• Sonuç bulunamadı

Türkçe ve Fransızca'da zıtlık bildiren zarf tümleçlerinin karşılaştırılarak incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkçe ve Fransızca'da zıtlık bildiren zarf tümleçlerinin karşılaştırılarak incelenmesi"

Copied!
214
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZITLIK BİLDİREN ZARF TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

EMİNE ARPAZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ YABANCI DİLLER EĞİTİMİ

FRANSIZ DİLİ EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

2

JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI

Emine ARPAZ tarafından hazırlanan “ TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZITLIK BİLDİREN ZARF TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Bahattin SAV Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı

Gazi Üniversitesi ………..

Başkan: Yrd. Doç. Dr. Sezai ARUSOĞLU Mütercim-Tercümanlık Bölümü

Hacettepe Üniversitesi ………

Üye: Yrd. Doç.Dr. Melek ALPAR Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı

Gazi Üniversitesi ..……….

Tez Savunma Tarihi: 06 / 06 / 2014

Bu tezin Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

(3)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren altı ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN Adı : EMİNE Soyadı : ARPAZ Bölümü : FRANSIZ DİLİ EĞİTİMİ İmza : Teslim Tarihi : TEZİN

Türkçe Adı : TÜRKÇE ve FRANSIZCADA ZITLIK BİLDİREN ZARF TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

İngilizce Adı : COMPARATIVE EXAMINATION of ADVERBIAL

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

(5)

iii

(6)

iv

TEŞEKKÜR

Dil, akla bin bir soru getiren, insanın bin bir sorunu kurcalamasına yol açan, sırlarla dolu bir varlıktır.

Bu genellemeden yola çıkarak dilimizin de sırlarla dolu olduğunu, araştırmalar devam ettikçe bu sırların bir bir açıldığını, açılacağını söyleyebiliriz. İşte biz de bu amaçla, Türkçe ve Fransızcada Zıtlık Bildiren Zarf Tümleçlerinin Karşılaştırılarak İncelenmesini amaçlayan bu araştırmayı tez çalışması olarak sunmaya karar verdik.

Bu araştırmanın hazırlanmasında bana sabırla yol gösteren, desteklerini, maddi- manevi yardımlarını esirgemeyen, engin bilgi ve tecrübelerini benimle paylaşarak önümde yeni ufuklar açan, birlikte çalışmaktan çok keyif aldığım değerli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Bahattin Sav’a teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca, tez yazma sürecimin son demlerinde tanışma fırsatı bulduğum, titiz çalışmalarıyla beni yönlendiren, cesaretlendiren çok değerli hocam Sayın Sezai Arusoğlu’na da teşekkürü bir borç bilirim.

Uzun ve yoğun bir şekilde devam eden çalışmalarım sırasında sonsuz sevgi, sabır ve hoşgörüyle bana destek olan, en zor durumlarda yardımlarını esirgemeyen eşim Osman Nuri Arpaz’a, çalışmam süresince kendisine yeterince zaman ayıramadığım sevgili oğlum Yiğit Enes Arpaz’a ve bu günlere gelmeme büyük katkısı olan, maddi-manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, beni yüreklendiren anne ve babama ve hep yanımda olan sevgili kardeşlerime tüm kalbimle teşekkür ederim.

(7)

v

TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZITLIK BİLDİREN ZARF

TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi )

EMİNE ARPAZ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Haziran, 2014

ÖZ

Bu araştırmada, Türkçe ve Fransızcada Zıtlık bildiren Zarf Tümleçleri Karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu araştırmanın genel amacı, Türkçeden hareketle, zıtlık bildiren zarflar, edatlar, edat öbekleri, bağlaçlar, ortaçlar, ulaçlar ve ulaç öbekleri gibi dilsel birimlerin her iki dilde de incelenmesi ve karşılaştırılması sonucu iki dil arasındaki benzerlikler, farklılıklar ve eşdeğerlikleri tespit etmektir.

(8)

vi

Türkiye’de şimdiye kadar dilde zıtlık kavramını anlatan ve Fransızcadan tercüme edilerek yapılan birçok dilbilgisi çalışmasına rastlanmıştır. Disiplinler ve kültürler arası çalışmaların giderek önem kazandığı bilim dünyasında Türkçeden hareketle yapılmış sınırlı sayıdaki çalışma bizi böyle bir inceleme yapma konusunda yüreklendirmiştir.

Çalışmamızda zıtlık konusu, biçimbilimsel ve sözdizimsel yaklaşımla irdelenmiştir. Araştırmamızın uygulama bölümünü destekleyecek biçimde hem Türkçe hem de Fransızcadan seçtiğimiz örnek cümlelerle konu sergilenmiştir. Sınırları ve amacı iyi çizilmiş dilbilimde “corpus” denilen kısa cümlelerle çok karmaşık gibi görünen zıtlık kavramı, iki dil arasında yapılan karşılaştırmalarla, yabancı dili öğrenen ve öğretenlerin kafasındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaya çalışılmıştır.

Araştırmamız sırasında Türkçenin sanıldığının aksine, özellikle zıtlık kavramının anlatımı konusunda söz varlığının oldukça zengin olduğu tespit edilmiştir. Türkçenin sondan eklemeli bir dil olması, konumuzun incelenmesi sırasında sınıflandırma konusunda güçlükler çıkarmakla birlikte dile bir anlatım zenginliği vermektedir.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : zıtlık, zarf tümleci, dilbilim, Türkçe dilbilgisi, Fransızca dilbilgisi, karşılaştırmalı dilbilgisi

Sayfa Adedi : 199

(9)

vii

COMPARATIVE EXAMINATION of ADVERBIAL

OPPOSITION CLAUSES in TURKISH and FRENCH

(M. S Thesis)

EMİNE ARPAZ

GAZI UNIVERSITY

DEPARTEMENT OF FRENCH LANGUAGE TEACHING

Haziran, 2014

ABSTRACT

In this study, Adverbial Opposition Clauses in Turkish and French will be examined comparatively. General aim of this study is to determine similarities, differences and equivalences between those two languages by examining and comparing linguistic units such as adverbs, prepositions, prepositional phrases, conjunctions, gerunds, participles and gerund phrases.

In Turkey, there are many linguistic studies which illustrate opposition concept in a language and which have been translated from French. In science world on which interdisciplinary and inter cultural studies have been gaining more and more importance, limited studies conducted in Turkish have encouraged us to conduct such study. In our study, the subject opposition has been examined in grammatical aspect with morphological and syntactic approaches.

(10)

viii

The subject is illustrated with example sentences in Turkish and French to support our study’s applied part. For opposition concept that seems very complicated, questions of teachers and learners are tried to be answered in linguistics with lined borders and aims, and short sentences named “corpus” by comparing these two languages.

During our research, it was determined that Turkish is very rich in vocabulary for narrating opposition concept, as opposed to popular belief. The fact that Turkish is an agglutinative language offers richness in expression together with difficulty in classification.

Science Code :

Key words : opposition, adverbial clauses, linguistic, Turkish grammar, French grammar, comparative grammar

Page number : 199

(11)

ix İÇİNDEKİLER

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

TABLOLAR ve ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi

KISALTMALAR ... xii 1. GİRİŞ ... 1 1. 1. Problem ... 9 1. 2. Araştırmanın Amacı ... 17 1. 3. Araştırmanın Önemi ... 18 1. 4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 20 1. 5. Araştırmanın Varsayımları ... 21 1. 6. Tanımlar ... 22 2. YÖNTEM ... 23 2. 1. Araştırma Modeli ... 24 2. 2. Evren ve Örneklem... 25

2. 3. Veri Toplama Teknikleri ... 25

2. 4. Verilerin Analizi ... 25

3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 27

3. 1. Dilin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi ... 27

3. 2. Zıtlık Kavramının Hayatımızdaki Yeri ve Önemi... 30

3. 3. Zarf / Adverbe ... 38

(12)

x

3. 5. Bağlaç / Conjonction ... 81

3. 6. Zarf-Fiil / Proposition adverbiale ... 115

3. 7. Sıfat-Fiil / Le Participe ... 140

3. 8. Belgisiz Zamirlerle Kurulan Karşıtlık İfadeleri ... 145

3. 9. Niteleme Sıfatları, Zarflar ve İsim Öbeği Aracılığıyla Kurulan Karşıtlık İfadeleri ... 151

4. ALIŞTIRMALAR ... 161

5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 179

(13)

xi

TABLOLAR ve ŞEKİLLER LİSTESİ

Tablo 1 : Zarflar ……….... 50

Tablo 2 : Restriction / Kısıtlama ………...74

Tablo 3 : Edat ve Edat Öbekleri ………...80

Tablo 4 : Zıtlık Bildiren Bağlaçlar ………114

Tablo 5 : Zarf – fiiller ……….. 120

Tablo 6 : Zıtlık- Sınırlama- Kısıtlama Bildiren Özetleyici Tablo ………. 156

Şekil 1 : Fransızcada Bileşik Tümcelerin Oluşumu ………87

(14)

xii

KISALTMALAR

Adj. : Adjectif

Adv. : Adverbe

COD : Complément Object Direct COI : Complément Object Indirect COS : Complément Circonstanciel

Fr. : Fransızca GN : Groupe Nominal Inf. : Infinitif İng. : İngilizce İ. Ö : İsa’dan önce İ. S : İsa’dan sonra

KPDS : Kamu Personeli Dil Sınavı MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

N. : Nesne

Ö. : Özne

Örn. : Örneğin

ÖSYM : Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Prép : Préposition

Qqch : Quelque chose Qqn : Quelqu’un

(15)

xiii

S. : Sayfa

Vb. : Ve benzerleri Vd. : Ve diğerleri

(16)

1

1. GİRİŞ

Hiç şüphe yoktur ki, düşünme, düşündüğünü uygulama, yenilikler ortaya koyma bakımından dünyadaki bütün yaratıklardan değişik nitelikler, yetenekler taşıyan, insanoğludur.

