• Sonuç bulunamadı

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşis

1.2.8. SOSYAL KAVRAMLAR

Toplumu ve bireyi birbirinden ayrılmaz bir parça olarak düşünmek gerekir. Birinin diğerine etkisi bakımından, toplumun birey üzerinde etkisi diğerine göre daha yoğundur. Birey günlük hayattaki her şeyini toplumda yaşayarak öğrenir. Bu öğrenme başka insanlarla birlikte etkileşim kurarak sağlanır. Belirli bir toplumdan söz edebilmek için belirli şartlar vardır. Bunlar ortak bir toprak parçasına sahip olmak, belirli bir idare biçimini kabul etmek ve

103 Ersal Özkan, Öğrenmeyi Öğret Bana, Konya, 2006, ss, 108-110

104 Kamil Özer ve Dilara Sevimay Özer, Çocuklarda Motor Gelişim, Antalya, 1998, ss.55 105 Yeşilyaprak a.g.e. 202-215

ona uymak, yani otoriteye saygı göstermek, bir diğer şart ise bir kültür ya da yaşam biçimine sahip olmaktır. Bugün dünyada toplumlar ve devletler olarak yerini almıştır.107

İnsanların topluluk hâlinde yaşaması biyolojik ve psikolojik bir zorunluluk şeklinde ortaya çıkmaktadır. İnsan beslenme ihtiyacını tek başına sağlayabilmesi zordur. İkinci olarak insanın yaradılıştan doğal bir korunma ihtiyaç ve eğilimi vardır. Üçüncü olarak da kendi neslini üretme güdüsü ve eğilimi kısa zamanda büyük toplumların oluşmasının ana nedeni olmuştur.108

Bireyde en bencil duygular olan değerli bulunmak, takdir edilmek düşüncesi örgütlü bir toplumda yaşamayı zorunlu kılan sebeplerdir. Hırs, şımarıklık, sevilme isteği gibi gözüken pek çok özellik ancak bir topluluk içinde değer bulmaktadır. Benlik duygusunun yıpranması, ürkeklik, çekingenlik vs. hep toplumun koyduğu kurallara fertlerin uymasından kaynaklanmaktadır. İnsanın doğasındaki pek çok eğilimler sosyalleşmeyi kolaylaştırmaktadır. Mücadele ve rekabet, spor karşılaşmaları, ekonomik çekişmeler, sosyal kural ve düzenleri gerekmektedir.109

Özellikle bireylerin sosyalleşme eğilimlerine 19. yy.’da daha çok beslenme ve korunma ihtiyacının etkili olduğu savunulmuş, hatta bireyin şahsiyet gelişiminde sosyalleşmenin çok önemli rol oynadığı belirtilmiştir. Sosyalleşemeyen bireylerin çeşitli ruhsal sorunlar ile karşılaştıkları görüşü kabul görmüştür. 110

Tolon’a göre toplum, sürekli bir arada yaşayan ve varlıklarını sürdürebilmek için birbirlerine ihtiyaç duyan örgütlü bir insan topluluğu olarak düşünülmelidir. Bu topluluk karşılaştığı sorunları, beslenme, barınma, çocukların yetişmesi, sağlık gibi sorunların çözümlenmesi için değişik araç, gereç, yöntem, düşünme gibi değişik örgütlenme biçimleri ortaya koyar. Bunların sonucu olarak ortaya çıkan maddi ve manevi unsurlar ise kültür olarak adlandırılır.111

Toplumlar dünyayı benimsedikleri yaşam ve düşünme biçimine bağlı olarak algılar, yorumlar, kavram ve inançlarını ona göre belirler. Kültürler, kendilerine özgü bir takım amaçların ortaya çıkmasına yol açarlar. Bu amaçlar toplumun genelince kabul görüyorsa toplumsal değerlerden söz edilir.112

