• Sonuç bulunamadı

Giresun ili gelin giysilerinin değişim süreci üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Giresun ili gelin giysilerinin değişim süreci üzerine bir araştırma"

Copied!
205
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE MODA TASARIMI ANABİLİM DALI

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ

GİRESUN İLİ GELİN GİYSİLERİNİN DEĞİŞİM SÜRECİ ÜZERİNE

BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Nurdan KUMAŞ ŞENOL

Ankara Ocak, 2014

(2)

OCAK, 2014 GİYSİLERİNİN DEĞİŞİM

SÜRECİ ÜZERİNE BİR

ARAŞTIRMA

(3)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE MODA TASARIMI ANABİLİM DALI

GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ

GİRESUN İLİ GELİN GİYSİLERİNİN DEĞİŞİM SÜRECİ ÜZERİNE

BİR ARAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Nurdan KUMAŞ ŞENOL

Danışman: Doç. Dr. Emine Koca

Ankara Ocak, 2014

(4)

i

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne

Nurdan KUMAŞ ŞENOL’ un “Giresun İli Gelin Giysilerinin Değişimi Üzerine Bir Araştırma” başlıklı tezi 01 /02 /2014 tarihinde, jürimiz tarafından Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: Prof. Dr. Fatma Öztürk ... Üye (Tez Danışmanı): Doç. Dr. Emine Koca ... Üye : Doc. Dr. Fatma Koç ...

(5)

ii ÖNSÖZ

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin önemli yerleşim yerlerinden biri olan Giresun, geçmişinde birçok taşınmaz kültür varlığının sahibi olmuş olsa da zaman ve toplum yapısındaki değişim; bu kültürel birikimin kaybolmasına neden olmuştur. Kültürel birikimlerimizden biri olan giyim- kuşam çerçevesinde incelenen evlenme adetleri ve gelin giysileri ise kültür zenginliğinin ortaya koyması bakımından önemli bir yer teşkil etmektedir.

Gelin giysilerinde kullanılan kumaşlar, motifler, aksesuarlar ve takılar ile Giresun’un zengin kültürel yapısını tanıtmak, kaybolmaya yüz tutmuş yöresel gelinlikleri kayıt altına alarak gelecek kuşaklara aktarmak adına bize yol gösterecektir.

Alanlarında Türkiye’nin en prestijli eğitimcilerine sahip olan Gazi Üniversitesinin hocalarına, ama en çok da lisans ve yüksek lisans eğitimim boyunca güler yüzünü, anlayışını ve engin bilgilerini benden esirgemeyen, hayatımdan çok farklı bir yeri olan tez danışmanım, canım hocam sayın Doç. Dr. Emine Koca’ ya, yaşamım boyunca bana destek veren annem Emine Kumaş ve babam Kadir Kumaş’a, araştırma boyunca zahmetimi çeken Sadi İpek ’e, her konuda yanımda olan sevgili eşim Gökay Şenol’a ve tüm Giresun halkına teşekkürü bir borç bilirim.

(6)

iii ÖZET

GİRESUN İLİ GELİN GİYSİLERİNİN DEĞİŞİM SÜRECİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

KUMAŞ ŞENOL, Nurdan

Yüksek lisans, Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Tez Danışmanı: Doç. Dr. Emine KOCA

Ocak–2014, 190 sayfa

Bu araştırmanın amacı, Giresun il sınırları içerisinde yapılan düğün adetleri ve bu adetler çerçevesinde giyilen gelin giysilerinin geçmişten günümüze kadar geçirdiği değişim sürecinin belirlenmesi ve gelecek nesillere belgeleyerek tanıtılmasıdır.

Bu amaç doğrultusunda yapılan araştırmada, Giresun Foto Meral Stüdyosuna ait 2, Giresun Foto Kenan Stüdyosuna ait 2, Giresun Valilik Yayınlarına ait 1, aile albümlerine ait 56 ve birebir olarak görülen 10 adet olmak üzere toplam 71 yöresel ve modern tarzdaki gelinlik incelenmiştir.

İki bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde, araştırmanın problemi, amacı, önemi, varsayımları, sınırlılıkları, tanımları ve ilgili araştırmaları açıklanmıştır. İkinci bölümde ise; giyim-kuşam ile ilgili literatür bilgilerine, giyim kuşamın kültürel ve tarihsel gelişim sürecine ver verilmiştir.

Bulgular ve yorum kısmında alt amaçlar doğrultusunda, araştırma kapsamında ulaşılabilen gelin giysileri kronolojik sıralama ile ele alınarak, yöresel gelin giysisinden günümüz beyaz gelinliğine geçişteki değişim incelenmiş ve gelin giysi parçalarının teknik çizimleri yapılarak biçim, form, süsleme ve kumaş özellikleri açıklanmıştır.

Araştırma sonucunda ise Giresun ili gelin giysilerinin tarihi süreç içerisinde geçirdiği değişim incelenmiş ve yöre halkının yöresellik bilgileri hakkındaki görüşleri 107 kişiye yapılan anket ile SPSS 17. programının yardımıyla sonuca ulaşılmaya çalışılmış, konu ile ilgili bazı öneriler sunulmuştur.

(7)

iv ABSTRACT

GIRESUN, POİNT TO CHANGE CLOTHES OF THE PROCESS OF THE RESEARCH ON THE

KUMAŞ ŞENOL, Nurdan

MASTER DEGREE, Clothing Industry and Fachion Desing Deparment of Education. Thesis Advisor: Doç.Dr.Emine KOCA

January- 2014, 190 sayfa

The reason of this research is to show the number of weddings that took place in the province of Giresun, From a certain time era, to our day. This researon also shows the changes that ooccured on the wedding gowns worn at these weddings. This research will also enlighten new generations about their coltural wedding gowns and the changes it went through the years.

In this researen, I have used 2 photos from Meral Protography, 2 photos from Kenan Protography, 1 photo from the governorship of Giresun, 56 photos from albums of different families and 10 actual wedding gowns to examine. In and result 71 cultural and modern gowns have been examined.

The researan cunsists of two parts. The first part explains; the problems, purpose, importance, limitations, assumptions, definitions and the related researches of the research. The secund part explains the dressing cudes of the eras studied and the literature of it. It also talks about the culture and changes that wedding gowns went through from then and now.

The wedding gowns that were used in this research have been put on chnonological order, and has been examined orderly to see how it went from traditiunal wedding gown to the modern white wedding gown. In this examination the drawings, have been made of this wedding gowns to examine the style, form, decarations and fabric to understand the change. You may find the explanations of all in the findings and comments section.

In conclusion the wedding gows worn in the province of Giresun and the change during the years have been examined. Asurvey was done on 107 people from the

(8)

v

province of Giresun and with the help of the Program called SPSS 17. The research was completed and suggestion with the research have been made.

(9)

vi

İÇİNDEKİLER Sayfa

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ...i

ÖNSÖZ...ii

ÖZET...iii

ABSTRACT...iv

İÇİNDEKİLER………...vı TABLOLAR LİSTESİ ...viii

ÇİZİMLER LİSTESİ………...…………...ix FOTOĞRAFLAR LİSTESİ………...x BÖLÜM I :PROBLEM DURUMU ...1 1. Giriş ...2 1.1. Problem Durumu ...2 1.2. Araştırmanın Amacı ...4 1.3. Araştırmanın Önemi………....………...4 1.4. Sayıltılar…………...5 1.5. Sınırlılıklar...5 1.6. Tanımlar...6

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR...7

2.1.Kavramsal Çerçeve………....…...7

2.1.1. Giyim - Kuşam Kavramı ve Giyinmenin Sosyal Yaşamdaki Yeri …………...7

2.1.1.1.Geleneksel Giyim………....…9

2.1.1.2.Modern Giyim………...11

2.1.2.Gelin Giysileri ………13

2.1.2.1.Türk Kültüründe Gelin Giysileri………..14

2.1.2.2. Karadeniz Bölgesinde Gelin Giysileri ………...17

2.1.2.3. Giresun İlinin Düğün Adetleri ve Gelin Giysileri………..18

2.1.2.3.1. Giresun İlinin Tarihi, Coğrafi ve Sosyo-Kültürel Yapısı……...…....18

2.1.2.3.2. Giresun İlinin Düğün Adetleri………...20

2.1.2.3.3. Giresun İlinin Yöresel Gelin Giysileri ve Aksesuarları…………...29

(10)

vii

BÖLÜM III :YÖNTEM ...35

3.1. Araştırmanın Modeli………...….35

3.2.Evren ve Örneklem………....…35

3.3.Ölçme Araçları / Veri Toplama Araçları...36

3.4.Verilerin Toplanması……….36 3.5.Verilerin Analizi………36 BÖLÜM IV :BULGULAR VE YORUM ...37 BÖLÜM V :SONUÇ VE ÖNERİLER ...167 5.1.Sonuç...167 5.2.Öneriler...170 KAYNAKÇA...171 EKLER...176

Ek 1.Kaynak Kişi Künyeleri………..176

Ek 2. Anket Formu………..……..187

Ek 3. Giysi İnceleme Formu...189

(11)

viii

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 1. 1930- 2000 Yılları Arasında Kullanılan Beyaz Gelinlik Formları…...……..157 Tablo 2. Örneklem Grubunun Yaş ve Eğitim Durumlarına İlişkin Veriler...…….…..158 Tablo 3. Örneklem Grubunun Meslek ve Medeni Durumlarına İlişkin

Veriler………...…………..159 Tablo 4. Örneklem Grubunun Yerleşim Yeri ve İkamet Sürelerine İlişkin

Veriler………...…………..160 Tablo 5. Örneklem grubunun Geleneksel Gelinliklerin Korunması ve

Kullanımına İlişkin Farkındalıkları ………..……161 Tablo 6. Örneklem grubunun Geleneksel Gelin Giysilerinin Yaşatılmasına

İlişkin Görüşleri………162 Tablo 7. Örneklemin Yaşına Göre Geleneksel Gelin Giysilerinin

