Müslimlerin oluşturması Osmanlı Devleti’nde Müslüman olmayanların etkinliğini ortaya koymak adına oldukça ilgi çekici bir yön olmuştur.

B.KAYNAKLAR

II. Abdülhamit, Yıldız Sarayı’nı inşa ettirdikten sonra devleti buradan idare etmeye başlamıştır1. Onun devrinde kurulan ve dış basını takip işinde en yetkili kurum olan Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’ne ait arşiv belgelerinden de en önemlileri hiç şüphesiz Yıldız Sarayı’nda yer alacaktır. Çünkü bu kurum görünüşte farklı dönemlerde farklı nezâretlere bağlı olsa da doğrudan sarayla ilişkiye girebilmekteydi. Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamit Devri’nde biriken defter, belge ve gazetelerden oluşan fonda son dönem Osmanlı Tarihi’ne dair pek çok bilgiye ulaşmak mümkündür.

Yıldız Esas Evrakı Kısmı (Y.EE.)’nda bizzat padişah tarafından memur edilmiş

şahısların, yerli ve yabancı devlet adamları ve elçilerle yaptıkları mülakatlara ait raporlarla, mütalaânameler, teklifler, jurnaller ve buna benzer vesikalar mevcuttur2.

Yıldız Perakende Evrakı Kısmı (Y.PRK.)’nda ise II. Abdülhamit’in saltanat yıllarına ait mâruzat adıyla saraya sunulan yazılar ile günlük muameleler neticesinde biriken evrak

mevcuttur ve oldukça çeşitlidir3.

Sadâret Resmî Mâruzat Kısmı (Y.A.RES.)’nda hükümetin bütün faaliyetlerini içeren

resmî vesikalar mevcuttur4. Đçeriği oldukça zengin olan Yıldız Mâruzat’ta 15 679 defter bulunmaktadır5.

1 Suraiya Faroqhi, Osmanlı Tarihi Nasıl Đncelenir? (Kaynaklara Giriş), Çev. Zeynep Altok, Tarih Vakfı Yurt

Yay., Đstanbul, 2003, s.53.

2

Faroqhi, a.g.e., s.53 , Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay. , Đstanbul, 2000, s.362.

3 Başbakanlık…, s.368. 4 Başbakanlık…, s.362. 5

(15)

Sadâret Husûsî Mâruzat Kısmı (Y.A.HUS.)’nda ise sadâret makamının yaptığı işlerin

neticeleri ile içerde ve dışarıdaki meselelerle ilgili olarak padişahı bilgilendirmek amacıyla saraya sunulan özel bilgiler mevcuttur.Bu fonda özellikle Şarkî Rumeli, Ermeni Meselesi, Girit Meselesi, Mısır Meselesi gibi olaylar ile devletlerarası ilişkilerde Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren gelişmeler ile alakalı yazı ve yazışmalar mevcuttur6.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin kurumsal yapısını ortaya çıkarma adına yaptığımız çalışmalarda Nezâretler’e ait belgeler de oldukça faydalı olmuştur. Müdüriyet, farklı dönemlerde farklı nezaretler bünyesinde faaliyet göstermişse de asıl işi dış basın ile alakadar olmak olduğu için genelde Hâriciye Nezâreti ile sıkı ilişkiler içinde olmuştur. Hariciye

Nezâreti Arşivi, Tanzimat ile birlikte teşkilatlanan Hariciye Nezâreti’ne paralel olarak oluşan Merkez Arşivi ile sefâret ve konsolosluklarda teşekkül eden Taşra Arşivi olmak üzere iki

grupta toplanmış olmakla birlikte genellikle Tanzimat sonrası 80 yıllık döneme ait belgeleri barındırmaktadır7. Hariciye Nezâreti Fonu (HR..)’nda siyasî, hukûkî, idârî konularda pek çok önemli meselelerin yanı sıra, ticaret anlaşmaları; sefaret ve şehbenderliklerle yapılan yazışmalar; köle ticaretinin men’i; Sırbistan’daki Müslüman halkın meseleleri; yabancı devlet başkanlarına gönderilen ve onlardan gelen çeşitli konulardaki nâmeler, rütbe, nişan ve madalya tevcihleri gibi yazışmalar yer almaktadır8.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin bir dönem bağlı bulunduğu nezâretlerden birisi de

Dâhiliye Nezâreti’dir. Gerek Sadâret’e bağlı olduğu ve gerekse müstakil olduğu dönemde bu

nezâretin görevi Đçişleriyle alakalı konular olmuştur9. Bu bakımdan basınla alakalı içerdeki gelişmeler konusunda da faaliyette bulunan Matbuat Müdürlüğü ve özellikle sansür konusunda iç basını takip eden Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü’nün faaliyetlerine dair pek çok belge Dâhiliye Nezâreti Arşivi (DH..) ’nin çeşitli fonlarında mevcuttur.

Osmanlı Devlet teşkilatında görev alan memurlara ait sicil kayıtlarının bulunduğu

Sicill-i Ahvâl Komisyonu Belgeleri (HR. SAĐD.) de oldukça önemli kaynaklardandır.

6 Başbakanlık…, s.365. 7 Başbakanlık…, s.385. 8 Başbakanlık…, s.386. 9 Başbakanlık…, s.373.

(16)

Mütenevvî Mâruzat Evrakı Kısmı (Y.MTV.)’nda genellikle askerî konular ile ilgili

bilgiler mevcuttur. Bunlar genelde içte ve dışta meydana gelen olaylar, asayiş konuları, Ermeni Meselesi gibi hususlardaki arzuhal, şikâyet, teşekkürnâme ve mahzar10 gibi vesikalardan oluşur11.

Osmanlı Devleti’nde resmî ve gayr-i resmî olarak yayınlanan yıllıklar diyebileceğimiz bu eserler ilgili oldukları konular ile alakalı olarak çok önemli bilgilere sahiptirler. Osmanlı tarihi, teşkilatı, biyografileri, coğrafyasıyla ilgili ilk salname 1263 (1847) yılında Ahmed Vefik Efendi tarafından, Hayrullah ve Ahmed Cevdet efendilerin yardımları ve sadrazam Büyük Reşid Paşa'nın emri ile yayınlanmıştır.

Hâriciye Nezâreti bünyesinde görev yapmış bir müdüriyetin kurusal yapısının ortaya konulmaya çalışıldığı bir incelemede hiç şüphesiz en önemli kaynak Salnâme-i Nezâret-i

Umûr-ı Hâriciyye yani Hariciye Salnâmesi olacaktır. Hâriciye Salnâmesi, Dışişleri

Tarihimiz’in temel taşı sayılabilecek bir eserdir. Orijinali Dersaâdet Âlem Matbaası’nda 1320’de basılmış olan bu eşsiz eserin tamamı Ahmed Nezih Galitekin tarafından günümüz harflerine çevilerek Đşaret Yayınları tarafından 2003 yılında basılmıştır.

Türk Basın Tarihi’nde çok önemli yeri olan bir müdüriyetin kurumsal yapısını ele aldığımız tezimizde şüphesiz en önemli kaynaklarımızdan birisi de Düsturlar olacaktır. Düsturlar Osmanlı Devleti’nin idârî yapısına dair her türlü devlet mevzuatını içeren bir nevi tebliğ dergileri gibi açıklanabilir. Đlk olarak 1851 yılında, Tanzimat’ın başlangıcından, bu tarihe kadar geçen 12 yıllık süreçteki hukûkî mevzuat 142 sayfalık isimsiz bir kitapta toplanmış daha sonra Cevdet Paşa’nın gayretleriyle Şubat 1863’te yeni kabul edilen kanun ve yönetmelikleri eklemek, ürürlükten kalkanları da çıkartmak suretiyle Düsturlar meydana getirilmiştir12.