İnsanlar, topluluk hâlinde yaşamanın gereği olarak birbirlerine ihtiyaçlarını aktarma gereği hissederler. Bu ihtiyacı karşılamak üzere çeşitli yöntemler denenmiş olmakla birlikte bunların en muhteşemi şüphesiz dildir.

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlar. Bu sebeple insanların kendilerini tam olarak ifade edip karşısındakileri anlayabilmeleri ancak dil ile mümkün olmaktadır.

Duygularımızı, düşüncelerimizi, isteklerimizi dil aracılığıyla yansıtmaya çalışırız. “Bir ulusun söz varlığı, ses bayrağı olan, dün – bugün - yarın arasında köprü görevi üstlenen dil, bu büyülü varlık, bizlere sınırsız yeni kavramlar üretme, yeni bağlantılar kurma, birbirinden farklı anlam dünyaları yaratarak konuşma ve yazma olanağı sunar” (Sav, 2003, s. 148).

Dillerin doğuşu konusunda bir kanıya varabilmek için imgeleme ve tasarlama yoluyla en eski çağlara, ilk insanlara kadar ilerlemek gerekir.

Dille ilgili çalışmalar milattan öncesine dayanır. Felsefeciler, dilin doğuşuyla ilgili önemli varsayımlar yapmışlardır. Dilde sözcükler düzeyindeki yapılan sınıflandırmayı Platon ve

(17)

2

öğrencisi Aristo’ya borçluyuz. Eski Yunan'da, İ.Ö. VI. yüzyıldan başlayarak dilbilgisi, dil tarihi ve bugünkü dil felsefesinin çerçevesi içinde gördüğümüz konular, inceleme ve tartışmalarla aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Çok uzun süre tartışılan konuların başında, dilin doğuştan gelip gelmediği sorusu yer almaktadır. Eski Hint’te ele alınan bu sorun, dünyadaki nesnelerle bunların anlatımına yarayan dil öğeleri (sözcükler) arasında bir ilişki olup olmadığı sorusuna gelip dayanıyor ve dil denen şeyin özünün, varlığının açıklanmasına yöneliyordu. Eski Yunanda Platon (İ.Ö. - 427- 347) Kratylos ya da Adların Doğruluğu üzerine adlı yapıtında aynı sorunu işlemiştir.

Dilin kaynağı ve doğuşu konusuna böylece değinen Platon, aynı zamanda dil felsefesinin önemli sorunlarından birini ele almış, bu anlamda ilk bağımsız ürününü vermiştir. Platon, bu çerçeve içinde sözcüklerin kökenleri sorununu da uzun uzadıya kurcalamıştır. Ancak, dilbilgisi kavramlarının belirmesi, birtakım kuralların konulması, daha çok, ünlü düşünür Aristo’nun döneminde olduğunu söyleyebiliriz.

Aristo, döneminde birçok dil konularını ele almıştır. Ünlü düşünür, aynı zamanda bugün ad, eylem, edat, durum gibi, sözcük türleri ve dilbilgisi kategorileri diye bildiğimiz birtakım kavramları da ilk olarak saptayan kişidir. Aristo “Grammatica” adlı eserinde kendi dilindeki sözcüklerin biçimsel sınıflandırmasını yapmaya çalışmıştır.

Geçmişten günümüze dille ilgili çalışmalara gönül vermiş tüm dilciler Aristo’nun isim, sıfat, zamir, fiil, zarf, edat, bağlaç gibi morfolojik sınıflandırmasını kabul ederek çalışmalarını evrimleştirmişlerdir. Aksan’ın belirttiği gibi, "Düşünür, bu kavramlar arasında ad ve eylem’i ayrı tutmuştur. Çünkü ona göre bu kavramlar, yalnızca düşünme işlemlerinde bağlantıyı sağlayan öteki öğelerin tersine, kendiliklerinden anlam taşıyan öğelerdir " (2003a, s. 439).

(18)

3

Bu yaklaşım bize cümlenin isim ve fiil öbeği olmak üzere iki ana bölümden oluştuğunu ileri süren 20. Yüzyıl dilbilim akımlarından dağılımcılık yani distributionnalisme kuramını anımsatmaktadır.

İnsan, beynindeki kavramlar arasında neden-sonuç ilişkileri kurarak, karşılaştırmalar yaparak, kısacası akıl yürüterek birtakım yargılara varmaktadır. Kahraman, bu yargıların dile yansımasının cümleler biçiminde olduğundan bahsetmektedir (2005, s. 170).

Nasıl ki dil; düşüncenin aynası olarak kabul ediliyorsa, düşüncenin iletilmesinin en önemli yolu da cümledir aslında.

Cümle, kesinlikle kelimelerin bir rastlantı sonucu sıralanmasıyla değil, onların belli kurallara göre birleşmesinden meydana gelen bir bütündür ve kelimeler, ancak cümle içinde anlam ve değer kazanır. Duygu ve düşüncelerimiz, kelimelere döküldüğünde belli bir hüküm taşıyan cümleyi meydana getirir. Adı geçen duygu, düşünce, hüküm, cümle, aralarında sıkı bağ olan ve birbirlerinden ayrı düşünülemeyen kavramlardır.

Kıran’ın da ifade ettiği gibi “Yaşadığımız dünya sınırsızdır, oysa insan onun yanında çok küçük ve gelip geçicidir. Evren sonsuz sayıda nesne ile doludur ve sayısız olayın geçtiği bir sahnedir” (2010, s. 106).

Her bilim dalı kendisine önce bir nesne seçer; sonra bu nesnesini bir yöntemden hareketle parçalara ayırır. Dil üzerinde çalışanların da yapacakları ilk iş nesnesini yani dili bileşenlerine ayırmak olacaktır. Konuşmak ve yazmak, cümleler oluşturmak, sözcükleri kurallarına göre birleştirmektir. Bir dil sözcüklerden ve bu sözcükler arasındaki kesin birleşim kurallarından oluşur. Bu da o dilin söz dizimidir. Tabii ki bazı kurallara uyulmazsa insanlar birbirlerini anlayamaz.

(19)

4

001. Dedektif bir ipucu buldu.

Une trouvé piste le a détective. → Anlamsız bir sözcük dizimidir. Le dédective a trouvé une piste (Kıran, 2010, s. 107).

Bir başka deyişle dil için, seslendirilmiş düşünce; düşünce içinse, sessiz bir dildir diyebiliriz. Nasıl ki; cümleye kabaca söz dizimi diyorsak, söz dizimine de, dilin yapısıdır diyebiliriz.

Yapılan basit biçimsel sınıflandırma (isim, sıfat, zamir, zarf, edat, fiil, bağlaç) yerini cümle düzeyindeki görevsel sınıflandırmaya bırakmıştır. Bu sınıflandırmada, cümle içindeki sözcükler yatay eksendeki yerlerine göre özne, yüklem ve tümleç gibi ana görevleri yüklenirler.

Kendi kendine yeten bir yargıyı cümle sayabiliriz. Cümleler, kendini oluşturan sözcüklerin anlamlarına, bulundukları yere, türlerine göre değişik özellikler gösterir.

Farklı Türkçe dilbilgisi kitaplarından inceleyip derlediğimiz bilgiler doğrultusunda cümleleri değişik gruplar altında sınıflandırmaya çalıştık.

A. Yüklemlerine Göre Cümleler 1. Fiil Cümlesi

002. Geziye gitmekten vazgeçti.

2. İsim Cümlesi

003. Bu soru zor değil.

B. Öge Dizilişine Göre Cümleler

Daha önce de bahsettiğimiz gibi Türkçede cümleyi oluşturan ögeler belli bir mantık dizilişine göre sıralanır.

(20)

5 1. Kurallı Cümle

004. Bu resim çok güzelmiş.

2. Devrik Cümle

005. Kuşlar buralara gelmiyor artık.

C. Anlamlarına Göre Cümleler

Her cümlenin bir anlamı vardır. Ancak cümleler bu anlamı değişik yapılarla bildirir. Bazen bir yargıyı haber verir, bazen anlamı soruyla bildirir. Bazense bir duyguyu aktararak ifade eder. İşte bu bildirme şekillerine göre cümleyi üç grupta inceleyebiliriz.

1. Haber Cümlesi

Bir yargıyı olumlu ya da olumsuz biçimde aktaran cümlelerdir. 006. Aslında o seni tanımıyor değildi.

2. Soru Cümlesi

Cevap almak amacıyla hazırlanan cümlelerdir. 007. Soruları çözdünüz mü?

3. Ünlem Cümlesi

Yargıyı bir duygu aktararak ortaya koyan cümlelerdir. 008. Eyvah, kitaplarımı yine evde unuttum.

D. Yapılarına Göre Cümleler

Her cümle bir yargı bildirir. Ancak bazı cümlelerde birden fazla yargı bildiren unsur bulunur. Bunlar bazen iki ayrı ünlemle bazen de yan cümleciklerle sağlanır. Cümlenin yapısına geçmeden önce yapıyı belirleyen temel ve yan cümlelere göz atmakta yarar görmekteyiz.

