• Sonuç bulunamadı

Öğüt (tahlilî fihrist-inceleme-metin)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Öğüt (tahlilî fihrist-inceleme-metin)"

Copied!
293
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI

ÖĞÜT

(Tahlilî Fihrist – İnceleme – Metin)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN Doç. Dr. Âlim GÜR

HAZIRLAYAN Ömer DEMİR

(2)

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER... İ ÖZET...İİ ABSTRACT ... İİİ ÖN SÖZ... İV KISALTMALAR... X GİRİŞ...11

I. GAZETEYİ TANITMA VE DEĞERLENDİRME...23

I.1.GAZETENİNKURUCUSU ...23

I.2.ÖĞÜT’ÜNYAYINHAYATIVEYAZARKADROSU ...25

I.3.GAZETENİN“NASİHAT”ADINIALMASI...46

I.4.GAZETENİNMİLLİMÜCADELEYÖNÜ...59

I.5.ÖĞÜT’ÜNKAPANMASI...72

II. ÖĞÜT’TEKİ YAZILARIN KÜNYELERİ ...75

-1920YILI ...75

-1921YILI ...100

-1922YILI ...113

-1923YILI ...135

III. ÖĞÜT GAZETESİNDE EDEBÎ SAYILABİLECEK METİNLER ...184

SONUÇ...271

KAYNAKÇA ...275

EKLER...280

(3)
(4)

ÖZET

Süreli yayınlar edebiyat tarihi araştırmalarında her zaman önemli bir yer tutmuştur. Tanzimat döneminde gazete ve dergilerin yayın hayatlarına başlamalarıyla Türk fikir hayatında önemli değişikler ve gelişmeler meydana gelmiştir.

İncelediğimiz Öğüt gazetesi, Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Konya’da çıkmıştır. Gazetede sosyal ve siyasal konulara dair aydınlatıcı yazılar bulunmaktadır. Bu yazıların dökümü verilmek suretiyle, gazete hakkında genel bir fikir edinmek mümkündür.

(5)
(6)

ABSTRACT

Periodicals have always played an important role in researches in the area of literature history. Along with the launch of newspapers and magazines during the period of Tanzimat, very notable changes and developments took place in the Turkish intellectual life.

The Öğüt newspaper we examined was issued in Konya at the early periods of national independence war and the beginning of the new republic of Turkey. There are enlightening articles on social and political issues. By giving the inventory of the articles, a general idea can be obtained about the newspaper.

(7)
(8)

ÖN SÖZ

Gazete, haber alma ve kamuoyu oluşturma gibi önemli işlevleri bulunan yayın organıdır. Gazete ve dergiler bir toplumun siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel aynasıdır. Edebiyat tarihi araştırmalarındaki önemleri de bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Osmanlı- Türk coğrafyasında gazete ve dergilerin rolü Batı dünyasındakinden çok farklıdır. Gazete bizde kendisine yansıyanları gösteren bir aynadan çok, yol gösterici konumundadır. Fikir hareketlerini yönlendiren ve şekillendiren gazetelerin yönetiminde, dönemlerinin önde gelen edebiyatçılarının olduğunu hatırlarsak, yukarıda bahsettiğimiz edebiyat tarihi ve gazete ilişkisinin önemi daha iyi anlaşılır.

Türk gazeteciliğinde önemli bir yere sahip olan ve gazetecilik hayatına yeni bir soluk getiren önemli süreli yayınlardan biri de Öğüt gazetesidir.

(9)

Gazete ve dergilerin edebiyat tarihimizde göz ardı edilmeyecek derecede önemli olmasına rağmen bu kaynaklardan gerektiği gibi yararlanılmamaktadır. Bunda gazete ve dergilerin dil ve edebiyat açısından sistematik bir şekilde incelenmemiş olmasının büyük etkisi vardır. Bizi böyle bir çalışmaya sevk eden de, bu eksikliktir. Çalışmamızda Anadolu ve Türk basın hayatında önemli bir yer edinmiş Öğüt gazetesini dil ve edebiyat açısından değerlendirmeyi amaçladık.

Tezimizin sistemini ise şöyle özetleyebiliriz:

Öğüt gazetesi hem içerik hem de konu başlıkları

bakımından tarihî öneme sahip bir gazetedir. Dört sayfalık bir gazete olmasına rağmen ileride belirteceğimiz sebeplerden dolayı, gazetenin en fazla iki veya üç sayfasına ulaşabildik.

Tezimizde yer alan “Öğüt’teki Yazıların Künyelerii” bölümünde, ulaşabildiğimiz nüshalardaki yazı başlıklarını ve yazıların yer aldığı sayfaları belirttik. Nüshalardaki üç ayrı tarihten miladi tarihi esas aldık.

(10)

Tezimizin birincil amacı, gazetenin bütün yönleriyle incelenmesi, edebiyat ve ilim alanındaki yerinin ve öneminin tespit edilmesidir. İkinci amacımız ise gazetede yer alan edebî yönlü metinlerin Latin harflerine çevrilmesiydi. Bu tür yazıları, “Öğüt Gazetesinde Edebî Sayılabilecek Metinler” başlığı altında verdik.

Çalışmamız “Ön Söz” , “Kısaltmalar”, “Giriş”ten sonra “Gazeteyi Tanıtma ve Değerlendirme”, “Öğüt’teki Yazıların Künyeleri”, “Öğüt Gazetesinden Edebî Sayılabilecek Metinler”, “Sonuç”, “Kaynakça”, “Ekler” ve “Dizin” bölümlerinden oluşmaktadır.

“Gazeteyi Tanıtma ve Değerlendirme” başlığı altında “Gazetenin Kurucusu ve Kadrosu”, “Öğüt’ün Yayın Hayatı”, “Gazetenin “Nasihat” Adını Alması”, “Gazetenin Millî Mücadele Yönü”, “Öğüt’ün Kapanması” adlı alt başlıklar bulunmaktadır.

(11)

Yazıların Künyeleri” gelmektedir. Gazetedeki yazıların

künyesini verirken tekrara düşmemek için aynı başlık altında çıkan yazıları ve siyasi ağırlığı olan yazıları bu bölüme almamaya dikkat ettik. Ayrıca gazetenin ikinci sayfasını bazen tamamen kaplayan reklâmları da buraya almayı uygun görmedik.

Tezimizin esas kısmını oluşturan üçüncü bölümünü de “Öğüt Gazetesinde Edebî Sayılabilecek Metinler” başlığı altında topladık. Gazetenin tarihi bir gazete olması ve içinde edebî yönlü metinlerin yok denecek kadar az olması işimizi zorlaştırdı. Ancak yaptığımız taramalar da elde ettiğimiz makale, şiir, köşe yazısı ve Anadolu’nun genel durumu hakkında yapılan yorumları, eleştirileri çalışmamızın bu kısmına aldık.

“Sonuç” kısmında gazetenin Millî Mücadele dönemindeki önemine ve konumuna kısaca temas ederek kısa bir değerlendirme yaptık.

Bundan sonra “Kaynakça” bölümü gelmektedir. Yararlandığımız kaynakları, “Kitaplar” “Makaleler” ve “Ansiklopedi ve Sözlükler” olarak ayrı ayrı alfabetik

(12)

düzende verdik. İnternetten yararlandığımız kaynaklar çok olmadığından, ayrı bir başlık altında toplamadık.

Son olarak “Ekler” bölümü yer almaktadır. Gazete yazarlarından Abdulgani Ahmed, Sivaslı Ali Kemali gibi şahısların resimlerini bu bölüme ekledik.

Tezimizi hazırlarken karşılaştığımız zorlukları ise şöyle sıralayabiliriz:

Öğüt gazetesini incelerken birçok nüshaya ulaşamadık. Gazetenin 1920–1921–1922–1923 yıllarına ait 96 nüshasını Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Kütüphanesi’nden edindik.

Öğüt gazetesi koleksiyonu Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Hakkı Tarık Us kataloglarında yer almasına rağmen arşivde mevcut değildi.

Ankara’da Milli Kütüphanede nüshaların tamire gönderilmek bahanesiyle bir depoda bekletildiğini öğrendik. Bütün ısrarlarımıza rağmen 1919 yılına ait nüshalarını araştırmalarımıza rağmen belirttiğimiz kütüphanelerin arşivlerinden elde edemedik. Araştırmalarımız sonucu, gazetenin o dönemde

(13)

Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Kütüphanesi’nin başka bir yere taşınması, hâlâ faaliyete geçmemiş olması ve gazete nüshalarının zaman içinde çok yıpranması işimizi zorlaştırdı. Bu şekilde yeterince korunamamış gazetelerin onarımdan geçtikten sonra dijital ortama aktarılacağı yetkililer tarafından ifade edilmiştir. Bu olumsuzluklardan dolayı gazetenin 96 sayısına ulaşma imkânını elde ettik.

Yüksek Lisans tezi olarak hazırladığımız bu çalışmanın her aşamasında her türlü destek ve yardımlarıyla ışık tutan değerli hocamız Doç. Dr. Âlim Gür Bey’e sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

(14)

KISALTMALAR

a.g.e a.g.g.

: :

Adı geçen eser. Adı geçen gazete.

bk. bs. C. : : : Bakınız. Baskı. Cilt. D. : Dergi. S. : Sayı. s. : Sayfa. vb. Yrd.Doç. Dr. : : Ve benzeri.

(15)
(16)

GİRİŞ

Gazeteler Türk edebiyatının gelişmesinde, değişmesinde büyük rol oynamıştır. 19. yüzyılda basın hayatına başlanması ile edebiyatımızdaki değişim ve gelişimin gerçekleşmesi manidardır. İstanbul’da yayınlanan ilk gazete Fransız elçiliğinin kendi basımevinde çıkardığı, Fransızca Bulletin des Nouvelles’dir. Gazetenin amacı 1789 Fransız

İhtilali’nin fikri yapısını anlatmak ve yaymaktı. Bu gazeteyi yine Fransız elçiliğinin çıkardığı Gazete

Française de Constantinople gazetesi takip etti.