Yaşatılmasına İlişkin Görüşleri……….164

Tablo 8. Örneklemin Eğitim Durumuna Göre Geleneksel Gelin

Giysilerinin Yaşatılmasına İlişkin Görüşleri……….165

(12)

ix

ÇİZİMLER LİSTESİ

Sayfa

Çizim 1. İçlik (iç göyneği) teknik çizimi (1934)……….40

Çizim 2. Üç etek teknik çizimi (1934)………...42

Çizim 3. Şalvar teknik çizimi (1934)………...……..44

Çizim 4. Gelin hırkası teknik çizimi (1934)………47

Çizim 5. Gelin hırkası (1) teknik çizimi (1920-1930)……….49

Çizim 6. Gelin hırkası (2) teknik çizimi (1923)………..51

Çizim 7. Gelin hırkası (3) teknik çizimi (1924)………..53

Çizim 8. Gelin hırkası (4) teknik çizimi (1925)………..55

Çizim 9. Üç etek teknik çizimi (1935)………60

Çizim 10. Üç etek teknik çizimi (1938)………..64

Çizim 11. İç göyneği teknik çizimi (1938)………...……..66

Çizim 12. Bindal gelinlik teknik çizimi (1937)………..69

Çizim 13. Bindal gelinlik teknik çizimi (1939)………...72

Çizim 14. Bindal gelinlik teknik çizimi (1941)………...75

Çizim 15. Entari gelinlik teknik çizimi (1939)………...…79

Çizim 16. Entari gelinlik teknik çizimi (1945)………...…... 82

Çizim 17. 1930-1940 Yılları arasında kullanılan “düz” gelinlik formu…………...….100

Çizim 18. 1940-1950 Yılları arasında kullanılan “beli kesikli” gelinlik formu…...….110

Çizim 19. 1950-1960 Yılları arasında kullanılan “boydan kuplu” gelinlik formu………...…...123

Çizim 20. 1960-1970 Yılları arasında kullanılan “evaze” gelinlik formu……....…….138

Çizim 21. 1970-1980 Yılları arasında kullanılan “evaze” gelinlik formu……....…….143

Çizim 22. 1980-1990 Yılları arasında kullanılan “katlı” gelinlik formu………...150

(13)

x

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ Sayfa

Fotoğraf 1. 1951 Yılına Ait Çarşambalık...24

Fotoğraf 2.1902 Yılına Ait Gümüş Hamam Tası ve Takunya…………...…...25

Fotoğraf 3. Tepelik...29

Fotoğraf 4. Beşi bir yerde ………...29

Fotoğraf 5. Hasır Bilezik...……….30

Fotoğraf 6. Gümüş Kemer……….………..30

Fotoğraf 7. Altın Kordon………....32

Fotoğraf 8. Üçlü Burgu Bilezik………...32

Fotoğraf 9. 1934 Yılına ait üç etek gelinlik……….38

Fotoğraf 10. Divitin, basma ve saten kumaş örnekleri………....45

Fotoğraf 11. Acem Şalı………....45

Fotoğraf 12. Gelin hırkası (1) ve işleme detayı (1920-1930)………..48

Fotoğraf 13. Gelin hırkası (2) ve kol ağzı detayı (1923)……….50

Fotoğraf 14. Gelin hırkası (3) (1924)……….……….52

Fotoğraf 15. Giresun ili gelin hırkası (4) (1925)….………... 54

Fotoğraf 16. 1930- 1940 Yılına ait üç etek gelinlik………57

Fotoğraf 17. 1935 Yılına ait üç etek gelinlik………...………...58

Fotoğraf 18. 1938 Yılına ait üç etek gelinlik………...62

Fotoğraf 19. 20.Yy. ait bindal gelinlik………...………...68

Fotoğraf 20. 1937 Yılına ait bindal gelinlik ………...…....………..70

Fotoğraf 21. Bindal gelinliklerde kullanılan motif örnekleri………...71

Fotoğraf 22. 1941 Yılına ait bindal gelinlik………....73

Fotoğraf 23. 1943 Yılına ait bindal gelinlik………....76

Fotoğraf 24. 1939 Yılına ait entari gelinlik ve kol detayı………...78

Fotoğraf 25. 1945 Yılına ait entari gelinlik………...80

Fotoğraf 26. 1926 Yılına ait gelin giysisi………....84

Fotoğraf 27. 1927 Yılına ait gelin giysisi………....85

Fotoğraf 28. 1938 Yılına ait gelin giysisi………....87

Fotoğraf 29. 1945 Yılına ait gelin giysisi………....88

Fotoğraf 30. “Ara tarz” gelinliklerde kullanılan ince sarma örneği………....89

Fotoğraf 31. 1930 Yılına ait gelin giysisi………....90

(14)

xi

Fotoğraf 33. 1932 Yılına ait gelin giysisi………93

Fotoğraf 34. 1933 Yılına ait gelin giysisi………94

Fotoğraf 35. 1934 Yılına ait gelin giysisi………95

Fotoğraf 36. 1935 Yılına ait gelin giysisi………...96

Fotoğraf 37. 1936 Yılına ait gelin giysisi………97

Fotoğraf 38. 1937 Yılına ait gelin giysisi………..………..98

Fotoğraf 39. 1941 Yılına ait gelin giysisi………..101

Fotoğraf 40. 1942 Yılına ait gelin giysisi………..102

Fotoğraf 41. 1943 Yılına ait gelin giysisi………..103

Fotoğraf 42. 1944 Yılına ait gelin giysisi………..104

Fotoğraf 43. 1946 Yılına ait gelin giysisi………..105

Fotoğraf 44. 1947 Yılına ait gelin giysisi………..107

Fotoğraf 45. 1948 Yılına ait gelin giysisi………..108

Fotoğraf 46. 1949 Yılına ait gelin giysisi………..109

Fotoğraf 47. 1950 Yılına ait gelin giysisi………..112

Fotoğraf 48. 1951 Yılına ait gelin giysisi………..…113

Fotoğraf 49. 1952 Yılına ait gelin giysisi………..114

Fotoğraf 50. 1953 Yılına ait gelin giysisi………..115

Fotoğraf 51. 1955 Yılına ait gelin giysisi………..…………....116

Fotoğraf 52. 1956 Yılına ait gelin giysisi………..117

Fotoğraf 53. 1957 Yılına ait gelin giysisi………..118

Fotoğraf 54. 1957 Yılına ait gelin giysisi………..119

Fotoğraf 55. 1958 Yılına ait gelin giysisi………..121

Fotoğraf 56. 1959 Yılına ait gelin giysisi………..122

Fotoğraf 57. 1960 Yılına ait gelin giysisi………..125

Fotoğraf 58. 1961 Yılına ait gelin giysisi………..126

Fotoğraf 59. 1962 Yılına ait gelin giysisi………..127

Fotoğraf 60. 1963 Yılına ait gelin giysisi………..128

Fotoğraf 61. 1965 Yılına ait gelin giysisi………..129

Fotoğraf 62. 1966 Yılına ait gelin giysisi………..130

Fotoğraf 63. 1967 Yılına ait gelin giysisi………..131

Fotoğraf 64. 1968 Yılına ait gelin giysisi………..132

Fotoğraf 65. 1969 Yılına ait gelin giysisi………...133

(15)

xii

Fotoğraf 67. 1974 Yılına ait gelin giysisi……….….137

Fotoğraf 68. 1975 Yılına ait gelin giysisi……….…….138

Fotoğraf 69. 1976 Yılına ait gelin giysisi……….….139

Fotoğraf 70. 1977 Yılına ait gelin giysisi……….….140

Fotoğraf 71. 1978 Yılına ait gelin giysisi……….….141

Fotoğraf 72. 1979 Yılına ait gelin giysisi………..142

Fotoğraf 73. 1980 Yılına ait gelin giysisi………..144

Fotoğraf 74. 1982 Yılına ait gelin giysisi………..145

Fotoğraf 75. 1983 Yılına ait gelin giysisi………..146

Fotoğraf 76. 1984 Yılına ait gelin giysisi………..147

Fotoğraf 77. 1985 Yılına ait gelin giysisi………..148

Fotoğraf 78. 1988 Yılına ait gelin giysisi………..149

Fotoğraf 79. 1991 Yılına ait gelin giysisi………..151

Fotoğraf 80. 1992 Yılına ait gelin giysisi………..152

Fotoğraf 81. 1994 Yılına ait gelin giysisi………..153

Fotoğraf 82. 1996 Yılına ait gelin giysisi………..154

(16)

BÖLÜM I: PROBLEM DURUMU 1.Giriş

İnsanların yemek yeme, barınma gibi temel ihtiyaçlarından biri olan giyinme ihtiyacı insanlığın gelişimine paralel bir süreç izlemiştir. İlk çağlarda yalnızca korunma amacı ile giyilen giysi; zamanla sosyolojik bir kavram haline gelmiş ve farklılaşma aracı olarak kullanılmıştır. Milletler yaşam biçimlerine uygun, örf ve adetlerine göre giyinerek yöresel giysilerini yaratmışlardır. Her ülkenin, her bölgenin, hatta her kasabanın kendine has giysi türleri vardır. Bu durum giyimde farklılaşmayı oluşturmuştur. Günümüz giyiminde ise; bölgesel farklılıkların gözle görünür bir şekilde azaldığı, yaşamın her alanında olduğu gibi giyim tarzlarının da evrenselleştiği görülmektedir (Tezcan, 1995: 263).

Her toplumun beraberinde getirdiği bir tarihsel yaşanmışlığı vardır ve bu yaşanmışlık toplumun kültürel öğelerine yansıyarak geleneksel yapıyı oluşturmaktadır. Modernliğin sonucunda ortaya çıkan yaşam tarzları, toplumları geleneksel yapılarından uzaklaştırırken, benimsenmiş olan maddi ve manevi açıdan pek çok formun değişimine de neden olmuştur. Bu değişen formların en belirgin örneklerini düğün törenleri ve gelin giysilerinde görmek mümkündür.

