• Sonuç bulunamadı

Üniversite öğrencilerinin sosyalleşme sürecinde spor aktivitelerinin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üniversite öğrencilerinin sosyalleşme sürecinde spor aktivitelerinin rolü"

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SOSYALLEŞME SÜRECİNDE SPOR

AKTİVİTELERİNİN ROLÜ

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN Prof. Dr. A.Azmi YETİM

HAZIRLAYAN Hasan ŞAHAN

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER i

TABLOLAR LİSTESİ iv

GİRİŞ 1

BİRİNCİ BÖLÜM

SOSYALLEŞME, SOSYAL KURAM ve KAVRAMLAR

4

1.1. SOSYALLEŞME 4

1.1.1. Sosyalleşme Kavram ve Tanımı 4

1.1.2. Sosyalleşmenin Özellikleri 8

1.1.3. Sosyalleşmenin Fonksiyonları 9 1.1.4. Sosyalleşme Süreci

1.1.5. Sosyalleşme Sürecine Etki Eden Faktörler

10 11 1.5.1.1. Aile 11 1.1.5.2. Kültür 14 1.1.5.3. Eğitim (Okul) 17 1.1.5.4. Akran Grubu 21 1.1.5.5. Toplumsal Çevre 22

1.1.5.6. Kitle İletişim Araçları 23 1.1.5.7. Sivil Toplum Kuruluşları

1.1.5.8. Diğer Faktörler

26 27

1.2. SOSYAL KURAMLAR ve SOSYAL KAVRAMLAR 27

1.2.1. Psikanalitik Kuram 28

1.2.2. Öğrenme Kuramı 28 1.2.3. Kültürleşme Kuramı 29 1.2.4. Masloow’un İhtiyaçlar Kuramı

1.2.5. Toplumsal Benlik Kuramı 1.2.6. Sosyal Gelişim Kuramı 1.2.7. Ahlak Gelişim Kuramı

31 32 32 32

(3)

1.2.8. SOSYAL KAVRAMLAR 32

1.3. SOSYALLEŞME SÜRECİNDE KİŞİLİK

1.3.1. Kişilik Kavramı 1.3.2. Kişilik Oluşumu

1.4. SOSYALLEŞME SÜRECİNDE ÜNİVERSİTE

1.4.1. Üniversite

1.4.2. Üniversite Gençliği

1.4.3. Üniversitede Sosyal ve Sportif Aktiviteler

41 41 42 43 43 45 46 İKİNCİ BÖLÜM

SPOR, SOSYALLEŞME ve SOSYAL KURUMLAR 2.1. SPOR KAVRAMI ve SPORUN SOSYAL BOYUTLARI

2.1.1. SPOR KAVRAMI

2.1.2. SPORUN SOSYAL BOYUTLARI

47 47 47 48

2.1.3. SPOR AKTİVİTELERİ 50

2.1.3.1.Bireysel Spor Aktiviteleri 52

2.1.3.2.Takım Spor Aktiviteleri 53

2.1.4. SPORUN BİREYLER ÜZERİNE ETKİLERİ 53

2.1.4.1.Sporun Psikolojik Etkileri 53

2.1.4.2.Sporun Fizyolojik etkileri 54

2.1.4.3.Sporun Sosyal Etkileri

2.2. SPOR ve SOSYAL KURUMLAR 2.2.1. Spor ve Toplum

2.2.2. Spor ve Kültür 2.2.3. Spor ve Aile 2.2.4. Spor ve Eğitim 2.2.5. Spor ve Sosyal Çevre 2.2.6. Spor ve Gençlik

2.2.7. Spor ve Boş Zaman Kavramı 2.2.8. Spor ve Ekonomi 2.2.9. Spor ve Din 57 57 57 59 60 63 65 67 70 72 74

(4)

2.3. SPOR AKTİVİTELERİNİN SOSYALLEŞME ÜZERİNE ETKİLERİ 75

2.3.1. Sosyalleşme ve Spor 75

2.3.2. Sporun Kişilik Üzerine Etkileri 78 2.3.3. Spor Aktivitelerinin Sosyalleşme Üzerine Olumlu Etkileri 79 2.3.4. Spor Aktivitelerinin Sosyalleşme Üzerine Olumsuz Etkileri 80

2.3.5. Spor Sosyalleşmesi Üzerine Ampirik Çalışmalar 82

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SPORUN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SOSYALLEŞMESİ ÜZERİNE

BİR ALAN ARAŞTIRMASI 85 3. Araştırmanın Metodolojisi 85 3.1. Metodoloji 85 3.1.1. Araştırmanın Amacı 85 3.1.2. Araştırmanın Hipotezleri 85

3.1.3. Araştırmanın Yöntem ve Teknikleri 85

3.1.4. Evren ve Örneklem 86

3.1.5. Sınırlılıklar 87

3.1.6. Veri Toplama Tekniği 87 3.1.7. Verilerin Değerlendirilmesi 88

3.2. Kullanılan İstatistikler 89

3.2.1. Mann Whitmey-U Testi 89

3.2.2. Friedman Çift Yönlü Anova Testi 89

3.2.3. Geçerlilik ve Güvenirlilik 89 3.3. BULGULAR 90 SONUÇ ve DEĞERLENDİRME 134 KAYNAKLAR 145 EKLER 157

(5)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Spor Sosyalleşmesi Üzerine Bazı Ampirik Çalışmalar 82 Tablo 2. Anket Uygulamasına Katılan Üniversitelerde Öğrencilerin Dağılımı 87

Tablo 3. Geçerlilik ve Güvenirlilik 89

Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Üniversitelere Göre Dağılımları 90 Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Fakültelere Göre Dağılımı 90

Tablo 6. Araştırmaya Katılanların Cinsiyetleri 91

Tablo 7. Araştırmaya Katılanların Gelir Durumları 91 Tablo 8. Araştırmaya Katılanların Yaş Grupları 92 Tablo 9. Araştırmaya Katılanların Öğrenim Gördükleri Sınıflar 92

Tablo 10. Araştırmaya Katılanların Annelerinin Eğitim Durumu 93 Tablo 11. Araştırmaya Katılanların Babalarının Eğitim Durumu 93

Tablo 12. Araştırmaya Katılanların Annelerinin Mesleği 94 Tablo 13. Araştırmaya Katılanların Babalarının Mesleği 94 Tablo 14. Araştırmaya Katılanların Ailelerinin Gelir Durumu 95

Tablo 15. Araştırmaya Katılanların Ailelerinin İkamet Ettiği Yerleşim Birimleri 95

Tablo 16. Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumları 96 Tablo 17. Üniversite Öğrencilerinin Branşlara Göstermiş Oldukları İlgi Düzeyi 97

Tablo 18. İlgilenilen Spor Branşını Yapma Sıklığı 99 Tablo 19. İlgilenilen Spor Branşını Yapma Şekli 100

Tablo 20. Belirli Bir Spor Branşı İle İlgilenme Amaçları 101 Tablo 21. İlgilenilen Spor Branşını Seçmede Etkili Olan Faktörler 102 Tablo 22. Genel İlgi Alanları 102 Tablo 23. Araştırmaya Katılanların Ortalama Olarak (sezonda) Tiyatroya Gitme

Sıklığı

103

Tablo 24. Araştırmaya Katılanların Ortalama Olarak (ayda) Sinemaya Gitme Sıklığı 103 Tablo 25. Tiyatro ve Sinema Gibi Eğlencelerde Tercih Edilen Kişiler 104 Tablo 26. Araştırmaya Katılanların Okudukları Kitapların Türleri 104 Tablo 27. Araştırmaya Katılanların İzledikleri Filmlerin Türleri 105 Tablo 28. Araştırmaya Katılanların Sosyalleşme Düzeyleri 106

(6)

Tablo 29. Araştırmaya Katılanların Spor ve Sosyalleşme Düzeyleri 110 Tablo 30. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Üniversitelere Göre Sosyalleşme

Düzeyleri

Tablo 31. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Cinsiyete Göre Sosyalleşme Düzeyleri

116

118 Tablo 32. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Bölümlere Göre Sosyalleşme Düzeyleri 120 Tablo 33. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Sosyalleşme Düzeyleri

122

Tablo 34. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Yaşadıkları Yerlere göre Sosyalleşme Düzeyleri

124

Tablo 35. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Üniversitelere Göre Spor İle Sosyalleşme Düzeyleri

126

Tablo 36. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Cinsiyete Göre Spor İle Sosyalleşme Düzeyleri

128

Tablo 37. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Bölümlere Göre Spor İle Sosyalleşme Düzeyleri

130

Tablo 38. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Okudukları Sınıflara Göre Sosyalleşme Düzeyleri

132

(7)

GİRİŞ

Teknolojik gelişmelerle birlikte dünyanın hızla küreselleşmesi ve kentleşme hızının artması toplumsal hayatın dinamiklerinde olumlu ve olumsuz birçok değişiklikler meydana getirmiştir. Bu olumlu ve olumsuz gelişmeler ve değişimler toplumları oluşturan bireylerin günlük yaşantılarını da kaçınılmaz olarak etkiler hâle gelmiştir.

Günümüzde küreselleşmenin olumsuz sonuçlarından bir tanesi de toplumlarda çatışmacı bir yapıya sebep olmasıdır. Bu çatışmacı yapı toplumsal barışı ve huzuru zedelediği gibi toplumsal gelişmeyi de engellemektedir. Bu durum bireyin topluma karşı olumsuz davranışlar geliştirmesine neden olurken; toplumun da bireyi anlamada ve bireyin sorunlarını çözmede daha sert ve kuralcı bir yöntem izlemesine yol açmaktadır.

Küreselleşmenin bu çatışmacı yapısının olumsuzluklarını doğru analiz eden bugünkü çağdaş medeniyet anlayışında bireyin topluma, toplumun da bireye bakış açısını uyumlu hâle getirecek bilimsel çalışmalar ve yerel düzenlemeler yapılmaktadır.

Yapılan çalışmalar sonucunda bireyin toplumsal yaşamda kendini yalnız hissetmesi, kendini ifade etmede güçlük çekmesi, var olan kurallara ve yasalara karşı saldırganlık göstermesi, sosyal sorumluluk duygusundan yoksun olması gibi davranış bozukluklarının bireyin sosyalleşme sorunları göstermesinden veya başka bir deyişle bireyin sosyalleşememesinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

Bireyin toplumla bütünleşmesi ve kaynaşması sürecinde aile ve eğitim kurumları da önemli roller düşmektedir. Yani aile ve eğitim kurumları ihmal edilerek bireyin sosyalleşme sürecini tamamlaması mümkün gözükmemektedir.