107 A.Ö.F. .a.g.e. s.43-44

108 Köknel, Özcan, İnsanı Anlamak, Altın Kitapları Yayınevi, İstanbul, 1997,

109 Ergun, a.g.e. ss.21-25 110 Ergun .a.g.e. ss.21-25 111 Tolon a.g.e. ss 3 112 Tolon .a.g.e.s.3-4

Gökçe’ye göre toplum, içinde otoriteyi, yardımlaşmayı sağlayan grupları oluşturan, insanların davranış ve özgürlüklerini denetleyen kurallar bütünü olarak görmekte, büyüklüğü, gelişme seviyesi, ekonomik yapısı, dili, dini, inandığı değerler ve uyduğu kurallar ne olursa olsun hepsinde ortak bir yapı, toplumu meydana getirir.113

İnsan sosyal bir varlıktır. Ancak sosyal düzenin kurulmasında var olan iç güdüsel eğilimler ve mevcut sosyal yapıların insana etkileri birlikte çalışmaktadır. İnsandaki sosyal eğilimler sürekli olarak bir arada yaşamaya sevk etmektedir.114 Sosyal kavramları kısaca inceleyecek olursak;

Sosyal Yapı: Sosyal yapı kavramını sosyal bilimciler farklı bakış açıları ile ele

almışlardır. Sosyal yapı toplumdaki farklı grupların birbirine karşı pozisyonları, bağlılıkları ve çekişmeleri için kullanılır. Başka bir açıdan toplumdaki kalıplaşmış statüler ve statüyü taşıyan kişiler olarak ele alır. Radcliffe Brown’a göre sosyal yapı insanları birbirine bağlayan ilişkiler bütünü anlamında kullanılır. Bu ilişkilerin irdelenmesi sosyal yapıyı ortaya çıkarır. Giensber ise sosyal yapıyı gruplar ve devamlılık gösteren ilişkiler olarak açıklamıştır. Bu düşünceye göre sosyal yapının kurucu ögeleri nüfus, çevre, yerleşim, toplumsal sınıflar, eğitim, siyaset, hukuk, aile ve dindir.115

Aynı şekilde Gerth ve Mills da kurum kavramının anahtar biriminin rolü olduğunu ve kurumunda sosyal yapı kavramındaki temel birim niteliği taşıdığı belirtilmektedir. Kurum bir şeyi yapmanın örgütlenmiş yoludur. Bireylerin toplumsal sistem içindeki davranışını kurumlar belirlemektedir. Toplum yapısı ve değerlerin korunması bakımından zorunlu olan sürekli kurallar topluluğudur. Bu görüşe göre bireyin bir toplumda var olabilmesi için belirli düzenlemeler gerekmektedir. İletişim sistemi, ekonomik sistem, siyasal sistem, aile ve eğitim ile ilgili düzenlemeler, sosyal dayanışmayı artıran inanç sistemi bu süreçler toplum için önemli sayılan ve bunların sonucu ortaya çıkan sosyal tabakalaşma, bu süreci de etkilemektedir. 116

Ergun’a göre mensupları arasında sıkı ilişki ve dayanışma olan toplumlara cemaat, ferdiyetçilik prensibi üzerine kurulmuş ve mensupları arasında zayıf bağlılık duygusu olan toplumlara cemiyet denir. Cemiyet bir kum yığınına, cemaat ise hücreler topluluğuna benzer. Sosyal yapı bir bütündür. Parçalarına ayırarak incelemek gerekir.117

113 Gökçe a.g.e.

114 Barlas Tolon, Toplum Bilimlerine Giriş, Kalite Matbaası, Ankara, 1975

115 Bottomore T,B, Toplum Bilim Sorunlarına ve Yazınına İlişkin Bir Kalvuz, Beta Yayınları, 2. Baskı,

İstanbul, 1984

116 Gökçe a.g.e. 117 ergun a.g.e. s.193

Bu bağlamda sosyal yapının unsurlarını şöyle sıralamak mümkündür. Sosyal hareketlilik ve karşılıklı etkileşim, otorite ve itaat, normlar, toplumsal statü ve roller, sosyal gruplar, sosyal kurumlar ve sosyal tabakalaşma şeklinde sıralanmaktadır. Tüm bunlar sosyal yapının şekillenmesi ve oluşmasında önemli etkilere sahiptir. 118

