• Sonuç bulunamadı

XV. YÜZYIL LÂTİNCE MACAR KRONİĞİ CHRONICA HUNGARORUM'UN TÜRK TARİHİ BAKIMINDAN DEĞERİ *

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "XV. YÜZYIL LÂTİNCE MACAR KRONİĞİ CHRONICA HUNGARORUM'UN TÜRK TARİHİ BAKIMINDAN DEĞERİ *"

Copied!
91
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HUNGARORUM'UN TÜRK TARIHI

BAKIMINDAN DECER~~ *

Yrd. Doç. Dr. HICRAN AKIN GIRI~~

Chronica Hungarorum'un yazar~~ olan Macar kronikçisi Thuröczy, hali vakti yerinde, mülk sahibi, soylu ve eski bir Macar ailesinden gelmektedir. 1435 y~l~ nda do~an ve üniversite tahsili yapt~~~na dair hiçbir bilgimiz olmayan Thuröczy, 1465'den itibaren avukatl~k yapm~~, hukuk bilgilerini idari hayattaki tecrübeleriyle artt~ rm~~, lâtinceye hâkim bir ki~i s~fat~yla 1467 y~l~ nda ba~~ hâkimlerin notariuslar~~ (adli kâtip) aras~na girmi~tir. 1481 y~l~~ vesikalar~ nda ba~~ hâkimin adliye kâtibi olarak geçen Thuröczy, 1476 y~l~ nda art~ k temyiz mahkemesinde adliye kâtibi vesikalar~~ kaleme alan ba~~ kâtiptir. K~ ral Mâtyâs (1458-1490), yarg~~ hâkimlerinden biri olarak Thuröczy'yi seçmi~tir. Böylece Thuröczy art~ k adli daire ba~kan~d~ r. Büyük bir ihtimalle 1488'de ölen Thuröczy, hayat hikâyesinden anla~~ld~~~~ üzere, yazar olarak yeti~memi~ti, hukuk kültürüne sahip bir hâkimdi. Çevresinden gelen te~vikler onu yazar olmaya sevkeder. Bu te~vikler sonucu ortaya ç~kan "Chronica Hungarorum: Macarlar~ n Kroni~i" adl~~ geni~~ hacimli eseri birbirinden farkl~~ 3 k~s~ mdan olu~ur ve bu bölümler ayr~~ zamanlarda kaleme al~ nm~~ t~ r. Kronik yazar~~ bu üç bölümü ~arihi kronoloji s~ rasma göre de i~lememi~ tir. Kendisini eseri yazmaya sevk eden sebepleri ve baz~~ k~s~ mlar~ n haz~ rlan~~~ tarihine dair bilgileri kendi eserinden, daha do~rusu ithaflar~ ndan ö~reniyoruz.

Thuröczy, ikinci defa ba~~ hâkimin noteri (adli kâtip) oldu~u s~ rada, efendisi yarg~~ hâkimi Hâssâgyi, ondan II. Kâroly'un (Charles d'Anjou) tarihini yazma= ister, Thuröcy iste~i yerine getirerek Kis Kâroly'un ( 1385-1386) tarihini yazar.** Thuröczy kroni~in bu ilk bölümünü 1475 ila 1485 y~ llar~~ aras~ nda bitirmi~tir.

* Prof. Dr. ~erif Ba~tav ve Prof. Dr. Hasan Eren'in yan~ nda 1985 y~ l~ nda tamamlanan doktora tezinin Osmanl~-Türkleriyle ilgili k~sm~ n~ n ne~ri.

** II. (Kis) Kâroly (Charles d'Anjou), Luis Durazzoi'nin o~luydu. Babas~ n~ n ölümünden sonra, Büyük Lajos (1342-1382) taraf~ ndan yeti~tirilmi~, daha sonra Dalmaçya ve H~ rvatistan

(2)

Thuröczy'nin yazd~~~~ bu bölüm yeni efendisi Tamâs Drâgi'nin dikkatini çekmi~tir. Drâgi, Thuröczy'den Macarlar~n anayurdu konusunda bir eser yazmas~n~~ ister. Drâgi, daha önce yaz~lan eserlerde, ~skitya hakk~nda çok az ~ey yaz~ld~~~n~, K~ral Attila'n~n icraat~n~n k~saca anlat~ld~~~n~~ ve eksiklerin tamamlanmas~~ gerekti~ini dü~ündü~ünden, Thuröczy'den bu konuyu i~lemesini ister. Thuröczy de kendisinden önce yaz~lan eserlerden al~nt~lar yaparak ve bu eserlerdeki yanl~~lar~~ düzelterek Hun tarihini ayr~nt~l~~ olarak i~ledi~i kroni~in ikinci bölümünü 1486 y~l~n~n ikinci yans~nda tamamlar. Anla~~ld~~~na göre, kronik yazan k~raliyet kütüphanesinde tarihe ve co~rafyaya ait b'irçok eser bulmu~tur. ~skit-Hun tarihini yazarken Aeneas Silvius'un * co~rafi tarih ansiklopedisi ve Floransa ar~iveki Antonius'un (ölümü 145.9) dünya kroni~ini eserinin mihenk ta~~~ yapm~~t~r. Kroni~in ikinci bölümünü de bitirdikten sonra Thuröczy, Kis Kâroly'un ölümü (1386) ve kira! Mâtyâs'~n tahta ç~k~~~~ (1458) aras~nda geçen devreyi de yazar. K~ral Mâtyâs'~n hâkimiyetini ( 458-149o) gerekti~i kadar etraf~~ olarak yazmak için kendisinde yeterince kuvvet görmeyen Thuröczy, ba~lad~~~~ i~i bitirmekten çok, kaydedilmezse bu ça~~n hadiselerinin insanlar~n haf~zas~ndan silinece~i korkusuyla kroni~in üçüncü ve son bölümünü kaleme al~r. Bu son bölümü yazmaya kendisini te~vik edeni burada aç~klamamas~na ra~men, bu ki~iyi "eski arkada~" olarak adland~rmas~ndan bunun Hâssâgyi oldu~unu anl~yoruz. Kroni~in tamam~~

20 Mart 1488'de Brünn'de bas~ld~~~ndan, bitirili~~ tarihi 1487 olmal~d~r.

Thuröczy, as~l plân~ndan farkl~~ olarak hikâyesini Mâtyâs'~n tahta ç~k~~~yla kesmemi~, k~sa bile olsa üç bölüm halinde onun hükümdarl~~~n~~ da zikretmi~tir. Kronikte kaydedilen en son hadise ~~ 7 A~ustos ~~ 487'de Wiener-Neustadt'~n Macarlar taraf~ndan alm~~~ hadisesidir. Böylece Thuröczy, üç ayr~~ karekterdeki, üç ayr~~ bölümden olu~an eserin müellifi olmu~tur. Thuröczy'nin çevresi, bu üç ayr~~ bölümdeki karakter farkl~l~klar~n~~ ve aksakl~klar~~ farketmemi~tir, zira onlar~n tek iste~i, Macarlar~n tarihinin pirensi yap~lm~~t~r. 138I'de, III. Charles ad~yla Napoli-Sicilya k~ral~~ olmu~tur. 1385 y~l~nda Büyük Lajos'un dul kar~s~~ k~raliçe Erzsebet'in yönetiminden memnun olmayan magnatlar~n Macar taht~na ça~r~s~n~~ kabul ederek Macaristan'a geldi ve Napoli ve Macaristan k~ral~~ oldu, fakat k~raliçe Erzsebet taraftarlar~nca 1386 y~l~nda öldürüldü. Dul k~raliçe Erzsebet ve k~z~~ Mâria bu kanl~~ hadisenin yarat~c~lar~~ olarak kendilerini aklamak gayesiyle Lorenzo de Monaci'den Kis Kâroly'un tarihini yazmas~n~~ istemi~lerdi. Monaci de iste~i yerine getirerek Kis Kâroly hakk~nda manzum bir tarih yazm~~t~. Thuröczy'nin efendisi Hâssâgyi ise, Thuröczy'den bu eseri nesre çevirmesini ister.

'1' Imparator III. Frederik'in de kâtipligini yapan Aeneas Silvius Piccolomini tan~nm~~~ Italyan hümanistidir. II. Pius ad~yla 1458-1464 tarihleri aras~nda papal~k yapm~~t~r.

(3)

geni~~ bir kitle taraf~ ndan bilinmesiydi. Kroni~in el yazmas~~ günümüze kalmam~~t~r, fakat eser bitirildikten hemen sonra 2o Mart 1488'de Brünn'de bas~lm~~t~r. Cilt 152. sayfada "Deo Gratias (Tanr~'ya ~ükür)" kelimeleriyle bitmektedir. Daha sonra, Rogerius'un Macaristan'daki Tatar istilas~ ndan bahseden Carmen Miserabile (A~~tl~~ ~ark~) adl~~ eseri kroni~e ilave edilerek bas~lm~~t~r. Metin aralar~na da 41 adet renkli gravür konmu~tur. "Macarlar~n Kroni~i", Brünn bask~s~ ndan iki buçuk ay sonra, 3 Haziran 1488'de o s~ rada Macar hâkimiyetinde bulunan Augusburg'da "gözden geçirilmi~~ ve düzeltilmi~" olarak iki de~i~ik bask~~ halinde, ikinci defa bas~lm~~t~r.

Thuröczy ve arkada~lar~ n~n günlük resmi i~leri onlar~~ k~ral~ n çevresinden biraz d~~ar~~ ç~kmaya sevkediyordu. Nitekim bu durum tarih anlay~~lar~ nda da belirgin bir ~ekilde ifadesini bulmu~tur. Thuröczy ve arkada~lar~~ hadiselerin en yak~n görgü tan~~~yd~lar ve bu çevrede dönen tertiplerden haberdard~lar ve dikkat ve görü~~ çevreleri kendili~inden bütün ülkeye yay~l~yordu. Thuröczy'nin ba~bakan gibi üst seviyedeki ki~ilerle s~k s~k birlikte olma imkan~~ vard~. Ba~bakan Mihâly Orszâgh G~:~ti (ölümü 1484), kronik yazar~ n~n ilgisini bildi~inden günün önemli hadiseleri hakk~nda ona bilgiler verirdi. Thuröczy'nin çevresi, ülkenin en iyi hukukçular~ ndan olu~an kültürlü, ayd~n insanlardan meydana gelmi~ti. Hakimler hukuk konular~~ d~~~ nda cereyan eden hadiseleri de Thuröczy'nin faydalanmas~~ için muhafaza etmeye ba~lad~lar. Bu ki~iler kronik yazar~n~~ ilgiyle desteklemi~lerdir. Bu yüzden bu çevre olmasayd~, Thuröczy tarih yazar~~ olamazd~, zira ta~rada ya~asa, gesta ve gesta kodekslerinden haberi olmaz, Hassagyi ve Dragi'nin te~vikleri, arkada~lar~n~ n yap~c~~ ilgisi olmadan da yazamazd~.

Bizim için eserinin en önemli k~sm~, Osmanl~-Macar ili~kilerinin ioo y~ll~k bir dönemini i~ledi~i eserinin üçüncü bölümüdür. Bu bölümü yazarken i~i gittikçe a~~rla~m~~, konularda derinle~tikçe tarihçilik kabiliyeti de artm~~t~r. Thuröczy'nin Kis Kâroly'un ölümünden itibaren (1386) yakla~~k I oo senenin tarihini anlatt~~~~ eserinin bu üçüncü bölümü, di~er bölümlerden müstakil olarak haz~ rlanm~~t~r. Bu bölümün yaz~l~~~ nda Thuröczy, selefleri olan gesta yazarlar~n~n eserlerini aynen kullan~r. Eski gesta yazarlar~, Regino (ölümü 9 ~~ 5) ve Altaich y~ll~klar~n~ n Macarlara dair verilerini eserinin bel kemi~i yapm~~~ ve hümanist tarihçi Aeneas Silvius'u örnek olarak seçmi~tir. Jânos Apröd'u * takip etmi~, hadiselerle ça~da~~ * Küküllei Jânos ad~yla da zikredilen Jânos Apröd Töt-Solymosi, Büyük Lajos'un saray tarihçisiydi ve Büyük Lajos'un ölümünden sonra onun bütün hükümdarl~~~n~~ (1342-1382)

(4)

vesikalan ve mektuplar~~ kullanm~~t~r. Halk nazm~~ ~eklinde efsanele~tirilen

~ifahl rivayederden de faydalanm~~t~r. Bunun d~~~nda zaman~nda ya~ayan

ya~l~lardan da istifade etti~i anla~~l~yor. Macar k~raliyet kanç~laryas~nda eskiden beri k~rallann taç giydikleri ve öldükleri tarihi, hatta ünvan de~i~ikliklerini içine alan kay~dann tutuldu~u bilinmektedir. ~~te Thuröczy bunlardan bol miktarda faydalanm~~t~r. Aeneas'taki bo~lu~u, ça~da~~ vesikalardan ald~~~~ bol malzemeyle doldurur. Ba~~~~ mektuplar~n~n hikaye kumlar~n' alm~~, 1435 y~l~~ fermamn~n* giri~ini de kullanmqur. Aynca Jânos Hunyadi'nin Jânos Vit'~~ ** taraf~ndan kaleme al~nan mektuplar~n~~

da de~erlendirmi~tir.