(21)

6

Bir cümlenin yükleminin bulunduğu cümle temel cümledir. Cümlenin bildirmek istediği asıl yargı da bu cümleye verilir. Diğer öğeler ise temel cümleyi açıklayan tamamlayıcı ögelerdir.

009. Bu çiçeği çok sevdim.

Yan cümle ise, tam bir yargı bildirmeyen, temel cümlenin bir ögesi durumunda bulunan ve kendi içinde değişik tamamlayıcı ögeler de alabilen söz öbeğidir. Yan cümleler iki şekilde karşımıza çıkabilir.

a. Fiilimsilerle yapılan

010. Kitap okuyunca kendimi iyi hissediyorum.

b. Çekimli fiillerle yapılan

011- Hava soğursa dışarıya çıkamam.

Şimdi cümleleri yapılarına göre inceleyerek konuyu daha da pekiştirelim. Cümleler yapılarına göre dört ana başlık altında toplanabilir.

1. Basit Cümle

Tek bir yargıdan ibaret ve bir tek yüklemi olan cümledir.

012. Bütün öğrencilerimi çok seviyorum.

2. Bileşik Cümle

Tek bir yüklemi olan ve içinde yan cümlecik bulunan cümlelerdir. Yan cümlenin özelliğine ve yükleme bağlanışına göre değişik gruplar ayrılır.

a. Girişik Bileşik Cümle Yan cümleciğin fiilimsi olduğu cümlelerdir.

(22)

7

013. Ülkemizin gelişmesi için çalışıyoruz.

b. Şart Cümlesi

Temel cümleye şart koşan bir yan cümlecikte oluşan cümlelerdir.

014. Biraz hızlı giderse otobüse yetişir.

3. Sıralı Cümle

En az iki yüklemi bulunan cümlelerdir ve birbirine virgül ya da noktalı virgülle bağlanır.

015. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

Sıralı cümleler kendi içinde ikiye ayrılır.

a. Bağımlı sıralı cümle

Sıralı cümlelerde yüklemlerin ortak öğesi bulunabilir.

016. Görevliler balonları aldılar, çocuklara dağıttılar.

b. Bağımsız sıralı cümle

Bu tür sıralı cümlede yüklemlerin hiçbir ortak öğesi yoktur.

017. Kitap okumayı çok severim, her gün kitap okurum.

4. Bağlı Cümle

Birden fazla yüklemi olan cümlelerdir. Sıralı cümlelerden farkı ise yüklemlerin bağlaçlarla bağlanmasıdır.

018. İçeri girdi ve bize selam verdi.

Bir yargının oluşması ya da bir cümlenin kurulabilmesi için, özne ve yüklem gereklidir, ama düşüncelerin bütün boyutlarıyla ele alınabilmesi için bu iki temel öge elbette yeterli

(23)

8

olmaz. Cümledeki eylemin-oluşun; yer, yön, çıkış, zaman, durum, benzerlik, neden, zıtlık bakımından tamamlanması gerekebilmektedir. Bu tümleyici kavramları karşılayan ögeler, cümlenin yardımcı ögeleridir ve tümleç adını alır.

Tümleçleri, düz tümleç (nesne), dolaylı tümleç ve zarf tümleci olmak üzere üç çeşide ayırma uygulamasını gelenekselleşmiş bir yaklaşım olarak birçok dilbilgisi kitabında görmekteyiz. Zarf tümleçleri cümlenin öğeleri arasında, yukarıda da değindiğimiz gibi, zaman, sebep, sonuç, amaç, şart, karşılaştırma, koşul, zıtlık gibi mantıksal ilişkileri kuran söz öbekleridir.

Zarf tümleçlerinin de cümlede ayrı bir yeri ve değeri vardır. “Güzel bir yemek; üzerine ekleyeceğimiz soslarla, baharatlarla nasıl mükemmel hale getirilirse, ustaca kullanılan zarf tümleçleri de cümlenin anlamını güçlendirir ve anlatımına sonsuz bir güzellik, bir derinlik katar” ( Dağcı, 2011, s. 1).

Hayatımızı anlamlı kılan ve ona derin manalar katan duygularımızın aslında tezatlardan, zıtlıklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kaldı ki her geçen gün bir tezatla karşılaşıyor iç dünyamız aslında.

Nitekim her mutlu insanın hayatında üzüldüğü bir an muhakkak ki vardır. Her korkak insanın, cesaretini toparlayıp harekete geçtiği bir an elbette ki mevcuttur, her cesur insanın korkacağı bir anın gelebileceği gibi. Her cimri insanın, elini cebine atıp gönlünden kopan bir para sunacağı durumlarla birlikte, her cömert insanın elini cebine atmak istemeyeceği durumlar da vardır.

Hepimiz sürekli birbiriyle çelişen duygularla karşılaşıyor ve bir denge sağlıyoruz. Fakat çoğumuz bu tezatları, inişli çıkışlı ve dalgalı duygularımızı fark etmiyor, belki de fark etmek istemiyoruz. Ya da bu duygular hayatımızın içinde o kadar sıkı bütünleşmiş ki bu zıtlıkları kolay kolay göremiyoruz.

(24)

9

Ancak dikkatli bakarsak, hepimiz, hayatın günlük akışında, kendi içimizde yaşadığımız tezatları kolayca yakalayabiliriz. Bir gün içinde kaç farklı ruh haline girdiğimizi düşünürsek, kavramlar arasındaki zıtlıkları yakalamak hiç de zor değil.

Çalışmamızda hayatımızdaki tezatların farkındalığını artırmak adına “Türkçe ve Fransızcada Zıtlık Bildiren Zarf Tümleçlerinin Karşılaştırılarak İncelenmesi” konulu tezimizde zıtlık bildiren zarf tümleçlerini Türkçeden ve Fransızcadan seçtiğimiz örneklerle karşılaştırmalı olarak inceledik.

1. 1. Problem

İçinde bulunduğumuz çağ "bilgi" çağıdır. Bireyler ve toplumlar bilgiye ulaşmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Küreselleşme anlamında giderek "küçülen" dünyamızda farklı toplumlar arasında "iletişim" çok önemlidir.

Dilin bir iletişim aracı olduğundan bahsetmiştik. Bir toplumda yaşayan bireyler birbirleriyle aynı dili konuşarak iletişim kurarlar. Bugün hızla gelişen ve değişen dünyamızda diğer uluslarla da iletişim sağlamak zorundayız. Başka bir deyişle, diğer ülkelerle her alanda bilgi alışverişi yapabilmek, ekonomik ilişkilerimizi yürütebilmek ve kendi düşüncelerimizi ifade edebilmek için anadilimizden başka en az bir yabancı dili bilmek zorundayız.

Teknolojik gelişmenin, değişmenin kültürel değişimin daha ilerisinde olduğu 21. yüzyılda yabancı dil bilmenin, öğrenmenin önemi tartışılamaz. Çağın teknolojisini, bilimini öğrenmek, anlamak, sahiplenmek ve üretmek zorunda olan, Avrupa Birliği üyesi olma hedefinde ve yolundaki Türkiye’de bu durum diğer ülkelerden daha da ciddiyetle ele alınması gereken bir konudur. Artık bir yabancı dilin yeterli olmadığı günümüzde, entelektüel bir meslekleşmeye doğru gidildiği görülmekte olup, yabancı dil bilmek, çağa yetişmek, onu yakalayabilmek için olmazsa olmazdır.

(25)

10

Üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu ise, yabancı bir dili iyi öğrenmek için, insanın kendi anadilini bütün hatlarıyla çok iyi bilmesi ve özümsemesi gerektiğidir.

Anadil, insanın yaşamı boyunca içinde yaşadığı topluma göre biçimlenen, sosyokültürel etkileşimlerle gelişen, değişken bir göstergeler dizgesidir. Dilsel göstergelerin toplumsal hayatı düzenleyici, kimlik oluşturucu, değer taşıyıcı, iletişim sağlayıcı gibi birçok işlevleri vardır.

Bir düşüncenin ifade edilmesi için dile, ifade edilecek bir şey için de düşünceye gereksinim vardır. Yani bu durumda, dil ve düşünce iç içedir diyebiliriz.

Dil konuşulduğu toplumun ruhunu yansıtır. Kendi ruhunun farkında olmayan bir başkasının ruhunu, düşünüşünü, yaşam biçimini, kavrayamaz. Ancak bu kavramlar bireyin beyninde biçimlendiği ölçüde birey çevreyi kavramaya, şekillendirmeye dolayısıyla da başka bir dili öğrenmeye başlar. Buradan anadili öğrenmenin ikinci bir dili öğrenebilmek için temel olduğu varsayımı çıkarabiliriz. Çünkü dilin kuralları, o dili kullanan insanların düşünce yapısına göre biçimlenirken, düşünceyi de belli bir dizgeye koyarak dilin gelişimine yol açar.

İki dil arasında sağlıklı bir karşılaştırmanın yapılabilmesi öncelikle yapıları farklı olan bu iki dili iyi kavramak ve iyi anlamakla mümkündür.

Ne Fransızcada ne de Türkçede sözcükler gelişigüzel sıralanamaz, sözcüklerin cümle içinde gelişigüzel bir biçimde sıralanması cümlenin anlamını bozduğu gibi anlatımın etkisini de azaltır. Fransızcada basit bir cümlede sözcüklerin sıralanışı genel olarak şöyledir:

(26)

11

019. J’ai trouvé une montre (Grevisse, 1988, s.1732).

Oysa Türkçede bu sıralanış farklıdır:

Ö + Tümleçler + Y

020. Ben bir kol saati buldum.

Bir diğer konu Fransızcada sözdiziminin oldukça katı kurallara bağlı olmasıdır. Sözcüklerin sırası kolayca değişmez; ancak en kolay yer değiştiren ögeler özelikle zaman ve yer bildiren belirteçler, yani belirteç tümleçleridir (compléments circonstanciels). Kıran’ın Fransızca Dilbilgisi ve Çeviri Kılavuzu kitabından seçtiğimiz aşağıdaki alıntı savımızı desteklemektedir.