Bireyler içinde yaşadıkları toplumun değer yargılarını, inançlarını, geleneklerini, yaşam tarzlarını sosyalleşme süreci ile kuşaktan kuşağa aktarırlar. Bu süreç öğrenme yolu ile gerçekleşmektedir. Bu yapısı itibari ile sosyalleşme bireyin topluma, toplumun bireye bilgi ve teorik aktarımını sürekli hâle getirmektir. Bireyin belli dönemlerde sosyalleşme sürecine ilişkin etkileşim yoğunluğu artmakta ya da azalmakta fakat bu süreç asla son bulmamaktadır.

Sosyalleşme süreci devam ederken bu sürece aile, kültür, eğitim kurumları, arkadaş çevresi, toplumsal çevre, kitle iletişim araçları ve sivil toplum kuruluşları yardımcı olmaktadır.

(8)

Bu süreç ile bireyin toplumla bütünleşmesi sağlanmaktadır. Toplumla barışık birey aynı zamanda iç dünyasında huzurlu ve mutlu bir kişiliğe sahip olabilecektir. Aksi takdirde toplumun değer yargıları, yasaları vb. kurumları ile sürekli uyumsuzluk, çatışma hâli, toplumsal barışı ve huzuru zedeleyeceği gibi zamanla bireyin iç dünyasının olumsuz etkilenmesine de yol açacaktır.

Toplum ve birey için çok önemli bir kavram olan sosyalleşme bireyin doğuştan itibaren toplum üyeliği kazanmasında geçirdiği safhaların bütünü şeklinde açıklanabilir. Sosyalleşme süreci ise doğum ile birlikte başlayan yaşam boyunca bireysel karakterin gelişmesi ve toplum içerisinde anlamlı bir yer edinmesidir. Sosyalleşme süreci ölümle son bulmaktadır. Bireyin sosyal ilişkiler içerisinde yer alarak toplumla bütünleşmesi ve belirli görevleri yerine getirmesi sosyalleşme sürecinin gelişimine bağlıdır. Bireylerde sosyalleşmenin gerçekleşememesi toplumsal açıdan son derece sakıncalıdır.

İktisadi ve sosyal gelişmenin etkileri ile ortaya çıkan sorunlar, bireylerde sosyalleşme problemini de beraberinde getirmektedir. Bu gelişim sürecinde bireylerin istek ve ihtiyaçları yeniden şekillenmekte, toplumun ihtiyaçları ile bireylerin ihtiyaçları birbirine paralel olarak artmakta ve toplumsal hayata yön vermektedir. Bu problemlerin ortadan kaldırılması ve toplumsal hayatın daha sağlıklı olabilmesi resim, müzik, dans, tiyatro gibi değişik sanat etkinliklerinden yararlanılacağı gibi her kesimin ve her yaş düzeyinin yetenekleri ölçüsünde yapabilecekleri spor aktivitelerinden de yararlanılmaktadır.

Spor aktiviteleri ile bireylere birlikte faaliyet yapabilme özelliği kazandırılır. Birey rekabetçi bir yapı, çalışma disiplini, cesaret ve mücadele azmi kazanır. Kazanma ve kaybetmeyi kabullenmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, başkalarının görüş ve düşüncelerine saygı duymayı öğrenir. Birlikte çalışma sonucu bireyde sosyal sorumluluk duygusu gelişir. Sosyal sorumluluk duygusunun gelişmesi sonucu toplumda sosyalleşme süreci sağlanmış olur.

Spor, bireylerin fizyolojik ve psikolojik yapısını, sosyal yönünün geliştirmek, kişiliğin oluşumunu, karakter özelliklerinin gelişimini sağlamak, bilgi, beceri ve yetenek kazandırarak topluma uyumunu kolaylaştırmak amacıyla yapılan aktivitelerdir.

(9)

Sporun toplumları etkilemesi yanında toplumsal yapıdaki ilişkilerden spor kavramı da etkilenmektedir. İnsanların modern yaşamın yıpratıcılığına karşın, gözlerimizin önünde gerçekleştirdikleri başarılar ne kadar büyük olursa olsun, sporun değerini yalnızca insan bedeninin elde ettiği verimle ölçmekten sakınmak gerekir.

Spor ile bireyler başkalarına ve oyun kurallarına saygıyı göstermeyi öğrenir, başarı ve başarısızlığı kabullenmeyi öğretir, hoşgörü ve işbirliği gibi dayanışma duygularını geliştirir. Spor heyecan, sevinç, üzüntü gibi duygular yaşatarak bireylerin kendine güven duygularının gelişmesine yardımcı olur. Yine spor ile birlikte bireylerde dikkat etme, düşünceyi bir noktada toplama, problem çözme, üretken olma, hayal gücünü kullanma, kurallara uyma ve pratik zekâyı kullanma gibi özellikleri geliştirirler. Spor sadece bireylerde toplumsal anlamda gelişme göstermez, aynı zamanda bireyin fizyolojik özelliklerinin de gelişmesine katkıda bulunur.

Bu noktadan hareketle; bu çalışmada bireylerin sosyalleşme sürecine etki eden faktörlerin yanında, son yıllarda günlük hayatta önemli bir yer tutan spor kavramının sosyalleşme sürecinde bireyler üzerindeki etkisinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Sporun üniversite öğrencileri üzerindeki etkisi ve spor aktivitelerinin eğitim sürecine yapacağı katkılar belirlenmeye çalışılacaktır. İnsan hayatının en önemli dönemlerinden birisi olan, gençlik döneminin bireyler açısından daha sağlıklı ve daha üretken olabilecek duruma getirilmesinde, bireylerin hem kendi iç dünyalarının hem de birey-toplum ilişkisinin sağlıklı oluşmasında spor aktivitelerinin ne gibi etkileri olduğu araştırılacaktır.

Bu çalışma üç bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümünde, sosyalleşme kavramı ile ilgili yerli ve yabancı literatür taramaları yapılmış; sosyalleşme sürecine etki eden faktörler; sosyalleşme kuramları; toplumsal yapı; kişilik gelişimi; üniversite kavramı ile ilgili değerlendirmeler açıklanmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde spor ve sosyalleşme; spor ve sosyal kurumlar ile ilgili literatürün yanında sporun bireyler üzerine etkisi hakkında bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde ise bu araştırmayla ilgili metodoloji; sporun sosyalleşme sürecinde üniversite öğrencileri üzerine etkileri ile ilgili yapılan araştırma sonuçları yer almaktadır.

(10)

BİRİNCİ BÖLÜM

SOSYALLEŞME, SOSYAL KURAM ve KAVRAMLAR 1.1. SOSYALLEŞME

Şüphesiz insanlar, yaşadığı toplumda davranışlarıyla kendini ifade eder ve bu davranışları sayesinde toplumun diğer fertlerinden ayrılırlar ve birey olarak toplum içerisinde var olurlar. Tüm bireyler bir grup içinde doğar ve toplumsal niteliklerini bu gruplarda kazanırlar. Bir toplumun yaşam biçimiyle, o toplumda yaşamak için gereken bilgilerle değerler, gruplar arcılığıyla bireye aktarılır. Bu bilgi ve değerlerin benimsetilmesiyle birey, belirli bir toplumun üyesi olma özelliği kazanır. İnsanların fiziksel çevrelerine uyum çabalarının neticesinde tarihsel bir gelişme ile birlikte ortaya çıkmış örgütlere “toplum” denir. Toplumsal örgütlenme, insanın varlığını devam ettirebilme ve çoğalma imkânını artırdığı için onun, zaman içinde geliştirdiği bir uyum biçimidir. Toplumsal hayat sayesinde, insan kendisini diğer canlı türlerinden ayıran niteliklerini ortaya çıkarmış, sosyalleşmiş, geliştirmiş ve kültürünü yaymıştır1

Birey, sosyal yaşam içinde pek çok etkileşim içine girer ve kendine özgü davranış kalıplarını, kurduğu bu etkileşimler aracılığıyla oluşturur. Sosyalleşme sürecinde toplumun düşünce, davranış ve değer yargıları, kültür sayesinde bireye aktarılmaktadır2 ve hiç kuşkusuz, toplum bireylerinin geniş anlamda birbirlerini etkilemesine en büyük ortamı günümüzde kitle iletişim araçları ile oluşturmaktadır.

Sosyalleşme, belirli bir grubun veya toplumun yaşam tarzının öğrenilmesi, aynı zamanda da karşılıklı bir etkileşim sürecidir. Bu öğrenme sürecinde, toplumdaki kalıp davranışlar birey tarafından kişiselleştirilir ve sonuçta birey, o topluma ya da gruba ait bir kimlik geliştirir3 Ancak, burada önemle belirtilmesi gereken, sosyalleşme, sadece kişinin standartbirdavranışkalıbınauyarak şekillenmesi demek olmadığıdır.

1.1.1. Sosyalleşme Kavramı ve Tanımı

Bireylerin fiziksel yapıları ve biyolojik faktörleri maddi temellerini; zekâsı ve içgüdüleri ise insanın manevi yapısını oluşturmaktadır. Ayrıca ailesi ve bağlı olduğu toplumdan almış olduğu değerler de insanın manevi temelini şekillendirmektedir.4 Bu değerler sosyalleşme kavramının tanımlanmasında önemli bir noktadır.

