• Sonuç bulunamadı

Alem dağından mektup!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Alem dağından mektup!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONUŞMA:

r r - ■ Î J İ & C

Âlem dağından mektup!

î azan: Münir Süleyman Çapanoğlu

A

Gi r ağır yükselen güneş­ le beraber Çatıılıeayı geçtik, Alemdağ yoluna girdik. Şimdi, otomobilimizin te kerlekleri altında toprak ve as­ falt kayleı bir hırıltı oluyor, ye şil ve şebnemlerle titreyen dağ­ ların kovuklarında ineklerin, kuzuların, keçilerin ve filozof eşeklerin irili ufaklı çıngırakla­ rı garip akisler yapıyor. Bu sesler içinde ürperen yalçın in­ zivada bazen bir kadın sesi, ba zeıı bir çocuk sesi serin ve ko­ kulu havayı fiskeliyor.

Otomobil, bazı yerlerde sürat­ le, bazı yerlerde ağır gidiyor. Yolda kömür, ot, odun taşıyan öküz arabalariyle, talikalara, müşteri taşıyan otobüslere, kap tı kaçtılaıa, hususi otomobillere, jiplere rastlıyoruz. Arada bi­ sikletli ve motosikletli gençler, çocuklar ve yaşlılar, şaselere o- surmuş genç kızlar ve kadınlar kafilesi, asfalt yolun üzerinde bir zincir gibi uzanıyor.

Önümüzde giden bir arabanın dingili kırıldığı için, içindekiler inmiş, yol kenarında, geçen oto­ büslerden. otomobillerden imdat bekliyorlardı. Yer yok ki, alın­ sınlar.' Her taşıt vasıtası tık­ lım tıklım!

Pencereden bakıyorum, araba larla giden ve dingili kırılan ta­ likadaki kadınlar, sıcaktan ve usançtan yere inmiş, yürüyor - lar. Fakat bu yollarda yüksek topuklu iskarpinlerle yürümek ı;e mümkün! Bir kaçı iskarpin­ lerini, camiden çıkıyormuş gibi parmaklarına geçirmiş, tozlu yolda çorapla ve yalın ayak yürüyorlar.

Bu da asrı bir idman galiba!

-k

Nihayet geldik. Hemen oto- n ıob^ en atladım. Şöyle etrafı­ ma bir baktım. O ııe, hususî taksi bolluğu! Ben, elli diyeyim, siz yüz! Hususî taksileri olan­ lar, yaz mevsiminde, sayfiyeye gitmiyorlar. Taksilerine atladı­ lar mı, soluğu İstanbulin güzel yerlerinde alıyorlar. Mehtabın, ormanın, kıtın, deniz kenarının zevkini çıkarıyorlar.

Güzel şey doğtusu. Bütün bir mevsim, bir sayfiye yerine I ağlı kalmak, bincirce lira kira vermektense, Vıergüıı, otomobile, yiyecek, içecek şeyleri doldurup, küçük sandalyeleri ve kilimleri de yerleştirip İstanbulini güzel bir köşesine gitmek muhakkak ki daha ’ iyidir; daha cazibeli, daha faydalı bir gezinti olur b u !

Bizden evvel gelenler kır kah­ vesinde, ormanın arasında ken­ dilerine birer yer seçmişler, kö­ şelerde yemek sepetlerini açan, sardalya ayıklayan kafileler var eh. Yalnız, bunların içinde, bir köşecikte kazdığı kuyuda ateş yapmış, ince bir meşe dalma ge (irdiği kuzuyu boylv. b e n ıa ateşin üstüne uzatıp kızartan - lavta tandır kebabı yapanlar yoktu.

Yemek sepetlerinde de, kır sefalarının demir baş yemekle­ rinden olan ne yaprak dolma­ sı, ne irmik helvası ve ne de su böreği vardı. Yenilen şeyler pey nir, yumurta, hıyar, salam, ka­ vun, karpuz, gibi alâminiit şey­ lerdi. Söğüş, sofralarda nadir görülüyordu.

Halbuki eski devirlerde, be - nim çocukluğumda ve gençliğim de Alemdağına böyle mi, bu ye nıeklerle mi gelinirdi?

Alemdağına (teferıü c)e git - meğe karar verenler, daha bir hafta evvelinden hazırlıklara başlarlardı, irmik helvaları ya­ pılır, dolmalar sarılır, yufka - lar açılır, tepsi tepsi börekler fırına verilirdi.

Evvelden peylenen öküz ara­ balarına halılar, yataklar, yor­ ganlar, tencereler yerleştirilir,

şiltelerle düzeltilen ikinci araba yâ da çoluk çocuk biner ve ara­ ba vapuıiyle Üskiidara geçile­ rek Alemdağnıııı yolunu tutar­ lardı. oraya günü birliğine gi­ dilmez, kafile orada günlerce kalır, neşeli saatler yaşayıp eğ­ lenildi. Ve bu geziler, muhak -

kak mehtaba rastlatılırdı. Zevke düşkün, keyif ehli İs­ tanbullularla kibar ve zengin sınıf da ayni tertip üzere Alem dağının yolunu tutarlardı. Fa­ kat bunların yanında çoluk ço­ cuk bulunmazdı.

Yola çıkarken Yemiş iskele - sinden damacanalarla sakız mas tikası - nede güzel kokusu vardı kâfirin! - kayık düzü alırlar, mezeler düzerler, haftalarca evvel peyledikleri zurnacı Arap Mehmedi, Selâmsızdaki e- viııden alarak (seferi gurbete) düşerlerdi .

Rahmetli babam Alemdağım çok severdi. Her yıl muhakkak bir iki mehtapta giderdi. Ço­ cukluğumda Beyazıttaki konak­ tan giderdik. Bu gidiş bir aile gezintisi idi. Fakat, asıl onun saz ve söz elvli dostlariyle bir gidişi vardı ki bu seyranlar baş lıa bir âler-idi. Kartalda, Kadı- köyüııde, Üsküdarda oturduğu muz yıllarda gece yarısında yo­ la çıkar, öküz arabalariyle A- lemdağının yolunu tutarak .

Çamhcayı aştıktan sonra kafi leye başka bir neşe gelir, saba hin güzelliği içinde şakrak ve kıvrak nameler kulaklarımızda tatlı ihtizazlar uyandırırdı. Yol devam ettiği müddetçe musiki­ mizin beş altı müebbed sazını ve sesim ¿liderdik. Meşhur o- kuyucu Nedim beyin o eşsiz se- sile okuduğu gazeller, gözlerimi zin önünde renkli bir aşk ve neşe dünyası yaratır, kemence■ çi Vasilin taksimleri, Türk mu sikisiuin şiir d !u ahengini ku­ laklarımızda yaşatırdı. İYd W evresin mızraklarında musıa - nıizin şehsuvarane zafer narala rını andıran kasırga âbenkieri • ni duyardık.

Alemdağı misafirliği 15-20 gün sürer, yemyeşil ve sülün gi bi göğe doğru dal salan ağaçla rın arasında bülbüllerin, ağus­ tos böceklerinin tatlı seslerini dinler, yer, içer, neşelenil', uyur ve uyurduk.

İçki, yemek, öteberi bittikçe, civardaki paşa köyünün meşhur bakkalı Panayota haber gönde­ rilir, binliklerle rakı, okkalar­ la meyve ve yiyecek şeyler ge­ lirdi. Bazen Pauayotun da bu âlemlere katıldığı olurdu. O, zevk ehli, saz meraklısı, güzel sese âşık bir (kefere) idi.

Bilmem şimdi o Paşa köyü ve o köyün meşhur Panayotuııa benzeyen bir bakkalı var mı ?

• • • • • • Yıllarca evvel, gölgelerinde koştuğum ağaçları tavaf etmek için ormanların arasına daldım. Bilmem ne kadar gittim. Bir - den, elimde olmadan bir ağacın dibinde durdum. Bu ağacı tanır gibi oldum. Yoksa bana mı öy­ le geldi? Dikkat ettim, bu ihti­ yar ve sevimli ağacın dibinde kahve pişirdiğimiz yerin hatı - rası lıâlâ silinmemiş gibi!

işte görüyorum: Beyaz baş örtülü anacığımın güler yüzü, işte babamın kadehini yudumla­ y ıp !...

Gözlerim doldu. Rü perde pek acıklı» kapatalım 1

Yalnız maziden bunlar vaı ; başka her şey Sili'nmiş. Ne öyle köşelerde kuzu çevirenler, ne saz çalan, şarkı söyfiyen insan­ lar var. Bunlara mukabil, gra­ mofonların, otomobillerdeki rad

yoların kıvrak nameleri arasın da dans etmek için değil, uzak­ tan çekilen hasretin ateşini sön dürmek için bir birlerine sarılan çiftlerin dansları kaim olmuş.

Her tarafta bir yarık name, rumbanın bayağı güfteleri, her köşede kötü bir beste:

Tiridine, tiridine bandım,

IMara vu sandın, para vidim aldım!

Ve nihayet cıyak, ciyak bağı ran meşhur( ! ) bir y ıld ız(l) ıu sabahiden bir gazeli:

Neredesin ey afeti can, uzat dudaklarım, Sen benim ruhu revanim, tem

de emilmem benrdm!

Zevklerimizin, yıllar arasın - daki merhale ve tahavvüllerini gösteren ne güzel ölçüler değil mi?

Bütün bunlar, bu gramofon ve radyo sesleri, plâk gazelleri j ruhumda, geçmiş günlerin zev- [ kini canlaıtduamadı, bilâkis öl- ! dürdü .

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

kurulanmaması, ıslak zemin ile ilgili uyarıcı bir levhanın bulunmaması, terliklerin tabanlarının kaygan olması gibi nedenler kayarak düşmeye neden olmaktadır... •

• Sıcak kulpları çıplak elle değil uygun koruyucu malzeme ile tutmak. • Kolay tutaşacak ekipmanları ocağın uzağında

Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması

Ancak, yiyecek ve içecek hizmetlerini diğer bazı hizmetlerden farklı kılan özelliklerini belirlemek için izlenebilecek bir yol, hizmet pazarlaması literatürünün hizmetleri

• Örgütleme (Organizasyon): Yiyecek içecek işletmelerinde yapılacak işlerin bölüm ve gruplar halinde toplanması, iş görenlerin seçimi, görev, yetki ve

İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alarak reçetesine uygun şekilde istenilen lezzet, kıvam ve görünümde Türk mutfağına özgü komposto ve hoşafların

: YOGURTLU KOFTE, ISLAMA KOFTE, PIDELI KOFTE, SOSLU KOFTE, KADINBUDU KOFTE, DALYAN KOFTE, HASANPASA KÖFTE, BOLU KOFTESI, TEPSI KOFTESI VB.) YIYECEGI OLUSTURAN TUM MALZEMELER, ASCI

İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alarak reçeteye uygun olarak hazırlanan hamurdan istenilen pişkinlik, renk, tat ve.. görünümde basit kurabiyeler