Sosyal Sınıf: Günümüz toplumunda nüfus artışı, kültür seviyesinin yükselmesi,

teknolojideki gelişmenin inanılmaz boyutlara ulaşması, şehirleşme, özgürlüklerin artması toplumsal sınıfların oluşmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Tüm toplumlarda bilindiği gibi sınıflama bir piramit şeklinde açıklanıp üst, orta ve alt olmak üzere üç sınıflamadan bahsedilmektedir. Bireylerin çoğu sosyokültürel yaşam tarzı, dünya görüşü, ekonomik durumu ve davranışları bakımından farklılaşma ayrışma sürecine maruz kalmıştır. Bunun sonucu olarak da sosyal sınıfların ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur.119

Sosyal sınıfların oluşmasında önemli faktörler vardır. Gelir seviyesi, yaşam tarzı, bireylerin eğitim seviyesi, sınıf bilinci, hareketlilik gibi değerler sosyal sınıfları belirleyen etkenlerdendir. Bireyler kendilerini hangi sınıfa mensup görürse o sınıfın yaşantısına, giyim kuşamına, görgü kurallarına uyma zorunluluğu hissetmektedir.

Modern toplumlarda sosyal sınıfların oluşması ve aralarındaki farklılıklar çok fazla değilken, gelişmekte olan ve gelişmemiş toplumlarda aradaki fark uçurum seviyesinde kendini göstermektedir. 120

Sosyal Statü: Bireyin dahil olduğu davranış düzlemiyle ilişkisinden doğan bir

kavramdır. Başka bir ifade ile toplumun ferde, çeşitli davranış düzlemleri aracılığıyla verdiği mevki olarak açıklanmaktadır. Bu kavramdan yola çıkarsak kişinin sosyal statüsü, onun toplum içerisinde sahip olduğu yetki ve sorumluluklarının alanını verir. Örneğin; profesör, öğrenci, çiftçi, doktor, öğretmen, avukat gibi kavramlar temsil edilen statüyü göstermektedir.121

Bu konu ile ilgili ilk çalışmaları yapan Ralph Linton’dur. Linton’a göre statünün anlamı mevki, konum ve pozisyon olarak belirtilmektedir. Birkaç tanım yapacak olursak: Sosyal statü kişinin davranış düzlemi içinde bulunacağı yeri gösteren “pozisyon” veya sosyal durumdur.

118 M. Tan, Toplumbilimine Giriş-Temel Kavramlar, Ankara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Yayınları,

Ankara, 1981

119 Eroğlu a.g.e. s.177 120 A.Ö.F.

Sosyal statü, belirli bir zamanda bir birey tarafından işgal edilen bir konum veya yürütülen bir işlevdir.122

Genel anlamda statü, hak ve görevlerin biçimsel organizasyon içerisindeki kademeleşmesidir. Sübjektif anlamda ise statü, insanların birbirlerini ve bireysel hükümlerini ifade eder.123

Bu tanımlardan yola çıkarak şu sonuca varabiliriz. Toplumlarda statünün kazanılması veya oluşması için bazı kriterlerin olması gerekir. Bunlar, yaş, cinsiyet, eğitim ve öğretim durumu, maddi durum, ırk, medeni durum şeklinde sıralanabilir. Bireyler sosyal statülerini genellikle iki yoldan kazanırlar. Birincisi, bireyin istek ve iradesi dışında gelişen statü, yaş, cinsiyet, ırk, aile şeklinde. İkincisi ise bireyin çaba ve istekleriyle kazanılan statülerdir. Bunlar, öğretmenlik, doktorluk, öğrencilik, askerlik gibi. Görüldüğü gibi toplumların en çok etkilendiği alan ve şekil aldığı alan eğitim alanıdır. Eğitimle statü değişimi daha farklı hâle gelmektedir.

