• Sonuç bulunamadı

ÖĞÜT GAZETESİNDE EDEBÎ SAYILABİLECEK

YA ALLAH!

Ordu imana doğru, Ya Allah Millet Rahman’a doğru, Ya Allah... Hakça zikrimiz: Allah, Allah... Halkça fikrimiz: Sönmez sabah! Aslan ordumuz canlı silah! Ordu! İmana doğru Ya Allah! Millet! Rahman’a doğru Ya Allah! Masum arz kanı çıktı dize!

Dökülsün düşman, Akdeniz’e! Ya Allah!..Akıncı !..Ak .. denize!.. Ordu imana doğru Ya Allah! Millet volkana doğru Ya Allah. Kurban yurtlarda Türk kalmadı! Anılmıyor Allah adı!

Kalır mı hiç bu ömrün tadı? Ordu tufana doğru, Ya Allah! Millet tufana doğru Ya Allah! Mustafa Kemal Başkumandan! Ardında millet dilinde Kur’an! Ordu! Yunan’a doğru Ya Allah! Millet! Vatana doğru, Ya Allah!

Ya Allah; düşmandan öç almaya! Alınmamış tek öç kalmaya!

Düşmanda kan yok… Bozuk maya. Ordu öz kana doğru, Ya Allah! Millet, al kana doğru, Ya Allah! Ya Allah… İmana doğru , Ya Allah...! Ya Allah… Rahman’a doğru Ya Allah!

Bolu Mebusu Tunalı Hami (Öğüt gazetesi, 9 Aralık 1923, s.2)

EĞER?

Morning Post’tan: Müstemlekat Nazırı Churchil’in parlamentodan yarım milyon lirayı mütecaviz bir para talep etmesi Askut’in gayet haklı ve şedid tenkidatı muhtevi bir nutuk irad etmesine sebep olmuştur. Mister Askut Irak’ta temdid ikametimizi muhik gösterecek, ahdi bir selahiyete sahib ve mahalli mezkûrda menafi-î iktisadiyeye malik olmadığımızı ifade etmiş ve Arablar’da ecnebi müessesata boyun eğmek mecburiyetinde bulunmadıklarını söylemiştir.

Askuyet sözüne devamla “Churchill’in söyledikleri bir sürü (eğer)lere, yani şartlara muallâk mesela; Emir Faysal Irak krallığı tamir deliğinde muvaffak olursa, eğer kardeşi Emir Abduh Mavera’yı Filistin’de kazanırsa, eğer Hicaz kralı sözünü ve sükûnetini muhafaza ederse, eğer Türkiye ile Yunanistan arasında müstakarr bir sulh tesis edilirse ve eğer Mustafa Kemal Paşa günün yerinde sahneye çıkarak bu tertibatı alet evset etmese gibi hayali, havai

siyaseti muvaffak olacak demiş ve şiddetle alkışlanmıştır.

Yazar belli değil (Öğüt gazetesi, 8 Aralık 1923, s.1.)

YAHUDİLER VE YUNANLILAR

Ateş gecesi hahamı yakalım. Yahudi kahramanları İzmir’deki Yahudi Mezarlığı sahip edinmiyor. Jurnal Doryan’dan: Rumların ateş gecesi yortusu bu sene Yahudilere karşı bir ket mahiyetinde yapılmıştır. Her sene sokaklarda eski haham vesaire yakılarak bu ateş üstünden atlayan Rum delikanlıları ve kızları bu sene şişhane karakolu civarında manken gezdirerek “Hahamı yakalım” diye bağrışmalar ağır küfürlerle rast geldikleri Yahudilere hakaret etmişler ve böylece sokakları dolaşmışlardır. Rumların bu edepsizliklerinden men faal olan Musevi delikanlılar

esnasında tarafımdan bir kaç el silah atılmış ve zabıtanın müdahalesi ve müsebbiplerinden bazılarının tevkifiyle sükûn iade edilmiştir.

Aynı gece Hasköy civarında buna benzer bir vaka zuhur etmiş ise de hahamın ve mahalle ortadoksu papanın müdahalesi üzerine bertaraf edilmiştir. Bu tecavüz atan haberdar olan haham Başyak bu harekâtı şiddetle men etmiştir. Ve nazırını ziyaret eden haham başı ve Musevi milletine hissiyat-ı teveccüh kerhanesine rica etmiştir.