021. Hier, le chasseur a tué un lion dans la forêt.

022. Le chasseur a tué, hier, un lion dans la forêt.

023. Hier, dans la forêt, le chasseur a tué un lion (Kıran, 2010, s. 108).

Oysa Türkçenin sözdizimi oldukça esnektir, sözcüklerin sırası kolayca değiştirilebilir:

024. Avcı dün ormanda bir aslan öldürdü.

025. Dün ormanda avcı bir aslan öldürdü.

(27)

12

027. Aslanı ormanda dün avcı öldürdü.

028. Aslanı avcı dün ormanda öldürdü.

Şüphesiz bu cümleler arasında, anlam açısından küçük farklar vardır. Fiile yaklaştırılan sözcüğü vurgulamak söz konusudur. Kıran’ın da ifade ettiği gibi, ‟Aslında Türkçe ile Fransızca arasındaki en önemli fark Türkçenin yüklemden, yani fiilden başlayarak sözcüklerin sola doğru yerleşmesi, Fransızcada ise tam tersi sözcüklerin sağa doğru düzenlenmesidir. Kısacası her iki dilin işleyiş sistemi farklıdır” (Kıran, 2010, s. 108).

Her iki dil ayrı kültürlerin ürünü oldukları için, her zaman bire bir karşılıklar aramamak gerekir, çünkü her iki dilin de mantığı, yani sözdizimi farklıdır. Türk BAŞIM DÖNÜYOR derken bir Fransız J’AI LE VERTIGE diyecektir. Fransız kendini özne yaparak, yaptığı şeyin sorumluluğunu üzerine alırken, Türk başını özne yapacaktır.

- Başım dönüyor. - J’ai le vertige

Türkçe ve Fransızcada zıtlık bildiren ögeleri incelemeye geçmeden önce, öncelikle bu iki dil arasındaki biçimbilimsel ve sözdizimsel ayrımların neler olduğuna ayrıntılı bir şekilde değinelim.

Bilindiği üzere dünyada konuşulan diller genellikle iki açıdan sınıflandırılmıştır:

1) Biçim açısından

(28)

13 1. Biçimsel Sınıflandırma

“Biçimsel sınıflandırmanın temelleri ilk olarak A. Schleicher tarafından atılmıştır. Schleicher'in sınıflandırmasından yola çıkarak, bugün de kabul edilen sınıflandırma şu biçimdedir”(Aksan, 1990, s. 104).

1. Yalınlayan diller

2. Bağlantılı (bitişken) diller ve kaynaştıran diller 3. Bükümlü diller

Türkçe, bağlantılı dillerin en iyi örneği sayılmaktadır. ‟Bağlantılı dillerde, değişmeyen bir köke yetenek, işteşlik, olumsuzluk, zaman, kişi gibi çeşitli görevleri olan ekler, morfemler getirilir ve bunlar, ek yerleri belli olmayacak biçimde, sıkıca birbirlerine kaynaşırlar (Aksan, 1990, s. 106).

Örnek: Çiçek-çi-lik

Fransızca ise, bükümlü dillerin gövde bükümlü türüne girer. Bu gruptaki dillerde sözcük oluşturulabilmesi için önek ve sonekler köke eklenir.

Örnek: In-flamm-able

Bazı dilbilimciler, dilleri sözdizimsel açıdan inceleyerek, cümle ögelerinin sıralanışına göre bir sınıflamaya gitmişlerdir. Sözdizimsel sınıflandırma adı verilen bu sınıflandırma da, biçimsel bir sınıflandırmadır. Amerikalı dilbilimci Joseph H. Greenberg, dillerin yapısal ve genel özelliklerini incelerken şu özellikler üzerinde durmuştur (Dede, 1980, s. 42) :

(29)

14

1. Özne, nesne ve yüklemin tümce içindeki sırası. 2. İlgeçlerin addan önce ya da sonra gelme durumu.

3. Niteleyen sözcüğün addan önce ya da sonra gelme durumu.

Tümce içinde özne (Ö), yüklem (Y) ve nesne (N) altı biçimde sıralanır:

ÖNY, ÖYN, YÖN, NÖY, YNÖ ve NYÖ.

Greenberg, araştırmaları sonucu bu altı dizilişten üçünün yaygın olarak bulunduğunu görmüş ve dilleri özne (Ö), yüklem (Y) ve düz tümlecin başka bir deyişle nesnenin (N) yatay eksende sıralanışına göre üç sınıfa ayırmıştır.

1. YÖN dilleri. – Hami-Sami dilleri 029. Muhibbi Emine Yiğit.

2. ÖYN dilleri. – Hint-Avrupa dilleri 030. Emine aime Yiğit.

3. ÖNY dilleri. – Ural-Altay dilleri 031. Emine Yiğit’i seviyor.

Bu sınıflandırmaya göre, Türkçe ÖNY grubuna, Fransızca ÖYN grubuna, Arapça YÖN girmektedir. ÖYN dilleri arasında yer alan Fransızcada, ÖNY dizilişine sahip dillerin özellikleri görülmez.

(30)

15 2. Kaynak Bakımından Sınıflandırma

Yeryüzündeki dil aileleri konusunda kesin bir sayı vermek oldukça güçtür. "Kimi dilbilimcilere göre dil ailelerinin sayısı 30-40 dolayındadır; kimilerine göre ise, 100'ün üzerinde dil ailesi vardır" (Vardar, 1982, s. 107).

Kaynak bakımından sınıflandırmada en önemli ölçüt, yapım ekleri aracılığı ile yeni sözcükler türetmektir. Yapım ekleri bilindiği gibi sözcüklere eklenerek biçimsel sınıflar arasında geçiş sağlayabilmektedirler. Örneğin, isimden isim, fiilden isim, isimden sıfat, sıfattan zarf gibi.

Çalışmamızda dil gruplarını morfolojik olarak şu üç dil ailesine göre sınıflandırmaktayız:

a) Hami - Sami Dil ailesi

Bu dil ailesinin özelliği kök sözcüğe ön ek, orta ek ve son ek ulayarak yeni sözcük türetme yeteneğine sahip olmasıdır.

Arapça örnek: sakin, iskân, müsekkin,

b) Hint - Avrupa dil ailesi

Bu dil ailesinin özelliği kök sözcüğe ön ek ve son ek ulayarak yeni sözcük türetme yeteneğine sahip olmasıdır.

(31)

16 c) Ural - Altay dil ailesi

Bu dil ailesinin özelliği kök sözcüğe yalnızca son ek ulayarak yeni sözcük türetme yeteneğine sahip olmasıdır.

Türkçe örnek : göz + lük + çü + lük

Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda yer almaktadır. Fransızca ise, Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer alır.

Türkçenin Biçimbilimsel Özellikleri

Türkçenin en önemli biçimbilimsel özelliği, bağlantılı / eklemeli (agglutinante) bir dil olmasıdır. Türkçede değişmeyen bir köke çeşitli görevler üstlenen ekler getirilmekte ve bu ekler bağlantı yerleri belli olmayacak şekilde birbirlerine eklenmektedir.

Türkçenin diğer bir özelliği de, Fransızcada var olan, cinsiyet ayrımının bulunmamasıdır. Bu nedenle, “Sözcükler cinsiyete göre biçim değişikliğine uğramazlar” (Alan, 2005, s. 52).

Fransızcanın Biçimbilimsel Özellikleri

Fransızcanın başta gelen biçimbilimsel özelliği, bükümlü (flexionnel) bir dil olmasıdır. Fransızca bükümlü dillerin gövde bükümlü dil grubunda yer alır. “Bu dillerde bir sözcük kurabilmek için sonekler de köke eklenir” (Aksan, 1990, s. 108).

Fransızcada göze çarpan bir diğer ayırıcı özellik ise, isimlerde cinsiyet ayrımının bulunmasıdır. Sözcüklerin bir bölümü eril (Fr. masculin), bir bölümü de dişildir (Fr. féminin). Bundan dolayı sözcükler biçim değişikliğine uğrarlar.

(32)

17

Genel olarak bahsettiğimiz bu farklılıklar, zıtlık bildiren zarf tümleçlerinin incelenmesi sırasında da kendisini göstermiştir.

1. 2. Araştırmanın Amacı

Bugün, dil öğretiminin dilbilim sayesinde yeni bakış açıları, yeni yönelimler kazandığı bir gerçektir. Dilin bir sistem olduğu görüşünün benimsenmesi ve bu sistemin işleyiş biçiminin önem kazanması dil öğretiminde bir devrim sayılır.

Türkçenin zenginliğinin yanında, doğal bir dil olarak Fransızca da son derece zengin ve çok değişik sözdizimsel yapılara sahiptir. İster basit bir rapor, ister bir kompozisyon söz konusu olsun düzenli bir söylem hazırlamak isteyen bir kimsenin bu değişik sözdizimsel yapıları öğrenmesi, kendine mal etmesi kaçınılmazdır. Gerçekten de zaman, neden, sonuç, amaç, varsayım, karşılaştırma ve zıtlık ifade eden sözdizimsel yapılara ve terimlere egemen olmadıkça bu tür söylemleri iyi bir biçimde sonuçlandırmak zordur. Yine “ainsiˮ, “or”, “des lors”, “en effet”, “d’ailleursˮ, “de sorte que” …vb bağlaçları öğrenmeden bu tür metinleri doğru olarak biçimlendirmek olanaksızdır.