Bir statüden bir başkasına geçiş de olabilmektedir. Örneğin; bayanların evlenmesi, aileye geçişi, çocuklarının olması anne statüsünü getirir. Eğitim ile doktor olunması şeklinde bir değişim yaşanmaktadır.124

Sosyal statünün insan davranışları açısından önemli yönü, her statünün bireye rehberlik ederek nasıl davranması gerektiğini göstermesidir. Toplumsal statünün hemen tüm insan gruplarında bulunması, onu toplumsal yapıdan ayrılmaz kılar. 125

Günümüzde toplumların sosyal statülerinde bireyler için çok önemli hâle gelmesi dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur. Bireyler toplumda kendilerine yer bulmaları ve kendileri ile barışık olması statülerini de önemli derecede etkilemektedir. Özellikle kazanılmış statüler büyük toplumlarda çok önemli hâle gelmiştir. Onun için bireylerin toplum içinde statüleri son derece önemlidir.

Sosyal Rol: Bireylerin belirli bir statüye sahip olmaları ve bu statünün sahip olduğu

davranışların yerine getirilmesi rol olarak adlandırılmaktadır. Sosyal roller kişilere bazı hak ve yetkiler vermesinin yanı sıra, bazı sorumluluk ve yükümlülükleri de beraberinde getirir. Toplumsal sistem için de bireylerin başarılı olma ve yükselme yolu, kişilerin kendilerine

122 Tan, a.g.e, ss.62

123 Erol Eren, Yönetim Psikolojisi, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, İşletme İktisadi Enstitüsü Yayını,

İstanbul, 1984, ss.312

124 Güney a.g.e s.101-102 125 A.Ö.F

düşen rolleri iyi yapmasıdır. Toplum bireylerin davranışlarını belirlediği gibi kişilerde bu rollere çeşitlilik katmaktadır.126

Rol konusunu incelerken örnek vermek gerekirse bir erkek, ailede baba, işyerinde, satıcı, takımda kaptan, okul aile birliğinde üye, siyasal bir partide aday olabilir. Ve erkek her yerde aynı kişidir. Ama topluluğun ailesel, ekonomik, dinî ve siyasal gruplarda bir takım kurumsallaşmış rolleri oynuyor. Ancak hangi gruba katılırsa katılsın aynı temel kişilik olmasına karşın, her grupta beklenildiği ve genellikle yaptığı gibi biraz farklı davranır. Sosyal rol aynı zamanda bireyin statüsünün ölçülmesinde kullanılan önemli bir araçtır. Roller tek başlarına var olamazlar başka rollerle karşılaştırarak incelemek gerekir.127

Bazı sosyologlar sosyalleşmeyi kişinin sosyal roller almaya hazır hâle getirilmesi olarak alırken birey yaşadığı sosyal hayat içinde kendi iradesiyle veya iradesi dışında çeşitli roller almaktadır. Bu bakımdan sosyalleştirme kişinin gelecekteki annelik, babalık, öğretmenlik, mühendislik gibi rollere hazırlanması olarak görülmektedir.128

Toplumların bazı tören veya dinî uygulamalarında roller bireylere empoze edilir. Bireyler oynadığı rolün ancak bir kısmına etki eder. Bir kültürde oynanan roller, uzun bir zaman süresince etkileşimde bulunmakta olan çok sayıda kişinin ürünleridir. Bireyler, rollerin özel bir takım yönlerini biçimlemede etkili ve yardımcı olurlar. Bireyler var olan rollere girerler. Bazen bireyler rollerin çatıştığını görür. Bu çatışma zaman zaman rollerin tamamlayıcılığının bozulabileceğini gösterir. Çatışmaya bir örnek vermek gerekirse, inançları nedeniyle savaşa karşı olan ama askerlik yapması gereken bir kişide gözlemleyebiliriz. Çünkü her kültür farklı kurumsal hedefler ve her sosyal kişilik de çoğul roller içerebilir. 129