Eserdeki kronoloji hatalar~~ ça~da~' bulundu~u hadiselere yakla~t~kça azalmaktad~r. Yine de ça~da~' bulundu~u hadiselerde büyük hatalara dü~mesine bak~l~rsa, kronoloji hususuna pek özen göstermedi~i anla~~l~r. Buna kar~~l~k hadiseleri ve kahramanlar~n~~ genellikle do~ru kaydeder. Kronik yazan, Güney-Macaristan'daki Osmanl~-Macar sava~lar~n~n tasvirinin bir k~sm~n~~ efendisi Tamas Dragi'nin verdi~i bilgiden fayda-lanarak kaleme alm~~t~r. Ça~da~' olan tarihi ~ahsiyederle, lural saray~nda bulundu~u s~rada cereyan eden hadiseler hakk~nda çok az ~ey söyle-mektedir.

Rejime ba~l~l~~~na ra~men Thuröczy'nin esen, gesta yazarlar~~ gibi s~rf hanedan~n menfaaderini gözetmek maksad~yla kaleme al~nmam~~t~r, fakat yine de Sigismund'un ölümünden (1437) sonraki bölümde eserinin merkezini janos Hunyadi ve ailesi te~kil etmi~tir. Kronik yazan son derece gerçekçidir. Nitekim devlet menfaatini dü~ünerek gerçekleri de~i~tirmeye çal~~mam~~t~r. Kronikte hadiselerin ahlaki bak~mdan yap~lan yarg~s~, Thuröczy'nin hakimlik göreviyle de ilgili bulunabilir. Önemli hadiselerin arkas~nda ahlaki motifler ara~t~nr. Varna muharebesini de~erlendiri~ini

kapsayan eserini yazm~~t~r. Jânos Apr6d'un Büyük Lajos'un icraanndan bahseden tarih! eseri en tam ~ekliyle Thur6czy'nin kroni~inde bize kalm~~t~r. (J. Horvâth, A magyar in~dalmi mdveltsEg kezdetei. Bp. ~~ g3 ~~ . s. 67; J. Horvâth, Az irodalmi m~lveltsEg megoszlâsa. Bp. 1944. s.

24.)•

K~ral Sigismund'un 1435 y~l~~ II. Decretumu ( ~~ 2 Mart 1435) için bak: Franciscus

Döry-Georgius B6nis-Vera Bacskai, Decreta Regni Hungariae-Gesetze und Verordnungen Ungarns 1301 -1457. AkadEmiai Kiad6. Budapest 1976. s. 277-282; Magyar TörvEnytâr CJH 1000-1526. Evi törvEnycikkek. Budapest 1899. s. 252-275. Bu decretumu, Sigismund'un en büyük decretumu olarak da adland~nrlar.

••Jânos VitEz Hunyadi'nin en sad~k adamlan aras~ndayd~. Macaristan'~n d~~anyla mektupla~mas~m y~llarca o yürütmü~tür. 1445'de Vârad piskoposu, 1464'de ise, Estergom ba~piskoposu olmu~tur.

(5)

buna örnek gösterebiliriz: I. Ulâszlö'nun ölümünü ve haçl~~ ordusunun u~rad~~~~ felâketi, k~ral~n ve Hunyadi'nin II. Murad ile yapt~klar~~ Segedin bar~~~n~~ ve yemini bozmalar~na ba~lamaktad~r.

Hunyadi'ler ça~~~ bak~m~ ndan birinci derecede bir kaynak olan bu eser, Sekellerin hâlâ oyma yaz~s~n~~ kulland~klar~n~~ yazarak tarihi bak~mdan önemli bir kay~ t da vermi~tir *.

Yakla~~k ~~ oo y~l~~ kapsayan Osmanl~-Macar ili~kilerinden bahsetti~i eserinin son bölümünde Thuröczy, Türklerden nefretle bahsetmemi~, hatta onlar~~ övmü~tür. Kronik yazar~, eserinin mihenk ta~~~ olan Aeneas Silvius'un Cosmographia adl~~ eserinden Türklerin a~a~~lanm~~~ tasvirini kroni~ine almam~~t~ r. Türklerin ba~ar~lar~na at~fta bulunmu~, hem giyini~leriyle, hem de silahlar~yla iskit vatan~ndan getirdikleri âdeti muhafaza ettiklerini tesbit etmi~tir. Osmanl~~ beylerini voyvoda diye adland~ran kronik yazar~, Türk hükümdarlar~na imparator ünvan~n~~ vermi~~ (caesar turcorum) ve eserinin sadece iki yerinde Türklerden dinsizler diye bahsetmekle ça~da~~~ olan Türk ve birçok yabanc~~ kayna~a göre üstünlük kazanm~~t~r. Kronik yazar~n~n bu tutumu onun objektif yanlanndan biridir.

Seçkin Macar tarihçisi Elem& Mâlyusz'un d~~~nda, bugüne kadar kroni~in tamam~ n~~ içine alan bir çal~~ma yap~lmam~~t~r. Mâlyusz yarmlad~~~~ eserinde ** kroni~in bütün problemleriyle ilgilenmi~~ ve kroni~i bir bütün olarak Macar okuyucusuna tan~ tmaya çal~~m~~t~r. Yazarla ilgili problemleri, kroni~in kaynaklar~n~, Thuröczy'den önce meydana getirilen di~er bütün Macar kaynaklar~n~~ i~lemi~, kroni~i bütünüyle tan~tm~~t~r. Mâlyusz'un çal~~mas~, kroni~in tamam~n~~ içine alan ilk ve son incelemedir. Bu eserin d~~~nda, kronik oldukça geni~~ hacimli ve birbirinden farkl~~ üç ayr~~ bölümden olu~tu'~undan, kroni~in tamam~yla ilgili bir çal~~ma yap~lmam~~, sadece kronik-in baz~~ problemleriyle ilgili çe~itli makaleler yarmlanm~~t~r***.

* Sekeller hâlâ "scyhiai" harfleriyle oyma yaz~s~n~~ kullanmaktad~rlar. Thure~czy'ye göre, Sekel oyma yaz~s~~ Hun yaz~s~d~r. Sekeller bugün Transilvanya'da, yani Romanya topraklannda ya~ayan bir kavimdir. Bugüne kadar Sekeller hakk~nda yap~lan ara~t~rmalar, bu kavmin Türk oldu~unu ortaya koymu~tur. Ancak Sekellerin Hunlardan m~, Avarlardan m~, yoksa Bulgarlardan m~~ geldikleri henüz aç~kl~~a kavu~turulamam~~t~r. Sekeller 17. yüzy~la kadar oyma yaz~s~n~~ kullanm~~lard~r. Bu oyma yaz~s~~ iki harf~n d~~~nda, Türklerin Yenisey kitabelerinde kulland~klar~~ oyma yaz~s~yla ayn~d~r. Kroni~in yaz~ld~~~~ s~rada, yani 15. yüzy~l sonunda, Sekellerin hâlâ oyma yaz~s~n~~ kulland~klar~n~n zikredilmesi son derece önemli bir kay~~ tt~r.

*• A Thuröczy-krönika es forrâsai. Akademiai Kiadö, Budapest 1967.

** Bu makaleleri sayacak olursak, bunlann çok az say~da oldu~unu görürüz: J. Kaszak: Thuröczy Jânos elete es krönikkja (MveRidestörteneti Ertekezesek) Bp. ~ go6; T. Ka~dos:

(6)

Kroni~in tamam~~ en son olarak 18. yüzy~lda Lâtince olarak yay~mland~ktan sonra *, bir daha bas~lmam~~t~r. Ancak iki yüzy~l gibi uzun bir süre geçtikten sonra nihayet 1978 y~l~~ sonunda Macarca olarak yay~mlanm~~t~r. Kroni~in ilk Macarca ne~ri olan bu eser, Jânos Horvâth taraf~ndan haz~rlanm~~t~r ** Jânos Horvâ.th kroni~i Lâtinceden Macarca-ya çevirmi~, kronikte gördü~ü çok belirgin hatalar~~ arkaMacarca-ya koydu~u küçük notlarla okuyucuya göstermek istemi~tir. K~saca söylemek gerekirse bu eser, kroni~in Macarcaya çevirisidir. Lâtince okuyamayan okuyucu ve eserin ~~ 8. yüzy~l bask~s~n~n kolay elde edilemeyi~i göz önünde tutularak bu eser haz~rlanm~~t~r. Burada kroni~in de~erlendirilmesi yap~lmam~~t~ r.

Kroni~in üçüncü bölümü yo~un bir ~ekilde Osmanl~-Macar ili~kilerini anlatmakta, ili~kilerin ba~lang~c~ndan doruk noktas~na ula~t~~~~ yakla~~k loo senelik bir devreyi kapsamaktad~r. Thuröczy, Osmanl~-Türk tarihiyle ilgili konular~n anlat~ m~na Macar k~ral~~ Sigismund'un Eflak seferini (1395) naklederek ba~lar. Daha sonra s~ras~yla Türklerin Gelibolu'da kazand~klar~~ ilk toprak, Ni~bolu haçl~~ seferi, Napolili Ladislas'~n Bayezid'in (Y~ld~r~m) k~z~yla evlendirilme çabalar~~ ve Türklerin ilk defa Macar topra~~na giri~i, Güvercinlik ku~atmas~, Spalato pirensi Hrvoya'mn Türk yard~m~yla Macar ordusunu yeni~i, Eflak'ta ortaya ç~kan isyanlarla ilgili olarak Türklerin Eflak voyvodas~~ Dan'~~ desteklemesi, Teme~köz diyar~nda Türklerle yap~lan iki kar~~la~ma ve ~shak Bey'in öldürülmesi, S~rp despotu Brankoviç'in Belgrad kalesini Macar k~ral~~ Sigismund'a devredi~i ve II. Murad'~n Semendre zaferi zikredildikten sonra kronik, II. Murad'~n Belgrad ku~atmas~na dair verdi~i gayet orijinal bilgilerle birlikte hadiseleri daha etrafl~~ anlatmaya ba~lar. Hunyadi'nin Semendre kalesi kumandan~~ ~shak Bey ile yapt~~~~ çarp~~ma, Mezid Bey ve ~ehabeddin Pa~a'n~n ba~ar~s~zl~kla neticelenen Macaristan seferleri, Hunyadi'nin uzun seferi, Segedin bar~~~, Thuröczy Jânos Magyar Krönikkja. Monumenta Hungarica c. I. Bp. 1957; E. Pa~ji~: A Thuröczy-krönika kiadâsai es a Magyar Nemzeti Mûzeum könyvtârâban firzött peldânyai. Magyar Könyvszemle, Uj folyam ~~ o (1902); Mdlyt~sz: Thuröczy Jânos knönikâja (Ltekezesek a törteneti tudomânyok köreböl XXVI. c. Say~~ 3. Bp. 1944; ~‘f~lusz; Thuröczy Jânos krönikâja es a Corvina. A Filolögiai Közlöny 1966. Say~~ 3-4. Bp. 1966; M~lyz~sz: A Thuröczy-krönika XV. szâzadi kiadâsai. Magyar könyvszemle. 1967.

* Schwandtner, Johannes Georgius, Scriptores rerum Hungaricarum veteres as genuini. c. I. Vindobanae 1766. s. 268.

* A magyarok krönikâja. Budapest 1978. Kroni~in sonunda yer alan birkaç bölüm, daha önce Lâszlö Gereb tarafindan Macarcaya çevrilmi~se de, bu k~sa çeviri eserin çok küçük bir bölümünü olu~turdu~undan, kroni~in Macarcaya çevrilmi~~ ilk örne~i olarak kabul edemiyoruz (Macarcaya çevrilen bu bölümler "Humanista Törtenetirök" adl~~ eserin içinde, Bp. 1977 y~l~nda 108-121. sayfalarda yay~mlanm~~t~r.).

(7)

Varna muharebesi, II. Kosova muharebesi, Firuz Bey vakas~, Rumelihisar'-~ n inRumelihisar'-~asRumelihisar'-~Rumelihisar'-~ ve Istanbul'un fethi, Fatih'in Belgrad kuRumelihisar'-~atmasRumelihisar'-~, Yayça kalesinin k~ral Mâtyâs tarafindan fethi ve Fatih'in II. Bosna seferi anlat~ld~ktan sonra, Türklere ait Sabaç (Bö~ürdelen) kalesinin Macarlar taraf~ndan al~n~~lyla (1476), kroni~in Türkler hakk~nda verdi~i bilgi sona erer.