10 Mahzar, arzuhal türü belgelerin diğer bir türü ‘arz-ı mahzar’ veya kısaca ‘mahzar’ adı verilen belgedir.

Diplomatik anlamda ise yüksek makama sunulacak bir dilek veya şikayetin yazılışında hazır bulunanların, onun doğruluğunu tasdik, onun doğruluğunu tasdik anlamında imzalarını koydukları belgeye verilen addır. Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik) , Kubbealtı Neşriyat, Đstanbul, 1998, s.315.

11 Başbakanlık…, s.366.

12 Mehmet Hakan Sağlam, I.Tertip Düstur Klavuzu: Osmanlı Devlet Mevzuatı (1839-1908), C.I, Tarih Vakfı

(17)

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

TÜRK BASIN TARĐHĐ

1.1. BASIN HAYATI’NIN DOĞUŞU

Bazı kavramlar, zamanla asıl çıkış noktalarından uzaklaşarak daha geniş bir alana karşılık gelmeye başlar. Basın ve yayın kavramları da böyle kavramlardandır. Geniş anlamıyla basın, belirli zamanlarda basılıp, her çeşit fikir ve haberi topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir13. Geniş anlamıyla yayın ise gazete ve dergilerin yanında radyo ve televizyon gibi tüm kitle haberleşme araçlarıyla kamuoyuna sunulan her şeydir14.

Türkiye’de kullanılan bir diğer tabir de süreli yayın’dır. Süreli yayın tabiri, belli aralıklarla çıkan (günlük, haftada 1–6 defa, on beş günlük, aylık, 3 aylık, 6 aylık, yıllık gibi) ve okuyucularına çeşitli konularda haber ve bilgi veren, yorum yapan yayınlara denir15. Matbuat ise Türkçe’de, Arapça’daki Cerîde ve Farsça’daki Ruznâme’nin karşılığı olarak kullanılmıştır16.

Genellikle günlük basın ürünlerine gazete, haftalık, on beş günlük ve aylık basın ürünlerine de dergi denilmektedir. Gazete kelimesi, Đtalyanca Gazetto kelimesinden dilimize geçmiş bir kelimedir. Gazetto, ilk zamanlarda Đtalya’da gazeteye ödenen paranın ismidir, zamanla gazetenin de ismi olmuştur.

XIX. Yüzyılda Avrupa’da daha âdil ve özgürlükçü bir toplum oluşturmak için, devleti, bireyin üzerinde yer alan konumundan çıkartıp, bireyin hizmetine sokmayı şart olarak görmüştür. Yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrı kurumlara veren modern devlet sistemlerinde bireyin ve kitlelerin de istemlerini yansıtacak bir araca gereksinim olmuştur ki işte bu da dördüncü kuvvet veya dördüncü erk olarak nitelenen basın olmuştur17.

13 M.Nuri Đnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, Der Yay. , 5. Baskı, Đstanbul, 2002, s.19. 14 Đnuğur, a.g.e. , s.19.

15

Hasan Duman, Başlangıcından Harf Devrimine Kadar Osmanlı-Türk Süreli Yayınlar ve Gazeteler

Bibliyografyası ve Toplu Kataloğu (1828–1928), C.1, Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı,

Ankara, 2000, s.5.

16 Hartmann, M., “Matbuat”, Đslam Ansiklopedisi, C.7., Millî Eğitim Bakanlığı Yay., Eskişehir, 1997, s.402. 17

(18)

Basın-Yayın Hayatı, matbaanın gelişimine bağlı olarak doğmuş ve gelişmiştir. Matbaanın tarihî gelişimiyle ilgili birbiriyle çelişen bilgiler olmakla birlikte basmacılığın ilk defa VIII. Yüzyılda Asya’da başladığı, bu konuda en önemli gelişmenin, ki bu dizgi sırasında yer değiştirilebilen harflerin kullanılmasıdır, XI. Yüzyılda Çinliler tarafından gerçekleştirildiği kabul edilir18. Yaygın olan görüşe göre modern anlamda matbaayı ilk kez Johann Gensfleish Gutenberg kullanıp geliştirmiştir. Fakat iddiaya göre Hollanda Haarlem’de 1430’lu yıllarda Laurens Coster bir basımevi kurmuş ve Gutenberg basımcılığı, Coster’in çırağından öğrenmiştir. Ancak kesin olan şudur ki Gutenberg, bu buluşu geliştirmiş ve yaygınlaştırmıştır19.

Avrupa’da 1461’de Almanya ve 1465’ten sonra da Đtalya’da matbaanın kullanımı yaygınlaşmıştır. Aynı dönemde Osmanlı padişahı II. Mehmet’in matbaa ile neden ilgilenmediği bir muammadır. Bir görüşe göre Fatih, bu yeniliğin ülkeye getirilmesini sakıncalı bulduğu için bir girişimde bulunmamıştır.

Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde kurulan ilk basımevini 1494’te Musevîler kurmuşlardır20. Server R.Đskit, Avram Galanti’nin Türkler ve Yahudiler adlı eserinde

Đstanbul’da ilk matbaanın 1492 senesinde Yahudiler tarafından kurulduğunu belirttiğini fakat Firmen Didot’un, Yasef Bin Oryo tarafından 1490 senesinde Đstanbul’da basılmış bir Đbrânî Tarihi’nden bahsettiğini aktarmaktadır21. Ermeniler 1567’de, Rumlar da 1627’de basımevlerini kurup işletmeye başlamışlardır22.

Đlk Türk matbaası ise 1727 yılında Đbrahim Müteferrika ve Sait Efendi tarafından,

Şeyh’ül-Đslâm Abdullah Efendi’den fetva alınarak kurulabilmiştir23. Đbrahim Müteferrika bugün Romanya sınırları içerisinde olan Macaristan’ın Koloszvar Şehri’nde 1674’te doğmuş fakir Kalvinist bir ailenin çocuğudur24. Müteferrika’nın Türk olmadan önce basım işini bildiği ve birlikte matbbayı açtıkları Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’ye de basımevi açma fikrini verdiği göz önünde tutulurs daha önceden de basım işleriyle alakalı olduğu sonucu

18 Alpay Kabacalı, Başlangıcından Günümüze Türkiye’de Matbaa, Basın ve Yayın, Literatür Yay. , Đstanbul,

2000, s.3.

19 Kabacalı, a.g.e. , s.3. 20

Galanti, Avram, Türkler ve Yahudiler, Đstanbul, 1947, s.100.

21 Server R Đskit, Türkiye’de Matbuat Rejimleri, Tan Matbaası, Đstanbul, 1939, s.3. 22 Đnuğur, a.g.e. , s.151.

23 Kabacalı, a.g.e. , s.19. 24

(19)

çıkartılabilir25.Đbrahim Müteferrika, matbaasında bastığı kitapların giriş bölümlerinde kendisini ‘Saray müreferrikalarından Đbrahim ki başkent Đstanbul’da açılan matbaada basım

yapmak için izin verilmiştir’ şeklinde tanıtmaktadır26.

1729 yılında matbaada basılan ilk eser, Arapça-Türkçe bir sözlük olan Vankulu Lügati olmuştur27.

Osmanlı Devleti’nde XIX. Yüzyılda Basın Hayatı açısından bir canlanmanın başladığı dönem olmuştur. Đlk olarak 1819-20’de Mısır’da Kavalalı’nın girişimiyle Bulak Matbaası kurulmuştur ki ilk Türkçe gazete olan Vakâyi-i Mısrî, 1828’de bu matbaada basılacaktır. Aslında bu gazetenin yarısı Türkçe, yarısı Arapça’dır28.