Sosyal Grup: Birden çok kişinin sosyal bir etkileşim içinde bulundukları belirli bir

gayeye yönelmiş olan ve birbirlerinden haberdar olan sosyal bir topluluktur.130

Başka bir ifadeyle ise grup, roller, statüler, değer yargılarına ve inançlara sahip, karşılıklı ilişki içinde bulunan, birbirinden farklı özellikler taşıyan ve birden fazla bireyden oluşan sosyal topluluktur.131

Bu ifadelerde göstermektedir ki gruplar belirli özellikler sahiptir bunlar:

- Gruplar hem kendi üyelerince hem de dışarıda ki bireyler tarafından gözlemlenebilmeli, tanınabilmelidir.

126 Ergun a.g.e.

127 Joseph fıchter, Sosyoloji Nedir? (Çev. Nilgün Çelebi), Attila Kitapevi, Ankara, 1996, ss 94-104 128 Ergun a.g.e. 35-45

129 Fıchter 94-104 130 Yetim a.g.e. s.93 131 Yetim a.g.e. s.94

Doğan B, Moralı, S, “Futbolda Seyirci Taşkınlıkları ve Bunun Altında Yatan Psiko-Sosyal Nedenler.” Bilim ve Teknoloji Degisi, Sayı:4, Ankara, 1996

- Grup içerisinde bulunan her üyenin sosyal statüsü, roller vardır. Bunlar en küçük gruplaşmada bile bulunur.

- Her üye kendi rolünü oynar ve gruplaşma gerçekleşmiş olur. Rollerin oynanmaması grubu ortadan kaldırır.

- Grup üyeleri arasında iletişim ve birbiri ile temas bulunur. - Her grubun kendi içinde davranış kuralları vardır.

- Üyeler ortak değerler etrafında bir araya gelmişlerdir. Ortak değerlerin olmaması ya da çatışmanın ortaya çıkması grubun dağılması anlamına gelmektedir.

- Belirli bir hedef olmalı ve bu hedefe yönelik aktiviteler gerçekleşmelidir. - Sürekliliğin bulunması gruba bir anlam katması demektir.

Bu özellikleri dikkate alarak grupları sınıflamak gerekirse altı ana grupta incelemek yerinde olacaktır. Aile grupları, eğitim grupları, ekonomik gruplar, siyasal gruplar, dinî gruplar ve boş zaman (ya da spor) değerlendirme grupları şeklinde oluşmaktadır.132

Bu noktadan hareketle sosyal grupları bireylerin sosyalleşme sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir. Bireylerin statüsü, rolü, toplumsal sınıfı gibi kavramların değerli hâle gelebilmesi için belli grup ilişkileri içinde birbirleri ile etkileşim hâlinde olması toplumun genelinin yararına olacaktır.

Sosyal Kurum: Toplumların kendine özgü sosyal yapısı ve bu yapıyı oluşturan değer

yargıları, inanç sistemleri, ilişki kalıpları ve davranış biçimleri vardır. Bireyler sosyalleşmelerini belirli sosyal yapılar içinde tamamlarlar. Bu yapılar sosyalleşmede birey önemli katkılar sağlar. Bu yapılar sosyal kurumlar olarak adlandırılırlar. Sosyal kurumlar toplumun özelliklerini belirleyen temel unsurlardır. Günümüz sosyal kurumları iki şekilde ele alınabilir. Birincisi, manevi ikincisi, maddi kurumlar diyebiliriz. Manevi olanları, ahlak, din, ekonomi, sanat, evlenme kavramları olurken, ikincisinde yani maddi kurumlar ise okul, cami, mahkeme gibi kurumlar olarak belirtilmektedir.