Ara~t~rmam~za konu olan eserin üçüncü bölümündeki Türklerle ilgili bu kay~ tlar, bir Türk tarihi problemi olarak bugüne kadar hiç i~lenmedi~i gibi, Prof. Dr. ~erif Ba~tav'~n Thuröczy ile ilgili verdi~i bir sayfal~k bilginin d~~~nda *, kronik yazar~~ ve kroni~i Türk ilim çevresince hiç bilinmemekte-dir. Thuröczy, bizde ve Bat~~ ilim çevrelerinde, bol miktarda kendisinden faydalanm~~~ olan Bonfini arac~l~~~yla tan~ nmaktad~r. Bu durumu göz önüne alarak, Thuröczy ve eserini, kroni~in Osmanl~-Türklerine dair olan k~s~mlar~n~~ Türkçeye çevirerek Türk bilim âlemine tan~tmak istiyoruz. Çeviriyi yaparken kroni~in Schwandtner tarafindan ~~ 766'da yay~mlanan Lâtince metniyle**, 1978 y~l~~ Macarca bask~s~n~ *** esas ald~k. Kronikten çevirdi~imiz her bahsin ba~~na, Lâtince ve Macarca nüshas~ndaki sayfa numaralar~n~~ Lât. s..., ve Mac. s... ~eklindeki k~saltmalanyla koyduk. Kroni~in çevirisini yaparken metnin asl~na sad~k kald~k. Metinde geçen adlar~~ önce Macarca, sonra parantez içinde Lâtince yazarak as~llar~~ gibi verdik.

Daha sonra kayna~~n verdi~i bilgileri, "Kroni~in De~erlendirilmesi" ba~l~~~~ alt~nda, Türk, Bizans ve Bat~~ kaynaklar~yla ve incelemelerle kar~~la~t~rarak bir kaynak olarak de~erlendirmeye ve do~ruluk derecesini göstermeye çal~~t~k. Bu husustaki çal~~mam~z~n sonuçlar~n~~ ayr~nt~l~~ olarak a~a~~da "Notlar" halinde verdik. Hadiselerin ayd~nlat~lmas~nda, Thuröczy'nin ça~da~' olan Zotikos, Hierax, Sphrantzes, Dukas, Kritovulos gibi Bizans tarih yazarlar~na ba~~ vurdu~umuz gibi, Nicola Barbaro, Jean de Wavrin, M. Beheim gibi ça~da~~~ Bat~~ kaynaklar~ndan, Schiltberger, Bertrandon de la Broquire vb. hat~rat ve seyahatnâmelerden, Ibn Kemal, Tursun Bey, Ne~ri, A~~kpa~azâde, Enver.' vb. Türk kaynaklar~ndan ve konularla ilgili modern ara~t~rmalardan elimizden geldi~i kadar faydaland~k.

Türk tarihçili~inin henüz ba~lang~ç devrine rastlad~k.' bir zamanda, oldukça seviyeli bir tarihçi olarak kar~~m~za ç~kan Thuröczy, hadiseleri di~er cepheden ayd~nlatmas~~ bak~m~ndan önemlidir. Kronik, II. Murad'~n Belgrad ku~atmas~yla birlikte mufassal olmaya ba~lar ve II. Murad ve Fatih devirleri bak~m~ ndan birinci derecede bir kaynak olma özelli~ini kazan~r.

* 16. As~ rda Yaz~lm~~~ Grekçe Anonim Osmanl~~ Tarihi. Ankara 1973. s. 16.

* * Schwandtner, Johannes Georgius, Scriptores rerum Hungaricarum veteres ac genuini. c. I. Vindobonae 1766.

*** Horvath, Jânos, A magyarok krönikaja. Budapest 1978.

(8)

KRONI~IN TÜRKLERLE ILGILI BÖLÜMLERININ ÇEVIRISI Lât. S. 219

Mac. S. 331-332

K~ral Sigismund'un Eflak Seferi ve K~raliçe Maria'n~n Ölümü

K~ ral Sigismund, hükümdarl~~~mn alt~nc~~ y~l~ nda ( 392), Karpatlar'~ n ötesindeki kavimlere kar~~~ sava~~ açt~. Bu kavim kendi askeri gücüyle yetinmeyip kendini korumak için ücretle kuvvetli bir Türk ordusu da tutmu~tu. K~ral~ n k~ talar~~ Karpatlar~'l geçerek bu ülkenin düz bölgelerine indiler, iki dü~man saflar~ n~~ ba~lad~~ ve ordular sancaklar~ mn alt~ nda çarp~~ t~lar, neredeyse gö~üs gö~üse bir sava~~ ba~lad~; fakat Türkler ve Olahlar K~ ral~ n ordusunun parlayan z~rhlar~ mn ~~~~~ ndan büyük bir korkuya kap~ld~ lar ve kaçmaya koyuldular. K~ral~ n ordusu ise, onlar~~ kovalayabildi~i kadar kovalad~. Türkler ve Olahlar sa~a sola dü~üp ölmü~lerdi. Ta~~d~ klar~~ askerlerin z~rhlar~ mn büyük a~~rl~~~yla ezilen K~ ral askerlerinin atlar~, firarilere yeti~ebilmi~~ olsalard~~ ve bast~ran gece firarilerin Tuna'y~~ emniyetle geçmelerine imkân sa~lamam~~~ olsayd~, zayiatlar~~ çok daha fazla olacakt~.

Böylece K~ ral Sigismund kendisine kar~~~ koyan k~ talar~~ kaç~rm~~~ ve Küçük-Ni~bolu kalesini kuvvetli bir ku~atma çemberine alm~~t~. Türkler ve Olahlar birlikte savunma yapm~~~ ve surlar aras~ndan s~ k s~k d~~ar~~ hücum edip K~ral~ n ordusunda hat~r~~ say~l~r kar~~~kl~klar ç~karm~~lard~. K~ral ise, sava~~ aletlerini oraya getirtip kalenin büyük k~sm~n~~ harabe haline getirmi~~ ve kaleyi ku~atmayla alm~~ t~ r. Kaleyi savunanlar~~ k~smen öldürmü~, k~smen esir alm~~~ ve kaleyi Macar muhaf~zlara emanet etmi~tir. Nihayet bölge halk~ n~~ boyunduru~u alt~na alm~~~ ve zaferle, ba~ar~yla Macaristan'a geri dönmü~tür.

K~ raliçe Mâria a~~r bir hastal~~a yakaland~~~~ s~ rada, ülkeyi, ayn~~ zamanda da hayat~~ terketti~i zaman, K~ral Sigismund hâlâ yurt d~~~ndayd~. K~ raliçe'nin ölümü K~ ral Sigismund için büyük bir kayg~ya sebep olmu~tur. Nitekim Lehistan K~ ral~~ Ladislaus, merhum K~ raliçe Mâria'n~ n Hedvig ad~ndaki k~zkarde~iyle evliydi. Ladislaus, kar~s~ n~ n ölen ablas~ mn K~ rall~~~n~~ mülkiyetine alabilece~ini dü~ünmü~~ ve K~ral Sigismund'a kar~~~ büyük bir ordu sevketmi~tir. E~er sayg~de~er rahip, Estergom Piskoposu Bay Jânos Kanizsai ülkenin kalelerini silahl~~ büyük k~ tas~yla kuvvetlendirmeseydi,

(9)

gözü yükseklerdeki K~ral Ladislaus Sigismund'un yoklu~unda devlet idaresinde büyük karga~al~~a sebep olabilirdi.

Lât. S. 221-222 MS.C. S. 334-337

K~ral Sigismund'un Büyük Ni~bolu Kalesi Alt~ndaki Ba~ar~s~z Seferi

Merhum K~ral Lajos'un (Lodovicus) ba~ar~l~~ hükümdarl~~~~ zaman~ nda Bizansl~lar aras~ nda büyük bir çeki~me ba~~ göstermi~, Bizans a~~r iç çeki~meler aras~nda çalkalan~p durmu~tu. Nitekim Bizansl~lar~n iki efendisi vard~; ayn~~ anne ve babadan gelmemelerine ra~men, her ikisi de imparator hanedan~ndan geldiklerini ve hâkimiyet hakk~n~n kendilerine ait oldu~unu iddia ediyordu. Bizansl~lar ise onlar~~ e~it ~ekilde seviyor ve arkalar~ndan gidiyorlard~. Ho~lar~na hangisi gidiyorsa, kimi bunu, kimi ötekini tutuyordu. Bu ~ekilde kimin hükümdar olaca~~~ belli olmayan imparatorluk ünvam için iç sava~~ ç~kararak mücadele ediyorlard~. Nihayet taraflardan biri partisinin yenilgiye u~rad~~~n~~ görünce, intikam arzusuyla hareket ederek davas~na yard~ m için, Türk Imparatorlu~unun kurulu~undan beri 3. hükümdar~~ olan, Türk imparatoru I. Murad'~~ (Amrates) para ve vaatlerle Anadolu'dan Bizans'a ça~~rd~. Türk imparatorunu buna ikna etmesi onun için pek bir zahmete de mâl olmad~. Zira Türk imparatoru Asya'dan Avrupa'ya geçmeyi uzun zamand~r çok arzu ediyor ve bütün gücüyle buna çaballyordu. Böylece Bizansl~, sava~~ bittikten sonra geri götürme ~art~yla Murad'~~ ve k~talar~ m gemilerle Çanakkale Bo~az~'ndan Trakya'ya nakletti. Türk kavmi Asya'dan Avrupa'ya böyle girmi~ti. Bizansl~lar~n bu ak~l almaz hareketi Avrupa arazisinde söndürülemeyen bir ate~~ yakm~~t~r ve bu ate~~ o zamandan beri de devaml~~ olarak alev saçmaktad~r ve bizim topra~~m~zda da (Macaristan) sefaletimizin bol bol yeti~en zararl~~ otlann~~ filizlendirmi~tir.

Nitekim Murad, vadetti~ini de~il, fayda sa~layaca~~n~~ dü~ündü~ü ~eyi akl~ ndan geçiriyordu. Gerçekten Bizansl~lar~n gücünün kar~~l~kl~~ katliamda yok olmas~~ ve bütün askeri kuvvetiyle onlara hücum edip çarp~~maks~z~n üstlerinde egemenlik kurabilmek ve onlar~~ ezebilmek için, Bizans imparatorunun müttefiki olarak sava~a girmeyi firsat buldukça savsaklay~p duruyordu. Hesab~ nda yan~lmam~~t~~ da. Bizansl~lar~n uzun sava~~ neticesinde zay~flad~klar~n~, iç kuvvet kaynaklar~n~n erimesiyle birlikte kendi kendilerine bile yard~m edemeyeceklerini farkeder etmez, bir bahane bulup silahlar~ n~~ onlara kar~~~ çevirdi ve Çanakkale denizi yan~nda uzanan

(10)

Gelibolu ~ehrini uygun bir zamanda i~gal ettikten sonra, di~er Bizans ~ehrini ku~atma alt~ na al~ r, topraklar~n~~ yak~p y~ kar ve Trakya'mn büyük k~sm~n~~ kendi egemenli~i alt~ na al~ncaya kadar aral~ks~z her taraf~~ tahrip eder.

Bu olaydan itibaren Türklerin iktidar~~ günden güne artar ve K~ral Lajos'un ölümüyle Macaristan'~n dizginleri K~ral Sigismund'a geçti~i zaman, babas~~ Murad'dan daha az zeki ve yetenekli olmayan, hatta tehlikeli te~ebbüslerde gözü daha da kara olan Türk imparatoru Bayezid (Pasayth), k~sa zaman zarfinda bütün Trakya'y~, Teselya'yl, Makedonya'y~, Fokid, Biötia ve Attik'i k~smen kuvvetle, k~smen boyun e~meler yoluyla i~gal etti ve kendi egemenli~i alt~ na ald~. Bizim Bulgarlar diye adland~rd~~~m~z ve K~ral Sigismund'a tâbi bulunan Moesial~lara (Misos) da dü~man silahlarla hücum etti.

K~ral Sigismund elçilerini Bayezid'e gönderdi ve hukuken kendisine ait olan ülkeyi yak~p y~kmamas~n~~ bildirdi. Türk imparatoru ise çe~itli bahanelerle cevab~~ geciktirdi ve bu arada Bulgaristan'~ n bütün arazis~ ni hâkimiyeti alt~ na ald~. Nihayet bir evin bütün duvarlar~ n~~ Türklerin sava~larda kulland~~~~ çe~itli silahlar olan m~zraklar, kalkanlar ve sadaklarla doldurtup K~ral~n elçilerini buraya buyur etti ve güya onlara ~öyle dedi:

"K~ ral~ n~z~n yan~ na dönün ve gördü~ünüz gibi, bu toprak üzerinde benim de yeteri kadar hakk~ m oldu~unu ona söyleyin" diyerek duvarlarda as~ l~~ silahlar~~ gösterdi.

Bu olay K~ral Sigismund'u oldukça korkunç bir intikam almaya k~~k~ rtm~~ t~ r. Bundan dolay~~ hükümdarl~~~n~ n onuncu, Miladi 1396 y~l~nda imparatorlu~unun bütün silahl~~ kuvvetini harekete getirerek muazzam bir ordu toplad~. Bu büyük K~raliyet Seferine, di~er kavimler aras~ ndan Burgondiya Pirensi ve Franklar~n, yani Gallerin kavrni de büyük bir kuvvet ve sava~ç~~ erkeklerinden olu~an yi~it bir k~ ta getirmi~ti. Bu silahl~~ k~ talar~ n soylular~n~ n armalar~~ tamamen benim zaman~ ma kadar Buda'da, Dominiken tarikat' rahiplerinden Aziz Miklös'tan (Nicolaus) ad~n~~ alan manast~ rda ya~l~~ boya tablolarda ebedile~erek duvarlara as~lmak suretiyle hat~ ra olarak kalm~~t~r.