İzmir’de Yunan idarenin İslamlara olduğu kadar Musevilere karşı da tezyinatta bulunmakta olduğu anlaşılıyor. Harbi umumi esnasında Vali Rahmi Bey tarafından ve mektebi sınaî inşa edilmek üzere istimlâk edilen Karataş civarındaki Musevi Mezarlığı mütarekeyi müteakip cemaat tarafından istirdat edilmek üzereyken İzmir’in Yunanlılar sarfından işgal edilmiş.

Vuku bulunan müracaat üzerine iadesi için vaatler olmuş idi. Hal bu ki, bir lise tesisine

başlanmıştır. Bundan müteessir olan Museviler kral Konstantin’in İzmir’den gelmesinden istifade ederek mezarlığın iadesini istirham etmişlerdir. Kral Musevi cemaatinin bu istirhamını isaf edeceğini vaat etmiş ise de ertesi gün Museviler mezarlıkta bulunan kabirlerinin kâmilen tahrip edildiğini görmüşlerdir.

Yazar belli değil

(Öğüt gazetesi, 21 Kasım 1923, s.1.) KARA BAYRAM

Seneler oluyor ki, Âlem-i İslam mesut bir bayram idrak edemedi. Füturda şükür yerine acı gözyaşlarımızı, ezhada kurban yerine eli bağlı Müslüman kardeşlerimiz kadar bir işgal ordusunun imhakâr siyasetiyle boğazlandı. Senelerin, belki asırların miras-ı zununu olarak çektiğimiz bu felaketlerin artık sonuncusu olduğunu umut ve temenni ederken yalnız kendimizi değil, belki değil

geçirmek mecburiyetinde bulunan kardeşlerimizi de düşünmeliyiz. Onlar ki, sevgili bayraklarından mehcur merasimi dünya süngülü tahtları altında mahsuren icbara memur ve belki Ezan-ı Muhammedi’yi bile istima’dan memnu bulunarak bize şark bulunursa, şarktan doğacak zafer güneşine vakfı nazar etmiş meyus ve mustarip en mesut bir günün matem faciası yaşıyorlar.

Fakat bugün bütün katiyetiyle bunun sıkletiyle gözümüzün önündedir. O gün yalnız terk-i silah etmiş bir muhasım ilik ve kendilerini galip eda eden muhasımlarımızın ifratta kaçmasına mani olmaya çalışıyorduk. Fakat bugün dinimizle, milletimizle, tarihimizle ittisal mütekabilimizle beraber, Avrupa’nın gözüne battığımızı ve bize eski Romalıların esir ve mahkûmları hayvanat-ı müfterasiye parçalatıp seyredecekleri gibi kolları bağlı Yunan saflarına ellerine terk ederek beraber boğazlanmak istediklerini iyice anlatıyor ve onun için ki hayatımızdan mukaddesatımıza kadar alakadar olduğumuz her şeyi kurtarmak için çarpışıyoruz. O halde Paşa hazretlerini

pek haklı olarak dermeyan buyurdukları “pek uzak olmayan bir atide karşımızdaki hain ve muhteris Yunan ordusunun imhası tahtı imkâna girecektir. Buna imanımız var ve aksini düşünmek için hiç bir sebep yoktur. Ordu iş başında, mebussan iş başında, hükümet iş başındadır. Milletimize gelince onun ordusuna karşı itimatlar olduğu kadar fedakâr olduğu sabittir.

Türk milleti her şeyden evvel asker bir millettir. Ve Anadolu bugün henüz bütün menafi-i şahsiyetini hal faaliyete koymamış istikbalini muhafaza edebilecek kadar bir kuvvetini cepheye bıraktıktan sonra kısım izamıyla mülkün imar ve istikbali hayatı iktisadiye ve irfan iyesi için çalışmakta bulunmuştur. Fakat icap ederse bu millet her şeyi terk ve bütün mücadele cepheye şitab edilebilir. Hükümete her milletten ziyade olan bu haktan her şeyini isteyiniz ve o da memnuniyetle her şeyini verir. Binaenaleyh zafer ancak bu milletindir. Yunanı hem çabuk hem de kati surette mağlup edeceğiz.

