• Sonuç bulunamadı

Kur'an da diriliş gerçeği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kur'an da diriliş gerçeği"

Copied!
148
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI KELAM BİLİM DALI

KUR’AN’DA DİRİLİŞ GERÇEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Durmuş ÖZBEK

HAZIRLAYAN

Mahmut ŞAHİN 034244051001

KONYA 2007

(2)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ………..……….….…...………...4 AÇIKLAMALAR………6 GİRİŞ AHİRETE İNANCI VE DİRİLİŞ A) AHİRET İNANCI ………...7 B) DİRİLİŞ (BA’S)’İN ANLAMI

1- Diriliş (Ba’s)’in Sözlük Anlamı ………..………...9 2- Diriliş (Ba’s)’in Terim Anlamı ………..………....9

BİRİNCİ BÖLÜM

KUR’AN DA DİRİLİŞİN SUNULUŞU

A- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİN KESİNLİĞİ

1- Ölümünden Sonra Diriltenin Allah Oluşu ………..………..…11 2- Tekrar Dirilmenin Hak Ve Gerçek Oluşu ………...27 3- Hayvanların Kısas İçin Diriltilişi ………..38

B- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİN KEYFİYETİ

1- Yağmurla Toprağın Dirilmesinin Dirilişe Örnek Oluşu……. ………...41 2- Uykudan Uyanmanın Dirilişe Örnek Oluşu ………...46 3- İlk Defa Yaratanın Tekrar Diriltecek Oluşu ……….….49

C- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİN ZAMANI

1- Dirilmenin Zamanını Kimsenin Bilmemesi ……….….55

İKİNCİ BÖLÜM

KUR’AN DA DİRİLİŞİN İSBATI

A- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİN İSBATI

1- Dirilişe İlk Yaratılışla Delil Getirme ……….………..….59

2- Dirilişe Zor Olan Şeyleri Yaratma ile Delil Getirme ………...69

3- Dirilişe Bize Göre İmkansız Olan Şeyleri Yaratma ile Delil Getirme ……….……76

4- Dirilişe İnsanın Yaratılışı ve Toprağın Yağmurla Dirilişi

ile İlgili Delil Getirme ……….………...89 a) İnsanın Yaratılışı ile İlgili Delil Getirme ………...………….…..90

(3)

5- Dirilişin Akli Delilleri ………102

B- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞLE İLGİLİ TARİHİ ÖRNEKLER 1- İbrahim (as)’ın İsteği ile Kuşların Diriltilişi ………..103

2- Hz. Musa (as)’ın Kavminin Diriltilişi ………107

3- Üzeyir (as) ve Eşeğinin Diriltilişi ……….………….…110

4- Hz. Musa (as) Döneminde Öldürülen Bir Kişinin Diriltilmesi ………..114

5- Kehf Ashabı’nın Durumu ………..….117

C- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİ İNKAR 1- Dirilişi İnkarın Dünya Hayatından Başka Hayatı Kabullenmemelerinden Kaynaklanması………120

2- İnkarın, Diriliş İddasının Sihir Olabileceği Şüphesinden Kaynaklanması………..123

3- Dirilişi İnkarın, Yüce Yaratıcıyı İnkardan Kaynaklanması……….125

4- İnkarın, Atalarının Başına Böyle Birşey Gelmemiş Olmasından Kaynaklanması..129

5- Dirilişi İnkarın, İnsanın Tabiatındaki Nankörlükten Kaynaklanması…………...133

6- Tekrar Dirilişi İnkarın, Hesap Endişesinden Kaynaklanması………...137

SONUÇ ………...…...147

(4)

ÖNSÖZ

İslam’ın itikat nizamının altı temel iman esasından biri, ahirete ve bu ahiret hayatının başlangıcını oluşturan ölümden sonra diriliş (Ba’sü Ba’de’l-Mevt)’e inanmaktır. İnançlarımız ve yaptığımız amellere göre, mutluluk dolu, ya da belirli bir süresi veya bütünü azaplarla çevrili ebedî bir hayat yaşamak için, ölümden sonra tekrar dirileceğimize iman etmek gerekmektedir.

İnsan, bu ölümden sonraki hayata inanmadıkça, bu günün korkusuyla ürpermedikçe ve bu günün mutluluğuna arzu duymadıkça dünya hayatını anlamlandıramaz. Yaşama aşkı ve arzusuyla dolu canlı ve gayeli bir hayat süremez; iradesi ve imkânlarını faziletlere yönelterek özlemi duyulan bir müslüman olamaz.

Allah'a imandan sonra, hayatı tanzim edip bir düzene koyma, beşerin toplu olarak huzurunu temin etme; kıyamet günü dirilip mahşerde toplanılması, hesapları görülmesi ve cennet veya cehenneme gitmesi yani ölümden sonraki ebedî olan âhiret hayatına inanmaya bağlıdır.

Yaptığı işlerin, amellerin hesabını vereceğine inanmayan bir insanın hayatının huzur ve güven içinde olması düşünülez. Buna karşılık, attığı her adım için öbür âlemde Allah'a hesap verme düşüncesini eksik etmeyen, her davranışı bir hesabın ifadesi olarak gören, her sözü, her dinleyişi ve her kalbî temayülünü din gününde Allah’a hesap verme anlayış ve hissine göre önemle ele alan kişinin de hayatı oldukça rahat ve erdemli bir şekil arz eder.

Bütün davranışlar ve hareketler, yazıcı melekler (Kiramen Katibîn) tarafından tespit edilmektedir. Büyük, küçük, gizli ve açık; bizim önemsiz, Allah’ın ise önemli gördüğü veya bizim önemli, Allah'ın ise önemsiz gördüğü yaptığımız her şey tespit edilmekte, her şeyimiz gözlenmekte ve yazılmaktadır. Bizim her şeyimizin hesabını görmek üzere deyyan ve hâkim olan Allah hazır ve nazırdır.

Yüce yaratıcıya hesap verme şuuru içinde yaşanan bir hayat doğru ve güvenli; bu ruh ve şuur içinde yaşayan fertlerin meydana getirdiği toplum huzurlu, yine bu ruh ve şuur içindeki aile bireyleri de, yaşadıkları aileyi cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirmiş olacaktır. Bunun için de beşerin aşırılıklarını bırakabilmesinin tek yolu vardır; o da öldükten sonra dirilmeye inanmasıdır. Gençliğin çılgınlıklarının önünü alacak, onun hezeyanlarını önleyecek, yavaş yavaş ölüme doğru giderken her adımda ayrı bir inkisar ve ümit kırıklığına uğrayan ihtiyarlara ümit kaynağı olacak, çocukların mukavemetsiz kalplerinde her an huzur ve saadet ışıklarını yakıp aydınlatacak da ancak öldükten sonraki ahiret hayatına iman ve inançtır. Bu nedenlerle gençten ihtiyara, kadından erkeğe, âdilden zalime herkes için içilen su ve teneffüs edilen hava kadar ahirete imana ihtiyaç vardır.

Haşir ve Âhirete inanmak huzuru yudumlamak demektir. Bu sebepledir ki, beşerin sulh ve salâhı için uğraşan ve ona huzur bahşetmeyi gaye edinen bütün fikir adamlarının; meseleyi bu yönden değerlendirmeleri gerekmektedir. Ferdin, ailenin, toplumun ve bütün insanlığın hakiki refah, saadet ve huzura erebilmesi ancak ve ancak, büyük küçük bütün amellerin hesabının görülebileceği bir ahiret yurduna inanmaya bağlıdır.

Kur’an’daki bütün ayetler temelde, Tevhit, Nübüvvet, Âhiret, İbadet ve Adalet şeklinde dört esas üzerinde dönerek Kur’an’ın ana konularını teşkil etmektedir. Bunun içindir ki, genelde ahiret gününe, özelde ölümden sonra dirilişe iman konusu Kur’an-ı Kerim’de pek çok kere işlenmekte ve oluş şekli şuurlara yerleştirilmektedir. Bu mutlak adalet günündeki ilahi muhakeme bütün dehşeti ve ayrıntılarıyla birleştirilmekte, cennet ve nimetleri, cehennem ve azabı gayet açık bir şekilde tasvir olunmaktadır.

Bu görüş ve düşünceler içindeyken “Kur’an’da Ölümden Sonra Diriliş” konusu ilgimizi çekti. Bu konu üzerinde çalışmayı isteyerek; tez konusu olarak da seçmeyi uygun gördük. Bu

(5)

çalışmayı konu ve muhteva olarak daraltıp, derinlemesine inceleyebilmek için ismini “Kur’an da Diriliş Gerçeği” koyduk. Bu konuyu seçmemizdeki amaç ise pozitif bilimlerden ba’sü ba’de’l-mevt (ölümden sonra tekrar diriliş)’in ve ahiret hayatının olmadığına dair itirazların gelmesiydi.

