• Sonuç bulunamadı

Çevresel sorunların önlenmesine yönelik yerel politikalara halkın bakışı: Adana ili örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çevresel sorunların önlenmesine yönelik yerel politikalara halkın bakışı: Adana ili örneği"

Copied!
148
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

ÇEVRESEL SORUNLARIN ÖNLENMESİNE YÖNELİK

YEREL POLİTİKALARA HALKIN BAKIŞI: ADANA İLİ

ÖRNEĞİ

Ahmet EPTEMLİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr.Öğr. Üyesi Hayriye SAĞIR

(2)
(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

ÇEVRESEL SORUNLARIN ÖNLENMESİNE YÖNELİK

YEREL POLİTİKALARA HALKIN BAKIŞI: ADANA İLİ

ÖRNEĞİ

Ahmet EPTEMLİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr.Öğr. Üyesi Hayriye SAĞIR

(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)

ÖNSÖZ

Çevresel sorunların çözümü konusunda ulaşılan bilinç ile çevre yönetiminin eskiye nazaran daha doğru düzenlemeler içermesi, çevre yönetiminin uygulanması noktasında yerel yönetimleri önemli bir hale getirmiştir. Çevre yönetiminin uygulayıcıları olarak bu birimler, halkla birlikte çevreye karşı sorumluluğu paylaşmaktadır. Yazılı düzenlemelerin, uygulama alanında olumlu ya da olumsuz bir durumla karşılanmadıkça sonuç doğurması beklenemez. Bu nedenle çevre sorunlarının çözümü konusunda yönetimi belirleyip, uygulamaya geçirenler kadar, bir kanun ya da yönetmelikle yapılması zorunlu olan bir faaliyeti fiilen gerçekleştiren halk da önem kazanmaktadır.

Çevresel Sorunların Önlenmesine Yönelik Yerel Politikalara Halkın Bakışı; Adana İli Örneği isimli çalışmada, değerli önerileri ile yardımlarını esirgemeyen danışman hocam sayın. Dr.Öğr. Üyesi Hayriye SAĞIR’a teşekkür ederim. Ayrıca desteklerinden dolayı Dr. Serdar KİLERCİOĞLU’na, anket çalışmamda bilgileriyle beni yönlendiren Saros Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Burhan EPTEMLİ’ye, anket çalışmasında benimle birlikte gayret gösteren değerli eşim Fatma EPTEMLİ ‘ye bilgi ve tecrübeleriyle yüksek lisans öğrenimim boyunca desteğini eksik etmeyen aileme teşekkür ederim.

(10)
(11)
(12)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... iv

ÖZET... vii SUMMARY ... viii İÇİNDEKİLER ... ix KISALTMALAR ... ix GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ... 3

ÇEVRE SORUNLARINA GENEL BİR BAKIŞ ... 3

1.1. Çevre ... 3 1.1.1. Doğal Çevre ... 5 1.1.2. Yapay Çevre ... 5 1.2. Ekoloji ... 5 1.2.1. Ekolojinin Konusu ... 7 1.2.2.Ekolojinin Bölümleri ... 8 1.2.3. Ekosistem ... 9

1.3.İnsan Çevre İlişkisi ... 11

1.4.Çevre Sorunları ... 13

1.4.1. Küresel Çevre Sorunları ... 15

1.4.2. Bölgesel Çevre Sorunları ... 16

1.4.3. Yerel Çevre Sorunları ... 18

1.5. Çevre ve Kalkınma ... 19

İKİNCİ BÖLÜM ... 22

ÇEVRE SORUNLARINA KARŞI ULUSLARARASI VE ULUSAL POLİTİKALAR ... 22

2.1. Çevre Politikaları ... 22

2.1.1. Uluslararası Çevre Politikaları ... 22

2.1.1.1.Uluslararası ve Bölgesel Sözleşmeler ... 24

2.1.1.2. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Türkiye’nin Konumu ... 26

2.1.1.3. Kyoto Protokolü (KP) ve Türkiye’nin Konumu ... 28

2.1.1.4. İklim Değişikliği Müzakereleri ve Türkiye ... 29

(13)

2.1.2.1.Avrupa Birliği Çevre Politikası ... 31

2.1.2.2. Avrupa Birliği İle Çevre Alanında İlişkiler ... 36

2.1.2.3. AB Entegre Çevre Yaklaşım Stratejisi ... 37

2.1.2.4.Kent Yönetimi ve İkim Değişikliği ... 40

2.1.3.Ulusal Çevre Politikaları ... 42

2.1.3.1. Çevre Politikalarında Hukuki Araçlar ... 44

2.1.3.2. Çevre Politikalarında Ekonomik Araçlar ... 45

2.2.Türkiye’de Çevre Yönetimi ... 48

2.2.1. Çevre Yönetimi Merkez Örgütlenmesi ... 52

2.2.1.1. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı... 54

2.2.1.2.Tarım ve Orman Bakanlığı ... 54

2.2.1.3. Diğer Bakanlıklar ... 55

2.2.2.Çevre Yönetiminde Yerel Yönetim Teşkilatları... 53

2.2.2.1. Belediyeler ... 53

2.2.2.2. İl Özel İdareleri ... 53

2.2.2.3. Köyler ... 54

2.3. Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Çevre Politikaları ... 56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 58

ADANA İLİ ÇEVRE SORUNLARI ... 58

3.1. Konu İle İlgili Akademik Yazın ... 58

3.2. Adana Şehrinin Doğal Ortam Özellikleri ve Doğal Ortam Özelliklerinin Çevre Kirliliğine Etkileri ... 60 3.2.1. Topoğrafik Özellikleri ... 60 3.2.2. Jeolojik Özellikleri ... 60 3.2.3. Bitki Örtüsü Özellikleri ... 61 3.2.4. Hidrografya ... 62 3.2.5. İklim Özellikleri ... 62

3.3. Adana Şehrinde Çevre Kirliliğine Sebep Olan Beşeri Faktörler ... 63

3.3.1. Nüfus Hareketleri ... 63

3.3.2. Yerleşme Seçimi ... 64

3.3.3. Alansal Gelişim ... 66

3.3.4. İmar Özellikleri ... 67

3.3.5. Sosyal ve Psikolojik Şartlar ... 69

3.3.6. Kültür ... 69

(14)

3.4.1. Araştırmanın Konusu ... 71

3.4.4. Araştırmanın Yöntemi ... 71

3.4.3. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 71

3.4.2. Araştırmanın Amacı ... 72

3.5. Metodoloji ... 71

3.5.1 Araştırmanın Amacı, Önemi ve Katkıları ... 71

3.5.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklem ... 71

3.5.3. Veri Toplama Aracı ve Ölçekler ... 72

3.6. Araştırmanın Bulguları ... 74

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 110

KAYNAKÇA ... 116

(15)

KISALTMALAR LİSTESİ

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

AGİT: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı BM: Birleşmiş Milletler

FAO: Gıda ve Tarım Örgütü

IUCN: Uluslararası Doğa Koruma Birliği IEG: Uluslararası Çevre Yönetişimi SGD: Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

OECD: Ekonomik İşbirliği Ve kalkınma Örgütü UNEP: Birleşmiş Milletler Çevre Programı

UNCED: Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı

(16)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. BMİDÇS, Ek-1 ve Ek-II Ülkeleri Listesi ... 27 Tablo 3.1. Likert Tipi Ölçeklerde Güvenilirlik (Araştırma Uygulaması) ... 73 Tablo 3.2. Katılımcıların “Alt yapı ve Planlama Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 78 Tablo 3.3. Katılımcıların“Çarpık Yapılaşma Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna

Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 79 Tablo 3.4. Katılımcıların“Hava Kirliliği Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 80 Tablo 3.5. Katılımcıların“Ses ve Görüntü Kirliliği Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 81 Tablo 3.6. Katılımcıların“Çöp ve Katı Atık Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 82 Tablo 3.7. Katılımcıların “Belediyenin Çarpık Yapılaşmanın Önlenmesine Yönelik Hizmetleri Önemli ve Gereklidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 83 Tablo 3.8. Katılımcıların “Şehir İçi Ulaşımı,Güzergah Dizaynı,Ulaşım Araçlarının

Programlanmasına Yönelik Hizmetleri Önemli ve Gereklidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 84 Tablo 3.9. Katılımcıların“Park ve Yeşil Alanlara Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 85 Tablo 3.10. Katılımcıların“Çöp ve Atıklara Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 86 Tablo 3.11. Katılımcıların“Belediyenin Halkı Bilgilendirmeye Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 87 Tablo 3.12. Katılımcıların “Belediyenin İmar Çalışmaları ve Kaçak Yapı (Gecekondu) ile Mücadeleye Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 90 Tablo 3.13 Katılımcıların “Belediyenin Yeşil Alan,Park,Oyun ve Spor Alanları Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 91 Tablo 3.14. Katılımcıların “Belediyenin Kanalizasyon ve Atık Su Altyapısı Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 92 Tablo 3.15. Katılımcıların “Belediyenin Yol, Kaldırım, Tretuvar Çalışmalarına Yönelik

Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 93 Tablo 3.16. Katılımcıların “Belediyenin Ulaşım ve Trafik Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 94 Tablo 3.17. Katılımcıların “Halka Seminer ve Kurs Düzenlemeli’’ Sorusuna Verdikleri

(17)

