WATER SELLERS AND
VENDORS OF OLD TIMES
SJK
K A L A R
SEBİLCİLER
S U C U L A R
Onlar bir zamanlar suyun sihrini insanlara taşırlardı... Bazen testilerle, bazen
tulumlarla ya da at sırtında... Eski İstanbul'un bütün sokaklarında.
They used to ca n y life-giving water to the people o f old Istanbul. In jars or skins, by
foot or on horseback they could be seen in every district.
D e rn sch w am , 1553 tarih li n o tla rın d a su c u la rı şöyle tanımlıyor: "Gerek İstanbul'da gerek se başka y erd e kırba denilen deri su tulumlarıyla dolaşan görevliler var. Bunlar ş e h ird e , ş u ra d a b u rad a d o laşırla r, h a tta p a şala rın e v le rin e , saraya k a d a r da girerler. Susuz o lan lara su dağıtırlar. Yanlarında bir kap veya bakır bir tas bulunur... Bazıları maaş alır, bazıları ise bu işi Allah rızası için yapar". Yüzyıllar boyunca İstanbul'a gelen yabancı seyyahların sa kalara ve sebilcilere gösterdiği ilgiye şaşmamak gerekir. Bu yaygın ilginin nedeni söz ko nusu m eslek to p lu lu ğ u n u n kent yaşamı içindeki önemin den kaynaklanıyor.
Sakalar ve sebilciler İstanbul için bir gereklilikti. Çünkü kentin birçok çeşmesi olması na rağmen evler çeşmelerden uzaktı ve evden çıkıp çeşme başına gidemeyen İstanbullu
The interest foreign travellers to Istanbul have shown in the "saka" (water sellers) a n d "se- bilci" (water vendors) is not surprising. This widespread interest arises from the impor tance o f this professional gro up in the life o f the city. The "saka" a n d "sebilci" were a necessity fo r Istanbul, fo r des pite the existence o f many fo u n ta in s these were a t a distance and there was a ne ed fo r a service sector to carry water to the doorsteps o f Istan bul women, who could not le ave the house a n d go to the fo un tain . This need was met by the "Guild o f Sakas" a n d from the 15th century to the end o f the 19th century it was water-sellers registered with this guild who carried Istan bul's water to the houses o f the city.
According to Evliya Çelebi in the mid-17th century the "sa ka" who carried water fro m
B y M A R IA N N A Y E R A S IM O S
Testi ile su taşıyan saka. B. Tatikyan. Renkli taş baskı, I860.
A water-seller carrying water in a jug. B. Tatikyan. Coloured lithograph, 1860.
Sakalar loncasının son temsilcilerinden... E. Rietschel. Suluboya, 1870.
One o f the last representatives of the Guild o f Water-sellers. E.Rietschel. Watercolour, 1870.
95
suyunu evlere, bu loncaya ka yıtlı sakalar taşıdı.
Evliya Çelebi1 nin verdiği bilgi ye göre, 17'inci yüzyıl ortala rında "İstanbul'un 9999 çeş mesinden birinden" evlere su taşıyan sakalar iki gruba ayrı lırlarmış. Birinci grup, sayıları
1400'ü b ulan "atlı sakalar", ikinci grup ise sayıları 8000'i bulan "yaya" ya da "arka saka larıydı.
Her mahallenin loncaya kayıt lı belli sayıda sakası vardı ve her saka kırbasını ancak belli bir sebilden doldurabilirdi. İzin belgesi (gedik) olmadıkça hiç kimse bir sebilden su alıp satamazdı, bazı sebillerden ise ticari am açla su alm ak tümüyle yasaktı.
Sakaların su taşıdıkları kırba lar köseleden yapılırdı. Kösele altı dört köşe bir tahtanın üze rine demir çemberle tutturu- lurdu ve gittikçe daralarak ağız kısmına doğru yükselirdi. Boyu bir m etre kad ar olan kırbanın içine su do ld u ru l d u k ta n so n ra ağzı ikiye bükülür ve meşinle bağlanır dı.
Kırbama omuza
asılmasi İçin ağzından dibe kadar inen kösele bir askısı vardı. Bir kır ba yaklaşık 45 litre su alırdı. 16'ıncı yüzyılda bir kırbanın fiyatı 1 akçeydi (Aynı yüzyılda bir ekmek yarım akçe, 1 ta vuk 6 akçeydi, bir yeniçeri de günde 6-8 akçe alırdı).19'uncu yüzyılın ikinci yarı sında ise taşınan mesafeye göre kırbanın fiyatı 8 ile 10 p ara a ra sın d a d e ğ işiy o rd u (Aynı dönem de köprü geçiş ücreti yüklü hamallara 10 pa ra, yum urtanın tanesi de 14 paraydı). Sebilcilerin kırbaları sak aların kin d en biraz daha küçüktü ve ağızlarında pirinç bir musluk bulunurdu.
A water-seller with his water bags. Van Mour. Hand tinted copper etching,
1714.
Tulumlu saka.Van Mour. Elle renklendirilmiş bakır baskı, 1714.
Tulumlu "arka sakası" . Manzoni. Bakır baskı, 1813.
A rear w ater-seller w ith sk in bag,
Manzoni. Copper etching, 1813■
saka".