Öncelikle çalışmamıza Nevzat Yüksel’in Kur’an Fihristi’nden ba’s, ba’sü bade’l-mevt diriliş ve ölümden sonra diriliş kelimeriyle ilgili ayetleri tespit etmekle başladık. Daha sonra bu ayetlerin ifade ettikleri manalarıda dikkate alarak konu başlıkları olarak gruplayıp araştırmamızı iki bölüm halinde tamamladık. Birinci bölümde Kur’an da dirilişin sunuluşuyla ilgili ayetler ve bu ayetlerin tefsirlerini sırasıyla Fahreddin Razi, Kurtubî, İbn Kesîr, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ve Seyyid Kutub’un tefsirlerinden yaptığımız araştırmalara yer vermeyi uygun bulduk. İkinci bölümde de ölümden sonra dirilişin isbatı, ölümden sonra dirilişle ilgili tarihi örnekler ve ölümden sonra dirilişi inkar şeklindeki başlıklarla araştırmamızı aynı müfessirlerin eserlerinden yararlanarak daha da derinleştirip özellikle ölümden sonra dirilişin isbatı bölümünde akli delillere de yer vermeye çalıştık. Her iki bölümün sonunda genel bir değerlendirme yaparak sonuç kısmıyla çalışmamızı tamamladık. Bu çalışmamız elbette eksiksiz ve kusursuz değildir. Allah’ın izniyle ve yardımıyla zaman içerisinde okudukça, çalışıp araştırma yaptıkça ve yazdıkça hatalarımı azaltarak güzel eserler vereceğime inanıyorum.

Mükemmel olduğu iddiasından uzak bu mütevazı çalışmamın konusunun seçilmesi, planının yapılması ve kaynaklarının tespit edilmesi konusunda maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Durmuş Özbek’e, fikir ve görüşleriyle katkılarından dolayı kıymetli hocam Prof. Dr. Şerafettin GÖLCÜK’e ve çok değerli hocam Prof. Dr. Süleyman TOPRAK’a saygı ile teşekkürü bir borç bilirim.

Mahmut ŞAHİN KONYA

(6)

KISALTMALAR

A.g.e.- a. g. e. : Adı geçen eser

A.S. : Aleyhissalâtü Vesselam

Ayr. : Ayrıca Bkz., bkz. : Bakınız b. : Bin, İbn c. : Cilt (cc) : Celle Celâluh Çev. : Çeviren d : Doğumu

D.İ.A. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

D.İ.B. : Diyanet İşleri Başkanlığı

h : Hicrî

Hz. : Hazreti

Haz. : Hazırlayan, Hazırlayanlar

m : Miladî

ö : Ölümü

(ra) : Radıyallahu anh

s., Sh : Sayfa

(S.A.V) (S.A.S) : Sallallahu Aleyhi Vesellem

Ter. : Tercüme Eden, Tercüme Edenler

Tsiz. : Tarihsiz

T.D.K. : Türk Dil Kurumu

T.D.V. : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

v. : Vefatı

ve diğerleri : Diğer yazarlar ve diğer kişiler

Yrd. : Yardımcı

Yay. : Yayınevi, Yayınları

(vb) : Ve benzeri

AÇIKLAMALAR

1- Ayetlere atıfta bulunurken öncekiler sure adını, sonrakiler sure numarasını, daha sonrakiler ise ayet numaralarını göstermektedir.

2- Metinde geçen şahısların, meşhur isimleri dipnotta, tam isimleriyse ilk geçen dipnotta ve bibliyoğrafyada verilmiştir.

3- Dipnotlarda verilen kaynaklar, ilk geçtiği yerde yazarların ve tercüme edenlerin soyadları, isimleri ve meşhur olan isimleriyle verilmiştir.

4- Şahıslar, kitapalar vb. ile ilgili tarihlerlerdeki ilk rakamlar, hicrî, sonrakiler miladî yılı göstermektedir.

(7)

GİRİŞ

AHİRET İNANCI VE DİRİLİŞ

Ahiret, ölümden sonra başlayan ve mahşerdeki dirilişten sonra ebediyyen devam edecek olan bir hayattır. Ölümden sonra hemen başlayan kabir ve berzah hayatı, İsrafil(as)’in sûra üfürmesi, kıyametin kopuşu, ebedi hayat için yeniden cesetle birlikte dirilme ve mahşerde toplanma, amel defterlerinin verilmesi, hesap, mizan, sırat, havz, şefaat ile cennet ve cehennem gibi hususlarda ahiret hayatına dahildir.

Ahiretin varlığı ve öldükten sonra yeniden dirilme konusu çağımızın itikadi problemlerinden birisidir. Bu kadar önemli bir konudaki değerlendirmeler hiç şüphesiz Peygamberimizin bize yolumuzu şaşırmamamız için bıraktığı emanet ve dinimizin ana kaynağı olan Kur’an’ın yanında, kesinlikle akli temelde yapılmaya çalışılmalıdır. Kur’an ahiretin ve tekrar dirilişin mutlaka olacağını birçok ayetiyle belirtmiştir.

Âhiretin varlığı aklen mümkün olup; naklen sabit ve gerçektir. Allahu Teala Kur’an da ölüleri mutlaka dirilteceğini, yeni bir hayata kavuşturacağını ve âhiretin gerçekleşeceğini kesin olarak haber vermiştir. Kur’an da sadece âhiretin varlığı ve ahiret hakkında bilgi verilmekle kalınmayıp, âhiret hayatını mümkün görmeyerek inkâr edenlere karşıda en güzel şekilde deliller getirilir ve âhiretin varlığı ispat edilir.

Kur’an ahiretin varlığı hakkında mesela ilk yaratılışı örnek gösterir. Yine Kur’an, ilk yaratılışı kabul ettikleri halde âhireti inkâr edenlere, âhiretin varlığından daha zor olan şeyleri yaratan Allah’ın âhireti yaratmaya kadir olacağını bildirerek âhiretin varlığını kavratmak ister. Kur’an ölümden sonra tekrar dirilişi ve âhireti inkâr edenler için, insanın yaratılışı ve Allah’ın kışın ölü gibi olan yeryüzünü baharda tekrar canlandırması, yeşertip hayat saçmasıyla delil getirmektedir.

Ahiret hayatının varlığı ve zorunlu oluşu ahirete imanın aynı zamanda psikolojik boyutunun olmasıyla da delillendirilebilir. İnsan varlıkla alakalı olarak bir itminan ve insicam kazanırken, hayatın birinci ve ikinci boyutları hakkında bir emniyet hissi duyar. Aynı zamanda ölümün korkunç bir kâbus, insanı yok edip, mahveden bir son olmadığını idrak eder. Bu hissi elde eden insan meşakkatler karşısında hususî bir cesaret, zorluklara karşı gayret içinde olur. İnsanlar tarafından asla istenilmeyen ölüm, hakikatte nefsin karar kılacağı ve mutmain olacağı bir hayata doğru yapılan bir yolculuktur. Çünkü “Ahiret yurdu

muhakkak ki hayattardır; eğer bilselerdi.”1

A) AHİRET İNANCI

Ahiret Arapça bir kelime olup sözlükte öbür dünya, öteki dünya2, evrenin mukabili ve “son” manasındaki ahirin müennesidir3. Ayrıca ölüm sonrası ölüm yurdu4, beka âlemi, beka

yurdu5 anlamlarına da gelir.

Ahiret dünya hayatını takip eden, ona benzer fakat daha değişik ve ölümsüz bir hayattan, ebediyet âlemine ait çeşitli merhaleler ve hallerden ibarettir. Kuran’da 110 yerde geçer.

1 Ankebût, 29/84

2 Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 1970 Ankara, Doğuş Matbaası, s.20 3 Topaloglu, Bekir, Ahiret, D.İ.A., İstanbul, 1988, 1/543

4 Sarı, Mevlüt, el-Mevarîd, Bahar Yay., İstanbul, 1984, s.17

5 İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Celaluddin (v.711/1311), Lisanül-Arap, Dersader Yay., Beyrut,

(8)

Gayba iman, ba’sa imanıda içine alan geniş bir terimdir. Gayba iman Kur’an-ı Kerim de namaz, zekat ve hacc gibi ibadetlerden daha önce zikredilmiştir. İnsanın Allah’a imandan sonra, ilk iman edeceği şeyin gaybe iman olduğu haber verilmiştir. O halde öldükten sonra dirilmeye ve ahiret gününe iman, gaybe imanın bir bölümünü teşkil etmektedir. Kitap ve Peygamberlere iman hariç bütün iman esasları gaybe imandan sayılır. Gayba imanın başında Allah’a iman gelir, sonra da meleklere ve ahiret gününe iman etme gelmektedir.