1 Azmi yetim, Sosyoloji ve Spor, Topkar matbaacılık, Ankara, 2000, ss.148-151 2 Galip isen, Veysel Batmaz, Ben ve Toplum, 2. Baskı Om Yayınevi, İstanbul, 2002

3 Nilüfer, Birey, Toplum, Bilim: Sosyoloji temel kavramlar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2004.

(11)

Sosyalleşme; toplumdaki mevcut ya da beklenen rolleri yerine getirmek için gerekli olan becerilerin, bilgilerin, değerlerin, eğilimlerin ve benlik algılarının özümsenmesi ve gelişimi olarak tanımlanmaktadır.5

Buna göre sosyalleşme bir bireyin kendisi aracılığıyla kültürel tutumları, değerleri ve grubun rollerini öğrendiği ve bunun sonucunda kendisine has bir kişilik kazandığı ve toplumun bir ferdi olduğu ve sosyal etkileşim sürecinin oluştuğunu ortaya koyar.6

İnsan davranışlarının çoğunluğu öğrenilmiş davranışlardır. Yani öğrenme süreci içerisinde belirli davranışlar gösterilmektedir. İnsanlarda iç güdüsel davranışlar yok denecek kadar azdır. İnsanların belirli bir topluluk içinde belirli şeyleri öğrenmeleri sosyalleşme süreci olarak adlandırılan oluşum içerisinde gerçekleşir. Bu süreç bireyin dünyaya geldiği andan itibaren dili, kültürü öğrenmesi ve gelecek nesillere aktarmasını içerir.7

Sosyalleşeme, toplumun bir üyesi olma, diğer insanlarla birlikte yaşamayı öğrenme sürecidir. Bu süreç içinde birey, diğer insanlarla etkileşimi yoluyla kendine özgü toplumsal davranış ve değerleri geliştirir.8

Sosyalleşmede hangi yaklaşımla değerlendirilirse değerlendirilsin bireyin toplumda diğer bireylerle olan benzerliklerinin yanı sıra farklılıklarının da oluştuğu, kişileri bir örnek biçimlere sokmaktan çok, onları kişilikleriyle uyuşan, toplumun bir işlevi durumuna getirmeyi amaçlayan toplumsal süreçlerden biri olarak görünmektedir. Sosyalleşme terimini kullanan bilimsel disiplinlerde bu sürecin çeşitliliği ve genişliği karşısında birçok dallara ayrılmıştır. Örneğin çocuk sosyolojisinden, gelişim psikolojisine, klinik psikolojisinden, grup psikolojisine, antropolojiden, kişilik kavramlarına kadar çok çeşitli alan sosyalleşmeyi kendilerine başlık olarak seçmişlerdir.9

Sosyalleşme “ferdin doğuştan itibaren toplum üyeliğini kazanmasında geçirdiği safhaların bütünüdür.” Doğum ile birlikte yaşam sürecinde şahsiyetin gelişmesi ve toplum içerisinde ferdiyetin gelişmesi sosyalleşme sürecidir. Kendi kendisini tanıyan, kendisi gibi olan insanlarla benzerliklerini ve farklılıklarını gözleyen bir kimse daha sonra yaratıcı olarak da bir ferdiyet kazanmaktadır. Ferdin sosyal ilişkiler içerisinde yer alarak toplumla bütünleşmesi ve belirli görevleri yerine getirmesi sosyalleşme sürecinde mesafe alınmasına bağlıdır. Şahsiyetini geliştirmeyen ve ferdiyet yoluyla yaratıcı olmayan bir kimse, toplum

5 Kenyon G, McPherson B, Approach To The Study Of Sport Socialization, İnternational Review Of Sport Sociology, 9(1), 1974, ss.127.129

6 Kenyon, McPherson, 1971

7 AÖF, Davranış Bilimlerine giriş, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2003, s 77.

8 Uluğtekin Sevda, Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma, Bizim Baro, Akara, 1991.

(12)

üyeliğini de kazanamamaktadır. Fert ile toplum arasındaki uyumun sağlanabilmesi ve dayanışma, iş birliği ve iş bölümü ile gerçekleşmektedir.10

Sosyalleşme süreci doğuştan başlayarak tüm yaşam boyunca süren uzun bir dönemi kapsamaktadır. Bu süreç aracılığıyla birey kişilik kazanmaktadır. Bir başka deyişle sosyalleşme, belirli bir toplumun davranış kalıplarını kişiliğine mal ederek topluma ait birey hâline gelmesidir. Durkheim’ in eğitimi daha yaşlı kuşakların henüz toplumsal yaşama hazır duruma gelmemiş kuşaklar üzerindeki eylemi” olarak tanımlayışı da bir anlamda sosyalleşmeyi ifade eder. Yalnız birey sosyalleşirken, o toplum isteklerine uyan davranışları edinmesi gerekmektedir. Durkheim eğitimi metotlu sosyalleşme, toplumda bilinçsiz ve plansız kendiliğinden yapılan sosyalleşme ise metotsuz sosyalleşme olarak ifade etmiştir.11

Bireyler içinde doğdukları toplumun kuşaktan kuşağa geçirilen kültürünü, sosyalleşme süreci içinde öğrenme yoluyla elde ederler. Sosyalleşme başkalarıyla olan ilişkileri aracılığı ile bireyleri iyi-kötü, doğru-yanlış, toplumun yargı ölçülerinin diğer tüm değer kural ve normlar, toplumca kabul edilebilir tutumların, alışkanlıkların becerilerin iletilmesi sürecidir. Sosyalleşme sürecinin içeriği ve biçimi öğrenme yoluyla belirlenmektedir. Sosyalleşme bireyi toplumun ve çeşitli grupların birer üyesi hâline getiren değer, tutum ve davranışlarını kurumsallaşmış normlarla uygun olarak tanımlayabilmesine imkân veren bir kültürleşme sürecidir.12

Sosyalleşme ile bireyde kişilik ile birlikte özbenlik kavramı da kazandırılmaktadır. Öz benlik bireyin diğer kişilerle paylaştıklarının ve onu diğer kişilerden farklılaştıran ayrıntıların bilincinde olmasını ifade etmektedir. Kendimizi önce başkalarında görüp tanıdığımız için çevremizdeki başka insanlarla Cooley’in deyimiyle “ayna benlik” adı verilmektedir. Bu, başkalarının bireyin kendisine karşı davranışlarında yansıyan belleğidir. Sosyolog Cooley’e göre özbenliğin oluşumu kişinin kendisini başkası tarafından görülen bir konu, bir şey olarak tasarımlamasıyla gerçekleştirmektedir. Başkalarının bizi nasıl gördüklerini, tepkilerimizi ve cevaplarımızı nasıl yorumladıkları hakkında kendi kendimize bir hüküm veririz. Yani başkalarının oluşturduğu aynada kendimizi görürüz. 13

Sosyalleşme toplumun yeni üyelerine o toplumda var olan, görenek, değer, tutum ve davranışların ne olduğunu, bunlara uyum sağlamanın ve öğrenmenin yollarını gösterir. Bu

10 Mustafa Erkal, Özbay Güven ve Dursun Ayan, Sosyolojik Açıdan Spor, Der yayınları, 3. Baskı, İstanbul,

1998, ss.37

11 Durkheim, E, The Division Of Laber İn Society, The Free Pres, 1964.

12 Öktem Şadan, Okullarda Beden Eğitimi ve Sporun Öğrencilerin Toplumsallaşmasındaki Rolü, Atatürk Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, Erzurum, 2003.

(13)

süreç doğumla başlar ve hayat boyu devam eder. Bireylerin sosyal kalıplara uyumu ve toplumsal kurumlara katılmasıyla birlikte insanlar o toplumda geçerli olan değer, disiplin ve davranış biçimlerini öğrenirler. Sosyalleşme sürecini bireylere öğreten çok önemli bir kurum olan aile içindeki anne ve babalarda zaman içerisinde sosyalleşmişlerdir.14

Emillio Williams, toplum bilim sözlüğünde (Dictionnarie de Sociologie) sosyalleşmeyi “ Bireyin yalnızca biyolojik bir varlık olmaktan çıkıp belirli bir topluma ve belirli kümelere bütünleştirilmesi sürecine sosyalleşme süreci” olarak ifade etmektedir. Sosyalleşme bir anlamda çıraklık eğitimi şeklinde de açıklanabilir. Birey dünyaya geldiği andan itibaren öğrenme yolu ile davranışlarında değişmeler meydana getirir. Bu süreç içerisinde kültür de bir nesilden diğerine aktarılarak yaşatılır. Sosyalleşme sayesinde insan, toplumun ortaya koyduğu tavır ve hareket modellerini, örneklerini ve düşünme biçimlerini öğrenmektedir. Böylece sosyalleşme, kişinin toplumsal kültürle bütünleşmesini ve içinde yaşadığı toplumla uyum sağlamasını mümkün kılan mekanizmadır.15

Dönmezer’e göre sosyalleşme, insanın karşılaşacağı durumları müesseseleşmiş kurallara, çözüm yollarına uygun şekilde tarif ve idrak edilmesini sağlayan süreçtir.16

Sosyalleşme sürecinin genel anlamada iki boyutu vardır. Birincisi psikolojik boyuttur. Birinci boyut bireyin toplum ve onun alt kategorileri içerisinde gelişip kalıba sokulduğunu ileri sürer. İkincisi boyut ise sosyolojik boyuttur. Bu boyut bir bireye sosyal beklentilere uygun biçimde davranmasının öğretildiğini öne sürer.17 Bu boyutlar bağlılığın gelişimini incelerken, bir bireyin sosyolojik gelişimini etkileyen unsurların yanı sıra, bir bireyin psikolojik gelişimde yer alan süreci düşünmenin mümkün olduğunu gösterir. Bu görüşler Vygotsky’nin bilişsel gelişimin sosyokültürel perspektifiyle de paralellik gösterir.18

Sosyolojik buluş açısıyla sosyalleşme, bir insanın tüm hayatı boyunca ortamın sosyokültürel ögelerini öğrenmesi, içselleştirmesi, tecrübelerin ve anlamlı toplumsal kurumların etkisi altında kişilik yapısıyla bunları bütünleştirmesi ve bu yolla da yaşamak zorunda olduğu toplumsal çevresine uyma süreci olarak tanımlanabilir.19 Bu tanımlardan da anlaşılan ve vurgu yapılan üç özellik göze çarpmaktadır. Bunlar kültürün kazanılması, kültürün kişilikle bütünleşmesi ve sosyal çevreye uyumun sağlanmasıdır.

14 A.Ö.F. a.g.e. s.77

15 Özer Ozankaya, Toplum bilim, Cem Yayınevi, İstanbul, 1991. 16 Dönmezer Sulhi, Toplumbilim,Savaş Yayınları İstanbul, 1994

17 Sneyder, E, E Spreitzer, Correlates Of Sport Participation Among Adolescent Girls, Research Quartely, 1976 ss, 804-809 18 İ, E, Başaran, Eğitim Psikolojisi, Başaran Yayınları, Ankara, 1980

Bodrova E, Leong D,J, Tools Of The Mind: The Vygotsikian Approach To Early Childhood Education, Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall, İnc, 1996

(14)

Nesnel bakımdan sosyalleşme, toplumun öz kültürünü nesiller arası aktarma esasına dayanır. Toplum bireye toplumsal rolünü öğretir.

