• Sonuç bulunamadı

150'likler:Kimdiler?Ne yaptılar?Ne oldular?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "150'likler:Kimdiler?Ne yaptılar?Ne oldular?"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7 EK İM 1984

Başlarken

Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca, dış düşman ve saldırganlarla olduğu kadar iç düşm anlar ve siyasal karşıtlarıyla ve anlaşmazlığa düştüğü kişi ve kuruluşlarla da boğuşmak zorunda kalan T.B.M .M . ve yöneticileri, Lozan Barış Antlaşması gereğince, 1914-1922 yılla­ rını kapsayan bir genel af ilânı zorunluluğu ile karşı karşıya kal­ dıklarında, bu antlaşmaya 150 kişilik bir istisna /maddesi

koydurmuşlardır.

j

Lozan Barış Antlaşmasına bir protokolle eklenen bu istisna mad­ desine göre, adlan sonradan saptanacak 150 kişi, Türk toprakla­ rında olunamayacak ve Türkiye’ye gelemeyeceklerdir. Malları altı ay içinde tasfiye edilecektir.

23 Temmuz 1923’de Lozan Banş Antlaşması imzalandığında, a f dışı bırakılacak bu 150 kişinin kimler olacağı henüz saptanma­ mıştır. Kimin saptayacağı, hangi ölçülere göre saptayacağı da belli değildir. 1923 ve 1924 yıllannda 391 ve 487 saydı genel af yasaları çıkanldığmda da 150’likler listesi yayınlanmamıştır. Sadece bu ka­ nunlara, “ Bu kanun hükümleri, Banş Antlaşmasına bağlı Beyan­ name ve Protokolde amaçlanan kişileri kapsamına almaz” denilmekle yetinflmiştir.

23 Nisan 1924’de Bakanlar Kurulu, konuyu ele almış, 149 kişi­ lik bir liste hazırlamıştır. 1 H aziran’da, Cumhurbaşkanı Gazi Mus­ tafa Kemal Paşa, bu listeye Köylü Gazetesi sahibi Refet ’i katmış, sayı 150’yi bulmuştur. Sonra liste yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Aradan üç yd geçtikten sonra 28 Mayıs 1927’de, 150’likier, Türk vatandaşlığından çıkartılmışlardır. Hemen tümü, zaten daha 1922’de yurt dışına çıkmış olan 150’likler, aradan 16 yd geçtikten sonra 26 Haziran 1938’de kabul edilen 3527 saydı yasayla affedilmişler, isteyenlerin, yeniden Türk vatandaşlığına kabulü ve yurda dönme­ si sağlanmıştır.

Yurt dışında sürgündeyken bir bölümü ölmüş olan 150’üklerin, bağışlandıktan sonra yurda dönenleri olduğu gibi, dönmeyip gur­ bette kalanları da olmuştur. Saptayabddiğimize göre, günümüzde 150’likîerden olup da, hayatta kalan yoktur.

O

Kuva-yı inzibatiye (*) Başkumandanı Süleyman şefik Paşa,

Dlvan-ı Harp esbak (*) Reisi Nemrut (Kürt) Mustafa Paşa,

"Yaver-i Has"(*) Kiraz Hamdi Paşa, Bahriye "Nazır-ı esbak'*

Cakacı Hamdi Paşa, Maarif Nazır-ı esbakı Rumbeyoğlu

sabrettin, ssbak ziraat ve Ticaret Nazırı Kızıl Hançerll Naci, İşkenceci

Mülâzım (*) Adil... ve. Filozof Rıza Tevflk (Bölükbaşı), Yazar Refik Halld

(Karay), Yazar Refll Cevat (Ulunay), aynca 140 kişi daha...

i Haziran 1924 günü hazırlanan listeye girdiler, yurt dışına sürüldüler...

Niçin?.. Nasıl?.. N e zamana kadar?..

Kimdiler?

S

N e yaptılar? :ı

N e oldular?

1940

yılı yazında, bazı İstanbul gazetelerinde ufacık bir haber yer a iır

“ Hürriyet ve İtilâf Fırkası Re­ is-! esbakı Miralay Sadık Bey, ön­ ceki gün akşam üzeri vapurla, Romanya’nın Köstence Limanı’n- dan şehrimize gelmiş, vatan top- rakiannda geçirdiği ilk geceyi ta­ kiben de irtihal etm iştir. Merhumun naaşının bugün def­ nedilmesi beklenmektedir.”

Geçmişi bilmeyenler için pek fazla anlamı olmayan bu ufacık gazete haberi, aslında, ardında büyük bir dramı saklamaktadır.

Miralay Sadık Bey, Osmanlı Devieti’nin son dönemlerinde ye­ tişmiş önemli bir subaydır. 1840 doğumludur. Melâmi Tarikatı’n- dandır. Birinci ve ikinci Meşruti­ yet dönemlerini yaşamıştır. 1908 öncesinde görevli olduğu Manas- tır’da ittihat ve Terakki Cemiye- ti’ni kurup, yöneten kişidir. Meşrutiyeti i

2

leyen aylarda ordu­ dan ayrılmış, Manastır mebusu olarak Meciis-i Mebusan’a gir­ miştir. Orada İttihatçı liderleriy­ le görüş ayrılığına düşünce, Hür­ riyet ve itilâf Fırkası’nı kurmuş, bu fırkanın reisi olmuştur. Balkan bozgunundan sonra ittihatçılar

Sabıaii Baskını ile iktidarı yeni­ den ele geçirdiklerinde M ısır’a kaçmış, 1918 Mondros Bırakış­ masından sonra yeniden İstan­ bul’a dönm üştür. Hürriyet ve İtilâf Fifkası’nı yeniden canlandı­ ran Sadık Bey, Mısır’dayken edin­ diği İzlenimlerle, Birinci Dünya

Savaşı’nda yenilmiş ve parçalan­ mış Osmanlı Devieti’nin varlığı­ nın ancak İngiliz mandası altına girmekle korunabileceği görü­ şündedir. Vahdettin tarafından

‘ayan azalığı’na (senatörlük) atan­ mış, fırkasından Damat Ferit Pa-

şa’nın sadareti sırasında da kabinede ‘sandalyesiz nazır’lık yapmıştır. Ancak Ferit Paşa ile de görüş ayrılığına düşünce, na­ zırlıktan istifa etmiştir. Anadolu’ daki Ulusal Kurtuluş Savaşı öncülerini de ittihatçılığın bir uzantısı biçiminde değerlendiren

Miralay Sadık, Ankara Hüküm et­ lerine şiddetle cephe almıştır.

Mudanya Bırakışmasından son­ ra ise, fngilizlere sığınan Miralay Sadık, bazı arkadaşlarıyla birlik­ te Romanya’ya gitm iş ve yerleş­ miştir.

ilerlemiş yaşında ve parasız bir dönem inde olduğu için Ro­ manya’da çok sefalet çeken, so­ nunda Harşova köyünde şoförlük

Osmanlı İmparatorluğu’nun son sadrazamların­

dan Salih Hulusi (Kezrak, 1864-1939) Paşa ile

Müşir Ahmet İzzet (Furgaç, 1864-1937) Paşa

S

ON Osmanlı Sadrazamı Tev- fik Paşa Kabinesi’nde Bahri­ ye ve Hariciye nazırlıkları gö­ revlerini yüklenen bu iki eski Osmanlı sadrazam ı, Osmanlı İm paratorluğu’ mm parlak ve yetenekli askerleri ara­ sın d a s ay ılırla rd ı. N a z ırlık la rı döneminde de. sadrazamlıkları döne­ minde de A nadolu’daki Ulusal Kur­ tuluş Savaşı’na olabildikleri kadar yardım cı öim uşlar, ancak bu direni­ şin başarılı olacağına inanamamışlar­ dır. Birinci İnönü zaferinden sonra L ondra’da yeniden toplanacak sulh konferansına A nadolu H ükûm eti’nin

de bir temsilci göndermesi istenince, A nkara H ükûm eti’ni, Osmanlı H ü­ kümeti temsilcileriyle birlikte L ondra’ya temsilci göndermeye ikna etmek için Bilecik’e gelip, M ustafa Kemal Paşa ile görüşmek isteyen bu iki eski sadrazam , M ustafa Kemal’in bir olupbittisiyle A n kara’ya gotürülüp ko- nuk edilmişler, ancak orada da direnişe inanm adıklarından bir d aha görev alm ayıp, politikaya karışm ayacakları sözünü vererek İstanbul’a dönmüş fakat gene de d aha sonraki kabinelerde bakanlık koltuğuna oturm aktan kendilerini alam am ışlardır. Kurtuluştan sonra, köşelerine çekilen bu iki sadrazam anılarıyla baş başa yaşam ışlardır.

Yazarı: llham i SOYSAL

yapan oğlunun yardımıyla^ güç hâl geçinebilen Miraiay Sadık Bey, 150’likler listesine alındık­ tan ve vatandaşlıktan çıkarıldık­ tan sonra, eskiden tanıd ığ ı

Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Pa- şa’ya mektuplar yazarak bağış­ lanmasını istemiştir. 1938 yılında 150’llkler için çıkarılan aftan son­ ra da parasızlık ve mecalsizlik yü­ zünden Türkiye’ye dönemeyen

Miralay Sadık Bey, 1940 yılında,

Cumhurbaşkanı İnönü’nün Bük­ reş Elçiliği’ne verdiği talimat üze­ rine pasaportu ve dönüş bileti sağlanarak İstanbul’a gelmiş, Ga­ lata rıhtımında karaya çıktığında, vatan toprağını öpmüş, sonra da Sirkeci’de bir otele gitmiştir. 18 yıl uzak kaldığı vatanında geçir­ diği ilk gecenin seherinde ise öl­ müştür.