İnsan hayatı ile dünyanın varlığı, ancak sonunda bütün yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Aksi takdirde hayatın ve dünyanın hiçbir anlamı olmadan insanın hayatına tam bir nihilizm hakim olacaktır. Bu da insanların büyük bir bunalıma ve ümitsizliğe sürüklenmesine yol açar.

Ahirete iman insana sonsuzluğun yolunu açarken ölümü de en ince teferruatına kadar açıklayarak bir son olmadığını bildirmektedir. Ölüm yeni bir hayatın başlangıcı demektir. Ahiret inancıyla insanın bu dünyadaki hayatına bir anlam veriliyor. Ayrıca insanın yaşayışı da büyük bir disiplin altına alınmış oluyor. Zira ahirete iman insana büyük bir sorumluluk duygusu vermekte ve ilerde çekileceği büyük hesap gününe göre hayatını ve diğer insanlarla ilişkilerini sağlam bir karakter ve temele dayandırıyor. İnsan dünya hayatında yaptığı bütün amellerinin karşılığını o gün görecektir. "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu görecek ve kim

zerre miktarı kötülük yaparsa karşılığını görecektir6." Böylece ahirete iman insana büyük bir

ümit kaynağı olduğu gibi onu adâlete ve sonsuzluğa inandırır. Bu da adil, dürüst ve sağlam bir toplumun oluşmasını sağlar.

Ahirete iman, kâinatta meydana gelecek olan korkunç inkılâbın kesin olduğunu kabul etmektir. Bu dünya hayatı tamamıyla son bulup, başka bir hayat başlayacaktır. Bu âleme iman, İslâm inancını meydana getiren altı esastan birisidir. Mümin, imanı ve Kur'an ahlâkı ile ahlâklanmasının neticesini ahirette göreceğine, Allah'ın lûtfuna nâil olacağına yakînen inandığı için ölüm ve âhiret hayatı, onu tedirgin etmezken; hayatını küfür ve isyanla, zulüm ve

haksızlıkla geçiren kâfir, asî ve zalim ise ölümü ve ölümden sonraki ahiret hayatını istemez7. Ahiret inancı, insana ilerleme ve gelişme yolunda büyük bir güç kazandıran mükemmel

bir inanç türüdür. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: “Her kim inanarak ahireti ister ve onun için

gerektiği şekilde çalışırsa, onun emeği mükâfatla karşılanır.”8

Ahiret gününe iman, İslam dininin altı iman esasından biridir. Bu altı iman esasını üç gurupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki Allah’a, ikincisi Peygamber (sas)’e, üçüncüsü de ahiret gününe iman etmektir. Ahirete iman ölümden sonra dirilişle başlaması açısından diriliş konusu ahiret hayatının başlangıcı olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip olmaktadır.

Öldükten sonra tekrar dirilmeye cesedlerin birleşmesi ve ikinci yaratılış da denir. Bu dirilme İsrafil (a.s.)'ın sûra ikinci defa üflemesiyle olacaktır. Buna iman etmek İslâmî akîde gereğidir. Kur'an-ı Kerîm'de "Sonra sûra bir defa daha üflenecektir. Bir de görürsün ki

insanlar kabirlerinden doğrulmuş bakıyorlar.9" buyurulur. O zaman Allah Teâlâ insanların

dağılan parçalarının aslî uzuv ve parçalarını bir araya getirecek ve Âlem-i Berzah'da bulunan ruhlarını bedenlerine iade ederek diriltecektir.

Öldükten sonra dirilmenin vukû bulacağını Allah ve Resulu haber vermektedir. Bu

konuda akıl, ilim ve duygularla bilgi elde edilemez. Fakat bunlar öldükten sonra dirilmenin vukû bulmayacağını da ispat edemez. Öyle ise öldükten sonra dirilme aklen mümkündür.

Aklen mümkün olan bir şey hakkında nass varid olunca artık ona inanmak gerekir.

6 Zilzal, 99/7-8

7 Bakara, 2/95; Âli İmrân, 3/56; İsrâ, 17/10; Zümer, 39/26, 45 8 İsrâ, 17/19

(9)

Yaptığı şeylerin hesabını vereceğine inanmayan bir insanın hayatının müstakîm olması düşünülemez. Buna karşılık attığı her adım için öbür alemde Allah’a hesap verme düşüncesini eksik etmeyen, her davranışı bir hesabın ifadesi olan, her sözü, her dinleyişi ve kalbinin bir taraflara meyledişi ötede Allah’a hesap verme hesap verme havasına göre hassasiyetle ve ciddiyetle ele alan kişinin de hayatı oldukça düzenli bir şekil arz eder.

Beşerin azgınlıkları bırakabilmesinin tek yolu vardır; o da öldükten sonra dirilmeye inanmasıdır. Gençliğin çılgınlıklarının önüne set çekecek, onun hezeyanlarını, vurdumduy-mazlıklarını önleyecek, yavaş yavaş kabir kapısına doğru giderken ümitsizliğe uğrayan ihtiyarlara ümit kaynağı olacak, çocukların dayanma gücü kalmamış kalplerinde her an mutluluk ışıklarını yakıp aydınlatacak da ancak ölümden sonra dirilişe iman ve inançtır.

Hayatın ölümden sonraki yaşama göre tanzim edilmesi ve sırların açığa çıkacağı günün unutulmaması sayesinde fert, aile ve toplum huzura kavuşacak; özellikle gençler istikamet bulacak, nizam ve intizam altında yaşayacak ve başkalarının huzurunu ihlal etmeyeceklerdir.

İşte yukarıda açıklamaya çalıştığımız bu gibi nedenlerden dolayı genelde ahiret özelde de ba’sü ba’de’l-mevt konusunun derinlemesine üzerinde durulup araştırılmasının ne kadar önemli ve gerekli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

B) DİRİLİŞ (BA’S)’İN ANLAMI 1- Diriliş(Ba’s)’in Sözlük Anlamı

Sözlükte

ﺚﻌﺑ

harflerinden meydana gelen Ba’s, Arapça mastar bir kelime olup asıl manası; göndermek, gönderilmek; salıvermek, yöneltmek, yönlendirmek, ölümden sonra yeniden dirilmek, diriltilmek10 ve birini kaldırıp harekete geçirmek; uykudan uyandırmak11 ve diriliş günü, kıyamet günü12 gibi manalar gelir.

2- Diriliş(Ba’s)’in Terim Anlamı

Terim olarak “Ba’s”, Meâd ve Haşir kelimeleriyle genelde aynı manada olup, kıyamet gününde bedenlerin diriltilmesi manasında kullanılmıştır. Taftazâni ba’sa terim olarak şu manayı vermiştir:

“Öldükten sonra dirilmek asli parçaları bir araya getirerek ve ruhları buna iade ederek Allah Teala’nın ölüleri mezardan çıkarması olayıdır (Ba’sü badel mevt)”.13

Ba’s İslami literatürde asıl ve en yaygın olarak “kıyamet gününde Allah’ın Ahiret hayatını başlatmak üzere ölüleri yeniden canlandırması, onları kabirden çıkararak hayata göndermesi” anlamında kullanılmıştır.14

Yukarıda ifade edilen tariflerden de anlaşılacağı üzere “Ba’s” kelimesinin sözlükteki; uyanma, uyandırma, diriltme ve gönderme manalarıyla; öldükten sonra canlıların diriltilerek dünyadaki amellerinden, Allah’a hesap vermek için mahşer yerinde toplanmaları anlamına

10 İbn Manzur, age, 2/116; İbrahim Mustafa ve Diğerleri, Mu’cemu’l- Vasıt, Mektebetü’l-İlmiyye Yayınları, Tahran,

T.siz, I/62

11 Yavuz, Yusuf Şevki, Ba’s, D.İ.A, İstanbul, 1992, 5/98; el- Ezherî, Ebu Mansur Muhammed b. Ahmed (v.370/980),

Tehzibu’l-Luğa, 1964, II/334; İbrahim Mustafa ve Diğerleri, a.g.e., I/62

12 Cübran Mes’ud, er-Raid, Beyrut 1967, s.328; Erkan, Arif, el-Beyan, Yasin Yayınevi, İstanbul, 2004, 1/608;

Zemahşerî, Carullah Ebu’l-Kasım Mahmut b. Ömer ez-Zemahşerî, Esesü’l-Belağa, Beyrut, 1965, s.44

13 Teftazani, Şerhu’l-Akâid, Haz: Süleyman Uludağ, Kelam İlmi ve İslam Akadi, , Dergah Yay., İstanbul, 1991, s.254 14 Yavuz, Yusuf Şevki, Ba’s, D.İ.A, 5/99

(10)

gelen terim anlamı arasında tam bir yakınlık olduğu görülmektedir. Ahiret hayatı dediğimiz esas hayatta bu dirilmeden sonra başlayacaktır.