Basın, gerçekten de bazılarının dediği gibi dördüncü erk olarak kabul edilebilir. Toplumu istenilen yönlere kanalize etmede çok önemli bir propaganda malzemesi görevi görmektedir. Đnsanlar, basın-yayın faaliyetlerinden belki de farkında bile olmadan etkilenmektedirler. Basın faaliyetlerinin ortaya çıkışından itibaren devlet adamaları, bu vasıtayı kullanmak isteye gelmişleridir. Örneğin, II. Mahmut, bir gazete çıkarma fikri kendisine sunulduğunda bunu memnuniyetle kabul etmiş ve bizzat ilgilenmiştir. Bu konu ile ilgili olarak yayınladığı fermanda padişah, “Mülkçe pek çok yararlı olacağı dâhi herkes

tarafından kabul edilmiştir” denilmek suretiyle çıkarılacak gazetenin ülkeye fayda

sağlayacağını belirtmiştir29.

Aynı şekilde 1798’de Mısır’ı işgal eden Napoleon Bonapart, beraberinde getirdiği matbaada 27 Ağustos 1798’den itibaren Courrier d’Egypde Gazetesi’ni çıkartmaya başlamıştır. Napoleon’un basın yayın faaliyetine verdiği önem bununla da kalmamış, aynı yılın ekim ayında Decade Egyptienne ve birkaç ay sonra da Journal Office’i çıkartmıştır30.

25 Berkes, a.g.e. , s.56.

26 Orlin Sabev, Đbrahim Müteferrika ya da Đlk Osmanlı Matbaa Serüveni 1726-1746, Yeditepe Yay. , Đstanbul,

2006, s.131. 27 Kabacalı, a.g.e. , s.21. 28 Koloğlu, a.g.e. , s.21. 29 Đnuğur, a.g.e. , s.173–174. 30 Duman, a.g.e. , s.7.

(20)

Şüphesiz bu girişimler, Napoleon’un, basın-yayının kuvvetine daha o zamandan ne büyük hayranlık duyduğunu ve iktidar için basını kullanılması gereken bir vasıta olarak gördüğünün en büyük delillerindendir fakat bu girişimler, çok uzun ömürlü olmamıştır.

Basın-Yayın faaliyetinin, iktidar için ehemmiyetinin farkına varan bir diğer kişi de Mısır’ın ileri görüşlü lideri Kavalalı Mehmet Ali Paşa olmuştur. Mehmet Ali Paşa, 20 Teşrin II 1828’de de bir Osmanlı ülkesi olan Kâhire/Kalat’ül-Âmire (Bulak)’de, Matbaat-ı

Divan’ül-Vakâyi-i Mısrî Mısrıyye’de ilkin Arapça-Türkçe olarak yayınını sürdürecek olan Vakâyi-î Mısrî adı ile ilk gazeteyi çıkartmıştır31. Paşa, gazeteyi kendi idaresinin bir resmî yayın organı olarak kullanmış ve hâkimiyetinin tesisine bir vasıta olarak görmüştür.

Basının önemini en güzel biçimde dile getiren, Pierre Denoyer’in ifadesi olmuştur. Ona göre, “Basın olmadan yönetmek, muhalefet etmek, öğrenmek ve öğretmek, inandırmak,

çalışmak veya dinlenmek, satın almak veya satmak artık imkânsız hale gelmiştir. Basın hiçbir

şeye yeterli değildir fakat basın, her şeye ve herkese gerekir”32.

1.2. TANZĐMAT DÖNEMĐ BASIN HAYATI

Osmanlı Devleti’nden iki asır önce Avrupa’da gazeteler yayın hayatlarına başladıkları için padişahlar, bu gazeteleri tercüme ettirerek gelişmelerden haberdar olmuşlardır. Bundan doğan gereksinmeyle, Bâb-ı Âlî’de tercüme bürosu kurdurulup, Avrupa gazetelerinin orada çevirtilmesine girişilmiştir33.

Đlk gazetecilerimizden de bahsetmek gerekir. Gerek Mehmet Ali Paşa’nın Vakâyi-i Mısrî ve Vakâyi-i Girîdiye’sinin olsun ve gerekse II. Mahmut’un Takvim-i Vakayi’sinin yazarları, yani ilk gazetecilerimiz, devletin resmî yayın organlarında görev yapan devlet memurlarından başka bir şey değillerdi. Dolayısıyla bu yazarların devletin felsefesine aykırı herhangi bir yazı yazmaları mümkün olmamıştır. Maaşlarını devletten alan memurların, yönetimin istekleri dışında yazmaları elbette ki mümkün değildir. Dolayısıyla Dördüncü Erk

31 Duman, a.g.e. , s.7.

32 Đnuğur, a.g.e. , s.20. 33

(21)

olma vasıfları yani bireyi devlet karşısında desteklemeleri mümkün olamamış; tam tersine devleti destekleyen bir yapıda olmuşlardır34.

Yakın tarihimize kadar ilk Türkçe gazete olarak Takvim-i Vakâyi35 olarak bilinmekteydi fakat Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın, Takvim-i Vakâyi’den önce iki gazete yayınlattığı ortaya çıkmıştır. Đlkini Kavalalı, 1828 yılında Vakâyi-i Mısrî adıyla Mısır’da; diğeri, Vakâyi-i Girîdiye adıyla Girit’te yayınlanmıştır.

Osmanlı Devleti’nde merkezde kurulan tercüme odaları gibi Kavalalı Mehmet Ali Paşa da Arap gazetelerini ya da o zamanki adıyla Jurnaller’i Türkçe’ye çevirterek bilgi aldığı bir komisyon kurmuştur. Bu kurula ‘Curnal Divanı’ denilmiştir. Curnal Divanı’nda çevrilen haberler, derlenerek, 100’er sayı biçiminde ‘Curnal el-Hidîvî’ adı ile ilgililere dağıtılmıştır. Zamanla bu bültenler yeterli olmamaya başlayınca yarı Türkçe, yarı Arapça olarak yayınlanan ilk gazete Vakâyi-i Mısrî yayın hayatına başlamıştır36.

Vakâyi-i Mısrî, ilk zamanlarda 8-20 günlük periyotlarla yayınlanmışsa da bir süre sonra işler düzene girmiş ve haftada iki gün çıkmaya başlamıştır. Oldukça sade bir dille yayınlanan gazetede amaç, herhalde halka idarenin propagandasını daha iyi yapabilmektir. Gazetenin kaynağı, Fransız ve Đtalyan gazeteleri ile Girit kaynaklı haberler olmuştur. Đstanbul kaynaklı haberler yok denecek kadar azdır37.

Mehmet Ali Paşa, Basın’ın gücünü ve kamuoyu yaratmaktaki etkisini erken fark etmiş ve Vakâyi-i Mısrî’den iki yıl sonra 1830’da Girit’te Vakâyi-i Giridiye adı ile Türkçe ve Yunanca olarak çıkartılan bir gazete yayınlatmıştır38. Gazete, Hanya’da yayın yapmıştır.

Osmanlı Devleti’nde basının başlangıcı döneminde bir isim ön plana çıkmıştır:

Alexandre Blacque. Aslen Fransız olan Blacque, Osmanlı Devleti’ne iltica etmiş39 ve Đzmir’e yerleşmiştir. Đzmir’e yerleştiği 1820 yılında 27 yaşlarında olan ve matbuat işleriyle uğraşan

34 Koloğlu, a.g.e. , s.26.

35 Olayların Takvimi.

36 Hıfzı Topuz, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, Đstanbul, 2003, s.13. 37

Topuz, a.g.e. , s.14.

38 Topuz, a.g.e. , s.15.

39 Fransız Devrimi sırasında XVI. Louis’i savunan avukatlardan Edward Blacque’nin oğludur. Đnsanların

acımasızca giyotinlere gönderildiği günlerde (1793) Fransa’dan kaçarak Osmanlı Devleti’ne sığınmış ve Đzmir’de yerleşmiştir.