Böylece K~ral Sigismund muazzam bir kalabal~ ktan olu~an ordusuyla Tuna'y~~ geçti ve Türk imparatorundan sadece korkmamakla kalmay~p baz~lar~ na göre a~a~~daki sözleri söyledi:

"Adamdan korkmam~z gerekir mi? Zira uçsuz bucaks~z gök kubbe üstümüze y~k~lsa, m~zraklar~m~zla onu dahi tutar~z ve s~k~ nt~m~z olmaz."

(11)

S~rbistan'~~ yaman bir öfke, büyük ya~ma ve korkunç bir askeri gürültüyle boydan boya geçip Bulgaristan arazisine vard~. Burada Rahova (Oriszo) ve Vidin ( Bidinio ) ~ehirlerini ve Türklerin sava~ç~~ k~ talar~n~ n korudu~u bu bölgenin çok say~da ba~ka müstahkem kalesini bizzat kendisinin ve askerlerinin döktü~ü a~~r kan kayb~~ pahas~na ald~. Nihayet bu y~l~n yaz sonlar~na do~ru, üzümlerin olgunla~maya ba~lad~~~~ s~rada, yani Aziz Michel yortusu * s~ralar~nda Büyük-Ni~bolu kalesi düzlü~ünde ordugâh kurdu. Türkler ise kaleden s~k s~k ç~karak K~ral~n ordusunu k~~k~rt~yorl ard~. Türkler çok ki~iyi yaralad~lar, fakat kendileri de yaral~~ olarak daha s~k kaleye geri dönüyorlard~.

Zikretti~imiz gibi, bizim ya~hlar~m~z~n Bayezid diye adland~rd~~~, Nicolaus Secundinus'un ise sens piskoposu Aeneas'a ** Türklerin kavmi ve kökeni hakk~nda yazarken Chalapin diye adland~rd~~~~ Türk imparatoru ise, K~ral~n büyük bir askeri haz~rl~kla imparatorlu~una girdi~ini duyarak ayn~~ ~ekilde kavminin bütün askeri gücünü silah alt~ na al~ p K~ ral~ n ordusuna kar~~~ koymak için cesur ordusunun ba~~nda yakla~m~~t~. Galler, yani Franklar ise, dü~man~n geli~~ haberiyle co~arak K~ral~n huzuruna ç~kt~lar ve çarp~~man~n en ~iddetli ve en insafs~z olan ilk darbelerini kendilerinin kar~~lamas~na izin vermesini K~raldan rica ettiler. Nitekim Türk imparatoru her yandan ba~~r~p ça~~ran k~talarla çevrili olarak ve paganlar~n büyük askeri gücünü K~ral~n ordugâh~na kar~~~ çevirmi~~ olarak bizzat göründü~ü zaman, Franklan zaptedilemeyen bir sava~~ arzusu yakalad~~ ve bütün K~raliyet ordusu sancaklar~~ alt~nda sava~a ba~lamak için harp nizam~na girmeden önce sava~a kar~~t~lar, ordugâhtan d~~ar~~ f~rlad~lar ve adetleri oldu~u üzere attan inip yaya olarak sava~mak suretiyle ileri at~larak kar~~daki k~talara hücum ettiler. Macarlar, Franklar~n düzensiz bir ko~u halinde K~ral~n ordugâh~na do~ru dörtnala giden gem vurulmu~~ atlar~n~~ bir anda gördükleri zaman, iki dü~man aras~ndaki korkunç çarp~~ma art~k k~z~~m~~t~. Macarlar, Frans~zlar~n sava~~ tarzlar~n~~ henüz bilmiyorlard~~ ve dü~man~n Frans~zlar~~ tamamen mahvetti~ini sand~lar. Birdenbire saflar bozuldu ve Macarlar büyük bir iti~~ kak~~~ aras~nda, ordugâh~~ içindeki ku~atma araçlar~yla terkettilen ovada her yana da~~l~rlar, dü~man aman vermeden izlerindedir ve onlar~~ kaçmaya zorlar. Muazzam bir katliam ba~lam~~t~r. Macarlar aras~ndan çoklar~~ ölmü~, çoklar~~ esir dü~mü~tür. E~er K~ral bir

*Michaelis archangeli: 29 Eylül

**Nicolaus Secundinus tan~nmayan bir ~ah~st~r. Aeneas Silvius Piccolomini XV. yy'~n ünlü hümanist yazar~d~r ve daha sonra II. Pius ad~yla ~ g A~ustos 1458-14 A~ustos 1464 tarihleri aras~nda papal~ k yapm~~t~ r.

(12)

gemide s~~~nak bulamasa, o zaman gökyüzü de~il ( güya hükümdar~n kendine

olan a~~r~~ güveninden dolay~~ daha önce ifade etti~i gibi), dü~mamn silahl~~ kuvveti

onu ezecekti. Lât. s. 223-224 MaC. S. 338-340

K~ral Sigismund'a Kar~~~ Komplo ve Sigismund'un Yakalanmas~~

O zamana kadar milletinin gözdesi olan K~ral Sigismund, halk~ n~ n a~~r yenilgisinden sonra nefret konusu olmu~tu. Nitekim bir zamanlar Pers K~ral! Serhas'~n ba~ar~s~z Yunanistan seferinden * sonra cezaland~r~ld~~~~ gibi, ba~ar~s~zl~kla yönetti~i ki~iler taraf~ndan ileriyi göremedi~i için cezaland~r~l-maktan korkuyordu. Bundan dolay~~ bir kaçak gibi kürekli gemisiyle Tuna'n~ n ve denizin derin dalgalar~ndan geçip Istanbul ~ehrine, buradan Rodos'a, sonra Dalmaçya'ya ve oradan H~rvatistan'~n k~y~~ bölgelerine ç~kt~: Maiyetinde Estergom piskoposu Jânos ve karde~i Istvân Kanizsai gibi, ülkenin en nüfuzlu kimseleri vard~... (Bu k~s~mda K~ral Sigismund'u tahttan

uzakla~t~rmak ve yerine Kis Karoly'un o~lu Napoli'li Ladislaus'un geçirilmesi için yap~lan gizli çal~~malar anlat~l~r. Napoli'li Ladislaus 1387' den 1414'e kadar Napoli

K~ral~d~r)

K~ral Sigismund'u tahttan uzakla~t~rmak için yap~lan çal~~malar gizli olarak organize edilmesine ra~men, K~ral taraf~ ndan farkedilmi~tir. Bu zaman zarf~nda günler al~~~lm~~~ ak~~~~ içinde geçip gitmi~~ ve K~ral Sigismund bizzat deniz k~y~s~ndaki bölgelerde birbuçuk y~l geçirmi~tir, fakat birkaç asilzadenin, özellikle Estergom piskoposu ve Kanizsa beylerinin ve Ban Jânos Maröti'nin yard~m~yla yeniden K~rall~k taht~na oturmu~tur.

Lât. s. 226-227 Mac. s. 343-344

K~ral Sigismund Voyvoda IstW~n ve Sadakatsizlik Gösteren Di~er Ki~ileri Cezaland~r~yor

( Önceki iki bahiste, K~ral Sigismund'un serbest b~rak~l~~~~ ve Macaristan'a dönü~ü anlat~l~r. Bu bahiste ise, K~rall~,~~~ yeniden elde ettikten sonra kendisine sad~k olmayan adamlar~ndan ald~~~~ öçten bahsedilir).

*I. XERXES Pers K~ral~d~r (MÖ. 485-465). 4.8o'de Salamis adas~nda Yunanl~lar taraf~ndan yenilgiye u~rat~ lm~~t~r.

(13)

Bir gün K~ral, ülke soylular~~ ve Voyvoda Istvan bir evde birlikte olduklar~~ bir s~rada, Voyvoda Istvan'~~ orada müzakerenin tam ortas~ nda yakalad~lar ve boynunu vurdulur *.

Bu Voyvoda Istva.n'~, K~rall~k makam~ na kar~~~ yapt~~~~ fenal~ktan ba~ka, a~a~~daki hiyanetle de suçluyorlard~: bilindi~i gibi, Voyvoda Istvan Türk imparatoruna elçiler gönderip, Bayezid'in k~z~yla ülkeye getirmek istedi~i K~ral Ladislaus'u evlendirece~ini vaadetmi~ti; yaln~zca bir ~art öne sürmü~tü: Türk imparatoru K~ ral Sigismund'a kar~~~ Ladislaus'a yard~ m edecekti. Istvan plan~ n~n desteklenmesi için muazzam bir Türk ordusunu Sava ve Drava nehirleri aras~nda uzanan Macar topraklar~na soktu, bu ordunun korkunç bir k~y~m yapt~~~~ da söyleniyordu. Türkler o zamana kadar henüz Macar topra~~na girmemi~lerdi. Türklerin Macaristan'a ilk giri~i bu ~ekilde olmu~tur. Türkler o zamandan beri muazzam tahribat yapt~lar, bugün de bunlar~n izlerini Sirmium'daki (Szerb~si,g) ~ehirlerde görebiliyoruz. Bunlar~n küçük ~ehirler olmad~~~na, binalar~ n ayakta kalan yerleri ~imdi bile tan~kl~k etmektedir.

Lât. s. 227-228

Mac. S. 345-346

K~ral Sigismund'un Roma K~ral' Seçilmesi ve Güvercinlik Kalesinin Ba~ar~s~z Ku~atmas~~

Voyvoda Istvan hatas~ ndan dolay~~ ölüm cezas~na çarpt~r~ld~ktan ve suç ortaklar~~ aras~ ndan baz~lar~~ ölümle, baz~lar~~ sürgünle suçlar~n~n kefaretini ödedikten sonra, K~rala kar~~~ yap~lan komplo her tarafta yat~~t~. Bu hadiseden sonra iç kar~~~kl~klar hayat~ n~n sonuna kadar K~ral' tedirgin etmedi: hükümdarl~k asas~n~~ rahatça ta~~yabildi. Oysa gençlik ça~~nda hükümdar~~ pek çok s~k~ nt~~ sarst~~~~ için, faziletlerinde ve hayat tarz~nda da bir düzelme oldu~undan, ülkesinde kesin olarak iktidar~~ elinde bulundurdu~unu yabanc~~ milletler gördükten sonra ve 23 y~ll~k Macaristan hükümdarl~~~ndan sonra, Sigismund'u Roma K~ral' olarak seçtiler (1410). Bu yüzden imparatorlu~un büyük ~an~ ndan heyecana kap~lan K~ral, oldukça kuvvetli bir silahl~~ ordu haz~rlad~~ ve Türklerin askeri gücünü yeniden s~namak istedi. S~rbistan'da, Tuna'n~n ak~~~ yönünde yüksek bir kaya üzerinde uzanan ve bu s~rada Türklerin elinde bulunan Güvercinlik kalesini büyük say~daki askerle ku~att~. ~ki dü~man sava~a giri~ti ve Türk imparatoru (Chalapinus) adamlar~ n~n s~k~~~k durumundan heyecanlan~p

(14)

oraya muazzam bir askeri kuvvetle gelinceye kadar, K~ral Sigismund'un k~talar~~ daima üstündüler. Fakat dü~man K~raldan daha güçlü göründü. Bundan dolay~~ K~ral, sava~ç~lar~~ her tarafta yenilgiye u~rad~ktan sonra, sava~~ meydan~m terketti. Tuna'y~~ geçti ve dü~man~n elinden kaçt~. Bu çarp~~mada çok ki~i ölmesine ra~men, bunlar aras~nda burada ölen- ve "Kara Kanija'11" diye adland~r~lan yi~itlikte büyük isim yapm~~, silah kullanmada mükemmel olan erke~i bizim zaman~m~za kadar yürekten gelen bir hüzünle anarlar.

Lât. s. 229-230 MaC. s. 349-351

Macarlar~n Bosna Bölgesindeki Seferi

Bu K~ ral~n hâkimiyeti s~ras~nda çok ve çe~itli sava~lar patlak verdi ve bunlar her zaman arzulanan sonuca ula~mad~lar. Fakat bu kadar büyük, bu kadar y~l boyunca hükmeden bir hükümdar~n devrini sadece ana hatlanyla bile olsa kim çizebilir?

Di~er sava~lar aras~nda, Milâdi 1415 y~l~~ geldi~i zaman, Macar kavrninin büyük silahl~~ kuvveti Spalato (Spleth) Prensi Hrvoya'ya

(Herwoya) kar~~~ harekete geçti. Nitekim daha önce K~rala sad~k olan bu Prens, bugünlerde gözü pekli~inden cesaret alarak sadakatsizlik gösterip Macaristan'a kar~~~ bir ordu harekete geçirmek istedi, ülkesinin kuvvetli olmas~~ için, muazzam Türk k~ talar~ m ücretli olarak tuttu ve K~rala tabi bulunan Bosna bölgelerinin haraçgüzâr~~ oldu. Macar K~ral~mn uzun süre uzakta olu~u bu adama cesaret veriyordu. K~ral~n kendisi bu y~llarda Konstanz'daki Sinod'da me~guldü ve isyan haberi üzerine oldukça büyük bir Macar askeri kuvveti Bosna ülkesine gönderildi. Hrvoya ise, k~smen kendi, k~smen de ücretli askerleriyle bir ovada onlara kar~~~ koydu. Macarlar burada büyük bir yenilgiye u~rad~lar.