Ba’sü ba’de’l-mevt (ölümden sonra diriliş) akidesi kelam kitaplarının “sem’iyyat” kısmında işlendiği gibi bu konuda İslam düşüncesinin teşekkül dönemlerinden itibaren müstakil eserlerde yazılmıştır. İslam Ansiklopedisi bu kaynakları şöyle sıralar:

“Haris el-Muhasibi’nin el-Ba’s ve’n-Nüşur (Beyrut 1986), İbn Ebu Davut es-Sicistani’nin el-Ba’s (Beyrut 1987), Beyhaki’nin el-Ba’s ve’n-Nüşur (Beyrut 1988), İbn Ebu’d-Dünya’nın el-Ba’s ve’n-Nüşur, Abdülhak b. Abdurrahman el-İşbili’nin Kitabü’l-Âkibe fi’l-Ba’s

(Keşfü’z-Zünun, II/1402,1437), Gazzali’nin el-Budur fi Ahbari’l-Ba’s ve’n-Nüşur (İzahu’l-Meknun, I/171), Muhammed Ahmed Abdülkadir’in Akidetü’l-Ba’s ve’l-Ahire”15 adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.

Ba’s kavramının sözlük ve terim anlamlarını verip bu konuda yazılmış eserlere birkaç örnek verdikten sonra Kur’an da dirilişin sunuluşuna geçelim.

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM

KUR’AN DA DİRİLİŞİN SUNULUŞU A- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİN KESİNLİĞİ

Kur’an’ın ifadesiyle ölümden sonra diriliş mutlaka gerçekleşecektir. Canlıyken ölüp giden bir varlık olmanın yanında insan taş veya demire dönüşse dahi tekrardan dirilecektir. Ölümden sonra diriliş ahiret hayatının başlangıcı olup gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Çünkü bu Allah’ın bir vaadi ve adaletinin gereğidir.

1- ÖLÜMÜNDEN SONRA DİRİLTENİN ALLAH OLUŞU

Bütün varlıkları ölümden sonra diriltecek olan Allahu Teala bu durumu bizlere açık bir şekilde bildirmiştir. Biz bu ayetlerden sadece on tanesini verdikten sonra, açıklamalarımızı vefat tarihlerini baz alarak sırasıyla Razi, Kurtubi, İbn Kesir, Elmalı ve Seyyid Kutub’a göre yapacağız. Özellikle müfessirlerin ayetleri açıklamadaki farklı yaklaşımlarına dikkat çekeceğiz. Şimdi ayetler hakkında müfessirlerin açıklamalarına geçelim:

}

ْﻢُآﺎَﻴْﺣَﺄَﻓ ًﺎﺗاَﻮْﻣَأ ْﻢُﺘﻨُآَو ِﻪﱠﻠﻟﺎِﺑ َنوُﺮُﻔْﻜَﺗ َﻒْﻴَآ

َنﻮُﻌَﺟْﺮُﺗ ِﻪْﻴَﻟِإ ﱠﻢُﺛ ْﻢُﻜﻴِﻴْﺤُﻳ ﱠﻢُﺛ ْﻢُﻜُﺘﻴِﻤُﻳ ﱠﻢُﺛ

{

1-) “Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine

öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.16”

a) Razi’ye Göre (v.606/1209): Bu ayette Razi’ye göre üç önemli nokta dikkati

çekmektedir. Razi ayetin işaret ettiği hususları aşağıdaki gibi açıklamıştır:

“1) Ayet, Allah’tan başka diriltmeye ve öldürmeye hiç kimsenin kadir olamayacağına delalet etmektedir. Bu sebepten, bu ayetle, tabiatçıların, hayat ve ölümde müessir olanın, şu şu felekler, yıldızlar, anâsır-ı erbaa (dört asli unsur, su, hava, ateş ve toprak) ve maddenin özellikleri olduğu görüşü geçersiz olmuştur. Nitekim Cenâb-ı Allah bir topluluğun:

"Bu hayat, dünya hayatımızdan başka bir şey değildir. Ölüyoruz, yaşıyoruz. Bizi zamandan başka bir şey helak etmez (öldürmez) "17 dediğini nakletmektedir.

2) Ayet, haşir ve neşrin sıhhatine delalet etmekte ve haşre delalet eden delile de dikkat çekmektedir. Çünkü Cenab-ı Hak, birinci seferinde varlıklara ölümlerinden sonra hayat verdiğini beyan etmiştir. Bu sebeple diriltmenin ikinci defada da vâki olması gerekir.

3) Bu, dünyada zühdün gerektiğini gösterir. Çünkü Cenab-ı Allah "Derken sizi diriltti, sonra öldürdü, sonra (yeniden) diriltecek" buyurarak, ölümün mutlaka olacağını beyan etmiştir. Sonra yine insanları bu ölüm üzere bırakmayıp, mutlaka kendisine döndüreceğini de belirtmiştir18”.

b) Kurtubi’ye Göre (v. 640/1243): Kurtubi, içeriğini “Hayat ve ölümün varlığı

kıyametin kesin delilidir” şeklinde özetleyebileceğimiz bu ayetin baş kısmındaki "Halbuki siz daha önce ölüler idiniz" buyruğu insanoğlunun önceki halini ifade eder görüşündedir.

Kurtubi, Tefsir alimlerinin, ayette geçen iki ayrı ölüm ile iki ayrı hayatın sırası ve insan için kaç defa ölümün ve kaç defa hayatın söz konusu olduğu hususunda farklı görüşlere sahip oldukları kanaatindedir. Bu konuyla ilgili değerlendirmelerinde aşağıdaki görüşlere yer

16 Bakara, 2/28 17 Câsiye, 45/24

18 Fahreddin er-Razi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer el- Huseyin b. Ali el- Kuraşî et- Teymi el- Bekrî et-

Taberistanî, et-Tefsiru’l-Kebîr Mefâtihu’l-Gayb, çev: Suat Yıldırım ve Diğerleri, Akçağ Yay., I-XXIII cilt, Ankara 1988, 2/217-219

(12)

vermektedir:

“İbn Abbas ve İbn Mes'ud der ki: “Yani sizler yaratılmadan önce, yok ve var olmayanlar anlamında "ölüler" idiniz. Sonra sizi diriltti, yani yarattı. Daha sonra ecellerinizin sona ermesiyle sizi öldürecek, sonra Kıyamet gününde sizi tekrar diriltecektir.”

İbn Atiyye der ki: Bu âyet-i kerime ile anlatılmak istenen işte budur. Kâfirlerin kaçış yolu bulamayacakları delil de budur. Çünkü ölüm ve hayatı kabul etmektedirler. Eğer kâfirler, daha önce varlığı söz konusu olmayan ölüler olduklarına, sonra dünyada hayat bulmaya, sonra yine dünyada ölüme dikkat edecek olsalar, ondan sonraki son dirilişin gereğine dair kanaatleri pekişir ve güç kazanır, buna bağlı olarak ölümden sonraki dirilişi inkâr etmeleri de herhangi bir delil getiremedikleri bir iddiadan ibaret kalır.”

Kurtubi bu buyruğun açıklanmasıyla ilgili şöyle bir görüşte sunmuştur:

“Sizler Adem'in sulbünde ölüler idiniz. Sonra onun sırtından toz zerrecikleri gibi sizi çıkardı. Sonra sizi, dünyada öldürür sonra sizi tekrar diriltecektir.

Kurtubi ayetteki birkaç ölüm ve dirilme olayını şöyle açıklar:

“Sizler erkeklerin sulplerinde, kadınların rahimlerinde ölüler -yani nutfeler- idiniz. Sonra sizleri rahimlere taşıdı, orada sizi diriltti. Daha sonra bu hayattan sonra sizi öldürür, sonra soru sormak üzere kabirde sizi diriltir. Sonra kabirde sizi öldürür. Daha sonra mahşere gitmek üzere kabirlerinizde diriltir. İşte ardında ölümün söz konusu olmadığı hayat da budur.

