• Sonuç bulunamadı

ÖĞÜT’ÜN YAYIN HAYATI VE YAZAR KADROSU

I. GAZETEYİ TANITMA VE DEĞERLENDİRME

I. 2. ÖĞÜT’ÜN YAYIN HAYATI VE YAZAR KADROSU

Çok geçmeden, Selanikli Abdulgani Ahmet,1917 yılı başlarında, küçük matbaasını Afyon’a nakletti. Afyon’da önce (İkaz Matbaası)ile bir anlaşma yaptı. Matbaada Afyonlu Koçzade M.Şükrü’nün sahibi ve başyazarı olduğu (İkaz)adında haftalık, küçük bir gazete de çıkıyordu. Abdulgani Ahmet’in İkaz Matbaası ve gazetesiyle ortaklığı ancak bir iki ay devam edebildi. Kendisi bir matbaa kurmak ve gazete çıkarmak istiyordu. Aslında gazete çıkarma işini Selanik’ten beri düşünmekteydi. Ne var ki kendi matbaası bu işe yeterli değildi. İstanbul’dan eski bir baskı makinesi satın aldı.1917 yılı Temmuz’unda Afyon’un Uzunçarşı semtinde büyücek bir dükkân kiraladı. Makineleri ve harf kasalarını buraya yerleştirerek (Öğüt) adında bir matbaa kurdu. Gazetesinin adını da Öğüt koymaya karar verdi. 1

Eylül 1917’de de haftalık Öğüt gazetesini çıkarmaya başladı.12

Selanikli diye tanınan Abdulgani Ahmed matbaanın ve gazetenin resmen sahibi olmakla birlikte, yazı işlerini genç kalemlere bırakıyor, zaman zaman onlara düşüncelerini aktarıyor, gazetesinin ana hedefinin(Amal-i Milliyeye hizmetkâr, menafi-i vataniyeye hürmetkâr, müstakil el-efkâr, halk gazetesi)olduğunu söyleyerek kalemlerini bu yolda kullanmalarını öğütlüyordu. O günlerde siyasi olaylar hızla gelişmeye başlamıştı. Birinci Dünya Savaşından müttefikleri ile birlikte yenik çıkan Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesini imzalamış, daha sonra Sevr anlaşmasına uyarak itilaf Devletleri, Osmanlı Devletini paylaşmak amacına yönelmişlerdi. Devlet çaresiz ve ezikti. Öğüt gazetesi bu buhranlı günlerde (Türk milletinin hiçbir yenilgiye buyun eğmeyeceğini, istiklali uğruna kanının son damlasına

12

Mahir Erkmen, Eskiler Basın Hatıraları, 22 Ekim 1974 tarihli Kocatepe (Afyon) Gazetesi. Ayrıca İrfan Ünver, Büyük Zafere katkıda bulunan Afyon Basını ve Öğüt gazetesi 19–21 Ağustos 1971 tarihli Türkeli (Afyon) Gazetesi.

kadar mücadeleye azimli olduğunu…) yeri gedikçe yazıyordu. Gazetesinin Afyon’da haftalık olarak yayınlandığı bu döneme ait 96 sayısı hakkında ayrıntılı bilgilerimiz yoksa da o günleri yaşayan hatta gazetede fiilen görev alanların hatıralarından Öğüt’ün 1918 yılından itibaren Anadolu basınında bir Millî Mücadele başlatmış olduğunu, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline kadar Afyon’da bu mücadeleyi yürüttüğünü öğreniyoruz. 13

Yunanlıların İzmir’i işgali (15 Mayıs 1919) ve ondan sonra Batı Anadolu’ya yayılmaları üzerine, Abdülgani Ahmed, matbaasını ve gazetesini emniyete almak üzere daha gerilerdeki Konya’ya taşımayı uygun bularak bu kararını hemen uyguladı. Gazeteci Ömer Sami Coşar, (Millî Mücadele Basını) adlı geniş incelemesinde, bu taşınma olayını şu cümlelerle dile getirir:

(… Afyon-Konya yolunda soluyarak giden bir trenin furgonunda neler yoktu? Pamukla bastırılıp, kat kat kâğıtla sarmalanmış sandıklar… Kimisi uzun, kimisi kısa, kimisi yuvarlak, kimisi dişli demir parçaları. Nereye dokunulsa, mürekkep, yağ!