Lât. s. 231-232 Mac. S. 352-353

Ban Istvt~n Losonczi'nin Eflak Seferi

Bu K~ral~ n hükümdarl~~~~ s~ras~nda, Eflak arazisinde de daima oradaki halk~ n ayaklanmas~n~n sebep oldu~u sava~lar olmu~tur. Ba~ar~s~zl~kla neticelenmi~~ olmas~na ra~men, ha~metli Ban Istvân Losonczi'nin yönetimi alt~ nda Eflak bölgelerine yap~lan bu sefer yine de en fazla hat~rlanmaya de~er olan~d~r. Bu s~ralarda bu arazide iki Pirens hüküm sürüyordu: birisi

(15)

Dan, di~eri Mirçe, Her ikisi ayn~~ soydan geliyordu, fakat bu e~itlik onlar~~ rahats~z ediyor ve her ikisi tek ba~~na hükümdar olmay~~ arzu ediyordu. Dan, partisinin zay~flad~~~n~~ farkedince, acele Türklerden yard~m istedi ve onlar~ n yard~ m~yla di~er partiyi kaçmaya zorlad~. Mirçe ise kuvvetlerinin d~~~ dü~man~ n uzakla~t~ r~lmas~~ için zay~f oldu~unu hissetti~inden K~ral Sigismund'dan yard~ m istedi.

K~ ral, Mirçe'nin yard~m~ na, Ban Istvân Losonczi'yi çok say~da silahl~~ k~ tayla gönderdi. Ban, dü~manla kanl~~ bir çarp~~ma yapt~, fakat yenildi ve her iki taraf büyük kay~plara u~rad~ktan sonra ba~~n~~ feda ederek hayat~ na ve ayn~~ zamanda sava~a da son verdi. Ad~~ geçen kumandan öldükten sonra, kaçanlar~ n e~yas~~ ve ~ahs~~ dü~man~ n ganimeti oldu.

Lât. s. 232-233 Mac. S. 354-355

Miklös P&erfia'r~m iki Çarp~~mas~~

Ayn~~ s~ralarda (1415 sonras~) bar~~~~ bozan Türk kavmi, devaml~~ yak~p y~kmalardan sonra, Tuna'n~ n berisindeki bölgeleri ve dilimizde Temesköz diye adland~rd~~~ m~z diyar~~ ~iddetli ak~nlarla tedirgin ediyordu. Büyük i~lere muktedir, becerikli bir adam olan Makedonyal~~ Miklös Peterfia, arkada~lar~~ ve toplanan askerlerinin yard~ m~yla Türkleri iki defa yendi, ganimetlerini toplad~, dü~man~~ kaç~rd~.

Ayn~~ s~ralarda, yukar~da zikredilen merhum Bayezid'in o~ullar~~ olan karde~leri öldükten sonra, Türklerin be~inci imparatoru olan I. Mehmed hâkimiyeti ele geçirdi. Karadan ve denizden ayn~~ ~ekilde ülkesini geni~letti ve bizim yukar~~ Bosna ülkesi diye, halk dilinde ise Vrebosna diye adland~ rd~~~ m~z Moesia'mn bir k~sm~n~~ da hâkimiyeti alt~na ald~~ ve bu ülkeye yeni bir K~ral getirmeye karar verdi. Nitekim küçük bir mülk sahibi, k~sa boylu ve ad~~ bile bilinmeyen Ikaç (Ikach) adl~~ bir adam~~ Bosna K~ral~~ olarak tayin etti. Bu adam, yeni ünvan~n~ n parlakl~~~na kap~larak kendisine emanet edilen halk~ n bütün askeri gücünü silah alt~ na ald~~ ve ad~~ geçen bölgelere ganimet arzusuyla hücum etti.

Bu s~rada, her tarafta bey konaklar~n~n dumanlar~~ yükseliyordu ve bölgenin kaçma imkân~ na sahip bütün sakinleri korkudan kaç~yordu. Sadece ad~~ geçen Miklös Peterfia, Ilkaç'a kar~~~ ç~kt~; askerlerinin say~s~~ dü~mamnkiyle boy ölçü~emese bile, ~övalye gözüpekli~i ona cesaret veriyordu. Kap~~ ma esnas~nda, muharebenin karars~z bir ~ekilde sürdü~ü bir s~rada, K~ ral Ikaç'la kar~~~ kar~~ya geldi. Onu tan~r tan~maz at~n~n

(16)

dizginini ona do~ru çevirdi ve öylesine bir kuvvetle m~zra~~yla üzerine hücum etti ki, K~ral 'kaç ald~~~~ darbeden a~~r yaralanarak s~rtüstü yere dü~tü ve sad~ k adamlar~~ silahlar~yla onu koruyamad~lar. K~zg~ n muharip yere serili adama ac~mad~, at~ndan indi, kanlanm~~~ aya~~yla gö~süne bast~~ ve ma~lubun yakar~~lar~na ald~rmayarak yal~n k~l~c~yla ba~~ n~~ kesti. ~kaç'~n kumanda etti~i bütün k~ ta bunu görünce, gerisin geri döndü ve kaçt~. Miklös l'terfia'n~ n kendisi ise adamlar~yla birlikte zengin ganimetlerle geri döndü ve zaferin i~areti olarak K~ral Sigismund'a dü~man~n askeri alemlerini, yani sancaklar~ n~~ ve say~s~~ bir hayli kabar~k olan esirleri gönderdi.

Bu kahraman, ad~~ geçen uç kalelerine ak~n yapan Türklerle bir ba~ka vesileyle de sava~t~. Dü~man~~ da~~tmak için askerleri ve silahlar~~ yeterli olmad~~~ndan, gecenin kendisine yard~mc~~ olaca~~n~~ dü~ündü ve toplayabildi~i kadar asker toplad~. Harp hilesinde usta bir adam olan Miklös, k~sraklar~ n ve ovada otlayan yük hayvanlar~mn ba~~bo~~ öküz sürüleriyle bu orduyu tamamlad~~ ve her bir sürünün ba~~na davulculan, borazanc~lan ve büyük gürültü koparan insanlan koydu. Karargah~nda gece uykusuna çekilen dü~man~n üstüne böyle bir orduyla hücum etti. Onlar~~ pani~e sevketti, vurdu, kesti, onlar~~ intizams~z bir firara zorlad~. Zafer ve zeferle birlikte bol miktarda ganimet onun oldu. Onun s~n~f~na mensup soylular zaman~m~za kadar daima onu anarlar ve bu suretle Miklös kendisine ebediyen ya~ayacak iyi bir isim yapm~~t~r.

Baz~lar~~ bu sava~ta, ad~~ geçen kahraman~n çarp~~mamn ac~mas~z ke~meke~inde askerlerinin gece karanl~~~nda birbirlerini vurmamalar~~ için, askerine parola olarak "Tanr~, Aziz Mihal" diye ba~~rmalar~n~~ tenbihledi~ini söylerler. Gece karanl~~~ nda çarp~~ma patlak verip dü~man dü~man~~ tan~may~nca, Türkler bu parolamn Tanr~~ veya dü~man önünde kendilerine yard~mc~~ olaca~~na inanarak korkunç bir gürültüyle Tanr~~ kelimesini b~rak~p sadece Mihal diye ba~~rd~lar, bunun üzerine dü~man onlar~~ ~iddetle kovalad~.

Lât. S. 234 Mac. s. 357-358

K~ral Sigismund'un Saray~n~~ Kimler Ziyaret Etti ve Despot Belgrad Kalesini Ona Nas~l Teslim Etti

( Kayna~~m~z~n da do~ru olarak verdi~i bilgiye göre 142o y~l~nda Sigismund Çek K~rall~k tac~n~~ giym~ti. Bu münasebetle K~ral~~ tebrik etmek için saray~~ ziyaret eden ki~ilerden bahsedilir).

Hükümdar~n saray~ n~, buray~~ ziyarete gelen büyük ~öhret sahibi soylular parlak k~lm~~, oraya akan yabanc~lar~n kalabal~~~~ da me~hur

(17)

etmi~ti. Almanya ve Italya'n~n çok say~daki büyük soylusu da buray~~ ziyaret etti. Portekiz K~ral~n~n o~lunun da ülkesinin say~s~z soylusu refakatinde, kara taraf~n~n bat~~ s~n~r~ndan bu büyük hükümdara sayg~lar~n~~ sunmak üzere gelmesi *, K~ral saray~n~ n ~erefi bak~m~ndan küçümsenecek bir hadise de~ildi. Portekiz K~ral~n~n o~lu hakk~nda, k~~~n sert so~u~unun ba~lamas~yla donmu~~ Tuna'y~~ gördü~ü zaman ~a~~rd~~~~ ve o zamana kadar yabanc~~ topraklar~~ ziyareti s~ras~ nda gördü~ü harikalar aras~nda bunu, babas~na en büyük mucize olarak bildirdi~i söylenir.

S~rp despotu ve me~hur hükümdar~~ Georg, ** K~ral Sigismund'a kar~~~ büyük bir itaatkarl~kta bulundu. Muazzam Tuna ve Sava nehirlerinin kar~~t~~~~ yerde bulunan ve Eskiça~'da Taurinum, bizim ya~hlar~m~z~n ise Bolgârfehrvâr diye adland~rd~klar~~ ve tamamen ~~ 425 senesine kadar despot ve atalar~n~ n mülkünde bulunan Belgrad kalesini gerçek sadakat~n~n teminat~~ olarak o s~rada Sigismund'a teslim etti. Bu kale daha sonra Türklerin hâkimiyeti büyüdü~ü zaman, a~a~~da k~saca söz edilece~i gibi, Macaristan'a büyük bir fayda sa~lam~~t~r. K~ral Sigusmund bunun kar~~l~~~~ olarak despota benzer bir cömertlikte bulundu. Nitekim Macaristan arazisinde bulunan Zalânkamen, Kölpeny, Becse, Vilâgosvâr, Tokaj, Munkâcs, Tâlya ve Regec kalesini, bundan ba~ka Szatmâr, Böszörmeny, Debrecen, Tur, Varsâny ve ba~ka birkaç ova ~ehrini ona ba~~~lad~. Buda ~ehrinde ise mevkiine uygun bir evi konaklamas~~ ve günlerini geçirebilmesi amac~yla ona verdi. Nitekim despot K~ral saray~n~~ da ziyaret etti ve K~ral ve Macarlar~n gözünde sevilen bir ki~iydi.

Lât. S. 239-240 Mac. s. 367-368

K~ral Albert'in Titelr& Seferi ve Ölümü

(Önceki bahislerde Ku-al Sigismund'un 8 Aral~k 1437' deki ölümü ve 1438'de Alberein Ku-al seçili~i anlat~l~r.)

K~ral Albert'in hükümdarl~~~n~n ikinci y~l~nda, Türk imparatoru Murad'~n muhariplerinin büyük kuvvetini harekete geçirerek Macaristan'a hücum etmek istedi~i tarz~ndaki önemli haber ortal~kta yay~ld~. Bunun için K~ral Albert büyük soylulardan olu~an diyeti toplad~~ ve dü~man~n ülkenin içine girmesini beklemeyip seçme bir orduyla Türk imparatoruna kar~~~

* Portekiz K~ral' I. Iohannes'in (1385-1433) o~lu Peter.

** S~rp hükümdar~~ Georg Brankoviç (1427-1456). Türk kaynaklannda Vlk-o~lu diye geçer.

(18)

harekete geçme karar~n~~ bu soylularla birlikte verdi. K~ral Albert Macaristan'~n bütün askeri kuvvetini harekete geçirmek suretiyle büyük bir ordu toplad~~ ve halk dilinde Titelrev ( Tyddewrew) diye adland~r~lan yerde ordugâh kurdu. Türk imparatoru ise, K~ral~ n ülke savunmas~~ için yeterince asker ve silahl~~ kuvvetle haz~rland~~~n~~ ö~renince, Semendre kalesini ku~atmayla ald~. Hemen hemen bütün Sirbistan arazisini hâkimiyeti alt~na ald~, öyleki, ülkenin efendisi olan despot dahi Macaristan'a kaçt~. Bundan sonra m~zra~~n~~ ve bütün askeri kuvvetini Bizansl~lara kar~~~ çevirdi ve eskili~iyle, hazineleriyle, halk~n~n kalabal~k olu~uyla tan~nan ve seçkin ve soylu vatanda~lar~ n~n dünya çap~nda me~hur etti~i Bizans'~n büyük ve ünlü ~ehri Selânik'i ku~att~, ~ehri i~gal ederek tamamiyle ya~ma etti. Ondan sonra Epirus (~imdiki Arnavutluk) ve Etolya'n~n (Aetolia) me~hur eyaletlerine hücum etti; onlar~~ teslime zorlad~~ ve ülkesine katt~.

