• Sonuç bulunamadı

2.1. Çevre Politikaları

2.1.2. Bölgesel Çevre Politikaları

2.1.2.3. AB Entegre Çevre Yaklaşım Stratejisi

AB Entegre Çevre Yaklaşım Stratejisi (UCES), teknik ve kurumsal altyapı ile ilgili bilgileri ve AB Çevre Müktesebatına uyum için tam uyum sağlamak için gerekli olan zorunlu düzenlemelerin yanı sıra yapılması gereken çevresel iyileştirmeleri ve Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na katılmasının iki ön şartından biri olan mevzuatın etkili bir şekilde uygulanmasıdır. Gerekli bilgiyi sağlayabilmek için aşağıdaki hususlara ilişkin tespitler yapılmış; Ülkenin çevre ile ilgili mevcut durumu, yasama ve düzenleme yapısı, yakın zamana kadar izlenen politika çevre konularına göre, yapılan harcamalar, zorluklar ve yaşanan darboğazların tespiti yapılmıştır. Bu aşamayı takiben, Türkiye’nin çevre ve bu alanlarla ilgili amaç ve hedeflerin yanı sıra yapılacak stratejiler ve gerçekleştirilecek faaliyetler üzerinde yoğunlaşması gereken öncelikli alanlar oluşturulmuştur (EU, 2006: 4-8).

UCES’in hazırlanmasında aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulmuştur: (EU, 2006: 4-8).

 Sağlıklı ve dengeli bir ortamda yaşama hakkı: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre herkesin sağlıklı ve dengeli bir ortamda yaşama hakkı vardır. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirliliğini önlemek hükümetler ve vatandaşların görevidir. Çevre ile ilgili tüm faaliyetlerde bu ilkeye uyulacaktır.

 Sektörler arası entegrasyon: Çevrenin korunması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bu ilke ile sektör, sanayi, tarım, enerji, ulaştırma, eğitim vb. sektörel politikalarda çevre koruma ile ilgili konular dikkate alınacaktır. Tüm sektörel politikaların çevrenin iyileştirilmesi ve korunması politikalarıyla ilişkilendirilmesi, kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerle yakın işbirliği içinde olmalıdır.

 Kirleten öder: Kirleten öder ilkesi, Ulusal Çevre Stratejisinin hazırlanmasında dikkate alınan temel ilkelerden biridir. Çevreye zarar veren kişilere veya elden çıkarılması gereken maddelerin miktarını azaltmak için yaptırım yapılmasını gerektirmektedir. Ekonomik araçları geliştirmek ve kullanmak çok önemlidir. Ayrıca, çevre koruma hizmetlerine yönelik yatırımlar için kaynak sağlamak amacıyla verilen hizmetler için ödemelerin tahsil edilmesi gerekmektedir.

 Kirlilik önleme önlemlerinin alınması: Çevre kirliliğinin önlenmesi, önleyici tedbirler alarak daha ekonomik bir şekilde sağlanabilir. Kaynaktaki kirlenmenin önlenmesi, kirlenmenin gerçekleştikten sonra kaldırılmasından çok daha ekonomik ve etkili bir yöntemdir. Bu nedenle, faaliyetlerin çevrede en az miktarda değişiklik yapmasına, insan sağlığı ve çevre için asgari risk oluşturmasına, havayı en az miktarda kirletmesine ve kullanılmış ürünleri yeniden kullanılabilir hale getirmesine dikkat edilmelidir.

 Doğal kaynakların korunması: Su, petrol ve maden gibi yeraltından elde edilen kaynaklar sınırsız değildir. Sürdürülebilir kalkınmanın temel şartlarından biri kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmaktır. Biyoçeşitliliği korumak, kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmak ve doğal kaynakları kullanırken jeolojik yapıyı tahrip etmemek gerekir. Yeraltı suyu kaynaklarının yanı sıra yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılmasına özen gösterilmeli, böylelikle ülkemizin ihtiyaçlarının uzun sürede karşılanmasına yardımcı olunmalıdır.

 Çevre bilincinin ve halkın katılımının arttırılması: Çevre korumanın etkin bir şekilde sağlanması için halkta çevre koruma bilinci sağlanmalıdır. Tüm toplumun aktif katılımı olmadan çevrenin korunmasını sağlamak mümkün değildir. Bu çerçevede, bilgilendirmeye önem verecek, halkın yanı sıra halkın karar alma mekanizmasına katılımı sağlanmalıdır.