Tarihi süreç incelendiğinde, insan yaşamının en özel günü olan evlenme törenlerindeki adetlerden, gelin giysilerine kadar her aşamada modern yaşamın getirdiği değişim hissedilmekte, yöresel gelinliklerin yerini beyaz gelinliklerin aldığı görülmektedir. Bir medeniyet inşa edilirken tarihinin, geleneklerinin, kültürünün üzerinden kendini yükselttiği dikkate alındığında, kültürümüzde her yönüyle zengin bir çeşitliliğe sahip olan düğün törenlerinin ve gelin giysilerinin modernlik kavramı karşısında yok olmasını engellemek için bu özel giysilerin belgelenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması ve batı tarzdaki gelin giysilerine yansıtılarak yaşatılması önem taşımaktadır.

Bu düşünceden hareketle yapılan araştırmada, Giresun ili gelin giysilerinin tarihi süreç içinde geçirdiği değişim incelenerek, tasarım özellikleri kalıp, biçim, kumaş ve süsleme özellikleri açısından ele alınarak belirlenmiştir. Ayrıca modern yaşamın

(17)

beraberinde getirdiği giyinme davranışlarına rağmen, kişilerin yöresel giysilerin kültürel değeri ve yaşatılması hakkındaki görüşleri belirlenmeye çalışılmıştır.

1.1. Problem Durumu

Giyim, insanlıkla birlikte olan, ilkel toplumdan çağdaş topluma geçerken önemini daha fazla arttıran bir olgudur. İnsanların yemek yeme, barınma gibi temel ihtiyaçlarından biri olan giyinme ihtiyacı en genel tanımıyla, kullanılan aksesuarlar da dahil olmak üzere başa ve ayağa giyilenlerin tümünü oluşturmaktadır. Zamanla ihtiyacın ötesinde anlam ve işlevler yüklenmiş olan giysiler ve giyim tarzları toplumların kültürlerini oluşturmada önemli bir yere sahip olmuştur. Her toplumun kültürü içinde kendine özgü, gelenekselleşmiş giysi türleri ve giyinme biçimleri oluşmuş, çoğu zaman bu giyinme tarzları toplumların tanınmasında simgesel rol oynamıştır.

Türklerde giyim pek çok özellik bakımından incelendiğinde farklılaşmanın ana hatlarını bölgesellik oluşturmaktadır. Her ne kadar Anadolu halkının giysilerinde çeşitli yörelerde bazı ortak özellikler bulunsa da, yine de giyim biçimleri bölgelere göre değişmektedir (Tezcan, 1995: 263). Bu değişimde örf adet ve geleneklerin etkisi olduğu ve özellikle doğum, evlenme, ölüm gibi yaşamın mihenk taşlarını oluşturan günlerin özel törenlerle kutlandığı bilinmektedir. Yörelerin adet ve değer yargılarına göre şekillenen bu törenlerde, görsel olarak ön planda yer alan giysiler de şekillenerek yöresel özellikler kazanmaktadır. İnsanların yaşamında özel bir yeri olan evlenme-düğün törenlerinde giyinmenin, özellikle gelin giysilerinin, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir.

Gelinlik ile özleşen evlilik töreni, Türk toplumunda gerek geçmişte ve gerek günümüzde kutsal bir müessese olarak daima olmuştur. Bu müessesenin oluşumu sırasında dinî ve kanunî vecibelerinin yerine getirilmesi dışında geleneklerden, örf ve âdetlerden kaynaklanan uygulamalar da dikkat çekmektedir. Yörelere göre değişen âdetler, aynı zamanda yöresel unsurlarla destekli olarak, o toplumun kendine has yapısını ve geçmişe uzanan köprülerini de ortaya koymaktadır (Yüksel, 2002: 241).

(18)

Bölgeselliğin farklılaştırdığı âdetler bugün iyice unutulmuş durumdadırlar Bu nedenle geleneksel giysiler, yok olmakla karşı karşıya kalmışlardır. Giysilerde görülen yöresel farklılaşma, köy ve kent yerleşme biçimlerine göre de kendisini göstermektedir. Kırsal kesimde geleneksel giysiler kısmen devam etse de il ve ilçelerde günümüz modasına uygun giysiler giyilmektedir (Tezcan, 1995: 264). Günümüz gelin giysilerinde yöresel formların kaybolduğu, Batı tarzı ile biçimlendirilen beyaz modern gelinliklerin kullanıldığı görülmektedir. Bu durum sadece yöresel formun yok olması değil, üzerinde taşıdığı kültürel değerinin de yok olması anlamına gelmekte ve kültürel erozyona neden olmaktadır. Dolayısıyla kültürel değerleri eski ve modası geçmiş konumundan çıkarmak, yaşanılan zamanın ruhuna uyarlayarak gelecek kuşaklara aktarmak ve yaşatabilmek için belgelemek gerekmektedir.

Günümüzde gelin kıyafetinde yaşanmakta olan değişim sakıncalı sonuçları da beraberinde getirmiştir. Çünkü bütün ülke coğrafyasında artık neredeyse yerel kültürü temsil eden geleneksel gelin kıyafetleri kullanılmamaktadır. Bunun yerine kullanılması yaygınlaşan gelin kıyafeti ise “beyaz gelinlik” diye tabir edilen ve Avrupa doğumlu olan bir gelin kıyafetidir. Bu noktada yaşanılan durum, aslî kültür değerinin unutulması ya da terk edilmesidir ki bunun da karşılığı ancak kültürel değişim olarak ifade edilebilmektedir (Uğurlu ve Koca, 2011: 1290).

Uluslararası ticari rekabetin ve sanayileşmenin artması ile birlikte insanların giyim tarzlarında dini ve kültürel etkilerin yavaş yavaş etkisini yitirdiği, bunların yerini bütün dünyada görülebilecek giyim tarzının aldığı görülmektedir. Bütün dünya büyük bir hızla aynı türde beslenen, aynı türde ve markada giyinen bir kültüre doğru hızla yol almaktadır (Koca vd., 2007: 793). Küreselleşen Dünya’da artık pek çok alanda kültürel değerlere dönüş başlaması ve kültürel çalışmaların ön planda tutulması, bu gerekliliğin önemini her geçen gün artırmaktadır.

Yöresel Türk kültürü çerçevesinde incelendiğinde Giresun iline ait düğün gelenekleri ve Giresun yöresinde giyilen gelin giysilerine yönelik kapsamlı bir araştırmanın bulunmaması, yok olmaya yüz tutmuş kültürel değerler açısından konunun önemini arttırmakta ve belgelenme gereğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, Giresun ilinde 1900- 2000 yılları arasında giyilen gelin giysileri araştırılarak, tarihsel süreç içinde geçirdikleri değişimin belirlenmesi araştırmaya değer olarak görülmüştür.

(19)

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmada; Giresun ili gelin giysilerinin 1900- 2000 yılları arasındaki tarihi süreç içinde geçirdiği değişim incelenerek, tasarım özelliklerini kalıp, biçim, kumaş ve süsleme özellikleri açısından ele alarak belgelemek amaçlanmıştır. Ayrıca modern yaşamın beraberinde getirdiği giyinme davranışlarına rağmen, kişilerin yöresel giysilerin kültürel değeri ve yaşatılması hakkındaki görüşleri belirlenmeye çalışılmıştır.

Bu genel amaca ulaşmak için aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: 1. Giresun ili yöresel gelin giysisinin tasarım özellikleri nasıldır?

2. Giresun ilinde 1900- 2000 yılları arasında giyilen gelin giysileri nasıl bir kronolojik değişim süreci geçirmiştir?

3. Giresun halkının gelin giysilerinde yöresellik ve modernlik kavramlarına bakış açıları nasıldır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve medeniyetler beşiği olarak da adlandırılan Anadolu’da; birçok kültürle etkileşim içinde yaşamak Anadolu insanına kültür zenginliği katmıştır. Tüm bölgelerde olduğu gibi Karadeniz bölgesi de bu kültür zenginliğinden nasibini fazlasıyla almış olsa da, yöre dışında çok fazla bilinmeyen, gün ışığına çıkarılmamış, gelenek, görenek ve adetlerin oluşturduğu kültürel değerleri vardır. Bunların başında evlilik törenleri ve onlara tören özelliği kazandıran değerler gelmektedir.

Evlilik törenleri, yani düğünler, eski çağlardan beri insanların yaşamında önemli bir yer teşkil etmekte ve günümüzde de bu önemi hala devam ettirmektedirler. Tarihin her döneminde, düğünlerin ana unsuru olan gelin için bu özel gününde giyeceği giysinin özel bir yeri ve önemi olmuştur. Her toplumda evlenme ve evlilik törenleri bağlı bulunduğu kültürün kurallarına göre gerçekleştirildiği için, gelin giysilerinde kullanılan malzemeler, renkler, motifler ve süslemelerin hepsinin ayrı ayrı veya bir bütün olarak taşıdığı bir sembolik değeri ve kültürel açıdan önem taşıyan bir anlamı vardır. Bu kültürel ve sembolik değerler bölgelere göre farklılık gösterirler.