"Ve sonunda da yalnız O'na döndürüleceksiniz." Küfür ve inkârınız sebebiyle O'nun azabına döneceksiniz. Tekrar hayat bulacak ve sorguya çekileceksiniz, anlamında olduğu söylenmiştir. Nitekim yüce Allah, bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Daha önce ilk

yaratmayı başlattığımız gibi, onu iade ederiz."19 Buna göre onların tekrar iade edilmeleri,

diriltilmeleri ilk yaratılışları gibidir. Bu da bir dönüş demektir”20.

c)İbn Kesir’e Göre (v. 742/1341): İbn Kesir de önceki iki müfessirde olduğu gibi

ayetteki iki defa ölme ve iki defa dirilme konusunda Süfyan el-Sevri ve Dahhak’tan iki rivayet aktararak şu açıklamayı yapmıştır:

“Süfyan el Sevri Abdullah ibn Mesut'tan nakleder ki o Allah Teala’nın: “Dediler ki rabbimiz bizi iki defa öldürdün ve iki defa dirilttin” ayetinin manası Bakara suresindeki “halbuki siz ölüler iken o diriltti, sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecektir” ayetidir. İbn Cüreyc, Ata’dan, oda İbn Abbas’tan nakleder ki “siz ölüler iken o diriltti” ayeti babalarınızın sulbünde ölü idiniz, yaratılıncaya kadar hiç bir şey değildiniz, sonra o sizi yarattı, sonra tekrar gerçek ölümle öldürecektir. Sonrada sizi öldükten sonra yeniden diriltecektir, demektir. Bu ayet şunun gibidir “ Rabbimiz bizi iki defa öldürdün iki defa dirilttin.”21 Dahhak İbn Abbas’tan “Rabbimiz bizi iki defa öldürdün iki defa dirilttin”22 ayeti hakkında şöyle dediğini nakleder:

Allah sizi yaratmazdan önce toprak idiniz bu bir ölüştür. Sonra sizi diriltti ve yaratılış bahşetti bu ise bir hayattır, diriltmedir. Sonra sizi öldürür ve kabirlere götürülürsünüz buda bir başka ölmedir. Sonra kıyamet gününde tekrar diriltir ki bu da başka bir hayattır. Bu iki ölüm iki hayattır ki Allah Teala’nın bu kavli gibidir: “Halbuki siz ölüler iken o diriltti, sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecektir, en sonunda yalnız ona döndürüleceksiniz23”.

19 Enbiya, 21/104

20 Kurtubî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmet b. Ebî Bekr b. Ferh el- Ensarî, el- Camiu Li Ahkami’l- Kur’an, çev:

M. Beşir ERYARSOY, Buruc Yay., I-XIX cilt, İstanbul 1997, 1/517-519.

21 Mü’min, 40/11 22 Mü’min, 40/11

23 İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâi İsmail İmâdü’d-Dîn b. Ömer ibn Kesir ibn Davut ibn Kesir ed- Dımeşkî el- Kureyşî,

(13)

d) Yazır’a Göre (v. 1942): Hamdi Yazır’a göre, insan kendi hayatında kendi canlılığını

ve bu hayatı devam ettirmeyi ne istemiş ne de buna muktedir değildir zaten. Yazır, bunların hepsini yapan Allah’ın, yani onu hayata getirenin tabiki öldükten sonra diriltip, o hayatında hesabını soracağını şöyle açıklar:

“Allah size hayat (canlılık) verdi. Nefes alıp verir, gıdalanır, ürer, duyar, düşünür, ister, istediği yere gider, istediği işi yapar, çevresindeki dışa ait olaylara fizikî ve ruhî kuvvetleriyle dayanır, karşı koyar, etli, canlı, akıllı, fikirli birer insan yaptı. Bunları yapan kim ise, işte Allah odur. İyi düşününüz, bu hayat sizin kendinizin midir? Kendi şahsî malınız, mülkünüz müdür? Elbette değil, o kadar değil ki, bir kılınızın rengini değiştiremezsiniz. Malum ya, ne de olsa, siz hayatı seversiniz ve ona herşeyi feda etmek istersiniz. Hayatınıza faydası dokunacağını sandığınız kimselerin karşısında takla atarsınız. Onlara kul köle olursunuz. Halbuki kendinizi, bundan önceki halinizi, geleceğinizi düşünecek olursanız, bu hayatın sizin kendi malınız olmadığını anlarsınız. O halde bu hayatı size bahşeden Allah Teâlâ'yı nasıl inkâr eder ve O'na nasıl nankörlük edersiniz? Ediyorsunuz? Allah size hiçbir şey yapmamış ve yapmayacak olsa bile hayatınızın sahibi olduğu için, sizin O'na iman ve kulluk etmeniz, hayat sevdasıyla Allah'ı unutmamanız gerekir. Hem siz bu hayatı o kadar benimsemeyiniz. Çünkü Allah bundan sonra sizi yine öldürür, öldürüyor, öldürecek ve yaşadığınız bu hayattan ötürü hesaba çekmek için tekrar diriltecektir.

Şimdi diyeceksiniz ki: "İşte biz de buna kızıyor ve bundan yüz buluyoruz ya! İman ve kulluk etsek de, etmesek de verilen hayatımızın sonra elimizden alındığını görüyoruz. Madem ki öleceğiz ve madem ki Allah verdiğini alıyor, o halde hayat elimize geçmişken iyi kötü mümkün olan ne zevki varsa görelim, diyoruz. Ölüm derdi, o evleri yıkan, zevkleri perişan eden, çocukları yetim, kadınları dul bırakan, hayatlara kıyan, hayatları pençesinde kıvrandıran o ölüm musibeti madem ki nasıl olsa yakayı bırakmıyor, artık dünyaya bir daha gelecek değiliz ya! Şu geçici hayata bütün ihtirâs (aşırı istek) ile sarılalım ve keyfimiz için ne yapabilirsek yapalım" demekten kendimizi alamıyoruz ya! Fakat bu ne kadar yanlıştır ve ne bedbaht bir zevktir! Böyle olsaydı bile, hayatın bu zevklerini böyle körü körüne ve çılgıncasına değil, meşru (dine uygun) yoluyla istifadeye çalışmak ve Allah Teâlâ'ya ihlâs ve teşekkürü en büyük bir zevk bilmek ve O'na büyük bir sevgi ve korku beslemek gerekirdi. Ve bunun o zaman hayatta da genel ve kapsamlı faydaları görülürdü. Halbuki iş bu kadar değil, bunun ilerisi de var. O sizi öldürdükten sonra yine diriltir ve diriltecektir. Size önce verdiği gibi ve hatta ondan daha yüksek yine bir hayat verir ve verecektir. Ba'sü ba'de'l-mevt (öldükten sonra dirilmek) de haktır. Görmez misin olan yine olur. Eğer olmasaydı sen kâinatta hiçbir kanun göremezdin. Bir yaptığını bir daha yapamazdın. İlimden, sanattan hiçbir hissen olmazdı.

Sen bunları henüz bilemiyor, yapamıyorsan hayat kanununun aslına eremiyorsan, ortada var olan yaşamayı ve yaşatmayı da inkar edemezsin ya? Gerçekte bir hayatın ve bir hayat kanununun akışında şüphe edemezsin ya? Ve hele bu kanunun sende, senin kendinde tatbik edilmiş bulunduğunda şüphe etmenin hiç mânâsı yoktur ya? O halde bu delil ile şunu zorunlu olarak bilirsin ki, bu hayatı yapan ve bunun kanununu bilen bir yüksek zat vardır. Hayat ve hayat kanunu hak ve onu yapan ve bilen Hak Teâlâ'dır. Şu halde olan yine olacak, ölen yine dirilecektir. Ve bunu ancak Allah yapabilecektir. Nasıl ve nerede yapacağına gelince onu kendi bilir. Bize bildirdiği yapacağı ve her halde yapacağıdır. Dilerse yerde yapar, dilerse göğe çıkarır, dilerse kabirde yapar, dilerse kıyamette. Her halde bu bizim diğer bir halimiz, diğer bir hayatımız olacaktır ki, onun durumlarını açıklamaya bugünkü akıllarımızın yeteneği yoktur24.