Sosyal kurumlar, belirli sosyal ilişkileri yöneten kalıplaşmış ve kabul edilmiş alışkanlıkları bu alışkanlıklarla bunları yöneten ilkelerin karmaşıklığını ve böyle bir karmaşıklığı destekleyen örgütlü bir bütündür. Başka bir ifade ile ise toplumda insanların ihtiyaçlarını gidermek için yaptığı faaliyetleri örgütleyen, yöneten toplumsal yapı ve mekanizmalardır.133

132 Fıchter, a.g.e. ss 52-60 133 Güney a.g.e. s.111-113

Kurumların bireysel kişi ve gruplar üzerindeki etkilerine göre incelendiğinde kurumsal işlevlerinin bazılarını olumlu bazılarını ise olumsuz olarak adlandırılır. Olumlu işlevleri arasında grup içinde yüksek düzeyde bir bütünleşme ve eş güdüme yol açmaktadır. Kurumların fonksiyonları bireylerin sosyal davranışlarını kolaylaştırır. Sosyal kurumlar bireylerin birbirlerinden beklentilerini belirler ve davranışlar arsındaki koordinasyonu sağlar. Kurumlar insanların şahsiyetlerinin gelişmesine yardım eder. Sosyal kurumlar insanlar ve kurumlar arasındaki geleneksel ilişkileri düzenler.134

Sosyal Değişme: Bireyler gibi içinde yaşadığımız toplumlarda değişmektedir.

Değişme her toplumun karakteristiğidir ve devamlılık gösterir. Bu nedenle her toplumun kültürü, gelecek nesillere aynen aktarılmaz. Bazen yavaş bazen hızlı değişmelerle gelecek nesillere aktarılan kültür, birey ve toplumun kendisinde faklılaşmalara neden olur. Değişme hızı toplumdan topluma değişiklik gösterir. Geleneksel toplumlarda değişme daha yavaş bir şekilde olurken endüstriyel toplumlarda daha hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir.135

Sosyal Sistem: Birbiriyle anlamlı ilişki içinde bulunan parçalardan meydana gelen

bütün ya da bir takım alt sistemlerden oluşan ve kendiside büyük bir sistemin parçası olarak işleyen bir bütün olarak ifade edilmektedir. Sosyal sistem, birbiriyle ilişki içinde ve etki tepki ilişkisi içinde olan çeşitli konumlardan (aile, ekonomi, din) oluşmuş bir bütündür. Sosyal yapının doğurduğu düzen fikri çerçevesinde bir şekillenme hâlidir.136

Sosyal Kontrol: Sosyal kontrol kavramı, toplumu oluşturan bireylerin nasıl hareket

edeceklerini tahmin edebilmeyi sağlayan mekanizmadır. Sosyal kontrol mekanizmalarının işleyişi otoriteye dayanır. Sosyal kontrolde amaç grubun ya da kurumun hedefine ulaşması, bireyler arası ilişkilerin bozulmaması ve bu ilişkilerin artarak devam etmesi için önemli bir denetim görevi üstlenmektedir. İki bölümde ele alınır. Birincisi resmî (kanun, tüzük, yönetmelik), ikincisi ise örf, âdet ve gelenekler şeklinde kabul edilmektedir.137

Sosyal Değer: Değer genel olarak bireyin diğer bireylerle ilişkilerinde belirli

durumları tercih etme eğilimi olarak tanımlanabilir. Bir başka ifadeye göre ise bireylerin ideal davranış tarzları veya yaşam amaçları hakkındaki inançları olup davranışsa farklı tarzlarda rehberlik eden çok yönlü standartlardır. Din, ahlak, örf, âdet, gelenek, medeniyet, dil, ticaret, nikâh, günah, ayıp, vatan, bayrak, sevgi gibi birçok kavram belirgin sosyal değerlerdir.138 134 Fıchter, a.g.e. ss 133-135 135 A.Ö.F. a.g.e. ss.144-145 136 Yetim a.g.e. ss.109-110 137 Güney a.g.e. ss. 107-108