Kıran’ın da vurguladığı gibi (2010, s. önsöz) “Önemli olan Türkçe ve Fransızcanın sözdizimsel yapılarını bir sözcelem durumu içinde öğrenmek ve onları doğru biçimde kullanmaktır”.

Araştırmamızın amacı, Türkçeden hareketle, Fransızcadaki zıtlık bildiren zarf tümleçlerinin incelenmesi ve karşılaştırılması sonucu ulaşılan, iki dil arasındaki benzerlikler, farklılıklar ve eşdeğerlikleri tespit etmektir. Ancak şunu da belirtmekte fayda görmekteyiz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, her iki dil farklı kültürlerin ürünü olduklarından, her zaman bire bir karşılıklar aramamak gerekir, çünkü her iki dilin de mantığı, yani sözdizimi birbirinden farklıdır.

(33)

18

Türkçe ve Fransızcada zıtlık bildiren tümleçlerin karşılaştırılması yapılırken birtakım zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin, Türkçede “oysa” ve “fakat”, Fransızcada ise “pourtant” ve “mais” arasında anlam açısından farklılıklar vardır. Dolayısıyla; bu çalışma, konunun dilbilgisi dersinde nasıl işleneceği, konu işlenirken kullanılacak yöntemlerin neler olabileceği, öğrencilerin konuyu iyi kavramaları ve analiz edebilmeleri için derste nasıl ve hangi örnekler ve alıştırmalar uygulanabileceği gibi hususların sergilenerek öğrenmenin kolaylaştırılması amaçlanmaktadır.

Öğrencilerin, Fransızca öğrenirken özellikle tanımlılık, edat kullanımı, eylem çekimlerinde ve tümleçlerde çok fazla yanlış yaptığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle, böyle bir tez çalışmasıyla, özellikle zıtlık bildiren zarf tümleçlerindeki biçimbilimsel ve sözdizimsel farklılıkları ya da benzerlikleri somut bir biçimde ortaya koyarak farkındalığı sağlamayı amaçlıyoruz.

1. 3. Araştırmanın Önemi

Bugün küreselleşen dünyada ülkeler arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesiyle birçok uluslararası kuruluş ortaya çıkmıştır. Türkiye de bu kuruluşların birçoğunun üyesidir ve “Bu kuruluşlarda ortak iletişim aracı olarak birkaç ulusun dili kullanılmaktadır” (Demirel, 2003, s. 5). Örneğin, Birleşmiş Milletlerin resmi dilleri Fransızca, Çince, İngilizce, Rusça ve İspanyolcadır.

Uluslararası ilişkilerin yoğun olduğu bu dönemde Türkiye'de de özellikle bu uluslararası örgütlerde resmi dil olarak kabul edilen batı dillerinden birkaçının öğrenilmesine ve öğretilmesine gereksinim duyulmaktadır. Eskiden bir yabancı dil bilmek bir ayrıcalık sayılırken, bugün oldukça normal karşılanan bir durum haline gelmiş, ikinci yabancı dil bilmenin zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle gün geçtikçe yabancı dil bilmenin önemi ve gereksinimi artmaktadır.

(34)

19

Dil bir toplumun aynasıdır ve kullanıldığı toplumun düzeyini, gelişmişliğini ve düşünce yapısını gösterir ve elbette bir ulusun kültür düzeyini gösteren en iyi araçtır. “Dil olmadan insanların birlikte yaşamaları, anlaşabilmeleri, dolayısıyla bir toplumu oluşturmaları söz konusu olmayacağından, dil bu açıdan da önemlidir; bir topluluğu topluma dönüştürür” (Aksan, 2003a, s. 13).

Zıtlık konusu, dilin işleyişini ve imkânlarını belirleme bakımından oldukça önemlidir. Türkiye’de bu konu üzerinde çok fazla çalışma yapılmamıştır. Dille ilgili çeşitli kaynak kitaplarda bu konu, farklı isimlerle ve değişik oranlarda ele alınmıştır. Dolayısıyla bu konu üzerindeki çalışmaların noksanlığından hareketle, zıtlık bildiren tümleçlerin hem Türkçe’de, hem Fransızca’da nasıl, ne şekilde kullanıldıklarını ve bu konunun öğrencilere en doğru ve yalın şekliyle nasıl öğretilebileceğini ayrıntılı bir biçimde ele alıp tespit ettik.

Türkçede kullandığımız zıtlık bildiren tümleçlerin Fransızcadaki kullanımlarının tespiti, konunun öğrenciler tarafından daha iyi kavranmasına, her iki dilin karşılaştırılarak analiz edilmesi sonucunda hazırlanacak örnek ve araştırmaların sınıfta daha kolay anlaşılmasına ve bilginin kalıcı olarak öğrenilmesine yardımcı olacaktır.

Bu çalışma öğrencilere konuyu nasıl, hangi yollarla ve yöntemlerle aktarılması gerektiği konusunda da öğretmenlere ışık tutacaktır. Bu nedenle, bu tez çalışmasının alanla ilgili boşluğu bir ölçüde dolduracağı ve bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutacağı ümit edilmektedir. Ayrıca bu çalışmadaki araştırma verilerinin çeşitli kurum ve kuruluşlarda Fransızca öğrenen ve öğretenlere Fransızca öğretimi açısından katkıda bulunacağı ve Türkler için yazılacak yeni Fransızca öğretim kitapları için dil araştırmacılarına da yararlı olacağı düşünülmektedir.

Çalışmamız ayrıca Türklerin Fransızca öğrenimine katkıda bulunduğu ölçüde amacına ulaşmış olacaktır.

(35)

20

Konuyla ilgili olarak, başlangıç noktası Fransızca olan çalışmalara; dilbilgisi kitaplarında, öğretim materyallerinde, çeviri çalışmalarında rastlanmıştır. Örneğin; Prof. Dr. V. Doğan Günay ve Doç. Dr. İlhami Sığırcı’nın “Fransızca-Türkçe Karşılaştırmalı Fransızca’da İlgeç ve Bağlaçları Kullanma Kılavuzu”(2010), Yusuf Polat’ın “ Her Yönüyle Fransızca Dilbilgisi” (2006), Zeynel Kıran’ın “Fransızca Dilbilgisi ve Çeviri Kılavuzu” (2010). Bu kaynaklarda da kitabın yalnız bir bölümü zıtlık konusuna ayrılmıştır. Ancak araştırmamız sırasında hareket noktası Türkçe olan çalışmalara rastlanmamıştır. Dolayısıyla, tezimize konu olan “Türkçe ve Fransızcada Zıtlık Bildiren Zarf Tümleçlerinin Karşılaştırılarak İncelenmesi” konusu herhangi bir tezin araştırma konusu olarak ele alınmamıştır.

Bu nedenle, tezimizin Türkçeden Fransızcaya çeviri yapacak olanlar için de bir başvuru kaynağı olacağını düşünmekteyiz.

1. 4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu çalışma, sadece biçimbilim ve sözdizim alanlarını içermektedir. Yapılan araştırmalarda anlambilim, sesbilim, sözcükbilim, metindilbilim gibi alanlarda pek fazla çalışma yapılmadığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle araştırmacıların bu alanlara yönelik çalışma yapmaları Türkiye’deki Fransızca öğretimi açısından önemlidir.

Araştırma kavramsal çerçevede Türkçe ve Fransızcada zıtlık bildiren tümleçlerle sınırlıdır. Araştırmada istenilen sonuca ulaşabilmek için, çalışmanın, seçilen örnekler üzerinden aşağıda belirtilen kavram ve başlıkların sınırları içinde yürütülmesi planlanmaktadır:

1. Morfolojik / biçimsel açıdan incelenmesi a. Zarf / Belirteç (L’adverbe)

b. Edat / Edat Öbekleri (La Préposition / Groupes Prépositionnels) c. Bağlaç (La Conjonction)

(36)

21 e. Ulaç / Zarf-fiil (Le Gérondif)

2. Anlam açısından

3. Söz dizimi açısından

Her dil, kendi içerisinde toplumu oluşturan katmanların dili kullanma ve konuşma özelliklerine göre edebi, standart ve halk ağzı olmak üzere üç başlıkta incelenebilir. Tezimizde standart dil ve günlük dildeki kullanımlar çerçevesinde bir karşılaştırma yapılması uygun görülmüştür.

Çalışmamızda, incelenen farklı kaynaklarda zıtlık kavramının genelde iki ana başlık altında toplandığı gözlemlenmiştir. Biz de çalışmamızı bu başlıklar altında yürüttük:

 Zıtlık - tam karşıtlık ifadeleri / Expression de l’opposition

 Beklentiyi olumsuzlama-Uyuşmazlık-Karşıtlık ifadesi / Expression de la concession

1. 5. Araştırmanın Varsayımları

Bu tez çalışmasında aşağıdaki varsayımlardan hareket edilecektir:

1. Dil araştırırken kullanılan malzeme yine dilin kendisidir. 2. Dilde eş anlamlılık yoktur.

3. Türkçe ile Fransızcanın farklı dil ailelerinden gelmesiyle bu iki dil, farklı biçimbilimsel ve sözdizimsel özelliklere sahiptir.

4. İkinci bir dili öğrenebilmek için ana dilini iyi bilmek ve kullanabilmek gerekir.