(1796)1 Bu iki gazeteyi izleyen çeşitli yabancı dillerde çıkan gazetelerin ardından İstanbul’da Türkçe olarak çıkan ilk gazete ise Takvim-i Vekâyi’dir. (1831) Bu arada Türk basın hayatına pek katkısı olmasa da Mısır’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın çıkardığı yarısı Türkçe, yarısı Arapça Vekâyi-i Mısriye’yi de unutmamak gerekir. (1829) Takvim-i Vekâyi II. Mahmut tarafından halkı devlet işlerinden haberdar

(17)

etmek maksadıyla haftalık olarak çıkarttırılan bir gazeteydi.2 Nesir dilindeki değişimin ilk işaretleri de

Takvim-i Vekâyi ile birlikte görülür. Gazetenin ilk

sayısından itibaren halkın seviyesine uygun bir dil kullanılmıştır. “Dokuz yıl aradan sonra Osmanlı hükümetinden aldığı özel izin ve maddi destekle William Churchill adlı İngiliz, haftalık yarı resmî ve Türkçe olarak Ceride-i Havadis’i (1840) çıkarır. Başlangıçta rağbet görmeyen, yayımını güçlükle sürdürebilen bu gazete, Kırım Savaşı sayesinde canlılık kazanır.”3

“1850’ye gelindiğinde bu iki Türkçe gazete dışında Fransızca, İtalyanca ve çeşitli azınlık dillerinde (Rumca, Ermenice, Yahudice, Farsça vb.) İstanbul’da toplam 16 gazete yayınlanmaktaydı.”4

2

Kenan Akyüz, Modern Türk Edebîyatının Ana Çizgileri

1860-1923, 5. bs. , İstanbul, İnkılap Kitabevi, s.10.

3

Âlim Gür, Ebuzziya Tevfik: Hayatı, Dil, Edebîyat, Basın,

Yayın ve Matbaacılığa Katkıları, Ankara, Kültür Bakanlığı,

1998, s.13. 4

(…) “Basın” madd. , Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 24 c. , İstanbul, Interpress Basın ve Yayıncılık A. Ş. , 1992 , C.

(18)

Dönemin aydınlarının gazeteyi, fikirlerini geniş halk kitlelerine ulaştırmak için bir vasıta olarak görmeleriyle 1860’lı yıllardan itibaren basın hayatımızda büyük bir gelişme görülür. Özel teşebbüsün ortaya çıkması da bu dönemdedir. İlk özel Türk gazetesi olan Tercüman-ı Ahvâl de bu dönemde çıkar.(1860) Agâh Efendi’nin çıkardığı, sonradan Şinasi’nin de katıldığı bu gazete Türk edebiyatında pek çok değişimin öncüsü olmuştur. Şinasi daha sonra 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarır. 1865’te Paris’e kaçarken gazetesini Namık Kemal’e bırakır. Ali Suavi’nin başyazarlığını yaptığı Muhbir (1867) ve Namık Kemal’in ve Ziya Paşa’nın Londra’da çıkardığı

Hürriyet (1868) gazeteleri ile “hürriyet, müsavat,

adalet, idare şekilleri” gibi konular fikir dünyamıza girer.

Bu dönemde birçok dergi ve gazete de hızla yayın hayatına girmeye başladı. Bu dönemdeki belli başlı dergiler: Mehmet Tahir Munif Paşa’nın çıkardığı ilk Türkçe dergi Mecmua-i Fünûn (1862), ilk resmî

(19)

başında bulunduğu ilk askeri dergi Ceride-i Askeriye (1861), Ravzatu’l Maarif (1870), Ceride-i Tıbbiye-i

Askeriye (1871). Dönemin belli başlı gazeteleri ise:

Hasan Fehmi Paşa’nın başında bulunduğu ilk iktisadi gazete Takvim-i Ticaret (1865), Terakki (1868), Utarit (1868), Ahmet Midhat, Ayetullah Bey, Ebuzziya Tevfik, Recaizâde Mahmut Ekrem gibi şahsiyetlerin yazılarının bulunduğu Basiret (1869), Ahmet

Midhat’ın çıkardığı, Namık Kemal’in, Ebuzziya Tevfik’in yazılarıyla katkıda bulunduğu İbret (1872), çocuklara özel ek veren Mümeyyiz (1869), Teodor Kasap’ın çıkardığı ilk mizah gazetesi Diyojen (1870).

Türk basını bu dönemde hazırlık merhalesini tamamlamış, gelişmeye ve atağa kalkmıştır.5 Ahmet Hamdi Tanpınar bu devri şöyle anlatmaktadır:

“Bu devirde gazete hemen hemen tek başına yeniliği idare eder (…) ufak tefek hadiseleri nakletmek suretiyle dünya ile bir münasebet kuran, bazı faydalı bilgiler veren, okumayı zaman geçirme şekillerinden biri yapan bir vasıta olmaktan çıkar. Hakiki

(20)

manasında kürsü olur. (…) Vatan, millet, insanlık, hürriyet, hak, adalet gibi mefhumların etrafında hakiki bir insan teşekkül eder. Memlekette hatırı sayılır bir efkâr-ı umumiye vücuda getirir.”6

Tanpınar bu dönemde gazetenin edebiyatımıza getirdiği yenilikleri ise şöyle anlatır:

“ Filhakika yeni Türkçe, gazetenin etrafında kendini bulur. Dil o zamana kadar görülmemiş bir sarahatin terbiyesini alır ve adım adım genişleyen dünya görüşü ile beraber kendini de yeniler. Her kımıldanış yeni bir dara atar ve yavaş yavaş, gayesi insanın ifadesi olan bir nesir teşekkül eder. (…) Filhakika gazete yalnız bir efkâr-ı umumiye ve umuma mahsus yazı dili vücuda getirmekle kalmaz, ayrıca yeni nev’ilerin girmesine ve yayılmasına yardım ederek yeni edebiyatın kurulmasını sağlar. Dilimiz de tiyatro, tercüme ve telif ilk numunelerini o tanıtır. Bu karşılaşmalar hakiki ihtilallerdir. Bunların yanı başında makale, tenkit ve deneme gibi az çok gazetenin bünyesine dâhil nev’iler girer.”7

Devrin en önemli gazetecilerinin başında Ebuzziya Tevfik gelir. İbret (1872), Hadika (1872),

(21)

Sirâc (1873), Le Courier d’Orient (1909), Yeni Tasvir-i Efkâr (1909), EbuzzTasvir-iya TevfTasvir-ik’Tasvir-in çıkardığı ya da

yazar kadrosunda bulunduğu gazetelerdir. Bunların yanı başında Cüzdan (1873), Muharrir (1876),

Mecmua-i Ebuzziya (1880) adlı dergileriyle,

takvimleriyle ve belki de en önemlisi matbaasıyla Türk yayın hayatına çok önemli katkılar yapmıştır. Ebuzziya Tevfik ile beraber Filip Efendi, Aşir Efendi, Ali gibi önemli gazetecilerin de isimlerini saymak gerekir.

Dönemle ilgili bir ansiklopedimizden aldığımız rakamlara şöyle bir bakalım:

“24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla oluşan özgürlük ortamı, özellikle basından sansürün kaldırılışı, Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergilerin sayısında olağanüstü bir artışa neden oldu ve bir yıl içinde yayın organlarının sayısı 353’e çıktı. Ancak 1910’da 130’a, 1911’de 124’e, 1916’da ise 8’e indi. ”8

II. Meşrutiyetin belli başlı gazeteleri ise şunlardır: Hüseyin Cahid, Hüseyin Kâzım ve Tevfik

8

(22)

Fikret’in kurduğu Tanin (1908), Eşref Edip’in çıkardığı Sebilürreşad (1908), Refii Cevat’ın İttihat ve Terakki karşıtı gazetesi gazetesi Alemdâr (1909), Hakkı Tarık’ın çıkardığı Vakit (1917), Necmettin Sadık’ın çıkardığı Akşam (1918) ve Yunus Nadi’nin gazetesi Yeni Gün (1919).

Tezimizde incelediğimiz Öğüt (1919) gazetesi de Konya’da böyle bir ortamda doğmuştur. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetle ayrılmıştı. Mondros Mütarekesi daha yeni imzalanmış, İtilaf Devletleri işgallerine henüz başlamamıştı. Gazetenin kısa süren yayın hayatı boyunca işgaller gerçekleşmemiş, Anadolu’daki mücadele filizlenmişti. Konya’da çıkan Öğüt gazetesi de Millî Mücadeleyi fikir olarak desteklemiş ve çıkan sayılar da desteğini giderek arttırmıştır.

I. Dünya savaşından sonra Osmanlı topraklarını işgal eden kuvvetlere ilk tepki Konya halkından ve Konya basınından gelmiştir. Konya’da

(23)

kuvvetlerine karşı çok sert yazılar içerdiği için İstanbul’da bulunan İngilizleri tedirgin etmiş, Konya’yı işgal eden İtalyanlara, İstanbul’dan emir vererek bu gazetelerin kapatılması istenmiştir. Gazetelerin kapatılacağını haber alan Konya halkı ve başta Müderris Sivaslı Ali Kemali Efendi Hükümet Meydanı’nda mitingler düzenlemiştir.

Sivaslı Ali Kemali Efendi bu mitinglerin birinde şöyle bir konuşma yapmıştır:

“Ey Ahali, Ey Konyalılar! Gazete demek bir milletin dili demektir. General Milen dilimizi kesti. Ne idiğü belirsiz birkaç Frank dilimize kilit vurdu. Milli davalarımızı müdafaa etmek bizim, sizin, dinimizi, imanımızı Türkülüğümüzü müdafaa etmek bizim, sizin, hepimizin vazifesidir. Dönersek kahpeyiz, millet yolunda bir azimetten. Bu millet ölmedi. Ölmeyecektir. Bugün “Öğüt”ü kapatmışlar, yarın bir başka “Öğüt” çıkacak bizi hak ve hakikat yolunda, asla ve asla susturamayacaklardır.”9

9

(24)

Mustafa Ataman, öyle bir ortamda, Millî Mücadelenin en hareketli ve Cumhuriyet’in kuruluşundan dokuz ay öncesinin Konya’sında gazeteciliğe başlamış olduğu için bir ilke imza atmıştır. Yerel bir gazete, devletlerarası siyasal mücadelenin yapıldığı bir alan olmuştur. Öğüt gazetesinin kapatılması olayına Osmanlı Devleti, İngilizler, İtalyanlar ve Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Atatürk’ün ilgi gösterdiği görülmektedir.

Öğüt gazetesi ilk olarak 2 Ocak 1918’de Abdülgani Ahmet Bey tarafından Afyon’da kuruldu.