(22)

Blacque, yabancı dille yayın yapan gazeteler çıkartmaya başlamıştır40. Blacque Bey, 1821 yılında Yunan Đsyanı’nın başladığı sırada Đzmir’de 24 Mart 1821’de yayınlamaya başladığı Le

Spectatuer Oriental isimle ilk Fransızca gazetesinde Osmanlı Devleti ehinde yazmaya

başlamıştır41.Yenilikçi ve ileri görüşlü bir padişah olan II. Mahmut, Blacque Bey’in yayınlamakta olduğu adlı gazeteye ilgi duymuş ve bu kişiden yararlanma yoluna gitmiştir. 1829’da Ruslarla Edirne Anlaşması’nın imzalandığı sırada Reform hareketlerini idare için toplanan Islahat meclislerinde bir gazete çıkarma fikri ilk defa II. Mahmut’a açıklanmış ve II. Mahmut, bu fikri çok olumlu karşılamıştır. Bizzat II. Mahmut, gazete için önerilen isimlerin hiçbirini beğenmeyerek, gazeteye Takvim-i Vakâyi adını koymuştur. Merkezde yayın hayatına başlayan ilk Türkçe gazete, Avrupa’dan yaklaşık iki asır sonra, Đbrahim Müteferrika’nın girişimleriyle kurulan ilk Türk matbaasından da 105 yıl sonra II. Mahmut’un isteğiyle kurulmuştur. Niyazi Berkes’e göre Osmanlı Devleti’nde basının başlangıcı olarak Takvim-i Vakâyi’nin yayını kabul edilmemlidir çünkü bu gazete gerçek manada bir gazeteden çok padişahın yeniliklerini anlatan bir yayındı42.

Devlet tarafından çıkarılan ilk gazete olan Takvim-i Vakayi’nin çıkarılma nedenleri, Mukaddime-i Takvim-i Vakayi başlığı altında ve özel bir sayıda şu şekilde özetlenmiştir43:

“Eskiden Vak’anüvis denilen resmî tarih yazarları

vardı. Bunlar, yaşadıkları dönemin önemli olaylarını yazarlardı ancak yazılar, 20–30 yıl sonra bastırılabildiğinden halk gerçekleri zamanında öğrenemiyor; çoğu kez olaylar yanlış yorumlanıyordu. Đşte bu mahsurları önlemek, iç ve dış olayları halka zamanında duyurabilmek için Takvim-i Vakayi çıkmaktadır.”

40×27 cm. boyutlara sahip olan Takvim-i Vakâyi’nin ilk sayısı 5.000 adet basılmış ve devlet örgütüne, subaylara, taşra eşrafına ve elçiliklere gönderilmiştir. Haftalık olarak düşünülen gazetenin, yıllık abonelik ücreti 120 Kuruş olarak belirlenmiştir. 1860’tan sonra bir nevi resmî gazeteye dönüşen Takvim-i Vakâyi, 1879’daki bir dizgi hatasından dolayı

40

Orhan Koloğlu, Osmanlı Basını’nın Doğuşu ve Blak Bey Ailesi, Çev. Erol Üyepazarcı, Müteferrika, Đstanbul, 1998, s.9.

41 Orhan Koloğlu, Osmanlı Basını’nın Doğuşu …, s.10. 42 Berkes, a.g.e. , s.260.

43

(23)

kapatılmış ve 12 yıl yayınlanamamıştır44. 1 Kasım 1831’de resmî gazetenin ilk sayısının çıkışından sonra 5 Kasımda da Blacque Bey’in yönetimindeki Fransızca yayın Le Moniteur

Ottoman çıkmıştır45. Sıkı bir Osmanlı dostu gibi yazılar kaleme alan Blacque Bey’in ölümü de çok esrarengizdir. 1836’da yanında Fransa’da bir okula yerleştireceği oğlu Eduardo da bulunan Blacque Bey, Fransa’ya doğru yola çıkmış, gemi 12 Mayıs’ta Malta’da durmuştur. Burada birkaç gün sonra Blacque Bey aniden ölmüştür46. Bu ani ölüm üzerine siyasal cinayet söylentisi o kadar yayılmış ki Fransız Büyükelçisi bir bildiri yayınlamak zorunda kalmıştır47.

1891’de tekrar yayınlanmaya başlayan Takvim-i Vakâyi, 1892’de yine bir dizgi hatasından dolayı kapatılmış ve II. Meşrutiyet’e yani 1908’e kadar kapalı kalmıştır. 1908’de yeniden çıkmaya başlayan gazete, 4 Kasım 1922’de tamamen tarihe karışmıştır48.

31 Temmuz 1840’ta yayın hayatına başlayan Cerîde-i Havadis, ilk özel gazete olma özelliğini elinde bulundurmaktadır. Osmanlı Devleti dâhilinde ve Türkçe olarak yayınlanmakta olan bu gazeteyi, William Churchill adında bir Đngiliz çıkartmıştır. William Churchill, ticaretle uğraşan ve aynı zamanda da Đngiltere’de çıkan Morning Herald gazetesinin Đstanbul muhabirliğini yapan bir Đngiliz’dir.

Cerîde-i Havadis Gazetesi’nin çıkış öyküsü de oldukça ilginçtir. W. Churchill, üç ay süreyle avlanmak için Kadıköy tarafına geçmiştir. Bir gün av sırasında Defterhâne kâtiplerinden Necati Efendi’nin oğlunun yaralanmasına sebebiyet vermiş ve halk tarafından yakalanarak muhafız paşaya teslim edilmiştir. Muhafız paşa da Üsküdar Kadısı’ndan aldığı il’amla suçluyu Bâb-ı Âlî’ye bildirerek tutuklamış ve tersaneye hapsetmiştir ki mevcut kapütilasyonlar nedeniyle ülkedeki yabancıların çok geniş haklarının olması, Bâb-ı Âlî’yi çok zor durumda bırakmıştır. Bunun üzerine Đngiltere Elçisi’nin müdahalesiyle Churchill hapisten kurtarıldığı gibi, kendisine bazı haklar da verilmiştir. Churchill’e pırlantalı bir nişan, on bin kantarlık zeytinyağı ihracı için ferman (tahminen 350 Bin kuruş değerinde) ve bir de Türkçe gazete çıkarma izni verilmiştir49. Churchill, 1836’da yaşanan bu olaydan sonra ihraç için aldığı fermanı bir Rus şirketine satmış fakat gazete yayınlama konusunda aldığı imtiyazı kullanamamıştır. Çünkü bu olay yüzünden Hâriciye Nezâreti’nden azledilen Akif Paşa,

44 Topuz, a.g.e. , s.16. 45

Orhan Koloğlu, Osmanlı Basını’nın Doğuşu …, s.70.

46 Orhan Koloğlu, Osmanlı Basını’nın Doğuşu …, s.77. 47 Orhan Koloğlu, Osmanlı Basını’nın Doğuşu …, s.77. 48 Topuz, a.g.e. , s.16.

49

(24)

Dâhiliye Nezâreti görevine getirilmiş, Churchill de bu imtiyazı kullanmaya cesaret edememiştir. Akif Paşa’nın Dâhiliye Nezâreti’nden ayrılmasından sonra Cerîde-i Havadis yayınlanmaya başlamıştır50.

Takvim-i Vakâyi’ye benzer şekilde 40×27 ebatlarında basılan gazete, ilk zamanlara 10 günde bir yayınlanmış, daha sonra bu yayın sürekliliğini aksatmaya başlamıştır.