Söz konusu araştırmamızda zıtlık konusunun öğretilmesi ile ilgili yapılması gereken örnek ve alıştırmaların sınıfta öğrenciler tarafından hangi yöntem ve teknikler kullanılarak

(37)

22

çözüldüğünü, bu çalışmaların derse ve konuya nasıl bir fayda sağlayacağını, konunun işlenme sırası ve tekniğinin ne şekilde olacağını ortaya koymaya çalıştık.

1. 6. Tanımlar

1. Ad / İsim: Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, bildirmeye yarayan söz, isim Örn: minare, gece

2. Sıfat: Bir varlığı vasıflayan veya belirleyen kelime. Örn: güzel, mavi

3. Zamir: Ardında bir nesne veya bir kavramı olan, dolayısıyla bir adın yerini tutan kelime.

Örn: sen, başkası

4. Zarf / Belirteç (Adverbe) : Fiillerin, ya da fiilimsilerin, sıfatların, zarfların anlamlarını zaman, yer-yön, durum, nicelik ve soru kavramlarıyla belirleyen ya da kısıp sınırlayan kelimelerdir.

Örn: ancak, yarın

5. Edat / İlgeç (la Préposition) : Tek başlarına anlamları olmayan; sözcükler, kavramlar arasında anlam ilgisi kurmaya yarayan ve ancak bu görevleri için kullanılan sözcüklerdir.

Örn: gibi, için

6. Bağlaç (Conjonction) : Tek başına anlamları olmayan, fakat cümleleri ya da eş görevli kelimeleri ya da kelime öbeklerini hem biçimce hem de anlamca birbirine bağlayan kelimelerdir.

Örn: ama, oysa

7. Ortaç / Sıfat-fiil (Le participe): İsmi niteledikleri için sıfat; özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil olan kelimelerdir.

Örn : bebeğin doğuşu

8. Ulaç / Zarf-fiil (Le Gérondif) : Bileşik cümlede iki cümleciği bağladığı için zarf; özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil olan kelimelerdir.

(38)

23

2. YÖNTEM

Bir iletişim aracı olan dil, duygu ve düşüncelerimizi başkalarına aktarmamızı sağlar. Sözcüklerin ve kuralların oluşturduğu bu gizemli sistemin en zayıf halkasını ise kelimeler ve yüklendikleri anlamlar oluşturur.

“Sözcüklerin tek başlarına bir anlamları yoktur. Eşzamanlılık düzleminde anlam, sözcüğün aynı bağlamdaki diğer sözcüklerle kurduğu ilişkilere ve bunları kullananlar arasındaki artzamanlı bir uzlaşmaya bağlıdır. Demek ki, bir adın birden çok anlamı olabilir, ancak belli bir bağlamda bu anlamlardan sadece biri gerçekleşebilir ” (Sav, 2003, s. 165).

Sözcüklerin morfolojik temelli bölüme ayırma biçiminde incelenmesi geleneksel yöntemi oluşturur. Bir sözcük kullanıldığı yere göre ad, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, fiil ya da fiilimsi olabilir. O halde, sözcüklere anlamını, dikey eksen üzerindeki (axe paradigmatique) dağılımlar değil yatay eksen üzerindeki (axe syntagmatique) yerleri ve komşularıyla girdiği ikili ilişkiler kazandırmaktadır diyebiliriz.

Dilin bir sistem olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu sistemde, ögelerin tek başına bir değerinin olmadığını da belirtmemiz gerekir. Bu ögeler ancak birbirleriyle olan karşılıklı ilişkileri içinde ve sistemin bütünü içinde değer kazanmaktadırlar.

Çalışmamızda dilbilimin bu temel kavramından hareketle zıtlık bildiren zarf sözcüklerini tek tek değil, bir bağlam içerisinde göstermeye çalıştık.

(39)

24

Çalışmamızda ister yabancı dillerden dilimize geçmiş olsun isterse dilimizin kendi bünyesinden çıktığı kabul görsün zarf, edat, bağlaç, zarf-fiil ve sıfat-fiil ile Fransızca gibi bükümlü bir dilde kullanılan bu sözcük türlerini karşılaştırdık.

Tamamen dilimize özgü fiilimsilerle yapılan yan cümlelerle, bunların bükümlü Hint-Avrupa dillerinde nasıl oluşturulduklarını örnekleyerek farklılıkları ve benzerlikleri varsa üstünlükleri sergiledik.

Türkçe ve Fransızca arasındaki farklılıkları, benzerlikleri ve güçlükleri ortaya koyarak çalışma yöntemleri doğrultusunda zıtlık ifade eden yan cümlelerin temel olarak Türkçe gibi eklemeli bir dilde nasıl oluşturulduğunu ve buna karşılık bükümlü bir dil olan Fransızcada nasıl oluşturulduğunu örnekleyerek hem karşılaştırmalı dilbilim açısından hem de dil öğretimi açısından sonuçlara varmaya çalıştık. Yöntemimizi ve araştırma modelimizi bu temel yaklaşımdan hareketle çizmeye çalıştık.

Çalışmamızı Fransızca ile yazmaktansa Türkçeyi tercih etmemizin temel nedenlerinden biri hem dilbilim alanındaki Türkçe literatüre bir katkı sağlamak, dilimizin zenginlik ve üstünlüğünü herkesin anlamasını kolaylaştırmak hem de Fransızcayı öğrenen ve araştıran Türk araştırmacılara faydalı olabilmektir.

2. 1. Araştırma Modeli

Konunun genel görünümünü kapsayan kuramsal bir çalışma yapılmıştır. Kavramsal çerçevede belirtilen konular kaynak taraması yolu ile literatüre dayanılarak açıklanmıştır.

Günümüzün öğrenme-öğretme yöntem ve yaklaşımları ışığında, çalışmamızda kullanılabilecek yöntem ve teknikler belirlenerek, mevcut olan uygulama örnekleri, araştırmaları ve bu konu üzerinde yazılmış olan kitaplar, makaleler gözden geçirilerek, bu

(40)

25

materyalin Fransızca dilbilgisi öğretimine etkileri üzerine bir takım sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.

2. 2. Evren ve Örneklem

Araştırmanın evreni, Türkçe ve Fransızcadaki zıtlık bildiren cümlelerin Türkçeden hareketle karşılaştırma yapılarak Fransız dili ve dilbilgisi öğretiminde nasıl kullanıldığıdır.

Örneklem ise bu yöntem ve tekniklerin Fransız dili ve dilbilgisi alanında kullanılması ve uygulanmasıdır.

2. 3. Veri Toplama Teknikleri

Araştırmada kullanılacak veri toplama teknikleri; Türkçe ve Fransızca edebiyat eserleri, çeviri metinler, gazete ve dergilerde yer alan makaleler, ders kitapları ve benzer metinler üzerinde yapılacak olan kaynak taraması incelenmesidir.

Türkçe ve Fransızca dilbilgisi kitapları, öğrenme-öğretme yaklaşımlarını konu alan kitaplar, romanlar, hikaye kitapları, televizyon haberleri, yüksek lisans ve doktora tezleri, bilimsel makaleler değerlendirmeye alınmıştır.

2. 4. Verilerin Analizi

Kaynak taramasıyla yapılan incelemeler sonucu elde edilen verilerden, bilgi verici ve kullanışlı sonuçlar çıkarmak için kaynaklarla karşılaştırma yapılarak ulaşılan veriler tekrar süzgeçten geçirilmiş ve yargı cümleleri elde edilmiştir.

(41)

26

(42)

27

3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3. 1. Dilin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi

İnsanlar tarafından oluşturulan her bilim bir ihtiyaçtan doğmuştur. Her ihtiyaç, insanları düzenleyici ve yaratıcı çalışmalara yöneltir.

“İnsanlar yeryüzünde yaşamaya başladığından beri kendisini diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan dil, insanı biriktiren bir varlık haline getiren, tarih ve gelenek sahibi olmasını sağlayan, dilin kurallaşan kullanımlarını tespit etmek, tespit edilen kuralların işleyişini ve sürekliliğini sağlamak amacıyla bir araştırma konusu olmuştur” (Balıkçı, 2008, s. 37).

Diğer insanların farklı konuşuyor olmaları, kendi dilimize bakış açımızı etkilemiş, böylelikle dili, üzerinde düşünülmesi gereken bir araştırma konusu olarak görmemizi sağlamıştır.

İnsanın kullandığı kültürel araçlar arasında dil çok önemli bir yer tutar. İnsan, fizik ya da matematiği sonradan öğrenebilir, ancak çok önemli yapısal bir hastalığı ya da eksikliği yoksa konuşma ve dil öğrenme yetisiyle dünyaya gelir, zaten bu özelliğiyle de fiziği ve / veya matematiği öğrenebilir.

Dil, insanın en temel gereksinimi olan iletişimi sağlar. Bu gereksinim yemek yemek, nefes almak, yürümek, uyumak vb. gereksinimlerden farklı olarak “doğal” bir biçimde gerçekleşmez. “Dil’in “söz” olarak gerçekleşebilmesi için, bir topluluğun “doğal dil” i

(43)

28

biçiminde öğrenilmesi gerekir. Dile yatkınlık genetik bir özellik olmasına karşın, gerçekleşmesi kültürel bir süreci, bir öğrenme sürecini gerektirir.

“Dilbilim, insana özgü dil yetisiyle, bu yetinin farklılaşmasından kaynaklanan Türkçe, Fransızca, İngilizce, Çince, Rusça vb. doğal dilleri ve bu dillerin zaman içinde uğradıkları değişimleri, onların işleyiş biçimlerini inceler ” (Kıran ve Korkut, 2011, s. 2).