Ege’nin birçok şehirlerinin Yunan işgali altında inlediği günler. Bu işgalin sınırı doğu istikametinde yayılır mıydı? Abdülgani Efendi, 1917 yılından beri, Afyon’da çıkarmakta olduğu Öğüt gazetesi ile matbaasını biraz daha gerilerde emniyete almak istiyordu. Sonra, Erzurum’dan Mustafa Kemal Paşa’nın sesi yükselmiş, millet yeniden mücadeleye davet edilmişti. Abdülgani Efendi gazetesine de, matbaasına da bu mücadelede vazife düşeceğini hesaplıyor, hemen tedbirini alıyordu.

Varmış Konya’ya emekli hâkim Vahdi Bey’in evinin altını kiralamıştı. Günlerde uğraşmışlar, kolla çevrilen ihtiyar baskı makinesini, pedalı indirip kurmuşlar, harf kasalarını pamuklardan temizleyip yerleştirmişlerdi. Matbaa ile göç yoluna düşen

başmürettip Talat Efendi işlerini yoluna koymakta güçlük çekmemişti.

İzmir’e çıkarak Ege Bölgesi’ne sızan Yunan’dan kaçmışlardı ama bu defada sığındıkları Konya’nın İtalyan işgali altında olduğunu görüyorlardı. Neyse ki bunlar Yunan değildi. Topu topu iki İtalyan taburu vardı, bunlar şımarıklıklarına rağmen fazla ileri gidemiyorlardı.14

Abdülgani Ahmed, Ömer Sami Coşar’ında ifade ettiği gibi, Konya’da Küllükbaşı mahallesi, Şems Türbesi karşısındaki hâkim Kafalı Vahdi Bey’in iki katlı evini matbaa ve gazete idarehanesi olarak kiralamıştı.15

Abdülgani Ahmed (Doyran), Konya’ya geldiği günlerde, Konya’da (Babalık, İntibah, İbret) adıyla üç gazete yayınlıyordu. Babalık gazetesi 1910 yılında Yusuf Mazhar tarafından haftalık olarak çıkarılmaya

14

başlanmış, 1917–1918 yıllarında adını Türksözü olarak değiştirmiş, sonra tekrar Babalık adına dönmüştür. Haftada 2–3 çıktığında oluyordu. İbret gazetesi’ni Hadimizade Mehmed Emin (Bolay) 1919 yılı mart ayında haftalık olarak çıkarmış, bir yıl sonra da kapatmıştı. Kutsizâde Ali Efendi’nin Şubat 1919’da yayımlanmaya başladığı İntibah gazetesi de fazla devam edememiş, o da 1920 yılı ekim ayında kapanmıştı.16

Haftalık veya haftada iki olarak yayınlanan bu üç gazetenin yanında, Abdülgani Ahmed, dördüncü gazete olarak Öğüt’ü günlük çıkarmaya karar verdi. O zaman ki Matbuat Kanunu’na göre gazete mesul müdürlerinin en az idadi (lise) mezunu olması gerekiyordu. Abdülgani Ahmed, rüştiye(ortaokul) mezunu olduğu için, Mes’ul Müdürlüğe idadi mezunu birisini aradı. O günlerde tanıştığı Aşkî Naili Bey idadi mezunu uyanık, aklı başında bir gençti. Bir beyanname doldurarak gazete imtiyaz sahipliğine

16

kendisini, mes’ul müdürlüğüne de Aşki Naili’yi gösterdi. Valiliğe verdi. Kısa bir süre sonra Konya Valiliği, Öğüt gazetesi’nin Cuma günleri dışında her gün yayınlanmasına izin verdi.

Öğüt Afyon’da haftalık olarak 96 sayı çıkmıştı.

Şimdi 97 sayısı günlük iki sayfa ve her sayfası 5 sütun olarak 1 Temmuz 1919 günü (100 para) değerle satışa çıkarılmış ve 500 adet basılmıştı.

O günlerde siyasi olaylar da birdenbire seyrini değiştirmiş, Yunanlıların İzmir’e çıktığının ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa Dokuzuncu Ordu Kıta’ları Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket etmiş, maiyeti erkânı ile birlikte 19 Mayıs 1919 Salı günü sabahı Samsun’a gelmişti. Samsun ve çevresinde asayişi düzenlemekle görevli Mustafa Kemal Paşa’yı Samsunlular coşkun karşılamışlardı. Samsun’da Mıntıka Palas’ı karargâh olarak kullanan Mustafa Kemal Paşa, hemen ertesi günü mücadele bayrağını açmış, bir taraftan Sadrazam

bildirirken, diğer taraftan Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile bağlantı kurmuş, vatanın kuruluşunun İstanbul’daki kukla hükümetle değil, milletinin birlik ve beraberlik içinde kendi gücü ve iradesiyle mümkün olabileceği fikrini yaymaya başlamıştı.