Yayınlanmaya başladığı dönemde gazete hiç rağbet görmemiş hatta ilk üç sayısı ücretsiz dağıtılmıştır. Kapanmaya yüz tutan gazete için Churchill, Bâb-ı Âlî’ye baskı yapmış ve devletten aylık 2.500 kuruşluk bir maddî yardım almayı da başarmıştır. Bu tarihten itibaren de gazete, devletin yarı resmî bir yayın organı haline gelmiştir.

Kırım Savaşı, Cerîde-i Havadis için bir dönüm noktası olmuştur. 1854’te Đngiliz gazetelerine muhabirlik yapmak amacıyla Kırım’a giden Churchill, burada derlediği haberleri Cerîde-i Havadis’e de yollamış ve bu önemli olayın haberleri gazeteye yeni bir hava katmıştır. Hatta Kırım’dan sık sık gelmeye başlayan önemli haberler için Rûznâme-i Cerîde-i Havadis denilen özel sayılar çıkartılmaya başlanmıştır51. Cerîde-i Havadis’in tek yapraklık eki olan Rûznâme-i Cerîde-i Havadis’in ilk sayısı, Tercümân-ı Ahval’den on gün sonra çıkmaya başlamıştır ki bu basın tarihimiz açısından ilk rekabet belirtisi kabul edilebilir. Zîra Cerîde-i Havadis, Tercümân-ı Ahval’in çıkışını hiç iyi karşılamamış; ileride basın tarihimizin ilk polemiği de bu iki gazete arasında başlayacak ve azınlık dillerinde yayın yapan gazetelere sıçrayacaktır52.

Churchill, ölümünden kısa bir süre önce gazetenin idaresini oğlu Alfred Churchill’e devretmiştir. Kırım Savaşı sırasında özel sayılar olarak çıkan Rûznâme-i Cerîde-i Havadis’in fazla ilgi görmesi üzerine Alfred Churchill, artık gazeteyi bu isim ile çıkartmaya başlamışsa da gazete fazla uzun ömürlü olmamıştır. Genel kanaat bu olmakla birlikte Kabacalı’ya göre gazete, imtiyazı el değiştirerek 1919’a kadar varlığını sürdürmüştür53.

Cerîde-i Havadis’te bazı ilkler dikkat çekmektedir. Özel girişimle kurulan (daha sonra devletten yardım alması dolayısıyla yarı resmî kabul edilecek) ilk gazete Cerîde-i Havadis 50 Đnuğur, a.g.e. , s.182. 51 Topuz, a.g.e. , s.18. 52 Koloğlu, a.g.e. , s.45. 53 Kabacalı, a.g.e. , s.62.

(25)

olmuştur. Yine Đskenderiye’den Cerîde-i Havadis’e haber gönderen bir gazeteci basın tarihimizde ilk muhabir kabul edilebilir. Basın tarihimizdeki ilk ölüm ilanı da ilanlardan da gelir elde eden Cerîde-i Havadis’te çıkmıştır54.

Tercümân-ı Ahvâl, gerek bir Türk tarafından çıkartılan ilk özel gazete olması ve gerekse ilk fikir gazetesi olması bakımından Türk Basın Tarihi’nde müstesna bir yere sahiptir55.

Paris’te kâtiplik yapmış olan Âgâh Efendi’nin, yine Paris’te eğitim görmüş olan

Şinasi’nin destekleri ile 21 Ekim 1860’ta çıkarmaya başladığı gazete, önceleri haftada iki gün olarak yayınlanmış, gördüğü ilgi üzerine haftada beş güne çıkartılmıştır56.

Tercümân-ı Ahvâl, gerek içerik ve gerekse dil yönünden o güne kadar çıkan gazetelerden farklı olduğu için çok büyük ilgi görmüş hatta bazı polemiklere de sebep olmuştur. Basın Tarihimizdeki ilk tefrîka olan Şinasi’nin kaleme aldığı Şair Evlenmesi adlı manzum eser, bu ilk polemiğin sebebidir. Cerîde-i Havadis’in bu tefrîkayı ‘Kocakarılar

Mahsus Masal’ diye nitelemesi, bu polemiği başlatan gelişme olmuş ve daha sonra bu

polemiğe, Fransızca, Rumca ve Ermenice gazeteler de katılmıştır57.

21 Ekim 1860’da yayın hayatına başlayan gazete, devletle iyi ilişkiler kuramamış ve ilk olarak 1861 Mayısı’nda, Ziya Paşa’nın Maârif’i eleştiren yazısı yüzünden iki hafta süreyle kapatılmıştır58. Türk Basın Tarihimizdeki ilk kapatılma cezası da bu şekilde gerçekleşmiştir59.

Osmanlı Devleti’nde özel sermaye ile kurulan ilk özel gazete olan Tercümân-ı Ahvâl, bir fikir gazetesi olduğunu daha ilk sayısında Şinasi’nin kaleme aldığı mukaddimesinde belirtmiş ve her şartta devleti eleştirmekten geri durmamıştır. Hal böyle olunca da gazete ancak beş buçuk yıl yaşayabilmiştir. Tercümân-ı Ahvâl’in mevcut olan son sayısı, 11 Mart 1866 tarihlidir.

54 Topuz, a.g.e. , s.18.

55 Ali Budak, “Türk Gazeteciliği’nin Dilde Popülerleşmesi”, S.19, Akademik Araştırmalar Dergisi, Maestro, Đstanbul, 2003, s.46. 56 Koloğlu, a.g.e. , s.43. 57 Koloğlu, a.g.e., s.45. 58 Topuz, a.g.e. , s.20. 59 Duman, a.g.e. , s.9.

(26)

Osmanlı Devleti’nde, Tercümân-ı Ahval’den sonra bir Türk tarafından çıkartılan ikinci gazete Tasvîr-i Efkâr olmuştur. Tasvîr-i Efkâr, Şinasi’nin kişiliğiyle özdeşleşen bir gazete olmuştur.

Âgâh Efendi ile birlikte Tercümân-ı Ahval’i çıkartan ve buradaki yazılarıyla dikkat çeken Đbrahim Şinasi, Tercümân-ı Ahval’de uzun süre kalmamış ve 27 Haziran 1862’den itibaren de Tasvîr-i Efkâr’ı çıkartmaya başlamıştır. Aslen Bolulu bir ailenin çocuğu olan

Şinasi, 1826’da Đstanbul’un Tophane Semti’nde doğmuştur. Đlk olarak 1849 yılında Abdülmecid’in müsaade ve yardımıyla Paris’e öğrenci olarak giden Şinasi, dil konusunda eksikliklerini giderdikten sonra mâlî konularda kendisini yetiştirmiş, tarihî ve sosyal ilimlerle ilgilenmiş ve gazeteciliğe merak salmıştır. Hatta Paris’teki bu çok yönlü çalışmaları,

Đstanbul’daki yetkililer tarafından takdir edilmiş ve kendisine bir takdirnâme gönderilerek maaşı artırılmıştır60. Beş yıl süreyle Paris’te kalan Şinasi, buradaki çalışmalarından sonra

Đstanbul’a dönmüş ve çeşitli memuriyetlerde bulunmuştur.

Şinasi’nin bir devlet memuru olmasına rağmen yazılarında devlete dönük eleştirilerden kaçınmamış; padişahın doğum günlerinde onu öven yazılara gazetesinde yer vermemiştir. Hatta Takvim-i Vakâyi ve Cerîde-i Havâdis gibi padişah ve vezirlerine övgüler taşıyan okur mektuplarına değil, halkın fikirlerini yansıtan yazılara sütunlarını açmıştır61.