Miraiay Sadık Bey’in İstan­ bul’da yapılan cenaze töreninde, Cumhurbaşkanı adına bir yaver hazır bulunmuştur.

Sadık Bey’in dramı, 150’ tiklerin pek çoğunun dramının bir benzeridir...

Neydi Miralay Sadık Bey’i ve daha 149 kişiyi yurt dışına, gur­ bet ellerine sürükleyen sel?

Bunu görebilmek ve anlaya­ bilmek için isterseniz, Kurtuluş

Savaşı’nın ilk günlerine, 1921 yı­ lına kadar bir uzanalım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa, 3 Ş u­ bat 1921 günü akşamı, Çankaya’ dakl sobayla ısıtılan üç odalı bağ evinden çıkıp, taa karşılarda Ke­ çiören’de bir başka bağ evinde oturan bir arkadaşına yemeğe gi­ der. Yanında, İcra Vekilleri Heye­ tin d e n Sıhhiye ve Muavenet-i içtimaiye (Sağlık ve Sosyal Yar­ dım) Vekili Dr. Adnan Bey’le (Adı- var), Maliye Vekili Ahmet Ferit Bey (Tek) bir de Kalem-I Mahsus Müdürü Mülâzım-ı Evvel (teğmen)

Hayati Bey vardır.

Evine konuk gidilen arkadaş ise, Ankara istiklâl Mahkemesi Reisi, Cebelibereket M eb’usu

Topçu ihsan Bey’dir (Eryavuz).

0 GÜNLERDE MANZARA-İ UMUMİYE

1921 yılının başında Anado­ lu'da ilginç gelişmeler olmakta­ dır. T B M M orduları, Batı Cephe­ s in d e 1. İnönü S avaşinı kazan­ mışlardır. Yunan saldırısı kırıl­ mıştır. Çerkeş Ethem kuvvetleri çözülm üş, Ethem ve kardeşleri Yunanlılara sığınmışlardır, fngl- llzler, Anadolu’daki direniş karşı­ sında, Yunanlıların sürekli bir başarı sağlayamayacaklarını an­

lamış, Londra’da toplanacak bir konferansla, 10 Ağustos 1920’de imzalanmış Osmanlı İmparatorlu­ ğu’nun sonu olan Sevr Antlaşma- sı’nı yok sayarak, onun yerine ye­ ni bir anlaşmayı OsmanlIlarla birlikte, Ankara’daki direnişçile­ re de kabul ettirebilme çareleri­ ni aram aya b a ş la m ış la rd ır. Londra’ya gönderilecek Türk de­ legasyonuna, Ankara’nın da bir temsilci katmasını Istemektedir- ler.

İstanbul’daki Sadrazam Tev- fik Paşa kabinesinde bakan olan iki eski Sadrazamı, Ahmet izzet Paşa ve Salih Paşa’yı, İstanbul’ la Ankara arasında arabulucu ol­ sunlar diye, görüşmek üzere Bile- cik’e göndermiş, Mustafa Kemal Paşa da onları, bir olup blttiyle alıp Ankara’ya getirmiştir.

Yeni yılın ilk günlerinde, 20 O c a k 1921’de A nkara'daki T B M M , ilk maddesi, “Hakimiyet bilâkaydüşart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını biz­ zat ve bilfiil idare etmesi esası­ na müstenittir” diye başlayan yeni blrTeşkiiât-ı Esasiye Kanu­ nu (Anayasa) kabul etmiştir.

İstanbul Hükûmeti’nln tüm isteklerine karşılık, bu hüküme­ tin iki üyesi, iki eski Osmanlı Sadrazamı Ahmet *zzet ve Sı.tih

Paşa’ların Ankara’daki “zoraki

misafirlik” leri uzatılmaktadır.

TA RİH, HAKLARINDA NASIL HÜKÜM VERECEK?

işte 3 Şubat 1921 günü akşa­ mı, Topçu Ihsan Bey’in Keçiö­ ren’deki bağ evindeki yemekte bütün bu gelişmeler görüşülür­ ken, bir ara Mustafa Kemal Paşa

acı acı gülerek anlatır

— “ İzzet Paşa, Ismet’in (İnö­ nü) Ankara’da bulunmasından is­ tifade edip İstanbul’a dönmek İçin şefaat temin etmiş. Ben de, Ankara’da daha çok kalmak iste­ mediklerine dair kendilerinden bir mektup istedim. Hayret et­ tim... Bunu da vermişler, fakat kendi istedikleri gibi tadil etmek istemişler. Eski metinde ısrar et­ tim. Ona da hayır demediler... Bü­ tün arzulan, bir an evvel evlerine dönmek.. Yarın, tarih haklarında nasıl acı bir hüküm verecek, hiç düşünmüyorlar...”

Mustafa Kemal Paşa’nın bu sözleri üzerine, hırçın bir devrim­ ci olan Topçu ihsan Bey şöyle konuşur:

— “Güzel ama Paşam, biz, ta­ rihe hiçbir vesika ve müsbet ha­ dise bırakmıyoruz ki... Sizin bu af ve müsamaha hissiniz devam et- filtre, kim vatanperver, kim bu­ günkü şerai -, içinde münhasıran şahsını düşünmüş, hatta hiyanet

etmiş, tarih bunu tesbit edeme-| yecek... Ben, istiklâl Mahkemesi Reisi olarak konuşacağım:

“Önümüze gelen dosyaları tetkik ve neticelendirirken, görü­ yorum ki, asıl mücrimler karşı­ mızda değildir. Bizim elimize geçenler, onların vasıta-i mel’a- netleridir... Diyelim ki bugünkü şerait içinde onları adelet huzu­ runa sevkedebilmek kudretine malik değiliz. Fakat meselâ, Da­ mat Ferit habisi için bir karar ala­ bildik mi? Alamadık... Hatta onun efendisi Padişah için bir tel’in ka­ rarı kabul edebildik mi? Diyelim ki henüz zamanı ve sırası değil... Fakat bir gün elbette bunların huzur u millette hesaplarını gör­ me günü gelecektir.... Böyle ol­ masa bile, faaliyet ve gayeleri tarihe intikal ettirmek için, şim­ diden hazırlıklı olmalıdır. Siyasi­ yat cilveleri içinde, öyle hadiseler unutuluyor ki, yarın, hakikatleri elde etmek İmkânsız hale

gele-ce',",'" DEFTERLERİ DÜRÜLECEKLER

Ankara İstiklâl Mahkemesi Başkanı Ihsan Bey’in bu görüş­ lerine, Dr. Adnan Bey de katılır. Ancak o, gıyapta hüküm verme­ ye karşıdır. Maliye Vekili Ferit Bey de Adnan Bey’e katılır. Bu konuşma o noktada kalır.

3 Şubat 1921 gecesinin üs­ tünden bir buçuk yıl kadar zaman geçer. 2. İnönü zaferi, Sakarya za­

feri, 30 Ağustos zaferleri kazanıl­ mış, Yunan Ordusu İzmir’de denize dökülmüş, vatan kurtul­ muştur. Lozan Barış Antlaşması' nwı imzalanmasından önceki günlere gelinmiştir. Bir akşam

Mustafa Kemal Paşa, İhsan Bey’i

yemeğe çağırır. Yemekte, İsmet Paşa (İnönü), Fevzi Paşa (Çak­ mak), Kâzım Paşa (Özalp), Ali Fet­ hi Bey (Okyar), Yusuf Kemay Bey

(Tenglrşenk), Adliye Vekili Seyyit

Bey’ler de vardır.

Gazi, Ihsan Bey’e şöyle der:

— “ İhsan Bey... Hatırlar mısı­ nız, bir gün sizinle ve zannediyo­ rum kİ Doktor Adnan ve sabık Maliye Vekili Ferit Bey’lerin bu­ lunduğu bir husus! toplantıda, zaferden sonra memlekette kal­ ması, vatanın huzuru İtibariyle mucibi endişe olacak kimselerin listesinden bahsetmiştik ve ha­

tırımda kaldığına göre, siz bunla­

rın daha o zaman tesbitini istemiştiniz. Şimdi Yusuf Kemal Bey, her beynelmilel muahede­ nin bir affı derpiş ettiğini söyle­ yerek, böyle bir ihtimale karşı hazır bulunmamızı istiyor...

“O halde, bizim yapacağımı­ zı tasavvur ettiğimiz hazırlıklar, bir emrivaki oluyor demek. Ne dersiniz?”

M U H a Y A R lN ıa a a o H i

LİSTE ÜZERİNDE TARTIŞMALAR

* Kuva-yı İnzibatiye: Millî Müca­ dele sırasında Atatürk’ün etrafındaki "Kuva-yı Milliye”cilere karşı kulla­ nılan padişah yanlısı kolluk güçleri.

* Esbak: Eski

* Nazır-ı esbak: Eski bakan

* Yaver-i has: özeI YaverfBuradaki anlamı: Padişah yaveri)

* Mülazım: Teğmen

Y a z a n - Ç iz e n :

TURHAN SELÇUK

(2)

8 EKİM 1984

o

Mahkemesi Reisi Topça ihsan Bey

listelerdeki b in i adlan öğrenince, "Demek kİ

hadiselere his hâkim olm aya başladı" diyor

150

'İlkler

Yazan: İlham ! SOYSAL

K im diler?

N eyaptılar?

N e oldular?