Tablo 3.18. Katılımcıların “Afiş ve İlanlar Yayınlamalı’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 100 Tablo 3.19. Katılımcıların “Kurallara Uymayanlara İdari Para Cezası Kesmeli Göz Yummamalı ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 101 Tablo 3.20. Katılımcıların“Sosyal Medya, Radyo, Tv, üzerinden Vatandaşı Bilgilendirici Mesajlar Yayınlamalı ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 102 Tablo 3.22. Katılımcıların“Motorlu Taşıtlardan Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 106 Tablo 3.23. Katılımcıların “Isınmadan Kaynaklı kömür,odun vs. Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 107 Tablo 3.24. Katılımcıların “Sanayi İşlemlerden Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 108 Tablo 3.25. Katılımcıların“Anız Yangınlarından Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 109

(18)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil.3.1. Adana ili yerleşim alanına ait genel jeoloji haritası ... 61

Şekil.3.2. Adana Şehrinde 2007-2018 Yılları Arasında Nüfus Gelişimi ... 64

Şekil.3.3. Adana Şehrinin 1972-2010 yılları arasındaki alansal gelişimi ... 67

Şekil 3.4. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ... 74

Şekil 3.5. Katılımcıların Medeni Duruma Göre Dağılımı ... 75

Şekil 3.6. Katılımcıların Yaş Durumuna Göre Dağılımı ... 75

Şekil 3.7. Katılımcıların Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılımı ... 76

Şekil 3.8. Katılımcıların Eğitim Durumuna Göre Dağılımı ... 76

Şekil 3.9. Katılımcıların Meslek Grubuna Göre Dağılımı ... 77

Şekil 3.10. Katılımcıların Adana Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçinde İkamet Ettikleri Süreye Göre Dağılımı ... 77

Şekil 3.12. Katılımcıların“Çarpık Yapılaşma Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 79

Şekil 3.13. Katılımcıların “Hava Kirliliği Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Maddesine Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 80

Şekil 3.14. Katılımcıların (Adana’da Yaşanan Çevre Sorunlarına Katılım Düzeyiniz Sorusuna) “Ses ve Görüntü Kirliliği Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 82

Şekil 3.15. Katılımcıların“Çöp ve Katı Atık Önemli Bir Çevre Sorunudur.” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 82

Şekil 3.16. Katılımcıların “Belediyenin Çarpık Yapılaşmanın Önlenmesine Yönelik Hizmetleri Önemli ve Gereklidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 83

Şekil 3.17. Katılımcıların“Şehir İçi Ulaşımı,Güzergah Dizaynı,Ulaşım Araçlarının Programlanmasına Yönelik Hizmetleri Önemli ve Gereklidir”Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 84

Şekil 3.18. Katılımcıların“Park ve Yeşil Alanlara Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 85

Şekil 3.19. Katılımcıların“Çöp ve Atıklara Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 86

Şekil 3.20. Katılımcıların “Belediyenin Halkı Bilgilendirmeye Yönelik Hizmetleri Önemlidir” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 88

Şekil 3.21 Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesi’nin Alt Yapı ve Planlama Hizmetlerinden Haberdar mısınız” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 88

Şekil 3.22.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin Alt Yapı ve Planlama Hizmetleri ile İlgili Yapmış Olduğu Çalışmalardan Nasıl Haberdar Oldunuz” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 88

(19)

Şekil 3.23.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin Alt Yapı ve Planlama Hizmetleri ile İlgili Yapmış Olduğu Çalışmaları Yeterli Buluyor musunuz” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 89 Şekil 3.24. Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin İmar Çalışmaları ve Kaçak Yapı İle Mücadelede ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 90 Şekil 3.25. Katılımcıların“Belediyenin Yeşil Alan,Park,Oyun ve Spor Alanları Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 91 Şekil 3.26. Katılımcıların “Belediyenin Kanalizasyon ve Atık Su Altyapısı Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 92 Şekil 3.27. Katılımcıların “Belediyenin Yol, Kaldırım, Tretuvar Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 93 Şekil 3.28. Katılımcıların “Belediyenin Ulaşım ve Trafik Çalışmalarına Yönelik Sunduğu Hizmetler ”Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 94 Şekil 3.29.Katılımcıların “İkamet ettiğiniz semtte yeterli park ve yeşil alan var mı?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 95 Şekil 3.30.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin Park ve Yeşil Alanlarla ilgili hizmetlerini Yeterli Buluyor musunuz?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 95 Şekil 3.31.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesi Park ve Yeşil Alanları Düzenli Olarak Denetliyor ve Bakımını Yapıyor mu?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı... 96 Şekil 3.32.Katılımcıların “Çevrenizde Kent Dokusunu Bozan Yapılar (Genel Görüntüyü Bozan Yapılar, Uzun Süre İnşaat Halinde Yapılar, İmara Aykırı Yapılar) Görüyor musunuz?”

Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 96 Şekil 3.33.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin Çevre Sorunlarının Çözümüne Yönelik Hizmetlerini Yeterli Buluyor musunuz?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 97 Şekil 3.34.Katılımcıların “Çevrenizde Kent Dokusunu Bozan Yapılar Hakkında İlgili Birimlere Başvurdunuz mu?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 97 Şekil 3.35.Katılımcıların “Adana Büyükşehir Belediyesinin Çevre Sorunlarının Çözümüne Yönelik Hizmetlerini Yeterli Buluyor musunuz?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 98 Şekil 3.36. Katılımcıların“Halka Seminer ve Kurs Düzenlemeli’’ Sorusuna Verdikleri

Cevapların Dağılımı ... 99 Şekil 3.37. Katılımcıların “Afiş ve İlanlar Yayınlamalı’’ Maddesine Verdikleri Cevapların Dağılımı... 100 Şekil 3.38. Katılımcıların “Kurallara Uymayanlara İdari Para Cezası Kesmeli Göz Yummamalı ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 101 Şekil 3.39. Katılımcıların“Sosyal Medya, Radyo, Tv, üzerinden Vatandaşı Bilgilendirici Mesajlar Yayınlamalı ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 102 Şekil 3.40. Katılımcıların “Şikayetlerin ve Çözümlerin Hemen Değerlendirileceği Birimlerin Olması ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 103 Şekil 3.41. Katılımcıların“Kent İçerisinde Ulaşımınızı Ne İle Sağlıyorsunuz?” Sorusuna

(20)

Şekil 3.42.Katılımcıların “Toplu Taşıma Araçlarını Kullanma Sıklığınız Nedir ?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 104 Şekil 3.43.Katılımcıların “Toplu Taşıma Araçlarını Yeterli Buluyor musunuz?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 105 Şekil 3.44.Katılımcıların “Bulunduğunuz Bölgede Hava Kirliliği Olduğunu Düşünüyor

musunuz?” Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 105 Şekil 3.45. Katılımcıların “Motorlu Taşıtlardan Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 106 Şekil 3.46. Katılımcıların “Isınmadan Kaynaklı kömür,odun vs. Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 107 Şekil 3.47. Katılımcıların “Sanayi İşlemlerden Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 108 Şekil 3.48. Katılımcıların “Anız Yangınlarından Kaynaklı Hava Kirliliği ’’ Sorusuna Verdikleri Cevapların Dağılımı ... 109

(21)
(22)

GİRİŞ

Etkili yönetimi olmayan hızlı kentleşme, doğal kaynakların tahribiyle sonuçlanmış ve kentsel nüfusun büyük bir kısmı insan kaynaklı çevre sorunlarına karşı risk altına girmiş bu da giderek daha ciddi sorunlara yol açmıştır. Hızlı kentleşme, ekonomik ve sosyal kalkınmayı büyük ölçüde hızlandırmış, aynı zamanda belirgin iklim değişikliği, karbon depolanması, artan hava ve su kirliliği, artan enerji talepleri ve doğal bitki örtüsü üretiminde önemli bir azalma gibi çevresel sorunlara da neden olmuştur. Genel olarak plansız kentleşme, daha fazla doğal afet krizine, çatışmalara yol açmakta, kentsel gelişim kapasitesini zorlaştırmakta ve temel olarak, büyük şehirlerde kentsel hizmet ve altyapı sağlanmasını baltalamaktadır. Büyük şehirlerde kentleşmenin başlıca çevresel zorlukları, uzamsal büyüme ve kent yapısındaki hızlı değişimler, sürekli CO2 emisyonu artışı, yeşil örtünün azaltılması ve doğal su kütlelerinin yok olmasıdır.

Muhtemelen gelecek yüzyılın en önemli çevresel sorunlarının çoğu, şu anda yeterince politik dikkat çekmeyen mevcut sorunların devam etmesi ve keskinleşmesinden kaynaklanacaktır. Sorunların temel nedenlerinden biri birçok ülkede fark edilmemesi veya durum tespit edildiğinde bile hiçbir şey yapılmamasıdır. En çok ortaya çıkan sorunlar iklim değişiklikleri, tatlı su kirliliği, ormansızlaşma ve nüfus artışıdır. Bu problemler çok karmaşıktır ve etkileşimlerini tanımlamak oldukça zordur. Sosyal-ekonomik-kültürel sistem üzerinden sorunları incelemek büyük önem arz etmektedir. Çevre sorunları arasındaki karşılıklı bağlantılar henüz iyi bilinmemektedir. Sorunların nasıl ilişkilendirildiği, ne ölçüde etkileşime girdikleri ve ne kadar etkili tedbirler olduğu konusunda ise bilinç düzeyi oldukça düşük seviyede kalmaktadır.