Haftada iki gün olarak çıkmaya başlayan gazete, iç ve dış haberler için ‘Havadis-i

Dâhiliye’ ve ‘Havadis-i Hâriciye’ şeklinde süslü başlıklara yer vermiştir. 1865’te yakın bir

arkadaşının sürgüne yollanması üzerine Şinasi, Paris’e gitmiş ve onun yerine Namık Kemal, gazetenin başyazarlığını üstlenmiştir. 1867’de yayınlanan ‘Şark Meselesi’ isimli bir yazı yüzünden Namık Kemal Avrupa’ya kaçmak zorunda kalınca yerini Recâizâde Mahmud Ekrem almıştır62.

1865-1867 yılları arsında kendini dil çalışmalarına veren ve siyasetten uzak kalmaya gayret eden Şinasi63, 1867’de Abdülaziz ile Avrupa seyahatine çıkan Fuad Paşa’nın

60

Necdet Hayta, Tarih Araştırmalarına Kaynak Olarak Tasvîr-i Efkâr Gazetesi (1278/1862–1286/1869), T.C. Kültür Bakanlığı Yay. , Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2002, s.6.

61 Koloğlu, a.g.e. , s.47. 62 Topuz, a.g.e. , s.22. 63

(27)

tavsiyesiyle Đstanbul’a dönmüş, yarım bıraktığı işleri tamamlamış, bir matbaa kurmuş, Fransızca’dan çevirdiği şiirlerini ve divanını yayınlamıştır.

Türk Matbaacılığı bakımından Şinasi’nin çok önemli bir uygulaması olmuştur. Arap harflerinin genel karakteriyle kimi yerde ayrı, kimi yerde birleşik olarak yazılması nedeniyle gerekli olan 500 kadar dizgi parçasını 112’ye düşürmüştür ki bu da matbuat işleri açısından çok büyük kolaylık sağlamıştır64.

Hayatının son günlerinde dış dünyadan tamamen kopan Şinasi, beyninde çıkan bir ur nedeniyle 12 Eylül 1871’de Cihangir’deki evinde hayatını kaybetmiştir.

Tasvîr-i Efkâr, gençlerden büyük ilgi görmüş ve özellikle de 1862–1864 yılları arasında, idare binası yenilikçi fikirlerin merkezi olmuştur65. Toplamda 835 sayı olarak yayınlanan gazetede ‘Millet’ kavramını ilk kullanan yazarlardan birisi olan Şinasi, gazetecilik hayatı boyunca bir gazete dilinin oluşması için uğraş vermiştir.

25 Şubat 1866 tarihinde yayın hayatına atılan Muhbir’i önemli kılan yazar Ali Suâvi olmuştur. Gazete için gereken sermayeyi, vaktiyle Diyarbakır’dan Đstanbul’a gelmiş olan ve 1840’ta William Churchill’in Cerîde-i Havâdis gazetesinde hamallıkla işe başlamış olan, okuma-yazması iyi olmayan Filip Efendi sağlamıştır66.

Gözü pek ve atak biri olarak tanınan Ali Suâvi, hemen her fırsatta hükümet politikalarını eleştirmiş ve basında bir eylem yaratma gayreti içerisinde olmuştur. Örneğin hükümetin Girit sorunuyla ilgili davranışlarını yetersiz bulmuş ve Millî Meclis’in kurulması gerektiğini öne sürerek, Girit’teki Türk Ahâli için bir yardım kampanyası başlatmış, önemli miktarlarda para toplamıştır67. Toplamda 55 sayı olarak yayınlanabilen Muhbir, bu eleştiri politikası yüzünden büyük baskı altında kalmıştır68. Gazetede sık sık eleştirilere mâruz kalan hükümet, 8 Mart 1867’de gazeteyi bir ay süreyle kapatmış ve Ali Suâvi’yi Kastamonu’ya sürgüne yollamıştır. Yapılan açıklamada ‘bu duruma sebebiyet verilen gelişme, gazetenin

64 Kabacalı, a.g.e. , s.68. 65 Đnuğur, a.g.e., s.194. 66 Đnuğur, a.g.e. , s.207. 67 Topuz, a.g.e. , s.24. 68 Kabacalı, a.g.e. , s.85.

(28)

hükümet aleyhine yazılar yazmayı alışkanlık haline getirmesi ve son sayılarında uygunsuz ve esassız şeyler yazması olmuştur’ şeklinde açıklanmıştır69.

25 Şubat 1866’den 27 Mayıs 1867 tarihine kadar varlığını sürdüren gazete bu tarihte kapanmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Ali Suâvi, Muhbir’i 31 Ağustos 1867’de Londra’da yeniden çıkarmaya başlamış. Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin bir yayın organı olarak kullanılan gazete, burada da ancak 50 sayı yayınlanabilmiştir70. Muhbir ayrıca yurtdışında, Londra civarındaki Hammersmith’de çıkan ilk gazetemiz olması dolayısıyla da Basın Tarihimiz’de önemli bir yere sahiptir71.

Tanzimat Dönemi’nde yayınlanan bir diğer fikir gazetesi de Basîret olmuştur. 22 Ocak 1869’da yayın hayatına başlayan gazetenin sahibi ‘Basîretçi’ adıyla anılan Ali Bey’dir72. Daha 1866 Haziranı’nda bir gazete imtiyazı almak için uğraşan Ali Bey’in müracaatı Girit’teki karışıklıklar sebep gösterilerek kabul edilmemiş, iki yıl sonra tekrar müracaat etmesi üzerine kabul edilerek kendisine bir miktar yardım yapılmıştır.

Koloğlu, kitabında, zamanla memuriyetçi tipinin yerini meslekten gazetecilere bırakmaya başladığını belirtmiş, bunun simgesi olarak da Basîretçi Ali Bey’i göstermiştir73.

Önceleri küçük boyda ve dört sayfa olarak Vezir Hanı’ndaki eski bir basımevinde yayınlanmaya başlayan gazete 40 paradan satılmıştır. 1870–71 Fransa-Prusya Savaşı, Basîret Gazetesi tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Gazete, politika olarak bu savaşta Almanları destekleme kararı almış ve savaş sonrasında da bunun karşılığını fazlasıyla görmüştür. Nitekim savaştan sonra Bismark tarafından Almanya’ya davet edilen Ali Bey’e sadrazam 500 Altın, Alman Elçisi de 10.000 Frank vermiştir; Bismark da savaşta Alman taraftarı bir tutum sergilemesinden ötürü 1.000 Mark ve bir de yeni model baskı makinesi hediye etmiştir74.

69 Đnuğur, a.g.e. , s.208.

70 Kabacalı, a.g.e. , s.85. 71

Cavit Orhan Tütengil, Yeni Osmanlılar’dan Bu Yana Đngiltere’de Türk Gazeteciliği, Belge Yay. , Đstanbul, 1985, s.3.

72 Đnuğur, a.g.e. , s.211. 73 Koloğlu, a.g.e. , s.51. 74

(29)

Basîret Gazetesi’nin bu olayı zannediyoruz ki devletlerin, basına verdikleri önemi bir kez daha kanıtlamaya kâfîdir. Böylece gazete, izlediği politika sayesinde yabancı bir devletten maddî yardım gören ilk gazete olmuştur.

1871 yılında bir aralık tirajını 10.000’e kadar yükselten gazete, bu yardımlardan sonra yeni bir basımevi kurmuş ve boyutlarını büyütmüştür75.

Basîretçi Ali Bey, Zaptiye Müşiri Hüsnü Paşa hakkında yazdığı bir yazı için 4 ay hapis yatmış, Çırağan Olayı’ndan76 önce Ali Suâvi’nin mektubunu yayınladığı için de 5,5 ay tutuklu kalmıştır. Daha sonra Kudüs’e sürülmüş ve gazete kapanmıştır. Basîret, 1908’de yeniden çıkmaya başlamışsa da tutunamamış ve tamamen tarihe karışmıştır77.