(20)

Ancak geleneksel yaşamdan modern yaşama geçiş pek çok şeyi değiştirdiği gibi gelin giysilerini de değişime uğratmış ve geçmişten bugüne bölgede giyilen gelin giysileri de birçok özelliğini yitirmiş veya yerini başka giysilere bırakarak, kullanılmaz olmuştur. Örneğin; Giresun ilinde 20. Yüzyılda giyilmiş bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve “bindallı” adı verilen giysiler gelinlik olarak giyilirken, zamanla bunların yerini beyaz gelinlikler almıştır. Bu nedenle, kültürel değerleri içinde barındıran bu maddi kültür ürünlerinin yok olması kültürün de yok olmasını beraberinde getireceği düşünüldüğünden belgelenmeleri ve gelecek kuşaklara aktarılarak yaşatılmaları önem taşımaktadır. Yapılan alan araştırmasında; Giresun ilinin kırsal kesimlerinde yöresel giysi parçalarına az da olsa rastlanması, bu giysilerin belgelenmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

Gelenekler değişimin dinamik kaynakları olarak yeniden yorumlanıp modernliğin içerisine taşınmamış, bunun yerine folklorikleştirilmiş ve müzeleştirilmiştir. Günümüzde var olan gelenekler, bu sistemin dışında kalanlar ve direnenler olarak karşımıza çıkmaktadır (Koç ve Koca, 2007: 244).

Giresun ili gelin giysilerinin 1900- 2000 yılları arasındaki tarihsel süreç içinde geçirdiği değişim unsurları incelenerek, tasarım özelliklerinin biçim, kumaş ve süsleme özellikleri açısından belgelenmesinin, hem kültürel miraslarımızı korumak ve yaşatmak hem de tasarım çalışmalarına kaynak oluşturmak açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Çalışma ayrıca, öz değerlerimizden birini yansıtarak, Türk giyim tarihinin oluşmasına ve bu konuda bilinçlenmeye katkı sağlaması açısından önem taşımaktadır.

1.4. Sayıltılar

1. Ulaşılan gelin giysileri evreni oluşturacak niceliktedir. 2. Kaynak kişiler sorulara içten ve doğru cevap vermiştir. 1.5 Sınırlılıklar

(21)

1. Giresun ili ve merkez köylerindeki kaynak kişilerin bilgileri ve yazılı kaynaklar ile,

2. Giresun ili ve merkez köylerinde bulunan fotoğraf stüdyolarının özel koleksiyonları ve aile albümlerinden elde edilen 61 adet düğün fotoğrafları ile, 3. Giresun ili ve merkez köylerinde yapılan saha araştırması sonucunda ulaşılan 10

adet gelin giysisi örnekleri ile sınırlıdır. 1.6. Tanımlar

Düğün (Evlenme): Bir halkın hayat tarzını, bir toplumun hayat görüşünü, aile-nikâh münasebetlerini anlamaya yardım eden en önemli tören (Çetin, 2005: 94).

Gelin başı: Gelinin giyimine çarpıcı bir hava vererek duvağın etkisi ile geline büyülü bir güzellik kazandırır. Baş ve buket gelinliği tamamlayan bir aksesuar, yani “Giyim Tamamlayıcısı” dır (Atay, 1986: 9).

Gelinlik: “Genç kızların rüyasını süsleyen, kabarık etekleri olan bulut gibi duvağı, tamamlayıcı aksesuarlarıyla beyaz bir giysidir” (Karaman, 1974: 18).

Gelin Teli: 1- 2 mm kalınlığında ince sırınmış, uzun geniş tellerdir (Sert, 1997: 21).

Modernlik: İnsan için en yeni ve en iyi olanın anahtarını veren, ulaşılması gereken bir seviye konumundadır (Gündoğdu, 2010: 2).

Yöresellik: Bir sanatçının içinde yaşadığı coğrafi ve toplumsal çevreyi, doğa, insan görünümleri, toplumsal olaylarla birlikte ifade etmesidir (Enveroğlu, 2010: 194).

(22)

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.1.Giyim - Kuşam Kavramı ve Giyinmenin Sosyal Yaşamdaki Yeri

Türk Dil Kurumu sözlüğünde anlam olarak “Giyilen şeylerin tümü, giysi, giyecek” olarak açıklanan giyim kavramı; insan vücudunu dış etkilerden koruyan toplumsal ve sanatsal olaylardan etkilenen, insan vücuduna göre şekil alan giysilerin tümü olarak açılanabilir (Pamuk, 2002: 9).

Önceleri ihtiyaç ile başlayan örtünme, sosyal bir olguya dönüştüğünde kendi içinde simgeleri olan bir tür dile de dönüşmüştür. Bu durum geleneksel yaşamda bedenin dili olarak kişinin anlatacağının belirteci iken modern yaşamda giyenin karakterinin ipuçlarını bünyesinde taşıyan bir araç konumunda karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bireylerin bir arada yaşamasından oluşan topluluklar, bütün olarak diğer bir topluluğa göre farklı yaşam biçimlerini, kültürlerini oluşturmuşlar, dolayısıyla yaşamlarının her alanını giysilerine de yansıtmışlardır. Böylece her milletin, kültürün ve siyasal oluşumun sonucu olarak giysiler çağlara göre şekillenmiştir (Koç ve Koca, 2007: 245).

Giyim tarzı, alışkanlıkları, insanoğlunun inanç ve kültürlerinden etkilenerek gelişim göstermiştir. Hayatlarını avcılıkla sürdüren kabilelerin kıyafetleri, üretim- eğitim sürecine katılmış kentlilerin kıyafetleri ile aynı olmamıştır. Aynı şekilde Hıristiyan din adamlarının kıyafetleri, Budist rahiplerinin giyim tarzından farklı olmuştur. Bu, toplumların kültür ve inanç farklılıklarının olağan sonucudur (Koç, Koca ve Vural, 2007: 797). Giyim tarzının ve anlayışının bu simgesel anlatım gücüyle, insanların yaşadığı coğrafyayı, mensup olduğu milletini, hangi dinden olduğunu anlamak çoğu kez mümkün olmamaktadır (Cihangir, 2003).

İklim ve coğrafi özelliklerin de insanların giyim alışkanlıkları üzerinde etkisi bariz bir şekilde görülmüştür. Nitekim 18. yüzyılda yaşayan ünlü Fransız toplumbilimci Montesquieu, iklimin toplum yapısı, dini, yaşam alışkanlıkları, örf ve adetleri üzerindeki etkisinden daha o zamanlar bahsetmiştir (Bottomore, Nısbet, 2006: 35).

(23)

Toplumlarda üst sınıf, alt sınıftan daima farklı kıyafet ve sembollerle kendini ifade etmiş, zaman geçtikçe bir dönem üst sınıfa has kıyafetler bir dönem sonra alt sınıfların kıyafeti haline gelebilmiştir. Güneş altında çalışan köylülerin tenlerinin koyulaşması bronz teni alt sınıfa ait bir öğe yapmaktadır. Bu yüzden Avrupa’daki yüksek sınıf tenlerini beyazlatmak amacıyla pudra sürerek statülerini korumak istemişlerdir. Günümüz de ise beyaz ten alt sınıfa özgü bir öğe halini almıştır. Bundan dolayı insanlar tatile çıkamasalar dahi solaryuma giderek sosyal statülerini korumaya özen göstermektedirler (Özdemir, 2003:1).

Giyim tercihleri, hem belli bir zaman dilimine uygun görünüşlere ilişkin güçlü normları, hem de olağanüstü bir seçenek zenginliğini barındıran kültürün belirli bir biçimini kendi amaçları doğrultusunda nasıl yorumladıklarını incelemek için eşsiz bir alan sağlar. Toplumsal statünün ve cinsiyetin en belirgin göstergelerinden biri olan ve bu nedenle sembolik sınırların korunmasında ya da yıkılmasında etkili olan giyim, toplumsal yapılar içindeki konumların farklı çağlarda nasıl algılandığını ve statü sınırlarının nasıl belirlendiğini gösterir (Kaya, 2007: 11).

Bireyin kendi biyolojisi ile sosyal ve fiziksel çevresi arasında bir tampon olarak hareket eden giysiler, istenen görüntünün sunulmasında ve sembolik açıdan kişinin kimlik ifadesi olarak önemli rol üstlenmektedirler. Kişilerin giyinme isteği, giyinmenin temel fonksiyonu olan koruma özelliğinin yanında işlevsellik, estetiklik ve sosyo-kültürel faktörlerle çeşitlilik kazanmakta, özellikle kadınlar açısından estetik yanı daha önem taşımaktadır (Koca ve Çağman, 2012: 160)

Günümüzde bireyler oldukça farklı zevkleri, yaşam tarzları ve özlemleri olan, maddi ve simgesel kaynakları kullanarak, kim olduklarını ya da kim olarak görünmek istediklerini seçmek, oluşturmak, sürdürmek, yorumlamak ve göstermek zorunda kalan tüketicilerdir. Bireyler kendi kimliklerini yaratmalarına yardımcı olacağını düşündükleri malları tüketerek, olmayı arzu ettikleri varlık gibi olmaya ve kendileriyle ilgili bu imajı, bu kimliği sürdürmeye çalışırlar (Çetin, 2009: 77). Tüm bu nedenler, geleneksel giyim tarzının sürdürülebilirlik düzeyinin toplumlara göre farklılık göstermesine engel olamamış; her toplum kendi giyim algısını oluşturmuştur.

(24)

2.1.1. 1. Geleneksel Giyim

Köken olarak Latince tradere kökünden türetilmiş olan gelenek (tradition) sözcüğü, bir öğretinin başkalarına iletilmesi ya da bir bilginin kuşaklar arası aktarımı gibi anlamlar içermektedir (Raymond, 1976: 268).

Yaratıcı bir kaynak olarak varoluşsal bir dinamizm sergileyen gelenek, tarihsel özgüllükleri içerisinde medeniyet ve kültürlere kurumsal bir form da kazandırır. Söz konusu formlar üzerinden medeniyetler, insanlık tarihinde karakterize edilirler. Öyle ki tarih sahnesinden silinen ya da yok olan milletlerin, medeniyetlerin ya da devletlerin tarihsel hafızaya kazınmasına yol açan temel değerler, bu kurumsal formlar aracılığıyla oluşurlar (Kılıç, 2010: 118).