Çalışma konusu olan Adana şehri, cumhuriyet döneminde özellikle 1950’den sonra, tarım arazilerinin cazibe merkezine dönüşmesi, tarıma dayalı sanayinin gelişmesi ve diğer etkenlerin de tesiriyle ülkenin doğu ve güneydoğu kısımlarından göç almış, bu göç dalgasıyla birlikte hızlı bir nüfus artışına maruz kalmıştır. Adana’da son yirmi yılda yüksek şehirleşme orman ve mera alanlarını daraltmıştır. Bu duruma kırdan kente yapılan göç akınları neden olmuştur. Son dönemde Suriye’den gelen ani mülteci akınları da bu süreci daha da tetiklemiştir. Şehir dikey olarak genişlemeye başladığından, kentsel yayılma artmıştır. Hızlı nüfus artışı ile birlikte şehir merkezi hızlı bir şekilde genişlemeye başlamış, bu nedenle, şehrin kuzeyindeki ormanlık alanlar ile

(23)

güneyinde yer alan verimli araziler yerleşim alanına dönüşmüştür. Bu gelişmeler Adana ili doğal kaynaklarında tahribata neden olmuş, ormanlık alanlar, meralar ve tarım arazileri konut alanları tarafından işgal edilmiştir.

Bu çalışma ile Türkiye’nin en büyük altıncı ve en gelişmiş şehri olan Adana’nın çevresel sorunları incelenmektedir. Adana su, toprak ve gürültü kirliliği, katı ve sıvı atıkların bertarafı ve verimli tarım alanlarının kaybı gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Hızlı ekonomik gelişmeye paralel bir şekilde ortaya çıkan sanayileşme, nüfus artışı ve plansız kentleşme, bu çevresel sorunların ana nedenleri olarak belirlenmiştir. Sürdürülebilir kentsel gelişim perspektifinde bu sorunların azaltılması ve iyi yönetilmesi için bazı önerilerde bulunulmuştur.

(24)

BİRİNCİ BÖLÜM

ÇEVRE SORUNLARINA GENEL BİR BAKIŞ

Çevresel sorunlara yönelik tepkiler 19.yy’da ortaya çıkmıştır. Su ekosistemlerinin bozulması sonucu insan sağlığına yönelik tehditlerin ilk kez anlaşılmaya başlanması bu tepkileri ortaya çıkaran en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Özellikle endüstri devrimi sonucu yaşanan hızlı sanayileşme ve kentleşme süreçleri sorunların büyümesinde ve karmaşık bir hale gelmesinde en önemli etken olarak öne sürülmektedir.

1.1. Çevre

Çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Yaratılışından itibaren insanoğlu kendisini sarıp sarmalayan ve kuşatan bir çevre içinde hayat sürmektedir. Diğer canlılar, hemcinsleri, cansızlarla, içerisinde yaşadığı ortamın genel adı olan çevrenin bir terim şeklinde kavramsallaşması, çok boyutlu karmaşık ilişkileri bünyesinde toplamasından ve çevre sorunlarının ortaya çıkmasından sonra gerçekleşmiştir.

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde çevre, “Bir şeyin yakını, dolay, dolayı, etraf,

periferi; kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam; yağlık; aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit; bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst; düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi; hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü” şeklinde tanımlanmıştır (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük,

2011:527).

Çevre sorunlarının artması ile birlikte bu konuya olan duyarlılık da artmış, bu konuda akademik çalışmaların da sayısı artmış, bu bağlamda farklı tanımlamalara gidilmiştir. Bu bağlamda araştırmalar yapan Ramazan Özey’in(2009: 4) tanımına göre, çevre; “Bir şeyin yakını, dolayı, etraf bir kimse ile ilişkisi bulunanlara, muhit, aynı konu

(25)

hayatın gelişmesinde etki yapan doğal, toplumsal ve kültürel dış faktörlerin bütünlüğü gibi anlamlara gelmektedir.”

Çevre kavramı ile ilgili olarak genel bir tanım ise şu şekildedir; “İnsanın diğer

insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler sürecinde birbirlerini etkilemesini, insanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, yani bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini, insanın canlılar dünyası dışında kalan ama canlıların yaşamlarını sürdükleri ortamdaki tüm cansızlarla yani hava, su, toprak, yer altı zenginliklerini ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çevresindeki etkileşimini kapsamaktadır”(Keleş ve Hamamcı, 1998: 6).

Çevre tanımı maddeler halinde detaylandırıldığında şu şekildedir;

 İnsanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, bitki ve hayvan türleriyle olan

karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini,

 İnsanın diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler

sürecinde birbirlerini etkilemesini,

 İnsanın canlılar dünyası dışında kalan ama canlıların yaşamlarını sürdürdükleri

ortamdaki tüm cansızlarla yani hava, su, toprak, yeraltı zenginlikleri ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesindeki etkileşimini anlatır.

Ekolojik anlamda çevre sözcüğü insanla ilişkili canlı cansız bütün unsurları içerir. Bu şekilde, her organizmanın çevresi canlı ve cansız olmak üzere, iki kısımdan oluşmaktadır. Organizmayla aynı fiziksel alanı paylaşan ve organizmayı direkt veya dolaylı olarak etkileyen tüm türler canlı çevreyi oluşturur. İnsanlar, hayvanlar, bitki örtüsü ve mikroorganizmalar canlı çevre çerçevesinde değerlendirilmektedir. Cansız çevre ise iklim, hava, su, toprak, yaşam döngüsü, doğal yaşam ortamı yani ekosistemi oluşturan unsurlardır. Bu kadar farklı unsurları bünyesinde barındıran çevrenin kavramsal olarak geniş bir çerçeveyi kapsaması, sınırlarının belirsiz oluşu, çevre olgusunun tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Çevre, pek çok ölçüte göre tanımlanmış ve alt gruplara ayrılmak suretiyle sınıflandırılma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Temel özellikleri bakımından çevreyi fiziksel ve toplumsal olmak üzere iki sınıfta değerlendirmek mümkündür. Fiziksel çevre insanın hayat sürdüğü hem diğer canlı ve

(26)

cansız türlerle arasındaki ilişkiyi kurguladığı hem de insanın içinde yaşadığı ortamdır. Fiziksel çevre, doğal ve yapay olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir (Yıldız vd, 2016: 20-22).

1.1.1. Doğal Çevre

İnsanın dünyaya ayak basmasıyla hazır bulduğu, oluşumuna katkıda bulunmadığı insan eliyle meydana getirilmemiş ortamdır. Yani hava, toprak, su, insan, hayvan ve bitkiler gibi cansız ve canlı varlıkların tümü doğal çevrenin içinde yer almaktadır. Yaşadığı süre boyunca organizma doğal çevreyle ilişki içindedir. İnsan, doğal çevrenin bir parçasıdır. İnsan müdahalesi olmadığı için doğal çevre, değişikliğe uğramamış çevre şeklinde de ifade edilebilir (Keleş ve Hamamcı, 1998: 6).

1.1.2. Yapay Çevre

İnsanlığın var oluşundan beri süregelen, insan etkisi ile oluşan çevreye kültürel ya da yapay çevre denilmektedir Kültürel çevre; kentleri, evleri, insan yapımı parkları, bahçeleri, müziği, sanatı, kısacası, insan elinin ulaştığı tüm ortamları ve olguları kapsamaktadır Kültürel çevre varlıkları doğal çevre değerleri ile bir bütünlük içindedirler. Kültürel çevre değerleri de doğal çevre değerleri gibi kirletilebilir ve kaybedilebilir (Görmez, 2015: 12-14).

1.2. Ekoloji

Ekoloji, Yunanca ‘‘yaşanılan yer, yurt’’ anlamına gelen ‘‘oikos’’ ile bilim ya da söylem anlamlarına gelen ‘‘logia’’ sözcüklerinden türetilmiş bir kavramdır. Biyoloji ve yeryüzü çalışmaları ile ilgilenen disiplinler arası bir daldır. Ekoloji kelime anlamı olarak bize yaşam alanı sunan geniş bir ev gibi düşünülebilir. Canlıların çevreleriyle ve birbirleriyle olan ilişkilerini araştıran bir bilim dalı şeklinde gelişen ekoloji, bu ilişkinin değişmesiyle meydana gelen çevre problemleri sonucu günlük yaşama girmiş, toplum içinde de kullanılan bir kavram halini almıştır. Ekoloji terimi ilk olarak bir Alman bilim adamı olan Ernst Haeckel tarafından 1866 yılında ele alınmıştır. Onun bu kavrama yaklaşımı, biyoloji, genetik ve etoloji ile biyolojik çeşitliliğin bir alanın ekolojik işleyişi üzerindeki etkileri hakkında bir anlayışa sahiptir ( Leveque, 2003:3-5). Nesin’in (1989: 12-14) ifadesiyle;

(27)

“Öyle bilimler vardır ki, salt o dalda bilimcilerle o bilimden yararlanacak bilimcileri ilgilendirir. Örneğin jeoloji, antropoloji, arkeoloji, filoloji herkesin bilmesi gereken bilimler değildir. Öyle bilimler vardır ki, bilimsel olarak bir bilimci kertesinde olmasa bile, hiç olmazsa genel kuralları ve nitelikleriyle o bilimleri herkesin bilmesi gerekir. Örneğin, ekonomi, siyasal bilim, toplumbilim vb. gibi. (…) Çünkü bu bilimler güncel yaşamımızın içine girmiştir. (…) Ekoloji de böyle bir bilimdir. (…) Çünkü biz hepimiz bu bilimin konusu olan aynı çevre yuvarlağın (ekosferin) içinde yaşıyoruz.”