Đbret Gazetesi’nin ilk sahibi, Aleksan Sarrafyan Efendi’dir. 1870 yılında yayın hayatına başlayan gazete, daha yayınlandığı ilk günlerde bir ay kapatma cezası almıştır. Sarrafyan Efendi, gazetenin ismini Đbretnâme-i Âlem şeklinde değiştirip, haftalık mizah dergisine çevirmişse de durumu düzelmemiştir78.

Her ne kadar Đbret’in ilk sahibi olmasa da gazete daha ziyade Namık Kemal ile anılmıştır. Bu dönemde Avrupa’dan dönen Namık Kemal, ilk iş olarak bir gazete çıkarmak için devlete başvurmuşsa da yasaklı olduğu için bu başvurusu geri çevrilmiştir. Bundan sonra mecburen mevcut bir gazeteyi kiralama yoluna gitmiştir. Namık Kemal, kendi adına imtiyaz alamadığı için Sarrafyan’ın Đbret Gazetesi’ni Ahmet Mithat Efendi iki yıllığına kiralamış ve günlük gazete şekline getirilerek başyazarlığını Namık Kemal yapmıştır79.

Yeni kadrosuyla 13 Haziran 1872’de tekrar günlük olarak yayınlanmaya başlayan gazetede başyazar olarak Namık Kemal’den başka Ebuzziya Tevfik ve Paris’ten dönen Reşat ve Nuri Beyler de yazmışlardır80.

75 Kabacalı, a.g.e. , s.85.

76

Çırağan Olayı, Ali Suâvi’nin Abdülhamit’i tahttan indirerek yerine V. Murat’ı çıkarmak için göçmenlerden bir kısım ahaliyi örgütleyerek sarayı basma girişimidir. Sarayda V. Murat’ı dairesinden çıkartıp alt kata indirmeyi de başaran Ali Suâvi, Beşiktaş Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa tarafından öldürülmüş; göçmenlerin de 29’u muhafızlar tarafından öldürülmüş, bazıları da yaralanmıştır. Bu olay tarihimize Çırağan Olayı olarak geçmiştir.Bknz.Topuz, a.g.e. , s.25–26. 77 Topuz, a.g.e. , s.27. 78 Đnuğur, a.g.e. , s.228. 79 Đnuğur, a.g.e. , s.228. 80 Topuz, a.g.e. , s.27.

(30)

Yazar kadrosunun imzasıyla yayınlanan ilk sayı iki baskı yapmış ve 25.000 gibi o güne kadar işitilmemiş bir tiraja ulaşmıştır. Đstanbul basınına olgun ve kaliteli bir hava getiren

Đbret, yayınlandığı sürece 12.000’lik tirajın altına hiç düşmemiştir81.

Haftada beş gün yayınlanan gazete, toplumsal sorunları şiddetle sorgulamış, tam bir fikir ve mücadele gazetesi olmuştur. O dönem için oldukça ağır yazılarla okuyucusunun karşısına çıkan gazete, yayınlandığın 27. gününde 4 ay süreyle kapatılmış ve yazarları da Anadolu’ya zorunlu memuriyetlere atanmışlardır. Gelibolu’ya mutasarrıf olarak atanan Namık Kemal’in yanı sıra Nuri Bey Ankara’ya mektupçu, Reşat Bey Bilecik’e kaymakam ve Ebuzziya Tevfik82 de Đzmir’e mahkeme başkâtipliğine gönderilmişlerdir83.

Mithat Paşa’nın lütfu ile 4 aylık süre dolmadan 40 gün önce affedilen Đbret yaniden çıkmaya başlamıştır. Başmuharrir (B.M.) imzasıyla Đbret’e Gelibolu’dan yazılar göndermeye başlayan Namık Kemal, aynı zamanda da Ebuzziya’nın çıkardığı Hadika Gazetesi’ne de Namık Kemal (N.K.) imzasıyla yazılar yollamıştır84.

1873 yılı başlarında Gelibolu’daki görevinden ayrılarak Đstanbul’a dönen Namık Kemal, Đbret’in başına geçmiş ve yine çok büyük bir cesaret ve saldırganlıkla ‘sansür’ konusunu işlemiştir. Hatta bu yazılar o kadar şiddetlenmiştir ki 6 Şubat 1873’te gazete yeniden 1 ay süreyle kapatılmıştır. Tekrar yayınlanmaya başladıktan birkaç hafta sonra da Namık Kemal’in 1 Nisan 1873’te Đstanbul’da büyük ses getiren ‘Vatan Yahut Silistre’ piyesi hakkında 5 Nisan 1873’te yayınlanan bir yazıda ‘hükümete bağlı olan millet’ yerine, ‘hükümetin egemen olan milleti’ deyimi kullanılmış ve neticede gazete tamamen kapatılmıştır. Namık Kemal, hiçbir sorgulama yapılmaksızın Magosa’ya, diğerleri de Rodos ve Akka’ya sürülmüşlerdir85.

Tanzimat Dönemi’nde bu saydıklarımızdan başka bazı gazeteler de çeşitli sürelerle yayınlanmışlardır.

81 Koloğlu, a.g.e. , s.53.

82 Atandığı mahkeme teşkilatı lağvedilen Ebuzziya Tevfik Đstanbul’dan ayrılmamış ve Hadika Gazetesi’nde

yazılarına devam etmiştir. Diğer yazarlar ise mecbûrî memuriyetlerine başlamak üzere Đstanbul’dan ayrılmışlardır. Bknz. Đnuğur, a.g.e. , s.231.

83 Koloğlu, a.g.e. , s.54. 84 Đnuğur, a.g.e. , s.231. 85

(31)

1866–1869 yılları arasında yayınlanan ve daha ziyâde dergiye benzeyen Ayine-i Vatan, basın tarihimizin ilk resimli gazetesidir.

1868 yılında yayınlanmaya başlayan Terakki, 1870-71 Fransa-Prusya Savaşı’nda tam bir haber gazetesi gibi çalışmış ve savaş haberlerini günü gününe Đstanbul’a ulaştırmıştır.

1869 yılında yayın hayatına giren Hadika’da Namık Kemal, Ebuzziya Tevfik,

Şemseddin Sami ve Ahmet Mithat Efendi gibi dönemin tanınmış simaları yazılar yazmışlardır.

1869’da Teodor Kasap tarafından çıkarılan Diyojen, Türk Basın Tarihi’ndeki ilk müstakil mizah gazetesidir. Diyojen’de Namık Kemal, Ebuzziya Tevfik ve Âli Beyler de yazılar yazmışlardır.

Daha önce Ali Suâvi’nin başyazarlığını yaptığı Muhbir Gazetesi’nin sahibi olan Filip Efendi, 1868’de Ali Reşat Bey ile beraber Terakki Gazetesi’ni yayınlamış ve Hakayik-ül

Vakâyi gazetesinin de yönetimini ele almıştır. Onun sahibi olduğu en önemli gazetelerden

birisi de 1875 yılında çıkarılmaya başlanan ve 1884 yılına kadar yayın hayatını sürdüren Vakit

Gazetesi olmuştur. Daha sonra Filip Efendi, Vakit’in yerine Tarik Gazetesi’ni çıkarmaya

başlamıştır.

Bunlardan başka bu dönemde Muhip, Utarit, Mümeyyiz, Vakâyi-i Zabtiye, Hadika,

Muhibb-i Vatan, Asır, Medeniyet, Sadakat, Đstikbal, Devir gibi irili ufaklı pek çok gazete

çıkarılmıştır.

Matbaayı Osmanlı Devleti’nde ilk kullananlar azınlıklar olduğu için yabancı dilde gazeteler, Türkçe gazetelerden daha önce yayınlanmıştır.

