• Sonuç bulunamadı

2.1. MATBUAT-I ECNEBĐYE MÜDÜRĐYETĐ’NĐN KURULUŞU

2.1.2. Basınla Đlgili Kuruluşlar

2.1.2.5. Sansür Heyeti

II. Abdülhamit, kendi devrinde kurduğu teşkilatı şahsî menfaatlerini koruyan bir kurum, bir sansür heyeti haline getirmiştir. Oluşturduğu kurumlardaki görevliler kendi geleceklerinin korkusundan olsa gerek hemen hemen her şeyi sansür etmiş ve sürekli olarak kapatma cezaları vermiştir.

Sansür Kurulu’nun görevlerini Fatmagül Demirel iki maddede özetlemiştir161: 1. Đstanbul’daki gazetelere ilan yazıları göndermek,

2. Devlet aleyhindeki çalışan gazeteleri geçici olarak veya tamamen kapatmak.

157 Server R. Đskit, Türkiye’de Matbuat Đdareleri ve Politikaları, Başvekâlet Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü

Yay. , Đstanbul, 1943, s.116.

158

Birinci, Ali, “Osmanlı Devleti’nde Matbuat ve Neşriyat Yasakları Tarihi’ne Medhal”, Türkiye Araştırmaları

Literatür Dergisi, C.4, S.7, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi Yay. , Đstanbul, 2006, s.303.

159 Fatmagül Demirel, II. Abdülhamit Dönemi’nde Sansür, Bağlam Yay. , Đstanbul, 2007, s.90. 160 Kudret, a.g.e., s.20.

161

Padişah sadık adamlarından ilk Sansür Heyeti’ni 1295 (1878)’de oluşturmuş ve Matbuat Müdürlüğü’ne bağlamıştır162.

Sansüre ve kapatma cezalarına tepki olarak gazete imtiyaz sahiplerinin kaleme aldığı yazılarında ortak bir nokta dikkati çekmektedir. Gazetelerin imtiyaz sahipleri genel olarak yazılarına başlarken ceza almalarına kadarki süre zarfında devlete ne kadar faydalı yayınlar yaptıklarını uzun uzadıya anlattıktan sonra verilen ceza suça nispetle ister ağır olsun, ister hafif kalsın; ister kısa süreli ve isterse uzun süreli olsun aslında hak etmedikleri bir ceza olduğunu ileri sürme yoluna gitmişlerdir. Yazılarında her daim lehte bir kalem kullandıklarını defalarca tekrar etme gereği duyan imtiyaz sahipleri yazılarını nihayete erdirirken ise genellikle mevcut cezayı kaldırtma teşebbüslerinde bulunmuşlardır.

Sansüre tepkiler konusuna en iyi örneklerden birisi Levant Herald Gazetesi sahibi

Whittaker’in 24 Temmuz 1890 tarihinde Hâriciye Nezâreti’ne hitaben kaleme aldığı

yazıdır163. Whittaker, gazetesine verilen sürekli kapatma cezasına tepki olarak yazdığı yazıda, yukarıda bahsettiğimiz gibi başlangıç olarak ceza alana kadar sürekli olarak Osmanlı Devleti lehinde faaliyette bulunduğunu, özellikle 93 Harbi sırasında devlete her taraftan saldırılarda bulunulduğunu, buna karşın kendisinin lehte yayınlara devam ettiğini belirtmiştir. Bu olumlu faaliyetlerine karşın herhangi bir mükâfat göremediği gibi aksine tahsisatının kesildiği ve gazetesinin kapatıldığını söylemiştir. Bu dönemde gazetesinin varlığını ancak Çanakkale’deki çiftliğini satarak devam ettirdiğini ve gazetesinin kapatılmasından dolayı zararının 22.000 lirayı bulduğunu belirten Whittaker, bu zor durumdan kurtulmak için devletten kendisine yardım yapılmasını talep etmiştir. Bu talebini etkili kılmak isterken de son derece ilginç bir yol izlemiştir. Şöyle ki Whittaker tabiri caizse işini şansa bırakmamak için tehdit silahını da kullanmış şayet kendisine para yardımında bulunulmazsa 35 yıldır topladığı bilgileri başka ülkelerde yayınlama yoluna gideceğini belirtmiştir. Bu durum oldukça düşündürücüdür. Yazısındaki kendi sözleriyle çelişen bu tavır aslında Whittaker’in asıl derdinin devlet lehinde faaliyette bulunmak değil şahsî menfaatleri peşinde koşmak olduğunun ispatıdır.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin işleyiş tazına Makedonya bölgesinde Müslümanlar aleyhinde meydana gelen yalan haberlerin düzeltilmesi ve bir dosya düzenlenmesi örnek olarak verilebilir. 1302 tarihli bie belgeden anlaşıldığına göre söz konusu