Öğüt gazetesi 1 Eylül 1919 – 9 Mayıs 1923 tarihleri

arasında toplam 1146 sayı çıkmıştır.10 Bir ara (22 Ocak 1920–17 Şubat 1920: 23 sayı kadar) Nasihat adıyla çıkmıştır. Başlığının altında “Amal-i Milliyeye Hizmetkâr, Menafi-i Vataniyeye Hürmetkâr ve Müstakil’ül- Efkâr Yevmî Türk Gazetesidir.” cümlesi

(25)

yer almaktadır. Bu ibareden de anlaşılacağı üzere, gazete, Ulusal Kurtuluş hareketinden yana idi.

Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri üzerine Konya’ya taşınan gazetenin yazı işleri müdürlüğünü Sadri Ertem üstlenmiştir. Yazar kadrosunda Münir

Müeyyet Bekman, Lütfi Arif Keramettin, Raif Nezihi, Mustafa Ekmekçi “Hasır Şapkalı” takma adıyla, Celal Davut, Mustafa Taki Efendi, Enver Behnan Şapolyo

ve Eflatun Cem Güney gibi önemli isimler yer alır.

Öğüt, haftalık çıkan ve dört sayfalık bir gazetedir.

Gazete, İstanbul’da da aynı isimle yayınlanmasına rağmen bizim tezimiz, 1 Eylül 1919 tarihinde Konya’da kurulan ve 96 sayı süren Öğüt gazetesi nüshalarını kapsamaktadır.

Öğüt, hacmine nispetle zengin bir gazete

sayılabilir. Gazetenin her sayısının ilk sayfasında11 birkaç istisna dışında bir başyazı var. Genellikle siyasi, iktisâdi, sosyal çerçeveye girebilecek bu

11

Bu tasnif (1. ve 2. sayfa tasnifi) Öğütgazetesi taramamızın çoğunluğunu teşkil eden ve bulabildiğimiz nüshalara göre

(26)

başyazılar arasında eğitim ve öğretim, dil ve edebiyat ile ilgili olanlar da nadiren görülmektedir. Bu başyazıların çoğunluğunda imza yerine “Öğüt” ibaresi bulunuyor. Başyazı sütunundaki devrin önemli olayları ve meseleleri ile ilgili bazı yazı başlıklarını buraya aldık: “Muhasara Edenleri Muhasara”, “Anadolu Ajansı”, “Şenlik Yapıyorlar”, “Wilson’un Hastalığı”, “Bitaraflık”, “Halka Doğru”, “Bağdat Etrafında”, “İstifaya Mecbur Edilmiş”.

Genel itibariyle nazırlarla yapılan mülâkatlar ve hepsi imzasız letâif türündeki yazılar, ajans haberleri de ilk sayfada karşımıza çıkmaktadır.

Öğüt gazetesinin ikinci sayfasındaki yazıların

çoğu da memleket haberleriyle ilgilidir ve yer yer birkaç ilan, reklâm mahiyetinde yazılar bulunmaktadır. Yine bu sayfada dâhilî haberler, tebliğ-i resmîler, ilanlar, borsa haberleri mevcuttur.

(27)

Hâkimiyet-i Milliye (1920) adını alan İrade-i Milliye

(1919), Yunus Nadi’nin İstanbul’dan Ankara’ya taşıdığı Yeni Gün (1921), Afyon’dan Ankara’ya oradan da Konya’ya taşınan Öğüt (1921). İkinci grupta ise İstanbul’da ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çıkan, yazılarıyla Millî Mücadeleye destek veren gazeteler ve dergiler yer alır: Akşam, Doğru Söz,

Öğüt, Gündüz, Arkadaş, Tercüman, Dergâh, Tasvir-i Efkâr, İleri, Vakit, Varlık, Türk Oğlu, İkdam, Albayrak, Aksiseda, Mücadele-i Milliye. Üçüncü

grupta ise Millî Mücadele ve Ankara’yı karşılarına alan gazeteler gelir: İstanbul, Aydede, Ümit,

(28)

I. GAZETEYİ TANITMA VE DEĞERLENDİRME

I. 1. GAZETENİN KURUCUSU

Öğüt gazetesinin çıkış aşamasında bazı kişiler

ön plana çıkar. Abbulgani Ahmed de bunlardan biridir. 1886 yılında Selanik’in Doyran Kasabasında doğan Abdülgani Ahmed (Doyran), gençliğinde matbaacılığa büyük bir merak sardı, Rüştiye tahsilinden sonra Selanik’teki Vilayet Matbaası’nda mürettip olarak çalışmaya başladı. Vilayetin çıkardığı Selanik gazetesi de bu matbaada diziliyor ve basılıyordu. Abdülgani Ahmed’de gazete çıkarmak hevesi burada başladı. Matbaaya ve gazete idarehanesine Selanikli aydınlar gelirdi, bunlar broşür, kitap bastırır, gazeteye yazı yazarlardı. Abdülgani Ahmed, Atatürk’ü genç bir yüzbaşı olarak 1907 yılından sonra burada tanımış, dostluğunu kazanmıştı. Balkan Savaşlarının patlak vermesi üzerine, Selanik’te oturan birçok Türk gibi o da Selanik’ten

(29)

matbaacılıktı. Küçük bir matbaa satın aldı. Bütün emeli bir gazete çıkarmaktı. Ne var ki İstanbul gibi bir şehirde gazete çıkarmak büyük sermaye ve büyük tesis işiydi. Bu isteğini yerine getirmesine imkân yoktu. Cağaloğlu’nun dar bir sokağındaki küçük matbaasında evrak, el ilanı, kartvizit gibi küçük işler yapmakla yetindi. Bu arada savaş yıllarının manşet sıkıntıları giderek artıyordu. Dostları Anadolu’da bir şehre giderek matbaa kurmasını, hatta orada gazete çıkarmasını tavsiye ediyorlardı. Selanik’ten tanıdığı Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a gelişlerinden birinde onu ziyaret etmiş, Mustafa Kemal de kendisine aynı tavsiyede bulunmuştu.

Abdulgani Ahmed,1912 yılında Selanik’ten İstanbul’a gelmiş,1919 yılında bir iş dolayısı ile gittiği Halep’te evlendi.1920 yılında kızı Perihan Doyran Maraş’ta,1921 yılında büyük oğlu Orhan Doyran Konya’da,1926 yılında küçük oğlu Turhan Doyran Ankara’da doğdu. Millî Mücadele yıllarında eşi ve çocuklarını Kırşehir’e gönderdi ve zaferden sonra Ankara’ya getirdi.

(30)

I. 2. ÖĞÜT’ÜN YAYIN HAYATI VE YAZAR KADROSU

Çok geçmeden, Selanikli Abdulgani Ahmet,1917 yılı başlarında, küçük matbaasını Afyon’a nakletti. Afyon’da önce (İkaz Matbaası)ile bir anlaşma yaptı. Matbaada Afyonlu Koçzade M.Şükrü’nün sahibi ve başyazarı olduğu (İkaz)adında haftalık, küçük bir gazete de çıkıyordu. Abdulgani Ahmet’in İkaz Matbaası ve gazetesiyle ortaklığı ancak bir iki ay devam edebildi. Kendisi bir matbaa kurmak ve gazete çıkarmak istiyordu. Aslında gazete çıkarma işini Selanik’ten beri düşünmekteydi. Ne var ki kendi matbaası bu işe yeterli değildi. İstanbul’dan eski bir baskı makinesi satın aldı.1917 yılı Temmuz’unda Afyon’un Uzunçarşı semtinde büyücek bir dükkân kiraladı. Makineleri ve harf kasalarını buraya yerleştirerek (Öğüt) adında bir matbaa kurdu. Gazetesinin adını da Öğüt koymaya karar verdi. 1

(31)

Eylül 1917’de de haftalık Öğüt gazetesini çıkarmaya başladı.12

Selanikli diye tanınan Abdulgani Ahmed matbaanın ve gazetenin resmen sahibi olmakla birlikte, yazı işlerini genç kalemlere bırakıyor, zaman zaman onlara düşüncelerini aktarıyor, gazetesinin ana hedefinin(Amal-i Milliyeye hizmetkâr, menafi-i vataniyeye hürmetkâr, müstakil el-efkâr, halk gazetesi)olduğunu söyleyerek kalemlerini bu yolda kullanmalarını öğütlüyordu. O günlerde siyasi olaylar hızla gelişmeye başlamıştı. Birinci Dünya Savaşından müttefikleri ile birlikte yenik çıkan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesini imzalamış, daha sonra Sevr anlaşmasına uyarak itilaf Devletleri, Osmanlı Devletini paylaşmak amacına yönelmişlerdi. Devlet çaresiz ve ezikti. Öğüt gazetesi bu buhranlı günlerde (Türk milletinin hiçbir yenilgiye buyun eğmeyeceğini, istiklali uğruna kanının son damlasına

12

Mahir Erkmen, Eskiler Basın Hatıraları, 22 Ekim 1974 tarihli Kocatepe (Afyon) Gazetesi. Ayrıca İrfan Ünver, Büyük Zafere katkıda bulunan Afyon Basını ve Öğüt gazetesi 19–21 Ağustos 1971 tarihli Türkeli (Afyon) Gazetesi.

(32)

kadar mücadeleye azimli olduğunu…) yeri gedikçe yazıyordu. Gazetesinin Afyon’da haftalık olarak yayınlandığı bu döneme ait 96 sayısı hakkında ayrıntılı bilgilerimiz yoksa da o günleri yaşayan hatta gazetede fiilen görev alanların hatıralarından Öğüt’ün 1918 yılından itibaren Anadolu basınında bir Millî Mücadele başlatmış olduğunu, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline kadar Afyon’da bu mücadeleyi yürüttüğünü öğreniyoruz. 13

Yunanlıların İzmir’i işgali (15 Mayıs 1919) ve ondan sonra Batı Anadolu’ya yayılmaları üzerine, Abdülgani Ahmed, matbaasını ve gazetesini emniyete almak üzere daha gerilerdeki Konya’ya taşımayı uygun bularak bu kararını hemen uyguladı. Gazeteci Ömer Sami Coşar, (Millî Mücadele Basını) adlı geniş incelemesinde, bu taşınma olayını şu cümlelerle dile getirir:

(33)

(… Afyon-Konya yolunda soluyarak giden bir trenin furgonunda neler yoktu? Pamukla bastırılıp, kat kat kâğıtla sarmalanmış sandıklar… Kimisi uzun, kimisi kısa, kimisi yuvarlak, kimisi dişli demir parçaları. Nereye dokunulsa, mürekkep, yağ!

Ege’nin birçok şehirlerinin Yunan işgali altında inlediği günler. Bu işgalin sınırı doğu istikametinde yayılır mıydı? Abdülgani Efendi, 1917 yılından beri, Afyon’da çıkarmakta olduğu Öğüt gazetesi ile matbaasını biraz daha gerilerde emniyete almak istiyordu. Sonra, Erzurum’dan Mustafa Kemal Paşa’nın sesi yükselmiş, millet yeniden mücadeleye davet edilmişti. Abdülgani Efendi gazetesine de, matbaasına da bu mücadelede vazife düşeceğini hesaplıyor, hemen tedbirini alıyordu.

Varmış Konya’ya emekli hâkim Vahdi Bey’in evinin altını kiralamıştı. Günlerde uğraşmışlar, kolla çevrilen ihtiyar baskı makinesini, pedalı indirip kurmuşlar, harf kasalarını pamuklardan temizleyip yerleştirmişlerdi. Matbaa ile göç yoluna düşen

(34)

başmürettip Talat Efendi işlerini yoluna koymakta güçlük çekmemişti.

İzmir’e çıkarak Ege Bölgesi’ne sızan Yunan’dan kaçmışlardı ama bu defada sığındıkları Konya’nın İtalyan işgali altında olduğunu görüyorlardı. Neyse ki bunlar Yunan değildi. Topu topu iki İtalyan taburu vardı, bunlar şımarıklıklarına rağmen fazla ileri gidemiyorlardı.14

Abdülgani Ahmed, Ömer Sami Coşar’ında ifade ettiği gibi, Konya’da Küllükbaşı mahallesi, Şems Türbesi karşısındaki hâkim Kafalı Vahdi Bey’in iki katlı evini matbaa ve gazete idarehanesi olarak kiralamıştı.15

Abdülgani Ahmed (Doyran), Konya’ya geldiği günlerde, Konya’da (Babalık, İntibah, İbret) adıyla üç gazete yayınlıyordu. Babalık gazetesi 1910 yılında Yusuf Mazhar tarafından haftalık olarak çıkarılmaya

14

(35)

başlanmış, 1917–1918 yıllarında adını Türksözü olarak değiştirmiş, sonra tekrar Babalık adına dönmüştür. Haftada 2–3 çıktığında oluyordu. İbret gazetesi’ni Hadimizade Mehmed Emin (Bolay) 1919 yılı mart ayında haftalık olarak çıkarmış, bir yıl sonra da kapatmıştı. Kutsizâde Ali Efendi’nin Şubat 1919’da yayımlanmaya başladığı İntibah gazetesi de fazla devam edememiş, o da 1920 yılı ekim ayında kapanmıştı.16

Haftalık veya haftada iki olarak yayınlanan bu üç gazetenin yanında, Abdülgani Ahmed, dördüncü gazete olarak Öğüt’ü günlük çıkarmaya karar verdi. O zaman ki Matbuat Kanunu’na göre gazete mesul müdürlerinin en az idadi (lise) mezunu olması gerekiyordu. Abdülgani Ahmed, rüştiye(ortaokul) mezunu olduğu için, Mes’ul Müdürlüğe idadi mezunu birisini aradı. O günlerde tanıştığı Aşkî Naili Bey idadi mezunu uyanık, aklı başında bir gençti. Bir beyanname doldurarak gazete imtiyaz sahipliğine

16

(36)

kendisini, mes’ul müdürlüğüne de Aşki Naili’yi gösterdi. Valiliğe verdi. Kısa bir süre sonra Konya Valiliği, Öğüt gazetesi’nin Cuma günleri dışında her gün yayınlanmasına izin verdi.

Öğüt Afyon’da haftalık olarak 96 sayı çıkmıştı.

Şimdi 97 sayısı günlük iki sayfa ve her sayfası 5 sütun olarak 1 Temmuz 1919 günü (100 para) değerle satışa çıkarılmış ve 500 adet basılmıştı.

O günlerde siyasi olaylar da birdenbire seyrini değiştirmiş, Yunanlıların İzmir’e çıktığının ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa Dokuzuncu Ordu Kıta’ları Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket etmiş, maiyeti erkânı ile birlikte 19 Mayıs 1919 Salı günü sabahı Samsun’a gelmişti. Samsun ve çevresinde asayişi düzenlemekle görevli Mustafa Kemal Paşa’yı Samsunlular coşkun karşılamışlardı. Samsun’da Mıntıka Palas’ı karargâh olarak kullanan Mustafa Kemal Paşa, hemen ertesi günü mücadele bayrağını açmış, bir taraftan Sadrazam

(37)

bildirirken, diğer taraftan Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile bağlantı kurmuş, vatanın kuruluşunun İstanbul’daki kukla hükümetle değil, milletinin birlik ve beraberlik içinde kendi gücü ve iradesiyle mümkün olabileceği fikrini yaymaya başlamıştı.

Bir hafta sonra Havza’ya gelen, buradan Amasya’ya geçen Atatürk Amasya’da (Ya istiklal Ya ölüm) parolası demek olan Amasya Tamimini yayınlamıştı, Tokat, Sivas, Erzincan yolu ile Erzurum’a gelmiş,23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi’ni açmıştı.

Öğüt daha başından beri Millî Mücadele’nin

yanında olduğunu açık açık yazıyordu. Atatürk hemşerisi Abdülgani Ahmed’i ve gazetesini tanıyordu. Çok geçmeden Atatürk’le bağlantı kurdu, zaman zaman direktifler aldı. Gazete başyazarı Aşkî Nâili Bey, Konya’dan ayrılınca, gazetenin Mes’ul Müdürlüğü’ne Konyalı Saatçizâde Hüsnü getirilmişti. O sırada Anadolu’da milli harekâta katılmak üzere

(38)

(Kandemir), Öğüt gazetesi’nin başyazarı olarak Konya’ya geldi. Aşki Naili’den yazı işlerini devraldı. Feridun Kandemir yayınladığı hatıralarında Öğüt’ün o gün ki durumunu şöyle anlatır:

(…Öğüt ’ün ilkyazı işleri müdürü ve başyazarı meşhur şeref kurbanlarından Şeyh Naili Efendi’nin oğlu Aşki Naili’ydi. Ki İller Bankası Umum Müdürlüğü’nden emekliye ayrıldıktan sonra İstanbul’da hayata veda etmiştir.

Ben pek eski ve samimi arkadaşım olan Naili’den Konya’da Öğüt’ü devraldığım zaman, Heyet-i Temsiliye henüz Sivas’ta bulunuyordu. Bir müddet sonra, Ankara’ya geldiler. Ve o günden itibaren Mustafa Kemal Paşa, Öğüt ile bizzat ilgilenerek hususi kalem müdürleri Hayati Bey vasıtasıyla geceleri telgraf makinesi başında, muntazaman direktif talimat ve gerektiğinde yayınlanması için haberler verdirmeye başladılar.

(39)

bu suretle bir zaman, Milli harekâtın hiç değilse Orta Anadolu’da yegâne yayın vasıtası haline gelmişti.

Ayrıca yine Mustafa Kemal Paşa’nın direktifleriyle temas ettiğimiz İstanbul’daki Hakkı Tarık Bey gibi bazı basın mensuplarından, orada düşman sansürünün yayınlanmasına müsaade etmediği haber ve yazıları alıp Öğüt’de yayınlıyorduk.

Konya o sırada İstanbul hükümetine tabi idi. Valisi, Polis müdürü, bütün hükümet erkânı, hatta mevcut Kolordu Kumandanı Milli harekâtın pervasız naşir-i efkârı idi.

Ayrıca iki taburluk İtalyan işgal kuvvetleri vardı. Öğüt işte bu bütün resmen mili harekâta düşman kuvvetler arasında sadece vatansever Konyalılardan gördüğü candan müzaheretle milli harekâtın Pervasız naşir-i efkârı idi.

Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, hala hayatımın en mesut ve unutulmaz günleri olarak heyecan ve şevkle hatırladığım o günlerde Öğüt

(40)

Konya’da dış düşman olan İtalyanlardan fazla – maalesef- bizimkilerden, yani İstanbul hükümetine körü körüne bağlı kalmış olan mahalli hükümet başındakilerle Kolordu kumandanının şerrine uğramakta ve asıl bunlar, İstanbul’da ki Damat Feritlere ve Vahdettinlere hoş görünmek için Öğüt’ü susturmak, boğmak maksadıyla yapmadıklarını bırakmamaktaydılar.)

Öğüt, bir yandan Atatürk’ün başlattığı Millî

Mücadele ve Kuva-yı Milliye harekâtını ateşli yazılarıyla desteklerken, bir yandan da Anadolu’yu paylaşan İtilaf Devletleri, özellikle İngilizlere karşı sert yayınlar yapıyordu.

İstanbul’daki İngiliz işgal kuvvetleri Komutanı General Milne Konya’daki İtalyan işgal kuvvetleri komutanına, Öğüt gazetesinin susturulması konusunda sürekli baskı yapıyordu. İtalyanlar Öğüt’e yapılacak herhangi bir girişimin Konya halkını ve Kuva-yı Milliye yi destekleyen aydın gençleri aleyhlerinde bir

(41)

ve Öğüt gazetesini işgal ederek yayımını durdurmalarını kesin istiyordu. Bu durumda İtalyanlar zorunlu bir baskın düzenlemeye karar verdiler. İtalyan komutan baskından bir gün önce gazetenin yazarı Feridun (Kandemir) e gizlice haber ulaştırarak ertesi gün matbaayı basacaklarını duyurdular. İtalyanların (Öğüt) matbaasını işgal edecekleri haberi üzerine 25 Ocak 1920 gecesi işçiler, bir baskı pedalı ile üç harf kasasını, gizlice, bir arabaya yükleyerek, şehir dışında bağlar arasında bulunan (Söylemez Baba Türbesi)ne taşımışlardır.

Ertesi, 26 Ocak 1920 sabahı silahlı bir İtalyan mangası (Öğüt) matbaasına gelerek matbaaya el koymuşlardı. Bu olayı Feridun (Kandemir) hatıralarında şöyle anlatır:

(… Öğüt, Anadolu’da biricik gündelik gazeteydi. Onun başmuharriri, muhbiri, musahhihi, sekreteri, her şeyi de ben. Toy, tecrübesiz bir genç adam. Fakat cesurdum. Düşman askerlerin işgali altındaki bu şehirde İstanbul Hükümeti nin birbirinden

(42)

ortasında yılmadan usanmadan her gün taze taze Sarayı, saltanatı tel’in ediyor, düşman kuvvetlerini gücümün yettiği kadar hırpalamaya çalışıyordum. Bâb-ı Âli küplere biniyor Konya’ya verdiği emirlerle Öğüt’ü sokaklarda müvezzilerin ellerinden toplatıyor, beni tazyik ediyor, polisleri, inzibatlarıyla yakama yapışıyor, fakat daha fazlasına güçleri yetmiyordu.