Yazar belli değil (Öğüt gazetesi, 9 Aralık 1923, s.2.) İMHA SİYASETİ

Yeni Asrın muhabiri ne diyor? Saroz’da İslam mektebinin düşünceleri yanlıştır. İslam dini katil dini değildir. Selanik Türk matbuatı, Yunanlıların kendi memleketlerindeki İslamlara karşı yapmakta oldukları tezyinat hakkında neşriyatta bulunmaktadır. Bu cümleden olmak üzere Yeni Asrın Kavala muhabiri Maksusi gazetesine gönderdiği mektubunda Yunan hükümetinin Makedonya’daki İslam mekteplerinin bugün ki vaziyetine dair şu suretle malumat vermektedir.

“Bu gün bir muhabir sıfatıyla bulunduğun Kavala’da pek mühim bir habere şahit olmadım. Henüz yeni icra edilen cemaat mekteplerinden adet edinmişti. Şark-ı Makedonya İslam mektepleri müfettişi Mustafa Bey elinde bir tahrirat ile yanıma geldi. Saroz cemaatine ait olan bu tahriratı okudum.”

“Gecelerde etraflarda bir devir ve teftiş icra eden müfettiş bey o senelerden beri Saroz cemaatini mutasarrıflık, olayın nezaret nezdinde tahriren ve şifahen vaki olan müracaatlarına ve bir bir verilen vaatlere rağmen hala Saroz mekteplerini iade edilmediğini ilan eden bu tahribat İslamların vaziyet-i içtima iyesini bu derece ihmal eden hükümetin siyaseti hakkında şaibeler tevellüt edebilecek mahiyettedir. Dört sene evvel Makedonya İslamlarının bir merkez irfanı olan Saroz’da bugün bir mektebin bulunması ve kızlarımızın bir kahvehane üstünde bir odada okutulması ağlanacak bir haldir. Bu suretle Makedonya’da hayatı irfan söndürülmektedir.”

Yunanlılar yalnız mahalli İslam mekteplerinin irfan mücahedesine mani olmakla kalmıyorlar. Aynı zamanda mukaddesata kadar melun ellerini uzatmaktadırlar.

Atina matbuatından (Katimeran) gazetesinin 13 Haziran nüshasında siyasi politikası ser levhası

maksadı mahsulâtıyla yaraladığına şüphe olmayan bir makalede “Din-i Muhammedi’nin esas edyan-ı saireye mensup olanların katlolduğunu” iddia etmektedirler.

Yazar belli değil (Öğüt gazetesi, 20 Kasım 1923, s.1.) ZAFER BİZİMDİR!

Dünkü gazeteler Mustafa Kemal Hazretlerinin bir tamimini neşrediyorlar. Bu telgrafına manen bizce en can alacak noktası Paşa Hazretlerinin bize akib mütarekede vaziyetimizi ihtar ve onun içinden azim ve karar ile nasıl bir parlak surette çıkacağımızı izah etmekle bugün o zamana nazaran hiç de şayan-ı endişe olmayan vaziyet hazire muvacehesinde ki vazifelerimizi ima buyururlardır. Fil hakikat İstanbul hükümetinin zaafı nerdedir.

Azimsizliği metanetsizliği yüzünden o zaman hâsıl olmuş bulunan elim vaziyeti ve sonra milletin küçük bir kımıldaması ile düşmanın bütün tertibatı askeriyesini bir serap gibi bir şebnem gibi nasıl arayıp

gittiğini düşünürsen milletin daha neler yapmaya muktedir olacağını pek kolay keşfedebilirsiniz.

İstanbul işgal olunuyor, İzmir acı, kan ve ateş içinde yüzüyor. Eskişehir birleşip gelmiş bir İngiliz kuvvetinin esareti altındaydı.

Bir taraftan irkildim, Zonguldak’tan, İnebolu’dan Samsun’a aşağıya ecnebi müfrezeleri sokulmaya çalışmakta, Sivas gibi en dâhili, en merkezi şehirlerde bile mümessiller her işe karışmakta Vilayet- i Şarkiye de bütün muamelatımızı kontrol edecek kadar bir cerahat gösterilmektedir. Ve (Anadolu Feneri ve Pendik) hattından itibaren sahili ve dâhili umum Anadolu’ya karşı canlı ve cansız bütün ve nabi ve sahitin idam ifhali için sıkı bir abluka vaki edinmiş bulunmaktayken kendini gösteren İdare-i Milliye karşısında az bir zamanda hepsinin ne olduğunu ve meydanın silahsız fakat azimkâr Türklere bırakmıştır.

Benzer Belgeler