Tanımlarda da görülmektedir ki değerler toplumlarda bireyleri birbirlerine yaklaştıran, bir arada tutan ve devamını sağlayan kavramlar olarak görülmektedir.139

Sosyal Hareketlilik: Sosyal hareketlilik bireyin doğduğu sosyal katmandan başka bir

sosyal katmana hareket edebilme derecesine belirtilen bir kavramdır. Sosyal hareketlilik toplumdan topluma önemli ölçüde farklılık gösterir.140 Sosyal hareketlilik dikey ve yatay olmak üzere iki bölümde ele alınır. Dikey olarak görülen sosyal hareketlilikte fert veya sosyal grupların hayat tarzlarında, gelir seviyelerinde, eğitim ve dünya görüşlerinde ortaya çıkan pozitif yönde bir değişimdir. Yatay hareketlilikte ise hayat tarzında, gelir seviyesinde ve dünya görüşünde bir artış ve yükselme olmadan fert ve grupların hareketliliğe uğramalarıdır.141

Sosyal İlişki: Sosyal ilişkiler niteliğine göre insanları birleştirici ve ayırıcı özellik

gösterebilirler. Özel olabilir veya olmayabilir. Ekonomik veya siyasi olabilir. Dostça veya düşmanca olabilir. Bireyler olgunlaştıkça giderek toplumsal ilişkilerin önemini anlar ve sosyal ilişkiler geliştikçe toplumu bir arada tutan bağlarda gelişir.

Sosyal ilişkiler toplumda hem yazılı hem de örf ve âdet gibi yazısız hukuka göre gerçekleşir. Toplumdaki bazı kurumlar ise sosyal ilişkilerin gelişip güçlenmesini kolaylaştırır. Dil, eğitim, din gibi sporda bu kurumlardan birisidir. Sosyal ilişkiler sosyal sistemin üç temel unsurundan birisidir. Diğerleri ise birey ve gruplardır. Birey ve sosyal grupları yalnız kendi varlıklarının farkında olmaları yeterli değildir. Kendi dışında bulunan kişi ve sosyal grupların varlığının dikkate alınması, sosyal ilişkilerin gerçek yapısının bir sonucudur. 142

Sosyal Norm: Bir grup yapısı biçimlendikten sonra, bireylerin işlevleri faklılaşır ve

bir statü kazanırlar. Grup içinde işlerin yürümesi için, onları düzenleyecek, sınırlandıracak kurallara (normlar) ihtiyaç vardır. Bu yüzden her grupta statü ve rollerin yanında normlardan söz etmek gerekir. Çünkü normlar statü ve rollerin ayrılmaz bir parçasıdır. Normlar insan davranışlarının kendine göre ölçüldüğü, değerlendirildiği ölçütlerdir. İnsanlar arası ilişkilerin nasıl, nerede, ne ölçüde yürütüleceğini belirleyen ortak kurallardır.143

Sosyal Ahlak: Ahlak, olayları ve davranışları iyi ve kötü açısından değerlendiren ve

bu konuda kurallar koyan bir disiplindir.Ahlak kavramı her toplumda var olan bir olgudur.144 Sosyal ahlak, bireyin toplum içindeki durumu ve gruplar, kurumlar, millet ve devlet gibi kurumlarla olan bağlantısından kaynaklanan ahlâki esasların kurallarını tespit etmeye

139 Nirun a.g.e.

140 www.bradley.edu/las/soc 141 Erkal a.g.e.

142 Doğan İ, Sosyoloj Kavramlar ve Sorunlar, 1995, Ankara

143 Faruk Kocacık, Toplumbilim (Ders Notları), Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, 1997, Sivas 144 Çelikkaya a.g.e. ss. 170

yönelik öğretidir. Başka bir ifadeyle insanların toplum içindeki davranışlarının kontrol altına alınması şeklinde açıklanabilir. 145

1.3. SOSYALLEŞME SÜRECİNDE KİŞİLİK

Benzer Belgeler