Macarlar ise uzun süre ordugâhta kalmaktan usanm~~lard~~ ve daha çok da aralar~ ndan bir ço~u dizanteriye yakaland~~~ndan canlar~~ s~k~lm~~tr eski adetleri üzere "kurt" diye ba~~rarak K~ral~n arzusu hilâfma K~ral~n ordugâh~n~~ terkederek ayr~~ ayr~~ ~uraya buraya da~~ld~lar. K~ral Albert Buda'ya var~ nca hastaland~. Viyana'ya gitmek niyetinde oldu~undan, sa~l~~~n~ n bozuk olmas~na ald~rmayarak Viyana'ya do~ru yola devam etti. Simon ve ruda havarilerinin bayram~nda * Neszmely köyünde konaklad~, hastal~~~~ a~~rla~t~~ ve ~~ y~l, g ay ve 18 gün süren Macaristan hükümdar-l~~~ndan sonra, 1439 y~l~nda bu köyde öldü. Cedlerini oldu~u gibi, o da Szekesfehervâr kilisesinde k~rallara yara~~r bir merasimle, son ihtiramdan sonra defnedildi.

K~ral Albert orta boylu bir adamd~; yüzü beyazdan çok kahverengiye çal~yordu; halim tabiatl~~ ve adamlar~n~n isteklerini olumlu kar~~layan bir hükümdard~.

S. 246-247 MaC. S. 380-383

Belgrad Ku~atmas~~

Bu s~ralarda çok çe~itli hadise cereyan etmektedir. Bu hadiseleri ayn~~ anda ve bir kerede hikâye etmek mümkün de~ildir. Çünkü ayn~~ y~l, ad~~ geçen merhum K~ral Albert hayat~n~~ tamamlad~~~~ s~rada, Türk imparatoru Murad, genel olarak S~rbistan diye adland~rd~~~m~z bütün S~rp ülkesini

(19)

hâkimiyeti alt~na ald~~ ve her kalesini, her müstahkem mevkiini topraklar~ na katt~.

Murad, Macaristan'~n bütün soylular s~n~fin~n iç çeki~melerde birbirini yedi~ini duyunca, birli~i bozulmu~~ halk~n kendini savunamayaca~~n~~ dü~ündü. Yani Macar K~rall~~~na hücum edebilece~ini ve ilk olarak Belgrad kalesini ku~atma alt~na alabilece~ini hissetti. Böylece hâkimiyeti alt~nda bulunan muharipleri silah alt~na ald~, bütün askeri araçlar~n~~ ve ku~atma makinalann~~ harekete geçirdi, yola ç~kt~~ ve ad~~ geçen kaleye hücum etti, çünkü bu kaleyi almak istiyordu.

Bu kalenin kumandan~, Dalmaçya, H~rvatistan ve bütün Slovanya'n~n ban~~ Matkö'nun ( Mathkonus) karde~i bulunan Ragüza as~ll~~ vazifesine ba~l~~ ve korkusuz ruha sahip bir ki~i olan Vrana ba~~ rahibi Jânos Zovâny ( lohannes Zawanus) idi. Yakla~an dü~man~~ görünce kar~~lad~~ ve çarp~~arak kaleye geri çekildi, çünkü dü~man k~talann~n büyük say~s~~ ile uzun bir mücadelede boy ölçü~emezdi. Böylece kaleye geri döndü, kale duvarlar~n~n savunulmas~~ için gerekli olan her~eyi ödevine ba~l~~ bir ~ekilde temin etti.

Türk imparatoru ise, k~talar~n~~ çepeçevre da~~tt~, her yana nöbetçi koydu ve kaleyi kuvvetli bir ku~atma çembenne ald~. Makinalan ve di~er ku~atma araçlann~~ kurdurdu, kuleleri ve surlar~~ unufak harabe haline gelecek ~ekilde dövdürüp kuleleri ve surlar~~ yerle bir etti.

Lâkin Zovâny ve kendisiyle birlikte bulunanlar çok say~daki dü~man~n görünü~ünden ve ~iddetli ku~atmadan hiç ürkmediler. Hepsi üstüne dü~en görevi gayretle tamamlad~. Türk imparatorunun gündüz büyük bir zahmetle y~kt~rd~~~~ kale duvarlar~n~~ geceleyin berkittiler, yabani ar~lar gibi, kaleden s~k s~k ç~k~~lar yaparak dü~man saflar~~ aras~nda büyük bir kar~~~kl~k ç~kard~lar. Türk imparatoru, Zovany'~n kaleyi kahramanca savundu~unu görerek kalenin al~nmas~~ için bir hile ak~l etti.

Nitekim kaleden dü~man arazisine do~ru, yar~m Macar mili * uzakl~kta veya daha yak~n, kaledekilerin gözü önünden arkas~nda yap~lan i~leri gizlemeye uygun bir tepecik vard~r. Imparator bu tepenin gölgesinde, toprak alt~nda, tamamen kalenin içine kadar uzanan bir lâ~~m açt~rd~. Bu la~~m bütün k~talann üstünden kar~~ya geçebilece~i kadar uzun ve geni~ti. La~~m içinde i~~ sürekli devam ediyordu. Adamlar topra~~~ k~smen kendileri, k~smen de develerle, atlarla ve e~eklerle la~~mdan d~~ar~~ ta~~d~klanndan,

(20)

binlerce insan k~sa zaman içinde tünelle kale duvarlar~n~n tamamen yak~n~na ula~t~.

Fakat bu s~rada Türk imparatorunun hilesini kalenin savunmas~ndan en fazla sorumlu olanlara bildirdiler; bu ister Tanr~'n~ n i~aretinden vukubulmu~~ olsun, ister baz~lar~n~n söyledi~i gibi, kalenin içine kimin taraf~ndan at~ld~~~~ belli olmayan bir okla olsun, durumu kaledekilere bildirdi. Okun üzerine sar~l~~ bir yaz~~ vard~~ ve ad~~ geçen yerde Türklerin la~~m açt~klar~n~~ ve kalenin art~k yak~n~nda bulunduklar~n~~ if~a ediyordu. Böylece Zovâny ister önceki, ister sonraki biçimde olsun Türk imparatorunun niyetinden haberdar oldu. Bunun üzerine Zovâny, acele bir çal~~mayla, toprak alt~nda kalenin içinden ba~layan bir la~~m~~ Türk imparatorunun la~~m~ n~n kar~~s~na açmalar~n~~ ve güherçile, barut ve ba~ka yan~c~larla, çabuk alevlenen ve büyük bir duman ç~karan maddelerle doldurmalar~n~~ emretti. Bu la~~m~n içteki giri~ini büyük bir beceriyle sa~lam bir ~ekilde kapatt~rd~, sadece ad~~ geçen maddelerin ve barutun ate~lenmesi için küçük bir delik b~rakt~. Bu s~rada oldukça çok say~da muhaf~z aral~ks~z ve ~a~~rt~c~~ bir ~ekilde etraf~~ kolaçan ederek hile yapan dü~mana kulak verdi. Dü~man~n la~~m~, kale duvarlar~n~n içinde, kaledekiler taraf~ndan kaz~lan la~~ma ula~t~~~~ ve muhaf~zlar la~~mc~lar~n gürültüsünü duyduklar~~ zaman, Zovâny ad~~ geçen toplanm~~~ maddeleri tutu~turttu ve böylece yang~n muazzam aleviyle ve duman~yla bütün canl~lar~, yani la~~mda bulunan insanlar~~ ve yük s~~~rlar~m âni bir ölümle yok etti.

Rivayete göre, Türk imparatoru asker halk~ndan 17.000 ki~i kaybederek ve ku~atmayla 2 ay geçirerek bu kaleden mahcup bir ~ekilde yurduna döndü.

M~. S. 248 MaC. S. 382-383

Voyvoda J‘mos'un Belgrad Civar~nda Yapt~~~~ Çarp~~ma

Bu s~ralarda Jânos Hunyadi, Erdel Voyvodas~~ ve Sörin ban~~ olarak ~öhret kazanm~~ t~. Onu Teme~~ Valili~ine de seçtiler ve bu vazifesi, daha önce ad~~ geçen Belgrad'da da onun kale kumandan~~ olmas~n~~ zorunlu k~lm~~t~. Türkler, Macaristan'~n güney bölgelerini tamamen Tuna nehrine kadar, bütün Slovanya'y~~ ve Sava ve Drava nehirleri aras~nda uzanan bütün diyar~~ gaddarca yak~p y~kt~lar: ~ehirleri, köyleri ve ova ~ehirlerini merhametsizce y~kt~lar, halk~n servetini gaspettiler, insanlar~~ cins ve ya~~

(21)

gözetmeksizin öldürdüler veya ebedi esirlik boyunduru~una alarak al~ p götürdüler.

Bu s~rada ülkenin soylular~~ iç kavgalar yüzünden birbirlerine girmi~lerdi, böylece ülkenin ad~~ geçen bölgelerini kendi haline b~rakt~lar, oysa bu bölgelerin kiritik durumu ortadayd~. Sadece Voyvoda Jânos Hunyadi bey, H~ristiyan dininin bu derece ezilmesine kalbi burkularak katlamyordu. Bu yüzden, Türklerle yapt~~~~ ve ~imdiye kadar hep kendisinin galip geldi~i say~s~z ufak çaptaki çarp~~madan sonra Semendre alt~nda da onlarla çarp~~t~.

Nitekim bu günlerde Türklerin Semendre kalesini ve Rascia'n~n * öteki kalesini ve hemen hemen bütün Rascia'y~, yani S~rbistan'~~ ad~~ geçen Türk imparatorunun hediyesi olarak hâkimiyeti alt~nda bulunduran ~sak (izak) adl~~ bir beyi tebas~ndan büyük bir ordu toplad~~ ve Belgrad civar~nda bulunan köyleri yakmaya ve ya~malamaya ba~lad~~ ve yeni kumandan~n cesaretini denemek istedi. Voyvoda Jânos dü~man~n niyetini ö~renerek böylesine büyük dü~manla yap~lacak sava~~n gerektirdi~i her~eyi özenle haz~rlad~. Silahl~~ adamlar~n~n cesur k~talar~n~~ toplad~, onlar~~ sava~~ düzenine geçirdi ve sava~~ düzlü~üne, dü~mamn önüne ç~kt~. ~ki dü~man büyük bir ~iddetle vuru~tu ve bir ço~u daha sava~~ n ba~~ nda atlar~ ndan yuvarland~ lar. Muazzam bir gürültü kopar, ard~ndan gö~üs gö~üse bir sava~~ olur ve her iki taraftan say~s~z ki~i kurban verilir.

~sak bey Macarlar~ n ya yenmek ya da ölmek istediklerini görünce, geri döner ve hayatta kalan adamlar~yla birlikte çabucak dört nala giden at~yla Semendre kalesine do~ru ko~ar. Voyvoda Jânos ve askerlerinin ordusu onlar~~ k~l~çla kovalar ve ço~unu Semendre kalesinin duvarlar~n~~ göremeden k~l~çtan geçirir. Ondan sonra ele geçirilen mallar~ n büyük y~~~nlyla muzaffer bir ~ekilde Belgrad kalesine dönerler.

Lât. S. 249-251 Mac. S. 383-387

Voyvoda Janos Hunyadi'nin Erdel Seferi ve Çarp~~mas~~

Voyvoda Hunyadi'nin zaferinden sonra çok az zaman geçmi~ti. Bir ba~ka Türk ordusu Macaristan ve ba~ka kom~u kavimler üzerinde sa~lad~klar~~ ba~ar~lar~ndan dolay~~ kibirlenerek büyük ödevler yüklendi, muhariplerinin say~~ bak~m~ndan çoklu~una ve büyük say~daki silahl~~

(22)

gücüne güveniyordu. Bu Türk ordusunun kumandan~~ Mezid Bey

( Mezethbeg) adl~~ bir Voyvodayd~: insafs~z, askeri seferlerde tecrübeli bir adamd~. Mezid Bey beklenmeyen bir hücumla Eflak üzerinden da~lar~~ geçti ve Macaristan'~ n Erdel bölgelerini istila etti. Bu kavim yolu üzerindeki her~eyi silip süpürür; ~imdi de ac~mas~zca her~eyi ate~e kana bulad~, ya~, cins gözetmeksizin kimseye kurtulu~~ hakk~~ vermedi.

Voyvoda Jânos bey Türklerin u~ursuz ordusunun ak~ n~ ndan birkaç gün önce Erdel bölgelerine varm~~ t~, halk dilinde Gyulafehervâr diye adland~r~lan Fehervâr'a girdi ve dü~ünceye dalarak dü~manla nas~l ba~~ edece~ini enine boyuna tartt~. Dü~mamn beklenmeyen geli~inden dolay~~ k~ talar~ n~~ toplamaya ve dü~mana kar~~~ çevirmeye muktedir de~ildi. Bundan dolay~~ büyük bir endi~e onu s~k~~ t~r~ p daralt~yordu, derin dü~üncelerinden dolay~~ yanaklar~~ solmu~, duda~~~ çatlam~~ t~. Halbuki Türkler Erdel arazisinin büyük k~sm~ na süratle girmi~ti ve insan, servet ve hayvandan olu~an çok büyük bir ganimeti beraberinde sürükleyerek ad~~ geçen Fehervâr yak~n~ ndaki düzlü~e vard~lar, duman kusan ate~lemeleri uzakta olmad~kla-r~ n~~ gösteriyordu. Voyvoda Jânos Bey ba~kalaolmad~kla-r~ na ald~rmayarak, intikam arzusuyla yand~~~ ndan, dü~mana kar~~~ koymaya karar verdi ve say~~ bak~ m~ ndan yetersiz bir orduyla ve zafer arzusuyla sava~~ meydan~ na yürüdü.