Öznel bakımdan sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı topluma uyması olarak adlandırılır. Birey toplumun davranış kalıplarını öğrenir. Böylece bir topluma dahil olur. Her iki sosyalleşmede de birey benlik ve kişilik kazanır.20

1.1.2. Sosyalleşmenin Özellikleri

1. Sosyalleşme, daima bir toplum için söz konusudur. Soyut bir toplum ya da bireyin içinde bulunmadığı toplumlara göre sosyalleşme olmaz. Toplumların kültür farklılığı, mutlaka belli bir yerde, belli bir zamanda yaşamakta olan belli bir topluma göre sosyalleşmeyi gerekli kılmaktadır. Her birey ancak içinde yaşadığı toplum içerisinde sosyalleştirilir. Sosyalleşme sürecini tamamlar. Çünkü toplumların kendine özgü sosyalleşme süreci farklılık gösterir.

2. Birey doğmadan önce toplumsal hayat devam etmektedir. Sosyalleşme bireyin dünyaya gelmesi ile başlar. Hayat boyu devam eder.

3. Sosyalleşme gruba ya da topluma yeni giren üyelerin etkisiyle ilgilenmez. Sosyalleşme kesinlikle tek yönlü bir süreç değildir.

4. İnsanlar farklı kalıtım yapısı ve deneyimleri olduğu için birbirlerinden farklıdırlar. Bundan dolayı birbirine her açıdan benzeyen iki insana rastlamak mümkün değildir. Buna rağmen, sosyalleşme kültür ve topluma uyum, gelişim aşamalarında benzerlikler oluşturma ve toplumsal yaşama katılma vb. konular üzerinde durur. Dolayısıyla insanların yaşları arttıkça kişilik bakımından değişmelerini sosyalleşme ele almaz. 5. Bireyi çevresindeki modellerin, simgelerin, beklentilerin ve duyguların öğrenilmesine

yetenekliliği yönünde ele alır.21

6. Her birey kendine özgü bir kişilik gelişimine, ayırt edici deneyimlere, özel bir soydan gelime sahiptir. Sosyalleşme bu özelliklerin nitelikleri üzerinde durmaz. Fakat sosyalleşeme kişilik gelişmesinin topluma ve kültüre uyarlanması ve öğrenilmesi gibi. Süreçlerin benzerlikleriyle ilgilidir.

7. Sosyalleşme insanların toplumsal yaşamın etkili ve önemli bir üyesi olma durumunu inceler.22

8. Sosyalleşeme aynı zamanda bireyin içinde yaşadığı toplumun normlarını, tutumlarını, davranış ve düşünme kalıplarını öğrenir. Aynı dili konuşurlar, düşünürler ve hareket

20 Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisi, Çağ Matbaası, Baskı, Ankara, 1984, ss, 28 21 Tezcan a.g.e.s. 28

(15)

ederler. Bu da toplumda bireyler arası çatışmayı engelleyerek toplumsal uyumun sağlanmasına katkı sağlamaktadır.

1.1.3. Sosyalleşme Fonksiyonları

1. Sosyalleşme toplumsal düzenin devamlılığını sağlamak için gerekli olan bilgi ve teknikleri toplum üyelerine planlı ve amaçlı olarak vermeye çalışır. Bilgi aktarımında bireyler arasında ayrım yapılmaz.

2. Sosyalleşme, toplumsal amaçların gerçekleşmesinde insanları motive eder. Sosyalleşme insanlara belli umutlar aşılar ve onların toplumda bir takım beklentiler içine girmelerini sağlar. Örneğin bir meslek sahibi olmak zordur ancak meslek sahibi olduktan sonra bunun sağlayacağı yararlar, insanların bir takım zorluklara katlanmasına yardımcı olmaktadır.

3. Sosyalleşme, insanlara belli durumlar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini öğretir. Bu yolla onların zaman kaybını ve zor durumlara düşmesini önler.23

4. Sosyalleşme, bireysel ve toplumsal umut ve beklentileri dengeler. Beklentiler farklı olmasına rağmen sosyalleşme sayesinde yaşama uygun beklentiler gerçekleşmesini sağlar.

5. Sosyalleşme, insanların toplumda üstlenecekleri rolleri öğrenip benimsemelerini sağlar.

6. Benliklerinin gelişmesini sağlar. Benlik kişinin hem başkalarıyla paylaştığı hem de onu çevreden ve başkalarından farklılaştıran ayrıntıların bilincine varmasıdır. Dolayısıyla benlik, insanın diğer insanlarla ve dış evrenle ilişkileri sonucu oluşmaktadır. Buna göre sosyalleşme bireyin sadece kültürel özellikleri algılaması ve benimsemesini değil aynı zamanda benlik ve kişilik kazanmasını da sağlar.24

Broma göre sosyalleşmenin amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

a. Sosyalleşme bireylere temel davranış yollarını belletir. Yemek yeme alışkanlığından tutunuz bilimsel yöntem ilkelerine kadar her davranış yolu bireylere sosyalleşme süreci ile kazandırılabilir. Bu davranış yolu, alışkanlıkları bireyde öylesine derinlemesine işler ki verilmek istenen tepkimelerini bile biçimlendirir. Örneğin; inek sütünü içmenin günah olduğuna inanan Hindu, içtiği süte inek sütünün karıştığını; domuz eti yemenin günah olduğuna inanan Müslüman, yemeğine domuz eti karıştığı kuşkusuna kapıldığında sindirim organlarının bozulduğu görülebilmektedir. Günümüz

23 Hasan Hüseyin Afacan, Toplumbilimi, Konya, 2001, ss, 68-70 24 Güney a.g.e. s.51

(16)

sanayi kent toplumu şartlarında çalışma yaşamı birçok insanın yemek yeme, uyuma zamanlarını alışılmıştan ayrı saatlere kaydırmalarını gerektirebilmektedir.

b. Sosyalleşme bireylerde belirli özlemler oluşturmaktadır. İyi bir anne, baba, çocuk olma özlemi, iyi bir meslek üyesi, parti üyesi, takım arkadaşı olma özlemi vb. Toplum düzeni yalnızca yaşama biçimini anlatan değerleri bireylere iletmekle yetinmez. Aynı zamanda onlarda bazı özel özlemlerde uyandırmaktadır. Bir bilim kurumu seslendiği bireylerin (öğrencilerin) kimisinin bilim adamı, yani uygulamaya değil tekniğe, dayalı veya kimi bireylerinde teknik personel olmayan uygulamaya dayalı bir ekonomik yapı sağlamak zorundadır. Bu tür özlemler önemli ölçüde özveri gerektirmektedir.

c. Sosyalleşme süreci bireylere rollerin öğretilmesi demektir. Bireyin üyesi olduğu türlü kümelerde ilişkide bulunduğu başka insanları göz önünde bulundurması gereğinden başka belli özel iş paylarını yerine getirmesini de zorunlu kılmaktadır.

d. Sosyalleşme yoluyla yeteneklerde öğrenilmektedir. Çocuk ve genç bireyler, böylece yetişkin etkinliklerine katılırlar. Mektup yazmak, telefonla görüşmek,komşularla ilişkilerini yürütmek, sportif etkinliklere katılmak siyasal örgütlerde ve genellikle derneklerde etkin katılım için toplumsal yetenekler ön koşul önemi taşımaktadır. e. Sosyalleşme, bireyin kişiliğinin oluşmasını sağlar. Birey sosyalleştiği ölçüde kişi olur f. Sosyalleşme, bireylere içinde yaşadıkları toplumun kültürünü maddi ve manevi

öğeleriyle birlikte öğretmektedir.

g. Sosyalleşme, toplumun izafi sürekliliğini sağlar ve birey artık içinde yaşadığı toplumun bir parçası olur, kültürünü benimser.25

1.1.4. Sosyalleşme Süreci

Sosyalleşme, toplum bilimin ve sosyal psikolojinin bir kavramı olarak, belirli bir kültürel ve toplumsal yapının içinde bireylerin geçirdiği en genel süreçtir. Bu süreçte toplumun manevi yapısını oluşturan tutum, davranış, bilgi, görgü ve hukuk normlarını kapsayan, bireyin varoluşunun zorunlu şartlarını düzenleyen bir süreçtir26

Sosyalleşme süreci doğumla başlar ve hayat boyu devam eder. Fakat ilk ve uzun süreli sosyalleşmenin oluştuğu önemli yıllar çocukluk ve ergenlik dönemindekilerdir.27

Sosyalleşme sürecinin, kültürel normlar ve bir bireyin toplumda oynayacağı rollerle ilgili olan tutumları, değerleri, bilgiyi ve davranışları ürettiği düşünülür. Sosyalleşmenin resmî ve gayri resmî kanallar ile oluştuğu düşünülür. Okullar, çevresel yapılar ve toplum merkezli

25 Brom L, Ph, Selznick, Sociology, A tex With Adapted Readings, Harger, 1965 26 Tolon A.G.E. s.49

27 Greendorfer, S,L, Socialization Process And Sport Behavior, İn, T, Horn(ed), Advances İn Spor Psychology,

(17)

programlar resmî kanallar olarak göze çarpmaktadır. Aile, akran grupları ve kitle iletişim araçları gayri resmî sosyalleşme kanallarıdır. Her bir kişi için, bir grup sosyalleştirici kişi, bireyler üzerinde etki yapıp ve onu belli aktivitelerin içine çekerken, bazılarından da uzaklaştırır. Bir bireye tanıtılan sosyal deneyimler; tutumlar, değerler ve davranışlar şeklinde sonuçlar üretir.28

Sosyalleşme süreci çeşitli sosyal çevrelerde, çok sayıda insanla, birçok farklı yolla kazanılır. Anne babalar, arkadaşlar, öğretmenler oyun ya da takım arkadaşları, antrenörler, iş arkadaşları, sevgililer, eşler vb. farklı çevrelerde bu sürece katkıda bulunurlar. Sosyalleşmede etkili olan bu faktörler toplumun sahip olduğu kültürün aktarılmasında sorumlu ve önemli organizasyonlardır.29

1.1.5. Sosyalleşme Sürecine Etki Eden Faktörler

Sosyalleşmeye etki eden faktörlerin çok çeşitli olduğu kabul edilmektedir. Bu faktörlerden önemli olduğu kabul edilen aile, kültür, eğitim, akran grubu, sosyal çevre, kitle iletişim araçları, sivil toplum kuruluşları incelenecektir. Ayrıca diğerleri başlığı altında ise sosyalleşmeye etki eden faktörlerin bir kısmına kısaca değinilmiştir.