Geleneksel yaşamda giyim, aslında doğal çevrenin koşulları ile biçimlenmesine karşın, toplumsal özelliklere göre değer almış olduğundan değişmezlik kazanmıştır. Giysilerin sosyolojik, psikolojik ve tarihsel oluşumunda, doğal çevrenin kendisiyle doğrudan ilişkisi yoktur. Ancak coğrafi bölgeler içerisinde değerlendirmek gerekmektedir. Böylece ulusal giysiler, yerel giysiler, aşiret (boy) giysileri olarak bölümlere ayrılabilirler. Bu nedenle bölgesel giysilerde topografik etkenler, sosyal etkenlerden daha önemlidir (Sürür, 1983: 228). Türk giyim tarihi incelendiğinde, Osmanlı döneminde kullanılan giysilerin yöreden yöreye farklılık gösterdiği, giyen kişinin mevkiine, giydiği yere ve zamana göre değişik şekillerde kullanıldığı görülmektedir. Böylece ülkenin her köşesinde farklı giysiler, farklı giyim özellikleri yaşam koşullarına uygun olarak çeşitlilik göstermiştir (Koç ve Koca, 2006: 43).

Bir kültür ne kadar karmaşık ve gelişken ise, geleneksel giyim tarzları da o ölçüde hiyerarşik ve çeşitli olarak gelişim göstermiştir. Bölgesel nitelikler kaybolmaya başladığında ise bunun yerini kent tutkusu ve modası almış geleneksel giysiler yerini günün modasına uygun giysilere bırakmıştır. Etnik gruplaşmaların parçalanması beraberinde geleneksel giysilerin güncelliğini yitirmesine yol açmıştır (Koç, 1997: 2).

Geleneksel öğeler içeren bir giyim-kuşam bize, ait olduğu toplulukla ilgili pek çok bilgi sunmuştur. Toplumların yerleşik ya da konar-göçer olup olmadıkları, hangi tarihi olayları yaşadıkları ve etnolojik kökenleri konusunda bilgi vermişlerdir. Örneğin,

(25)

bir Türkmen ya da Yörük Köyü’ne gidildiğinde kimin sözlü, kimin nişanlı, kimin dul olduğundan başlığından, giyildiği renklerden anlaşılmaktadır (Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, [KTB], 2009: 4).

Geleneksel kadın giysilerinde her bir öğe, çeşitli inançların simgelerinden oluşmuştur. Dışarıdan bakıldığın sadece bir süs unsuru olarak görülen pek çok şey aslında çeşitli anlamlar taşımaktadır (Koç ve Koca, 2007: 248). Kadın, gelenekleri ve toplumdaki yerine göre, neyi, nerede, ne zaman, nasıl giyeceğini yaşayarak öğrenir. Böylece giyim- kuşam geleneği kuşaklar arası yaşatılır. Bununla birlikte tarihi, coğrafi konum ile ekonomik ve sosyal yapı gibi farklılıklar, doğal olarak kıyafet tarzını etkileyerek yörelere özgü giyim tarzlarının oluşmasına yol açmıştır (Şener, 2006: 230).

İş ve özel gün giysileri farklılıklar içermiştir. Düğünde yapılan gelin başı ile gerdek sonrası yapılan başlıklar birbirinden farklı olmuştur. Köylerden kasaba pazarına gelindiğinde, kimin köyden olduğu giysilerinden anlaşılmıştır. Anadolu’da bugün nerdeyse aynı köyün mahalleleri arasında bile farklılık gösteren, geleneksel giyim-kuşam anlayışına rastlanmaktadır. Bu yüzden de hiçbir sanat tarihçisi, etnolog, halk bilimcisi, halk oyunları derlemecisi, desinatör “Türkiye’nin ulusal giysileri şudur” diyememiştir. Askerlik, iş gibi nedenlerle yaşadığı çevrenin dışına çıkan erkekler kent kültürüne uyum göstermiştir. Bu nedenle de saha araştırmalarında, erkek giyim-kuşamına ait bulgulara rastlamak da zor olmuştur. Oysa kırsal yaşamda kadın dışa kapalı kalmış; kendi toplumunun yaşam biçiminde geleneklerine göre giyinmiştir. Süslenme gereksinimlerini ise gelenekte gördüğü ne ise o şekilde karşılamıştır (KTB, 2009: 4).

Geleneksel giysiler toplumun gelenek, görenek, değer yargıları, örf ve adetlere göre şekillenip sadece o toplumun üyeleri tarafından kullanılırken, modern yaşamda kullanılan giysiler moda akımlarının getirdiği evrensel değer yargıları tarafından şekillenerek etkilenen tüm toplumlarca eş zamanlı kullanılırlar. Kırsal kesimde kullanılan geleneksel giyim alışkanlıkları, günümüzde ‘yeni teknolojilerin ithali, tarımın makineleşmesi ve bunun sonucunda hızlı göçün başlaması’ ile terk edilme sürecine girmiştir (Koç ve Koca, 2007: 248- 246).

(26)

Kişiliğin dışavurum aracı olarak görülen giyim, içinde bulunulan kültürel yapıya göre değişiklik gösterse de çağın gereksinimleri, köyden kente göç ve moda gibi etkenler özellikle bölgelere göre farklılıkları ortadan kaldırarak tek tip ve moda giyim tarzına yönelmeyi hızlandırmıştır. Bu konudaki toplumsal bilincin yeterince geliştirilmiş olmaması ve modern giyime karşı duyulan eğilim bazı bölgelerdeki yöresel giyim unsurlarının değişime uğramasına, kaybolmasına, hatta bazı yörelerde giysilerin tamamen yok olmasına neden olmuştur.

Günümüzde geleneksel giysiler kırsal kesimde az da olsa sandıklarda saklanan, kentsel yaşamda ise tamamen unutulmaya yüz tutmuş, yeni kuşağın hiç ilgi duymadığı giysiler olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bazen, geleneklerini sürdürmeyi düşünen çok az sayıda insan için kına gecesi giysisi olarak karşımıza çıkan geleneksel giysiler, modernleşme sürecinde modern giysilere yenik düşmüştür (Koç ve Koca, 2007: 251).

2.1.1.2.Modern Giyim

“Modern” kelimesi aydınlanmayla birlikte tarihsel bir anlamdan soyutlanarak kültürel bir anlam kazanmıstır. Weber’de kültürel modernlik, din ve metafizik bağlamdaki tözel aklın bilim, ahlak ve sanat olarak ayrışmasıyla tanımlanır (Habermas 1994: 37-38). Modernleşme terimi Latince “modernus” kelimesinden alınmıştır. Modernus ise “modo” dan üretilmiştir. Modo ise eski Latincede “hemen şimdi” demektir. Modernleşme ise eski zamanların toplum tipinden günümüzdeki toplum tipine doğru bir değişme anlamına gelir (Kızılçelik ve Erjem, 1996: 385).

Çağın bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeleri “küresellik” merkezli tartışmalarını doğurmuş, küreselliğin boyutu, geleceği, toplumsal, kültürel ve ekonomik yansımaları ile küresel karsısında yerelliğin konumu çerçevesinde yoğunluk kazanmıştır. Baudrillard’a (2002: 119-123) göre küreselleşme, değerleri ve farklılıkları ortadan kaldırmak suretiyle “duyarsız bir kültüre, bir kültür yokluğuna” neden olmuş, tepki ve direnişle karşılanmıştır.

Her ne kadar küreselleşme ekonomik bir kavram olarak gündeme gelse de, kültürel alana etkileri bakımından oldukça önemli sonuçları bulunmaktadır.

(27)

Küreselleşmenin kültürel alana etkilerini inceleyen Waters’e göre; “Kültürel alandaki küreselleşmenin boyutu ekonomik ve siyasi alanda yaşamdan daha büyüktür (Tomlison, 2004: 39).

Küreselleşen kültürün yarattığı bu yeni duruma adapte olmaya çalışan bireylerin üzerinde modanın etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Moda yoluyla oluşturulan gündemlerle kişilerin beğeni ve gereksinimleri yönlendirilerek, kültürel dönüşüm yaşanırken, tüm Dünya’ya aynı anda yansıtılan modern giyim tarzı hızla benimsenmektedir. Günümüzde yaşamın biçimlenmesinde önemli bir olgu olarak görülen moda, genellikle giyinme ile özdeşleştirilmekte ve bireysel ya da toplumsal kimlik algılarını belirleyen bir yapı olarak algılanmaktadır. Kültürel değerlerin şekillendirdiği giysileri, artık modernlik kavramı altında modanın değerleri şekillendirmektedir. Böylece tarzlarını uzun süre koruyan geleneksel giysiler, yerlerini moda döngüsü ile sık biçim değiştiren modern giysilere bırakmıştır.

Özellikle teknolojik gelişmeler sonucu teknik ussallığın geldiği aşamada dijital mecraların da devreye girişiyle, bireyler aynı anda ve hızlı bir biçimde birbirlerini görmeden, gizemli bir katılımcılıkla aynı şeyleri yapar duruma gelmiştir. Moda popüler kültürün ve kitle kültürünün bir taşıyıcısıdır. Medya ürünleri, müzik, sinema, reklâm vs yoluyla modanın dünyanın her tarafına hızla yayılma gücü modanın küreselleşmesinde etkili olmuştur (Yağlı, 2012) .

Güngör’e (1997: 96) göre; teknolojik gelişmişliğe koşut maddesel büyük gelimseler yaşanırken, kimlik zeminini oluşturan toplumsal değerler yavaş bir değişim göstermekte ve maddi değişimlerdeki büyüklük sahte değerler ve kimlikler üretmektedir. İnsanların teknolojik gelişmelerden yararlanarak sonsuz kimlik tercihlerine kavuşmaları, değer sorunlarını beraberinde getirmektedir.

Geleneksel toplumlarda giysiler kültür ile birlikte şekillenirken ayrıca manevi değer de kazanır ve böylece bir kuşaktan diğerine aktarılarak ölmezlik kazanır. Ancak modern giyimde manevi değer özelliği yoktur ve giysiler moda olduğu sürece kullanılarak yeni moda geldiği zaman elden çıkarılırlar (Koç ve Koca, 2007: 248).