L

O Z A N Konferansı önce­ sinde, H a riciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Yusuf Kemal Bey’in (Tengirşenk) hatır­ lattığı, her uluslararası barış ant­ laşmasında bir genel affın da yer alacağı hükmü üzerine, Gazi Mustafa Kemal Paşa, toplantıya çağırdığı Ankara istiklâl Mahke­ mesi Reisi Topçu İhsan Bey’e bir buçuk yıl önceki konuşmalarını hatırlattıktan ve ne düşündüğü­ nü sorduktan sonra söze ismet Paşa karışır, şöyle der:

“İstiklâl mahkemelerine inti­ kal eden ve neticelenen mevzu- lann mümasil cürümlerini irtikap edenlerden bir kısmı, bugün hudud-u millî dışındadırlar. Bir kısmının da hudutlarımız İçinde kalmasına dahili emniyetimizin müsaadesi yoktur. Meselâ öyle­ leri vardır ki, bunlar ele geçmiş olsaydı, istiklâl mahkemelerinin mümasil cürümlerde verdiği ka­ rarlar, kıstas olarak kabul edildi­ ği takdirde, derhal idam edilmeleri lâzım gelirdi. Sonra is­ tiklâl mahkemeleri, bazsiannın da gıyabında karar yermiştir. Bir af­ fın mevzuu bahs olması, mutlak olduğuna göre, affa lâyık olma­ yanların şimdiden tesbiil zarure­ ti var. Bunlann kimler olduğunu nasıl tespit edeceğiz?”

Topçu Ihsan Bey, sonradan kaleme aldığı anılarında, bu ikin­ ci tartışmada, sorulara cevap ver­ mede kararsız kaldığını belirtir.

"Af dışı bırakılacaklar nasıl, kim­ ler tarafından ve hangi yetkiyle saptanacaktır? Hangi tarihten bu yana suç işlemiş sayılanlar bu listeye alınacaktır?” Endişelerini söyler.

Gazi bu kere Fevzi Paşa’ya

döner ve sorar:

“ Müşir hazretleri, ne buyuru­ yorsunuz?”

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) bir süre düşündükten sonra şöyle d e r

“ Ordu mensubeyni arasında Mücadele-i M İlliye’ye karşı fiilen vaziyet almış olanların vaziyeti, aiehalihi (olduğu gibi) terkedile- mez. Fakat bazıları hudud-u mil­ lî haricinde iseler, bunlann hiç olmaz ise, kayd-ı hayat şartıyla memlekete sokulma malan lâzım­ dır.”

Bundan sonra Gazi Paşa, baş- , kaiannm konuşmadığını görünce VŞöyle der:

“İhsan Bey doğru söylüyor... Evvela bu işin prensibini koymalı. Ortada siyasî ve hukukî kuvvetli

- X

L o z a n B a rış

A n t la ş m a s ı n ın g e t ir d iğ i

G e n e l A f B ild iris i'n e e k le n e n

1 5 0 'lik le rle ilg ili p r o t o k o l

URASI mukarrerdir ki (kararlaştırılmıştır ki), afî-ı umumiye (genel affa) ait beyannamenin birinci fıkrası mer i (yürürlükte) olmakla beraber, Tür­ kiye Hükümeti fıkra-i mezkûrede (sözü edilen fıkrada) istihdaf edilmiş olan (amaçlanan) kısım eşhasa (kişilere) dahil bnhınan yüz elli kişinin Türkiye'ye du- hul (girme) ve orada ikametini (oturmasını) men etmek (yasaklamak) hakkını m u­ hafaza eder. Binaenalâzaük (bundan ötürü) Türkiye Hükümeti mevznnbahsolan eşhasın (kişilerin) elyevm (bugün için) kendi arazisinde bulunanları oradan ihraç (çıkarma) ve memaiik-i ecnebiyedekOerin (yabancı ülkelerdekilerin) avdetlerini (dö­ nüşlerini) men edebilecektir. İşbu eşhasın esamisi (adlan), bugünkü tarihli sulh muahedeuamesinin mevki-i mer’iyete (yürürlüğe) hini va’zmda (konmasında) Aff-ı Umumi Beyannamesi nin kendisine ü t cihetçe intacı zımnında (gereğini yerine ge­ tirme sırasında), hükümel-i raezkure tarafından (sözü edilen hükümet) neşredile­ cek (yayınlanacak) olan Aff-ı Umumî Beyam um es’ne raptedilecektir (eklenecektir). Bundan maada (başka) şurası da mukarrerdir ki (kararlaştırılmıştır), Türkiye Hü­ kümeti. bu husustaki arzusunu (isteğini) izhar eylediği veçhiyle (açıkladığı gibi), eşhas-ı mezkûrtnin (adı geçenlerin) Türkiye dahilinde bulunan emlaklerinin (mülk­ lerinin) ve diğer emvallerinin (mallarının) tasfiyesine iptidar eylemelerine karar verdiği taktirde, işba tasfiyeyi kendi hüsnü nzalariyle (rızaları alınarak) icra etmek üzere (yapmak üzere) banlara satifüzzikir (önceden sözü edilen) beyanname tarihinden dokuz ayhk bir mühlet (süre) bırakılacak ve bu mühletin inkaasm dan (bitimin­ den) sonra tasfiye muamelesi Türkiye Hükümeti tarafından yapldkğ taktirde hasılatı bitamamiha (elde edilecek gelirin tümüyle) tşhas-ı mezkürenin yetilerine (ellerine) testim olunacaktır.

Kezaiik şurası da m ukarrerdir ki Aff-ı Umumiyeye müteallik (ilişkin) beyan­ namenin birinci bendinde münderiç (içinde yer alan) hiçbir kayıt (sınırlama) Yu­ nan Hükümeti nin, Y unanistan'la Türkiye arasındaki mubasemat (düşmanlık) esnasında vezaif-i askeriyeierince (askeri görevlerince) kusur teşkil edilen esbab- dan (nedenlerden) dolayı kendi ordusuna mensup bulunan veya mensup olmuş olan gayri- müslim tebaasını takip etmek hakkını ihlâl etmeyecektir.”

24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’da tanzim edilmiştir. İmzalar... .

Aff-ı umumi Kanunu ve 150'likler

L

OZAN Barış Antlaşmasında kabul edilen bildiri gereğince TBMM 12 Ramazan 1342 (16 Nisan 1924) tarihinde 487 sayılı Gene! Af Ya- sası’nı kabul eder. Bu yasanın 150’liklerle ilgili 3. ve 6. maddeleri şöyledir:

“ Madde 3- Lausanne Muabedenaınesi’ne merbut (bağlı) Aff-ı Umu­ mi Protokolü’nde istihdaf edilen (amaçlanan) 150 şahıs, işbu aftan müs­ tesnadır.

“ Madde 6- İşbu kanunu icra yı ahkâma (uygulamaya) Adliye ve Müdafaa-i Milliye Vekilleri memurdur.”

bir tez bulunmalı. Bunu nasıl vaz edeceğiz?”

Bu soru üzerine tartışma ye­ niden başlar. Herkes bir şey söy­ ler am a, ke sin b ir s o n u c a varılamaz. Af dışında bırakılacak­ lar kimler olacaktır? ihanet sayı­ lan faaliyetler ne zamandan başlamış sayılacaktır? Balkan Savaşı'nın yitirilmesine sebep olanlar, Cihan Savaşı’na Türkiye’­

yi sürükleyenler, sorumlu sayıla­ caklar mıdır? Sevr’i imzalayanlar

Mondros'u İmzalayanlar, bu af­ fın dışında bırakılmalı mıdır? Ih­ san Bey böyle düşünceler ileri sürerken, İsmet Paşa gülerek Ga-

zi’ye döner ve şöyle der:

“Paşam... İhsan Beyefendi, tehlikeli bir bahis üzerindedir. Mücadeie-i Mllllye’nln sebepleri olarak Mondros Mütarekesiyle

Sevr Muahedesini söyledi. Mesul, mütareke ve muahedenin kendisi değil, önlen imzalayanlar olduğuna göre, böyle bir tezin ka­ bulü halinde vaziyet ne olacak?” Ihsan Bey, anılarında bu sah­ ne için şöyle yazar:

“ Orada olanlardan birçoğu, bu ince nükteyi kavrayamamış­ lardı: Mondros Mütarekesini im­ za eden Hüseyin Rauf Bey dİ...

Rauf Bey de o tarihte İcra Vekil­ leri Heyeti Reisi, yani Başvekil İdi... Sadece Gazinin dudaklann- da bir tebessüm dolaştı.”

O gün bir sonuca varılamaz. Ertesi günlerde konu unutu­ lur gibi olur. Sonra, İçişleri Ba- k a n lığ in d a , B a ş b a k a n lık ta , Genelkurmay’da hazırlıklar yapıl­ dığı söylenir. Hazırlanmaktaolan bu listelerdeki bazı adları öğren­ diğinde Ihsan Bey, kaygısını açık­ ça İfade eder: “ Demek ki hadiselere his hâkim olmaya baş­ ladı.”

Bir gün Müdafaa-i Milliye Ve­ kili (Millî Savunma Bakanı) Kâzım Paşa (Özalp) ile konuşurlar. Paşa,

polisin yanı sıra, Erkân-ı Harbiye-! Umumiye Reisi Paşa’nın da biz­ zat listenin hazırlanması işiyle uğraştığını söyler. Bazı adlar sa­ yar, Ihsan Bey, “ Demek kİ, bun­ lar Heyet-I Vekile’de mevzuu- bahs olmuştu...Söytenilen isim­ lerden bazılarını, ancak düşüne­ rek hatırladım : Bunlar, İlk günlerin infiratçılık (yalnızcılık)

cereyanlarına kapılmış insanlar­ dı, daha sonra içlerinde Ferit ka­ binelerinde vazife almış olanlar­

la onlara fikren ve bedenen yar­ dım etmiş olanlar vardı. Fakat ga­ rip olan şu ki, kıstas bu olunca, asıl akla gelenlerden bazıları

yoktu” der.