1.1.5.1. Aile

Türk toplum kültüründe egemen kurumların başında ailenin geldiği muhakkaktır. Toplumumuzun geçirdiği derin değişime rağmen aile kurumu gücünü korumaktadır. İnsanların içinde yaşadıkları toplum yapısına göre sosyalleştirilmelerinde yani grup kültürünün bilinçli bir iştirakçisi hâlini almalarında asıl toplumsal araç ailedir.

Sosyal değerler, millî duygular, toplumun iştiyakları kişiye hep aile tarafından verilmektedir. Toplumun varlığını sürdürebilmesi için zorunlu çeşitli temel fonksiyonlar aile kurumunca yerine getirilmektedir.

Türk toplumunun en büyük serveti, hiç kuşkusuz “aile kurumudur”. Toplumumuzun 20. yy. başından beri geçirdiği büyük değişikliklere rağmen Türk aile yapısından fazla bir şey kaybetmemiş, aile yapısı ve ilişkiler geleneksel görünümü muhafaza etmiş ve değerler korunabilmiştir.30

Aile, normal şartlarda insanların karşılaştığı ilk sosyal gruptur. Bu yapısı ile aile toplumun çekirdek kurumudur. Anne ve baba sosyalleşmenin ilk kaynağı ve ilk modelleridir. Birey ailede hem sosyokültürel değerleri ve tutumları hem de özel bazı davranış biçimlerini anne ve babayı örnek alarak büyürler. Özellikle çocuklar anne ve babayı örnek alarak

28 Greendorfer, a.g.e. 29 Yetim a.g.e

(18)

cinsiyete göre rol belirlemeyi aileden öğrenirler. Erkek babaya kız ise anneye benzeme gibi davranışlar geliştirirler.31

Özellikle kişiliğin oluşmasında, insanın içinde doğup büyüdüğü aile ve ev ortamının etkileri çok yönlüdür. Anne ve babalar, çocuklarını yetiştirirken, kendileri farkında olsun veya olmasın, çocukları, anne ve babaların birçok özelliklerini, ahlaki ve kültürel standartlarını taklit ederek öğrenirler. Bunlardan başka, aile içindeki bir takım ilişkilerin çeşidi, seviyesi, yönü ve derecesi de farklı ölçülerde olmak üzere kişilik oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. İnsan kişiliğinin esas çevresinin oluşmaya başladığı 5-6 yaşlarının ve daha sonrasının aile ortamı içinde geçmesi, anne ile babanın kendi aralarındaki ve çocukla olan sosyal ilişkilerine ayrı bir önem kazandırmaktadır.32

Aile çocuğun sosyalleşmesinde en önemli ve en etkili görevi üstlenmiştir. Ailede gerçekleşen sosyalleşme temeldir. Birey daha sonra başka gruplar içinde öğrendiklerini, bu temele göre biçimlendirir. Ailenin toplumsallaşmadaki önemi yalnızca bebeklik ve çocukluk döneminde değildir, ergenlik dönemi boyunca da devam eder. Ailenin herhangi bir nedenle bütünlüğünün bozulması ya da aile içindeki etkileşimin yetersiz olması toplumsallaşma sürecini önemli ölçüde etkilemekte ve çocuğun hatalı ya da yetersiz sosyalleşmeye neden olmaktadır

Anne ve babanın aile içi sosyal ilişkilerde demokratik bir yapıya sahip olmaları hâlinde çocuğun biraz daha serbest ve rahat yetiştirmesini sağladığı, bu rahatlığın sonucu objektiflik kazandığı, rasyonel davrandığı görülmüş ve zamanla daha aktif olduğu ve başkalarıyla kolay sosyal ilişki kurduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık aile içi ilişkilerde aşırı otoriter, çocuğun her istediğini engelleyici ve kendi görüşlerinin benimsenmesinde direten anne ve baba tutumlarının, çocuğun yetişkin olduğu dönemlerde çekingen, içe kapanık ve aynı yönde otoriter bir kişilik kazanmasına neden olduğu ifade edilmektedir. 33

Yaşı daha fazla olan çocuklar için önemli bireyler, kendisine karakter oluşumunda etki yapan öğretmenler, yaşça akranları ve diğer insanlarda olabilirler. Sonuçta çocuklar, ailesi tarafından kendisine sunulan sosyal perspektifi kabul veya ret edebilir. Fakat çocuğa sunulan tercihler, hangi bilgilerin sunulacağına ve bu bilgilerin hangi ortamda sunulacağına karar veren daha yaşlı bireyler tarafından belirlenir. Bergen ve Luckmann ’ın gözlemlediği gibi çocukların anne babalarının seçiminde bir tercihi olmamasından dolayı, anne ve baba ile

31 Feyzullah eroğlu, Davranış Bilimleri, Beta Basım Yayın, 5. Baskı, İstanbul, 2000, ss. 145 32 Eroğlu a.g.e 145

(19)

özdeşleşme ve onların değerlerini içselleştirme süreci hemen hemen otomatik olarak gerçekleşmektedir.34

Gıben’e göre anne babaların aşağıdaki davranışlarının çocukların sosyalleşmesini ve başarı motivasyonunu olumlu yönde etkilemektedir:

- Anne babaların çocuklardan olumlu ve yüksek başarılar beklemeleri, - Aile içinde duygusal sıcaklığın olduğu gerilimsiz bir ortam,

- Çocukların kendi değerlerini anlamaları, anne ve babaların onların bağımsız çalışmalarını desteklemeleri,

- Uzun süreli planlama ve yüksek gelecek beklentileri yönünde çocuğu alıştırmaları,

- Çocuğun karşılaşacağı problem ve çatışmaları karşılıklı tartışma yoluyla çözmeleri.

Çocuğun daha sonraki sosyalleşmesinde aile içindeki ilk tecrübelerinin büyük önemi vardır. Bireyler ilk sosyalleşme dönemlerinde özümsediği, depoladığı davranışlar daha sonraki safhalarda sık sık kullanılmaktadır. Çocuğun ilk beş yıl içindeki başarı motivasyonu, onun daha sonraki hayat başarılarını önemli ölçüde etkilemektedir.35

Özellikle 13-17. yy arasında dinî gruplar çocuğun eğitiminde önemli bir rol üstlenmiştir. 17-19. yy arasında ise anne ve babalar çocuklar üzerinde önemli bir disiplin kaynağı olarak görülüp cezalandırıcı ve katı bir görüş sergilediler. Bu eğilim özellikle 19. yy ortalarında endüstri devriminin başlangıç dönemlerinde çok etkili ve yaygın olmuştur.

Endüstri devriminin etkisiyle kadın ve erkek rolleri çok keskin sınırlarla birbirinden ayrıldı, kadınlar evde kalıp zamanını ev ve çocuklara harcayacak erkekler ise çalışıp para kazanacaktı. 19. yy sonunda aile ve okulun ortak çabalarıyla çocukluk süreci önem kazanmaya başlar. 36

Ancak 1920’lerden sonra, Sigmond Freud’un eğitimci John Dewey’in görüşleriyle bunun yanlış olduğunu tartışılıp tamamen tersi görüşler ortaya atılmaya başlandığı görülmektedir. Anne babaların çocukların kendilerine özgün algılamaları ihtiyaçları olduğu görüşünü benimseyip, kötü bir çocukluk döneminin ilerde bazı psikolojik sorunlar doğurabileceğini düşüncesine inandılar.37

Çocuğun gelişmesiyle birlikte anne babalar ve ailenin diğer üyeleri çocuğun faaliyetlerini cezalandırma ve geliştirme yoluyla onun kişilik gelişimine yardımcı olurlar. Bu

34 Afacan a.g.e. s.70

35 Aries P, Centuries Of Chilhood, Vintage Boks, New York, 1962

36 Mustafa Ergun, Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ocak Yayınları, 5. Baskı, Ankara, 1994, ss, 48 37 A.Ö.F. a.g.e. s.85

(20)

süreç Cooley tarafından ortaya atılan “Ayna Benlik” kavramıyla ifade edilmektedir. Burada çocuk kendi davranışlarına başkalarının gösterdikleri tepkileri algılamaya ve onların gösterdikleri tepkilere göre hareket etmeye başlarlar. Böylece çocuk kendi kendine, iyimi yoksa kötümü olduğunu, anne ve babasının onun davranışlarını beğenip beğenmediğini öğrenmeye çalışmaktadır. Bunu öğrenirken de çevreden aldığı geri bildirimlerden hareket etmektedir.38

Günümüzde en yaygın aile biçiminin genişlemiş çekirdek aile olduğu söylenebilir. Bu aile yapısı, çeşitli seçeneklere imkân verdiği, coğrafi hareketlilik sağladığı, değer ve tutumları yeni kuşaklara iletmede aracı olduğu, hızlı toplumsal değişmelerin yol açtığı gerilimlere karşı bireylere duygusal destek sağladığı için yaygındır.39

Ogburn’un görüşünün bazı değişikliklerle üzerinde uzlaşılan bir görüş olduğu ifade edilebilir. Bu düşünceye göre ailenin görevleri arasında şunlar bulunmaktadır:

1. Ailenin varlığını koruyan neslin devamını sağlayan biyolojik görevi, 2. Her türlü maddi ihtiyaçların karşılanması için ekonomik görevi, 3. Koruyuculuk görevi,

4. Duygusal durumların korunması için psikolojik görevi,

5. Yetiştirilmesi için ve sosyalleştirilmenin sağlanması için eğitim görevi.40

Yaşıtları tarafından kabul edilmede çocuk yetiştirmeye ilişkin ana babalık üslupları da önemlidir. En çok sevilen, en popüler çocukla ilginç bir biçimde, yaşıtları tarafından fiziksel olarak da en çekici bulunan çocuklarda bunlardır.41

1.1.5.2. Kültür

Bir millete mensup olan her fert, o milletin dilini, dinini, zevkini, inançlarını, örf ve âdetlerini beraberinde taşır. Kültür, fertleri aşan, onlara şahsiyet kazandıran, şekil ve yön veren bir varlık olarak tanımlanabilir.42

Kültür, bir veridir ve sosyal deneyimlerden geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Kültür bir realitedir ki insanlar ona tepkide bulunarak, onun etkilerine cevaplar vererek sosyalleşirler. Kültür, anlamlara sahip ve değerler teşvik edici güçler olarak fizyolojik olandan