Bu günlerde ~ehrin piskoposu büyük sayg~~ uyand~ ran bir ki~i ve ayn~~ zamanda i~lerin düzenlenmesinde at~lgan tabiatl~~ bir adamd~~ *. Bu piskopos da Voyvoda Jânos'a refakat ediyordu. Nitekim hareket ettiler ve dikkatsizce Szentimre köyü düzlü~üne ula~t~klar~~ zaman, buray~~ çevreleyen vadilerden dü~man~ n orada gizlice saklanan ve sadece Voyvodan~ n geli~ini bekleyen muazzam k~ talar~~ ans~z~ n ortaya ç~kt~lar. Sözün k~sas~~ Voyvoda sava~~ alan~ n~~ terketmeye ve a~~ r~~ kuvvete sahip dü~man~n önünden kaçmaya mecbur oldu. Kaçabilen herkes kaçt~. Kaç~~~ s~ras~nda gücü tükeneni dü~man yakalad~~ veya öldürdü. Ad~~ geçen Fehervâr piskoposu da at~~ üzerinde dört nala kaçt~, fakat küçük bir dereden at~n~~ kar~~ya atlat~rken yere savruldu ve ba~~ n~~ kestiler. Bu zafer Mezid Bey'in kendine olan güvenini art~rd~~ ve onu daha büyük te~ebbüsler için kamç~lad~. Bu yüzden Erdel taraflar~ nda endi~esiz dola~t~~ durdu. Mezid Bey ganimet ve özellikle askeri talihin ona kazand~rd~klar~~ için sevinir. Her~eyi imparatoruna göndermeyi dü~ündü. Bu amaç için nakliyeciler ve arabalara refakat edecek muhaf~zlar alakoydu. Bu s~rada Voyvoda Jânos Bey, böylesine k~sa zaman içinde bölgedeki askerlerini büyük bir aceleyle toplad~~ ve intikam arzusuyla yanarak yola

(23)

ç~k~ p dü~man~~ takip etti. Bunu Mezid Bey'e haber verdiler ve güya O ~öyle söyledi: "B~ rak~n gelsin, b~rak~ n bize ~imdiye kadarkinden daha fazlas~n~~ kazand~rs~ n." Bunu söyledi~i s~rada, Voyvoda Jânos Bey'in casusu ad~~ geçen Voyvoda Mezid Bey'in etraf~nda duran Türkler aras~nda bulunuyordu ve çarp~~man~ n yap~lmas~na dair konu~tuklar~~ her~eyi duydu. Nitekim aceleyle Voyvoda Jânos Bey'in yan~ na geri döndü ve gizlice ona a~a~~dakileri söyledi: "Voyvoda Mezid Bey'e, senin nas~l oldu~unu, kendini savunmak için kulland~~~n silahlar~ n~n tan~t~c~~ i~aretlerinin neler oldu~unu, at~n~n rengini if~a ettiler ve en kuvvetli silahlar~~ en mükemmel kullanan yi~itleri belirlediler; yapacaklar~~ i~~ önce seni sarmak ve mümkün olan en büyük süratle senin i~ini görmek olacak."

Voyvoda Jânos Bey'in, Kemeny'lerin asil soyundan, vücut ~ekli olarak kendisinden pek farkl~l~k göstermeyen ve kahraman ruhuyla dava arkada~lar~~ aras~ nda da sivrilen Simon adl~~ bir Kahraman~~ vard~. Voyvoda bu yi~itle silah ve at de~i~tirdi ve Simon'un savunulmas~~ için çok say~da kuvvet, yi~itlik ve sava~~ arzusu bak~m~ndan mükemmel asker verdi. Nihayet sava~~ için önemli olan her~eyi büyük bir ileri görü~lülükle haz~rlad~ktan sonra, büyük bir sava~~ ate~iyle, önceki zaferden dolay~~ kibirli ve ad~~ geçen bölgenin bir köyünde askeri saflar~n~~ tam çarp~~maya haz~rlamakta olan dü~mana hücum etti. ~iddetli bir f~rt~na gibi üzerine hücum etti ve hemen çarp~~man~n ba~~nda dü~man~~ zor durumda b~ rakt~~ ve askerlerinin cesur k~l~c~yla dü~man k~talar~n~~ da~~tt~. Her iki dü~man taraf tepelerden ve vadilerden h~zla geçti ve büyük mücadelede Macar k~l~c~~ her zaman Türk m~zra~~na galebe çald~. Fakat Voyvoda tarafindan Simon Kemeny'in yan~ na verilen muhafiz k~tas~~ ne i~e yarad~? Simon'u hemen çarp~~man~n ba~~nda, efendisinin ele veren silahlar~~ içinde, efendisi yerine öldürdüler. Buna muhaf~z k~tas~n~n sad~k silahlar~~ mani olamad~: Türkler hayatlar~~ pahas~na dahi olsa Voyvodalar~n~n emrini yerine getirdiler. Bu sebeple ordu kumandanlar~n~ n tan~t~c~~ i~aretlerini dü~mandan gizlemeleri faydal~d~r. Çünkü kumandan~ n ölümüyle, yönetti~i askerlerin de öldü~ü s~k s~ k görülmü~tür.

Bu s~rada korkunç çarp~~ma kar~~m~~t~~ ve Türkler dü~man~n kaç~ r~lmas~ ndan ziyade kendi svunmalarlyla u~ra~~yorlard~. Szentimre köyündekiler kendilerini savunmaya çal~~t~lar ve dü~man~~ insafs~zca katlettiler. Önceki sava~ta Türklerin eline dü~en esirler de kendi savunmalar~~ için çal~~~yorlar& serbest kalmak istiyorlard~. Türk esaretinde i~kence çekmektense öldüler. Voyvoda Mezid Bey adamlar~n~ n korkunç mahv~n~~ ve her k~ tas~n~n kaçmak için mücadele etti~ini görünce kendisi de Benden C. 1.1, 44

(24)

kaçt~, fakat firar dahi onu kurtaramad~, çünkü Macarlar~ n kovalad~~~~ ve s~k~~t~ rd~~~~ di~er firarilerle kaçmaya çabalad~~~~ bir s~ rada, onu da, o~lunu da öldürdüler ve Mezid Bey kendi ba~~ n~ n kayb~~ ve asker halk~ n~ n ölçülemeyen mahv~yla birlikte kazand~~~~ ganimeti de kaybetti.

Böylece Voyvoda Jânos Bey bütün esirleri serbest b~ rakt~, dü~mandan ganimeti geri ald~, hatta dü~mamn kendisini de k~l~çtan geçirdi, ba~ar~l~~ bir galip olarak dü~man~~ tamamen da~lar~ n geçitlerine kadar kovalad~: firar az say~daki Türk'ün hayat~ n~~ kurtard~. ( Hunyadi) Ba~~~ bo~~ dola~an dü~man~~ bir

araya toplad~~ ve uzun süre cesetlerle kapl~~ sava~~ alan~ nda kald~.

Bu muazzam zafer haberi, geçmi~~ y~ llarda ülkeden ve Macaristan K~ ral~ ndan ayr~larak kutsal taca kar~~~ ayaklanan ve her ~eylerini Türk imparatorun koruyuculu~una sunan Eflak ve Bo~dan Voyvodalar~ n~ n, Voyvoda Jânos'un tavsiyesi üzerine veya korkular~ ndan yönetimleri alt~ nda bulunan arazilerle birlikte eskiden oldu~u gibi Macar metbulu~una geri dönmeleri ~eklinde bir fayda daha sa~lam~~~ oluyordu; bu Voyvodalar al~~~lm~~~ hizmetleriyle K~ ral Lâszlö'ya borçlar~ n~~ ödemeyi yeminle vaadettiler.

Lât. s. 251-252 MaC. S. 387-389

Voyvoda Jimos Bey'in Demirkap~'da Yapt~~~~ Çarp~~ma

Voyvoda Jânos'un yönetti~i övgüye de~er sava~lardan ba~ka, Türkler her ne zaman gizli yollardan adetleri oldu~u üzere ganimet sa~lamak için ülkeye s~zd~larsa, hepsi talihsizlikle sonuçland~. Yani Voyvoda Jânos'un ülke savunmas~yla görevlendirdi~i askerleri, Türkleri her zaman kaç~ rd~lar. Böylece Macaristan topra~~na hücum etmek için önlerindeki bütün yollar kapanm~~t~: bundan böyle ülke s~ n~ rlar~ n~ n içinde m~zraklar~~ gün ~~~~~ nda bile par~ldam~yordu.

Türklerin imparatoru Murad, dü~üncelere dalarak adamlar~ n~n çok defa u~rad~~~~ yenilgiyi ve kavrninin büyük ölçüdeki mahv~ n~, bundan ba~ka Bo~dan ve Eflak arazisinin ve hükümdarlar~mn kendisinden ayr~l~~lar~m çok kere hat~ rl~yordu. Bunun üzerine çok büyük bir öfkeye kap~ld~~ ve kendisine bu ac~y~~ verenlerden intikam almaya karar verdi. Bundan dolay~~ ülkesinin seçme askerleri aras~ ndan harp sanat~ nda usta 8o bin ki~ilik bir asker toplad~. Ülkesinde ordu i~lerinin düzenlenmesinde kendisinden sonra ikinci adam olan pa~ay~~ bu askerlere kumandan tayin etti. Bir an önce Eflak'a

(25)

gitmesini ve Voyvodalar~~ kendisinden ayr~ld~~~~ için buray~~ yak~ p y~kmas~n~~ ona emretti. Ve ard~ ndan k~ talar~ n~~ Macaristan'~ n Erdel bölgelerine sevkederek ate~le ve k~l~çla mümkün olan en sert cezay~~ vermesini ve Voyvoda Jânos'un yapt~~~~ alçakl~~a kar~~l~k insafs~zca öc almas~n~~ emretti. Türk imparatorunun bu niyeti, sadece bölgenin orta tabaka halk~ n~~ deh~ete dü~ürmekle kalmad~, soylu tabakay~~ da derin dü~üncelere sevketti. Pa~a ise, emrindeki bütün askerle birlikte Küçük-Ni~bolu kalesi yan~nda gemicilerin yard~ m~ yla Tuna'y~~ geçti, k~talar~~ muazzam bir gürültüyle Eflak'~ n bütün arazisini kaplad~lar. Ko~arak firar edemeyen ganimet veya ceset oldu. Bundan sonra Karpatlar~~ geçmeye ve imparatorun emretti~i ödevi yerine getirmeye giri~ti.

Voyvoda Jânos ise, savunmas~~ kendisine emanet edilen halk~ n mahv~ na seyirci kalmaktansa, ölmeye haz~ rd~. önceki zaferlerinden güç alarak silahl~~ muhaf~z k~ talanyla orduyu birle~tirdi ve dü~man~ n hücumunu beklemeden hasm~na hücum etmeyi tercih ederek, ordu mevcudu ve silahl~~ kuvveti Türklerinkinden az olmas~na ra~men, dü~man~~ tamamen bölgenin s~ n~rlar~ na kadar kovalad~. Ondan sonra Demirkap~~ diye adland~r~lan yere vard~~~nda, tehlikeli, büyük ve her devirde hat~rlanacak bir çarp~~ma yapt~: borazanlar ~urdan burdan çalarak u~uldad~lar. Dü~man taraflar birbirine girdi, her iki taraf kahramanca mücadele etti. Pa~a askerinin çoklu~una güvenerek gerilemeyi dü~ünmedi, Voyvoda Jânos ise, ya yenmek, ya ölmek niyetindeydi ve kaçmay~~ akl~ na bile getirmiyordu. Böylece her iki tarafta sert mücadele k~z~~m~~t~; büyük bir katliam oldu, her iki tarafta çok say~da insan öldü, fakat Türkler aras~ ndan daha çok ölen vard~. Bu yüzden Pa~a ve Türkler sava~~ alan~ n~~ terketmeye ve h~zla firara mecbur oldular. Macarlar onlar~~ kovalad~lar ve yeti~ebildikleri herkesi öldürdüler. Oyleki, büyük mücadelenin geçti~i bütün alan, büyük katliamdan insan ve atlar~n kamyla ~sland~, alan~~ çok say~da ceset kaplad~, daha sonra güne~in s~cakl~~~ ndan ~s~ narak çürük pis bir koku yay~ ld~, uzak bölgelerin havas~ na kar~~ t~~ ve insan~n o tarafa gitmesi pis koku yüzünden imkâns~zla~t~.