Kısacası dilbilim, basit gibi görünen, “Dil nedir? ˮ sorusuna yanıt bulmaya çalışır. Dilbilimcinin amacı ise, bir bilim adamı olarak, bu soruyu yanıtlayabilecek bir kuram oluşturmaktır.

Aksan, dili, “Akla bin bir soru getiren, insanın bin bir sorunu kurcalamasına yol açan, sırlarla dolu bir varlıktır.” diye tanımlamaktadır (Aksan, 2003a, s. 11).

“Dil, sözlü ve yazılı olarak iletişimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir; düşünme düşünüleni aktarma dizgesidir” biçiminde de tanımlar (Aksan, 1997, s. 13). Aksan, bir yandan bu tanımı yaparken, bir başka çalışmasında dilin tanımının yapılmasına dair zorluğa da dikkat çekmiştir: “Dil, bir anda, kısaca tanımlanamayacak kadar çok yönlü, insana özgü bir gerçektir” (Aksan, 2003b, s. 9).

Tahir Nejat Gencan’ın deyişiyle ise “Dil, düşüncenin -daha geniş anlamıyla içbenliğimizin- aynasıdır, ulusun varlığının da temelidir” (2007, s. 25).

İnsanoğlunun dili, yalnız, onun konuşabilmesi, düşündüğünü başkalarına iletebilmesi demek değildir. Dil dediğimiz düzen insanın gözüdür, beynidir, düşüncesi, ruhudur. Ama insan beyninin nasıl gizli yönleri, bilinmeyen noktaları varsa, dilin de çözümlenemeyen, apaçık ortaya konamayan birçok yönü vardır, özellikle işleyişi, ruhla, mantıkla olan ilişkisi

(44)

29

açısından. “Beynin bu gizliliklerine karşın her dil, evreni, doğa olaylarını, duygu ve düşünceleri, insanlar arasındaki ilişkileri kendince, kendine yeterli bir biçimde anlatır; açığa vurmaya yararˮ (Aksan, 2003b, s. 3).

Tarihsel süreçte dil ile ilgili önemli çalışmalar yapılmış, bilim dünyasına sayısız eserler kazandırılmıştır. XX. yüzyıl başlarında Ferdinand de Saussure, dil incelemelerine gösterge / signe kavramını getirerek farklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Modern dilbilimin kurucusu Saussure dili, göstergelerden kurulu bir sistem olarak tanımlamış ve “Dildeki bir öge değerini, öbür ögelerin tümüyle kurduğu karşıtlıktan alır” diyerek sistem kavramının altını çizmiş ve yapısalcılığın kapısını aralamıştır” (1972, s.126).

1950’li yıllarda Chomsky, “Üretimsel-Dönüşümlü Dilbilgisi / Grammaire générative transformationnelle” kuramıyla dilbilgisi çalışmalarına farklı bir boyut kazandırmıştır. Cümleyi kendisini oluşturan temel bileşenlere, yani öbeklere ayırarak incelemeyi tercih etmiştir. Dilin aslında bu temel yapı taşları üzerinde oturduğunu; dilde var olan “doğurganlık” ve “dönüşümler” sayesinde gerçekte çatıları aynı ama anlamları farklı binlerce cümleye ulaşabileceğimizi vurgulamıştır.

Dilbilimcilerin dil konusunda çalışmalarının amacı, sağlam bir iletişim aracı oluşturma, dilsel, kültürel ve toplumsal değerleri sonraki kuşaklara aktarma kaygısıdır. Kullanılan dilin kuralları sağlam bir dilbilgisi dizgesine dayanmazsa iletişim zorlaşacaktır.

Kahraman, dilin, bir anda hepsini düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü olduğundan bahsetmektedir (2005, s. 5). Dil, hem toplumla hem insanla hem de insanın yarattığı bilim, sanat, teknik gibi değerlerle ilgilidir. Aynı zamanda bu değerleri oluşturan temel ögelerdendir. Bu yönüyle toplum yaşamını yansıtır, öteki yönüyle kişinin bilincinin ve bilinçaltının derinliklerine kadar uzanır.

(45)

30

Dilin toplumsal yaşamdaki yerini çok etkili ve özlü anlattığı için, büyük Çin bilgesi Konfüçyüs’ün sözlerine burada yer verelim:

Konfüçyüs'e sordular:

- Bir memleketi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu? Büyük bilge şöyle yanıtladı:

- Hiç şüphesiz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Ve dinleyenlerin şaşkın bakışları karşısında sözlerini sürdürdü:

- Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.

Benzer düşünceleri İsa Peygamber de dile getirmiştir: “Kişiyi kirleten ağzından girenler değil, ağzından çıkanlardır” (Kıran, 2001, s. 3). Bu sözler üzerine de eklenecek bir şey olduğunu sanmıyoruz.

3. 2. Zıtlık Kavramının Hayatımızdaki Yeri ve Önemi

Kainat ve yaşam döngüsü zıtların birlikteliği üzerine kuruludur.

Zıtlık kavramının tanımlarına değinecek olursak, Türk Dil Kurumu sözlüğü zıtlık kavramını karşıt, ters, kontrast ifadeleriyle tanımlamıştır.

Tezat anlamını da çağrıştıran zıtlık; aynı varlığın, olayın, durumun, birbirine karşıt iki yönünü bir arada belirtmesi ya da birbirine karşıt kavramlar arasında ilgi kurmasıdır.

Farklı bir bakış açısıyla tanımlayacak olursak yaşam, zıtlar arasındaki bir ritimdir diyebiliriz.

(46)

31

Yaşamımızdaki bu ritmi örneklerle açıklamayı uygun gördük.

Necip Fazıl’ın şiiri, “Dev”de yarattığı tezat, kulakları süslüyor. Dev ve pire gibi iki karşıt kavramı sanat yaratmak için kullanmak gerçekten zor bir iştir.

“Öyle bir devim ki, ben, hakikatte pireyim, Bir delik gösterin de utancımdan gireyim...”

Utanma duygusunu çok başarılı bir tezatla anlatmış Kısakürek. Hayatta utanıp yerin dibine girdiğimiz zamanlar yok değil elbette. Bu dizelerde de hayatın bu gerçeğini anlatmak için zıtlıklara başvurulmuştur.

Divan şairi Mahir’in ayrılıkla ilgili, kulağımıza aşina olan beyitlerinden birini duyanlarımız çoktur.

“Hani ol gül gülerek geldiği demler şimdi Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.”

Ağlamak ve gülmek. İki tane birbirine tamamen zıt duygulardır. Bu iki duyguyu bir arada, kulak tırmalamadan, rahatsızlık vermeden kullanmak elbette sözde ustalık ister.

Tezat insan hayatının olmazsa olmazlarındandır.

Düşman ve dost kavramlarını aynı cümlede kullanmak ne kadar da sıkıntılı olur değil mi? Oysaki Cahit Sıtkı, “Otuz Beş Yaş Şiiri”nde bunu çok güzel başarmış.

(47)

32 “Neden böyle düşman görünüyorsunuz; Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan!”

Yaşlandığını kabul etmek istemeyen Tarancı, bu iki karşıt kavramı ne kadar estetik bir şekilde yan yana getirmiş, öyle değil mi? Okurken sıkıntı vermiyor; tam tersine hayatı bize hatırlatıyor.

“Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık. Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım.”

Faruk Nafiz’den “Han Duvarları”… Bu şiirde de kulağa çok hoş gelen tezatlar bulunmaktadır. Uyku ile uyanmak, uyanmak ile rüya ve doğmak ile ölmek gibi (Nevi, 2013).

“İnsan bir tezatlar mecmuasıdır.” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar ise eserinde Pascal’ın da konuyla ilgili görüşlerine yer vermiştir.

Pascal’ın insan hakkında verdiği “düşünen saz” tarifi, şiirin diliyle söylendiği için bu cinsten tecritlerin en güzeli, belki en manalısıdır. İnsanoğlunun, en kudretli ve gerçekten yaratıcı olduğu tarafıyla en zayıf noktasını, kader karşısındaki aczini birleştirir. Böylelikle üçüncü bir unsuru teessür şuurunu da içine alır. Ruhumuzla, idrakimizle ne kadar büyüğüz ve gene bu yüzden -kaderi yenemediğimiz için- ne kadar biçareyiz! İşte Pascal’ın istediği şey. Belki hatta muhakkak, ebediliğin gözünde böyleyiz. Bütün bu kâinat bizim idrakimizde yayar. İnsan düşüncesi zaman ve mekânın yaratıcısıdır. Herşey onunla başlar ve galiba onunla biter. Bir anı bitmez tükenmez bir ülke yapan ihsasların cenneti, bütün teessüri hayat, sanatlar, işler. Bütün bunlara rağmen kâinatın yanında neyiz? Bizim nabzımızı dinleyerek bulduğumuz şuurunu beraberinde getirdiğimiz ölçtüğümüz, biçtiğimiz, her şekilde tasarrufa çalıştığımız, her türlü icat, ihtira, ihtiras vehim, vesvese, şiir ve sanatı, her şeyi içine attığımız halde bir türlü dolduramadığımız zamanın karşısında ne kadar küçüğüz (Tanpınar, 2008, s. 21).

(48)

33

Hayatımızda her artının bir eksisi olduğu gibi her eksinin de bir artısı vardır. Yaşam, anlamı olduğu zaman güzeldir, o anlamı ise hayatımızdaki zıtlık verir.

Bir ayraç gibidir zıtlıklar, farkındalığımızı sağlar, aynı rutinde giden şeyler sıradanlaşır ve mutsuzlukla bağdaştırılır; ama inişler, çıkışları mutlu kılmaktadır.