2006 yılında Çevre Bölümü için inceleme süreci tamamlanmış ve bu bölümde katılım müzakerelerinin açılması için iki açılış testi gerçekleştirilmiştir. Bunlar; (EU, 2006: 4-8).

1. Türkiye, bu bölümdeki ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki zorunlu idari kapasitenin geliştirilmesi ve gerekli mali kaynaklarla birlikte gerekli kapasiteyi artırmaya yönelik planlar da dâhil olmak üzere, bu fasıldaki kademeli, iyi koordine edilmiş aktarma, müktesebatın uygulanması ve uygulanması için kilometre taşlarının ve zaman çizelgelerinin nasıl işleyeceğinin Komisyona kapsamlı stratejisini sunmaktadır.

2. Türkiye, geçerli çevre müktesebatının uygulanması konusundaki yükümlülüklerini, ilgili AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararları doğrultusunda yerine getirmektedir (Yurdakul,2011;4041).

Açılış kriterlerinin yerine getirilmesinin ardından, Türkiye için 27. Çevre için açılış kriterlerinin yerine getirilmesine ilişkin değerlendirme raporu 12 Kasım 2009 tarihinde COREPER’de onaylanmıştır. Çevre ile ilgili bölüm 21 Aralık 2009’da Brüksel’de düzenlenen hükümetler arası konferansta katılım müzakerelerine açılmıştır. Çevre ile ilgili Bölüm için bir siyasi ve beş teknik olmak üzere altı kapanış kriteri AB Ortak Konumunda belirlenmiştir. Bu kriterler şunlardır (Taşkan, 2016: 13);

“1. Türkiye’nin Türkiye-AB Ortaklık Anlaşması Ek Protokolü’nden kaynaklanan

yükümlülüklerini yerine getirmesi,

2. Türkiye’nin, AB’nin yatay ve çerçeve çevre müktesebatının aktarımına yönelik mevzuatını sınır aşan hususları da içerecek şekilde kabul etmesi,

3. Türkiye’nin AB’nin su kalitesi alanındaki müktesebatının aktarımına yönelik mevzuatı, özellikle Çerçeve Su Koruma Kanunu’nu kabul etmesi, Nehir Havzası Koruma Eylem Planlarını oluşturması, ayrıca uygulama mevzuatını da kabul ederek, sektöre ilişkin yasal uyumlaştırmada kayda değer bir ilerleme sağlaması,

4. Türkiye’nin endüstriyel kirlilik ve risk yönetimi alanındaki AB müktesebatının aktarımına yönelik mevzuatı kabul etmesi,

5. Türkiye’nin faslın geriye kalan sektörlerinde, doğa koruma ve atık yönetimini de içerecek şekilde, Strateji Belgesi doğrultusunda müktesebata uyumu sürdürmesi ve katılım tarihinde AB yükümlüklerinin uygulama ve yaptırımının sağlanması yönündeki hazırlıklarını tamamlaması,

6. Türkiye’nin Strateji Belgesi doğrultusunda her düzeyde denetim hizmetlerini de içerecek şekilde idari kapasiteyi ve koordinasyonu geliştirmeye devam etmesi, bu fasıldaki tüm sektörlerdeki müktesebatın uygulama ve yaptırımını sağlayacak şekilde uygun idari yapıların katılım tarihinden yeterli bir süre önce hazır olduğunu göstermesi”.

Çevre sektörünün uyumlaştırma süreci, yalnızca çevreyle ilgili mevzuatın uyumlaştırılmasını, uygulanmasını, gereken yaptırımların ve cezaların uygulanmasını değil, kurumsal yapının yeniden şekillendirilmesini de içermektedir.

27. başlığı oluşturan Çevre Faslı, su ve hava kalitesi, atık yönetimi, doğa koruması, sanayinin yarattığı kirlilik ve risk yönetimi, kimyasallar, genetik değişime uğramış organizmalar, gürültü ve idari kapasitenin geliştirilmesi gibi başlıkları içermektedir. Bu fasıl 300’den fazla düzenleme gerektirmekte olup, ülkemizin bu düzenlemeleri yapması ve belli yatırımları gerçekleştirmesi beklenmektedir.