38 Cooley C, H, Human Nature and Social Order, New York, Scribner, 192 and Social Organization, A Study Of

The Larger Mind, Scribner, 1977

39 Bekir Onur. Gelişim Psikolojisi, İmge Kitapevi, Ankara, 1995, ss,109

40 Birsen Gökçe, Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Toplumsal Kurumlar, Savaş Yayınevi, 2. Baskı, Ankara,

2004, ss, 188

41 Olcay İmamoğlu, “Çocuğun aile içinde Yetişme Ortamı ve Toplumsallaşması” Türk Aile Ansiklopedisi1. T.C.

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara, 1991

(21)

yükselir. Bu güçler insanın organizması üzerine dış dünyanın etkileri, vurguları ve ferdiyeti geliştirirler. 43

Kültür sözlükte, bir toplumun manevi özelliğini duyuş ve düşünüş birliğini meydana getiren, gelenek hâlindeki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlığının tümü olarak tanımlanmaktadır. 44

Kültürün, gündelik hayatın her alanı ve anında olması, özellikle sosyal bilimlerde hemen herkesin kendi alanları ile ilgili kültür tanımlamaları ortaya çıkarmaya çalıştığı görülmektedir. Sosyolojiden antropolojiye, siyaset biliminden iletişime, ekonomiden tarih bilimleriyle uğraşanlara kadar herkes kültürün konu alanına girmektedir.45

Kültür sosyolojik olarak, bir topluluğun tüm yaşam biçiminin ifadesidir. Daha geniş anlamıyla bir toplumun üyeleri arasında paylaşılan, devredilen ve bir değişim süreci içinde bulunan öğrenilmiş davranış kalıpları ile bu kalıpların ürünlerinin oluşturduğu yaşam biçimidir.

Ralp Linton’a göre kültür; öğrenilmiş davranışlar ve bu davranışların sonuçlarından meydana gelen bir bileşimdir. Onu bir araya getiren ögeler, belli bir toplumun üyelerince paylaşılır ve aktarılır. Yemek yeme, giyim, dil, evlenme, kitap okuma gibi kavramları içine alır.

Başka bir tanımla kültür, insan davranışının öğrenilen kısmıdır. Kültürün eğitsel kavramlarla ifadesi “ Beşeri öğrenimin paylaşılmış ürünleridir” bu tanım kültürel davranışı, doğuştan gelen iç güdüler yahut diğer kalıtımsal özelliklerden ayırır. Biyolojik kalıtımın tersine kültür, toplumsal kalıtım olarak adlandırılabilir ve bir toplumsal grupta kuşaktan kuşağa aktarılır. Kültürün işlevleri beş gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

1. Kültür bir toplumu diğerinden ayırmaya yarayan bir işaret gibidir. 2. Bir topluma özgü olan değerleri içerir ve onları yorumlar.

3. Toplumsal dayanışmanın temellerinden birini oluşturur.

4. Bir toplumsal yapının hem kalıbını hem de içeriğini dolduracak biçimlendirecek malzemeyi sağlar.

5. Kültür toplumsal kişiliğin doğru ve gelişiminde egemen bir etmendir.46 Kültür, atalardan devralınan maddi ve manevi değerlerin yükünüdür.47

43 Nihat Nirun, Aile ve Kültür, Ankara, 1994, ss.63

44 Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 1992

45 M.Naci Bostancı, “Kafa karıştıran Kültür,” Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı, 67, Ankara, 2001, ss.18-21 46 Tezcan a.g.e. ss.68

(22)

Kültür, insanın tarih boyunca, tabiatı ve kendisini idare usulünü öğrenmek suretiyle, bizzat meydana getirdiği eserdir. 48

Kültür, örf ve âdetlerden davranış tarzlarından, teşkilat ve tesislerden kurulu ahenkli bir bütündür.49

Kültür, umumi olarak inançları, değer hükümlerini, örf ve âdetleri, zevkleri, peşin hükümleri, hülasa insan tarafından yapılmış ve yaratılmış her şeyi ihtiva eder. 50 Gökalp’e göre kültür, “Bir milletin dinî, ahlaki, hukuki, muakalevi, bedii, lisanı, iktisadi ve fenni hayatlarının ahenkli mecmuasıdır. “Dilsiz, örf ve âdetsiz, ahlaksız, inançsız cemiyet tasavvur edilemeyeceğine, yani toplumlar mutlaka birer kültüre sahip olacaklarına göre, her kültür bir milleti ya da toplumu temsil ediyor demektir. Dil örf ve âdetler, inançlar geçmiş yüzyıllardan akıp gelen değerlerdir. Gözlerini dünyaya açan her çocuk kendi dilini, ahlak kaidelerini, inancını, örf ve âdetleri çerçevesinde hazır bulur. Onları alıp ve sonraki yeni doğanlara aktarır. Kültürün bir karakteri olan devamlılık ortaya çıkmış olur. 51

Kültür yaratılmaz fakat geliştirilir. Eskilik ve tarihliliğine bakarak kültürün donmuş, taşlaşmış kaideler birliği olduğu sanılmamalıdır. Gelişme ve yenilenme kültürdeki devamlılığı sağlayan önemli bir faktördür. Bu faktörden geri kalan kültürler yok olmaya mahkumdur. 52 Kültürün özellikleri;

- Kültür öğrenilir; insanlar, doğdukları zaman kültür olgusuna sahip değillerdir. - Kültür bireylerin zaman içinde ailedeki, okuldaki ve toplumdaki yaşantıları boyunca kazandıkları alışkanlıklardır.

- Kültür tarihi ve devamlılık esasına dayanır. Kültürün sürekliliğini gelenek ve görenekler sağlar. Kültür bu sürekliliği sayesinde kuşaktan kuşağa aktarılır.53 -Kültür toplumsaldır. Kültür toplum içinde yaşayan özel istek ya da davranışı değil, örgütlenmiş birliklerde, gruplarda ve toplumlarda tüm üyeler tarafından paylaşılan alışkanlıklarıdır.

-Kültür ihtiyaçları karşılayıcı ve haz vericidir. Kültür insanların ihtiyaçlarını giderici ve insanların haz duydukları alışkanlıklardır.

48 Ahmet Hamdi Tanpınar,” Medeniyet Değiştirmesi ve İç İnsan,” Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı, 67, Ankara,

2001, ss.81-88

49 thurnwald, R, Werden, Wandel Und Gestaltung Von Stat Und Kultur, İm Lichte Der Völkerforschung, 50 Tanpınar, a.g.e. ss.83

51 Kafesoğlu İbrahim, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Hamle Yayınları,3. Baskı, İstanbul, ss,56 52 Mümtaz Turhan, “Kültür ve Medeniyet,” Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı, 67, Ankara, 2001, ss, 85 53 Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, Remzi Kitapevi, 6. Baskı, İstanbul, 1994

(23)

-Kültür değişebilir; kültür insanların biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına ve isteklerine karşılık vermeye çalışırken buna uyum sağlayacak değişim ve gelişime uğrayabilir.

-Kültürün bütünleştirici özelliği vardır; kültür ögeleri birbiri ile uyumlu ve birbiri ile bütünleşmiş bir yapı oluşturmak zorundadır.54

Kültür, nesilden nesile aktarılan, toplumdan ferde kazandırılan bir yaşama biçimi olup, insanın, insan tarafından tesis edilmiş ve ortaya çıkarılmış olan maddi ve manevi unsurlardan meydana gelmiş bir çerçevedir.

Davranış bilimleri ve sosyolojiye göre kültür, insanların doğuştan ölünceye kadar öğrenmiş oldukları, kaynağı insan ve toplum olan, ayrıca toplumda ortaklaşa paylaşılan bütün davranış kalıpları veya alışkanlıklarıdır. Kültür toplum içerisinde her tür bilgiyi, ilgiyi, alışkanlığı, değer ölçülerini, genel durum, görüş ve zihniyet ile her türlü davranış biçimlerini kapsar. Bu çerçevede insan ve toplum tarafından yapılan ya da gerçekleştirilen her şey birer kültür elemanı sayılır.55

Güngör’e göre kültür, “bilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, örf ve âdetleri, ferdin mensup olduğu cemiyetin bir uzvu olması itibariyle kazandığı itiyatlarını ve bütün değer maharetlerini ihtiva eden bir bütünlüktür.” Kültürün en önemli özelliği bir toplumu diğer toplumlardan ayıran ait olduğu topluma değer ekleyen ve farklı kılan bir değer malzemesi olmasıdır. Kültürün diğer bir önemli özelliği ise sürekli değişim ve gelişim içerisinde olması sonucu dinamik bir yapıya sahip olmasıdır.56

1.1.5.3 Okul (Eğitim)

Daha resmî ve örgütlü bir sosyalleşme kurumu olan eğitim ve bu eğitimde yer alan öğretmenler (eğitimcilerdir). Okul yaşamı sadece insana bilgi ve beceri değil, toplumsal sorumluluklarını da öğretmektedir. Bu nedenle bireyi etkileyen ilk organizasyonun eğitim kurumları olduğunu belirtebiliriz. Yeni okula başlayan birey kendine yabancı birçok yüzle karşılaşır. Eğitimin başlamasıyla birlikte toplumun temel yapısı öğretilmeye başlar. Böylece uygulanan çeşitli kural ve kaideler bireylere diğer insanlarla olan ilişkilerinde karşılaşacakları güçlükler gösterilmeye, toplum hâlinde yaşamanın kuralları anlatılmaya çalışılır. Birey toplumun bir parçası olmaya başlar. 57

54 İlhan Erdoğan, İşletmelerde Davranış, Beta Basım Yayın, 1994, İstanbul 121-124

55 Glenn M, Vernon: Human İnteraction, An İntroduction To Sociology, The Ronald Pres Company, New York,

1965

56 Erol Güngör, Teknoloji ve Kültür Değişmesi, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1989 57 Öktem a.g.e. s.24

(24)

Özellikle çocukların okula başlamasıyla, öğretmenlerin ve yaşıtların etkisi artarken ailenin etkisi azalmaktadır. Çocuklar daha bağımsız hâle gelmeye başlar. Büyükler çocukların özerklik isteklerine uyum sağlayabilirse, eğitim sürecinin daha zevkli hâle getirilebileceği belirtilmektedir. Eğitimciler tarafından okulun temel işlevlerinin başında kültür değerlerini genç kuşaklara aktarmanın yanı sıra, onların içinde yaşadıkları kültüre uyum göstermelerini sağlamak gelir. Okuldaki eğitim programı, ergenin özelliklerinin dikkate alınarak hazırlandığı, öğretim programı zenginleştirildiği ve grup tartışmalarına yer verildiği takdirde bu uyumlu çaba doğru yolda desteklenebilir.