(28)

Günümüzde halk kültürü yeni ortamlara, yeni şartlara uyum göstermeye, gelenek dışı düşüncelerle beslenmeye başlamıştır. Bu olgu geleneksel kültürü de oldukça etkilemiştir (Koloğlu, 1978: 40). Örneğin; doğu medeniyetinde giysi, mevcut güzelliğini bakışlardan gizlemeyi amaç edinirken, Batı dünyası ise elbise ile güzelliğin daha belirgin hale getirilmesini hedeflemiştir (Özer, 2006).

Çağdaşlığın ve güncelliğin bir gerekliliği olarak; bütün dünyayı etkileyen oluşumun sonuçlarını iyi kestirmek, geçmişi yadsımadan, toplumların etkileşimlerini güçlendirerek, kültürel farklılıkların korunmasıyla kültürel etkileşimden olumlu sonuçlar elde edebilmeye çalışmak gerekmektedir (Koca, Koç ve Vural, 2007: 793).

2.1. 2. Gelin Giysileri

Kültür değerlerimizin önemli günlerinden birini oluşturan ve halk kültürünün pek çok unsurunun bir araya geldiği düğün merasimleri, insan hayatında dönüm noktası olan sosyal olayların başında gelir (Vırmiça, 2008: 94). Geçmişte düğüne hazırlanan gelinin güzel görünmesi için büyük çabalar harcandığı, giyim-kuşam ve çeşitli takılarla süslendiği bilinmektedir (Önge,1995:191).

Bir kadının hayatının önemli bir geçiş dönemi olan evlenme, yüzyıllar boyunca bütün toplumlarda, özel bir giyim ile belirlenmektedir. Değişen yaşayış biçimine eş olarak değişimlere uğrayan gelin giyimi, beyaz gelinlik modasından önce, Anadolu’nun tüm bölgelerinde ve köylerinde, bölge ve geleneklere bağlı olarak, özel gün giysileri giyinilmiştir (Yılmaz, 2005: 1461).

Bazı yörelerde gelinliğe “gelin fistanı” denmiştir. Atlas, ipekli bir kumaş türü olan sevai, kadife, üsküfe gibi kumaşlardan yapılmıştır. Gelin elbisesi olarak kaftan, bindallı, telli, okkalık gibi giysiler kullanılmıştır. Bazı bölgelerde ise renklerin anlamlarına göre gelinlik dikilmiştir (Muratoğlu, 1993: 60).

Tarihi süreçte gelin giysisi olarak kumaş, süsleme, baş ve aksesuarları ile özellik kazandırılmış günlük giysi formlarının kullanıldığı renkli giysiler kullanılırken, bugün gelin giysileri olarak beyaz gelinlik tercih edilmektedir. Bununla beraber törelerine

(29)

bağlı bazı yörelerde beyaz gelinlikle birlikte, geleneksel gelin giyiminin de sürdürdüğü görülmektedir (Görgünay, 1985: 103).

2.1.2.1.Türk Kültüründe Gelin Giysileri

Çeşitli kültürlerin etkisi altında kalmış, her yöresi gelenek ve görenekler bakımından çeşitlilik gösteren kültürümüzün zengin ve gösterişli bir dalını oluşturan düğün merasimlerinde giyilen gelinliğin tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır (Çağdaş ve Özkan, 2005: 1214).

Türk kültüründe gelinliklerin rengi başlangıçtan itibaren kırmızı olmuştur. Gelinliklerin özel bir modeli olmayıp zamanın modeline göre çeşitli kumaşlardan dikilmiştir (Önge, 1995: 36). Gelin giysisi olarak ipekli kumaştan ve kürkten yapılmış, günlük giysilerden daha süslü giysilerin giyildiği bilinmektedir (Aslanapa, 1977: 442).

Selçuklu dönemi giyimi ve süs öğeleri konusunda Kubadabad Sarayı’nın figürlü duvar çinilerinde görülen kadın figürleri bilgi veren kaynaklar olmuştur (Aslanapa, 1977: 59). Diğer bir kaynak ise Konya’da 13.Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı bilinen

“Varka-ı Gülşah Mesnevisi” minyatürleridir (Elveren, 2002: 32). Bu bilgiler ışığında

Selçuklu döneminde kadınların giysileri arasında ferace, kaftan, cepken, hırka, şalvar ve üç eteğin yer aldığı görülmüştür. Dede korkut destanından edinilen bilgilere göre, kızların evlenmeden önce ak kaftan giydikleri, nişanlanan kızların ise kırmızı kaftan giydikleri bilinmektedir (Süslü, 1989: 31). Ayrıca gelin ve damadın (güveyin) kırmızı kaftan giymesi nedeniyle kırmızı rengin damatlık (güveylik) simgesi olduğu da söylenir. Bu kaftanların beden kısmının vücuda oturduğu ve ilik düğme ile kapanma uygulandığı, bazen de ilik düğmesiz modellerin tercih edildiği bilinmektedir. Kadınların giydikleri kaftanlar çiçeklerle bezenerek süslenmiş, kaftanın beline maden, deri ya da süslü kumaşlardan yapılmış kuşaklar bağlanmıştır (Türkoğlu, 2002: 66).

15.yy da Osmanlısından gelinlikler en üstüne elmas ya da sırma işlemeli ak kaftan, kaftanın altına kırmızı ipekli kumaştan mücevher, inci ve ya sırma işlemeli yanları yırtmaçlı entari giyilmiştir (Sevin, 1990: 64). 19.yy. başlarında bindallı entariler, Anadolu’nun bütün yörelerinde gelinler tarafından giyilmiştir (Özel, 1992: 16). Ayrıca çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli

(30)

bitki motifleri işlenen ve “bindallı” adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören giysisi olarak tercih edilmeye başlanmıştır (Çağdaş, 1992: 35).

1869 yılında Fransız imparatoriçesinin İstanbul’a gelmesi ile saray hanımlarının Paris modasına uygun giyinmesine neden olmuştur. Saraylı hanımlar bu modaya göre üstü vücuda oturmalı iki parçalı, arkası ve kolu kabarık özel kesimli elbiseler ve gelinlikler giymeye başlamıştır (Önge, 1995: 36). 1870’den sonra batı etkisiyle açık renkli gelinlikler ilgi görmüştür. II. Abdülhamit’in kızı Naima Sultan ilk kez beyaz gelinlik giymiştir (Bulmuş ve Bedük, 2013: 28).

Batılılaşma başlamadan önce, desenlerde kırmızı, mavi, yeşil, siyah gibi az ve temel renklerin birbirine zıt kullanılmasıyla ahenk sağlanmıştır (Altınay ve Yüceer, 1992: 94). Bu entarilerin ağır işlemelileri gelinlik olarak kullanılmıştır. Entariler kemha, kadife, çatma, seraser, atlas, canfes, tafta, çuha, sof şal ve diba gibi kumaşlardan yapılmıştır. Genellikle oyuntulu yakalı entarilerin bele kadar yaka yırtmacı bulunmaktadır. Yaka açıklığından, içe giyilen “iç göynek” görünür (Özder, 1999: 92). Gelinlik için seçilen model, renk, kumaş zaman içinde değişmiş olsa da amacı hep aynı kalmıştır. Osmanlı geleneği gereği, simli, pullu, işli giyinmeleri ayıp sayıldığından genç kızlar genellikle sade elbiseler giymişlerdir. Kadınların süslü giyinebilmelerinin yolu evlilikle başladığından, ilk gösterişli elbise olan gelinlik her zaman önemli bir giysi olmuş ve gelinin diğer kadınlardan farklılığını belirtmesi açısından da önemsenmiştir. Gelini diğer kadınlardan farklı kılan, gelinliğin yanı sıra gelinliği tamamlayıcı gelin başı, duvağı ve aksesuarları olmuştur.

Cumhuriyet dönemi ve Cumhuriyet dönemi sonrasına gelindiğinde Türk kadın giyiminde dünya modasına paralel bir gelişme olmuştur (Çapa, 1996: 24). Bu moda Türk kadınının önemli gün giysisi olan gelinlikteki değişimi de beraberinde getirmiştir. Bindallı, üç etek, şalvar, cepken gibi giysi cinslerinden oluşan renkli geleneksel gelinlikler, Cumhuriyet dönemi ve sonrasında yerini elbise cinsinde beyaz gelinliğe bırakmıştır. Ancak beyaz gelinliğe geçiş çok kolay olmamıştır. Bu nedenle Cumhuriyet Dönemi’nde gelinliği giyen kişinin sosyo-kültürel durumuna göre renkli gelinlikler de görülmüştür. 1990 ve sonrasında gelinliklerde büstiyer kullanılmaya başlanmış ve büstiyer kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Bu nedenle etek ve büstiyerden oluşan gelinlikler popüler olmuştur (Bor, 2011: 26).

(31)

Yurdumuzun içinde bulunduğu Anadolu toprakları üzerindeki her bir bölgenin kendine has yöresel formları ve bu farklı formlardan oluşan gelin giysileri vardır. Örneğin Ege bölgesinin gelinleri kadife, kutnu, karagöze, paralı vb. kumaşlardan dikildiği gibi hazır satın alınan entarilik elbiselerde olmuştur. Entari, üçetek, kuyruk olarak adlandırılan genellikle yöresel Ege gelinlikleri arasında yer almıştır (Bulmuş ve Bedük, 2013: 22).

Marmara bölgesinde özellikle Trakya bölgesinde çoğunlukla ferace ya da çarşaf giyilmiştir. Bu giysi, etek ve başörtüsü şeklinde iki parçadan oluşmuştur. Etek boyları kısa tutulmuş ve böylelikle şalvarın görünmesi sağlanmıştır. Başa takılan pelerin şeklindeki başörtüsü bele kadar inmiş ve pembe çiçekten iğne oyalarıyla donatılmıştır. Pembe başörtüsünün dört bir çevresine kırma tel işiyle yapraklar, çiçekler işlenmiştir (Kırımlı, 2001: 30).