24 Yazır, Muhammet Hamdi, Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, Haz: Ahmet Altıntepe - Sadi Yüksel, Yenda Yay.,

(14)

e) Seyyid Kutub’a Göre (v. 1967): Seyyid Kutub, müşriklerin ölümden sonraki dirilişe

itirazlarının aynı şekilde günümüzde de yapıldığını belirterek onlara karşılık olarak ilk yaratılış üzerinde düşünmelerini şu şekilde öğütler:

“Sonra sizi tekrar diriltiyor." Peygamber efendimizin döneminde yaşayan bazı nasipsizler bu gerçeğe karşı çıkmışlar, ona itiraz etmişlerdi. Tıpkı günümüzde bazı gözü perdelilerin, yönünü yüzyıllar öncesinin ilkel cahiliye dönemine döndürmüş bir kısım gericilerin ona karşı çıktıkları, ona itiraz ettikleri gibi. Oysa bu kimseler ilk yaratılışlarını iyi düşünürlerse, bu itirazlarının ve yalanlamalarının hiçbir haklı gerekçeye dayanmadığını görürler. “

Kutub sonra insanoğlunun tekrar O’na döndürülmesi, kaderdeki sonun gerçekleşmesi ve bu dünya haytının hesabının verilmesi için olduğunu şöyle ifade eder:

“Sonra da yine O'na döneceksiniz" Yani nasıl sizi ilk başta O yarattı ise sonunda yine O'na döneceksiniz, nasıl sizi yeryüzünün dört bir tarafına dağıttı ise, bu kez bir araya toplanacaksınız, nasıl O'nun iradesi ile ölüm aleminden hayat alemine geçtiniz ise, hakkınızdaki hükmünü yürütmesi ve sizinle ilgili takdirini gerçekleştirmesi için tekrar O'nun huzuruna döneceksiniz. Yüce Allah, insanlığı ilk önce ölümün sessizliğinden sıyırıp yeryüzüne salıyor, sonra onu ölümün eli aracılığı ile yakalıyor, arkasından onu tekrar diriltiyor. İnsanın ilk yaratılışı nasıl O'ndan kaynaklandı ise Ahirette yine O'nun huzuruna dönecektir.”25

}

ُجِﺮْﺨُﻣَو ِﺖﱢﻴَﻤْﻟا َﻦِﻣ ﱠﻲَﺤْﻟا ُجِﺮْﺨُﻳ ىَﻮﱠﻨﻟاَو ﱢﺐَﺤْﻟا ُﻖِﻟﺎَﻓ َﻪّﻠﻟا ﱠنِإ

ﻰﱠﻧَﺄَﻓ ُﻪّﻠﻟا ُﻢُﻜِﻟَذ ﱢﻲَﺤْﻟا َﻦِﻣ ِﺖﱢﻴَﻤْﻟا

َنﻮُﻜَﻓْﺆُﺗ

{

2-) “Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah'tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden

de ölüyü çıkaran O'dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz çevirirsiniz?”26

a) Razi’ye Göre: Razi, ayetteki “O ölüden diriyi, diridende ölüyü çıkarır” ifadesini

canlı bedeni bir defada ölü meniden çıkarılmasının, çürümüş ölünün topraktan çıkarılmasıyla eşdeğer olduğunu şöyle ifade eder:

“Allah Teâlâ'nın ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkardığını müşahede ettiğiniz, sonra canlı bedeni, bir defada ölü nutfeden (menîden) çıkardığını müşahede ettiğiniz halde, daha nasıl olur da, çürümüş ölünün toprağından yeniden' canlı bedeni çıkarabileceğini uzak ihtimal görürsünüz?" Bundan maksat, o insanların haşir ve neşri yalanlamalarını reddir. Hem sonra bu iki zıt şey nispet hususunda birbirine denktir. Binaenaleyh iki zıddın birinden diğerine geçiş nasıl imkansız ise, diğerinden birinciye geçiş de aynı şekilde imkânsız olmalı... Hayat varken ölümün bulunması nasıl imkânsız ise, aynı şekilde (bir bedende) ölüm varken de hayatın bulunması imkânsız olur. Her iki takdirde de, öldükten sonra dirilmenin mümkün olduğu neticesi çıkar.”27

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, bu ayetin açıklamasında İbn Abbas’ın görüşüne ve

Müslim’in Hz. Ali’den naklettiği bir hadise yer verir:

“İbn Abbas’a göre "Ölüden diriyi O çıkarır, diriden ölüyü de çıkarandır." ayetinin

manası şudur: Canlı olan insanı cansız nutfeden, cansız nutfeyi de canlı insandan çıkartır. Yine Müslim'in Sahih'inde de Hz. Ali'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Taneyi

yarıp çıkartan ve canlıyı var eden hakkı için bu ümmi Peygamberin (sas) bana söylediği sözdür: “Beni ancak mü'min olan kimse sever ve bana ancak münafık olan kişi buğzeder.”2829

25 Seyyid Kutup, Prof. Dr., Fîzılali’l- Kur’an (Kur’an’ın Gölgesinde), Ter: M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengül, Bekir

Karlığa; Hikmet Yay., İstanbul 1972, 2. Baskı, XVI Cilt, 1/107

26 En’am, 6/95

27 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 10/42

(15)

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir burada bitkileri cansız tohumlardan çıkaran Allah’ın

ölüleride aynı şekilde topraktan çıkaracağını şöyle ifade eder:

“Allah Teala, tane ve çekirdeği yarattığını haber vermektedir. Taneyi toprakta yarar ve çeşitli sınıflar halinde ekinler biter, değişik şekil, renk ve tatlarda meyveler çekirdekten çıkar. Bu sebepledir ki : “Muhakkak ki Allah taneyi ve çekirdeği yaratandır.” Ayetini “ölüden diriyi

çıkarır” ayetiyle açıklamıştır. Diri olan bitkileri, cansız ölü gibi olan tane ve çekirdekten

çıkarır. Nitekim başka bir ayetinde şöyle buyurur : “Ölü toprak, onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik ondan taneler çıkarttık. İşte ondan yemektedirler… kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratanı tenzih ederiz.3031

Allah’tan başka kimsenin ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkartmaya gücü yetmez. Ta başından beri ölü varlıklardan canlı organizmayı meydana getirme gücüne Allah’tan başka kimse sahip olamaz. Yine Allah’tan başka hiç kimse ölü atomları canlı hücreler haline döndürüp canlı bir varlık meydana getirme gücüne sahip değildir. Bir başka defa canlı hücreleri ölü atomlar haline dönüştürebilme gücüde yine Allah’tan başka kimsede yoktur. Öyle bir devri daimdir ki bu, kimse bilmez ne zaman başlamış ve ne zamanda bitecek. Ortada sadece birtakım ihtimaller, nazariyeler ve faraziyeler var.”32

d) Yazır’a Göre: Muhammed Hamdi Yazır da aynen İbn Kesir’in ifade ettiği gibi

cansız tohumda bitkiyi çıkaran Allah’ın ölüleri aynı şekilde topraktan çıkaracağına, bu durumun hayvanlarda daha derin ve şumullü olduğu tezini ekleyerek görüşlerini şu şekilde özetler:

“Şu halde doğrudan doğruya topraktan tane ve çekirdeği yaratıp çıkaran Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarmaya kadirdir. Ve bu mânâ hayvanlarda daha derin ve daha büyük şümûl ve güzellik ile açıktır. İşte Allah bu yarma ve fıtratı yapan, ölüden diri ve diriden ölü çıkaran ve tabiatlar üzerinde hakim olan mutlak güçlü, dilediğini yapandır. Şu halde ondan nasıl çevrilir de başkasına taparsınız? Yahut O'ndan, O'nun hükmünün ve kudretinin tesirinden nerede kurtulacaksınız? Gerek hayatta olun, gerek ölümde; gerek hayvanlara karışın, gerek otlara; gerek yere geçin, gerek göğe çıkın; gerek karanlıkta bulunun, gerek aydınlıkta; hasılı hiçbir halde, hiçbir noktada onun elinden kurtulamazsınız.”33

e) Seyyid Kutub’a Göre: Seyyid Kutub, öldükten sonra dirilişte şüphe edilmemesi

gerektiği, çünkü hayatın ilk oluşumundan beri Yüce Allah’ın hep diriyi ölüden çıkardığı şeklindeki kanatini şöyle açıklar:

“Bu evren -en azından yeryüzü- meydana geldiği zaman henüz hayat yoktu. Hayat sonradan meydana geldi. Yüce Allah, hayatı ölüden çıkarmıştır. Ama nasıl?.. Bunu bilemiyoruz. O günden beri hayat hep ölüden ortaya çıkmaya devam etmektedir. Her an ölü atomlar, canlılar aracılığıyla canlı organizmalara dönüşmekte ve canlı cisimlerin bünyesine yerleşmektedir. Aslı ölü atomlar olduğu halde, canlı hücrelere dönüşmektedir. Bunun tersi de böyle. Her saniye canlı hücreler ölü atomlara dönüşmektedir. Bu durum canlı bünyenin bütünüyle ölü atomlara dönüşeceği güne kadar sürecektir.