Ekoloji kavramı akademik literatüre girdiğinde bir bilim dalı olarak ilk önce canlıların yaşadığı yerlerin toprak ve iklimini ele almıştı. Başka bir ifadeyle, organizmaları ait oldukları fiziksel çevrede araştıran bir disiplin şeklinde, doğanın ekonomisine dair bilgilerin toplamını ifade etmekteydi. Çevre veya ekoloji kavramları, çevre bilim olgusunun da gelişmesine öncülük etmiştir. Konuyla ilgili olarak çalışan araştırıcılar ekolojiyi birbirine yakın ve tamamlayıcı biçimde oluşturmaya başlamışlardır.

Bugüne kadar birçok tanımlaması yapılmış olan ekolojiyi bütüncül yönleriyle ele alan Şahin (2005: 32), bu kavramı tanımlarken oldukça geniş bir çerçeve belirlemiştir;

“Ekoloji, doğadaki ekolojik çarkları daha iyi anlamanın bilimidir, birbirleri ile çatışan, birbirlerini yiyerek yaşamını sürdüren organizmaları göz ardı etmez. Dolayısıyla, öz bilince sahip olan insanlığı, köpek-çocuk örneğine indirgeyip anti hümanist bir düşüncenin ağlarına takmaz. Ekoloji bilimi, yağmuru ve bulutu, suyu ve ateşi, toprağı ve ağacı, acıyı ve sevinci, ölümü ve yaşamı; yani doğanın tüm döngülerini diyalektik bir çerçevede algılamanın ve algılamanın da ötesinde bu farkındalıkla eyleme geçmenin bilimidir.”

Ekoloji, organizmaların bilimsel çalışmaları ve çevre ile etkileşimleri olarak ta tanımlanmaktadır. Bu etkileşimler, organizmaların birbirleriyle ve biyotik çevreleri ile ilgili olanlarıdır. Ayrıca, organizmaların çeşitliliği, dağıtımı, biyokütle popülasyonu ve aynı zamanda içlerindeki ve ekosistemler arasındaki mücadelelerin incelenmesini de içermektedir. Ekoloji, çevresel sistemlerin çalışmasıdır ve bazen doğa ekonomisi olarak bilinir (Jadav, 2003: 16-18).

(28)

Görmez (2015:6), Ekolojinin, “insanın içinde varlık kazandığı ve bir parçasını

oluşturduğu doğal ortamla olan ilişkilerini el aldığını bundan dolayı da günümüzde kullandığı şekliyle ‘çevre’den farklılıklar arz ettiğini” belirtir. Bu bağlamda Görmez,

ekolojik sorunların çevre sorunlarına indirgenmesini de hatalı bulur. Ona göre çevrebilim, ekolojinin kendisi değil ancak bir parçasıdır. Bu bağlamda ekolojik bilgi, diğer türler ve doğal ekosistemleri sürdürürken, uzun vadede insanın hayatta kalma kapasitesine sahip olacak kaynak kullanımı ve yönetimi sistemlerinin tasarımı için de temel oluşturmaktadır.

1.2.1. Ekolojinin Konusu

Araştırma konuları yönüyle oldukça kapsamlı bir çerçevede değerlendirilen ekoloji bilimi, bütün bilgi türlerinin ve bilimlerin kullanılmasını içermektedir. Doğaya ve insana dair ne varsa hepsini kapsamayı amaçlamaktadır. Önceleri doğa bilimlerinden biyolojinin bir alt dalı şeklinde oluşan ekoloji, çevre sorunlarının da artmasıyla birlikte sosyal bilimleri de içerecek hale gelmiştir. Odum ve Reichholf tarafından ekolojiye ilişkin yapılan “Doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasında bir köprüdür” şeklindeki tanımlamaları bunun bir göstergesidir (Odum ve Reichholf‘dan aktaran: Çepel, 1992: 4).

Ekolojinin sınırlarını çizmek pek mümkün değildir. Çepel (1992: 4), genel olarak ekolojinin konusunu şu şekilde belirtir; “Ekolojinin konusu yaşayan organizmaların

karşılıklı ilişkileri ve bu ilişkilerin meydana geldiği çevrelerinin incelenmesidir. Canlılar dünyasını oluşturan mikroorganizma, hayvan, bitki ve insan arasındaki ilişkilerin ilkeleri ve esasları arayıp bulmak, ekolojik araştırma ve incelemelerin çıkış noktasını oluşturmaktadır.”

Dartma’ya (2005: 18-27) göre, ekoloji; “çeşitli türdeki canlıların çevrelerine

uyumlu bir şekilde nasıl yaratıldıklarını, yaşayabilmeleri için belirli şartların ne şekilde sağlanması gerektiğini, bu canlı varlıkların besinlerini ve enerji ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını, diğer türlerle nasıl bir ilişki içinde bulunduklarını, bir türün çeşitli fertlerinin nasıl bir organizasyon ve fonksiyon içinde canlı topluluklarını teşkil ettiklerini inceler.” Dartma’nın tanımlamasından yola çıkarsak, dünyadaki yaşam için

(29)

Ekolojinin ilgilenmiş olduğu konuları şu şekilde maddeleştirmek mümkündür;

 Ekoloji hayat süreçleri, hakkında açıklama yapar

 Çevre ile organizmalar arasındaki etkileşimi inceler

 Biyotik topluluklar aracılığıyla enerji ve materyal hareketlerini inceler

 Ekosistemlerin birbirini takip eden etkileşimini inceler

 Organizmaların ve biyo çeşitliliğin dağılımını inceler

1.2.2.Ekolojinin Bölümleri

Canlıların çevreleriyle ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı olarak ekoloji, canlının beslenme, üreme, barınma gibi ihtiyaçlarını karşıladığı biyolojik, sosyolojik, kültürel her türlü faaliyeti sürdürdüğü alanları inceler. Bu bağlamda bu kadar geniş bir çerçevesi olan ekoloji alt bölümlere ayrılmıştır. Bunlar şunlardır; (Jadav, 2003: 16-18).

Nüfus Ekolojisi, türlerin popülasyonlarının dinamikleri ve bu türlerin çevre ile olan etkileşimi ile ilgilenmektedir. Ayrıca gruplar halinde birlikte yaşayan türlerin zaman ve mekân üzerindeki değişimleri ile ilgilenir. Nüfus, aynı habitat içinde yaşayan, etkileşim ve göç eden aynı türlerden oluşur. Nüfus ekolojisi, koruma biyolojisinde önemli bir rol oynamaktadır ( Leveque, 2003: 3-5).

Ekosistem Ekolojisi, ekosistemin biyotik ve abiyotik bileşenlerinin kavramlarını ve bunların bir ekosistem çerçevesi içindeki etkileşimlerini bütünleştiren bir çalışmadır. Ekosistem ekolojisi, fiziksel ve biyolojik faktörler ile ekosistem özelliklerinin birbirleriyle etkileşimi ile ilgilenir. Bir ekosistemde organizma adapte edildiği ortamlarının biyotik ve abiyotik bileşenleriyle bağlantılıdır. Ekosistemler karmaşık sistemlerdir, uyarlanabilirdir ve yaşam süreçlerinin etkileşimleri vardır. Ekosistem, genel olarak karasal, tatlı su, deniz veya atmosferik olarak sınıflandırılmaktadır. Ekolojik ardılların, değişim koşulları büyük ölçüde ve aniden gerçekleştiğinde de meydana gelebilir. Orman yangınları, rüzgâr fırtınaları ve antropojenik faaliyetler gibi çevre şartları ekosistemi büyük ölçüde değiştirebilir. Bu

(30)

türlerin tahrip olmasına ve ekolojik topluluk dinamiğinin değişmesine neden olabilir ayrıca değiştirilen ortamda mevcut türler arasında hakimiyet mücadelesini tetikleyebilir (Jadav, 2003: 16-18).

1.2.3. Ekosistem

Canlı organizmalar, habitatlar ve sakinler arasındaki ilişki, ekosistem olarak adlandırılan karmaşık bir set oluşturur. Bir ekosistem, insanlar, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar, su, toprak ve mikroorganizmalar gibi canlı organizmalardan oluşur. Bir ekosistemin çeşitli bileşenleri birbirine bağlıdır, bu nedenle bir sistemin herhangi bir kısmı hasar görürse, ekosistemin tamamı üzerinde bir etki ortaya çıkar (Dickinson ve Murphy, 1999: 12-14).

Ekolojik bir sistem, birbiriyle bağlantılı olan karmaşık biyotik ve abiyotik bileşenler kümesi olarak tanımlanabilir. Örneğin; okyanus, orman, göletler ekolojik sistemlerdir. Sadece sağlıklı ekosistem sürdürülebilir durumda olabilir. Sağlıklı bir ekosistem, tüm bileşenleri arasında bir dengeye sahiptir ve kendini yeniden üretebilir. Biyoçeşitlilik nedeniyle, doğada birçok ekosistem vardır. Biyoçeşitlilik, bir ortamda yaşayan canlıların reklam türlerinin çeşitliliği olarak tanımlanabilir. Ekosistemler küçük veya büyük olabilir. Örneğin tek bir ağaç ve bir orman her ikisi de ekosistemlerdir. Belirli bir alanda ya da iklimlerde var olabilen özel bir ekosisteme biyom denir. Bir biyomu tanımlamak için sıcaklık, yağış, toprak tipi ve yükseklik gibi çeşitli faktörler kullanılır (Jørgensen, 2009: 10-15).