Every district h a d a certain num ber o f "saka" registered with the guild a n d the "kırba" (w ater-skin) o f each "saka" could only be filled at a speci fie d fountain. Without posses sion o f written permission no one c o u ld sell w a ter ta ken from a fo u ntain a nd from so me fo u n ta in s it was comple tely fo rb id d en to take water fo r commercial purposes.
The "kırba" in which the "sa ka" carried the w ater were made from stout leather. The leather was attached at the base to a square board by an iro n hoop a n d n a rro w e d progressively towards the lip o f
the "kırba". A fter fillin g the "kırba", which was about one metre in length, the lip would be folded over in two a n d tied with a piece o f leather. The "kırba" had a shoulder strap o f thick leather attached to its lip and its base. A "kırba" held approximately 45 litres o f wa ter. In the 16th century a "kır ba" o f water cost one akche (In the same century a loa f o f bread cost h a lf an akche, a ch icken cost 6 a kc h e a n d a janissary received 6-8 akche a day). In the second h alf o f the 19th cen tu ry the price o f a "kırba" would vary between 8 and 10 para according to the distance it was carried (In the sam e period the fee fo r porters carrying loads across the brid ge was 10 para a nd one egg cost 14 para).
The "kırba" o f the "sebilci" we re a little smaller than those o f the "saka" a n d there was a brass tap at the lip. The kırba which were hung on either si de o f horses a n d mules were bigger a n d h a d lids. In the
Atlı sebilci. Van Mour. Elle renklendirilmiş bakır baskı, 1714.
Mounted water-vendor. Van Mour. Hand tinted copper ething, 1714.
97
ağzı büzülm üş sığır derisin den yapılmış tulumlarla su ta şırlardı.
Sakaların kılık kıyafetleri za man içinde çok değiştiyse de yazma bağlı fesi, kısa şalvarı ve elbiseleri sudan koruyan şahtiyandan kolsuz uzun yele ği son temsilcileri bile giymiş tir. Sebilciler genellikle yalın ayak, başlarında üzerine ağ- b a n i sarık sarılm ış b eyaz külah, sırtlarında aynı kolsuz deri yelek ve ellerinde pirinç tasla dolaşırlardı.
Sebilcilerin çoğu dervişti veya bir dini vakıf adına ya da ken dileri hayır işlemek istedikleri için yoldan gelip geçenlere ve yazın çalışanlara su dağıtırlar dı.
İstanbul'un suyu sebil olmak tan çıkınca, sokaklarda sebil cilerin yerini seyyar sucular aldı. Sermet Muhtar Ulus, su cuları şöyle anlatır: "Elde ko caman bir testi, belde bir peş- tem al, p eştem alın ü stü n d e bardakları yerleştirm ek için tenekeden içi bölmeli bir ku tu. Ö bür elde iki kalın bar dak, bardakları birbirine vu rup şakırdatarak bağırırlardı: Aşlamaa... Haniye buz gibi sudan içen?..
20'inci yüzyılın başında Kırkç- eşme, Halkalı, Taksim suları nın bardağı 5 paraya, Kayış- dağı, Çamlıca, Taşdelen, Kara kulak ve G öztepe sularının bardağı ise 10 paraya satılırdı. 19'uncu yüzyılın sonlarından itibaren esnaf loncalarının kal dırılmasıyla sakalar meslekle rini bağımsız sürdürdüler. Bir süre sonra kırbaların yerini gaz tenekeleri aldı, sonra da macanalar çıktı, çok sonra da plastik pet şişeleri...
Bu metin ve görsel malzeme, ISKt'nin Aralık, 1990 tarihin de 1000 adet bastırdığı "Eski İstanbul'da Sakalar, Sebilciler, Sucular" adlı albümden oluş
turulmuştur. •
A dervish with water-skin. Unsigned watercolour, 1865.
Kırbalı derviş. Anonim suluboya, 1865.
Kırbalı saka. T. Garin. Renkli taş baskı, I860.
A water-seller with water-skin. T. Garin Coloured lithograph, 1860.
made o f cowhide.
It may be true that with time the dress o f the "saka" chan ged considerably, b ut even their last representatives wore the f e z bound with a printed cloth, short baggy trousers (shalvar) and the long sleeve less waistcoat o f leather to pro tect their clothes from the wa ter.
The "sebilci" went around ba refoot, h a d a white conical hat wound round with a whi te cloth, the sam e sleeveless waistcoat a nd carried a brass dish. Most o f the "sebilci" were dervishes and would hand out ivater to passers-by or, in the summer, to workers because they wanted, either fo r a reli gious foundation or fo r them selves, to do charitable work..
When the w ater o f Istanbul slopped being so plentiful tra velling water-vendors took, the place o f the "sebilci". Sermet Muhtar Alus describes the "su cu" (water-vendors) thus: "In one hand a huge water conta iner, a t his waist an apron a nd over this a compartmen- ted tin box to house the glas ses. In the o ther h a n d two thick glasses which they would bang together making a jin g ling noise shouting: Where are the drinkers o f m y ice cold water?"
At the beginning o f the 20th century a glass o f water from Kırkçeşme, Halkalı or Taksim cost 5 para, while water from Kayışdağı, Çamlıca, Taşdelen, K a ra k u la k or G öztepe was sold fo r 10 para.
With the disbanding o f arti san guilds towards the end o f the 19th cen tu ry the "saka" continued their profession in dependently.
Shortly after this the water skin was replaced by the petrol can then came the demijohn, a n d m uch later the p la stic