Canlı organizmayı, ölü atomları canlı hücrelere dönüştürme kabiliyetiyle donatan, Allah’tan başkası değildir. Aynı şekilde canlı hücreleri ölü atomlara dönüştürmeye Allah’tan başka hiç kimse güç yetiremez. Bütün bunlar dönüşümlü bir süreç içerisinde

29 Kurtubi, a.g.e, 7/97. 30 Ya’sin 36/33,36 31 İbn Kesir, a.g.e, 6/2739 32 İbn Kesir, a.g.e, 6/2745 33 Yazır, a.g.e, 3/468

(16)

gerçekleşmektedir. Ne zaman başladığı ve ne zaman biteceği hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Sadece birtakım varsayımlar, teoriler ve ihtimaller ileri sürülmektedir.”34

{

َنﻮُﺛِراَﻮْﻟا ُﻦْﺤَﻧَو ُﺖﻴِﻤُﻧَو ﻲِﻴْﺤُﻧ ُﻦْﺤَﻨَﻟ ﺎﱠﻧإَو

}

3-) “Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.”35

a) Razi’ye Göre: Razi, Cenâb-ı Hakk'ın, "Gerçekten biz, mutlak biz, hem diriltiriz"

buyruğu haşri ifâde etmekte, yani, "Bizden başka öldürme ve öldükten sonra deriltmeye kadir olan hiç kimse yoktur" demek olduğu şeklindeki kanatini şöyle açıklar:

“Cenâb-ı Hakk'ın "Şüphe yok ki Rabbin, onları toplayacaktır" buyruğundan maksad, haşr, neşr, ba's ve Kıyametin hak ve vâcib birşey olduğuna dikkat çekmektir. O'nun, "Hakikaten o tam bir hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir" beyanının manası da Yunus sûresinin başında birçok delillerle de açıkladığımız gibi, hikmetin, haşr ve neşr olunma, diriltilmenin gerekli olduğunu bildirmektir.”36

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi bu ayette "Şüphe yok ki, Rabbin onları toplayacak

olandır" buyruğunda öldükten sonra dirilmenin vurgulandığını şöyle anlatır:

“Dünyaya ve onun üzerindekilere mirasçılar Biz olacağız. Bizden başka hiçbir kimse kalmayacaktır. Bunun bir benzeri yüce Allah'ın: "Arza ve üzerindekilere elbet Biz mirasçı

oluruz”37 buyruğudur. Her şeyin mülkü Allah'ındır. Kullarının mülkü ölmeleri ile sona erer ve bu konudaki iddiaları da biter. Bu âyeti kerimedeki "diriltme" nin, rahimlerde nutfenin canlandırılması olduğu da söylenmiştir. Öldükten sonra dirilişi yüce Allah bundan sonra: "Şüphe yok ki, Rabbin onları toplayacak olandır" buyruğunda söz konusu etmektedir.”38

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir, Allah Teala’nın “Doğrusu biz, hem diriltiriz, hemde

öldürürüz” buyruğunda ilk yaratmaya ve yaratmayı tekrar etmeye kadir olduğunu haber

verdiği görüşündedir:

“Muhakkak yaratıkları yoktan dirilten, sonra onları öldüren, sonrada onları toplanma günü için bütünüyle yeniden dirilten O dur. Allah Teala yer yüzüne ve yer yüzünde onlara varis olduğunu, hepsinin kendine döneceğine haber verir.”39

d) Yazır’a Göre: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ayeti şöyle tefsir eder:

“Ve şüphesiz ki biz gerçekten hem diriltiriz, hem öldürürüz.” Bu, hiç delile muhtaç olmayan açık bir gerçektir. Fakat amma "Ölünce mal ve mülk varislerimize kalacak mı?" diyecekler. Hayır hepsine vâris de ancak biziz. Bu dünyada yaşarken mülk ve tasarruf iddia edenlerin ve edecek olanların hepsi yok olur. Mecâzî mülkleri, görünürdeki tasarrufları ellerinden alınır, her zaman bakî, kayıtsız ve şartsız herşeyin sahibi yüce şanımızla biz kalırız.”40

e) Seyyid Kutub’a Göre: Kutub ayeti şöyle değerlendirir:

“Burada ise, hayat ve ölümün Allah'ın elinde olduğu, hayattan sonra her şeyin O'na kalacağı vurgulanmaktadır. Kimlerin önceden canlarının alınacağını, kimlerin bir süre ertelenip canlarının alınacağını bildiği, en sonunda herkesi biraraya toplayacağı, dönüşün O'na olduğu

34 Seyyid Kutub, a.g.e, 5/335 35 Hıcr, 15/23

36 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 14/88-89 37 Meryem, 19/40

38 Kurtubi, a.g.e, 10/32-33 39 İbn Kesir, a.g.e, 9/4388 40 Yazır, a.g.e, 5/203

(17)

bildirilmektedir. Her milletin yaşama süresini bir hikmete dayalı olarak belirler. Ne zaman öleceklerini, ne zaman diriltilip biraraya toplanacaklarını, bu arada olacak olayları bilir.”41

}

يِﺬﱠﻟا ُﻪﱠﻠﻟا

َﻗَزَر ﱠﻢُﺛ ْﻢُﻜَﻘَﻠَﺧ

ﻦِﻣ ْﻞَه ْﻢُﻜﻴِﻴْﺤُﻳ ﱠﻢُﺛ ْﻢُﻜُﺘﻴِﻤُﻳ ﱠﻢُﺛ ْﻢُﻜ

ٍءْﻲَﺷ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜِﻟَذ ﻦِﻣ ُﻞَﻌْﻔَﻳ ﻦﱠﻣ ﻢُﻜِﺋﺎَآَﺮُﺷ

ﻰَﻟﺎَﻌَﺗَو ُﻪَﻧﺎَﺤْﺒُﺳ

َنﻮُآِﺮْﺸُﻳ ﺎﱠﻤَﻋ

{

4-)“Allah, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı? Allah, onların

ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.”42

a) Razi’ye Göre: Razi, bu ayetin Allahu Teala için iki önemli asıl olan Tevhit ve Haşr

yani öldükten sonra dirilip toplanmaya delil olduğunu şöyle ifade eder:

"Sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Sizin ortaklarınız içinde bunlardan herhangi bir şeyi yapacak var mıdır?..." Cenâb-ı Hak bu ayetinde, iki aslı, yani haşr

ile tevhîdi birlikte zikretmiştir. Haşr'e gelince bunu, "Daha sonra da sizi diriltecek" ayetiyle ifade etmiştir. Haşr'in delili, O'nun, doğrudan doğruya yaratmaya kadir olmasıdır. Tevhid de, "Sizin ortaklarınız içinde, bunlardan herhangi bir şeyi yapacak kim?..." sözüyle ifade etmiştir”43.

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi de Allah (cc)’ın en önemli ilahlık vasıflarından birinin

öldükten sonra dirilmeye kadir olması görüşündedir:

"Allah sizi yaratan...dır" buyruğu mübtedâ ve haberdir. Tekrar müşriklere karşı delil getirilmekte, O'nun yaratıcı, rızık veren, öldürüp dirilten olduğu belirtilmektedir. Daha sonra soru üslûbu ile: "Sizin ortaklarınızdan bu işlerden birisini olsun yapabilen var mıdır?" diye sormaktadır. Bunların herhangi birisini yapabilen başka hiçbir kimse yoktur”44.

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir Allah’tan başka tapılacak varlıklar edinenlerin taptıkları

varlıkların en önemli eksiklerinin tekrar diriliş işinde muktedir olamamaları şeklindeki görüşünü şöyle izah eder:

“Bu hayattan sonra sizi öldüren ve daha sonra kıyamet günü dirilten de Allah’tır. Allahın dışında tapına geldiğiniz ve ona koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Onlardan hiç birisi bunlardan hiç bir şey yapmaya güç yetiremez. Bilakis Allahu Teala yaratma, rızık verme, diriltme ve öldürmede eşsizdir. Sonra kıyamet günü yaratıkları tekrar diriltecektir”45.

d) Yazır’a Göre: Elmalılı ise bu ayette, Allahu Teala’nın kendi sıfatlarına dikkat

çektiği görüşündedir. İşte bunlardan biriside öldükten sonra dirilmeye kadir olmasıdır:

“Tevhid dini hakkındaki bu emirlerden ve bu açıklamalardan sonra Allah'ın zat ve sıfatları hakkında türlü felsefelerle ihtilafa düşülmeksizin, Allah'ı tanıtmak için şöyle buyuruluyor: Allah O'dur ki sizi yaratmıştır. Yani Allah'ı tanımak için O'nun zatı hakkında düşünceye dalmamalı, gayet açık olan fiil ve eserlerini, nimet ve lütuflarını düşünmelidir. Şüphesiz ki sizi yaratan var, işte O sizi yaratandır. Sonra size rızık vermekte, beslemektedir. Sonra sizi öldürür, sonra sizi yine diriltir. Hiç sizin koştuğunuz ortaklarınızdan, bunlardan bir şey yapan var mı? Yok olduğu şüphesiz. O Sübhan olan Allah, onların şirk koştuğu şeylerden münezzeh ve çok yüksektir”46.