Güneş tek bir enerji kaynağıdır. Kömür, ham petrol vb. gibi sınırlı doğal kaynaklara sahibiz. Bu nedenle onları uzun süre kullanabilmemiz için korumamız gerekmektedir. Ekosistemler bize biyotik ve abiyotik faktörlerin çevresel bozulumu hakkında bir fikir vermektedir. Bitkiler, hayvanlar, bakteriler ve diğer ayrıştırıcılar gibi canlılarda yaşayan biyotik bileşenlerdir. Abiyotik bileşenler ise hava, sıcaklık, rakım, toprak profili vb. çeşitli ekosistemlerdir. Bu ekosistemlerin incelenmesi ekoloji olarak bilinmektedir. Başka bir deyişle, ekoloji canlı sistemler ve çevresi arasındaki ilişkiyi kapsamaktadır. Ekoloji, doğayı birleştirerek toplulukları ve sistemleri birbirine bağlamaktadır (Dickinson ve Murphy, 1999: 12-14).

(31)

Ekolojik sistem teorisi psikolog Urie Bronfenbrenner tarafından formüle edilmiştir. İnsan gelişiminin farklı çevresel sistemlerden etkilendiğini iddia eden ekolojik sistem teorisi, insanların farklı ortamlardaki davranışlarındaki farklılıkları açıklar. Bu teori insanoğlunun gelişiminde çevresinden etkilendiğini belirtmektedir. Bu teori, çevreyi beş farklı seviyede değerlendirmiştir (Jørgensen, 2009: 10-15).

 Mikrosistem: Kişinin en yakın mesafede bulunduğu ya da ev, iş yeri, okul, günlük bakım vb. gibi doğrudan temas sistemine sahip olduğu sistemdir. Bu tür sistemler aile, akran, sınıf arkadaşları, öğretmenler, komşular veya bakıcıları içerir.

 Mezosistem: Kişinin mikro sisteminin farklı bölümleri arasındaki etkileşimlerden oluşan bir sonraki ekolojik sistemdir. Bir kişinin mikro sistemleri her zaman birbiriyle bağlantılıdır ve birbirleriyle etki ederler. Örneğin öğretmenler iyi öğretse, ebeveynler uygun davransa çocuklar gelişir ve iyi öğrenirler.

 Makrosistem: Bu sistem, insanların kültürel çevrelerini kapsamaktadır. Diğer sistemleri insanlarla birleştirir.

 Kronosistem: Yaşam geçişlerini ve boşanma gibi vardiyaları, çiftin ilişkisini ve çocuklarının davranışlarını etkiler.

Bu tür ekolojik sistemler, aktörleri ve kurumlarıyla birlikte “biyo-jeo-fiziksel” bir birimden oluşur. Bu sistemler, adaptif olduğu kadar karmaşıktır. Sosyo-ekolojik sistem, esnek ve sürekli bir şekilde düzenli olarak etkileşime giren tutarlı bir sistemdir. Bu ekolojik sistemler kapalı ve dışarıdan herhangi bir geçiş göstermemektedir. Bunlar küçük ve genellikle insan yapımı veya yapay ekosistemlerdir. Uzay uçuşları ve mekân habitatları sırasında yaşam destek sistemi, bu tür sistemlerin iyi örnekleridir. Dış sistemden hiçbir bağlantı olmadığından, sistemin bir parçası tarafından üretilen atık, sistemin başka bir parçası tarafından kullanılmalıdır. Örneğin, karbondioksit, dışkı ve idrar gibi bir yaşam formundaki atık ürünler, oksijen, gıda ve su gibi yararlı ürünlere dönüştürülmelidir. Bu tür sistemler en az bir ototrofik organizma içermelidir. Bir kapalı cam şişe, bahçe veya akvaryum, kapalı ekolojik sistemin iyi örnekleridir (Dickinson ve Murphy, 1999: 12-14).

(32)

1.3.İnsan Çevre İlişkisi

Son kırk yıl içinde, değişen insan-doğa ilişkisi ile insanların sağlığı üzerindeki etkisi arasında bir bağ olup olmadığını anlamak için araştırmalar giderek artmaktadır. Bununla birlikte, bir bağlantının olup olmadığını incelemek, disiplinler arası bir yaklaşımdan genişlik ve altta yatan mekanizmaların araştırılmasını gerektirmektedir. İnsan-doğa ilişkisine ilişkin tartışmaları gözden geçirerek, daha sonra eleştirel ve disiplinler arası bir perspektiften yeniden değerlendirilmelidir. Harper, çevre-insan ilişkilerini toplumların tarihsel evrimini inceleyerek üç aşamaya ayırmıştır; avcı-toplayıcı toplumlar, tarımcı toplumlar ve endüstriyel toplumlar (Aktaran: Tuna, 2014: 230).

Aslında insan, toplayıcı-avcı şeklinde hayatta kalma mücadelesini verdiği dönemde doğrudan ve karşılık bir biçimde doğayla ilişki kurmuştur. İnsanın varlığı çevrenin sundukları ile çevrenin kendi ritminde işlemekteydi. Yerleşik hayata geçilmesi sonucu tarımın ortaya çıkışı ile birlikte toprağı işleme ve kontrol altına alma süreci başladı. Nüfusun artması ve toplumsal yaşamın gelişmesi ile örgütsel yapıların belirmesiyle birlikte çevre ile kurulan ilişkiler tek yönlü işlemeye başlamıştır. Sanayileşme ile birlikte bu tek yönlü işleyiş daha da derinleşmiş, artık insan kendi çıkarları için doğayı sömürme ve kullanma anlayışı zararlı duruma dönüşmüştür.

Sanayileşme günümüzde çevre-insan ilişkilerini şekillendiren en önemli kavramlardan biridir. Avrupa’da 18.yy’dan itibaren gelişmeye başlayan sanayileşme ve bunun neticesinde ortaya çıkan sanayi toplumlar doğanın ve insanın sömürülmesinin büyük tahribat oluşturduğu süreçlerdir. Sanayi toplumlarında çevre-insan ilişkilerinin temel yaklaşımı doğal kaynakların insan refahı için sınırsız bir şekilde kullanılabileceğiydi. Aynı şekilde Avrupa’da ortaya çıkmış olan Aydınlanma Hareketi ile birlikte doğadan sınırsızca faydalanma ve sömürülmesinin kültürel ve teorik zemini oluşturulmuştu. Bu nedenlerle, Aydınlanma Düşüncesi ile insan, bilim ve teknolojinin yardımıyla doğal çevresini kontrol altında tutup, doğal çevresini hâkimiyetine alabileceği, yeniden üretebileceği düşüncesi gün geçtikçe modern sanayi toplumlarının genel geçer ölçütü haline dönüşmüştür (Tuna, 2014: 233).

(33)

Günümüzde yaklaşık yüz yıldır süregelen sömürme faaliyetlerinin sonucunda tüm insanları olumsuz bir şekilde etkileyen sorunlar baş göstermiştir. Nükleer atıklar, iklim değişikliği hava ve su kirlenmesi ve bunların sonucunda kuraklık, orman yangınları, sağlık problemleri, yiyecek ve su kıtlığı, sel baskınları gibi doğal rejimin ve insan sağlığının giderek olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Bu sebeplerle, geçen yüzyılda, insan-doğa ilişkisini anlama yönünde araştırmalar giderek artmıştır ve insanların doğal çevre ile bağlantılı birçok etkileşimi ortaya çıkmıştır. Bunların bazı örnekleri, insanların doğal unsurların egemen olduğu sahneleri tercih etmeleri, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve doğa ile ilgili sağlık yararlarını içermektedir (Seymour, 2016: 16-18).

Çevre insan ilişkisinin tarihsel özetini anlatan Scahaefer (2011: 4-6), bu durumu şöyle açıklamaktadır; “Bir ilişkiler bütünü olarak tanımlanan çevrenin, başat öğesi olan

insan, binlerce yıl önce doğal çevresiyle bütünleşmiştir. İnsanın yaşamını toplayıcılık ve avcılıkla sürdürdüğü dönemde çevre, insanın kullanımına dönük olarak çok az değişime uğramıştır. Önceleri uyum içerisinde süren dost ilişkisi, insanın doğayı kontrol altına almak için ateşi kullanmayı öğrenmesiyle çevreden yararlanmaya, daha sonra çevre olanakları sınırsızca kullanarak, çözülmesi zor bunalımlara dönüşmüştür. İnsan, fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için dünyayı ve onun bolluk kaynaklarını kullanmaktaydı, ama aynı zamanda yeryüzünü ve yarattıklarını bilge ve tanrısal bir idareci olarak önemsemekteydi. Nesli tükenmekte olan türlerin ya da başka bir petrol sızıntısının okunması, insan ırkının Tanrı tarafından verilen görevde sefil bir şekilde başarısız olduğunu açıkça ortaya koyacaktır. Bu noktaya nasıl geldik? Buradan nereye gitmeliyiz?”

Catton’a göre, “çevre-insan arasındaki ilişkilerin tarihsel sürecinde çevre

sorunlarının ortaya çıkması ve etkilerinin ciddi boyutlara varmasının altında insanın daha fazla refah beklentisi yatmaktadır. Başka bir ifade ile çevre sorunlarının başlıca nedeni ve sorumlusu olan insan, aynı zamanda bu sorunlardan doğrudan etkilenmektedir.” Çevre sorunlarının oluşması ve engellenmesinin sosyolojik anlamı,

çevre sorunlarının ve çevresel olguların sadece teknik ve ekonomik olgular olmayıp belki de bunlardan daha önemli olarak sosyal anlayışta var olan problemler ve olgular olduğudur (Aktaran: Tuna, 2014: 236).

(34)

1.4.Çevre Sorunları

Çevre sorunları insanlar tarafından oluşturulan yapay çevrenin, doğal varlıklardan oluşan doğal çevre üzerine olumsuz etkileridir. Çevre sorunlarının insanların tutum ve davranışlarından kaynaklanan aslında bir eğitim sorunudur. Çevresel sorunlar, çağımızın en acil sorunlarından birisidir. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım farklı şekillerdeki çevre sorunları karşımıza çıkmaktadır.