162 Đskit, Türkiye’de Matbuat Rejimleri… , s.63. 163

bölgede Müslümanlar aleyhine yapılan yalan haberlerin düzeltilmesi için önce bir kişi görevlendirilmiş, daha sonra bunun yeterli olmadığı görülerek bir Yazı Heyeti oluşturulma yoluna gidilmiş hatta ilaveten birkaç mütercim ve muharrir de dâhil edilme gereği duyulmuştur. Bu heyetin çalışmaları ile hazırlanan tekzîb ve reddiyelerden oluşan bir dosya düzenlenerek Sadâret’e gönderilmiş, burada gerekli incelemeler ve düzeltmelerden geçirilmiştir. Daha sonra bu tekzîb ve reddiyeler olayın geçtiği Makedonya bölgesindeki Selanik Vilayeti’ne gönderilen bir emirle yayınlatılmıştır164.

Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin, bazı önemli konularda farklı tarzda işleyiş gösterdiği de olmuştur. Zararlı ve yalan haberlerin gereği gibi muamele görmediği veya bunu tek kişinin sağlayamadığı durumda bir yazı işleri heyeti oluşturularak müdüriyetin amaçlarına ulaşması sağlanmak istenmiştir. Bu durum müdüriyetin gerekli gördüğü durumlarda çalışanlarını bir heyet gibi örgütlediğini göstermesi bakımından önemlidir165.

Yabancı basının Osmanlı Devleti’nde meydana gelen olayları yanlış yansıtmaları üzerine Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti’nin red, tekzîp gibi faaliyetlerde bulunmasına rağmen yeterli olmadığı görüldüğü dönemlerde vilayet gazetelerinde de mahallî idarecilerce fakat

Gayr-i Resmî yöntemlerle red ve tekzîblerinin gerekliliği üzerinde durulmuştur166.

Osmanlı Devleti’nde Basın Hayatı’nın başlamasından sonra, basının belli bir düzen ve denetim altında varlığını sürdürmesi adına herhangi bir mekânizmaya gerek duyulmamıştır. Basın’ın gücünün farkına varılmaması ve belli bir sistematik dâhilinde oluşup yerleşmiş bir ‘Basın Hayatı’nın bulunmaması bu duruma, tabiri caizse tedbirsizliğe sebep gösterilebilir. Fakat Tanzimat Dönemi’nin sonlarına doğru artık gerek padişah ve gerekse diğer idareciler basının ne kadar önemli bir araç olduğunu fark etmiş olacaklar ki kurusal bir yapı ile, sistemli bir şekilde basının takibinin en azından belli kurallara göre düzenlenmesi gerektiği sonucuna varmışlardır.

II. Abdülhamit, tahta çıktıktan sonra Kanûn-ı Esâsî’yi yürürlüğe koymuş ve Meşrutiyet’i ilan etmiştir. Meşrutiyet’in ilanıyla tüm Osmanlı tebaasının yönetimine ortak olması sayesinde içişlerine müdahalelerin sona ereceği, devletin içte ve dışta uzun süredir

164 BOA, Đ. DH. , nr. 950/75188. 165 BOA, Aynı Belge.

166

karşı karşıya kaldığı sorunların çözüleceğini düşünmüşse de işler pek de beklenildiği kadar yolunda gitmemiştir. Yeni padişahın karşı karşıya kaldığı en önemli mesele 93 Harbi olarak yansımaları ve gerekse bu döneme rastlayan diğer dış gelişmelerin olumsuz neticelenmesinin Avrupa’da Osmanlı Devleti aleyhinde çeşitli neşriyata neden olması artık dış basının takibinin de daha kurumsal bir yapıyla sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymuştur167.