Okulun başta gelen sosyalleşme işlevi çocuğu eğitmektir. Okulun başka bir işlevi ise seçme ve ayırmadır. Farklılaşma, başarıya göre giderek gelişir. İlk okulda başarı iki kat hâlinde gider. Birincisi bilgi ve beceri elde etme diğeri ise ahlaksal ya da toplumsal öğrenmedir. (Öğretmen iyi işleri, alışkanlıkları, arkadaş, sorumluluk vs) öğretmen tarafından öğretilir. Orta okulda ise öğrencilerin başarı düzeylerinden çok tipleri üzerine ağırlık verilmektedir. Konunun, personelin ve organizasyonların çeşitliliği, öğrenciye zihinsel ve toplumsal başarı bakımından geniş bir seçim yapma imkânı sağlar.58

Okul toplumsal evrede çeşitli öğeleri dengeleştirir ve bireyi içinde doğduğu en yakın toplumsal grubun sınırlamalarından kurtarmak ister ve onu daha geniş çevre ile temasa geçirir. Onu bireyden toplumsal yaşama ulaştırır. Okulun sosyalleştirme görevi genellikle sınıf içinde yerine getirilir. Bireyin karakter oluşumu ve akademik başarısı yönünden öğretmenin her çocuğu bireysel özelliklerine göre tanımak zorunluluğu vardır. Bu durum özellikle akademik yoğunlaşmanın yaşanmadığı ana okulunda öğretmen iyi ya da kötüyü kendi sonuçları bakımından tayin eder. Çocuklarda kısa sürede başarı ve başarısızlığı bilir ve kendi davranışlarını bu ölçülere göre karşılaştırır.59

Eğitimi, doğaya göre insan yetiştirmek olarak kabul eden J.J. Rousseou, doğaya önem vermekle önemli bir noktaya dikkati çekmiştir. Doğa gerçekten kişinin ayrılmaz bir parçasıdır. Rousseou’ya göre doğaya önem vermeyen bir öğretim eksiktir. Fakat eğitim için yalnızca fiziksel doğada yeterli değildir. İnsanın çevresine uyumu için fiziksel doğa kadar belki ondan daha fazla toplumun değer yargılarını da kapsayan geniş anlamlı bir toplumsal doğaya da gerek vardır.

İngiliz filozofu J, mill’e göre eğitim, kişinin hem kendisine hem de başkalarına mutluluk sağlaması amacına yönelik çalışmalardır.

58 Hüseyin Emin Öztürk, Çocuğun Sosyalleşmesinde Televizyonun Etkisi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Doktora Tezi, Sakarya 1999

(25)

Emil Durkheim’e göre eğitim, yetişkin kuşakların toplumsal yaşama elverişli olmayanlar üzerinde yaptığı etkidir.

John Dewey eğitimi, kişi ile çevresi arasındaki bir etkileşim süreci olarak görür. Ona göre kişinin kendi yaşantısı eğitimin temelidir.60

Toplumun inançlarından, örflerinden, tutum ve değerlerinden, becerilerinden, birikmiş bilgilerinden oluşan kültürünü yeni nesillere aktarmak, yetişmekte olan bireylerin zekâ, duygu ve iradelerini dengeli bir şekilde geliştirerek onları birer şahsiyet hâline getirmek eğitim ile mümkündür. İnsan yetiştirmenin iki yönünden birincisi toplumun devamlılığını, ikincisi, yaratıcılık göstererek değişen şartlara uyumunu sağlar. Toplumların varlıklarını sürdürebilmek için meydana getirdiği kurumlardan biri de eğitim ve buna bağlı olarak okuldur. Okul vasıtasıyla, toplumu oluşturan bireylerin ortak bir birikime sahip olması amaçlanmaktadır. Özellikle modern toplumlar kendi sosyal ve siyasal görüşleri çerçevesinde tüm bireylerin okula gitmesini sağlamaya çalışmakta ve eğitim kapsamını genişletmektedir.61 Okulda öğreticiler önemli bir parçadır. Çocukların gelişiminde önemli bir rol oynar. Okulda öğreticiler oyun ile çocukların eğitiminde, sosyalleşmesinde önemli etkiler yapar. Ayrıca oyun ile birlikte bireylerin fiziksel gelişimi de sağlanmış olur.62

Okulun toplumsal bir sistem oluşu onun kendine özgü bir sisteminin olmasından dolayıdır. Waller, okul kültürünün özelliklerinde aşağıdaki sonuçlara ulaşmıştır:

- Okulun belirli bir nüfusu vardır.

- Açıkça ifade edilmiş siyasal bir yapısı vardır. - Üyeler arasında sıkı bir bağ vardır.

- Üyeleri arasında biz duygusu egemendir. - Kendine özgü bir kültüre sahiptirler. - Okul nüfusu istikrarlı ve tek düzedir.63

Okulların tüm toplumlar için evrensel olması tesadüfi değildir. Bunun altında kültürel mirasın korunması ve toplumsal devamlılık yatar. Bütün toplumlarda eğitimle amaçlanan, mevcut topluma katkıda bulunacak ve onu geliştirecek insanlar yetiştirmektir.64

Günümüzde eğitim, kişinin bilgi kazanmasını ve topluma uyum sağlamasını öğretmektir. Toplumu oluşturan bireylerin kişiliklerine yansıyan yaşama biçimi olan kültür

60 Öner özmen, Çağdaş Sporda Eğitim Üçgeni, Bağırgan Yayınevi, Ankara, 1999, ss12-13 61 Ziya Selçuk, Eğitim Psikolojisi, Pegem Yayıncılık, Ankara, 1997, ss.1-2

62 Camile P O’Bryant, Mary O’Sullivan, Jeanne Raudensky Sport, Education and society; oct 2000; 5,2;

Academic Research Library pg. 184

63 Tezcan a.g.e. s.259

64 http: www.hacettepe.edu.tr/-ergen/eğitim_sosyoloji/toplum_kulturu_ve_egitim. htm 27.10.2005 Eğitimin

(26)

yeni nesile eğitim ile aktarılır. Eğitimin insanları toplumdaki yeni görevlerine hazırlarken bireylerin fiziki, ahlaki ve estetik bakımından yetiştirilmesini amaçlamaktadır. Eğitimin kapsamına bireylerin ailesinden, okulundan, mesleğinden, kitle iletişim araçlarından ve katıldığı dini, ekonomik, toplumsal ve politik kurumlarından gelen bütün etkiler girmektedir.

Eğitim aracılığıyla toplum yapısı ve sahip olduğu değerler ferdin dikkatine sistemli bir şekilde sunulur. Bununla ilgili olarak toplumun dünü, bugünü ve yarını en kristalleşmiş şekilleriyle eğitim programlarının temel motiflerini teşkil ederler. Motifler bireyin ve toplumun sahip olduğu ilmî, kültürel, ekonomik ve tarihi değerleri işlenmiş bir şekilde yer alır. 65

Tüm toplumlar için kaçınılmaz kurum olan eğitim kurumunun amaçları çeşitli düşünürler tarafından farklı biçimlerde ileri sürülmüştür. Kimisine göre eğitimin amacı bireyi topluma hazırlamak, kimine göre toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli insanlar yetiştirmektir. Kimine göre de toplum üyelerinin kültürlü kişiler hâline getirilmesidir.66

Bütün çağlarda eğitimin iki amacı olmuştur. Öğretim ve iyi davranış. İyi davranış anlayışı, toplumun siyasi kurumlarına ve geleneklerine göre değişmektedir.67

Modern toplumlarda eğitim sadece bireyin geleneksel kültürünü kavraması için değil, sosyal değişmeye ayak uydurması için de bir araç niteliği görmektedir. Özellikle günümüz sosyal hayat şartlarında, ailelerin çocuklarına ayırdığı zamanın azalmasından doğan eksiklikleri, aile dışındaki diğer eğitim kurum ve organları doldurmaktadır. Bunun sonucunda okulların, öğretmenlerin, radyo, televizyon gibi yayın organlarının yeni yetişmekte olan çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri de gittikçe artmaktadır. Bu şekilde çocuğun sosyalleşmesinde ailenin etkisi yerine diğer kurumlar daha etkili konuma gelmektedir. 68

Gelişmiş toplumlarda altı tür okul görülür:

1. Zorunlu öğretim: Gençlerin zorunlu yeterlilikle vatandaşa dönüştürülmesi süreci, 2. Yüksek öğrenim derecesi veren okullar,

3. Mesleki okullar,

4. Genç ya da yaşlılar için dini okullar, 5. Askerî okullar,

6. Kurslar dershaneler vb.

Görüldüğü gibi eğitim insan davranışlarını düzenlemek, bireyleri topluma hazırlamak, kişiler arası ilişkileri belirlemek ve nesiller arası kültür geçişini gerçekleştirmek gibi

65 Hasan Bacanlı, Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayınları, İstanbul, 2005 66 Sayın a.g.e. s.198

67 Russel B, Eğitim ve Toplum Düzeni, (çev. Nail Bezel), Varlık Yayınları, İstanbul,1981 ss.35-38. 68 Yetim a.g.e. s.83

(27)

fonksiyonlara sahiptir. Bireyler toplumdaki kültür normlarını, çeşitli davranış kalıplarını, sosyal ilişki tarzlarını ve her türlü bilgi ve becerilerini, aile ve okul çevresinden, işyeri ve toplumun diğer kesimlerinden öğrenme yoluyla kazanırlar. Eğitimin toplum açısından başka bir görevi de ülke ekonomisinin ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirmek ve açık toplumlarda tabakalar arası sosyal hareketliliği gerçekleştirmektir69 Eğitimin amaçları bireye ve topluma olmak üzere iki bölümde ele alınabilir. Bireye yönelik amaçları;

- İnsanların daha iyi yaşam şartlarına sahip olmaları için bireyler açısından toplumsal hareketliliği sağlamak,

- Bireyin ruhsal, bedensel ve zihinsel açıdan gelişimini sağlamak,

- Bireylerin istenmeyen davranışlarını istenilen davranışlara dönüştürmek, - Toplumsal yaşam için bireye iletişim ve işbirliği yeteneği kazandırmak,

- Bireye yerinde ve zamanında karar verebilmesi için düşünme gücü kazandırmaktır.