Çakmak:

“Bunlar

memlekete

sokulmasın”

Gazi: ‘ ‘Önce

prensibini

koyalım’ ’

Kavaklı M ustafa Fevzi Paşa

(Mareşal Çakmak) (1876-1950)

Q jT ’da Harp Okulu’ I Q ~ ^ Q n u bitiren, üç yıl

sonra kurmay olan, Trablus, Balkan ve Birinci Dün­ ya Savaşlan’nda bulunan Kavaklı

Mustafa Fevzi Paşa İ918’te Ferik riil- besindeyken Osmanh Orduları Genel Kurmay Başkam, 1920 başında da Harbiye Nazın olmuş, İstanbul’un iş­ galim yaşadıktan sonra Anadolu’ya geçip, Ulusal Kurtuluş Savaşı safla- nnda yerini almıştır. Kozan mebusu olarak ilk TBMM’ye giren Fevzi Pa­ şa, 1921 başından 1922 ortalarına ka­ dar İcra Vekilleri Heyeti Rdsiiği

(Başbakanlık) ve Müdafaai Miffiye (Savunma) vekilliği yapmış, İnaet Pa- şa’mn Genelkurmay Başkanlığından ayrılıp Dışişleri Bakam olması üze­ rine de Erkaa-ı Haıbiye-i Umumiye Reisliği'ne getirilmiştir. 1921’de rütbesi

Birinci Ferikliğe, Büyük Zafer’den sonra da 31 Ağustos 1922’de Mareşal­ c e yükseltilen Müşir Fevzi Paşa, yaş sınırından dolayı emekli olduğu 1945’e kadar Genelkurmay Başkanlığı yapmış, ordunun politikadan uzak kalma­ sında önemli rol oynamıştır.

Liste üzerinde ta rtışm a la r

B

ÜTÜ N çabalara karşın, ge­ nel af dışında bırakılacak bir listenin hazırlanması kolay olmaz. Bakanlar Kuru- lu'nda tartışmalar çıkar. Başba­ kan Rauf Bey, böyle bir listenin hazırlanmasına yandaş olmaz.

Kaç kişinin af dışı bırakılacağı ka­ rarlaştırılmamışım M eclls’te tar­ tışmalar olur. Hıyaneti Vataniye

Kanunu’nun değiştirilmesi iste­ nir. Yusuf Kemal Bay Meclis te açıklamalar yapar, barış antlaş­ masında bir genel affın yeralma- sının olağan bulunduğunu (ayrı­ calıklar) listesinin bulunmasının doğal olduğunu söyler. Bakanlar

Kurulu'nda Rıza Nur ayrı bir gö­ rüş savunur. Lozan Barış Konfe­ ransının 21 Kasım 1922’den 4 Şubat 1923'e kadar süren birinci döneminde, Türkiye'nin Başdele- gesi İsmet Paşa, “ Bir kısım teba­ anın aftan İstisna edileceğini”

belirtir ama, bunlar kimlerdir, suçları nedir, kesin olarak kaç ki­ şidirler, suçlarının başlangıç ta­ rihi nedir? Belirli bir İdeolojinin yandaşı oldukları İçin m! suçlu sayılmaktadırlar, bunu kendisi bi­ le bilmez.

Aftan kaç kişi yararlanmaya­ caktır, sorusunun yanıtı İsmet Paşa’nın Lozan’dan dönmesin­ den sonra 21 Şubat 1923'te yapı­ lan Bakanlar Kurulu toplantısın­ da karara bağlanamaz. Aradan bir buçuk iki ay geçer, delegasyon yeniden Lozan'a gittiğinde, dele­ gasyonun elinde kesin bir liste yoktur. Bakanlar Kurulu’nda Baş­ bakan Rauf Bey’le Dışişleri Baka­ nı İsmet Paşa arasında, derin görüş ayrılıkları çıkmıştır. Dele­ gasyonun ikinci üyesi olan Rıza Nur anılarında şöyle yazar:

“ Nihayet bir gün, Ankara’dan bir işar alındı: Umumî af protoko­ lünde mutabakatımızı bildirebile­ cektik. Fakat İstisnalar şarttı Bu istisnaların sayısını fam ve kati olarak bilmiyorduk. Birçoklan, za­ ten memleketi kendiliklerinden bırakıp gitmişlerdi. Kollarından, ‘Gel’ diye çekseydik gelmezler, gelemezlerdi. Bunlar kaç kişiydi? Tam olarak bilinmiyordu. Aynı ceza ölçüleri İçinde kimlere vatan topraklan yasak edilecekti? O da bilinmiyordu. Bütün bu meçhul­ ler İçinde meseleye bulunmuş olan çare ve hal tarzı, çok şayan- ı dikkatti: Umumî af beyanname ve protokolüne, İsimlerini tespit hakkı hükümete alt olarak bir ra­ kam kabul ettirecektik. Şimdi mesele, daha basitleşmişti: Az geldiği zaman yeni dertler çıka­ rabilecek olan bu rakamı da An­ kara bildirdi. Yüz elli’ dediler...”

YARIN mmm— m

149 kişilik liste

htikiMete siliniliyor

(3)

9 EKİM 1984

7 T - n / b 9

M illiy e t

9

Y

ENİ Türk Devleti, 24 Tem ­ m uz 1923’te Lozan’da imzaladığı Barış Antlaş- ması’nda, ülkesinde, 150 kişi dı­ şında kalmak koşuluyla bir genel af çıkarmayı ve geçmişin yarala­ rını sarmayı kabul etmiştir

Ne var ki, buantlaşmayapılır- ken, af dışı kalacak 150 kişiyi ne Bakanlar Kurulu bilmektedir ne de antlaşmayı imzalayan dele­ gasyon. Yani, İsmet Paşa, Rıza Nur ve Haşan Saka...

Lozan Barış Antlaşması, im­ zalanmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görü­ şülmüş ve onaylanmıştır. O nay­ lanmıştır ama, af dışı kalacak 150 kişi bu aşamada da belli değildir. TB M M de, af dışı kalacakların kimler olacaklarını bilmemekte­ dir.

T B M M , Lozan Barış Antlaş­ m asının imzalanmasından ve Türkiye’nin barışa kavuşmasın­ dan sonra 26 Aralık 1923'te 391 sayı ile bir genel af yasası çıkar­ mıştır. Bu yetmemiş, dört ay son­ ra 16 Nisan 1924’te 487 sayı ile bir genel af yasası daha kabul et­ miş, Lozan Barış Antlaşmasının, genel af çıkarılmasına İlişkin hükmünü yerine getirmiştir.

Ancak, gelin görün ki, her iki genel afta da, “ Bu yasa hüküm­ leri, Barış Antlaşması’na bağlı bildiri ve protokolde amaçlanan kişileri kapsamına almaz” anla­ mına birer madde vardır. Bu kişi­ ler, kim oldukları hâlâ saptana­ mamış olan 150 kişidir...

Bu listenin bir türlü düzenle- nememesl, Bakanlar Kurulu’nda olduğu kadar, Meclis içinde de sızlanmalara neden olmuştur. Düzenlenemeyişin nedeni, dü­ zenlemeyi kimin ve hangi yetkiy­ le, neleri ölçü alarak yapacağının belli olmamasıdır.

Sürekli sıkıştırmalar ve

sız-◦

Esbak Dahiliye Nazırı ve "Peyam " Gazetesi Başyazarı

Ali Kemal Bey, berberde tıra ş olurken, kaçırılıp

yargılanm ak üzere .İzmit'e götürülüyor

Kim diler? N e yaptılar?

N e oldular?

Yazan: ilham i SOYSAL

Lozan yokuşu

İsmet Paşa’nm gördüğü

feci manzara

lanmalar sonucudur ki, Adalet ve Savunma bakanlıklarının da yar­ dımıyla, içişleri Bakanlığı yüzey­ sel bir biçimde saptayabildiği adlarla 149 kişilik bir listeyi 23 Ni­ san 1924’te onaylanmak üzere Bakanlar Kurulu’na sunmuştur.

Cumhurbaşkanı Gazi Musta­ fa Kemal başkanlığındaki 1 Hazi­ ran 1924’te yapılan bir toplantıda Bakanlar Kurulu, bu listeyi bir ka­ rarname haline getirmiştir. T o p ­ lantıda, listenin bir kişi eksik olduğu görüldüğünde, Barış

Ant-ı Ali Kemal in acAnt-ı sonu, orada korkunç bir tablo

halinde duruyordu. Yanında Rıza Nur ve Haşan

Saka İle seyahat etmekte olan ismet Paşa,

Nurettin Paşa nın gösterdiği noktaya bakmak

istemedi. Geri, kompartımana döndü.

laşması eki protokolde olduğu gi­ bi, bu sayının 150’ye tamamlan­ ması için Ulusal Direniş süresin-' ce bozguncu yayınlar yapan Köy­

lü gazetesi sahibi Refet de, bu listede yer alan aynı gazetenin başyazarı Ferit’in yanına eklenir. Kararname, aynı günkü Resmî

150'liklerin listesi

VAHİDEDDİNİN MAİYETİ 1. Yaver-i Has Kiraz Haindi

2. Hademe-i Hassa Kumandam Zeki

3. Hazine-i Hassa müfettişlerinden Kayserili Şaban Ağa 4. Tütüncübaşı Şükrü

5. Serkarin Yaver

6. Y averandan E rkân-ı H arp M iralay T ahir 7. Seryaver Avni

8. Esbak Hazine-i Hassa Müdürü ve Defter-i Hakani Emini Refik

K U V V E T -İ İNZİBATİYE'YE DAHİL KABİNE AZALARI 9. Esbak Şeyhülislâm Mustafa Sabri

10. Adliye Nazır-ı esbakı Ali Rüşdî

11. Ziraat ve Ticaret Nazır-ı esbakı Cemal (Artin) 12. Bahriye Nazır-ı esbakı Cakacı Hamdi (Paşa) 13. Maarif Nazır-ı esbakı Rumbeyoğlu Fahreddin 14. Esbak Ziraat ve Ticaret Nazın Kmlhançerli Remzi

SEVR MUAHEDESİNİ İMZALAYAN HEYET— İ MURAHHASA 15. Maarif Nazu-ı esbakı Hadi (Paşa)

16. Ayandan Şûra-yı Devlet Rcis-i esbakı RızaTevfik (Bölükbaşı) 17. BemScfir-i esbakı Reşat Halis

KUVVE— I İNZİBATİYE'YE DAHİL OLANLAR 18. Kuwe-i İnzibatiye Başkumandanı Süleyman Şefik (Paşa)

19. Yaver-isüvari Yüzbaşısı Bulgar namıyla m a ru f Tahsin

20. Kuwe-i İnzibatiye Erkân-ı Harbiye Reisi Miralay Ahmet Refik

21. Kuvve-i İnzibatiye Mitralyöz Kumandanı ve Damat Fe­ rit'in yaveri Tank Mümtaz

22. Kuvve-i İnzibatiye Kumandanlanndan İzmir Kolordusu Kumandanı Ali Nadir (Paşa)

23. Kuvve-i İnzibatiye mensubininden ve Nemrut Mustafa Di- van-ı Harbinden Kaymakam Fettah

24. Kuvve-i İnzibatiye mensubininden Çopur Hakkı MÜLKİYE VE ASKERİVEDEN 25. Esbak Bursa Valisi Gümülcineli İsmail 26. Ayandan Konyalı Zeynelabidin

K - 27. Cebelibereket Mutasamf-ı esbakı bulunanFanizade Mes’ut 28. Hürriyet ve İtilaf Fırkası Lideri Miralay Sadık *— > 29. Malatya Mutasamfı esbakı Bedirhani Halil Rahmi

30. Esbak Manisa Mutasamfı Giritli Hüsnü 31. Esbak Divan-ı Harp Reisi Nemrud Mustafa (Paşa) 32. Uşak Belediye Reisi Hulusi

33. Adapazan Kaymakam-ı esbakı Hain Mustafa 34. Tekirdağ Müfü-i esbakı Hafız Ahmet 35. Afyonkarahisar Mutasamf-ı esbakı Sabit

36. Gaziantep Mutasarrıflığında bulunmuş olan Celal Kadri >37. Hürriyet ve İtilaf Kâtibiumumisi Adanalı Zeynelabidin * 38. Mülga Ayandan Efkaf Nazır-ı esbakı Vasfı Hoca

39. Harput Vali Vekil-i esbakı Ali Galip 40. Bursa Vali Vekiİ-i esbakı Aziz Nuri 41. Sabık Bursa Müftüsü Ömer Fevzi 42. İzmir Kadı müşavir-i sabıkı Ahmet Asım 43. Esbak İstanbul Muhafızı Natık 44. Dahiliye Nazır-ı esbakı Ayândan Adil 45. Dahiliye Nazır-ı esbakı Ayândan Mehmet Ali 46. Esbak Edirne Valisi ve Şehremini vekili Salim (mirimiran) 47. Kütahya'da Yunanlılara Mutasarrıflık eden Hoca Rasih- zade İbrahim

M* 48. Adana’da Valilik eden Abdurrahman 49. Karahirsanşarki Mebus-u esbakı Ömer Feyzi 50. İşkenceci namıyle maruf Mülazım Adil 51. İşkenceci namıyle maruf Mülazim Refik 52. Esbak Kırkağaç Kaymakamı Şerif 53. Esbak Çanakkale Mutasarrıf) Mahmut Mahir 54. İstanbul Merkez Kumandan-ı esbakı Emin 55. Kilis’te kaymakamlık eden Sadullah Sami

56. Esbak Dahiliye Nezareti Davavekili ve Bolu Mutasarrıfı Osman Nuri

ETHEM VE AVANESİ 57. Çerkez Ethem

58. Ethem’üı biraderi Reşit 59. Ethem’in biraderi Tevfik 60. Kuşçubaşı Eşref

61. Kuşçubaşı Eşrefin biraderi Hacı Sami

62. İzmirli sabık Akhisar Kumandanı Yüzbaşı Küçük Ethem 63. Düzceli Mehmet oğlu Sami

64. Burhaniyeli Halil İbrahim

65. Susurluk’tan Demirkapılı Hacı Ahmet

ÇERKEZ KONGRESİNE MURAHHAS OLARAK İŞTİRAK EDENLER

66. Hendek kazasının Sünbüllü karyesinden Bağ Osman 67. İzmirMutasarnf-ı esbakı İbrahim Hakkı

68. Beraev Sait 69. Berzek Tahir

70. Adapazan'mn Harmantepe karyesinden Maan Şirin 71. Söke Ereğlisi’nin Teke karyesinden Koca Ömer oğlu Hüseyin

72. Adapazan’mn Talustanbey köyünden Bağ Kamil 73. Hamle Ahmet

74. Maan Ali

75. Kirmasıin’inKaraosman karyesinden Harunreşit 76. Eskişehirli Hızır Hoca

77. Bigaİı Nuri Bey oğlu İsa

78. Adapazan’mn Şahinbey karyesinden Kâzım 79. Gönen’in Tuzakçı karyesinden Lampat Yakup 80. Gönen’in Keçeler karyesinden mütekait binbaşı Ahmet 81. Gönen’in Bayramiç karyesinden Kumpat Hafız Sait 82. İzmir'de davavekili Sait

83. Şamlı Ahmet Nuri POLİSLER 84. Esbak İstanbul Polis Müdürü Tahsin 85. Esbak İstanbul Polis Müdür Muavini Kemal 86. Emniyetiumumiye Müdür Muavini Ispartalı Kemal 87. Esbak İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Kısım Başmemu- ru Hafız Sait

88. Esbak İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Şube Müdürü Şeref 89. Sabık Amavutköy Merkez Memuru Hacı Kemal 90. Sabık Polis Başmemurlanndan Namık 91. Şişli Komiseri Nedim

92. İzmir Merkez Memuru, Edime Polis Müdürü ve Yalova Kaymakamı Fuat

A 93. Adana’da Polis Müdürlüğü eden Yolgeçenli Yusuf 94. Unkapam Merkez Memur-u sabıkı Sakallı Cemil 95. Büyükdere Merkez Memur-u sabıkı Mazlum 96. Sabık Beyoğlu İkinci Komiseri Fuat

GAZETECİLER

97. Serbesti Gazetesi sahibi Hürriyet ve İtilaf azasından Mev- lânzade Rıfat

98. Türkçe İstanbul gazetesi sahibi Sait Molla

99. İzmir'de Müsavat gazetesi sahibi ve eski muharriri, Da- rülhikmet azası İzmirli Hafız İsmail

100. Aydede gazetesi sahibi ve Posta Telgraf Müdür-illmumi-i esbakı Refik Halit

101. Bandırma Adalet gazetesi sahibi Bahriyeli Ali Kemal. 102. Edirne'de Teemin ve Elyevm, Selanik’te Hakikat gazete­ leri sahibi Neyir Mustafa

103. Eski Köylü gazetesi muharriri Ferit 104. Alemdar gazetesi sahibi Refi Cevat 105. Alemdar gazetesi sahibi Pehlivan Kadri ıuf 106. Adana’da Ferda gazetesi sahibi Fanizade Ali İlmi

107. Balıkesir’de İrşad gazetesi sahiplerinden Trabzonlu Ömer Fevzi

108. Halep’te Doğru Yol gazetesi sahibi Haşan Sadık 109. Köylü gazetesi sahip ve müdürü İzmirli Refet

DİĞER EŞHAS T 110. Tarsuslu Kamil Paşazade Seiami * 111. Tarsuslu Kamil Paşazade Kemal

112. Süleymaniyeli Kürt Hakkı

113. Mustafa Sabri Hoca’nın oğlu İbrahim Sabri 114. Fabrikatör Bursalı Cemil

115. İngiliz casusu meşhur Çerkez Ragıp v 116. Fransız zabitliği yapan Haçinli Kazak Haşan

117. Eşkıya Reisi Süngülü Davut 118. Binbaşı Çerkez Bekir

119. Bursalı fabrikatör Cemil'in kayınbiraderi Necip 120. İzmir sabık Umur-ı İslâmiye Müfettişi Ahmet Hulusi 121. Uşak’ta Madanoğlu Mustafa

122. Gönen’in Tuzakçı karyesinden Yusuf oğlu Remzi 123. Gönen'in Bayramiç karyesinden Hacı Kasım oğlu Zühtü 124. Gönen’in Bala karyesinden Kocagözün Ozman oğlu Şakir 125. Gönen’in Muratlar karyesinden Koç Mehmet oğlu Koç Ali 126. Gönen’in Ayvacık karyesinden Mehmet oğlu Aziz 127. Gönen'in Keçeler karyesinden Bağah Ahmet oğlu Osman 128. Susurluk’un Yıldız karyesinden Molla Süleyman oğlu İzzet 129. Gönen’in Muratlar karyesinden Hüseyin oğlu Kâzım 130. Gönen’in Bala karyesinden Bekir oğlu Arap Mahmut 131. Gönen'in Rüstem karyesinden Gardiyan Yusuf 132. Gönen’in Balcı karyesinden Ömer oğlu Eyüp 133. Gönen’in Keçeler karyesinden Talustan oğlu İbrahim Çavuş 134. Gönen’in Balcı karyesinden Topallı Şerif oğlu İbrahim 135. Gönen’in Keçeler karyesinden Topal Ömer oğlu İdris 136. Manyas'ın Bolcaağaç karyesinden Kurhoğlu İsmail 137. Gönen’in Keçeler karyesinden Muhtar Hacı oğlu İshak 138. M armara’nın Kayapmar karyesinden Yusuf oğlu İshak 139. Manyas’ın Kızlık karyesinden Ali Bey oğlu Sabit 140. Gönen’in Balcı karyesinden Veli oğlu Selim 141. Gönen’in Çerkez Mahallesi’nden makineci Mehmet oğlu Osman

142. Manyas’ın Değirmenboğazı karyesinden Kadir oğlu Kamil 143. Gönen’in Keçidere karyesinden Hüseyin oğlu Galip 144. Manyas’ın Hacıyakup karyesinden Çerkez Sait oğlu Salih 145. Manyas’ın Hacıyakup karyesinden maktul Şevket’in bi­ raderi İsmail

146. Gönen’in Keçeler karyesinden Abdullah oğlu Deli Kasım 147. Gönen’in Çerkez Mahallesinden Haşan Onbaşı oğlu Kemal 148. Manyas’ın Değirmenboğazı karyesinden Kadir oğlu Ka- mil’in biraderi Kâzım Efe

149. Gönen’in Kızlık karyesinden Pallaç oğlu Kemal 150. Gönen’in Keçeler karyesinden Tuğ oğlu Mehmet Ağa.

D Bir “ 150’lik”

Refik Halit Bey (Karay)

(1888-1965)

M ütareke dönem inde yayınladığı

Aydede Gazetesi ile sürekli olarak Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve yöneti­ cilerini alaya alıp küçümseyen, Damat Ferit hüküm etlerinin Posta ve Telg­ raf M üdür-i Um umiliği’ni yapan ünlü edebiyat adam ı Refik Halit Bey, da­ ha 150’likler listesinin adı bile yok­ ken, Türk O rdusu’nun İstanbul’a girişinden bir ay önce, 9 Kasım 1922’de gizlice bindiği bir vapurla İs­ tanbul’dan kaçmış, 1924’te hazırlanan 150’likler listesine alınmış, 1938 affı­ na kadar da uzun yıllar yurt dışında bir sürgün hayatı yaşamıştır. Musta­ fa Kemal Paşa’mn kalemini beğendi­ ği yazarlardan biri olan Refik Halit Karay, yurt dışındayken de yazdıkla­ rıyla Mustafa Kemal Paşa tarafından sürekli izlenmiştir. Ülkeye döndükten

sonra basın yaşamım ve edebiyat ça­ lışmalarım sürdüren Karay, politika­ dan uzak kalmaya özel bir önem vermiştir.

149 k iş id e k a la n 1 5 0 'lik le r

lis te s in e s o n a d ın e k le n m e s i

v e 1 5 0 'lik le r K a r a r n a m e s i

L

OZAN Barış Antlaşması gereği 26.12.1923 ve 16.4.1924’te çıkartı­ lan iki genel af yasasındaki aflardan yararlanam ayacakları belirtilen

150 kişinin saptanması işi Adliye ve Savunma Bakanlıklarının da yar­ dımıyla İçişleri Bakanlığı’nca yapılmış, hazırlanan liste 149 kişi olarak, kararnam e haline getirilmesi için Bakanlar Kurulu’na sevkedilmiştir. 1 H a­ ziran 1924 günü Cum hurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, 544 num aralı aşağıdaki kararnam eyi kabul et­ miştir:

“ Lausanne Muahedenamcsi’ne merbut Aff-ı (Jmumî Protokolü’ıtde aftan istisna edilen 159 kişiden 149 kişinin isim ve hüviyetlerini mnbey- yin defteri havi ve Hey’et-i Vekile’ce tasdiki talebini mutazammın Dahi­ liye Vekâlet-i C’elilesi’nin 23 Nisan 1340 tarih ve 12304/1971 numaralı tezkeresi üzerine, defterde mevcut 149 şahsa ilâveten Köylü gazetesi sa­ hibi Refet’in ithaliyle defterin tasdiki Hey’et-i Vekile’nin 1.6.1340 tarih- içtimaında karargir oldu. '

Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Başvekil ve Hariciye Vekili

İsmet (İnönü)

A d »,. Vekili ’ Î l “

Mustafa Necati KeceP (Peker)

Nafıa Vekili Süleyman

Ziraat Vekâleti Vekili Hasan Hüsnü (Saka)

Müdafaa-i Millîye Vekili Kâzım (Özalp) Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik (Renda) Ticaret Vekili Haşan Hüsnü (Saka)

Sıhhiyye ve Muavenet i İçtimaiye Vekili Dr. Refik (Saydam)

MUbadele-Imar ve İskân Vekili Mahmut Celâl (Bayar)”

Gazete’de yayınlanarak yürürlü­ ğe girer.

Büyük Zafer’den iki yıl, Lozan Barış Antlaşması’rıdan T1 ay son­ ra yayınlanan 150’likler liste-

sl’nde yer alanların büyük çoğun­ luğu, o tarihte zaten çoktan yurt dışındadırlar. Özellikle, bu liste­ nin as kişileri, daha Ulusal Kur­ tuluş Savaşı’nın kaderinin belli olduğu, Mudanya Bırakışması’

nın yapılacağı günlerde tası- tarağı toplayıp, kapağı yurt dışı­ na atmışlardır.

1 Kasım 1922’de Ankara'daki T B M M ’nin Saltanatı kaldırma ka­ rarı, İstanbul’da bir bomba gibi patlamıştır. Bırakışım ve İstan­ bul’un işgal yıllarında işgalciler­ le iş b irliğ i e tm iş, Anadolu Direnişi’ni kırmak için yapmadık- Tarını bırakmamış kişiler, birden başı kesilmiş tavuklara dönm üş­ lerdir. Yunanlıyı İzmir’de denize döken, İzmit’e kadar gelen Mus­ tafa Kemal Orduları, önünde so­ nunda İstanbul’a da girecektir. O zaman ne olacaktır?

Zaten İstanbul halkı, İşbirlik­ çilerine lânet okumakta, hesap sormak için fırsat aramaktadır. İş­ birlikçilerin önde gelenlerinden, Dahiliye Nazır-ı esbakı,PeyamGa- zetesi Başyazarı Ali Kemal Bey,

5 Kasım 1922 günü, bellibaşlı İş- birlikçileri, Beyoğlu'nda Tünel Caddesi’ndeki Karlman Pasajı üstünde oturduğu Zeki Bey Apartmanı’na çağırır. Burada otu­ rulur ve konuşulur. Ama bir sonu­ ca varılamaz. Bir bölük işbirlikçi, hemen Türkiye’yi terk etmekten yanadır. Bir kısmı ise, İstanbul’ da kalmanın gerektiğini, kendile­ rine kimsenin bir şey yapamaya­ cağı görüşünü savunurlar.

Konuşmalarda kesin bir so­ nuca varılamaz. Toplananlar dağılırlar. Üç saat kadar süren bu toplantıdan sonra Ali Kemal Bey

de, Serkl Doryan Klübü’ne tıraş olmaya gider.

G ider ama, gidiş o gidiş olur...

Ali Kemal Bey, tıraş olduğu berberden direnmesine hiçbir olanak bırakılmadan alınır ve bin- dirildiği bir motorla İstanbul’dan çıkarılıp, yargılanmak için A n­ kara’ya götürülmek üzere İzmit’e getirilir, İzmit’te karargâh kur­ muş, Garp Cephesi Birinci Ordu

Komutanı Nureddin Paşa’nın kar­ şısına çıkartılır.

Ali Kemal’in sonu korkunç­ tur...

Nureddin Paşa tarafından iyi­ ce azarlandıktan sonra dışarıya çıkartılmış, Saat Kulesi’nin altı­ na yığılmış binlerce İzmitlinin eli­ ne teslim edilmiş ve parça parça edilmiştir. Cesedi, hemen istas­ yon karşısında bir ağaca ayağın­ dan başaşağı asılır. Lozan Konfe­ ransına gitmek üzere Ankara’ dan İstanbul’a geçmekte olan is­ met Paşa, Rıza Nur ve Haşan Sa­ ka, bir zamanların ünlü gazeteci­ sini son defa orada öyle görürler.

İsmet Paşa, Nureddin Paşa’nın

gösterdiği cesede bakmak iste­ mez, geri, kompartımanına dö­ ner.

PANİK ÜSTÜNE PANİK

Ali Kemal’in İstanbul'dan ka­ çırıldığı haberi Hürriyet ve

itilaf-Î

ıılar, Kuvay-ı Inzibatiyeciler, ngiliz Muhipleri Cemiyeti, Ni- gehbancılar, Kızıl Hançerçller ve

Vahdettin Hükûmetleri’nde görev alanlar tarafından duyulduğunda panik büyük olur.

Hele Ali Kemal’in feci sonu duyulduğunda, panik daha da bü­ yür. Hainler ve kendilerini hain sayanlar, girecek sıçan deliği ararlar.

Bu delik de bulunur. Bu delik, vaktiyle İşbirliği yaptıkları Ingiliz Büyükelçillğl’dir. Üçer-beşer kişi­ lik gruplar halinde arka kapıların­ dan bu elçiliğe sığınırlar.

Sığınanlar arasında, O sm an­

l I , Devleti’nde nazırlık, vekillik, Ayân azalığı, mebusluk, parti baş­ kanlığı, valilik, polis m üdürlüğü, paşalık, komutanlık yapmış olan­ lar kadar, halk tabakasından kişi­ ler de vardır: Manavlar, gardiyan­ lar, polis neferleri, inzibat subay­ ları, imamlar, hacılar, hocalar...

Bunların sayısının, 6 Kasım akşamı 180’i bulduğu görülür.

■ ü * * Y A R I N i ^ ^ " i

KAÇAKLAR, MELANETLERİNİ

DIŞARIDA DA SÜRDÜRÜYORLAR

/ ---V

0 Ali Kemal Bey

A

Lİ Kemal Bey, Nureddin Paşa’nın kışkırttığı halk tarafın­ dan İzmit’te taşlarla kafası ezilip parçalanm asa ve bacağından bir ağaca asılmasaydı, 150’likler listesinin kuşkusuz ki en başlannda yer alacak bir İşbirlikçi idi. 1867 yılında dünyaya gelen, Paris ve Cenev­ re’de öğrenim gören, siyasal çalışmalarından dolayı 1899’da Abdülhamit’çc

H alep’e sürülen Ali Kemal Bey, buradan kaçmış, Paris’te Jön Türkler

arasında yer almıştır. 1908 Meşrutiyet ilânından sonra İstanbul’a dönen

Ali Kemal. Hürriyet ve İtilaf Partisi’negitmiş, Peyam gazetesini kurmuş, sonradan Sabah gazetesiyle birleştiği Peyam-ı Sabah adlı gazetesinde İt­

tihat ve Terakkiye karşı ağır bir muhalefet yapmıştır. Mondros Bırakış-

ması'ndan sonra Damat Ferit hükümetlerinde Eğitim ve İçişleri bakanlıkları yapan, Mustafa Kemal’in tutuklanması için çabalar harcayan Ali Kemal,

Sakarya Savaşı’ndan sonra gazetesinde “ yanılmışım, kalemimi kırdım”

diye yazı yazmış ve politikadan uzak durmuş am a, korkunç sonundan ka- çamamıştır.

(4)

10 EK İM 1984

9

Eylül 1922’de Yunan aske­rini İzmir’de denize döken TBM M orduları, Bursa ve İzmit üzerinden İstanbul’a doğru yürüyüşlerine devam ederken, In­ giliz, Fransız ve Italyanlar, Yunan­ lılar adına Mustafa Kemal

Paşa’ya Mudanya’da bir ateşkes

görüşmesi önerirler.

11 Ekim’de Mudanya ateşkeş

anlaşması imzalanır. Lozan’da bir

barış konferansı toplanması İçin karar alınır.

Dokuz gün sonra, Türk ordu­ larının temsilcisi olarak 100 jan­ darma eriyle Refet Paşa (Bele) İstanbul’a girer. 1 Kasım’da, An­ kara'daki TBM M , saltanatın kal­ dırılmasını kararlaştırır. Aynı gece Refet Paşa, Yıldız Sara- yı’nda Sultan Vahldeddln'i ziya­ ret edip padişahlığının son bul­

duğunu halifeye bildirir. Dört gün

sonraysa Refet Paşa, bir bildiri ile, TBM M Hükümeti adına İstan­ bul’un yönetimini resmen devral­ dığını açıklar. Son OsmanlI Devleti HOkûmeti’ne — Tevflk

Paşa (Okday) Hükümeti— de, “görevlerinin sona erdiği, evleri­ ne çekIHp oturmaları” ihtar edi­

lir.

İstanbul'daki Milli Mücadele karşıtları ve İşbirlikçiler arasında tam bir panik başlamıştır. Nured-

dln Paşa’nın I. Ordu Birlikleri, İs­

tanbul kapılarına, Hereke ve Gebze’ye kadar gelmişler, Nured-

din Paşa, karargâhını İzmit’te kur­

muştur.

Ankara’nın resmen İstanbul yönetimine el koymasının ertesi günü, Peyam-ı Sabah başyazarı

Hainlerin bir kısmı ingilizlere sığınırken,

bir kısmı da yu rt dışına kaçıyor

K im diler? N e yaptılar?

N e oldular?

Yazarı: İlhami SOYSAL

•Refet Paşa, Yıldız

Sarayı nda Sultan

vahldettinl ziyaret

edip padişahlığının

son bulduğunu

Halife ye bildiriyor

ihanet

çemberi parçalanıyor

ve eski Dahiliye vekillerinden (İçişleri Bakanı) Ali Kemal’in İs­ tanbul’dan kaldırılıp İzmit'e götü­ rülmesi ve Nureddln Paşa tarafından sorgulandıktan sonra

karargâh önünde taşlanıp parça­ lanarak linç edilmesi, cesedinin de İstasyon yanındaki köprü ba­ şında kurulan bir sehpaya asıla­ rak bırakılması haberi İstanbul'a vardığında, İşbirlikçiler arasında­ ki panik daha da büyür.

7 Kasım’da, ismet Paşa’nın Dışişleri Bakanı ve Lozan barış görüşmelerinde Türk Başdele-

gesi olarak, İsviçre’ye gitmek

üzere İstanbul'a geldiği gün, Da­

mat Ferit’in hükümetlerinde İçiş­

leri Bakanlığı yapmış Ayân üyesi

Mehmet Ali Bey ve o dönemde

görev almışlardan sekiz kişi, An­ kara Hükümeti temsilcilerince tutuklanır.

SIÇAN DELİĞİNE GİRENLER

Ali Kemal’in linç edilmesi, Mehmet Ali Bey’ln ve bazı Hürri­ yet ve Itllâfçılann tutuklanması,

geri kalan İşbirlikçileri iyice pe­ rişan eder. Bunlardan biri olan

Aydede gazetesi sahip ve yazarı,

Mütareke dönemi Posta veTelg-

raf Müdür-I Umumisi (Genel Mü­

dürü) Refik Halid Bey (Karay), sak­ landığı yerden gizilce bir vapura binerek 9 Kasım’da yurt dışına kdÇBT,

Damat Ferit, daha 22 Eylül'

de, Ingiliz polislerinin koruması altında Orient Express ile Fran­ sa'ya kaçmış, Nice şehrine yer­ leşmiştir.

İstanbul’da kalanlar ve eş dost evlerine sığınarak saklanan­ lar, ne yapacaklarını bilemezler. Bunlardan Hakkâri Mutasarrıfı

Osman Nuri (Kadri), Bolu Muta-

samf ı iken, Kuva-yı Milliye hareke­ tini bir “ Bolşeviklik” hareketi olarak damgalamak isteyen ilk ki­ şi olarak apar topar Bulgaristan’a kaçar, oradan Suriye’ye geçer. Eski Adalet Müsteşarı sonra da bakanı olan müseccel Ingiliz ca­ susu Salt Molla da çoktan kendi­ ni Romanya’ya atmıştır...

Istan-bul’dş kalanlar ise, başı kesilmiş tavuklar gibi şaşkın ortalıkta do­ laşırlarken, sonunda bir bölüğü, çareyi Ingiliz Yüksek Komlserii-

ğl’ne sığınmakta bulurlar. 7 Ka-

sım’dan 13 Kasım gününe kadar

Ingiltere Devlet-I Fehimesl’ne

(yüksek devletine) sığınanların sayısı 140’ı bulur.

Ingilizler, bunların önde ge­ lenlerinden bir bölümünü, hemen o ilk günlerde kalkan Öir vapurla Mısır’a yollarlar. Bu İlk kafilenin başında, “asi ve bağl” ilân edilen

Mustafa Kemal Paşa’nın “katline

(öldürülmesine) fetva veren” Da­ mat Ferit hükümetlerinin Şeyhü­

lislâmı ve bir ara da Sadrazam Vekilliği yapmış olan Dürrizade Mustafa Sabri Hoca vardır.

Geri kalanların bir bölüğü, — kİ bunların arasında Saray uşakları, küçük zabitler, tekke şehleri, hatipler, vaizler, hatta po­ lis neferi, bekçi, saka gibi kişiler çoğunluktadır— , henüz Ingiliz askerlerince işgal altında tutulan

Taşkışla’da konuk edilirler. 17

Kasım'da sağlanan bir vapurla da, Mısır'a doğru yola çıkarılırlar.

Bu vapur, Çanakkale Boğa- zı’ndan çıktıktan sonra,önce Yu­ nanistan’ın Pire Limanı’na uğrar. Kaçaklardan bir bölüğü burada karaya çıkarlar. Geri kalanları ise vapur, Mısır'ın İskenderiye Lima- nı’na bırakır.

Taşkışla konuklarından bir başka bölüm ise gene İngilizler­ ce sağlanan bir vapurla Roman­ ya'nın Köstence Limam’na gider,

oradan Avrupa’ya dağılırlar.

DAHA 150’LİK ADI YOKKEN

Ortada daha ne 150’likler lis­ tesi, hatta ne de böyle bir liste­ nin çıkarılacağına dair haber yokken, böyle birtakım kişilerin, yaptıklarından korkup, hesap ve­ remeyeceklerinin bilincinde ola­ rak 1922 yılı Kasım’ında paniğe kapılıp ingilizlere sığınmaları ve onların aracılığıyla Türkiye’den ayrılmaları İlginç bir gelişmedir.

Hainler, hainliklerini

bilmiş-Y

BİR 150’ LİK D A H A

Ref i cevnd (Uiunay)

(1890-1968)

lerdlr... Başta, Dürrizade Musta­

fa Sabri Hoca olmak üzere Ingiliz

sömürgesi Mısır’a kaçanların sa­ yısı hayli kabarıktır. Ingiliz Hükü­ meti, bu işbirlikçilerinin pek azına kısa bir süre arka çıkar ve paraca destekler. Sonra, kişisel serveti olmayanların pek çoğu orada ve oradan gittikleri başka yerlerde çok kez İşsiz güçsüz ve sefalet içinde günlerini geçirmiş­ ler, sefil ve perişan olmuşlardır.

Bu kaçakların pek çoğu, ka­ çışlarından İki yıl sdnra 1924'te çıkartılan 150’likler listesine bi­ le alınmaya değer görülmemiş­ lerdir. Neden korkup, neden kaçtıkları da belli değildir. Bun­ lardan bir kısmı, aradan yıllar ge­ çip de haklarında bir araştırma ve soruşturma olmadığını gördükle­ rinde geriye dönmüşlerdir.

MELANETLERİNE DİŞARDA

DEVAM EDENLER

Çökmüş OsmanlI İmparator­ luğumun yerine yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kurulur­ ken, bu kaçaklardan bir bölümü, bu Cumhurlyet’ln kurucu ve yö­ neticilerine karşı sönmeyen bir kin ve düşmanlıkla eylemlerini sürdürmüşlerdir.

örneğin bunlardan, Kuşçuba-

fi Eşrefin kardeşi ve 150’likler

listesine girmiş Haci Sami, Yuna­ nistan’ın Sisam Adası’ndan çete­ siyle birlikte 27 Ağustos 1927’de Karaburun’a çıkmış, Türkiye’de karışıklıklar yaratmak istemiş ama daha sahildeyken jandarma­ lar tarafından görülüp öldürül­ müştür. Bir başkası, memleketi olan Gümûlclne’ye yerleşmiş, çı­ kardığı gazetesiyle yıllar yılı Cumhuriyet, lâiklik ve Mustafa

Kemal aleyhine yayın yapmış,

Doğu Takya’da kalmış Türk azın­ lığını zehirlemek için elinden ge­ leni ardına bırakmamıştır.

Mısır'a sığınan ve İngiliz pa­ rasıyla yaşamını sürdüren Dürri­

zade Mustafa Sabri Hoca, — Şey­

hülislâm iken fetvalara imzasını Dürrizade Es-Seyyld Abdullah diye atmaktadır— , bir başka Hür­

riyet ve Itllâfçı, Mevtanzade Rıfat

tarafından “Osmanlı Devleti’nln

Rasputinl” diye adlandırılan Nak­ şibendi şeyhi KonyalI Zeynelabl- dln, — ki Kuva-yı Milllye’ye karşı

Bozkır ve Konya isyanlarını çı­ karttıran, siyasal yaşamında ilk şöhretini 1910 seçimlerinde İtti­

hat ve Terakkl’ye karşı muhalif­

ken mebus seçilebilen altı kişi­ den biri olarak yapmış, Mahmut

Şevket Paşa’ya suikast olayında

İstanbul’da olmadığı İçin canını kurtarabilmiş fakat Gemlik’e sü­ rülmüş, Mondros ateşkesinden sonra İstanbul'a dönüp Hürriyet

ve itilaf Fırkası içinde yerini al­

mış, Ayân azası seçilmiş ve Va-

hideddln’i parmağında oynatmış

blidlr— , Feylesof (filozof) Dr. Rı­

za Tevflk, Topçu Livası Mustafa Natık Paşa, Adanalı Zeynelabl- din, Şaban Ağa gibileri, Mısır’a

kaçıp canlarını kurtardıktan bir süre sonra, Mekke Şerifi Hüse­ yin’in konuğu olarak Mekke’ye gitmişler, kendileri gibi Ingllizle- re sığınmış sabık Padişah ve Ha­

vahideddin ve Dam at Feri

150 lik değildirler...

Padişah Vahldeddln Sadrazam Damat Farit

K

AM UO YU NDA yaygın ve yanlış bir sanı vardır. Çok kişi, son Osmanlı Padişahı Mehmet Vahideddin ve sadrazamı D am at Fe­ rit’i 150’likler listesinde yer alm ışlar sanır. Pek çok kaynak kitapta da bunlardan “ 150’üklerdeıı” diye söz edilir.

36. ve sonuncu Osmanlı padişahı olan Sultan Vi. Mehmet Vahided- din’in padişahlığı, 1 Kasım 1922’de TBM M ’nin saltanaü kaldırmasıyla son bulm uştur. Bundan sonraki kısa süre içinde Vahideddin, sadece halifedir. Ancak, 17 Kasım’da Vahideddin’in İstanbul’daki işgal kuvvetleri başko­ m utanına sığınması ve Malaya adlı savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçınhşı üzerine, 18 Kasım’d a sabık padişahın halifelik sıfatı da kaldırılıp yerine halife olarak gene Osmanlı hanedanından Abdülmecit Efendi, A nkara’ daki TBM M ’ce seçilmiştir. TBM M ’ce Vahideddin “hain” ilân edilmiş ama 150’ükler listesine alınmasına gerek görülmemiştir. Dolayısıyla 150’liklerden değildir.

Vahideddin'm beş kez (toplam onüç ay) sadrazamlığını yapan, eniştesi Mehmet Ferit Paşa (Damat Ferit) de 1924 yıünda son ve kesin şeklini alan 150’likler listesinde yer alm am ıştır. D am at Ferit, padişahın da uyarısıyla, Yunanblarm İzm ir’de denize dökülmesinden bir süre sonra ve 11 Ekim’de M udanya ateşkesinin im zasından önce, İstanbul’daki işgalci İngüiz polis­ lerinin koruması altında (22 Eylül 1922), Orient Express ile A vrupa’ya kaçmış, Fransa'nın Nice şehrine yerleşmiş ve Türk ordularının resmen İs­

tanbul’a girdikleri 6 Ekim 1923 günü de orada ölm üştür. Zaten daha 7 Ekim 1920 tarihinde Ankara İstiklâl M ahkem esi’nce Sevr Anlaşm ası’m im zaladıktan için A y ân ’dan Hadi, Rıza Tevfik ve Bern Sefiri Reşat Ha- lis’le birlikte gıyabında idam cezasına çarptm lm ış olan D am at Ferit, 150’likler listesinin kesin ve son şeklini aldığı 1 Haziran 1924’te hayatta olsaydı, kuşkusuz ki bu listenin başında bulunurdu. Am a öldüğü için 150’likler listesine girmemiştir. 150’lik değildir.

life Mehmet V a hldeddln’i

beklemişler, “ Hilafet Komitesi” adıyla örgütlenmişler, hep birlik­ te Islâm dünyasında halifelik adı altında birtakım fırıldaklar çevir­ meye kalkışmışlardır. Aslında, kendilerini Hicaz’a, halifelik postunun üstüne oturmak İçin çağıran Mekke Şerifl’nln de başı­ na işler açınca, kendilerini Hi­ caz’dan geriye Mısır'a zor at­ mışlardır. Başlangıçta bunlar ara­ sında yer alan Filozof Rıza Tev­

flk, daha sonra bu politika

aradaşlarının kin ve hırslarının boylarını çok aştığını, şaşkınlık ve beceriksizliklerini görünce bunların arasından çekilip Ür­ dün'e geçmiş, orada kurulmakta olan bir müzede görev alarak, sonraki yıllarında politikadan uzak kalmaya çalışmıştır.

Bu kafilelere katılmayanlar­ dan biri de, eski Posta ve Telgraf Müdür-I Umumisi olan edebiyat­ çı Refik Halid (Karay) olmuş, o dönemde Fransız mandası olan Suriye’nin İskenderun sancağın­ da Antakya ve sonra Halep şehri­ ne yerleşip, gazetecilik ve yazarlıkla günlerini geçirmiş, Ulu­ sal Kurtuluş Savaşı'na karşı tu­ tum takınmakla yanlış yaptığını da, açıkça yazıp söylemiştir.

•YARIN

-LİSTEYE GİRMEYEN HAİNLER

DÜZELTME:

Dr. Adnan ADIVAR, biyografisinde yanlışlıkla Serbest Cumhuriyet Fırkası kuru­ m lan arasında gösterilmiştir. Doğrusu Te­ rakkiperver Cumhuriyet Fırkas'dır. Düzeltir, özür dileriz.

Referanslar

Benzer Belgeler

"Fark Yaratan Koçlar" projes sayes nde 200’den fazla profesyonel koçun koçluk saatler n arttırmaları ve koçluk hakkında çer k üretmeler sağlamıştır.. Çeş

% 36.9, fosfatlı gübreler için % 51.7 sl olacak- tı. Ancak bu sonucun tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediğine gene DPT rakamlarından yararlanarak biz göz atalım.

[r]

Bu sahada, hükümetin yapacağı iş birliğiyle Amerika ev inşaatçılığında geçmiş senelerdeki ic- raatları kat kat geçecek bir faaliyet belireceği gi- bi, işsizlik

Yeni imkânlar da vardır: Işık direklerini daha sık hale getirmekle meydanlar akşamları kapalı sa- lonlar gibi görünüyor ve çok güzel oluyor.. Bir son ba- har akşamı

İşte gerek bu sebepten ve gerek istikamet, ko- ku, septik galerisinin vaziyeti, methallerin kolaylığı ve koridorların kısalığı gibi sebeplerden dolayı has- talara mahsus

Fikir İtibariyle fevkalâde olan bu teşebbüs; maalesef inşa şekli itibariyle binayı çirkin bir hale sokmaktadır. ci sahifede)... için değil tabiatin güzel olması

Muhtelif memleketler hastahane'crinde, îon zamanlarda tatbik edilen vc yazıda bahsi oe«en, di|inda tesis edilen, bir hücredeki elektrik menbnından, katı nakit « l l i p s e