Zıtlık, “Hayatta her şey karşıtıyla vardır.” cümlesini de aklımıza getirir.

Herşey zıttıyla birlikte güzeldir ve de anlamlıdır.

İyi ve kötü, güzel ve çirkin

Akıllı ve ahmak, ahlaklı ve ahlaksız gibi… Bir düşünsenize,

Kötüler olmasaydı iyilerin olur muydu ki bir kıymeti? Çirkinler olmasıydı eğer

Güzellerin peşinden koşulur muydu ki? Ahmaklar olmasaydı

Akıllı olmak neye yarardı ki?

Ahlaksızlar olmasaydı ahlaklının ne değeri olurdu ki? Bütün bunlar olmasaydı

Hayatın ne anlamı kalırdı ki?

Karşıtlık bildiren cümleler konusuna değinecek olursak, Kıran, karşıtlık bildiren yantümceler / les propositions subordonnées circonstantielles d’opposition konusunda şu bilgilere değinmiştir:

(49)

34

“İki ögenin, iki bilginin, iki düşüncenin birbirinin karşıtı olduğunu göstermek için çok değişik sözdizimsel yapılar vardır. Ancak genel karşıtlık kavramı üç ana göbekte toplanır” (Kıran, 2010, s. 307).

1. Tam Karşıtlık (Opposition Totale)

032. Bu film cansıkıcı, AMA çok izleyici çekiyor.

Ce film est ennuyeux, MAIS il attire beaucoup de spectateurs.

Görüldüğü gibi, iki olay arasındaki ilişki tam bir karşıtlık belirtir, çünkü mademki film bu kadar sıkıcı, aslında hiç izleyici çekmemesi gerekir.

2. Sınırlama (Restriction)

033- Hayatını çok iyi kazanıyor, AMA / YİNE DE her zaman şikayet ediyor. Il gagne bien sa vie, MAIS / ET POURTANT il se plaint tout le temps.

Bu örnekte görüldüğü gibi, sınırlama ifade eden cümlelerdeki bağlacın olumsuz bir içerik ifade ettiği gözlemlenmektedir.

Sınırlama bildiren zarflar; fiildeki oluş ve kılışın başka türlü olamayacağını veya hemen yapılması gerektiğini gösteren sınırlayıcı zarflardır, ileri sürülen düşünce ya da gerekçeleri sınırlandırmamızı sağlar ve bize karşıtlığı hissettirir.

3. Karşıtlık (Concession)

034. İyi / dolgun bir maaşı yok AMA / YİNE DE para biriktiriyor. Il n’a pas un gros salaire, MAIS / ET POURTANT il fait des économies.

Bu örnekte ise, bilinen ya da düşünülen bir engel sonuç üzerinde hiçbir etki yapmıyor, işte o zaman bu tür bir karşıtlık oluşturmak yerinde olur. Kısacası, kişinin maaşı pek dolgun değil ama buna rağmen o para biriktiriyor.

İncelenen farklı kaynaklarda zıtlık kavramının genelde iki ana başlık altında toplandığı gözlemlenmiştir. Biz de çalışmamızı bu başlıklar altında yürüteceğiz:

(50)

35

1. Zıtlık - tam karşıtlık ifadeleri / Expression de l’opposition

2. Beklentiyi olumsuzlama - Uyuşmazlık -Karşıtlık ifadesi / Expression de la concession

Kıran ve Korkut karşıtlık ve beklentiyi olumsuzlama ifadelerini şu şekilde tanımlamaktadırlar:

“Karşıtlık” (opposition) bildiren ögeler iki düşünce, bilgi, eylem vb. arasında kesin bir karşıtlık bildirirken, Fransızca’da “concession” olarak adlandırılan ögeler karşıt iki düşünce, bilgi, eylem vb. arasında bir uzlaşmanın varlığını gösterir” (Kıran ve Korkut, 2011, s. 317).

Polat ve Quinton, yukarıda bahsettiklerimize ek olarak konuya farklı bir açıdan da yaklaşmışlardır.

Polat karşıtlık kavramının üç alt kavram içerdiğinden söz eder (2006, s. 474).

1. Birbiri üzerinde etkisi olmayan iki olay (durum, şey, kişi, vb.) karşılaştırıldığında karşılaştırmalı karşıtlık (opposition / comparaison) söz konusudur.

035. Sevil’ de akşam saat on ya da on bir de yemeğimizi yerken Paris’te saat sekizde masaya oturuyoruz.

À Séville, on dîne à dix ou onze heures du soir alors qu’à Paris, on se met à table à huit heures (Quinton, 2002, s. 312).

036. Sizin eviniz en büyüğü ise benimki en rahatıdır.

Si votre maison est plus grande, la mienne est plus comfortable (Gaiffe vd., 1997, s. 352).

(51)

36

2. Beklenen sonucu veremeyecek varsayımsal bir olaydan söz edildiğinde varsayımsal karşıtlık (opposition hypothétique) söz konusudur; bu durumda genellikle şart kipi (conditionnel) kullanılmaktadır.

037. Sen beni unutsan da (unutsan bile) ben seni sonsuza kadar unutmayacağım (Polat, 2006, s. 474).

Quand bien même tu m’oublierais, je ne t’oublierais à jamais.

3. Bir başka olay üzerinde etkisi olan fakat beklenen etkiyi göstermeyen bir olaydan söz edildiğinde ödünlü karşıtlık (opposition concession) söz konusudur; bu durumda genellikle dilek kipi (subjonctif) kullanılmaktadır.

038. Trafik yasasının oldukça sert olmasına rağmen yollardaki kazalar bitmek bilmiyor. (Ertürk, 2013, s. 270).

Les accidents ne cessent pas de se produire sur les routes bien que le Code de la route soit assez sévère.

Quinton zıtlık konusunda sözlü olarak yapılan ifade biçimine de dikkat çekmiştir. Quinton’ a göre zıtlık bildiren terimleri kaldırıp basit bir şekilde cümleleri yan yana sıralayabiliriz. (Propositions juxtaposées ou coordonnées) (2002, s. 312).

Propositions juxtaposées, noktalı virgül ya da sadece virgül gibi noktalama işaretleriyle kurulan cümlelerdir.

039. Kusurları olmasına karşın bu kızın vasıfları da var. (Yaşar ve Sönmez, 1995, s. 448).

(52)

37

040. İflasın eşiğinde, hâlâ oyun oynuyor (Baştaş, 2005, s. 254). = İflasın eşiğinde olmasına karşın, hâlâ oyun oynuyor.

Il est au bord de la faillite, il joue encore aux jeux.

= Bien qu’il soit au bord de la faillite, il joue encore qux jeux.

041. Sen tüm gücünle çalışıyorsun; kardeşin sadece eğlenmeyi düşünüyor. Tu travailles dur; ton frère, lui, ne pense qu’à s’amuser.

Propositions coordonnées ise mais, ou, et, donc, or, pourtant, certes gibi bağlaçlarla kurulan cümlelerdir.

Mauger de kitabında aynı konuya yer vermiştir. Türkçede de aynı ifadeyi kullanarak zıtlık elde etmek mümkün olmaktadır (Mauger, 1968, s. 336).

042. Sen tüm gücünle çalışıyorsun oysa kardeşin sadece eğlenmeyi düşünüyor.

Tu travailles dur tandis que ton frère ne pense qu’à s’amuser. (Quinton, 2002, s. 312).

043. Dışarıda kar yağıyor (ve) sen kazakla çıkıyorsun! Il neige et tu sors en pull!

044. Hem hastasın, hem dışarı çıkıyorsun. Tu es malade, pourtant tu sors.

045. Onun Bursa’da olduğunu söylüyorsun, oysa bu sabah ona rastladım. Tu dis qu’il est à Bursa, or je l’ai croisé ce matin.

Şekil

Tablo - 4 / Zıtlık Bildiren Bağlaçlar

Referanslar

Benzer Belgeler

• Uyumsuz çocuklar alışkanlık ve eğitim problemi olan çocuklar, duygusal gelişimle ilgili problemi olan çocuklar, gelişim problemi olan çocuklar, anti-sosyal

ÖZELLEŞTİRİLMİŞ SEZDİRİM (particularized implicatures) Özelleştirilmiş sezdirim, genelleştirilmiş sezdirimin tersine, kendisini içeren sözcenin içinde bulunduğu

Bu hafta, Medya Okuryazarlığı Eğitimi dersini alan öğretmen adaylarının, atandıkları zaman bu dersi yürütebilmeleri için bu ders için materyal hazırlamaları ve

Yazışma metinlerinin çeviri açısından incelenmesi sonucunda, Türkçe ve Fransızca mektup ve e-posta türlerinin gerek dilsel gerekse kültürel açıdan içermiş olduğu

İlk öykü “Saat Kulesinin Gölgesin- de”; kasabanın kalbine saplanmış bir hançer gibi* dikilen saat kulesinin he- men ardından çıkan Kuzey Savaşı, kö- peklerin

《臺北醫學大學附設醫院用藥安全警訊通告》 期號 內容主題 PDF 100- 05 公告含 diclofenac 成分藥品之仿單修訂事宜 100- 04

Bir metin dikkatle okunduğunda bir tümceden diğerine, bir sözceden diğerine geçilirken anlamsal bir süreklilik oluşturularak ortak bir yerdeşliğe (anlam izi)

Güneş gibi G sınıfın- dan olan Tau Ceti üzerinde yapılan gözlemler, yaşı için kesin bir kanı sağla- madıysa da bu yıldızın Güneş’ten biraz daha genç yada