Akdeniz bölgesinin gelin giysilerinde ise içe giyilen göynek, şalvar, üç etek (henteri), zıbın ve başlıklardan oluşmaktadır. Gelin baş süslemeleri, girap, pul işlemeli beyaz örtü, baş altını ve ciya (kuş tüyünden gelin tacı) dan oluşmuştur (Yılmaz, 2005: 1463). İç Anadolu gelin giysileri, bir diğer adı bindallı olan kadife baskılı çiçek desenleri olan kumaştan yapılmıştır. Belin arka kısmında hafif lastik bulunmasından ötürü giysilerin bele oturması sağlanmıştır. Belde altın kemer, başta yazma ve altın paralı fes ile birlikte giyilmiştir.

Doğu Anadolu da üçetek (peşli), büzgülü-tulumba kollu kürk ve bindallı özel gün giysisi olarak bu gruba giren kıyafetleri teşkil etmiştir. Oyalı başörtüsü, çember, beyaz renkli tülbent adı verilen yazma en fazla tercih edilen gelin baş giyimi parçalarıdır (Salman ve Atmaca, 2010: 12). Güneydoğulu gelinler ise kendinden desenli, parlak ve ipeksi görünümlü kumaşlardan yapılmış içlik ve şalvar; bele takılan gümüş rengi kemer ile birlikte kullanılmıştır. Boyunlarına boyunluk takmışlardır. Gelin başında ise bordo renkli çuha kumaştan yapılmış fes (kofi) giyilmiştir. Fesin ön tarafına altın liralar takılmış ve bunun üzerine de hamavi denilen kalın bir eşarp örtülmüştür (Salman, 2010: 46).

(32)

2.1.2.2. Karadeniz Bölgesinde Gelin Giysileri

Günümüzde büyük ölçüde terk edilmişse de, Osmanlı döneminde Trabzon yöresi giyim-kuşamı, Ünye ile Hopa arası giyim kuşamının genel özelliklerini büyük ölçüde yansıtmıştır.

Karadeniz bölgesindeki geleneksel gelin giysisinde ise Trabzon ilinin etkisi belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Karadeniz gelin giysisi, günlük giysi formlarını üzerinde barındıran bir yapıda olmuştur (Öztürk, 2005: 34).

Gelin giysisinin içine feretiko adı verilen yakasız parçada kullanılan "Rize bezi" ve keten dokumaları yöreye özgü olmuştur. Üzerine ise kadifeden dikilmiş yakası ve kenarları işlemeli, uzun kollu veya kolsuz yelek (fermene) giyilmiştir; başlarına da maddi durumlarına göre altın ya da gümüşten tepelik takılmıştır (Öztürk, 2005: 35).

Gelinlerin belden altlarına pamuklu dokumadan, bel kısmı uçkurlu, paçaları bağcıklı ya da lastikli iç donu (şalvar) onun da üzerine çeşitli renklerde bel ile göğüs arasında top formunda düğmeleri bulunan keten veya saten üç etek giymiştir. Üç eteğin; rengi, işlemeleri, düğme sayısı hatta kesimi yöreden yöreye değişmiş, kıyı bölgelerinde iç kısımlara göre daha dar kullanılmıştır. Önde iki, arkada bir peşi olan üçetek; yerini bindallıya bırakmıştır. Gelinler genellikle belden itibaren ayrık olan ön etekleri kaldırılıp kemere sokmuşlardır (Öztürk, 2005: 35). Üç etek üzerine çoğunlukla aynı renk ve desende astarı zıt renkli uzun kollu bir cepken ve ya yelek de giyilmiştir.

Bele ipek veya ketenden dokunmuş Trablus adlı bir kuşak sarılmış, bu kuşağın sade ve motifsiz olanları erkekler tarafından da kullanılmıştır. Ayrıca kemerin olmadığı dönemlerde bele mitari ipliğinden özel el tezgâhlarında dokunmuş tor kuşağı sarılmıştır.

Ayağa yün çorap ve çarık giyilmekteyse de Cumhuriyet döneminde yerini önce kara lastiğe bırakmıştır. Şalpazarı’nda bulunan Çepni boyları diğer yörelerden farklı olarak elde şişle kırmızı yünden dokunan ve ucuna saçak püskül eklenen bel bağı fistanın üzerine, kuşağın altına başlanmıştır (Öztürk, 2005: 37).

(33)

Karadeniz gelini aksesuar olarak boyunlarına ipek kaytana dizilmiş ve “gerdan altını” adı verilen bir dizi altın asmış ve kollarına “Trabzon hasırı” denilen bilezik takılmıştır

Orta Karadeniz’de kadınlar Doğu Karadeniz’den farklı olarak çoğunlukla patlıcan moru renginde yan tarafında işleme ve metal pullar bulunan şalvar da giymişlerdir.

2.1.2.3. Giresun İlinin Düğün Adetleri ve Gelin Giysileri

2.1.2.3.1. Giresun İlinin Tarihi, Coğrafi ve Sosyo-Kültürel Yapısı

Karadeniz bölgesinin doğu kesiminde yer alan Giresun’un antik çağdaki ismi Kerasus’tur. Bu isim civarda bolca yetişen kirazdan türemiştir. Türk telaffuzuna uygun olarak Giresun şekline dönüşmüştür ( İltar ve Eriş, 2013: 90).

Giresun’un tarihine baktığımızda Hititlere kadar uzandığı ve Hitit kaynaklarında Giresun’un bulunduğu bölge Azzi ülkesi adıyla geçtiği bilinmektedir. Azzi ülkesi, Hitit İmparatorluğuna bağlı Anadolu vasal devletlerinden biri olmuştur. İ.Ö. XII. yy.’ da gerçekleşen “Deniz kavimleri göçü” sırasında bu bölgeye Muskiler, Tibarenler ve Taballar yerleşmiştir (Büyük Larousse, 1986: 4578). Bu kavimler İ.Ö. 1100’ lerde Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla kurulan Phrygia konfederasyonu içinde yer almıştır. Bu devletin yıkılmasıyla da Giresun bölgesine Miletoslular yerleşmişlerdir (Büyük Larousse, 1986: 4578).

Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmasından sonra Giresun’da bu devletin sınırları içinde yer almıştır. XI. yy’dan sonra kentin bulunduğu bölgeye Türkler birçok kez akınlar yapmışlarsa da Giresun’u Osmanlı egemenliğine kesin olarak geçmesi 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından olmuştur (Büyük Larousse, 1986: 4578). Osmanlı idaresi altındaki Giresun ise bir liman şehri olarak gelişme göstermiştir (İltar ve Eriş, 2013: 90).

Giresun ili 1920 yılına kadar Trabzon iline bağlı kalmış, 1923 yılında ise il olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde il ekonomisi daha çok tarım, ormancılık ve hayvancılığa bağlı iken son yıllarda sanayideki gelişmeler dikkat çekmektedir. Fındık,

(34)

Cumhuriyet Dönemi boyunca en önemli geçim kaynağı olmuştur (Demir ve Aydoğdu, 2009: 114).

Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer alan Giresun; doğusunda Trabzon ve Gümüşhane, batısında Ordu, güneyinde Sivas ve Erzincan, kuzeyinde Karadeniz ile çevrilidir (Işık, 2007: 31).

Giresun il merkezi, Batlama ve Aksu vadileri arasında denize doğru uzanan bir yarımadada kurulmuş olup, bu yarımadanın doğusunda Doğu Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) bulunmaktadır.

Giresun Dağları’nın kıyıya paralel olarak uzanışı, il toprakları üzerinde iki farklı iklim bölgesinin oluşmasına neden olmuştur. Karadeniz kıyılarında ılık ve yağışlı iklim sürmekte, bu durum iç kesimlere doğru karasal iklim özelliği göstermektedir. Giresun ilinin nüfus yoğunluğu ise kıyı şeridinde il ortalamasında; iç kesimlere doğru gidildikçe de belirgin bir biçimde il ortalamasının altına düşmektedir (Altınkaynak, 2008: 19).

Yöre halkı tarafından yaşatılan ve ilin sosyo- kültürel durumu hakkında bize bilgi verebilecek; örf, adet ve geleneklerin çoğu oldukça eski tarihe dayanmaktadır.

Mayıs Yedisi Geleneği, günümüzde Aksu Şenlikleri olarak adlandırılan bu

gelenek, her yıl Mayıs ayının yirmisinde “Mayıs Yedisi” olarak kutlanmaktadır. Bu tören, üç ana bölümden oluşmaktadır, bunlar: Sacayaktan geçme, dere taşlama ve adanın etrafında dolaşma geleneğidir (Altınkaynak, 2008: 210).

Mart Kırma Geleneği, her yıl Miladi takvime göre Mart ayının 14’ünde yılbaşı

olarak tutulur. O sabah erken kalkılır ve denizden ve ya nehirden su alınarak eve gelinir. Sağ ayak ile eşikten geçilip, su evin dört bir tarafına serpilir. Ayrıca o gün, uğursuzluk getirir düşüncesi ile eve misafir kabul edilmez (Işık, 2007: 165).

Hıdrellez, Mayıs ayının 6’sında, Hızır ve İlyas Aleyhisselamların bir araya

geldiğine ve kış aylarının bitip, özel günlerin geleceğine olan inançtır. Aynı akşam gül ağacının dallarına kırmızı kumaş parçaları ile katlanmış bozuk paralar dilek dileyerek

(35)

asılır, ertesi akşam çözülen paralar bir sonraki yıla kadar saklanır. Bir sonra ki yıl ise kumaş parçası açılıp içindeki para ile ekmek alınır (GVY, 1998: 105).