Toplumsal nitelikli amaçları ise:

- Toplumun yaşam stilini korumak, - Toplumun sürekliliğini sağlamak,

- Toplumun yenileşmesine katkıda bulunmak,

- Toplumsal kültürü zenginleştirmek ve şekillendirmek, - Ekonomik açıdan toplumun verimliliğini artırmak, - İnsanların sosyalleşmesini gerçekleştirmek,

- Toplumdaki bireyleri ülkenin yönetim sistemine bağlılıklarını pekiştirmektir.70

1.1.5.4. Akran Grupları

Sosyalleşme sürecinde diğer önemli bir faktörde bireyin kendi yaş grubundaki diğer bireylerdir. Aileler gibi akran grupları da bireylerin ilişkilerinde üstün bir rol oynamaktadır. Akran grupları çocukların düzeyinde eşit bir ilişkiyi simgelerken anne babalar ile bu ilişki daha üst düzeydedir. Çünkü, anne babalar sevilen, aynı zamanda da sayılan ve sözü dinlenen kimselerdir.71

Akran gruplarındaki sosyalleşmede ailede olduğu gibi önceden belirlenmiş değildir. Daha ziyade sıradan etkileşimlerden kaynaklanmaktadır. Ve rastlantısaldır. Akran grubunda çocuk kendi kendisini ifade etmeyi öğrenmelidir. Çünkü istekleri akran grubu içinde evdekine göre daha önemsiz kalacaktır. Bundan dolayı çocuk diğer grup üyeleri ile işbirliğini ve

69 Yetim a.g.e. s.83 70 Güney a.g.e. s.120

(28)

kendini kabul ettirme yeteneğini geliştirecek sosyal becerileri geliştirmelidir. Akranlar arasında kabul edilme, çok açık bir şekilde farkında olunmasa bile bireyler için önemli bir hedef olmaktadır. Akranların beklentilerine uyum sağlama başarısızlığı bireyin arkadaş sahibi olma ve sosyal olarak kabul edilme çabalarını baltalayabilir. Akranların etkileri özellikle gençlerin ergenlik döneminde çok etkili olabilmekte ve burada ilişkiler aile içerisinde çatışmaları da beraberinde getirebilmektedir.72

Birey arkadaşları ile olan ilişkilerde çok şeyler öğrenir. Paylaşma, mücadele, kavga etme, büyüklerle olan ilişkiler, başarı, sevilme, birliktelik, hoşgörü, fedakârlık, mensubiyet duygusu, kendi haklarını koruma, kurallara uyma gibi davranışları gelişir.73

Sosyalleşme sürecinde akran grupları bireyler üzerinde üç önemli noktada etki etmektedir. Birincisi, bireye ahlaki standartları ve cinsel rollerin öğrenilmesine yardımcı olur. Aile dışındaki hayata hazır hâle getirir. İkinci olarak, bireye yeni davranış şekilleri öğretir. Grup etkileşiminde öğrenilen dersler çocuğun diğer gruplara ve belki de okullardaki aktivitelere katılmasına yardımcı olur. Üçüncü olarak ise bireye sosyal rollerin öğrenilmesinde yardımcı olur ( lider, örgütleyici, uyum gösterme). Bu rollerle ilişkili olan görevlerin yerine getirilmesi, bireyi yetişkinlerin dünyasına hazırlar. Birey akran grubunda kendi pozisyonunu genellikle aile etkisinden daha ziyade bireysel başarı ve kişiliğine dayalı olarak elde eder.74

Bireyler arkadaş gruplarında mücadele etmeyi, hakkını korumayı, paylaşmayı başarı ve sevilmeyi öğrenir. Ayrıca birey öğrendiği bilgilerin doğruluğun ya da yanlışlığın genellikle arkadaş grubu içinde öğrenir. Akran grubu okul çağındakiler için kuralları öğrenme, yetişkinlerde evlilik, çocuk yetiştirme ve aile hayatı konusunda bireyleri sosyalleştirir. Yapılan çalışmalarda en çok arkadaş gruplarının boş zamanları değerlendirme, görünüm, cinsel yaşam gibi konularda bireylerin sosyalleşmesine yardımcı olmaktadır.75

1.1.5.5. Toplumsal Çevre

Toplumsal çevre içinde otoriteyi, yardımlaşmayı sağlayan, grupları oluşturan, insanların davranış ve özgürlüklerini denetleyen bir kurallar bütünüdür. Bir başka deyişle toplum, toplumsal ilişkilerden oluşan bir yumaktır. Uygarlık düzeyi, ekonomik uğraşısı, dili, dini, inandığı değerler ve uyduğu kurallar ne olursa olsun, ortak bir yaşayışa değerlere ait yapıya toplumsal çevre denilir. Her insan topluluğu bir toplumsal çevreyi meydana getirir.

72 Mehmet Özyürek ve Ark, Davranış Bilimleri, Anadolu Üniversitesi Yayını, Ankara, 1986, ss,110-113 73 Muhsin Hazar, Beden Eğitimi ve Sporda Oyunla Eğitim, Tutibay Yayınları, Ankara, 1996, ss.14-15 74 Mahmut Tezcan, Toplumsal ve Kültürel Değişme, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Yayını, Ankara,

1991, ss, 22-24

(29)

Toplumsal çevrenin yapısı, toplumsal ve ekonomik şartlara bağlı olarak farklı değişim hızlarına sahiptir. Genellikle bu değişim gelişme yönündedir.76

Bireyi sosyalleştiren ve kişiliğine biçim veren çevreler çok çeşitlidir. Bireyin bir şey öğrenmesine yardım eden her çevre bu niteliktedir. Çocuğun ilk sosyal çevresi ailesidir. İlk öğretmeni anne ve babasıdır. Aile çevresini arkadaş çevresi, meslek çevresi, dini ve siyasi çevreler vb. izlemektedir. Fert bu çevrelerle kurduğu ilişkilerle toplum içerisinde kişiliğini kazanır. Çevreler aynı olsa da kişilikleri farklı olabilir. Çünkü insanların yetenekleri birbirinden farklıdır. Ayrıca hiç kimse aynı çevreden aynı şekilde etkilenmemektedir.77

Çevre, bireyleri etkileyen tüm doğal nesne ve şartlarla, insan yapısı ve şartlarını kapsayan, alt ve üst kurumlarıyla, toplumsal örgütlenmeyi içine alan bir bütünü ifade etmektedir. Toplumsal çevre, insanları belli amaçlar doğrultusunda bir arada toplar ve diğerlerinden ayırır. Toplumsal çevrenin verimli olabilmesi için eğitimli olması kaçınılmazdır. Toplumsal çevre içinde, aynı sosyal gruplarda, aynı birey değişik bireylere karşı değişik rol ve statüler takınabildiği gibi aynı sosyal gruplar içindeki bireylerin de farklı rol ve statüler takındığı görülebilmektedir.

Toplumlar farklı sosyal çevrelerle şekillenmiştir. Bir kent diğer kentten nasıl farklıysa, sosyal çevre itibariyle de farklıdır. Bireyler bir çevreden diğerine geçebilir. Kendi amacına da uydurabilir. Dönmezer’e göre yaşam ile çevre iç içedir. Çevre yaşam hücrelerinin oluştuğu andan itibaren vardır. Çevrede meydana gelebilecek bir değişmenin, alışkanlıklara ve yaşam tarzlarına varıncaya kadar değişikliğe uğrattığı, çevre deyince doğumdan ölüme kadar insanların vermiş olduğu dürtülerin anlaşıldığı, hava ve besinlerden, sosyal ve duygusal iklime, aileden topluma kadar, kişinin temasta bulunduklarının inanç ve davranışlarına kadar ve hatta doğumdan öncede birey üzerinde etkisini göstermeye başlamasıdır.78

1.1.5.6. Kitle İletişim Araçları

Kitle iletişim araçları, gelişen teknolojinin de etkisiyle toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir ögesi olmuştur. Birçok sosyal bilimci, araştırmalarında kitle iletişimi ile birey ve toplum yaşamını sosyolojik, sosyal psikolojik yaklaşımlar ile sorgulamış ve buradan birey ve toplumsal davranış biçimlerini açıklamaya çalışmışlardır. Ataerkil aile yapısından modern toplum yapısına geçiş ile birlikte, kitle iletişimi toplum ve grupların âdeta yerini alarak, bireyin gelişim süreci içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Tek taraflı bir iletişim kaynağı olarak görülen kitle iletişim araçları, birey ve toplumlara yalnızca bilgi aktaran

76 Gökçe a.g.e. s.1

77 Öztabag L, Eğitim Sosyolojisi, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1970

Şekil

Tablo 1. Spor ve Sosyalleşme Üzerine Yapılmış Bazı Çalışmalar
Tablo  2.  Anket Uygulamasına Katılan Üniversitelerde Öğrencilerin Dağılımı                                         Gazi Üniversitesi           Selçuk Üniversitesi
Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Fakültelere Göre Dağılımı
Tablo 8. Araştırmaya Katılanların Deneklerin Yaş Grupları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

DÜNYA GELİŞME GÖSTERGELERİ 0-14 YAŞ NÜFUS.. DÜNYA GELİŞME GÖSTERGELERİ 0-14 YAŞ

Bu iyileşme, semental rezorpsiyon ile yüzey rezorpsiyonu (onarıma bağlı rezorpsiyon) olarak tanımlanmaktadır (11).. Eğer devamlı uyaran olduğunda; pulpa kanalı enfekte ise

Bu çalışmalar ışığında obstrüktif uyku bozuklu- ğuna neden olan hipertrofik adenotonsillerin uyku düzeni ve yapısını bozarak büyüme hormonu salınması- nı bozduğu,

N orm al diyetlere eklenen cyclam at ile böyle b ir fark görülm

Jasa Asuransi Indonesia (Jasindo), and PT. Jiwasraya in the city of Bandung), (3) How the influence of work conflict and leadership behavior on employee performance (study at

Ermeniler Nahçıvan’a da saldırdı Cabbar SIKTAŞ İĞDIR/ MİL-HA “ 7 ZERBAYCAN’ın \ Dağlık Karabağ ____ bölgesinde Azeri-Ermeni çatışması hızla sürerken,

Araştırma sonuç- larına göre İstanbul'un doğal değerleri korunu- yor, İstanbul'un tarihi değerleri korunuyor, İs- tanbul yeşil bir kent sayılır, İstanbul çevre

2001, Inverse eigenvalue problems for Sturm-Liouville equation with spectral parameter linearly contained in one of the boundary conditions. Inverse Problems,