II. Abdülhamit’in yabancı basın ile doğrudan ilişkiye girmesi 93 Harbi’nin sürdüğü sıralarda olmuştur. Padişah, Rusya’ya karşı Avrupa’nın desteğine ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyaç dolayısıyla bir şekilde Avrupa Basını ile temasa geçmeye çalışmış ve donanmanın başındaki Hobart Paşa vasıtasıyla da Times’da mektuplar yayınlatarak Đngiliz Kamuoyu’nu etkileyip, desteğini kazanmaya çalışmıştır168. Hobart Paşa, 1867’de Osmanlıların hizmetine girmiş ve Bahriye Livası rütbesiyle donanma komutanlığına getirilmiştir. Girit Ayaklanması’nı bastırmakla görevlendirilmiş169 ve Paşa unvanı verilmiştir. Hobart Paşa, 1886’da vefat etmiştir170. Hayatını kaybettiğinde Cenova’da bulunan Hobart Paşa, daha sonra Haydarpaşa’daki Đngiliz Mezarlığı’na defnedilmek üzere bir vapurla Đstanbul’a getirilmiştir171.

Meşrutiyet’in ilanına kadar geçen süre içerisinde devlet, içeride yeni yeni canlanmaya başlayan basın hayatıyla ilgili düzenlemeler yapma gereği duymuşsa da bu döneme kadar, dış basın konusu yeterince dikkate alınmamıştır. Basının Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkması ve gelişmesi, Avrupa’dan yaklaşık iki yüzyıl sonra başlamış ve Avrupa’dakinin aksine tavandan tabana doğru olmuştur. Bu durumun doğal bir neticesi olarak da Avrupa’daki basın yayın faaliyetleri, sürekli olarak Osmanlı Basını’nın odak noktası olagelmiştir. Buna bağlı olarak da dış basının takibini sağlayacak bir kuruma ihtiyaç hâsıl olmuştur. Bunun yanında Avrupa’da gerek lehte ve gerek aleyhte olsun Osmanlı Devleti ile ilgili her türlü haber, makale ve benzeri yazıyı takip ihtiyacı da bir kurumun varlığı elzem kılan sebeplerden olmuştur. Özellikle de II. Abdülhamit Dönemi’nin olağanüstü şartları bu kurumun kuruluşunu hızlandırmıştır. Böyle bir kurumun Hâriciye Nezâreti bünyesinde var olması gerektiği konusunda dönemin sadrazamı

167 Zekeriya Kurşun, “II. Abdülhamit Dönemi’nde Batı Basınında Đmaj Düzeltme Çabaları: Matbuat-ı Ecnebiye

Müdüriyeti’nin Kurulması ve Faaliyetleri”, Türk Kültürü Đncelemeleri Dergisi, Sayı: 1, Đstanbul, 2000, s.106- 107. 168 Koloğlu, Avrupa’nın … , s.65. 169 BOA, HR. TO, nr. 451/38. 170 BOA, HR. TO, nr. 96/120. 171 BOA, Đ. DH, nr. 992/78360.

Said Paşa, padişaha bir tezkire172 sunmuştur. Said Paşa’nın, bu kurumun varlığına olan ihtiyacı açıkladığı tezkeresini, önemi dolayısıyla aynen vermeyi uygun buluyoruz173:

“Devletlü Efendim Hazretleri

Matbuat-ı Hâriciye ve Dâhiliye’ye aid işlerin bir idare-i inzibata alınması lazımdır ve irâde-i seniyye-i hazreti padişahî (?) olması ve dâhilî ve haricî evrak-ı havâdisin emrinde (?) ve teftiş vesaire muamelât-ı Dâhiliye Nezaret-i Celîlesinde olan matbuat kalemine (?)ise de vâkıaya göre kalem-i mezkûrun hal’i (?) ve heyeti bu işlerin celîlesine matlub vecihle birinci derecede (?) memâlik-i ecnebiyeden gelen gazetelere ve emsâli evrâk-ı mevkûtede mevâd ve mebâhis-i muzıranınmuayene ve mütalaasiyle o gibi evrakın îcabına göre memalik-i mahrûsaya men-i duhulleri veyahut sefaret-i seniyyelere yazılıp vesâit-i münasibe ile red ve tekzîbi ve eğer bunlar Đstanbul’daki muhabirler tarafından yazılmış havâdis ve mâlumata mübtenî ise diğer tezkire-i acizanede beyân olunan sûrette vesâire lazım gelecek yolda muhabirler haklarında muamelât-ı terhîbiye ittihâzı için tedâbir-i mukteziyenin derhal makâm-ı nezâret-i celîle-i hâriciyeye bildirilmiş maddeleri olduğundan Dâhiliye Nezâreti’nde bulunan matbuat kalemi kemâken Nezâret-i (?) merbud ve kanun-ı mevzuu mûcibince dâhil-i memlekette çıkan evrâk-ı havadisin idaresine (?) olmak üzere Hâriciye Nezâreti Celilesi’nde (?) müsteşarı(?) atûfetlü Artin Efendi Hazretleri’nin taht Nezâreti mahsûsasında(?) Matbuat-ı Hâriciye Kalemi nâmıyla kalem te’sis olunarak bâlâda izah olunduğu üzere ecnebî gazetelerince icab eden muamelât-ı mukteziyenin ve Đstanbul’da Memâlik-i Ecnebiye’ye çekilecek olan ve Memâlik-i Ecnebiye’den buraya gelen umûm havâdis telgraflarının mütalaasıyla içlerinde politikaya dair olup neşrinde sû-i te’siri melhûz bulunanların tevkîf ibtali ve mehâzirden salim olanların geçirilmesine ruhsat î’tâsı hususlarının oradan idaresi ve bir de Matbuat-ı Dâhiliye ve Hâriciye’nin hüsn-i teftîşi ve hükûmetçe aranılan Nezâret ve takayyudât-ı muzırranın ifâsı işbu kalemlerde bulunacak me’murîn ve kâtibden derece-i kifâyede maaş î’tâsına mevkûf olacağından Matbuat-ı Hâriciye Kalemi’ne şehrî (?) 10 000 Kuruş tahsis ve Dâhiliye ve Hâriciye ve Mâliye Nezâret-i Celîleleri ile Telgraf Nezâreti’ne bu bâbda icrâ-yı telgraf kalemi hususlarında(?) Đdâre-i Seniyye-yi Cenâb-ı Pâdişâhiye ne vecihle…”