2.1.2.3.2. Giresun İlinin Düğün Adetleri

Aile, bütün topluk kurumlarda var olan evrensel bir kurumdur. Aile sosyal bir kurum olarak Türk toplumunda kutsal bir müessese olarak görülmektedir. Aile kurulurken yapılan düğünlerimiz; yaşayışımızın, yaşayışımızda yer alan örf ve adetlerimizin, inançlarımızın, oyunlarımızın, türkülerimizin ve eğlence biçimlerimizin yaşadığı mekânlar olmuştur.

Bu gün unutulmaya başlayan eski düğünlerimiz yerine, ekonomik sebeplerden dolayı, Belediye nikâhı, balayına gitme, şehir salon düğünü şekline dönüşmüştür. Buna rağmen kazalarımız ve ilimiz köylerinde hala eski düğünlerimizin devam ettiği görülmüştür. Yöremizde eskiden beri evlenecek delikanlının, evlenmeden önce askerliğini yapmış olması şart koşulmuştur. Çünkü askerliğini yapmayan delikanlıya, kızı istenen ailenin büyüğü kız vermezmiş. Delikanlı askerliğini yapmış ise ailesi, delikanlının yakınlarını ve arkadaşlarını “oğlanın evlenmeye niyeti var mı? Yok, mu?” diye soruştururmuş. Bu soruşturmaya da “ağız araması” denmiştir ( Akın, 2004: 42).

1920’ li yıllarda Giresun’da görücü usulü ile evlilik yaygınlık kazanmıştır. Kırsal kesimde ve hatta şehir merkezinde dahi bu usul geçerli olmuştur. Kız çocukları küçük yaşta evlendirilmiştir. 20 yaşını geçkin bekâr kızlara fazla rastlanmamıştır (Karaman, 1999: 50).

Geleneksel düğün merasimi genellikle fındık sonrası, yani mahsul zamanından sonra tarımsal faaliyetlerin azaldığı ve aileler için uygun olan bir zamanda kararlaştırılmıştır (Işık, 2007: 162).

Günümüz düğünleri, balayı ve salon düğünlerine dönüşmüştür. Kent düğünleri, geçmişe dayalı özelliklerini yitirmiştir. Köy düğünlerimizde ise gelenekler belirgin özellikleri ile tazeliğini korumaktadır (Menteşeoğlu, 1998: 373).

(36)

Kız İsteme: İlk önce gelin adayı tespit edilir. Eğer aile, oğlanın istediği kızı

beğenip tasvip ediyorsa ailenin hanımları, kız evine elçi gönderip uygun bir dille kızlarını istemeye gelecekleri konusunda bilgilendirir, ardından kızı istenecek aileye gezmeye gidilir (Işık, 2007: 161).

Genellikle taraflar birinci defada birbirlerini tanır. Bu istemede çoğu zaman kız verilmez. Bir araştırma evresinden sonra kız evinde tekrar bir araya gelinir, konu etraflıca tartışılıp, görüşülür (Işık, 2007: 161).

İkinci gelişte kız evinde sohbet sırasında, “bizim oğlan sizin kızla evlenmek istiyor” denilir. Kız tarafı kızlarını verme taraftarı ise “ kısmet ne yapalım” der. Kız evinin o aileye kız verme niyetleri yoksa “ henüz çağı değil” gibi cevap verilir (Akın, 2004: 42).

Görücü usulü evlenen gençlerin hala Giresun ve çevresinde kızı istemeden önce kız evinin “ henüz çağı değil, bilmem ki” gibi olumsuz cevapları karşısında geri durmaz. Çünkü kız evi, naz evi; ağlan evi, dilenci evi durumundadır verilir (Akın, 2004: 42).

Görücü olarak gelenlere evin kızı kahve, çay, şeker gibi ikramlarda bulunuyorsa kızın niyeti olduğu, ikramlarda bulunmazsa bu işin olmayacağı şeklinde yorumlanır.

Kız evinin “ kısmetmiş kabul ettik” demesi üzerine kız verilmiş olur. Bunun üzerine kızın nüfus kâğıdı bir mendile sarılı, etrafı kurdelelerle bağlanır. Kız evine en yakın akraba yaşlısına verilir. Kız tarafının teklifi kabul etmesine söz kesme denir. Söz kesildikten sonra karşılıklı olarak herkes birbirini tebrik eder, kucaklar, şerbetler içilip, tatlılar yenir (Akın, 2004: 42).

Gelin Alma ve Süt Hakkı: Düğün tarihi kararlaştırıldıktan sonra, düğün

hazırlıklarına başlanır. Düğüne bir hafta kala çarşıya çıkarılır. Gelinlik alınır. Düğün eksikleri görülür (Menteşeoğlu, 1998: 373).

Düğüne Çağrı: Giresun’da düğünlere genelde Salı ve ya Cuma günü akşamı

başlanır. Bugün düğüne davet davetiye ile yapılmaktadır. Eskiden ise aklı başında bir çocukla komşu ve akrabalar düğüne çağrılır. Bunlara “çağırıcı” denir. Düğüne çağrılan

(37)

yer, çağrıcıya bahşiş verir (Menteşeoğlu, 1998: 373). Kız evi kızın yakın akrabalarını başörtüsü, peştamal ile davet ederdi. Düğün başlamadan bir gün önce kız ve oğlan evi birbirlerine birer sini baklava göndererek düğüne davet ederdi. Baklavayı getirene bahşiş verilir. Böylece pazartesi günü iki tarafta düğünü başlatmış olur. (Akın, 2004: 43).

Ogün komşular ve yakındaki akrabalar “Uğur kadem” etmeye gelirler. Uğur kadem edenler düğün evine, düğün evinin ihtiyacı olan yiyecek ve ya bahşiş bırakırlar. Böylece düğün sahibi hiçbir sıkıntı çekmeden düğünü yapacak maddi, manevi desteklenmiş olur. (Akın, 2004: 43).

Darı Kaldırma: Cuma günü sabah namazından sonra, oğlan evinin kapısına

katırlar çekilir. Silahlar atılarak mısır çuvalları katırlara yüklenir. Değirmene öğütülmeye götürülür. Bu adete “darı kaldırma” denir. Cumartesi günü aynı katırlarla, un çuvalları oğlan evine getirilir (Menteşeoğlu, 1998: 372).

Fırın Ağzı Açma: Giresun’un köylerinde düğünler genellikle yakın zamana

kadar, “çuval ağzı açma” geleneği ile başlamakta idi. Çuval ağzı açma düğünden 3-5 gün önce yapılırdı. Sabahın erken saatinde, gün doğarken, havaya doğru silah atılması; günümüzde düğünün köye ve çevre köylere haber verilmesi gibi görülebilir (Akın, 1998: 384).

Kaybolmakta olan bir diğer kültürel değer olan fırın ağzı açmanın diğer adı da çuval ağzı açmadır. Öğütülen unlar çuvallar halinde fırının yanına getirilir, fırının etrafında ayrıca düğün yemeklerini pişirmek için ateşler yakılırdı. Silahı olanların atışlarını müteakip, dualar okunarak çuvalların ağzı açılırdı (Giresun Valilik. Yayınları, [GVY], 2008: 34). Bu olay Pazar günü sabahleyin oğlan evi kapısında olur. Silah seslerini duyanlarda “çuval ağzı açılacak, fırın yanacak” der (Menteşeoğlu, 1998: 374).

Dünürlük Koyma: Pazar günü oğlan evi kız evine “dünürlük koyma” ya gider. Köyün ileri gelenleriyle kız evine bulgur, pirinç, makarna, yağ, tuz, et, fasulye, un… gibi yiyecekler götürürler. Ayrılırken kapıda silah atarak kız evini şereflendirirler. Kız evi atılan silahlara karşılık vermez (Menteşeoğlu, 1998: 374).

Şekil

Tablo 1. 1930-2000 Yılları Arasında Kullanılan Beyaz Gelinlik Formları           Yıllar  Özellikler                                                                     Formlar
Tablo 1 incelendiğinde, Modern gelinliklerin formlarının 60’lı yıllara kadar çök  fazla  değişim  göstermediği  ancak,  gelin  başı  ve  gelin  teli  demetlerinin  ön  planda  olduğu,  60’lı  yıllardan  sonra  ise  hem  form  hem  de  gelinliğin  tamamlayı
Tablo  2’de  örneklem  grubunun  yaş  ve  eğitim  durumları  incelendiğinde;  yoğunluğun sırasıyla %20,5’lik dilimle 60 yaş ve üzeri ve 54-59 yaş aralığında olduğu  görülmektedir
Tablo 4.  Örneklem Grubunun Demografik Özellikleri
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Ameliyat sonrası komplikasyon olarak bir gözde retina dekolmanı, bir gözde endoftalmi, bir gözde GİM desantralizasyonu, 3 gözde düzensiz pupil ve bir gözde göz içi

Folklor ve Edebiyat Araştırmaları kitabının üçüncü kısmı ise Muharrem Kasımlı’nın Azerbaycan folkloru, Dede Korkut, Fuzulî ve âşık edebiyatının

The increase of R D values with decreasing particle size in most cases, suggests that sorption and or exchange is primarily a surface phenomenon in the clay

For this purpose, the hypothesis of “The differences in the didactic originated, observed misconceptions between the primary school stu- dents of the selected schools resulted from

and Robert, C., Removal of CI Basic Green 4 (Malachite Green) from aqueous solutions by adsorption using cyclodextrin-based adsorbent: Kinetic and equi- librium studies..

Uzamış paravertebral kas ekartasyonuna bağlı gelişen postoperatif bel ağrılarının tedavisinde soğuk kompresyon uygulaması basit, ucuz, güvenli ve etkili bir

A Case of Nephrotic Syndrome Presenting With Pulmonary Embolus in a Kidney Transplant Patient Merve Korkmaz 1 , Eda Kaya 2 , Alican Karakoç 1 , Sinan Trabulus 3 ,

değerlendirildiğinde, hiç okul değiştirmeyen ve 1 kez okul değiştiren öğrencilerin akademik benlik saygısı düzeyleri ile Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji