• Sonuç bulunamadı

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Abstract

M. Ü. İ lahiyat Fakültesi Dergisi 19 (2000), 43-58

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye

Prof. Dr. Mustafa

öz•

This essay entitled as "Zayd b. Zaynu'l-Abidin and Zaydiyya" examines the life, works, political and doctrinal views of Zayd b. Zaynu'l-Abidin. After that it sheds light on the formation of Zaydiyya after Zayd b. Zaynu'l-Abidin, and analyses the political and doc-trinal views ancLjurisprudential principles of Zaydiyya. The article also provides essential information about the sub-groups of Zaydiyya.

1. Zeyd b. Zeynelabidin'iiı Hayatı, Siyasi-İtikadi Dü§ünceleri ve Eserleri a. Hayatı

Zeydiyye fırkasının kurucusu olarak kabul edilen Zeyd b. Ali b. Hüseyin 80 (699) veya 81 (700) yılında Medine'de doğdu. Babası Keysaniyye dı§ındaki Şta'nın dördüncü imam olarak kabul ettiği Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, annesi Muhtar es-Sekaft'nin, babasına hediye ettiği Sindli bir cariyedir. Öğrenim çağına geldiğinde ba§ta babası Ali b. Hüseyin olmak üzere büyük karde§i Muhammed el-Bakır, Cabir b. Abdullah el-Ensan ve Muhammed b. Üsame b. Zeyd gibi kimse-lerden ilim öğrendi. Daha sonra Basra'ya giderek Vasıl b. Ata ile tanı§ıp ondan usı1lü'd-d_in ve kelamla ilgili müzakerelerde bulunup bilgilerini geli§tirme imkanı buldu. Onun ilmi çabalarını öven karde§i Muhammed Bakır'ın, Zeyd'in çalı§ma­ ları sonucunda yüksek bir ilmi seviyeye ula§tığını, insanların bilmedikleri hususla-rı ondan sorup öğrenmelerini tavsiye ettiği nakledilmektedir. Zeyd'in oğulları İsa, Muhammed, Hüseyin ve Yahya, onun yeti§tirdiği öğrencileri arasında bulunmak-tadır. el-Mecma' adlı eserinin ravisi Ebu Halid Amr b. Halid el-Vasiti ba§ta olmak l.izere Ata b. es-Saib kendisinden rivayet eden öğrencileri arasında bulunmakta-dır. Özellikle sonuncu ravi, Zeyd'den gelen tefsirle ilgili rivayetleri nakletmi§tir.1.

Zeyd'in yeti§ip olgunluk çağına geldiği devrede Ali b. Ebi· Talib taraftarları, Hüseyin b. Ali ve ailesi fertlerinin Kerbela'da feci §ekilde katiedilmeleri sebebiyle Emevtler'e kar§ı büyük bir dü§manlık hissi besliyor, onlara isyan etmek için fırsat

.kolluyorlardı. Bu arada Kı1fe §ehri, daha önce her ne kadar Ha§imiler'in ba§ında

bulunmadığı bir isyan hareketi olsa da, Muhammed b. ei-Hanefiyye'nin imameti adına . ortaya çıkan ve Emeviler tarafından ortadan kaldırılan Muhtar es-Sekaafi'nin Keysaniyye hareketine §ahit olmu§tU. Bu hareketin akabinde Irak'ta

MÜ İlahiyar Fakültesi Mezhepler Tarihi Anabilim Dalı ÖJ;'!'etim Üyesi.

Diğer ravilcr için bk Şcrcfüddin Hüseyin cs-Scyfıı,ıi cl-Haynıi, Kitabü'r-Ravz en-Nadir, Bcyrur, ts., (Darü'l-01) I, 61-64.

(2)

Emeviler tarafından tesis edilen nisbi sükunet, Hi§am b. Abdülmelik zamanında Ali neslinden gelen Zeyd b. Ali'nin liderliğinde yeni bir isyan hareketinin ortaya çıkmasıyla mücadele ortamına dönü§ecektir.

Zeyd'in Emeviler'e kar§ı isyanını hazırlayan sebeplerle ilgili rivayetlerde, Halid b. Abdullah el-Kasn'nin, Zeyd ve yakınlarının yanında kendisine ait bir kısım mallar bulunduğu, bunları istemesine rağmen onların bunu redderınesi iddiası yer almaktadır. Bu durum Kı1fe valisi Yusuf b. Ömer es-Sekafi'ye intikal edince, vali halife Hi§am b. Abdülmelik'e bir mektup yazarak kendisini vaziyer-ten haberdar. etti. Hi§am, Zeyd ve yakınlarını eelbederek Halid el-Kasri ile aralarındaki durumdan bahsedince, onlar böyle bir alacak verecek durumunun h;sinlikle bulunmadığını söyleyerek ileri sürülen iddiaları reddettiler. Daha sonra Hi§am onları vali Yusuf b. Ömer'e göndererek Halid'le aralarını bulmasını istedi. Kı1fe'ye dönen Zeyd ve yanındakiler Halid'le yüzle§meleri sonucunda yine aynı §ekilde Halid'in alacağı olmadığını belirtince, vali durumu tekrar halifeye bildirdi, halife de bu hususta Zeyd ve yakınlarına önce yemin ettirilip daha sonra saltve-rilmelerini istedi.2

Zeyd, Yusuf b. Ömer'in yanından ayrıldıktan sonra bir süre Kı1fe'de kaldı. Valinin Kı1fe'den çıkıp gitmesi konusundaki ısrarı üzerine KUfe'den ayrılarak Kadisiyye'ye geldi. Kı1fe'deki Ali taraftarları kendisine gelerek, Mezhic ve Hemdan kabileleri gibi birkaç kabile bile olsa Emevi hakimiyetini ortadan kaldı­ rabileceklerini, oysa kendisine yüz bin kadar ki§inin destek verdiğini belirterek ona Kı1fe'den ayrılmaması hususunda ısrar ettiler ve dönmeye ikna edinceye kadar yanından ayi:ılmadılar. Kı1fe halkından 15.000 kadar ki§inin kendisini ziyaret ederek biat ettiklerini tesbit eden Zeyd b. Ali, daha sonra Kı1fe'ye dönerek onlarla birlikte kalmaya ba§ladı. Bu hali gören amcaıadesi Davud b. Ali, Kı1fe

halkının sıcak görünen bu tavırlarının kendisi~i aldatmamasıri.ı, daha önce Ehl-i beyt'in uğradığı felaketlerden ibret almasını hatırlatarak ona gerekli uyarı ve

ikazları yaptı ise de, çevresindekiler amcazadesinin kendisini kıskandığını, ortaya çıkıp hakimiyet kurmasını istemediğini ve imamete kendisinin daha layık olduğu dü§üncesinde bulunduğunu belirterek Zeyd'e manevi baskı yaptılar. Amcazade-sinin tavsiyelerine aldırmayarak dallerini Musul ve Sevad bölgesine göndererek propaganda faaliyetlerine ba§layan Zeyd, on ay kadar bir süre Kı1fe'de kaldı, daha sonra iki aylık bir süre için Basra'ya gidip tekrar KGfe'ye döndüğünde, halkı Allah'ın kitabına, Peygamber'in sünnetine, zalimlerle cihada, mazlumları koru-maya, mahrumlara yardıma, ganimetieri ehil olanlar arasında müsavi bir §ekilde taksime, Ehl-i beyt'in hakkını ihlal edenlere ve onlardan olmayanları hilafet

bk. Tabcri, Tilıihu'l-ümem ve'l-mıtluk (n§r. M. Ebü'l-Fazl İbrahim), Bcyrut, 1967, VII, 160-162; Ebü'l-Fcrcc cl-İsfahıini, Makiltilü't-Tillibiyyin, (n§r. S. AhmcJ cs-Sakr), Bcyrut, ts. (Darü'l-Ma'rifc), s.l33-135.

(3)

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye ~ 45 makamına getirenlere kar§ı Ehl-i beyt'inimametini kabul için biat etmeye çağır­ dı. Bu gayeleri gerçekle§tirmek için kararla§tınlan isyan vakti yakla§ın~a Zeyd, mensupianna hazırlanmaları için emir verdi. Zeyd'in hareketinin yakında gerÇek-le§eceği haberi halk arasında duyulunca Süleyman b. Süraka el-Barikt adlı ki§i, vali Yusuf b. Ömer'e giderek onu durumdan haberdar etti. Durumun ciddiyetini farkeden vali, bir ihtiyat tedbiri olarak deği§ik evlerde ikamet eden Zeyd'i arattır­ dı ise de bulamadı. Bu esnada Zeyd ve sadık adamları 1 Safer 122 (6 Ocak 740) Çar§amba gecesi isyan ederek Emevi idaresini yıkmak ve KGfe'ye hakim olmak için hazırlıklarını yapıyorlardı. Valinin durumdan haberdar olduğu konusunda istihbarat bilgileri alan Zeyd, hareketi öneeye almak istedi ise de muvaffak ola-madı. Zira vali, KGfe halkının büyük mescitte toplanmalarını emretmi§ti. Zeyd'in taraftarları valinin bu emri üzerine korkarak mescide geldiler. Valinin görevlen-dirdiği ki§iler daha önce kararli:ı§tınlan isyan tarihinden tam bir hafta önce 23 Muharrem 122 (30 Aralık 739) Çar§amba gecesi Zeyd'i bulmak için çok uğra§tı­ larsa da onu bulamadılar. Zeyd o gece kendisine biat edenlerden ancak 2 18 ki§ iyi bir araya getirebildL Diğer biat edenlerin nereye gittiğini sorduğunda, mescitte mahsur bulundukları cevabını alınca, biat eden kimse için bunun bir mazeret sayılamayacağını söyleyerek, sayı itibariyle denk olmasalar da Emevi kuvvetleriyle büyük bir mücadeleye giri§mek zorunda kaldılar. Sava§ın ba§langıcında yanında bulunan az sayıda kuvvete rağmen hasımiarına galip gelen ve mensuplarını kurtarmak için mescide kadar ula§an Zeyd, mescittekilere seslenerek onları sözlerinde ve biatlarında durmaya, zilletten izzete çağırdı. Ancak o, bu çağrısına, hiçbir olumlu cevap alamadı. Bunun üzerine kendisi ve taraftarlarıyla muharebe etmek için gelen 2000 ki§ilik Şam ordusu kar§ısında mescidin önünden çekilmek zorunda kaldı. Emeviler'e kar§ı §iddetle mukavemet eden Zeyd ve beraberindeki-lerin, hasımlarından 70 kadarını öldürdükleri rivayet edilmektedir. Sava§ın cereyan ettiği gün güne§in batınasına doğru· alnının sol tarafına isabet eden bir akla yaralanan Zeyd, kısa bir süre sonra öldü. Zeyd öldüğünde 42 ya§ında bulu-nuyordu. Emevtler Zeyd'in cesedini uzun müddet KGfe çöplüğünde ba§kalarına bir ibret-i müessire olması bakımından asılı olarak bıraktılar. Oğlu Yahya, Zeyd'in ölümünden sonra babasının taraftarlarının bulunduğu Horasan'a kaçarak kurtul-du. Ancak o da üç yıl sonraki isyanında (125/744) babasının daha önce uğradığı akıbete maruz kaldı.

b. Siyasi ve İtikadi Dü§ünceleri

Zeyd'in Emeviler'e kar§ı kıyamı sırasında mensuplarından bir kısım ileri ge-lenler, Emevtler'in tahrikiyle Zeyd'e gelerek Şeyhayn yani Ebu Bekir ve Ömer hakkında ne dü§ündüğünü sorarak bir tartı§ma ba§lattılar. Zeyd, Ebu Bekir ve Ömer hakkında hayırdan ba§ka bir §ey söylemeyeceğini, Ehl-i beyt'ten hiç birinin onlarla ili§iğini kestiğini i§itmediğini, onları sevmez ise dedesi Ali'nin §efaatinden mahrum kalması temennisini belirterek, onların iyi insanlar olup Emevller gibi

(4)

zalim olmadıklarını ortaya koydu. Kendisinin mensuplarını Allah'ın kitabı ve Resulü'nün sünneti ile amel etmeye, bid'atlardan uzakla§maya, Emev! zalimleriy-le mücadezalimleriy-leye çağırdığını, kabul edenlerin saadete ula§acaklarını, reddedenterin ise hüsranla kar§ıla§acaklarını belirten Zeyd, muhataplarının Şeyhayn'den teberri etmesi konusundaki ısrarları ve aksi halde kendisini terk edecekleri §eklindeki tehditleriyle kar§ı kar§ıya kaldı. Zeyd'in inandığı dü§üncede ısrar etmesi üzerine, kendisinden uzakla§an mensupları "terkedenler" anlamında Rafıza ismi ile anıldı­ lar. Rivayetlere göre Zeyd onlara "rafaztümun!" yani "beni terkettiniz" yahut "gidin, siz Rafıza'sınız" yani "terkedenlersiniz", dediği için bu grup Rafıza (çağ. revafız) adıyla anılmı§tır. Bunlar ayrıldıktan sonra Zeyd'in büyük karde§i Mu-hammed Bakır'a biat etmek istemi§ler, fakat o hayatta olmadığı için oğlu Ca'fer es-Sadık'a biat edip tabi olmu§lardır. Bu ayrılı§ sebebiyle Rafıza denilen grup Zeyd'in imametini tasdik etmedikleri gibi, onu imamlar arasında da saymamı§lar­ dır. Zeyd'in onlar için "Rafıza benim ve babamın dünya ve ahirette hasımlarıdır, Hariciler Ali'ye kar§ı inat ettikleri gibi onlar da bize kar§ı direttiler" dediği nakle-dilmektedir.3

Zeyd b._ Ali'nin Emeviler'e kaqı ba§lattığı kıyam ile Şia bünyesinde önemli bir siyasi fırka sayılan Zeydiyye ortaya çıkmı§ oldu. Bu grubun bütün mensupları Zeyd b. Ali'nin imametinde ittifak etmelerinden dolayı, fırka Zeydiyye ismiyle anılr..aktadır. Zeyd'e göre Ali'nin Fatıma'dan gelen neslinden alim, zahit, cömert ve zulme kar§ı çıkan kim olursa olsun imam ve mehdidir. Ona göre takiyyeye uyarak evinde oturan, hiçbir §eye karı§mayan ve cihattan geri kalan kimse imam sayılamaz. İmam, Allah yolunda gerçek anlamda cihad eden, ve mensuplarını savunan kimsedir. Zeyd'in dü§üncesine göre imarnın Hasan ve Hüseyin evlatla-rından olmasında herhangi bir fark yoktur, her ikisinin soyundan da imam olabilir. O, bu dü§üncesiyle imameti sadece Hüseyin soyunun hakkı olarak gören İsmailiyye ve İmamiyye'ye muhalefet etmi§ bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı ileride Hasan neslinden gelenler Zeydiyye'ye tabi olmu§lardır. İmamet §artlarını kendi nefsinde cem eden ve imarnet iddia eden ki§inin, insanları kendisine tabi olmaya çağırması da Zeyd'e göre §arttır. Bu kanaarinden dolayı ağabeyi Muham-med el-Bakır kendisine itiraz ederek, "senin dü§üncene göre babamız Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, ortaya çıkıp insanları kendisine uymaya çağırmadığı ve isyan etmediği için imam olmaması gerekir" dediği ve Zeyd'in de buna kar§ılık vermediği nakledilmektedir. Zeyd Basra, Vasıt ve Kofeli mensupları Şeyhayn hususundaki dü§üncesinden dolayı kendisine kaqı çıktıklarında, onları hayıda yad etmi§, onların Emevller'le kıyaslanmasının mümkün olmadığını ifade etmi§

olduğu yukarıda belirtilmi§ti. Onu bu dü§ünceye sevkeden husus, en üstünü varken daha a§ağıda bulunan bir kimsenin halife olabileceği görü§ü idi. Zeyd'e

3

(5)

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye ~ 47

göre Ali b. Ebi Talib ashabın en üstünü olmasına rağmen hilafet, görülen masla-hata binaen Ebu Bekr'e tevdi edilmi§tir. İslam'ın ortaya çıktığı ve yayıldığı devir-de Hz. Ali, Kurey§'ten bir çok mü§rikle mücadevir-dele ettiği, çoğunu öldürdüğü, onların kanının henüz kurumaması ve yakınlarını kininin de sönmemesi dolayı­ sıyla halifenin daha mülayim bir kimse olması gerekiyordu ki, bu da Ebu Bekir idi.4Bundan dolayı Zeyd'e göre, efdal varken mefdulün hilafeti bir maslahata

dayanması sebebiyle caiz görülmü§tür. Yine Zeyd'e göre birbirinden uzak olan iki yerde, birinin daveti diğerine ula§maz ve engel olmazsa, imarnet §artlarını ta§ıyan iki imaının da imameti sahihtir. Davet geni§ler ve iki bölge birbirine yakla§ırsa, bu durumda ilk defa ortaya çıkan imam olur, §ayet ortaya çıkı§ bilinmezse, en dirayetlisinin imameti gereklidir.

Yukarıda belirtilen imametle ilgili siyasi dü§ünceleri yanında Zeyd, iman ve küfür konusunda, arkada§ı olarak kabul edilen Vasıl b. Ata'dan etkilenmi§tir. Ona göre mü'min Kur'an'da Allah dostu olarak isimlendirilmi§ olup kebire i§leyen bu özellikle tavsif edilerek mü'min olarak isimlendirilmez. Bu kimseye kafir de denilemez çünkü kafırler mü§riklerdir. Kebire i§leyen kimsenin ardından cenaze namazının kılınması, . kendisinin müslüman mezarlığına defnedilmesi ve yakınlarının kendisine mirasçı olmaları gibi sebeplerle, kafir sayılması mümkün değildir. O, iman ve küfür durumunda değildir, ümmet onun fasık (günahkar) sayıldığı konusunda icma etmi§tir. Emeviler devrinde ݧ ba§ında olanlar, bu mevkilere Allah'ın takdir ve kazası ile geldiklerini, bunun insanlar tarafından hertaraf edilemiyeceğini iddia ederek cebr mezhebini destekleyip, insanların irade hürriyetine sahip olmadıkları görü§ünün yayılmasını arzu ediyorlardı. Hatta Abdull~h b. Abbas'ın, Şam kurrasından "mücebbire" olanlara yazdığı mektupta, bu görü§ü desteklemek suretiyle zalimlere arka çıkmamalarını istemi§ti.5

Bu görü§e kar§ı olarak ortaya çıkan Kaderiyye ise insanın mücber ( fiilierinde zorunlu konumda) olmadığı, irade hürriyetine sahip bulunduğunu iddia etmekte idi. Zeyd, Emev!ler'e muhalif olması sebebiyle, onların görü§lerine katılmayarak insanların irade hürriyyetine sahip bulundukları görü§ünde idi.

Zeyd, daha önce Keysaniyye tarafından ortaya konulan ve sonraları İmamiyye'nin de benimsediği imamların gaybı bilme iddialarını, gaypla ilgili ifadelerini ve cereyan eden olaylar bu ifadelere uygun olmadığında Allah'ın muallak kazayı deği§tirmesi denebilecek beda iddialarını kabul etmemi§tir. Bunun yanında hurU.c prensibine dayanarak, imaının görü§ünün bilinmesine mani ·te§kil etmesi sebebiyle takiyyeyi kabul etmeyip ayrıca imaının bütün günah-lardan uzak olması manasında imaının masumiyerini ve imaının ilahi bilgi ile donanmı§ bulunduğu §eklindeki iddiaları da benimserneyerek reddetmi§tir.

4 hk. Şchristi'ıni, el-Milelve'n-Nihal, (n§r. M. ScyyiJ Kilan!), Kahirc 1391/1961. I, 155.

(6)

Bütün bunların ötesinde Zeyd, mehdtliği muayyen bir §ahsa bağlamayıp, ortaya çıkan ve kendisine davet eden imamlık §artlarını haiz bulunan her imaını mehdi olarak kabul etmi§tir. Bu bakımdan ileride ortaya çıkacak gaib imam inancı Zeyd'in mensuplarında mevcut değildir.

c. Eserleri

Araplar'ın en fasihlerinden biri ve geni§ ihatasından dolayı çevresinde her-kesin hürmet duyduğu nakledilen Zeyd b. Ali, kendisine nisbet edilen ve sayıları 16'ya ula§an kitap ve nsalenin yazarıdır.6 Zeyd'in en önemli çalı§ması kabul

edilen el-Mecmu' adlı eseri, fıkıh ve hadis konularında cem edilmi§ "el-Mecmuu'l-fıklıf" ve "el-Mecmuu'l-lıadfsi" olarak iki kısımdan te§ekkül etmektedir. Fıkıh bölümü imam Zeyd'in ba§ta Ebu Halid el-V asıt! ve diğerlerinin sordukları sualle-re verdiği cevapları ihtiva eden önemli bir eserdir. Hadis bölümü ise Zeyd'in babası, dedesi ve büyük dedesi Hz. Ali'nin, Hz. Peygamber'den rivayet ettikleri hadisleri ihtiva etmektedir. Sonuncu eser "el-Mecmuu'l-fıkhl" içinde bulunmak-tadır. M. Griffini bu eserin müstakil nüshalarım da gördüğünü kaydeder.i Ebu Halid, İmam Zeyd'in rivayetlerini ve fıkhl görü§lerini her bapta tek tek ele alarak, önce nakillerini sonra da istinbat ettiği fıkhi hükümleri kaydetmi§tir. Eser M. Griffini tarafından Milana'da 1919 yılında yayımlanmı§, bir ba§ka baskısı

Müsnedü'l-İmam Zeyd adıyla Bekir Muhammed A§ur (Kahire 1340) ve Abdülaziz

b. İsr.ak Bağdadi tarafından (Beyrut 1401/1981) ne§redilmi§tir. el-Mecmu' üzerine yazılan ve bize kadar ula§an §erhler içinde en önemlisi Kadt Şerefüddin Hüseyin b. Ahmed es-Seyaği el-Haymi es-San'ani'nin (ö. 1221/1806) yazdığı er-Ravzü'n-.nadtr §erlıu Mecmui'l-fıklıi'l-kebtr adlı dört büyük ciltlik eseridir (Kahire 134 7

Beyrut [Daru'l-Cil], ts). Şarih eserinin ba§ındaki geni§ mukaddimede el-Mecmu'

sahibi Zeyd b. Ali ve ravisi Ebu Halid el-Vasiri'nin adaleti ve rivayet tarikieri ile ilgili geni§ bilgi vermi§tir.

2. Zeyd b. Zeynelabidin'den Sonra Zeydiyye

Zeyd'in ölümünden sonra Klıfe'de kendisini emniyette hissetmeyen oğlu Yahya, sava§tan hemen sonra yahut bir süre sonra Klıfe'yi terkederek bir kısım

taraftarı ile Medain'den Rey'e, oradan da Serahs'a gitti. Burada altı ay kadar kaldıktan sonra Belh'e intikal etti. Yahya'nın davranı§larını izleyen Yusuf b. Ömer, Horasan valisi Nasr b. Seyyar'dan Yahya'yı yakalamasını istedi. Bunun üzerine Yahya yakalanarak Merv'de hapsedildL Bir süre son:ra halife II. Velid'in emriyle serbest bırakılan Yahya ve taraftarlarına, halifeye gitmeleri kaydıyla yol parası ve binek hayvanları tahsis edildi. Beyhak'a gelen Yahya, bir süre sonra kendisine biat eden 70 kadar ki§iyle Abra§ehr kumandanı Amr b. Zürare üzerine

6

b k. Hasan Muhammed ct-Taki, el-V asıyye ve'l-irru1me mukaddimcsi, Bcyrut 1412/1991, s. 59-66.

1

bk. M. Griffini, "Evvel kitilb sunnifc fi'l-fıkhi'l-İslilmi", Mecelleıü'l-Hiliil el-Mısriyye, XVIII/2, s. 136.

(7)

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye 0 49

yürüdü, kendisinden sayıca üstün olan dü§manını mağlup ederek Herat'ı geçip Cüzcan'a ula§mayı ba§ardı. Fakat bir süre sonra Nasr b. Seyyar'ın, Selm b. Ahvaz koroutasında gönderdiği bir süvari birliği kar§ısında Arguva'da üç gün süren bir sava§tan sonra 125 yılının Ramazan ayında (Temmuz 743) öldürüldü.8

Daha sonra Zeyd! imameti, Hasım b. Ali'nin torunu Abdullah'ın oğlu Mu-hammed en-Nefsü'z-Zekiyye tarafından sürdürüldü. Hasan b. Ali b. Eb! Talib'in torunu olan, 126 (744) yılında II. Velid'in ölümünü takiben Ebva'da toplanan ve aralarında İbrahim el-İmam, Seffah ve Ebu Ca'fer Mansur'un da bulunduğu Ha§im!ler tarafından kendisine biat edilmesi hususunda ittifak edilen9

Muham-med, imametini ilan etti, o devrede zahidane özellikler gösteren Mu'tezile ileri gelenleri de kendisine biat ettiler. Oğulları ve karde§lerini temsilcileri olarak muhtelif yerlere gönderen Muhammed en-Nefsü'z-Zekiyye, 145 (762) yılında Medine'de Abbas! halifesi Mansur'a kaf§ı kıyam etti. Karde§İ İbrahim de Basra'yı ele geçirdi, böylece Medine ve Basra fiilen Muhammed ve karde§i İbrahim'in eline geçmi§ oldu. Fakat her ikisinin de hakimiyeti uzun süre devam etmedi, Muhammed iki ay onyedi gün süren Medine hakimiyetinden sonra Abbas! güçleri"tarafından 14 Ramazan 145 (6 Aralık 762) tarihinde öldürüldü. Bir süre sonra imam olarak kabul edilen karde§i İbrahim de Abbasiler tarafından mağlup edilerek katledildi. Bundan sonra Yahya b. Abdullah b. el-Hasan el-Müsenna (ö. 175/791-92) Magrip'teki İdrisller ailesinin kurucusu İdris b. Abdullah (ö. 175/791-92), İdris b. İdris (ö. 213/828) Muhammed b. Tabataba (ö. 199/814-15), Muhammed b. Süleyman b. Davud (ö. 200/815-16) ve Ca'fer es-Sadık'ın oğulla­ rından Muhammed ed-Dibac (ö. 225/ 840), İbrahim b. Musa b. Ca'fer es-Sadık (ö. 200f816'dan sonra), Kasım er-Ress! (ö. 246/860), Muhammed b. Muhammed b. Zeyd (ö. 202/817-18) Muhammed b. Kasım b. Ali Sahibu't-Talekan (ö. 250/ 864) Yahya b. Ömer b. Yahya b. Hüseyin (ö. 250/864), Hasan b. Zeyd b. Mu-hammed b. İsmail (ö. 270/883-84) ve karde§i Muhammed b. Zeyd b. Muhammed b. İsmail (ö. 287 /900) gibi imamlar tarafından temsil edildiler. Özellikle son iki ki§i, dal olarak belirtilmekle birlikte Zeydiye'nin imamları olarak kabul edildiler.

a. Zeydiyye'nin Taberistan ve Yemen'e intikali

İlk İslami fetihler sırasında ispehbaz {ordu komutanı) adı verilen ve babadan oğula intikal eden valiler tarafından idare edilen İran'ın Elburz dağları ile Hazar Denizi arasında bulunan T aberistan bölgesi, müslümanianın dikkatini çekmi§ ve bu bölgeye halife Osman b. Affan devrinden itibaren muhtelif zamanlarda çe§itli ordular sevkedilmi§tir. Karin b. Şehriyar isimli ispehbazın 240 (854) yılında müslüman olmasından yedi yıl sonra burada faaliyet gösteren Ali evladından Muhammed b. Zeyd, Taberistan eyaletini ele geçirmeye muvaffak oldu. Kısa bir

8 C. Van Arcndok, "Yahya h. Zeyd Hüscyni," İA, XIII, 350. 9

(8)

süre sonra karde§i Hasan b. Zeyd'in 250'de (864) isyanı ve öldürülmesi üzerine yerine "ed-Dai'l-Kebir" ünvanıyla Muhammed b. Zeyd geçti. Samanller'den İsmail b. Ahmed'in kumandanı Muhammed b. Harun kar§ısında mağlup olan ve 287'de (900) öldürülen bu zattan sonra "en-Nasır li'l-Hak" lakabını ta§ıyan Hasan el-Utru§, 301 (914) yılında Amül'de Samaniler'e isyan ederek bölgede Nasıriyye Devleti diye de bilinen Zeydi imametini kurdu. Hazar Denizi'nin güneyinde henüz müslüman olmamı§ bulunan ahaliyi İslaml~tırma faaliyetine giri§en el-Utru§, 200.000 civarinda Deylemli'nin müslüman olmasını sağladı. İslami ilimler ve Arap edebiyatı konusunda önemli eserleri bulunan, tevhidin sıfatlann ve te§bihin nefyedilmesiyle t·ahakkuk edeceğini, imanın kalp ile tasdik, dil ile ikrar, ve ilah! emir ve yasaklann gereğini yerine getirmekten ibaret oldu-ğunu, büyük.günah i§lemekte ısrarında Allah'ın nimetlerini inkar manasında ele alınması gerektiğini dü§ünen bu zata nisbet edilen mezhep, Nasıriyye diye anılmaktadır. Nasıriyye zaman içinde Kasım er-Ressl tarafından kurulan Kasımiyye ile kayna§mı§tır. el-Utru§'un 304(91 7) yılında ölümünü takiben damadı Hasan b. Kasım "ed-Daı ile'l-Hak" unvanıyla kendisine halef olmu§, bu zat 311 (923) yılmda Ebü'l-Kasım Cafer b. Nasır ve o devrin azılı haydutlanndan Makan b. Kaki ile yaptığı uzun mücadelelerden sonra dağlarda kaybolmu§tur. Bundan sonra T aberistan' daki hakimiyetlerini kaybeden Zeyd!ler, Abbasiler ve onlara bağlı emirliklerio tazyiki ile Gflan ve Deyleman tarafına doğru çekildiler. Buradaki faaliyetleri zaman içinde gittikçe azalan Zeydiler, önemli bir varlık gösteremeyip sayı ve nüfuz itibariyle tedric1 bir kayba uğradılar. En sonunda bir ba§ka Şit mezhep olan İsnaa§eriyye'ye zemin hazırlayarak X/(XVI.) asırda tama-men ortadan kalkmı§ oldular. 10

Zeydiyye'yi Yemen'de ilk tesis eden imam, el-Hadi ile'I-Hak Yahya b. Hüse-yin'dir. Medine yakınındaki Res'te ikamet ettiği esnada 280 (894) yılında Ye-menli bazı ileri gelenler tarafından imametini ilan ve fitneyi ortadan kaldırmak için Medine'den Yemen'e çağrılan ve fakat kısa bir süre sonra gerekli yardımı göremediği için geri dönen el-Hadf, kendisini tekrar ziyarete gelen ve liderliği altmda cihad etmek ve fitneyi ortadan kaldırmaya kesin söz veren Yemen heye-tinin ısran üzerine 284 (898) yılmda imarnet merkezi edindiği Sa'de'ye döndü. İki yıl sonra San'a emirlerindeı;ı. Ebü'l-Atahiyye'nin biatı ve ba§ta Da'am b. İbrahim olmak üzere Hemdan kabilesinin yardımlan sonucu San'a'ya geldi. Kitap ve Sünnet ile hükmedeceği, emir bi'l-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker uygulayacağı,

mensuplarına kendinden daha çok ihtimam göstereceği, açık veya gizli bütÜn hallerde Allah'a itaat etmeleri, kendisi Allah'a itaat ettiği sürece onlardan itaat isteyeceği §artlannı ileri sürerek mensuplarından biat aldı. Geni§ bir ilmf ihataya

10

hk. Cl. Huan, "Tahcristan", İA, XI, 596, ayrıca bu konuda geni§ bilgi için hk. Hasan Ya§aroğlu, Taberisean Zeydile1i, (yayımlanmamı§ Joktor::ı tezi), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü 1998.

(9)

Zeyd b. Zeynelabid!n ve Zeydiyye ~ 51

sahip olan el-Hadi, burada ya§adığı süre içinde kılıcı ve kalemi ile büyük bir mücadele verdi ve Yemen'de ilk Zeydi devletini kurdu. Tefsir, hadis, fıkıh ve usul konularında oldukça geni§ bilgisi bulunan el-Hadi'nin mezhebi Yemen ve Hi-caz'ın bir çok bölümlerinde yayıldı. 298 (91 1) yılında Sa'de'de ölümünden sonra kurduğu imamet, neslinden gelen imamlada bir takım kesintilerle de olsa

XX.

asır ortalarına kadar devam etmi§tir. 1962 yılında Yemen'de yapılan ihtilalle, son İmam Muhammed el-Bedr b. Ahmed b. Yahya Hamidüddin ailesinin hakimiye-tine son verilerek, cumhuriyet ilan edilmi§tir.11

3. Zeydiyye'nin Siyasi, İtikadi ve Fıkhl Esaslan

Zeydiyye, Fatıma evladından her kim olursa olsun, imameqartları kendisin-de mevcut olan kimsenin imametini me§rG kabul ekendisin-der. Bu sebeple ortaya çıktığı devrede Zeydiyye mezhebi, dört. sünni fıkıh mezhebi yanında be§inci mezhep olarak kabullenilmi§tir. Ali nesÜnden gelenlerle birlikte pek çok hadiseye i§tirak eden Zeydiyye, bazı muktedir liderler ortaya çıkıp idareyi ele almadan müttehid bir toplum olma özellliği ortaya koyamamı§tır.

a. imarnet

Zeydiyye, ashab içinde en üstün ve imamete en layık olan ki§inin Ali b. Ebi Talib olduğunda ittifak etmi§, Ali'den sonra imametin Hasan ve Hüseyin'e ve onlardan sonra da §artları haiz olan zürriyetlerine intikal edeceği dü§üncesini benimsemi§tir. Zeydiyye'ye göre onların imamete hak kazanmaları verasetten dolayı değil, fazilet ve talepleri ile ݧ ba§ında bulunan zalim idarecilere kar§ı çıkınakla sabit olur.

Şta fırkaları içinde imamet konusunda en esnek ve müsamahalı fırka olarak bilinen Zeydiyye'nin dü§üncesine göre efdal yani en üstün varken mefdülün yani daha az liyakatli ve faziletli kimsenin imameti caizdir. Aslında Haridler, Mürcie ve Mu'tezile'den bir grup ile Ehl-i sünnet'in hemen hepsi buna kaildir. İmaının imam olabilmesi için ortaya çıkması (huruc) §arttır. Hariciler de bu §artı benim-semektedirler. Birbirinden uzak iki ayrı memlekette gerekli özellikleri kendinde bulunduran iki imarnın ortaya çıkmasını caiz gören Zeydiyye, halk için bunlardan birine itaatin yeterli olduğu görü§ündedir. Onlara göre imamda §U özellikler bulunmalıdır:

1) İmamın herhangi bir fark gözetilmeksizin Hasan ve Hüseyin neslinden, dolayısıyla Ehl-i beyt'ten olması. Genel kaide bu· olmakla birlikte imam, nesil itibariyle §artları haiz olsa da kendisinde gerekli diğer özellikler bulunmadan bir ba§ka imama varis olamaz.

11 Yemen Zeydiyyesi'nin imamet silsilesi için hk. Ahmed Mahmud Suhh!, ez-Zeydiyye, Kahire

(10)

2) İmamın bizzat sava§mak için ortaya çıkmaya muktedir olması gereklidir. Bu sebeple çocuk ve gaip imam veya beklenen mehdi gibi hukmen var sayılanlar, imamet görevini üstlenemezler.

3) İmametin gerektirdiği ölçüde ilim sahibi olmak icap eder. Bu ilim ilham, ke§f yahut ba§ka bir yolla elde edilmi§ vehbf bilgi olmayıp kesbf bilgi dir.

4) İmamın zühd ve takvasahibi olması gereklidir. imamın zühd ve takva sa-hibi olması da kendi iradesini kullanarak kötülüklerden kaçınması ve iyiliklere yönelmesi §eklinde dü§ünülmektedir; Bu durum hiç bir zaman diğer Şii fırkalarda görüldüğü gibi masumiyet ve günahsızlığa dayandınlmaıüaktadır. Masılıniyet ve günahsızlık Zeydiyye'de kabul göm1emi§tir.

Bu vasıflar dı§ında bazı tali vasıflar da ileri sürülmü§tür. Bazıları imam ola-cak ki§inin yüz güzelliğine sahip olup simasında bir özür veya afet bulunmaması gibi bir kısım özellikleri de ilave etmݧlerdir.

Zeydiyye, imamsız geçen bir zamanın dahi mümkün olmayacağını ileri sürer-ken, daha önce belirtildiği gibi, aynı zaman içinde birbirine muarız birden çok imanun bulunmasını caiz sayar. imamet §artlarının bütününün bir kimsede bulunmaması halinde onun imarnetinin kabul edilmeyeceği sonucu ortaya çıka­ cağından dolayı, mezhep bünyesinde imamlar derecelendirilmi§tir. Buna göre bazıları harp imamı (imam fi'l-harb) bir kısı1lı da ilimde imam (imam fi'l-ilm) §eklinde 'anılmı§lardır. Güçleri Zeyd! davetinin canlılığını korumaya yetmeyen daha a§ağı derecedeki kimseler için ise dai, muhtesib ve muktasıd gibi isimler kullanılmı§tır.

b. Usul

Zeydiyye imamet dı§ındaki usul konularında, menzile beyne'l-menzileteyn prensibi istisna edilirse tevhid ve adl gibi konularda Mu'tezile ile aynı dü§ünce-dedir. Zeyd, Şehristanl'nin belirttiğine göre Mu'tezile'nin lideri Vasıl b. Ata'nın

öğrencisi olması hasebiyle -(ki bu öğrencilik konusu Zeydiyye'nin önde gelen alimlerinden Muhammed b. İbrahim el-Vez!r tarafından Rafizller'in batı! bir ifadesi olarak belirtilmektedir. bk. el-Avasım ve'l-kavasım, V, 308)-onun dü§ün-celerini benimsemi§, kendisinden sonraki mensupları da usulle ilgili konularda Mu'tezile'nin dü§üncelerine meyletmi§lerdir. İki mezhep arasındaki yakınlık sebebiyle Bağdat Mu'tezilesi'nden bir kısmı da Zeyd'e intisap ederek, kitaplarmda kendilerinin Zeyd! olduklarını belirtmekten çekinmemi§lerdir.12 Bu bakımdan

Zeydiyye'nin akaidle ilgili eserlerinde de, tıpkı Mu'tezile'nin kitapları gibi, konu-lar tevhid ve adl bahislerinde· ele alınıp incelenmi§tir. Bağdat Mu'tezilesi'nin · önde gelen alimlerinden Kadı Abdülcebbar (ö. 4 15/1025) Zeydiyye akaidinin ilk eseri olan İmam Kasın1 er-Ressl'nin (ö. 246/860) el-Usülü'l-hamse adlı eserini

12

(11)

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye ~ 53

§erhetmi§ ve bu çalı§masını Şerlıu'l-usı1li'l-lıamse diye isimlendirmi§tir. İmam Ebu Hanife, Zeyd'le irtibatı olan bir fakih olup onu Emevtler'e kar§ı hareketinde mali bakımdan desteklediği için Zeyd! tarihÇiler onu Zeydiyye ricalinden saymı§lar, Zeydiyye imamlan da EbU Hanife'ye nisbet edilen ifade ve metinleri de kendi ifade ve metinleri olarak kabul etmi§lerdir.D Ebu Hanife'nin ashabından bir cemaat de Muhammed b. Hasan e§-Şeybanl'nin es-Siyer'indeki bir çok meseleleri Muhammed en-Nefsü'z-zekiyye'nin es-Siyer'inden naklettiğini ifade etmi§lerdir. İbnü Ebl'l-Hadid'e göre, adi ve tevhid ehli olan Mu'tezile, liderleri Viisıl b.

Ata'nın ilim silsilesinin Hz. Ali'ye dayandığını, bu sebeple bütün Mu'tezile'nin Hz. Ali'nin öğrencisi sayıldığını belirtmektedir.14 Bu sebeple Bağdad Mu'tezilesi

eserlerinde Zeyd'e nisbetlerini belirterek "biz Zeydiyiz" demi§lerdir.15 Yemen'de

Zeydiyye devletinin kurucusu el-Hadi ile'l-Hak, usulüddin ile ilgili bilgilerini Bağdad Mu'tezilesi alimlerinden aldığı ıçın, usul konularında Bağdat Mu'tezilesi'nin görü§ünde idi. ݧte bu irtibattan dolayıdır ki, Yemen, uzun asırlar boyu Zeydiyye ve Mu'tezile'nin eserlerini muhalifleri olan Sünniler'in ortadan kaldırmasından korumu§ ve günümüze kadar intikalini sağlamı§tır. Kadi Abdülcebbar'ın ~serleri ve diğerleri de bu yolla korunmu§tur.16

c.

Füru

İmamlarının müctehit olması gereği üzerinde durması sebebiyle Zeydiyye !i-derleri içinde içtihat seviyesine ula§mı§ ve fıkıh konusunda kendisine has dü§ün-celeri bulunan çok sayıda imam vardır. Diğer müslümanların da içtihat seviyesi-ne gelmesinin gerekliğini belirten Zeydiyye'ye göre ictihattan aciz bir müslüman için taklid caiz olup, taklid edilecek ki§iler içinde de en layık olanlar Ehl-i beyt'ten olan kimselerdir.

Zeyd! fıkhı, füru konularında bazı meselelerde Şafiiyye'ye uyma dı§ında bir-çok konularda Hanefi fıkhı ile büyük bir yakinlık içindedir. Bazı konularda diğer

Şit fırkalarla paralellik içinde olan Zeydiyye, humus konusunda İmamiyye'ye oldukça yakındır. Bunun yanında İmamiyye'nin me§rQ kabul ettiği müt'a nikahı yahut belirli bir zaman için akdedilmi§ muvakkar nikah, Zeyd! fıkhında İslam'ın ilk devrinde mübah iken daha sonra neshedilıni§ ve haram bir nikah türü olarak görülmektedir. Zeydiyye, ezana diğer Şiiler gibi "Hayye ala hayri'l-amel" ibaresini ilave etmekte, abdestte mestler üzerine meshetmeyi caiz görmemekte, cenaze namazını ise be§ tekbir ile kılmaktadırlar. Bayram namazlarını cemaatle yahut ferden kılmanın farz-ı ayn olduğunu kabul eden Zeydiırye'ye göre teravih

namazı-13

bk. Eymcn Fuad Scn<id, Tiiri/ııı'l-mezalıibi'd-diniyye fi'l-Yemen, Kalüre 1408/1988, s. 226-22 7.

14

bk. Şerlııı Nelıci'l-Belağa, I, 17; Kadi Abdülccbbar, Fazlii'l-İ'ıizal, s. 164, 215; Nc§van cl-Himycri,

e!-Htın1'!-ıyn, s. 206.

15 Ne§van cl~Himycri, a.g.e., s.l86 16

(12)

nı cemaatle kılmak bid'attir. Ayrıca facir ve günahkar bir imarnın arkasında namaz kılınayı reddetmektedirler. Mümtehine suresinin 10. (60/10) ayetine dayanarak ehli kitaptan olan kadınlarla evlenmenin haram olduğunu dü§ünen Zeydiyye'ye göre, gayri müslim bir kimsenin kestiği hayvanın etini yemek de haramdır. Kefaet konusunda ·Kurey§'ten olanın Fatıma neslinden gelen kimsele-re; Kurey§ dı§ındakilerin de Kurey§'e denk olamayacağı Zeydiyye'ce kabul edilen esaslardandır.17 Fıkıh konusunda Zeydiyye'nin en önemli kaynağı: olma özelliğini

ta§ıyan Zeyd'in el-Mecmu' adlı eseri ile bunun Şerefüddin Hüseyin b. Ahmed tarafından yapılan er-Ravdu'-n-Nadfr adlı geni§ hacimli §erhi ve Ahmed b. Yahya b. el-Murtaza tarafından yazılan Kitabü'l-Bahri'z-zehhar . el-cami li mezahibi ulemai'l-emsar, Zeydiyye fıkhının önemli kaynaklarındandır.

4. Zeydiyye'nin Tali Fırkaları

Her fırkada görüldüğü gibi, bir kısım ihtilaflar sebebiyle Zeydiyye bünyesinde de bazı tali bölünmeler ortaya çıkmı§ bulunmaktadır. İlk Zeydller Can1diyye, Bütriyye (Salihiyye) ve Ceri:riyye (Süleymaniyye) olmak üzere üç fırkaya ayrılnu§­ tır.18 IV. asırda Deylem ve Gilan beldelerindeki Zeydller ise Kasım er-Ressi ve Nasır el-Utru§'a nisbetle Kasımiyye ve Nasıriyye adıyla bazı bölünmelere maruz kalmı§lardır. İmam el-Hadi ile'l-Hak, Yahya b. el-Hüseyin'in Yemen'de zuhurun-dan sonra, Yemen Zeydiyyesi, onun usul ve füru konusundaki görü§lerini yahut mezheoini benimsemi§ler, Zeydiyye onun el-Ahkam fi'l-halal ve'l-haram ve el-Müntehab fi'l-fıklı adlı eserlerindeki metinler üzerinde görü§lerini geli§tirmi§ler, böylece sonraki Zeydiyye onun dü§üncelerinde karar kılmı§lardır. Yemen'deki müteahhir Zeydiler ise daha sonraları Muhteria ve Mutarrifiyye diye iki fırkaya

ayrılmı§tır. a. Carudiyye

Ebü'l-Carud Ziyad b. el-Münzir el-Ezdl'nin mensuplarıdır. Ebü'l-Carud de-nizde ya§adığı dü§ünülen ve gözleri kör §eytan anlamına gelen Serhub lakabıyla anılırdı. Ebü'l-Carud'a göre Hz. Peygamber, Ali'nin imametini isim tayin etmek-sizin, ancak Ali'de bulunup ba§kalarında bulunmayan vasıflara i§aret etmek suretiyle belirtmi§tir. Hal böyle iken ümmet, imameti Ali'ye değil de ba§kalarına yönlendirmekten dolayı dalalet ve küfı·e dü§mܧtür. Ali'den sonra imamet, varid olan nas gereği Hasan ve Hüseyin'e aittir. Bu üçünden sonra imarnet konusunda nas mevcut değildir. Bundan sonra imarnet bu iki batından kılıcını çekip ortaya çıkan ve Allah yoluna çağıran alim ve fazıl olan kimselere aittir. Carudiyye daha sonra kendi içinde iki fırkaya bölünmü§, bunlardan biri Ali'nin ve onun ölümünü·

17

bk. Bedran E. Bedran,Tiirihu'l-fıkhi'l-İslilmt, Beyrut ts., s. 152-156. 18

bk. Nevbahti, Fıraku'§-Şia, n§r. H. Ritter, İstanbul 1931 s. 48-49; İbnü'n-Nedim, el-Fihıisı, Tahran, rs. Rıza-Teccddüd, s. 253; İbnü'l-Murtaza, ei-Müme, s. 46; cn-Nii§i, Mesii'ilü'l-imilme,

(13)

-Zeyd b. Zeynelabid!n ve -Zeydiyye ~ 55

takiben yerine geçen Hasan ve Hüseyin'in imametinin Hz. Peygamber'den gelen nasla sabit olduğunu iddia etmi§, diğeri ise Ali'nin Hz. Peygamber'den gelen nasla imam olduğunu, Hasan'ın Ali'nin nassıyla, Hüseyin'in de Hasan'dan gelen nasla imam olduğunu ileri sürmü§tür. Carudiyye'den bir kısmı Hasan ve Hüseyin evlatlarının bilgisinin Hz. Peygamber'in ilmi gibi olduğunu, öğrenme çabasında bulunmaksızın kendilerinin fıtraten bilgili kılındıklarını, bazıları da ilim sahibi olma konusunda onlarla diğer insanlar arasında bir fark bulunmadığını iddia etmi§lerdir.

b. Bütriyye (Salihiyye)

Hasan b. Salih b. Hay ve Küseyr en-Nevva el-Ebter'in mensuplarıdır. Küseyr'in erkek nesli devam etmediği için (ebter), fırkası Bütriyye diye anılmı§tır. Fırkanın bu isimle anılmasının s~bebi, sureler arasında "bismillah" lafıını açıktan okumayıp sadece Fatiha'nın ba§ında açıktan okumalarından (beterü'l-cehr), veya Osman'ın ilk altı yılında onun hilafetinden teberrl etmeleridir.19

Bütriyye'ye göre Ali, Hz. Peygamber'den sonra insanların en üstünü ve imamete en layık alanıdır, bununla birlikte Ebu Bekir ve Ömer'e yapılan biat hatalı değildir. Çünkü Ali, imamet kendi hakkı olduğu halde Ebu Bekir ve Ömer'e izin vererek imametin onlara intikalini sağlamı§tır. Osman'la ilgili haberleri ve cennetle müjdelenenler-den olmasını dikkate alarak onu mürnin ve müslim kabul eden ve fakat daha sonra Emevi ve Mervan ailesine hakim olamayıp, ashabın siretine aykırı olarak istibdada dayanan bir kısım uygulamalar ortaya koymasından dolayı da kafir kabul etmeleri gerektiğini belirten bu fırka, Osman hakkında tevakkuf ederek müsbet veya menfi bir hüküm vermemeyi tercih etmi§, bununla birlikte Ali'ye kar§ı sava§anların kafir olduğu görü§ünü de benimsemi§ bulunmaktadır. Hasan b. Salih b. Hay' e nisbetle Salihiyye diye de anılan· bu fırka, imamet konusunda Cerlriyye ile ittifak halinde olup, Carudiyye'yi EbU Bekir ve Ömer'i tekfir etme-sinden dolayı kafir sayınaktadır.

c. Ceririyye (Süleymaniyye}

Bu fırka Mağrib'de İdrisller Devleti'ni kuran İdris b. Abdullah b. Hasan ed-Dai'nin (ö. 177 /793) çağda§larından Zeydiyye'nin §eyh ve mütekellimi sayılan Süleyınan b. Cer!r'in mensuplarıdır. Cer!riyye'ye göre, Allah ve Peygamber, bir kimseyi insanların imam kabul etmeleri için §ahsen ve ismen tayin etmemi§tir. Ümmetin hayırlı ve faziletli ki§ilerinin, aralarında §Ura suretiyle seçecekleri en uygun ki§i imam olabileceği gibi, bazan iki uygun ki§inin imam olması ve efdal varken mefdulün imamlığı da sahih olabilir.20 Süleyınan b. Cerlr'in , Ebu Bekir

19

cn-Nii§i, Mesililü'l-imdme, s. 44.

(14)

ve Ömer'in imametini me§rt1 olarak kabul ederken, Osman'ın kafir olduğunu iddia ettiğinakledilmektedir.21

Bazı tarihçiler Hz. Peygamber'in Zatü's-selasil Gazvesi'nde Ensar ve Muha-cirler'irı üstün ki§ilerini Amr b. As'ın kamutasında gazveye gönderdiğini emsal kabul ederek, yukaqda da belirtildiği üzere, efdal varken mefdı1lün imametini sahih kabul ettikleri ve Hz. Peygamber'den sonra ümmetin efdalinin din, fazilet ve benzeri konularda emsallerine tefevvuk edenin Ali olduğUnu ileri süren Zeydiyye'ye uyduklan için Bağdat Mu'tezilesi'ni Zeydiyye'den saymaktadırlar. Bağdatlılar'ın ekseriyeti ve Basralılar'm bazısı bu görü§tedirler.2

d. Müteahhir Fırkalar: Hüseyniyye, Muhteria ve Mutarrifiyye

Yemen Zeydfler'i bünyesinde ilk fırkala§ma faaliyetlerini takiben Carudiyye'nin uzantılan sayılabilecek, adları yukarıda zikredilen üç tali fırka ortaya çıkmı§tır:

1. Hüseyniyye

Fırka 393(1002) yılmda imamet iddiasıyla ortaya çıkıp, çevresindeki insanla-rı imamlığını kabule davet eden ve kendisinin Hz.Peygamber tarafından geleceği bildirilen beklenen mehdi olduğunu ileri süren Hüseyin b. el-Kasım b. Ali el-İyani'ye nisbetle Hüseyniyye diye anılmaktadır. Kendisinin Hz. Peygamber'den, eserlerinin de Kur'an'dan daha üstün, mana itibariyle daha açık ve hasını sustu-·. rucu 'olduğunu, iddia etmi§tir. Kendisinin melekutiyetin üstünde fakat

rububiyetin altmda bulunduğunu iddia eden bu zat, mensuplarının malları, süs e§yaları, köle ve cariyelerinin be§te birini, hububat gibi diğer mallannın üçte birini kendisine getirmelerini istemi§tir. Bu istenenleri yerine getirmeyenler yahudi olmakla suçlanacak, kendilerine cizye konulacak ve silahları da toplana-caktır. Hüseyin b. Kasım 404 (1013) yılında Hemdan kabilesi tarafından Zi Arar denilen yerde katledilmi§tir, öldürüldüğü yer mensuplarınca ziyaretgah olarak kabul edilerek her yıl Zilhicce ayının on sekizinci günü hatırasına ihtifal düzen-lenmi§, tabileri onun hayatta olduğunu, ölmediğini iddia etmi§lerdirP