Osmanlı’da ilk gazete, Fransa’nın Đstanbul Elçiliği tarafından 1795 yılında Bulletin

Des Nouvelles adıyla çıkartılmıştır. Yabancı dilde yayın yapan ikinci gazete de yine bir

(32)

Đlk iki gazete Đstanbul’da çıkartılmıştır. Đstanbul dışında ise Alexandre Blacque adında bir Fransız mültecî tarafından 1821’de Đzmir’de çıkarılmıştır. Daha sonra sırasıyla Le

Smyrneén (Đzmirli/ Charles Tricon / 1824), Le Courrier de Smyrne (Đzmir Postası /

A.Blacque), Le Moniteur Ottoman (Osmanlı Gazetesi / A.Blacque), Journal de Smyrne (1833-1915), Echo de I’Orient (Doğu’nun Yankısı / 1838-1845), Journal de Constantinople (1846-1866), La Turque ((1846-1866), Đmpartial (Tarafsız / 1841-1912), La Réforme (1869-1922), Le

Phare du Bosphore (Boğaziçi Feneri / 1870-1890), Levent Herald (1867), Stamboul (Đstanbul/

1875-1964) isimli gazeteler çıkartılmıştır86.

Osmanlı topraklarında ilk sürekli Mûsevî yayını, 1842’de Đzmir’de Rafael Uziel Pinşerle tarafından yayınlanan ‘La Buena Esperansa’ (Đyi Ümit) adlı gazete olmuştur87.

Abdülhamit’in tahta çıkmasından önce Abdülaziz Devri’nde 1866-1878 yılları arasında Türkiye’de 50’ye yakın gazete yayınlanmıştır. Bu coşkun dönemden sonra kısa sürecek V. Murat Devri’ni saymazsak Abdülhamit Devri’nde ise Türk Basın Tarihi için bir duraklama devri gibi geçmiştir88.

Abdülhamit’in baskıcı politikası aslında tahta çıktığı 1876’da değil 1878’de başlamış ve gittikçe daha sıkı bir takip şeklinde tüm saltanatı boyunca devam etmiştir. 1876 anayasasındaki basın özgürlüğü ile ilgili maddeye89 rağmen Abdülhamit’in sürekli olarak basının sıkı bir kontrol altında tutulmasını istemesi, Sadrazam Mithat Paşa ile arasındaki anlaşmazlıkların en önemli sebeplerinden olmuştur90.

1.3. MEŞRUTĐYET DÖNEMĐ BASIN HAYATI

Abdülhamit’ten önce Abdülaziz’in indirilmesinin ardından 3 ay gibi kısa bir süre için tahtta kalan V. Murat’ın padişahlığı sırasında kısa süreli bir özgürlük devri başlamış; bu dönemde sürgündeki gazeteciler de yurda dönme imkânı bulmuşlardır. V. Murat’ın tahttan indirilmesinden sonra da Meşrutiyet’i ilan edeceğine dair sör veren Abdülhamit tahta çıkmış

86 Đnuğur, a.g.e. , 170–172. 87

Nesim Benbanaste, Örneklerle Türk Musevî Basınının Tarihçesi, Sümbül Basımevi, Đstanbul, 1988, s.19.

88 Cevdet Perin, Tarih Boyunca Düşünce ve Basın Özgürlüğü, Remzi Kitabevi, Đstanbul, 1974, s.92.

89 Söz konusu madde ‘basının yasalar çerçevesinde serbest olduğu’ maddesidir. “Kanûn-ı Esâsî”, Düstûr, C.4,

Mahmud Bey Matbaası, Đstanbul, 1299, s.5.

90

(33)

ve 23 Aralık 1876’da Kanûn-ı Esâsî yürürlüğe konularak Meşrutiyet ilan edilmiştir. Son sözün yine padişaha ait olduğu bu anayasaya rağmen Meşrutiyet’in coşkun havası nedeniyle yapılan yayınlar padişahın sabrını zorlamakla birlikte bu yayınlara karşı açıkça cephe almamıştır.

Padişah, yeni bir basın kanunu tasarısı hazırlatmak için hazırlıklara girişmiş ve Mithat Paşa’nın sadrazamlığında bir komisyon kurulmuştur. Hazırlanan tasarı, 1877 Nisanı’nda Mebusan Meclisi’ne getirilmiştir.

1877 tarihli Matbuat Kanunu’nun ilk bölümünde basımevleri ile ilgili hükümler, ikinci bölümünde gazete ve süreli yayınlarla ilgili hükümler, üçüncü bölümde basınla ilgili suçlar ile cezaları, dördüncü bölümde ise davalara bakacak mahkemeler ile duruşma usulleri belirtilmiştir91.

Abdülhamit’i en çok sıkıştıran gazeteler mizah gazeteleri olmuştur ve padişah, 1877 tarihli Matbuat Kanunu’na mizah gazetelerinin yasaklanması ile ilgili bir madde koymuşsa da bu madde ve gazete çıkartmak için bir garanti para yatırılmasını öngören madde hariç Mebusan Meclisi’nden geçmişse de bu değişiklik padişah tarafından kötü karşılanmış ve onaylanmayarak yürürlüğe girmemiştir92.

Padişah Abdülhamit, 20 Eylül 1877’de çıkardığı bir kararname ile Kanûn-ı Esâsî’nin 36. ve 113. maddelerine dayanarak olağanüstü yetkilerini kullanmış; başta Mithat Paşa olmak üzere bazı milletvekilleri ile gazetecileri sürgüne yollamış93 ve halkın Meşrutî yönetime hazır olmadığını ileri sürerek 14 Şubat 1878’de Mebusan Meclisi’ni kapatarak 30 yıl sürecek

Đstibdat Dönemi’ni başlatmıştır94. Bu dönemde pek çok gazete ve dergi ya doğrudan Abdülhamit tarafından kapatılmış ya da savaş hali nedeniyle maddî durumları, yayınlarına devam etmelerine engel olmuştur. Bu dönemde basın hayatı adına saray güdümlü birkaç yayın organı kalmıştır95.

91

Đnuğur, a.g.e. , s.257.

92 Topuz, a.g.e. , s.53.

93 Mithat Paşa, daha sonra 6 Mayıs 1884’te boğdurulmuştur. Bknz. Đnuğur, a.g.e. , s.259. 94 Đnuğur, a.g.e. , s.259.

95

Referanslar

Benzer Belgeler

Burıuııla b c r a be r , küçük veya orta büyüklükteki işletmelerde merkezcil yönetimin daha başarılı olabilece~i, bunu karşılık hızlı değişen çevresel koşullar

lamalar düzeyinde istatistiksel düzenlilikler gösterir, istatistik, bir ekonomik birimin pazar içerisindeki yaşantısını düzenlemesinde olduğu gibi, daha büyük ölçekte,

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

Bildirimizde KarS Merkez'dc 2005 2006 eğitim öhetin yılında ilköğretim ?.sınıl'ta okutulıın Türk çe ders kitapltırında bu]unalt metinlerc yönelik olarak

Tehlikeli Madde Kavramı ve Sınıflandırmalar; Hiçbir Şekilde Hava Yoluyla Taşınamayacak Tehlikeli Maddeler; Birimler ve Kullanılan Dokümanlar; Tehlikeli Maddelerin

;; 'd;;;;;;İİ İ; v-İöl,ıleRİoına üniverslte hesabına yatırııdığ|na daır belge, (2) Formlar YTÖMER Müdürlüğünden veya internet sayfas|ndan temin edilir, (3)

111 te~kil eclecek olan bu eser, Orlin Sabev rarafmclan ha- ztrlanrlll;itlr. l3urada, Mi.iteferrika ile ilgili ola rak ilk clefa clile ge- tirilmekte alan ~ok onemli

Malı mesleki ve ticari amaçlı olarak kullanan Tacirler(müşteri) için ise garanti süresi firmamızca belirlenmekte olup 1 yıldır. 2) Malın bütün parçaları