Böylece Jânos Bey, binlerce say~daki dü~man~~ da~~tt~, çok say~da asilzadeyi esir ald~, çok say~da hazine ve de~erli askeri teçhizat~~ ganimet olarak ald~. Bu fevkalade ve her devirde ~an ve övgüye lây~k erkek, unutulmaz bir zafer kazand~, çünkü sava~a cesaretle giri~mi~, ba~ar~yla sava~m~~~ ve iyi bitirmi~ti. Bundan sonra sadece ülke sakinleri de~il, yabanc~~ milletler de onu sevmi~lerdir; samimi ve içten gelen bir sevgiyle sevilen bir insand~.

(26)

Lât. s. 252-254

MaC. s. 390-393

Voyvoda Jânos Verdikleri Zararlardan Dolay~~ Türkleri Cezaland~r~yor

Alt ~~ Ba ~ ar ~ l ~~ Çarp ~~ mas ~~

Bu s~ralarda K~ral Ulâszlö'nun ( Vladislaus) hükümdarl~~~~ günden güne daha mukavim oldu ve kuvveti artt~.K~ral Buda kalesinde, K~raliyet saray~n~n yüksek kubbeleri alt~ na yerle~ince, Voyvoda Jânos, Türklere kar~~~ sefer açmas~~ ve Türklerin Macaristan'a çok defa verdi~i zararlara kar~~~ misilleme yapmas~~ için K~ral' cesaretlendiriyor ve kamç~l~yordu. Bundan dolay~~ K~ral Ulaszlö hükümdarl~~~mn 3. y~l~nda seçkin askerlerden olu~an büyük ve masrafl~~ bir ordu toplad~~ ve Voyvoda Jânos, ülkesinin say~s~z asilzadesi ve S~rbistan despotuyla, yani K~rallyla birlikte (bu K~ral' o s~rada ülkesinden sürmü~lerdi) Tuna'y~~ geçti ve S~rbistan'a vard~. K~ral burada devaml~~ bir ordugâh kurdurdu ve daha içerde bulunan Türk hâkimiyeti alt~na al~ nm~~~ bölgelere ordusunun ba~~ komutan~~ Jânos Hunyadi'yi göndermeye karar verdi. Sava~a kalkan ordusunu iki k~sma ay~rd~: Voyvoda Jânos, silahlanma ve askeri araç gereç bak~ m~ndan daha seçkin olan k~sm~~ ald~. Bundan ba~ka bay Voyvoda kendi askerlerinden olu~an kuvvetli bir k~ tay~~ da yönetiyordu. Bu mahir askerler muzaffer silahlar~yla dü~man~~ pek çok defa kaç~rm~~t~. Böylece Voyvoda onlar~ n refakatinde Racia, yani S~rbistan'dan geçti ve eskiden beri Türk ordusunun hâkimiyeti alt~ nda bulunan bütün Bulgaristan'~~ tamamen Rumeli s~n~r~na kadar geçti. Yollar~na ç~kan her canl~y~, insan~, sürüleri yakalad~lar veya öldürdüler. ~ehirleri, kaleleri ve Türklerin her bir yerle~me bölgesini ald~lar, buralar~n alt~n~~ üstüne getirdiler, yerle bir ettiler ve ate~e verip yok ettiler. Bunlar aras~nda me~hur hamamlar ~ehri, kalabal~k ve hazineler bak~ m~ ndan zengin olan Sofya'y~~ ya~ma ettiler ve kül y~~~m haline getirdiler. Bütün bu sayd~klar~ m~zdan yükselen dumanlar, bütün Rumeli'yi ve deniz müdafaas~na güvenemeyen Türk imparatorunun bütün ülkesini korkuya sald~. Türk imparatoru Voyvodaya kar~~~ binlerce ki~i gönderdi ve Hunyadi kendisine kar~~~ gönderilen ve her defas~nda daha üstün say~daki dü~manla 5 defa ~iddetle çarp~~ t~~ ve hep galip geldi. Zaferin evcine eri~mi~~ olarak ve ~eref kazanarak yeniden S~rbistan'a döndü ve ordugâh kurdu; o zaman ona, Türklerin say~lamayacak kadar kalabal~k bir askerle kendisine kar~~~ geldi~i haberini getirdiler.

Nitekim ad~~ geçen imparator Murad'~~ Imparatorlu~unun tahribi çok öfkelendirmi~ti. Saray~ndaki en iyi muhariplerden seçilmi~~ askerlerine ve

(27)

ülkenin bütün silahl~~ ki~ile-ine genel seferberli~e haz~rlanmalar~~ için emir verdi, çünkü intikam almak istiyordu. Seferin kumandas~ n~~ akrabas~~ Anadolu pa~as~na verdi. Pa~a, Voyvoda Jânos Bey'i Bulgaristan'da izinden takibetti. Voyvoda'n~ n bir gün önceki karargâh yerinde, geride kalan birkaç yaral~~ veya hastal~ktan zay~f dü~mü~~ Macarla kar~~la~~ nca, bunlar~~ ba~lat~p imparatorun huzuruna gönderdi. Sanki bu hareketiyle imparatora böyle zavall~~ tiplerin ülkesinde korku yaratt~~~ n~~ anlatmak istiyordu. Bunun üzerine güya Türk imparatoru ~öyle cevap verdi: "Dilerim ba~ar~yla dönersin, e~er geri dönersen, önlerinden kaçt~~~m tiplerin nas~l olduklar~ n~~ o zaman daha iyi anlatabileceksin."

Gecenin sona ermesiyle, ~afak sökerken Türkler ve Macarlar birbirlerinin davullar~ n~n vuru~unu i~itecek kadar birbirlerine yak~ n gelmi~lerdi. Voyvoda Jânos, dü~man~n kendisini saf d~~~~ b~ rakarak K~ral~ n ordugâh~ na hücumundan korktu. Bundan dolay~~ sava~~ yorgunluklar~ndan bitap bir hale gelmi~~ askerleriyle dü~man~n önüne gitti ve dü~man~~ kendi üzerine çekmek istedi. Bu büyük dinsiz kalabal~~~ n~n kendisine kar~~~ döndü~ünü görünce, korkuya kap~ld~, askeri de en az onun kadar korkudan titremeye ba~lad~. Buna ra~men Voyvoda gerilemedi, tersine korkudan titreyen askerlerinin saflarm~~ dü~mana kar~~~ ba~lad~~ ve onlar~~ ~u sözlerle yüreklendirdi: "Cesur olunuz; zafer ~an~ m~z~~ kaybetmektense, hayat~m~z~~ kaybetmek daha evlâd~r. Say~s~n~ n çoklu~uyla övünen dü~mandan ne korkuyorsunuz? Onlar~ n cesaretini çok kere denediniz. Nas~l ~imdiye kadar çok defa kaçt~larsa, Tanr~'n~ n inayetiyle ~imdi de onlar~~ kaç~rabiliriz. E~er aram~zdan biri ölüm kat~na ula~~rsa, buna ald~rmas~n: çünkü, e~er benimle veya kader arkada~lar~yla kahvalt~~ ettiyse, ak~ama Isa'n~ n masas~nda ~ölen yapacak."

Hunyadi ~ahsen yönetti~i ordusunun büyük k~sm~n~~ bu sözlerle harekete getirdi ve dü~mana sald~rd~. Bu manzara kar~~s~nda di~er k~ talar da kumandanlar~ m takip ettiler. Her iki taraf büyük bir cesaretle sava~a giri~ti, fakat ba~ar~lar~~ ayn~~ olmad~. Çünkü Pa~a ve kendisine emanet edilen bütün Türk toplulu~u hemen çarp~~man~n ba~~ nda geriledi ve ~uursuz bir kaç~~a ba~lad~. Macarlar ise onlar~~ korkunç bir ~ekilde takibe ba~larlar ve süratli atl~lar dahi kendini ölümden kurtaramad~~ ve bu kanl~~ yi~it hesapla~mas~nda hayata veda etti. Dinsizlerin binlercesi orada telef oldu. Macarlar~ n esir alma arzular~~ yoktu ve kaçarken yeti~tikleri herkesi çok kere yaralayarak k~l~çtan geçirmek suretiyle öldürdüler. Kovalama ak~am duas~~ saatinden gece yar~s~na kadar sürdü. Pa~a, yenildi~i takdirde gecenin karanl~~~ ndan yararlanarak dü~mandan kaçabilmek için, çarp~~may~~ günün bu saatine

(28)

ertelemi~ti. Lâkin bu umudu bir i~e yaramad~. Çünkü dolunay ~~~ klanyla geceyi ayd~nlatt~. Pa~a esir dü~tü ve onu büyük bir borozan sesi e~li~inde gece yar~s~~ Macar ordugâh~ nda bulunan Jânos'un çad~r~na götürdüler.

Böylece Voyvoda bir sefer esnas~nda 6 ba~ar~l~~ çarp~~ma yapm~~~ oldu ve Macaristan'dan hareketinden 5 ay sonra, insan ve e~yalardan olu~an muazzam bir ganimetle yüklenmi~~ olarak ordusunu eksiksiz K~ral~n ordugâh~na geri götürdü. Zaferin i~areti olarak K~rala çok say~da dü~man sanca~~, yani banderium teslim etti. Daha sonra bunlar~~ Macaristan'~n koruyucusu mutlu bâkire Meryem'e sundular. Voyvoda Jânos törenle Budin'e girdi. Bunlar~~ Buda ~ehrinde yap~lan kilisede, tamamen bizim zaman~m~za kadar, bizden sonrakilerin hat~rlamas~~ için ve bu mutlu bâkirenin ~an~~ için ast~lar. Bunlar, gökyüzünün Voyvodaya verdi~i büyük zaferler hakk~nda tan~kl~k ettiler. E~er toz ve a~~nma nefis kuma~lar~n' çürütmeseydi, bugünkü güne kadar orada as~l~~ kalacaklard~.

Lât. S. 254-255 Mac. S. 393-394

K~ral U1asz16 ve Türk imparatoru Aras~ndaki Ate~kes

S ~ rbistan'~ n Yeniden imar~~

Bu çok say~daki parlak kar~~la~ma ve me~hur zafer, Türk imparatoru Murad'~n korkarak K~rala ve Voyvodaya elçiler göndermesi ve mütareke yap~lmas~~ için gayretle ve yalvararak u~ra~mas~~ neticesini do~urdu. Bundan dolay~~ K~ral Ulâszlö, Segedin ~ehrinde asilzadelerle göstefi~li bir diyet toplanmas~na karar verdi.

Ülkenin çok say~daki soylusu her yandan gelip topland~; Imparatorun elçileri de geldiler: Türklerin iki Voyvodas~~ tasarlanan ate~kesi imzalama yetkisiyle geldiler. Nitekim on y~ll~k bir ate~keste karar k~ld~lar; K~ral ise Anadolu Pa~as~n~~ serbest b~rakt~. Türk imparatoru Semendre kalesini ve despot Georg'dan ald~~~~ S~rbistan'~n ne kadar kalesi varsa hepsini geri verdi. Ate~kesi yeminle teyid ettiler. Voyvoda Jânos, K~ral ve kendi ad~na ve bütün Macar halk~~ ad~na, ad~~ geçen Türk Voyvodalan ise, imparatorlan ve hâkimiyeti alt~nda bulunan bütün kavimler ad~na bahsedilen on y~ll~k ate~kesi kabul ettiler ve di~er ~artlann tutulaca~~na dair yemin bile ettiler. Ke~ke hiç etmeselerdi! Çünkü daha sonra K~ral ve Voyvoda, ad~~ geçen Kardinal Iulianus'un k~~k~rtmas~~ üzerine bar~~~~ bozdu ve bundan dolay~, t~pk~~ bir zamanlar bütün insanlar aras~ndan en büyük zaferlere eri~mi~~ olan

Referanslar

Benzer Belgeler

• Tarihsel bir olayın aynı anda hem dili, hem de tarihi etkilemesi de mümkün olduğundan, bu gibi durumlarda tarihsel ve dilsel sınıflandırma, bir başka

• Macar dilinin özellikle yazılı belgelerinin bulunmadığı dönemleriyle ilgili dil araştırmalarının yapılması sırasında, Macar dilinin akraba dillerine

• Erken dönem bu sözünü ettiğimiz Latince literatürün içerisinde bazı belgelerde Macarca sözcüklere, yer ve kişi adlarına rastlanmış, sonrasında ise Halotti

• János Slyvester’in Grammatica Hungaro-latina adlı eseriyle başlayan bu gramer ve sözlük çalışmaları Macar dilbilim tarihinin erken dönemindeki durumu ile

• Gyarmathi, Vocabularium, in quo plurima hungaricis vocibus consona variarum linguarum vocabula collegit Sámuel Gyarmathi, https://mek.oszk.hu/12700/12768/.. Pál

• H.Bottyánfy, Éva - Horváth, Mária - Korompay, Klára - D.Mátai, Mária, Bevezetés az egyetemi magyar nyelvészeti tanulmányokba, Tankönyvkiadó, Budapest, 1990. •

«tájszó» adıyla anılan farklı ağız ve lehçelerdeki sözcükler Macar sözvarlığına kazandırılmış, yabancı sözcükler Macarcalaştırılmış, yapım ekleriyle

Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde gerçekleşen kültürel ve toplumsal değişim ve gelişmeler dil çalışmalarına da yansımış, yapılan dil çalışmaları modern dilbilim