172 Tezkire, padişaha arzı gereken konular için yazılan ve ilk defa Tahmiscioğlu Đsyanı sırasında Cemâzi’ül-Evvel

1248’de (Ekim 1832) yazılan arz yazısıdır ki Arz Tezkiresi veya Tezkire-i Mâruza denilmektedir. Bknz. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin ..., s.246.

173

Said Paşa’nın tezkiresinden anlaşıldığına göre oluşturulmasını önerdiği kurumun görevlerinden ilki yabancı devletlerden gelen gazeteler ve benzeri süreli yayınlarda görülen haber ve yazıların tetkikleri ile zararlı olduğuna kanaat getirilen her türlü evrakın Osmanlı Devleti’ne girişlerini yasaklamak veya sefaretlere yazılar göndererek uygun araçlarla red ve tekzip ettirilmesini sağlamaktır. Bununla da yetinilmeyerek eğer bu haberler Đstanbul’da yaşayan muhabirler hakkında gereken korkutma önlemlerinin de Hâriciye Nezâreti bünyesinde alınması için derhal bu makama bildirilmesi gereğine işaret edilmiştir. Paşa, oluşturulmasını istediği kaleme, bu haberlerin içerikleri konusunda da bazı görevler yüklenmiştir. Şayet gelen haberlerin içerikleri politika ile alakalı ise ve bu haberlerin, Osmanlı Devleti için kötü bir etki bırakma ihtimalleri olur ise bunların da alıkonulması, iptal edilmesi ve kaynaklarının sağlam olanlarının geçirilmesine müsaade ruhsatı verilmesi konularının bu müdüriyetten idare edilmesini teklif etmiştir. Tezkireden de anlaşılacağı gibi Said Paşa’ya göre ihtiyaç duyulan bu kalemin görevi sadece zararlı yayınların ülke dâhiline girişini bir şekilde engellemekten ibaret olmayacaktır. Bu kalemin, yabancı muhabirlerin denetlenmesi konusunda da çok önemli bir hizmet vereceği de ümit edilmektedir. Demek ki söz konusu dönemde yabancı muhabirlerin denetlenmesi hususunda bir ihtiyaç hasıl olmuştur. Hatta bu yabancı muhabirler bizzat Osmanlı Devleti dâhilinde, Đstanbul’da yaşayan muhabirlerdir. Nitekim daha sonra Đstanbul’da yaşamakta olan yabancı muhabirlerin isimlerinin kayıt altına alınmış olduğunu başka bir belgeden öğrenmekteyiz174.

09.C.1311 (18.12.1893)’den itibaren Dâhiliye Nezâreti’ne bağlı olarak faaliyette bulunan Matbuat-ı Ecnebiye Müdüriyeti, 21.L.1316 (04.03.1899) tarihinden itibaren ise yeniden Hariciye Nezâreti’ne nakledilerek bu nezâret bünyesinde çalışmalarını sürdürmüştür175.