İnsanların küresel çevre üzerinde büyük etkileri olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İklim ısınmakta, birçok türün nüfusu azalmakta, çevre kirliliği ekosistemleri ve insan sağlığını etkilemektedir. İnsan toplulukları deniz seviyesi değişimleri, hastalık, gıda güvenliği açısından yeni risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Küresel çevresel değişimleri inceleyen bilim insanları, çevresel değişimin (insan nüfusu artışı, tüketimi, enerji kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri ve kirlilik dahil) biyolojik sistemlere, birçok organizmada bireysel organizma seviyesinden, nüfusa nasıl etki ettiğini ortaya koymaktadır (Hoegh-Guldberg, 2007: 1737-1742).

Dünyada neredeyse 7 milyar insan yaşamaktadır. İnsan nüfusunun, özellikle son 300 yıldaki hızlı büyümesi, gözlenen nüfus değişikliğinin en dikkate değer eğilimlerinden biridir. Pek çok modern toplumda, ekinler, deniz ürünleri, orman ürünleri, enerji ve mineraller gibi daha fazla kaynağa ihtiyaç olduğu bununla birlikte ekonomik kalkınmayı ve artan yaşam standartlarını desteklemek için gittikçe daha büyük ekonomilere ihtiyaç duyulmaktadır. Nüfus artışı ve doğal kaynaklara olan talebin artması, bu nedenle küresel çevresel değişimi yönlendiren önemli bir faktördür (Vitousek, 1994: 1872-1876).

Başlıca çevre sorunlarını şu şekilde tasnif etmek mümkündür;

 Hava Kirliliği; Atmosferde bulunabilecek toz, duman, gaz ve saf olmayan su buharı gibi kirleticilerin belirlenen değerden fazla miktarda olması, insanlar ve diğer canlılar ile cansız varlıklara zarar verecek derecede yükselmesi hava kirliliği olarak adlandırılmaktadır. Dünya genelinde fosil yakıtlar (petrol, kömür ve doğal gaz) enerji tüketimine hükmederek, kullanılan tüm enerjinin% 85’ini oluşturmaktadır. Fosil yakıtların hızlı yükselişi, 19. yy ’da petrolün keşfiyle ve ekonomilerin sanayileşmesiyle

(35)

ve 20. yy ’da hızla artan ekonomik gelişme ve artan nüfus ve refahla birlikte hızla genişleyen yeni bir fenomendir. Fosil yakıtlar, her yıl atmosfere yaklaşık 8,5 milyar ton karbondioksit (CO2 olarak) salmakta, konsantrasyonunun artmasına ve Dünya’nın sera ısısının güçlendirilmesine neden olmakta ve bu da küresel hava sıcaklıklarının yükselmesine yol açmaktadır. Eğer fosil yakıt yakımı mevcut oranlarda devam ederse, küresel sıcaklıklar 2100 yılına kadar 4 °C’ye kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir. Hava kirliliği; çöl tozu ve yanardağ patlamaları gibi doğal kaynaklardan ortaya çıkabileceği gibi, insan faaliyetlerinden de kaynaklanır. İnsan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan hava kirliliği gerekli önlemlerin alınması ile engellenebilir (Cohen, 1995: 341-346).

 Su Kirliliği; Su kirliliği birçok yönden tanımlanabilir. Genellikle, su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde organik ve inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışması sonucu oluşmakta ve bununla birlikte bir takım sorunlara neden olmaktadır. Su kirliliği, zehirli maddelerin göl, nehir, okyanus gibi su kütlelerine girmesi ya da yatağa batıp yatması ve suda çözünmesiyle de olur. Bu durum suyun kalitesini düşürmektedir. Su kirliliği, şehir kanalizasyon sistemleri ya da endüstriyel atık deşarjı olmak üzere çeşitli yollardan da kaynaklanabilmektedir.

 Toprak Kirliliği; Doğada bulunan tüm canlılar (insan, hayvan, bitki) için vazgeçilmez bir unsur olan toprak, üstünde ve altında birçok canlı yaşamına ev sahipliği yapmaktadır. Toprak, ekosistemi oluşturan öğelere hayat verirken öğelerin birbiriyle ilişki kurmasıyla, canlılığını sürdürmektedir. Toprak, çok uzun yıllar içerisinde kendini yenileyebilen, iyi kullanılmadığı ve korunmadığı takdirde kısa sürede kaybedilebilen bir doğal kaynaktır. Toprağın canlı bir organizma gibi olması ve uzun yıllar içinde kendini yenileyebilmesi gibi nedenler topraktan faydalanılırken dikkatli davranmayı gerektirmektedir. Fakat insanların topraktan faydalanırken yeterli özeni göstermemesinden dolayı toprak kirliliği ortaya çıkmıştır (Görmez, 2015: 34).

 Gürültü Kirliliği; Gürültü kirliliği, birçok endüstriyel tesis ve bazı işyerlerinde yaygın olarak üretilmektedir, aynı zamanda karayolu, demiryolu, uçak yolu trafiğinden ve dış mekân inşaat faaliyetlerinden de kaynaklanmaktadır. Gürültü kirliliği dünyadaki şehirlerde büyük bir sorundur. Gürültü istenmeyen ses olarak tanımlanır. Çevresel gürültü, insan faaliyetleri neticesinde oluşan zararlı veya istenmeyen açık hava

(36)

seslerinden oluşmaktadır. Bir çeşit hava kirliliği olan çevresel gürültü kirliliği, sağlık için bir tehlikedir. Ayrıca çevre gürültüsünün temel kaynakları olan karayolu, demiryolu ve hava trafiğindeki sürekli büyüme nedeniyle artmaya devam edecektir. Fabrikada işyerinde çalışanlar yüksek gürültüye maruz kalmaktadırlar. Gürültü, sağlığı bozan konut sosyal ve çalışma ortamını olumsuz etkileyen bunun neticesinde gerçek ve maddi olmayan kayıplarla, doğrudan ve kümülatif olumsuz etkiler ortaya çıkarmaktadır (Doğanay, 2017: 10-11).

1.4.1. Küresel Çevre Sorunları

Dünyadaki doğal sistemler (hidrosfer, biyosfer, jeosfer, ekosfer) evriminin açıklaması, çevre ile ilgili bilimsel kavramlar, süreçler ve tarihsel arka plan hakkında temel bir anlayış sağlamaktadır. Çağdaş sosyoekonomik, kültürel ve politik düşünceler araştırılır ve Gaia hipotezleri ve Kaos Teorisi gibi önemli kavramsal yaklaşımlar ortaya konmaktadır. Söz konusu yaklaşımlarda insan çevresi ve doğal çevrenin yönetimi ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin kaygılar üzerinde durulmuştur. Hızlı büyüyen nüfus ve ekonomik gelişme, kentleşmenin ve sanayileşmenin kontrolsüz büyümesi, tarımın genişlemesi, yoğunlaşması ve ormanların tahrip olması nedeniyle bir dizi çevresel sorun ortaya çıkmaktadır (Sipahi, 2010: 333-336).

Başlıca çevre sorunları, orman ve toprağın tarımsal bozulması, kaynakların tükenmesi (su, maden, orman, kum, kayalar vb.), çevresel bozulma, halk sağlığı, biyolojik çeşitlilik kaybı, ekosistemlerdeki yetersizlik, yoksullar için geçim güvenliğinin sağlanamamasıdır. Nüfus tahminleri önümüzdeki yıllarda Hindistan’ın dünyadaki en kalabalık ülke olacağı ve Çin’in 2050 yılında ikinci sırayı alacağını öngörmektedir. Dünya nüfusunun % 2,4’üne sahip olan Hindistan, doğal kaynakları üzerindeki baskıyı büyük ölçüde arttırmıştır. Su kıtlığı, toprak kirliliği, erozyon, ormansızlaşma, hava ve su kirliliği birçok alanı etkilemektedir (Anand, 2013: 2-4).

Aynı zamanda, dünya genelindeki farklı bölgeler farklı sorunlarla karşı karşıyadır. Bir anahtar ayrım, ABD ve Batı Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerin karşılaştıkları çevresel tehditler ve Hindistan ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler arasında yapılabilir. Çoğu düşünür, bu ulusların farklı krizlere sahip olabileceği konusunda hemfikirdir, ancak sorunların çözümlerinin de benzersiz olup olmadığı konusunda

(37)

tartışmalar devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerin yaşadığı çevre sorunları, büyük ölçüde ekonomik güçlerinin ve daha yüksek yaşam standartlarının bir sonucu olarak meydana gelmiştir (Sipahi, 2010: 333-336).

Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı çevresel krizler ise yoksulluğun bir sonucudur. Örneğin, Üçüncü Dünya ülkeleri, halka temiz su sağlamak için çoğu zaman kaynaklardan ve sağlık tesislerinden yoksundur. Yoksul çiftçilerin kesme ve yakma tekniklerinin neden olduğu tropikal ormansızlaşma başka bir ikilemdir. Üçüncü dünya ülkeleri Amerika ve Avrupa’dan çok daha az tüketebilir ancak nüfus artış hızları çok daha yüksektir. Bu milletler, gelecek yıllardaki nüfuslarına yeterli gıda, barınma ve istihdam sağlamak için ihtiyaç duyulacak doğal kaynaklar ve sosyal hizmetlerden yoksundur. Gelişmekte olan ülkeler Birinci Dünya statüsüne yaklaştıkça, sanayileşme hareketleri sonucundaki büyüme, özellikle sera gazı emisyonları yoluyla çevreyi de etkileyebilecektir. Küresel ısınma anlaşması, Aralık 1997’de Kyoto Japonya’da, Çin, Hindistan ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkeleri emisyonlarını azaltma şartlarından muaf tutmuştur. Ancak Birleşmiş Milletler’e göre, anlaşmadan muaf olan ülkeler önümüzdeki 50 yıl boyunca toplam sera gazı emisyonlarının % 76’sını yaratacaktır. Çevre gerçekten dünya çapında bir sorunsa, çözümler de evrensel olmalıdır. Ancak çevre konularındaki uluslararası anlaşmalar genellikle ulaşılması zor hedefler içerebilmektedir. Çünkü ülkeler kalkınma seviyesi açısından eşdeğer aşamada değillerdir (Anand, 2013: 2-4).

1.4.2. Bölgesel Çevre Sorunları

Bir bölge bir ülkeden daha büyük bir coğrafi bölgeye atıfta bulunmaktadır. Örneğin, bir kıtaya (Pan-Afrika bölgesi) veya bir coğrafi / politik / ekonomik entegrasyon alanına (Avrupa Birliği, AB veya Güney Afrika Kalkınma Şirketi, SADC bölgesi) veya bir sınır ötesi nehir havzasını kapsayabilmektedir. Mitchell (2009)

“uluslararası” çevresel sorunları “sınır aşan ya da uluslararası ortak bir yönü olan”

çevresel sorunlar olarak tanımlamaktadır. Mitchell’e göre, çevre sorunu “Sorumlu faaliyet, o faaliyetin etkileri veya bu etkilerle ilgili endişelerin (ve çözümlerin) tümü bir ülkenin sınırları içerisinde bulunmuyorsa uluslararasıdır” (Mitchell 2009’dan aktaran: Wingqvist, 2017: 3-4).

(38)

Bu tanıma göre, bir bölgenin bölgeselliği veya uluslararasılığı çevre sorunu, sebep, etkiler ve / veya cevaplarla bağlantılı olabilir.

Çevresel bir sorunun doğrudan nedeni genellikle yerel olmakla birlikte (örneğin endüstriyel kirlilik, kentsel yayılma veya tarımsal faaliyetler nedeniyle), temel nedenler küreselleşmiş dünyamızda entegre pazarlarla bölgesel veya uluslararası boyuta ulaşabilmektedir. Örneğin, bir ülkedeki bir sorun başka bir ülkedeki talebe bağlı olabilir, dünyanın bir yerinde inşaat malzemesi talebinde artış, diğerinde ormansızlaşmaya yol açabilme potansiyeline sahiptir. Ayrıca farklı ülkeler aynı tür zorlukları ve engelleri yaşayabilir, belirli davranışları teşvik eden veya engelleyen ve benzer problemler yaratan aynı tip yapı ve teşviklere maruz kalabilir (Wingqvist, 2017: 3-4).

Çevresel bir sorunun etkileri yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde görülebilmektedir. Mitchell tamamen tek bir ülke sınırları içerisinde gerçekleşen faaliyetlerden kaynaklanan çevresel sorunların bile, aşağıda belirtilen farklı nedenlerle uluslararası bir sorun haline gelebileceğini savunmaktadır. İlk olarak, eğer etkiler bir ulusal sınırı geçerse, çevresel bir sorun uluslararası bir endişe haline gelebilir. Su sahası kirliliği, asit yağmuru veya deniz kirliliği gibi çevresel etkiler, etkileri bir sınırı geçip tespit edildiğinde uluslararası bir endişe haline gelir. İkincisi, küresel ortaklıklar üzerinde olumsuz etkilere neden olan faaliyetler (örneğin atmosferik ozon tabakasının incelmesi veya iklim değişikliği), etkiler keşfedildikten ve endişeler artmaya başladığında uluslararası bir sorun haline gelir. Üçüncüsü, yerel sorunlara neden olan çevresel etki, birçok ülkede meydana gelmesi durumunda bölgesel veya uluslararası bir sorun haline gelebilir. Bu etkiler, bölgesel işbirliğinin sorunu anlama veya ele almada avantajlar sunması halinde bölgeselleşebilir. Dördüncüsü, başka bir ülkedeki vatandaşlar bu etkiler konusunda endişe duyuyorsa, ulusal düzeyde hissedilen etkiler uluslararası bir sorun haline gelebilir. Biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemler bu tür örneklerdir; nesli tükenmekte olan türlerin veya bozulmamış ekosistemlerin korunması uluslararası öncelikler haline gelmiştir (Mitchell, 2009: 7-12).

Çevre, yerçekimi ve termodinamik gibi doğal prensiplerle bağlanırken, sosyal sistemler diğerlerinin yanı sıra demografik özellikler, ideoloji, sermaye birikimi, rekabet ve teknik değişim yoluyla yönlendirilmektedir. Teoride farklı olmasına rağmen çevre,

(39)

sosyal ekonomik ve kültürel ortam ile iç içe geçmiş, temelde çok boyutlu bir kavramdır. Ekonomik faaliyetlere, değerlere, bilgilere, risk değerlendirmelerine ve diğer birçok faktöre dayanan insan faaliyetleri ve kararlarından etkilenen unsurlardır.

1.4.3. Yerel Çevre Sorunları

Karakterlerine bağlı olarak, geçmişte çevresel problemler farklı şekillerde ve farklı aktörler tarafından tespit edilmiştir. Çoğunlukla çevre sorunları örneğin sağlık üzerindeki etki veya azaltılmış verimlilik gibi, onlardan etkilenen bireyler veya topluluklar tarafından tanınmaktaydı. Diğer durumlarda ise sorunlar gözle görülmediği için durum tespiti yapmak oldukça zordu. Genel olarak, yerel çevresel etkiler bölgesel veya küresel etkilerden daha belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Yerel etkiler genellikle duyularımızla tanımlanabilirken, bölgesel veya küresel etkiler aşağı yukarı görünmez olabilir ve genellikle bilimsel topluluk tarafından tespit edilebilirler. Saptamasının zor olması, daha az önemli veya önemsiz oldukları anlamına gelmemektedir. Aksine, yavaş değişikliklerin (örneğin, toprak verimliliğinin azalması, iklim değişikliği veya zirai kimyasallardan kaynaklanan yaygın kirlilik), uzun vadeli verimlilik ve gelecek nesillerin geçim olanakları üzerinde büyük olumsuz etkilerinin olması muhtemeldir (Bademci, 2006: 30-42).

Bölgesel çevre sorunlarının çoğu zaman yerel sorunlardan daha zor algılanması nedeniyle, “daha az görünür” etkiler için çevrenin durumuna ilişkin izleme ve araştırmalar, bölgesel olarak çevresel kalkınma işbirliğiyle ilgili özel bir önem taşımaktadır. Ve bunun tersi: Bölgesel işbirliği, hem yüksek kaliteli araştırma hem de izleme faaliyetlerini teşvik etmek için düşük maliyetli bir araç olarak kullanılabilmektedir. Yerel koşullarının anlaşılması, yerel düzeyde çevresel iyileştirmede önemli bir rol oynayabilmektedir. Borulu su bağlantılarının, kanalizasyonların, elektriğin ve güvenilir çöp toplamanın erişilemez olduğu alanlarda, öncelik belirleme özellikle önemlidir. Birçok yönden, düşük maliyetli çevre yönetimi için sağlam bir strateji geliştiren bir hükümet, yerel koşulları daha iyi anlayabilmek için yerel yönetimlerle iş birliği yapmak zorundadır (Mitchell, 2009: 7-12).

(40)

1.5. Çevre ve Kalkınma

Kalkınma üretim ve kişi başına düşen milli gelirin arttırılması, ekonomik ve sosyo-kültürel yapının değiştirilmesi ve yenileştirilmesidir. Sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğinden ödün vermeden, günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan bir gelişmedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı birçok farklı şekilde yorumlanabilir ancak özünde, toplum olarak karşı karşıya olduğumuz çevresel, sosyal ve ekonomik sınırlamaların farkındalığına karşı farklı ve genellikle rekabet halindeki ihtiyaçları dengeleyen bir yaklaşımdır. Sürdürülebilir kalkınma, bir kavram olarak 1970’lerde gelişmekte olan sanayileşme ile aynı anda ortaya çıktı. Özellikle 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayımlanan “Ortak Gelecek” adlı rapor ile eş zamanlı olarak, çevre ile ilgili gelişmeyi artırmayı ilke edinen sürdürülebilir kalkınma kavramı ortaya atıldığı dönem büyük ilgi görmüştür (Ercoşkun, 2005: 24-26).

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, 20.yy’da çevreye ilişkin endişelerin artmasıyla ileri sürülmüştür. Beder’e göre (1994: 37-39), “çağdaş çevrecilik akımlarının 1960 ve

1970’lerde ortaya çıkan ilk dalgası, geleneksel doğanın korunması kaygısından, olası küresel bir çevresel krize karşı farkındalığa dönüştürmüştür. Bu birinci dalgadan etkilenen çevreciler, ekonomik büyümeyi, sanayileşmeyi, batı kültürünü ve teknolojiyi çevre sorunlarının sorumlusu olarak görmüştür. Çevreciler, nüfustaki hızlı artışı ve endüstriyel etkinlikleri sürdürebilmenin, gezegenin kaynaklarını ciddi biçimde tüketmeksizin ve insanlar tarafından üretilen atık maddeler ve kirlilikle baş etme kapasitesine aşırı yüklenmeksizin mümkün olmadığını öne sürmüşlerdir.”