Bir hafta sonra Havza’ya gelen, buradan Amasya’ya geçen Atatürk Amasya’da (Ya istiklal Ya ölüm) parolası demek olan Amasya Tamimini yayınlamıştı, Tokat, Sivas, Erzincan yolu ile Erzurum’a gelmiş,23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi’ni açmıştı.

Öğüt daha başından beri Millî Mücadele’nin

yanında olduğunu açık açık yazıyordu. Atatürk hemşerisi Abdülgani Ahmed’i ve gazetesini tanıyordu. Çok geçmeden Atatürk’le bağlantı kurdu, zaman zaman direktifler aldı. Gazete başyazarı Aşkî Nâili Bey, Konya’dan ayrılınca, gazetenin Mes’ul Müdürlüğü’ne Konyalı Saatçizâde Hüsnü getirilmişti. O sırada Anadolu’da milli harekâta katılmak üzere

(Kandemir), Öğüt gazetesi’nin başyazarı olarak Konya’ya geldi. Aşki Naili’den yazı işlerini devraldı. Feridun Kandemir yayınladığı hatıralarında Öğüt’ün o gün ki durumunu şöyle anlatır:

(…Öğüt ’ün ilkyazı işleri müdürü ve başyazarı meşhur şeref kurbanlarından Şeyh Naili Efendi’nin oğlu Aşki Naili’ydi. Ki İller Bankası Umum Müdürlüğü’nden emekliye ayrıldıktan sonra İstanbul’da hayata veda etmiştir.

Ben pek eski ve samimi arkadaşım olan Naili’den Konya’da Öğüt’ü devraldığım zaman, Heyet-i Temsiliye henüz Sivas’ta bulunuyordu. Bir müddet sonra, Ankara’ya geldiler. Ve o günden itibaren Mustafa Kemal Paşa, Öğüt ile bizzat ilgilenerek hususi kalem müdürleri Hayati Bey vasıtasıyla geceleri telgraf makinesi başında, muntazaman direktif talimat ve gerektiğinde yayınlanması için haberler verdirmeye başladılar.

bu suretle bir zaman, Milli harekâtın hiç değilse Orta Anadolu’da yegâne yayın vasıtası haline gelmişti.

Ayrıca yine Mustafa Kemal Paşa’nın direktifleriyle temas ettiğimiz İstanbul’daki Hakkı Tarık Bey gibi bazı basın mensuplarından, orada düşman sansürünün yayınlanmasına müsaade etmediği haber ve yazıları alıp Öğüt’de yayınlıyorduk.

Konya o sırada İstanbul hükümetine tabi idi. Valisi, Polis müdürü, bütün hükümet erkânı, hatta mevcut Kolordu Kumandanı Milli harekâtın pervasız naşir-i efkârı idi.

Ayrıca iki taburluk İtalyan işgal kuvvetleri vardı. Öğüt işte bu bütün resmen mili harekâta düşman kuvvetler arasında sadece vatansever Konyalılardan gördüğü candan müzaheretle milli harekâtın Pervasız naşir-i efkârı idi.

Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, hala hayatımın en mesut ve unutulmaz günleri olarak heyecan ve şevkle hatırladığım o günlerde Öğüt

Konya’da dış düşman olan İtalyanlardan fazla – maalesef- bizimkilerden, yani İstanbul hükümetine körü körüne bağlı kalmış olan mahalli hükümet başındakilerle Kolordu kumandanının şerrine uğramakta ve asıl bunlar, İstanbul’da ki Damat Feritlere ve Vahdettinlere hoş görünmek için Öğüt’ü susturmak, boğmak maksadıyla yapmadıklarını bırakmamaktaydılar.)

Öğüt, bir yandan Atatürk’ün başlattığı Millî

Mücadele ve Kuva-yı Milliye harekâtını ateşli yazılarıyla desteklerken, bir yandan da Anadolu’yu paylaşan İtilaf Devletleri, özellikle İngilizlere karşı sert yayınlar yapıyordu.

İstanbul’daki İngiliz işgal kuvvetleri Komutanı General Milne Konya’daki İtalyan işgal kuvvetleri komutanına, Öğüt gazetesinin susturulması konusunda sürekli baskı yapıyordu. İtalyanlar Öğüt’e yapılacak herhangi bir girişimin Konya halkını ve Kuva-yı Milliye yi destekleyen aydın gençleri aleyhlerinde bir

ve Öğüt gazetesini işgal ederek yayımını durdurmalarını kesin istiyordu. Bu durumda İtalyanlar zorunlu bir baskın düzenlemeye karar verdiler. İtalyan komutan baskından bir gün önce gazetenin yazarı Feridun (Kandemir) e gizlice haber ulaştırarak ertesi gün matbaayı basacaklarını duyurdular. İtalyanların (Öğüt) matbaasını işgal edecekleri haberi üzerine 25 Ocak 1920 gecesi işçiler, bir baskı pedalı ile üç harf kasasını, gizlice, bir arabaya yükleyerek, şehir dışında bağlar arasında bulunan (Söylemez Baba Türbesi)ne taşımışlardır.

Ertesi, 26 Ocak 1920 sabahı silahlı bir İtalyan mangası (Öğüt) matbaasına gelerek matbaaya el koymuşlardı. Bu olayı Feridun (Kandemir) hatıralarında şöyle anlatır:

(… Öğüt, Anadolu’da biricik gündelik gazeteydi. Onun başmuharriri, muhbiri, musahhihi, sekreteri, her şeyi de ben. Toy, tecrübesiz bir genç adam. Fakat cesurdum. Düşman askerlerin işgali altındaki bu şehirde İstanbul Hükümeti nin birbirinden

ortasında yılmadan usanmadan her gün taze taze Sarayı, saltanatı tel’in ediyor, düşman kuvvetlerini gücümün yettiği kadar hırpalamaya çalışıyordum. Bâb-ı Âli küplere biniyor Konya’ya verdiği emirlerle Öğüt’ü sokaklarda müvezzilerin ellerinden toplatıyor, beni tazyik ediyor, polisleri, inzibatlarıyla yakama yapışıyor, fakat daha fazlasına güçleri yetmiyordu.

Nihayet bir sabah matbaanın makineli tüfeklerle mücehhez süngülü İtalyan askeriler tarafından sarıldığını gördüm.

İşgal kuvvetleri başkumandanlığının emriyle

Öğüt gazetesi tatil edilmiştir. Matbaayı işgal ediyoruz

diyorlardı.

Hâlbuki İtalyan kumandanı bir gece evvel bana gizlice yaverini göndererek İngiliz olan başkumandanlarından aldıkları emir üzerine ertesi günü matbaayı basacaklarını, ihtiyatlı bulunmamızı haber vermiş olduğundan, sabaha kadar çalışıp uğraşarak, makinelerden birini sökmüş, hurufat

türbesine kaçırmıştım. Bu sebeple karşıma dikilen İtalyan zabitine laf olsun diye: (protesto ederim!..) tarzında sözler söylemiş fakat asıl onların yanındaki İstanbul memurlarını küçük görmüş, hakarete layık bulmuş, affedememiştim.

Uzatmayalım; matbaayı düşmana bırakarak ben soluğu Söylemez Baba Türbesi’nde almış ve Baba’nın sandukası etrafına dizilen kasaların başında harıl harıl çalışan, her vakit saygı ve minnetle anacığım mürettip arkadaşlarımın yanına koşmuş, hiçbir sekteye uğramadan ine sabahleyin çıkacak olan gazetenin hazırlıklarına koyulmuştum.)

Gazeteci Ömer Sami Coşar da Öğüt gazetesinde o günlerde mürettip olarak Ahmet Bölen’in hatıralarına dayanarak, şu bilgileri vermektedir:

(… O dakikalarda bir İtalyan mangası iki makineli tüfeği de yanına alarak Öğüt Matbaasını basıyordu. Yalnız çok daha önce gazeteye bu baskının saatini de bildirmişlerdi. Matbaadakiler geceleyin

çalışmışlar tekrar harf sandıklarını pamukla sarmışlar ihtiyar makineyi bırakıp yalnız pedalı arabaya yüklemişler, Vahdi Bey’in evinden uzaklaşmışlardı. Sığındıkları yer, şehrin hemen dışında Söylemez Baba türbesiydi. Kuva-yı Milliyeci Haydar’ın çetesine karargâh yaptığı türbe! İtalyan kumandanı bir İngiliz generalinden çok daha kati bir emir alsa da, bu kuvay- i milliye merkezine sokulmaktan kaçınırdı.

Öğüt, o günlerde Anadolu’da her gün çıkan ilk

gazeteydi. Bir türbede çıkan ilk gazete unvanını da kazanıyordu. Mürettip Ahmet (Bölen) hurufat kasalarını Söylemez Baba’nın sandukasının etrafına yerleştirirken etrafındakilere takılmıştı:

Yahu, Söylemez Baba bu! Hiç söyler mi burada olduğumuzu?

Ve birden farkına varmışlardı ki pedal makinesinin mürekkep plakasını unutmuşlardı. Öğüt baskına rağmen ertesi sabah tekrar çıkmalıydı. Fakat mürekkep plakası olmadan gazeteyi nasıl bassınlar?

Onu mangalın külü içine iyice saklamıştım. Unuttum sonra abi!

İtalyan kumandanıyla danışıklı dövüş olmuştu ama şimdi matbaa etrafında silahlı asker vardı. Nasıl yapacaklardı? Mürettiplerden biri ben hallederim demiş, fırlamış gitmişti. Varmış Vahdi Bey in evine. İtalyan makineli tüfek çavuşuna elleriyle derdini anlatabilmek için çırpınıyordu, süngüler arasında matbaaya girmişler mangalı göstermiş, yakasını kaldırmış, üşüdüğüne karşısındakini inandırmaya çalışmıştı. Bir bacağı kırık, yan yatmış içi külle dolu eski bir mangal! )

Öğüt, Anadolu’da Millî Mücadele safında yer

alan öteki Anadolu gazeteleri arasında en çok okunan baskı sayısı en fazla olan, yorumlarına ve haberlerine itibar edilen bir gazete olarak ün yapmıştı. Konya’da

Babalık gazetesi de günlük olarak çıkıyor, oda Millî

Mücadele safında üzerine düşen görevi gereğince yapabilmek için üstün bir çaba gösteriyordu. Öğüt Ankara’ya taşınmalı, Hâkimiyeti Milliye ve Yeni Gün

Millet Meclisinin zabıtları ve basılı evrakını basacak Ankara’da bir matbaa yoktu. Vilayet matbaası yetersizdi. Gazetelerin matbaaları ancak kendilerine yetiyordu. Öğüt gazetesinin sahibi Abdülgani Ahmed ise matbaasını bir hayli büyütmüştü. Hatta gazetesinde kitap dahi basabileceğini ilan veriyordu. Öğüt gazetesi ve Öğüt Matbaası da Ankara’ya gelirse, meclisin baskı işlerine geniş yardımı olur, hatta matbaanın bir bölümü meclise devredilebilirdi.1921 yılı Haziran ayı içinde bir akşamüzeri Ankara’dan Meclis Başkâtibi Recep (Peker) Bey Abdülgani Ahmed’i ve gazetenin yazarı Feridun Kandemir’i telgraf makinesi başına davet etti. Recep Peker Bey: “Mustafa Kemal Paşa

Öğüt Matbaasının Büyük Millet Meclisine devriyle, Öğüt gazetesi’nin de Ankara’ya taşınmasını arzu

ediyorlar. Matbaa levazımatı ile birlikte hemen Ankara’ya hareket ediniz…”emrini verdi. Bu olayı Feridun Kandemir hatıralarında şöyle anlatır:

(…Öğüt, İstanbul’a kadar gider, elden ele dağılırdı. Bu çalışma temposuna gazete yetiştirmek

durmaksızın 24 saat aralıksız ve bizzat kendimiz, kan- ter içinde, soluk soluğa kol çevirmek suretiyle çalıştırırdık. Öğüt, bu hali ile Orta Anadolu’nun coşkun bir propaganda kaynağı idi. İç ve dış düşmanların kapatmak, toplamak, susturmak, yıldırmak gayretlerine rağmen bir gün, bir tek gün dahi çıkmaksızın etmemiş, susmamıştı… Ta, bir gece Ankara’dan telgraf makinesi başına çağrılıp bana(Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Öğüt Matbaasını Büyük Millet Meclisi hesabına satın alacaksınız...) dendiği ve ertesi günü de bu alışverişin yapıldığı haberini verişim üzerine, (bir kısmı) satın alınan matbaa, mürettip ve makinistlerle birlikte Ankara’ya hareketim emri verildiği güne kadar…

Bize ayrılan vagonlarla Ankara’ya gittikten sonra, matbaayı Büyük Millet Meclisi reisliğine teslim etmek istediğim zaman, yine Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile Meclis Matbaası Müdürlüğüne tayin olunmuştum. İşte B.M.M. matbaası da böylece kurulmuş, ancak ondan sonra B.M.M. zabıtları muntazam şekilde basılabilmiştir)

Abdülgani Ahmed, matbaasının bir bölümünü Feridun Kandemir’le Ankara’ya gönderdi. Bu giden bölüm, matbaada kitap ve evrak basan makine ve harf kasalarıydı. Gazete ayrı bir makinede basılıyordu. Kendisi de Ankara’ya giderek Ulus’taki Hacı Bayram Veli Caddesi üzerinde geniş bir dükkân satı aldı. Gazeteyi dizen ve basan matbaa bölümünü buraya taşıyıncaya kadar Öğüt, Konya’da yayımını sürdürdü.7 Temmuz 1921 Perşembe günü de, yine günlük olarak Ankara’da yayınlanmaya başladı. Afyon’da 97, Konya’da (Nasihat)la birlikte 601 sayı yayınlanmış, toplam 698 sayıya ulaşmıştı. Ankara’da çıktığı gün (sayı:699–1) olarak yayımına devam ediyordu.

Öğüt Ankara’da yayınlandığı ilk gün (Meslek

ve Gaye) başlıklı başyazısında, Ankara’ya taşınması konusunu okuyucularına şöyle bildiriyordu:

(Mütareke tatbikatını Türklere gösterdiği acı fakat münebbih hakikatin karşısında yoktan varlık

tehditleri karşısında ve her türlü müşkilat içinde yılmayarak, bıkmayarak, ancak milleti için çalışmış, Anadolu mücahede-i meşruasının hak ve hakikatini bağırmıştır.

Öğüt bu azim ve sebatın mükâfatlarını görmüş

ve görmektedir. Bunların en büyüğü vaziyetin merhametini iyice idrak ederek intibaa gelen ve elbet bu galeyanın tevellüdünden kendisinin de az çok bir hisse-i iftiharı bulunan milletini bugün yalnız bir sadâ ile Avrupa’ya karşı hakkını bağırması ve bütün dünyayı düşündüren bir ordu meydana çıkararak bu hakka bir kuvve-i te’yid yaratmasıdır. Milletinden bu intibahı görmek ise bir gazetenin yegâne gayesi ve binaenaleyh en büyük mükâfattır. Milletin ve onun mücehedatın ordu daha yakından takip edip, daha vakıfâne bir lisanla neşir ve müdafaa etmek ve şanlı ordularımızın süngüleri ile istihsal ettikleri ve edecekleri muzafferiyeti kalemle takip eylemek için bu kere Merkez-i Hükümete nakleden Öğüt’ün ikinci mükâfatı da her yerde okuyucularının takdir ve alakaların görmüş olmasıdır…)

Öğüt’ün Ankara’ya taşınması ile yazar Feridun

Kandemir, Öğüt’den ayrılarak Büyük Millet Meclisi Matbaası Müdürlüğüne atandı. Abdülgani Ahmed (Doyran) gazetenin sahip ve idare müdürü Ahmet Tevfik Bey de mes’ul müdürü gazeteci Sadri Ethem de yazı işleri müdürü idi. Ankara’daki genç kalemlerin çoğu Öğüt’de toplanmışlardı. Bunlar arasında Enver Behnan Şapolyo’da vardı. Şopolyo, bir eserinde o günleri şöyle anlatmaktadır: ‘Öğüt’ün idarehanesi, Ankara(Ulus)Hali’nin arkasındaki bir sokak içinde bulunan iki katlı bir evde idi. Burası dar ve karanlık bir sokaktı. Yazı işleri müdürlüğüne Sadri Ethem getirildi. Sadrid Ethem Ankara’da bulunan genç gazetecileri bu gazetede toplamaya muvaffak oldu. Sadri, felsefe tahsil etmiş, sosyal davaları ele almış, değerli bir yazardı. Kırk üç yaşında vefat etti. Muharrirleri Münir Müeyyet Bekman, Lütfi Arifi, Kerameddin, Raif Nezihi. Celal Davut, Enver Behnan Şapolyo idi. Bu gazete akşamları çıkıyordu. Havadisleri bakımından çok satılıyor, aranıyordu.

Benzer Belgeler