2. Muhteria ve Mutarrifiyye

Müteahhir Zeydiyye bünyesinde Muhteria ve Mutarrifiyye adlarıyla anılan bu iki fırkanm ortaya çıktığı devre kesin olarak tayin ve tesbit edilememi§tir. Bazı kaynaklar bu son fırkaların V.(XI.) asır ortalarında çıktığını kaydederlerken24

,

21

bk. Nc§viin cl-Himycrl, el-Hurü'l-ıyn, s. 155.

22

bk. Ne§viin, a.g.e., s. 155, 186, 205; cn-Nii§l, Mesailü'l-imame, s. 56-58; İbn Ebi'I-HaJiJ, a.e., I, 7; Eymcn Fuad Scyyid, Tô.rihıı'l-mezô.hibi'd-diniyye, s. 226.

23

bk. İsmail b: Ali ei-Ekva, ez.-Zeydiyye, s. 87-88

24 İbn

(15)

Zeyd b. Zeynelabidin ve Zeydiyye ~ 57 bazıları da İmam el-Mansur Kasım b. Ali el-İyani zamanında25 ortaya çıktığını belirtmektedirler. Kasım el-İyani'nin vefatını takiben V. (XI.) hicri asır sonlarına kadar süren fetret devresinde Yemen'de mezhepler arasında §iddetli ihti!At1ar, fitneler, her fırkanın kendi lehinde ve ba§kaları aleyhinde ileri sürdüğü bir kısım ithamlar ya§andı. ݧte bu devrede Zeydiyye, Muhteria ve Mutarrifiyye adıyla iki fırkaya bölündü. Belirtilcliğine göre bu iki grubun ortaya çıkması, Kasım el-İyani zamanında Ali b. Şühr ve Ali b. Mahfuz isimli iki alim arasında cereyan eden bir münazaraya dayanmaktadır. Bu iki ki§i arasında geçen arazların varlığı konusun-daki tartı§ma, el-Hadi ile'l-Hakk'a mensup olan Zeydller arasında belirtilen fırkaların doğmasına sebep oldu. Muhteria, Ali b. Şühr'e taraftar iken, Mutarrifiyye de Ali-b. Mahfı1z'un tarafını tutmU§tUr.

Hz. Ali'nin nass-ı hafl ile imam olduğunu, diğerlerini ona takdim eden alim-lerin bu nassa muhalefetten dolayı hataya dü§tüklerini kabul eden ve fakat fasık olup olmadıkları konusunda kesin bir karara vararnayıp tevakkuf eden Muhteria fırkasının bu ismi alması, cisimlerin tabiatının kendilerindeki arazları meydana getirmediği, arazları Allah'ın yarattığı (ihterea) tarzındaki dü§ünceleri sebebiyle-dir. Onlar bu dü§ünceleriyle Basra Mu'tezilesi'nin görü§lerini kabul etıni§ olmak-tadırlar.

Zamanında Yemen Zeydiyyesi'nin muallimi lakabıyla anılan, Fatımı daisi Ali es-Suleyhi devrinde Beytü Hanbes'te ikamet eden ve 459 (1067) yılında birlikte hacca gitmesi teklif edilen Mutarrif b. Şihab b. Amr b. Abbad e§-Şihab!'den

dolayı Mutarrifiyye ismini alan ve tarihi seyri hakkında yeteri derecede bilgi bulunmayan Mutarrifiyye fırkası ise, fürı1-i din ve imamet konularında Hadeviyye'ye uymasına rağmen, akidede farklı görü§ler ortaya koymu§tur. Onlara göre fail-i muhtar olan Allah, alemi yaratmı§ ve "usul-i erbaa" denilen ve birbi-rinden farklı ve zıt karakterdeki dört asıl olan hava, su, toprak ve ate§i alemi redbir ile görevlendirmi§, ve dolayısıyla her §eyi onlardan yaratmı§tır. Bundan

dolayıdır ki bitkiler, doğumlar, elemler, ızdıraplar ve benzeri günlük olaylar Allah'ın tesiri bulunmaksızın cisimlerin tabiatından hasıl olmaktadır. Ba§ka bir ifade ile Allah'ın tesiri, e§yanın asıllarında olup bunların ayrıntı ve teferruatında değildir. İmamet hususunda Zeydiyye'nin §art olarak ileri sürdüğü imaının Haseneyn'in neslinden gelmesi §artını, hiçbir §ekilde ayrım yapılmaksızın, fazilet ve talep sahibi ve üzerinde §firanın kendisinde icma ettiği kimsenin imam olabi-leceğini belirten Mutarrifiyye'nin önemli prensiplerinden biri de hicrettir. Buna göre, firka mensupları ana toplumdan ayrılarak bir kısım vadilerde kendine has inanç ve prensipleri olan diğerlerinden farklı bir toplum olu§turmu§lardır. Zeydiyye uleması, bu tavrı dine kar§ı çıkmak olarak algıladıkları için, kendilerini

25 bk. Yahya h. Hü~cyin, Tabakatü'z-Zeydiyye, V, 38, 41,57'Jcn naklen Eymcn FuaJ ScyyiJ, a.g.e, ~. 243.

(16)

bu konudan dolayı tekfir etmi§lerdir. Bunun yanında Mutarrifiyye'nin yerle§tiği Recv mıntıkasını ziyaret ve çok sayıda eserlerini mütalaa ettiğini belirten İbnü'l­ Vezir, onların inançlarının Ebü'l-Kasım el-Belhi'nin inancıyla aynı olduğunu, tekfiri gerektiren bir akideleri bulunmadığını ifade etmektedir.26

Günümüzde Yemen'de bulunan Zeydiyye'nin tamamı, tek bir cemaat olarak el-Hadi ile'I-Hak Yahya b. Hüseyin b. Kasım'a nisbet edilen Hadeviyye'ye men-sup bulunmaktadır.

26

Bu konuda bk.: Eymcn Fuad Seyyid, a.g.e., s. 248-254, İsmail b. Ali cl-Ekva', ez-Zeydiyye, b.y, 1421/2000, s. 84-98; W. Madclung, "Mutarrifiyye" EI2, (İng),VII,772-773; Ali Muhammed Zeyd, "cl-Mutarrifıyye", el-Mev.sUatü'L-Yemeniyye, San'a 1412/1992, II, 870-873.

Referanslar

Benzer Belgeler

CÜDA, ressam, 172 0 Tiyatro yapıları projelendirmesine yön veren önemli sorunlar, Yazan : Dr.. TABANLIOĞLU,

[r]

Adreslerini değiştiren aboneler

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

[r]

Zeki üayâr - Neşriyat müdürü

EHJ...İ BEYT KA VRAMIYLA BAGLANTILI BAZI TELAKKİLER Zaman içerisinde Ehl-i beyt'le ilgili kabullerini şekillendiren ve İslam kültürün- deki anlayışa paralel

“Yatırımcıları korumadığımız, onlara doğru ürünleri sunmadığımız bir ortamda bizlerin de yaşama şansı yok” diyen TSPAKB Başkanı Attila Köksal,