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, çevresel teoride önemli bir dönüm noktasıdır çünkü toplumun nasıl örgütlenmesi gerektiğini ve sadece belirli çevresel korumaların neden benimsenmesi gerektiğini veya en iyi nasıl uygulanabileceğini açıklamamaktadır. Bu iddialı yorum, iş liderleri, politika aktivistleri ve akademisyenler tarafından yaygın bir şekilde paylaşılmaktadır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar genellikle sürdürülebilir kalkınma süreci ile ilgili üç ana saç ayağı üzerinde durmaktadır. Bunlar ekonomik faktör, sosyal faktör ve çevre faktörüdür (Sağır ve Eroğlu, 2012: 538).

(41)

 Ekonomik olarak sürdürülebilir bir sistem, mal ve hizmetleri süregelen esaslara dayanarak üretebilmeli; hükümet ve dış borçların yönetilebilirliğini sürdürebilmeli, sanayi ve tarımsal üretime zarar veren sektörel dengesizliklerden sakınmalıdır

 Çevresel olarak sürdürülebilir bir sistem, kaynak temelini sabit tutmalı, yenilenebilir kaynak sistemlerinin ya da çevresel yatırım fonksiyonlarının istismarından kaçınmalı ve yenilemeyen kaynaklardan yalnızca yatırımlarla yerine yeterince konulmuş olanları tüketmelidir. Bu süreç, ekonomik kaynak olarak sınıflandırılmayan, biyolojik çeşitlilik, atmosferik denge ve diğer ekosistem işlevlerinin korunmasını da içermelidir.

 Sosyal olarak sürdürülebilir bir sistem, eşitlik dağılımını; sağlık ve eğitim, cinsiyet eşitliği, politik sorumluluk ile katılımı içeren sosyal hizmetlerin yeterli düzeyde gerçekleştirilmesini sağlamalıdır.

Kalkınmanın bu üç faktör üzerine oturması oldukça önemlidir. Bu faktörlerden biri ihmal edildiğinde sağlıklı bir kalkınma sürecinin yaşanması mümkün değildir. Ekonominin toplumlar açısından hayati öneme sahip olduğu günümüzde toplum ve çevre faktörlerinin de ihmal edilmemesi gereklidir.

Sürdürülebilir kalkınma vizyonunu destekleyen en önemli adımlardan biri, 1992 yılında Rio zirvesinde atılmıştır. Ülkemizin yanı sıra 172 ülkenin de katılımıyla gerçekleşen en büyük buluşma olan Rio Zirvesinde katılımcılar küreselleşme, ekonomik yapılar, çevresel değerler ve sürdürülebilir kalkınma prensipleri ile ilgili bir deklarasyonla yayınlamışlardır (Arslan, 2017: 17-18).

2002 yılında Johannesburg’da yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi sonucunda iki temel belge ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri “Uygulama Planı”, diğeri ise siyasi iradenin yansıtıldığı “Siyasi Bildiri”dir; Zirve sonunda ortaya çıkan Uygulama Planı’nın içeriği şöyle özetlenebilir (Ağça, 2002: 32)

 Yoksulluğun ortadan kaldırılması,

(42)

 Ekonomik ve sosyal kalkınmanın doğal kaynak temeline göre korunması ve yönetilmesi,

 Küreselleşen dünyada sürdürülebilir kalkınma,

 Sağlık ve sürdürülebilir kalkınma,

 Gelişmekte olan küçük ada ülkelerinin sürdürülebilir kalkınması,

 Afrika için sürdürülebilir kalkınma,

 Uygulama araçları

Zirve’nin bir diğer önemli çıktısı da, Johannesburg bildirisi olarak da adlandırılan Siyasi Bildiri’dir. Bildiri, ülkelerin sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak üzere yerel, bölgesel ve küresel düzeyde üzerlerine düşen sorumluluk konusuna odaklanmıştır.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı 20-22 Haziran 2012 tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleşti. Sürdürülebilir kalkınmanın uygulanması için açık ve pratik önlemler içeren odaklanmış bir siyasi sonuç belgesi ile sonuçlandı. Rio’da üye devletler, Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne dayanacak ve 2015 sonrası kalkınma gündemiyle yakınlaşacak olan bir Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG’ler) geliştirme süreci başlatmaya karar vermiştir. Konferans ayrıca yeşil ekonomi politikaları hakkında çığır açan kurallar benimsemiştir. Hükümetler ayrıca sürdürülebilir kalkınma finansmanı stratejisi için seçenekler hazırlamak üzere genel kurul kapsamında hükümetler arası bir süreç kurmaya karar vermiştir. Hükümetler ayrıca Birleşmiş Milletler Çevre Programını (UNEP) genel kurulun 67. oturumunda atılacak adımlar atılarak birkaç cephede güçlendirmeyi kabul etmiştir. (Ağça, 2002: 33-35).

(43)

İKİNCİ BÖLÜM

ÇEVRE SORUNLARINA KARŞI ULUSLARARASI VE ULUSAL POLİTİKALAR

Dünya üzerinde yaşanmakta olan küreselleşme süreci insanlığa yeni imkânlar sunmaktadır. Bununla birlikte, yeni sorunların ortaya çıkmasına, mevcut sorunların ise daha geniş çapta etkili olmasına yol açmaktadır. Bu sorunların en önemlilerinden biri çevre sorunlarıdır. Çevre politikası, küreselleşmenin arttığı bu dönemde özellikle önemlidir çünkü birçok çevre sorunu ulusal sınırların ötesine uzanır ve ancak uluslararası işbirliği ile çözülebilir. Bu bölümde çevre sorunlarına yönelik uluslararası, bölgesel ve yerel politikalar üzerinde durulacaktır.

2.1. Çevre Politikaları

Çevre politikası öncelikle insanlar ve doğal çevre arasındaki ilişkinin karşılıklı yarar sağlayacak şekilde yönetilmesi ile ilgilidir. Geleneksel olarak, kirlenmeyi ve atık akışını kontrol etmek ve habitat kaybını sınırlamak gibi çözdüğü sorunlar olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, politika yapıcılar çevre politikasının ancak diğer sektörlerle ve politika alanlarıyla hassas bir şekilde bütünleşmesi durumunda gerçekten başarılı olacağını takdir etmeye başlamışlardır. Politik açıdan konuşursak, “çevre

politikası entegrasyonu”, çevresel politikaların metamorfozunda, sürdürülebilir insani

kalkınmayı destekleyen çok daha geniş bir politikaya devam eden yeni ama potansiyel olarak zor bir aşamayı temsil eder. Çevre politikaları en geniş tanımlamasıyla; “bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, özel sektör

kuruluşlarının ve küresel düzeydeki örgütlerin çevre sorunsalına ilişkin çabalarının bütününü ve hükümetler tarafından ekolojik dengenin korunması ve çevresel değerlerin muhafaza edilmesi amacıyla alınması planlanan tedbirleri içermektedir” (Ergönül,

2017: 19). Çalışmamızın bundan sonraki kısmında çevresel politikaları, uluslararası, bölgesel ve ulusal düzeyde ele alınacaktır.

2.1.1. Uluslararası Çevre Politikaları

Günümüzde ekonomik ve sosyal kalkınmanın çevrenin korunmasına ve insan etkisinin azaltılmasına bağlı olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Karşılaştığımız çevre sorunlarına çözüm bulmak çok önemli hale gelmiştir. Küresel etkileri olabilecek

Şekil

Tablo  2.1.   BMİDÇS, Ek-1 ve Ek-II Ülkeleri Listesi  EK-I  Ülkeleri  (40+AB)  Sanayileşmiş
Şekil 3.1. Adana ili yerleşim alanına ait genel jeoloji haritası
Tablo  3.5.  Katılımcıların“Ses  ve  Görüntü  Kirliliği  Önemli  Bir  Çevre  Sorunudur.”
Tablo  3.6.  Katılımcıların“Çöp  ve  Katı  Atık  Önemli  Bir  Çevre  Sorunudur.”
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu makale, Mersin İl Çevre Düzeni Planı katılım çalışmaları içinde bir alt başlık olan mahalle muhtarlıklarıyla gerçekleştirilen araştır- ma süreci kapsamında,

Sulardan toprağa karışan maddeler, hava yoluyla gelen maddeler, tarım alanlarında kullanılan ilaç ve gübrelerden kaynaklanan kimyasal maddeler, kentsel katı ve sıvı

Ancak bu yıl bedava dağıtılan kalitesi düşük kömürle birlikte özellikle akşam saatlerinde sokaklarda yürümek, nefes almak bile imkansız hale gelmiştir.. Uzmanlar,

AKP’li Adana Büyükşehir Belediyesi’nin peyzaj hizmetleri kapsamında kullandığı 43 milyon 112 bin YTL’nin büyük k ısmının, hakkında ortakları arasında

Çalışmalarını Galata Mevlevihanesi'nin içinde sürdüren Galata Mevlevi Musiki ve S em a Topluluğu'nun icra heyetinde 18 kişi var.. Müzik profesörü, berber, devlet

Lateral load resisting systems such as bracing, shear wall, diagrid, and outrigger was provided to resist lateral forces.In this Research work, behavior of various lateral

In this study, we have added haptic functions to precisely simulate the sawing process to our orthopedic surgical simulator so that not only geometric changes but also tactile

İki nolu ocak sahasında 85 adet süreksizlik düzleminin doğrultu, eğim, aralık ve süreksizliklerin sınırlandırdığı en büyük yüzey alanları belirlenmiş olup,