Nihayet bir sabah matbaanın makineli tüfeklerle mücehhez süngülü İtalyan askeriler tarafından sarıldığını gördüm.

İşgal kuvvetleri başkumandanlığının emriyle

Öğüt gazetesi tatil edilmiştir. Matbaayı işgal ediyoruz

diyorlardı.

Hâlbuki İtalyan kumandanı bir gece evvel bana gizlice yaverini göndererek İngiliz olan başkumandanlarından aldıkları emir üzerine ertesi günü matbaayı basacaklarını, ihtiyatlı bulunmamızı haber vermiş olduğundan, sabaha kadar çalışıp uğraşarak, makinelerden birini sökmüş, hurufat

(43)

türbesine kaçırmıştım. Bu sebeple karşıma dikilen İtalyan zabitine laf olsun diye: (protesto ederim!..) tarzında sözler söylemiş fakat asıl onların yanındaki İstanbul memurlarını küçük görmüş, hakarete layık bulmuş, affedememiştim.

Uzatmayalım; matbaayı düşmana bırakarak ben soluğu Söylemez Baba Türbesi’nde almış ve Baba’nın sandukası etrafına dizilen kasaların başında harıl harıl çalışan, her vakit saygı ve minnetle anacığım mürettip arkadaşlarımın yanına koşmuş, hiçbir sekteye uğramadan ine sabahleyin çıkacak olan gazetenin hazırlıklarına koyulmuştum.)

Gazeteci Ömer Sami Coşar da Öğüt gazetesinde o günlerde mürettip olarak Ahmet Bölen’in hatıralarına dayanarak, şu bilgileri vermektedir:

(… O dakikalarda bir İtalyan mangası iki makineli tüfeği de yanına alarak Öğüt Matbaasını basıyordu. Yalnız çok daha önce gazeteye bu baskının saatini de bildirmişlerdi. Matbaadakiler geceleyin

(44)

çalışmışlar tekrar harf sandıklarını pamukla sarmışlar ihtiyar makineyi bırakıp yalnız pedalı arabaya yüklemişler, Vahdi Bey’in evinden uzaklaşmışlardı. Sığındıkları yer, şehrin hemen dışında Söylemez Baba türbesiydi. Kuva-yı Milliyeci Haydar’ın çetesine karargâh yaptığı türbe! İtalyan kumandanı bir İngiliz generalinden çok daha kati bir emir alsa da, bu kuvay-i mkuvay-illkuvay-iye merkezkuvay-ine sokulmaktan kaçınırdı.

Öğüt, o günlerde Anadolu’da her gün çıkan ilk

gazeteydi. Bir türbede çıkan ilk gazete unvanını da kazanıyordu. Mürettip Ahmet (Bölen) hurufat kasalarını Söylemez Baba’nın sandukasının etrafına yerleştirirken etrafındakilere takılmıştı:

Yahu, Söylemez Baba bu! Hiç söyler mi burada olduğumuzu?

Ve birden farkına varmışlardı ki pedal makinesinin mürekkep plakasını unutmuşlardı. Öğüt baskına rağmen ertesi sabah tekrar çıkmalıydı. Fakat mürekkep plakası olmadan gazeteyi nasıl bassınlar?

(45)

Onu mangalın külü içine iyice saklamıştım. Unuttum sonra abi!

İtalyan kumandanıyla danışıklı dövüş olmuştu ama şimdi matbaa etrafında silahlı asker vardı. Nasıl yapacaklardı? Mürettiplerden biri ben hallederim demiş, fırlamış gitmişti. Varmış Vahdi Bey in evine. İtalyan makineli tüfek çavuşuna elleriyle derdini anlatabilmek için çırpınıyordu, süngüler arasında matbaaya girmişler mangalı göstermiş, yakasını kaldırmış, üşüdüğüne karşısındakini inandırmaya çalışmıştı. Bir bacağı kırık, yan yatmış içi külle dolu eski bir mangal! )

Öğüt, Anadolu’da Millî Mücadele safında yer

alan öteki Anadolu gazeteleri arasında en çok okunan baskı sayısı en fazla olan, yorumlarına ve haberlerine itibar edilen bir gazete olarak ün yapmıştı. Konya’da

Babalık gazetesi de günlük olarak çıkıyor, oda Millî

Mücadele safında üzerine düşen görevi gereğince yapabilmek için üstün bir çaba gösteriyordu. Öğüt Ankara’ya taşınmalı, Hâkimiyeti Milliye ve Yeni Gün

(46)

Millet Meclisinin zabıtları ve basılı evrakını basacak Ankara’da bir matbaa yoktu. Vilayet matbaası yetersizdi. Gazetelerin matbaaları ancak kendilerine yetiyordu. Öğüt gazetesinin sahibi Abdülgani Ahmed ise matbaasını bir hayli büyütmüştü. Hatta gazetesinde kitap dahi basabileceğini ilan veriyordu. Öğüt gazetesi ve Öğüt Matbaası da Ankara’ya gelirse, meclisin baskı işlerine geniş yardımı olur, hatta matbaanın bir bölümü meclise devredilebilirdi.1921 yılı Haziran ayı içinde bir akşamüzeri Ankara’dan Meclis Başkâtibi Recep (Peker) Bey Abdülgani Ahmed’i ve gazetenin yazarı Feridun Kandemir’i telgraf makinesi başına davet etti. Recep Peker Bey: “Mustafa Kemal Paşa

Öğüt Matbaasının Büyük Millet Meclisine devriyle, Öğüt gazetesi’nin de Ankara’ya taşınmasını arzu

ediyorlar. Matbaa levazımatı ile birlikte hemen Ankara’ya hareket ediniz…”emrini verdi. Bu olayı Feridun Kandemir hatıralarında şöyle anlatır:

(…Öğüt, İstanbul’a kadar gider, elden ele dağılırdı. Bu çalışma temposuna gazete yetiştirmek

(47)

durmaksızın 24 saat aralıksız ve bizzat kendimiz, kan-ter içinde, soluk soluğa kol çevirmek suretiyle çalıştırırdık. Öğüt, bu hali ile Orta Anadolu’nun coşkun bir propaganda kaynağı idi. İç ve dış düşmanların kapatmak, toplamak, susturmak, yıldırmak gayretlerine rağmen bir gün, bir tek gün dahi çıkmaksızın etmemiş, susmamıştı… Ta, bir gece Ankara’dan telgraf makinesi başına çağrılıp bana(Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Öğüt Matbaasını Büyük Millet Meclisi hesabına satın alacaksınız...) dendiği ve ertesi günü de bu alışverişin yapıldığı haberini verişim üzerine, (bir kısmı) satın alınan matbaa, mürettip ve makinistlerle birlikte Ankara’ya hareketim emri verildiği güne kadar…

Bize ayrılan vagonlarla Ankara’ya gittikten sonra, matbaayı Büyük Millet Meclisi reisliğine teslim etmek istediğim zaman, yine Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile Meclis Matbaası Müdürlüğüne tayin olunmuştum. İşte B.M.M. matbaası da böylece kurulmuş, ancak ondan sonra B.M.M. zabıtları muntazam şekilde basılabilmiştir)

(48)

Abdülgani Ahmed, matbaasının bir bölümünü Feridun Kandemir’le Ankara’ya gönderdi. Bu giden bölüm, matbaada kitap ve evrak basan makine ve harf kasalarıydı. Gazete ayrı bir makinede basılıyordu. Kendisi de Ankara’ya giderek Ulus’taki Hacı Bayram Veli Caddesi üzerinde geniş bir dükkân satı aldı. Gazeteyi dizen ve basan matbaa bölümünü buraya taşıyıncaya kadar Öğüt, Konya’da yayımını sürdürdü.7 Temmuz 1921 Perşembe günü de, yine günlük olarak Ankara’da yayınlanmaya başladı. Afyon’da 97, Konya’da (Nasihat)la birlikte 601 sayı yayınlanmış, toplam 698 sayıya ulaşmıştı. Ankara’da çıktığı gün (sayı:699–1) olarak yayımına devam ediyordu.

Öğüt Ankara’da yayınlandığı ilk gün (Meslek

ve Gaye) başlıklı başyazısında, Ankara’ya taşınması konusunu okuyucularına şöyle bildiriyordu:

(Mütareke tatbikatını Türklere gösterdiği acı fakat münebbih hakikatin karşısında yoktan varlık

(49)

tehditleri karşısında ve her türlü müşkilat içinde yılmayarak, bıkmayarak, ancak milleti için çalışmış, Anadolu mücahede-i meşruasının hak ve hakikatini bağırmıştır.

Öğüt bu azim ve sebatın mükâfatlarını görmüş

ve görmektedir. Bunların en büyüğü vaziyetin merhametini iyice idrak ederek intibaa gelen ve elbet bu galeyanın tevellüdünden kendisinin de az çok bir hisse-i iftiharı bulunan milletini bugün yalnız bir sadâ ile Avrupa’ya karşı hakkını bağırması ve bütün dünyayı düşündüren bir ordu meydana çıkararak bu hakka bir kuvve-i te’yid yaratmasıdır. Milletinden bu intibahı görmek ise bir gazetenin yegâne gayesi ve binaenaleyh en büyük mükâfattır. Milletin ve onun mücehedatın ordu daha yakından takip edip, daha vakıfâne bir lisanla neşir ve müdafaa etmek ve şanlı ordularımızın süngüleri ile istihsal ettikleri ve edecekleri muzafferiyeti kalemle takip eylemek için bu kere Merkez-i Hükümete nakleden Öğüt’ün ikinci mükâfatı da her yerde okuyucularının takdir ve alakaların görmüş olmasıdır…)

(50)

Öğüt’ün Ankara’ya taşınması ile yazar Feridun

Kandemir, Öğüt’den ayrılarak Büyük Millet Meclisi Matbaası Müdürlüğüne atandı. Abdülgani Ahmed (Doyran) gazetenin sahip ve idare müdürü Ahmet Tevfik Bey de mes’ul müdürü gazeteci Sadri Ethem de yazı işleri müdürü idi. Ankara’daki genç kalemlerin çoğu Öğüt’de toplanmışlardı. Bunlar arasında Enver Behnan Şapolyo’da vardı. Şopolyo, bir eserinde o günleri şöyle anlatmaktadır: ‘Öğüt’ün idarehanesi, Ankara(Ulus)Hali’nin arkasındaki bir sokak içinde bulunan iki katlı bir evde idi. Burası dar ve karanlık bir sokaktı. Yazı işleri müdürlüğüne Sadri Ethem getirildi. Sadrid Ethem Ankara’da bulunan genç gazetecileri bu gazetede toplamaya muvaffak oldu. Sadri, felsefe tahsil etmiş, sosyal davaları ele almış, değerli bir yazardı. Kırk üç yaşında vefat etti. Muharrirleri Münir Müeyyet Bekman, Lütfi Arifi, Kerameddin, Raif Nezihi. Celal Davut, Enver Behnan Şapolyo idi. Bu gazete akşamları çıkıyordu. Havadisleri bakımından çok satılıyor, aranıyordu.

(51)

I. 3. GAZETENİN “NASİHAT” ADINI ALMASI

Öğüt kapanmıştı ama yerine 27 Ocak 1920

günü “Nasihat” yayınlanmıştı. Ne var ki pedalla basıldığı için boyutu küçülmüştü. Kâğıt iyi değildi. Konya çarşısındaki helvacı dükkânlarından kimi beyaz, kimi sarı veya yeşil ambalaj kâğıtları toplanmış, bunlar kesilmiş, gazete kâğıdı olarak kullanılmıştı. Gazetede (idarehane) adresi olarak yalnızca (Konya’da Nasihat Evi) yazılıydı. Bu ev neredeydi? Gazete nerede basılıyordu? Kimse bilmiyordu. Öğüt İtalyanlar tarafından kapatılıncaya kadar 248 sayı çıkmıştı. Nasihat gazetesi Öğüt’ün devamı olduğunu göstermek için (sayı:1–249) diyerek nüsha sayısını günlük olarak devam ettirmişti.

Öğüt’ün İtalyanlar tarafından kapatılması olayını

Ankara Müdafa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi namına Atatürk İstanbul’da ki işgal kuvvetleri komutanına telgraf göndererek devamlı protesto ediyor, gazetedeki İtalyan işgalinin kaldırılmasını aksi halde üzücü olayların doğabileceğini kesin bir dille bildiriyordu. Sonuç alınmış İtalyanlar, Öğüt gazetesi idarehanesini

(52)

5 Şubat 1920 günü boşaltmışlardı. Nasihat gazetesi 6 Şubat 1920 tarihli sayısında bu haber iri puntolarla, (Öğüt Matbaası ve İdarehanesi Dün İtalyanlar Tarafından Tahliye Edildi.) başlığı ile 9 Şubat 1920 tarihli nüshasında (Okuyucularımıza) başlığı ile şu haberi yayınlıyorlardı:

(Matbaamızı darmadağınık ve harap halde teslim aldık. Her şeyi yerli yerine koyup noksanları telafi etmek için birkaç günlük çalışmaya ihtiyaç vardır. İnşallah pek yakında gazetemizi yine eski hacminde, fakat daha itinalı ve zengin münderecatla

neşretmeye başlayacağız. Muhterem okuyucularımızın, bu meşru mazeretimizi nazarı

dikkate alarak bizi birkaç gün daha bu şekilde intişarından dolayı mazur göreceklerini ümit ederiz.

Atatürk Öğüt işgalinin kaldırıldığını, Öğüt ün yerine Nasihat gazetesinin çıkarılmakta olduğunu Konya da ki 12. kolordu komutanlığına ve ilgililere aşağıdaki 10 Şubat 1920 tarihli şifre ile duyurmuştu:

(53)

Şifre Ankara,10.2.36 (1920)

(Tamim Rauf Bey’e de 12.Kolordu’dan) ……….Tarihli tamime zeyildir:

Bir suretinin heyet-i merkeziyelere itası rica olunur. Yapılan mütemadi teşebbüsat ve tezahürat-ı vatanperverine ile İngiliz generali Milne’nin emri ile İtalyanlar tarafından işgal olunan muvaffakiyet hâsıl olmuştur. Öğüt gazetesi hükümetçe tatil edildiğinden mezkûr matbaada “Nasihat” namıyla bir gazetenin neşrine başlanmıştır.

Heyet-i Temsiliye namına Mustafa Kemal

Nasihat,17 Şubat 1920 tarihine kadar 23 sayı yayınlamış,17 Şubat 1920’de yerini tekrar Öğüt’e vermiştir. Abdulgani Ahmed, İstanbul’dan yeni bir baskı makinesi, yeni kurşun harfler getirdiği için bu dönemde Öğüt 2 sayfa, fakat daha büyük çıkıyordu. O

(54)

günkü (Sus Hayır Susmayacağım) başlıklı başyazısında şunları yazıyordu:

(Matbuat, bir milletin ortasında yükselmiş bir kürsü-i kürsü-ibadettkürsü-ir kkürsü-i o mkürsü-illete bütün meselelerkürsü-i, bütün kürsü-ilkürsü-imlerkürsü-i, bütün ihtiyaçları o kürsüden hitap eder.

Matbaasız, daha doğrusu hürriyet-i matbuatsız bir millet, dilsiz, sağır ve kör bir insan gibidir. Ne seslenebilir, ne görür, ne işitir.

Öğüt, maruz kaldığı tecavüz neticesinde vakıa pek

büyük maddi zararlara duçar oldu. Fakat milletin kendisine gösterdiği alaka ve samimiyetin kıymeti takdir edilmeyecek derece büyük, pek büyük bir manevi mükâfattır…)

Baskın olayı ve bu olay sırasında Öğüt’ün daha bir yürekli davranışı, Atatürk’ün olayla yakın ilgilenmesi, bir hafta sonra İtalyanların adeta özür

(55)

1920 tarihli sayısında İtalyanların (geldikleri gibi gittiklerini), Konya’yı terk ettiklerini sevinçle bildirirken, daha daha sonra 16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgalini üzüntüyle okuyucularına duyuruyor, bu işgali protesto etmek için 22 Mart 1920 günü Konya- Alâeddin Tepesinde yapılacak mitinge halkı davet ediyordu. Miting bir heyecan dalgası halinde şehri sarmış, Öğüt Sivaslı Ali Kemal ve müdafaa-i hukuk cemiyeti üyesi Refik Koraltan’ın konuşmalarını baş sayfalarında vermişti. Bundan sonra Ankara da açılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilecek milletvekilleri konusuyla yakından ilgilenmeye başladı. Öğüt artık açıktan açığa Kuvay-ı Milliye taraftarı olduğunu bildiriyor, Ankara’dan aldığı telgraf haberlerini ve genelgeleri sayfalarına olduğu gibi alıyordu.

İtalyan mangası Öğüt matbaasına girerek, arta kalan birkaç harf kasasını devirmiş, götürülmeyen büyük baskı makinesini tahrip etmişti. Olay kısa sürede şehre yayılmış, halk matbaanın bulunduğu

(56)

Şems caddesini doldurmuştu. Herkes üzgün ve heyecanlıydı.

Gazetenin sahibi Abdülgani Ahmed (Doyran), Müdafa-i Hukuk cemiyeti Konya heyeti merkeziye başkanı Sivaslı Ali Kemal Hoca’ya giderek olup biteni anlatmış, matbaasının bir bölümünü kaçırdığını istenirse, hemen bir gazete daha çıkarabileceğini söylemişti. Sivaslı Ali Kemali bir protesto mitingi yapmayı da düşünüyordu. Konuyu bir de Vali Suphi Bey e açmayı uygun buldu. Konya Valisi Suphi Bey gazete çıkarma ve miting yapma konusunda bir şifre hazırlayarak ne yapılması lazım geldiği hususunda Ankara’da Müdaafa-i Hukuk Heyet-i Temsiliye reisi Mustafa Kemal Paşa’ya acele bir telgraf gönderdi. Birkaç saat sonra telgrafın cevabı alınmıştı. Atatürk telgrafında şu emri veriyordu:

(57)

Konya Valisi Suphi Beyefendiye, 26 kanun 36 tarih ve 45 numaralı tahriratın cevabıdır:

İngilizlerin avam kamarasının küşadından evvel Türkiye’de birtakım vakayı-a sebebiyet vererek kendi parlamentolarına bir izzeti-nefis meselesi şeklinde emri vaki kabul ettirmeleri ihtimali bulunduğundan avam kamarasının küşadına kadar ihdasına çalıştıkları hadisata meydan verilmemesi düvel-i mütellifeden bazılarını mümessilleri tarafından rica edilmekte olduğu cihetle Öğüt matbaasının işgali ve gazetenin tatili meselesinde kuvve-i cebriye istimal edilmesinden sarf-ı nazar kılınması ve miting ve protesto ve tedabir-î medeniye ile ittifa edilmesi ve mamafih matbuat kanununda istifade ile diğer bir gazete imtiyazı alınarak halkın irşadına müdavemet edilmesi hususu Konya heyet-î merkeziyesine yazılmış olduğundan şimdilik başka bir harekâta lüzum olmadığı cevaben maruzdur efendim.

(58)

Konya valisi Suphi Bey telgrafı alır almaz Sivaslı Ali Kemal ve Abdülgani Ahmed e ikinci bir gazete çıkarabileceğini, miting içinde hemen bir duyuru yapılmasını söyledi. Sivaslı Ali Kemal Hoca, Abdülgani Ahmed’e:

(Öğüt kapanmışsa Nasihat ne güne duruyor. Gazetenin adını koy ve hemen yarın çıkar. Mes’ul Müdürü de Cemiyet İdare Heyetinden Tahir Paşazade Cevdet Arıkut olsun…) dedi.

Hemen bir gazete çıkarma izin beyannamesi hazırlandı. Gazete sahibi olarak Abdülgani Ahmed, mes’ul müdürü olarak da Cevdet Arıkut imzaladılar. Vali Suphi Bey de gerekli izni ellerine verdi.

Sivaslı Ali Kemal miting hazırlıkları için Müdafa-i Hukuk cemiyetine giderken Abdülgani Ahmed Bey de Nasihat gazetesini ertesi güne yetiştirmek üzere, (Söylemez Baba türbesi)ne hareket ediyordu.

(59)

28 Ocak 1920 günü Konya hükümet alanı binlerce Konyalıyla dolmuştu. Havanın soğuk olmasına rağmen bu binlerce insan kıpırdamadan miting saatini bekliyordu. Saat öğleden sonra üçte meydanın ortasına konan kürsüye Sivaslı Ali Kemal hoca çıktı. Ali Kemal hoca aslen Sivaslı olmakla birlikte Konya ya yerleşmişti. Konya medreselerinde ve Konya hukuk mektebinde, müderrislik yapmış, halkın sayıp sevdiği tanınmış, uyanık, bir bilim adamıydı.

1910 yılı seçimlerinde II. Meşrutiyet Mebusan Meclisi’ne Konya’dan milletvekili seçilmiş, padişah Vahdettin in saltanatı devrindeki seçimlere ısrarlara rağmen katılmamış, Atatürk ün Anadolu ya geçişinden sonra, Millî Mücadele safında yerini almış, Konya da ileri gelenler ve aydın gençlerle birlikte Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti Konya Merkez Heyeti’ni kurmuşlardı. Cemiyetin başkanı olan Sivaslı Ali Kemal, bu eylemler yüzünden, milli kuvvetlere karşı bir isyan harekâtı olan Delibaş hadisesi sonrasında 3 Ekim 1920 günü asiler tarafından şehit edilmiştir.

(60)

Sivaslı Ali Kemal miting meydanını dolduran binlerce Konyalı ya gür sesiyle şöyle sesleniyordu:

( Ey ahali, ey Konyalılar!

Mübarek şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulmuş bu aziz vatan, bugün bir avuç düşman askerinin çizmesi altında inim inim inlerken, dün cesaret ve tecavüzlerini daha da arttırarak boğazımıza sarıldılar, dilimizi kesmeye yeltendiler. Güya medeniyet havarileri olan İngilizler, onların temsilcisi General Milne elinde oyuncak olan İtalyanlara, Konya nın sesi, Konya’nın dili olan gazeteyi, Öğüt gazetesini, kapattırdılar. Bu hangi hak ve hukuk, hangi medeniyet, hangi insanlık! Kahrolsun boğazımıza el uzatan, bizi susturmak isteyen ve dilimizi kesenler…)

Sivaslı Ali Kemal konuştukça halk coşuyor, alkış sesleri dalga dalga yayılıyordu. Ali Kemal hoca, uzun konuşmasını: ( … bizi asla susturamayacaklar, susmayacağız, bir dilimizi keserlerse, bin dille haykıracağız) diyerek sözlerini bitirirken kalabalığın

(61)

yazıyorrrr, nasihat yazııyooorr…) diye bir ses yükselmiş, derken bu sesler her köşeden duyulmaya başlanmıştı. Ali Kemal kürsüden son bir kere daha haykırarak: ( … Evet Müslümanlar! Aziz Konyalılar duyuyorsunuz. Öğüt gazetesi sustuysa, işte Nasihat gazetesi size sesleniyor, onu da sustururlarsa, o dilimizi de keserlerse bu sefer bu millet, sizler, herhalde birçok nefesleri tıkamaya muktedir olacaksınız. Varın şimdi dağılın…)

Ali Kemal in bu heyecanlı konuşması ardından 10–15 yaşlarındaki müvezzilerin (Nasihat) diye haykırmaları, kalabalığı coşturmuş gözyaşı döktürmüştü.

Sivaslı Ali Kemal mitingden sonra merkez heyeti üyeleriyle birlikte, İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine ayrı ayrı Öğüt’ün

kapatılmasını sert bir dille kınayan protesto telgrafları çekti. Aynı gün aşağıdaki telgrafla, durumu Ankara da Heyet-i Temsiliye reisi Atatürk’e bildirdi:

(62)

Öğüt Matbaasının İtalyanlar tarafından vuku

bulan tecavüz-ü işgal üzerine bugün hükümet meydanında ekseriyet-i azime ile miting akdederek İstanbul’da düvel-i mütelife mümessili siyasilerine be-telgraf protesto keşide edilmiş ve suretleri de leffen takdim kılınmış olduğu arz olunur, ol babda…

Aynı günün gecesi telgrafı alan Atatürk makine başında Sivaslı Ali Kemal’e şu talimatı veriyordu:

Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkeziyesi Riyasetine;

Gazetenin neşri için daha fazla bir tedbir ittihazına şimdilik lüzum yoktur. İkinci defa neşrinin men olunmasını protesto ile iktifa edilmek ve diğer bir gazete imtiyazı alarak onu neşretmek muvafık olur. Bu babdaki esbabı, şifreyle ayrıca arz edeceğiz. İstanbul nezdinde şikâyetinizi devam ediniz. Bizde teşebbüsatımızı takip eder ve neticeyi bildiririz.

(63)

1921 yılı başlarından itibaren Öğüt, hemen her gün imzasız bir (başmakale) yayınlanıyor, her konuda halkı aydınlatıyordu. Bu başmakalelerde yeri geldikçe dış politika yorumları yapılıyor, Büyük Millet Meclisinin aldığı kararlar ve dış politikası destekleniyordu. Konya il haberleri dışında, iç ve dış haberler Anadolu ajansı kaynaklıydı. Çoğu zaman ve önemli konularda Ankara’dan gönderilen(Meclis Müzakereleri) Öğüt’de aynen veriliyordu. Hele Mustafa Kemal’in Mecliste yaptığı konuşmaları hiç kaçırmıyor, bu konuşmalara geniş yer ayrılıyordu.

Bu arada Hilal-i Ahmer cemiyeti Konya Kadınlar Kolu, cephede savaşan erkeklerimize giyecek malzemesi toplamak üzere bir kampanya açmıştır. Öğüt, bu kampanyayı heyecanla destekliyor ve şöyle diyordu: “Kadınlarımıza ordumuz, arz-ı teşekkür ediyor. Bu teşekkür, yarası sarılan aslanpençeli Türk evlatların tuttuğu süngülerin ucunda parlayan zafer yıldızlarından hanımlarımızın başına takılan kutlu sorguçtur.”

(64)

I. 4. GAZETENİN MİLLİ MÜCADELE YÖNÜ

Öğüt bir taraftan Kuva-yı Milliye harekâtının

teşkilatlanması için çalışırken bir taraftan da düşmanlara karşı halkı mücadeleye çağırıyordu. 4 Mart 1920 tarihli sayısında (Konyalım Yürü!) başlıklı yazısında Konyalılara şöyle sesleniyordu:

(Ey Konyalı! Milyonlarca şehidin medfeni, mukaddes bayrağının ezeli kâbesi olan güzel vatanın çiğneniyor! Mavi canavarlar o güzel yurdunu kanlı çizmeleri altında parçalamak isteniyor. Ey Konyalı! Sağır mısın? İzmir de, daha birçok yerlerde doğranan masum evlatlar senin kardeşin, namusları payimal edilen kızlar, senin hemşiren değil mi? Bunu inkâr edebilir misin? Hâşâ! Sen bu kadar zilleti kabul edemezsin.

… Namus için Hilal’in şerefi, Vatan’ın hayatı için her gün gözün önünde yüzlerce kurban veren bu vahşetin Konya ya kadar, senin evine kadar uzanmaması yani senin hayatın için, kalplerindeki

(65)

iman kuvvetiyle sinelerinden setler yapan kahraman kardeşlerini görmüyor musun?

Senin gibi gençliğin en mesut devre-i inkişafından bulunan o genç kardeşlerin de senin kadar duymaya muktedir oldukları bütün ezvakı, kazanç hırslarını yalnız o büyük kalplerdeki iman uğruna feda ediyorlar.

… Eğer bu gün İzmir in mukaddes mücahitleri kapısındaki mukaddes nöbetini azcık ihmal-ü terk ederlerse, canavar sürülerinin tahripkâr vahşetini senin yeşil ovalarına mesut evine doğru serbest bırakırlarsa o zaman ey Konyalı yine kolların bağlı olarak namusunu çiğnetecek, hırs ile topladığın paralarla beraber zebilane boğazlanmayı kabul edecek misin?)

Gazete ayrıca Millî Mücadeleye katılanlar ve şehit aileleri için bir iane kampanyası açtı, bağış yapanların tek tek adlarını ve bağış miktarlarını sütunlarında yayınlayarak toplanan paraları müdafaa-i hukuk merkez heyetinde bu iş için kurulan komisyona teslim etmeye başladı.

(66)

Öğüt İstanbul’un işgalini, İngilizlerin nüfuzunu

takviye etmek’ gibi bir aldatmaya bağlanamayacağını, onların süngülerine dayandıklarını, birlik içinde olursak büyük bir güç kaynağı olacağımızı, Türk ve İslam birliğini gevşetmek için hainlerin, İstanbul da korkunç planlar hazırladıklarını yazıyordu.

Öğüt bugünlerde Ankara da TBMM ye

seçilecek Konya milletvekillerini halka tanıtıyor, ayrıca Heyet-i Temsiliye’den alınan haberleri, telgrafları yayınlıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını 23 Nisan 1920 tarihli sayısında, manşet olarak, (Milletin Kudretli Varlığını İspat Eden Büyük Millet Meclisi Bugün Kuruluyor) başlığı ile verirken (Büyük Gün) başlıklı başyazısında da şöyle diyordu.

(…Anadolu’nun göbeğinden bu birlik ve beraberlik abidesi, Türk ve İslam’ın kudret ve azametini, namus ve şerefi için katlanacağı fedakârlıkların büyüklüğünü, milletin azim ve kararını

(67)

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ve Meclis Başkanlığına Mustafa Kemal’in seçilişini heyecanlı cümlelerle okuyucularına ulaştıran Öğüt, 5 Mayıs 1920 tarihli sayısında (Mustafa Kemal) imzasıyla Büyük Millet Meclisi’nin Millete Hitabesini iri puntolarla yayınladı. Bundan sonra, hemen her gün telgrafla aldığım Meclis haberlerini sayfalarında vermeye başladı.

Öğüt, Ankara’da yeni kurulan (Anadolu

Ajansı) ile (Postane Araçlığı) telgraf bağlantısı kurduğu gibi Büyük Millet Meclisinin yayınlanmasını istediği haber ve (beyannameleri)de sayfalarına aktarıyor, Ankara’da yayınlanmakta olan Hâkimiyet-i Milliye gazetesi ile fikir birliği içinde yayın yapıyordu. Hatta çoğu zaman Türkiye Büyük Meclisi Hükümeti’nin resmî yayın organı olan Hâkimiyet-i Milliye’de yayınlanması sakıncalı bazı fikir ve görüşler Öğüt’e ulaştırılıyor, Öğüt’de yayınlanıyordu. Mustafa Kemal’in yaveri Hayati Bey’in Paşa’nın emriyle sık sık Öğüt’e talimat verdiği de oluyordu. Ferit Paşa Hükümeti’ne derse desin, ne düşünürse

(68)

düşünsün Türk Milletinin Sevr Anlaşması hükümlerine asla “Evet” demeyeceğini bu bölüm kararına boyun eğmeyeceğine kesin bir dille okuyucularına bir kere daha duyuran Öğüt “Yeter ki birlik olalım, Ankara’nın sesine kulak verelim.” diyordu.

Bu arada İstanbul Hükümeti de boş durmuyor, İngiliz ajanlarının kışkırtması ile de Kuva-yı Milliye’ye karşı Anadolu’da yer yer ayaklanmalar oluyordu. İkinci Bozkır Hadisesi ile asiler 6 Mayıs 1920 günü Konya’ya kadar uzanmış ve şehri basmak istemişlerse de alınan tedbirlerle geri püskürtülmüş, Milli Kuvvetler tarafından dağıtılmış, elebaşları yakalanmıştı. Bununla birlikte Konya, için için kaynıyor, İstanbul taraflı bazı kişiler, faaliyetlerini gizliden gizliye yürütüyorlardı. Bütün bunlar olurken

Öğüt, halkı aydınlatma yolunda pervasız yayınını

sürdürüyor, iç ve dış düşmanlara karşı mücadeleye çağırıyordu. Bursa’nın yunanlılar tarafından işgali üzerine 10 Temmuz 1920 tarihli sayısında (Koşalım)

(69)

“Yüz binlerce İslam’ın ve birçok büyüklerimizin merkad-i mübareklerini nurlu sinesinde saklayan Bursamız, o sevgili zümrüt ile 2 gündür hunhar Yunanlıların müverres ayakları, kanlı çizmeleri altında kaldı. O güzelim Türk yurdundaki Müslüman asarı da yıkıldı ve yakılıyordu. İslam’ın bekçisi Osmanlı Devletinin temelini kuran büyük Türk hakanlarına payitahtlık etmiş ve bu gün adını taşıdığı büyük halkı hakanın mübarek mezarını nurlu sinesinde taşıyan Hüdavendigar şehrinin günahsız halkı, zavallı Müslümanları, bu gün kim bilir ne korkunç cinayetler, ne çirkin şenaatlar görüyor.

Kaçıp kurtulamayan nice masum insanlar doğranıyor. Ne kadar ırzlar parçalanıyor, ne gibi mukaddesat telvis ediliyor. Bursa muhabirimiz bugün ki nüshamızda münderiç telgrafında Bursa’yı istila eden kuvvetlerin Yunan zabitlerinin kumandasında ekseriyetini yerli Rumlar ve Ermeniler den mürekkep olduğunu bildiriyor.

(70)

in bu harekâtta faydaları nedir ve ne için kan döküyorlar?

Bursa Yunanlılar a mı verilecek? Ermenistan mı olacak?

Hayır, hayır!

Bunun mümkün olmayacağını Rumlar da Ermeniler de, haydut Yunanlılar da pekâlâ bilirler…

Fakat Türk ve Müslüman kanına susayan bu insaniyet düşmanları, kanlı gayeleri uğrunda yılmadan, usanmadan, çalışıyorlar. İslam kanı içmek için kan döküyorlar. Türk ün canına kıymak için can veriyorlar.

Öğüt bunları yazarken İstanbul Hükümeti

taraftarları da halkı Kuva-yı Milliye’ye katılmaya çağırıyor, bu yüzden asker kaçakları giderek çoğalıyordu. 24 Ağustos 1920 tarihli Öğüt bunlar için şöyle haykırıyordu:

(71)

(… Şimdi ey kaçaklar, düşman can evimize girerken dükkânında çalışan, bir daireye yerleşen, evlerine gizlenen ey vefasız çocuklar! Size hitap ediyor ve diyoruz ki:

Girdiğiniz deliklerden çıkın! Azıklarınızı alın, erlik alanına, hak yoluna gidiniz. Yoksa daha fazla sabredemeyeceğiz. Gazetemizde sizleri teşhir edeceğiz. Âleme ilan edeceğiz. Bunu duyun, inanın ve utanın…

Öğüt, giderek İstanbul hükümetine hatta

padişaha açıktan açığa çatıyordu. 4 Eylül 1920 tarihli sayısında (hadiseler) (şahsiyetler) başlıklı baş makale de şöyle yazıyordu:

(Mustafa Kemal, İngiliz parasıyla ve İngiliz donanması himayesiyle değil, fakat her taraftan abluka edilen, on senedir harpten harbe, felaketten felakete sürüklenmiş bir milletin yokluktan var ettiği mevcudiyetle ortaya atılmış, Türklerin dilenci, esir olmayacağını fiili bir suretle ispat eylemiştir.)

(72)

1920 yılı Eylül ayında Konya pek sakin değildir. İstanbul Hükümetinin ve varıncaya kadar halkı Kuva-yı Milliye ve Ankara Hükümetine karşı ayaklandırmaktadır. Konya’da gizli gizli çalışmakta, köylere varıncaya kadar halkı Kuva-yı Milliye ve Ankara Hükümetine karşı ayaklandırmaktaydı. Konya valisi Suphi Bey’in yerine 10 Temmuz 1920 günü vali olarak Konya’ya tayin edilen Haydar Bey, her ne kadar Kuva-yı Milliyeci ise de birçok olayları görememekte, hatta Konya Hadisesinin elebaşı Delibaş Mehmet’e Kuva-yı Milliyeye asker toplaması için köylerde faaliyet göstermesine izin vermektedir. Delibaş, valinin bu gafletinden faydalanarak 3 Ekim 1920 günü sabahı Konya’yı basmış, Hükümet Konağında ve Alaaddin Tepesindeki kısa çarpışmadan sonra valiyi esir almış, hapishaneyi boşaltmış, Konya üç gün isyancıların elinde ve idaresinde kalmıştır. Olayın ilk günü Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Konya Merkez Heyeti Reisi Sivaslı Ali Kemali Hoca şehit edilmiş, Kuva-yı Milliyeci olarak tanınanlardan

(73)

Delibaş’ın Konya’yı bastığı ilk gün, isyancılar

Öğüt gazetesini de basarak matbaayı darmadağın

etmiş, mürettipleri dipçikleyerek dağıtmışlardır. Bu arada gazetenin sahibi Abdülgani Ahmed’le yazı işleri müdürü Feridun (Kandemir)i yaka-paça sürükleyerek Hükümetin alt katındaki “tevfikhane” ye atmışlar, (Siz Mustafa Kemalcisiniz siz Kuvvecisiniz ha!)diyerek sabaha kadar falakadan geçirmişlerdir. Milli Kuvvetler’in Konya’yı asilerin elinden kurtarışına kadar, yara-bere içinde aç-susuz bırakılan Abdülgani Ahmed ve Feridun (Kandemir), Konya Hadisesi’nin bastırılmasından sonra, matbaaya bir araba içinde getirildiler.

Abdülgani Ahmed, yara-bere ve perişan durumda işçilerini toplayarak matbaasına bir düzen verdi ve 7 Kasım 1920 günü Öğüt’ü tekrar çıkarmaya başladı.

Büyük Millet Meclisinin aldığı bir karar gereğinde, Milli kuvvetler ordu kuruluşları içine alınarak disipline sokulacaklardı. Dağınık ve

(74)

ordu kurulmalıydı. Çerkes Ethem’in seyyar kuvveti ile çete reisi Demirci Mehmet Efe, bu kararı dinlemiyor, buyruk hareketlerini devam ediyorlardı. Demirci Mehmet Efe ve adamları 16 Aralık 1920 günü Miralay Refet tarafından Isparta kuzeyindeki İğdecik Köyünde sıkıştırıldı, Mehmet Efe de 30 Aralık 1920’de teslim oldu. Çerkes Ethem ve kardeşleri daha kuvvetliydi. Başıbozuk hareketleri yüzünden Garp Cephesi Komutanı Miralay İsmet (İnönü) ile araları giderek açıldı. Ethem ve kardeşlerinin kanunsuz isteklerine bir son vermek, hatta Ankara’yı basmalarını önlemek üzere tedbirler alındı. Birinci İnönü Savaşları sırasında Ethem’in kuvvetleri de sarıldı. 22 Ocak 1921 günü Çerkes Ethem ve kardeşleri bir kısım kuvvetler ile Yunanlılara sığındı. Bu hıyanet olayı memlekette büyük yankılar uyandırmıştı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. 26 Ocak 1921 Öğüt, (Büyük Muvaffakiyetler) başlığı altında şunları yazıyor, halkı aydınlatıyordu

Referanslar

Benzer Belgeler

Şekil 4.19: 5 Numaralı Firmanın C25 Olarak Ürettiği Betonun Kırım Sonuçları. Şekil 4.20: 6 Numaralı Firmanın C25 Olarak Ürettiği Betonun

82 活動成果報告─中國童玩製作及詴玩 臺北醫學大學聖多美普林西比青年大使團 活動企劃書 活動主題 童玩製作與詴玩 活動日期 民國九十九年八月十八日至九月三 日 負責人

Bu çok ekranlı dev televizyonun temelin- de, yeni nesil düz ekran televizyonlarda yeni yeni kullanılmaya başlanan OLED (organic light emitting diode) görüntü teknolojisi

Selim İnan (Mersin Üniversitesi) ve arkadaşları tarafından bulunan tarih öncesinin deniz ineği Metaxytherium medium fosili, ülkemizdeki deniz inekleri ailesine (Sirenia) ait

Hasan Rifat Bey'in torunu, Şamili Rifat Bey'in kızı Zeynep Hanım’ın Celile Hanım tarafından yapılmış pastel portresi (karşıda zeminde).. Zeynep Hanım'ın eşi

Birlikte konser verdiği uluslararası sanatçılar ve topluluklar arasında Pierre Fournier, Frederick Riddle, Istvan Kertesz ve Londra Senfoni Okestrası, Zubin Mehta

kiyedeki sanat eserleri konusun­ da iki önemli kitap yayınlanmış ve Almanca konuşan Orta Avru­ pa ülkelerinde büyük ilgi gö r­ m üştür. Birinci kitap

Vapur kap­ tanları hakkında gerekli takibatın Türk mahkemelerinde yapılıp yapı- lamıyacağı selâhiyetini incelemek üze­ re Lâhi Adalet Divanına baş