41 Seyyid Kutub, a.g.e, 9/113 42 Rum, 30/40

43 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 18/121 44 Kurtubi, a.g.e, 13/494.

45 İbn Kesir, a.g.e, 12/6378 46 Yazır, a.g.e, 6/263

(18)

e) Seyyid Kutub’a Göre: Seyyid Kutub bu ayetin tefsirinde inkarcıların, yaratma, rızık

verme ve öldürme konusunda kendi ilahlarının bir şey yapamadığı gerçeğine işaret eder. Ama bütün bunları yapabilen Yüce Allah’ın öldükten sonra dirilmeye kadir olduğunu, zaten bunu insanın yapısınında reddedemeyeceğini şu ifadelerle anlatır:

“Onları gerçek durumları ile yüz yüze getiriyor. Yalnız Allah'ın oluşturduğu konusunda tartışmaya giremedikleri veya ortak bildikleri ilahlarının bu oluşumlarda pay sahibi olduğunu ileri süremedikleri, onları yaratanın, rızık veren, öldüren ve ölümden sonra diriltecek olanın Allah olduğu gerçekleriyle. İşte, yalnız Allah'ın yaratıcı olduğunu onaylıyorlar, ilahlarının kendilerine herhangi bir rızık verdiğini ileri süremiyor ve öldürme konusunda da Kur'an'ın söylediği ile çelişen bir kanıta sahip değiller. Geriye sadece olup olmayacağı konusunda çekişmeye girdikleri ölümden sonra dirilme kalıyor. Vicdanlarına yerleştirmek için Kur'an bu konuyu onlara, düştükleri sapıklığın ötesinden yapılarına seslenen, eşsiz bir yöntemle, herkesçe onaylanan ölçüler içinde sunuyor. Yapı ölümden sonra dirilme işini reddetmez”47.

}

ْﻢُﻜُﻘْﻠَﺧ ﺎﱠﻣ

َو

َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ ٍةَﺪِﺣاَو ٍﺲْﻔَﻨَآ ﺎﱠﻟِإ ْﻢُﻜُﺜْﻌَﺑ ﺎَﻟ

ٌﺮﻴِﺼَﺑ ٌﻊﻴِﻤَﺳ

{

5-) “Sizin yaratılmanız da tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek nefsin yaratılması ve

tekrar diriltilmesi gibidir. Gerçekten Allah her şeyi işitir ve görür48.”

a) Razi’ye Göre: Razi, müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi uzak bir ihtimal görmeleri

karşısında bu ayetin onlara delil olacağı kanatini şöyle ızhar eder:

“Cenâb-ı Hak, ilim ve kudretinin mükemmel oluşunu beyan edince, müşriklerin öldükten sonra dirilmeyi uzak ihtimal görmelerini geçersiz kılan ifadeyi de getirmiş ve "Sizin yaratılmanız da, tekrar diriltilmeniz de, ancak bir tek kişi gibidir" buyurmuştur. Çünkü, kelimeleri sona ermeyen zât, ölülere, "olunuz" der de, bunun üzerine onlar da oluverir, yani diriliverirler.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Şüphesiz Allah semî ve basîrdir" buyurmuştur ki bu, "O, onların dediklerini bihakkın duyan; yaptıklarını bihakkın görendir. Binâenaleyh O, öldükten sonra diriltmeye kadir olup, onların söz ve fiillerini de çepeçevre kuşatıcı bir zât olunca, bu, (kötülüklerden) tam bir kaçışı ve kâmil anlamda sakınmayı gerektirir”49.

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi bu ayetin tefsirinde Dahhak’ın görüşüne yer verir ve bu

ayetin kimlerin hangi sözü üzerine nazil olduğunu açıklar:

"Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra diriltilmeniz ancak bir can gibidir" buyruğu ile

ilgili olarak ed-Dahhak şu açıklamayı yapmıştır: Yani hepinizin yeniden yaratılması ancak tek bir canı yaratmak gibidir. Kıyamet gününde de, öldükten sonra diriltilmeniz sadece tek bir canı diriltmek gibidir.

Âyet-i kerîme Ubeyy b. Halef, Ebu'l-Esedeyn ile el-Haccac b. es-Sebbak'ın oğulları Munebbih ile Nubeyh hakkında inmiştir. Bunlar Peygamber (sav)'a şöyle demişlerdi: Yüce Allah bizleri halden hale geçirerek yarattı. Önce bir nutfe, sonra sülük gibi bir kan pıhtısı, sonra bir çiğnem et, sonra bir kemik olduk. Bu sefer sen kalkmış hep birlikte ve bir anda yeniden diriltilip yaratılacağımızı söylüyorsun. Bunun üzerine yüce Allah: "Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra diriltilmeniz ancak bir can gibidir" buyruğunu indirdi. Çünkü kullar için zor gelen herhangi bir şey, yüce Allah'a zor gelmez. Onun bütün kâinatı yaratması tıpkı bir tek canı yaratması gibidir. "Muhakkak Allah" söyledikleri "herşeyi işitendir" yaptıkları "herşeyi görendir"50.

47 Seyyid Kutub, a.g.e, 11/435 48 Lokman, 31/28

49 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 18/173-174 50 Kurtubi, a.g.e, 13/554.

(19)

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir ayetin tefsirini Kur’an dan şu ayetlerle yapar:

“Sizin yaratılmanızda, yeniden diriltilmenizde bir tek kişinin ki gibidir” Allahın kudretine göre bütün insanların yaratılması ve kıyamet günün de yeniden diriltilmeleri birtek kişinin yaratılması gibidir. Bütün bunlar Allaha kolaydır. “O’nun emri bir şeyi murad ettiği

zaman sadece ona ol demektir, o da olu verir.”51, “ve bizim emrimiz birdir, bir göz kırpması

gibidir.”52 Bir şeye ancak bir kere emreder o şeyde emrin tekrarına ve tekidine gerek kalmadan

oluverir. “Doğrusu o bir tek çığlıktır ki o zaman hepsi toprağın yüzüne dökülecektir”53

“Şüphesiz ki Allah semi dir basir dir” nasıl ki birtek kişiyi işitmesi ve görmesi gibi onların hepsinin sözlerini en iyi işiten ve amellerini görendir; aynı şekilde onlara güç yetirmesi de birtek kişiye güç yetirmesi gibidir. Bu sebepledir ki: “Sizin yaratılmanız da yeniden

diriltilmenizde bir tek kişinin ki gibidir…” buyurmuştur.”54

d) Yazır’a Göre: Elmalı tefsirinde sadece ayetin mealini vermekle yetinmiş ayetin

tefsirini yapmamıştır.

e) Seyyid Kutub’a Göre: Seyyid Kutub bu ayetin ifade ettiği manada dilemenin

yaratılacak şeyde bir veya birden fazla sorun etmediğini vurgular. Yaratılacak nesnenin bir olması veya birden çok olması hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini şöyle açıklar:

“Bu baş eğmiş görünüm önünde, bu görünümden, yaratma ve ölümden sonra dirilmenin kolaylığına ilişkin bir kanıt edinerek gezideki son vurguyu indiriyor. "Ey insanlar! Sizin yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz tek bir kişinin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir."` Dilemenin salt yaratılacak nesneye yönelimi ile yaratmayı gerçekleştiren irade açısından bir veya birden fazla nesnenin yaratılması aynıdır. O ferdin yaratılmasında sınırlı bir emek harcamadığı gibi, her ferdin yaratılmasında emek yinelemez de. Ona göre bir tek kişinin yaratılması ile milyonların yaratılması ve bir ferdin diriltilmesi ile milyonların diriltilmesi birdir. Yaratma işi bir `kelime' dilemedir, sadece "Bir

şey dilediği zaman O'nun buyruğu sadece o şeye ol' demektir, hemen olur."55

Yaratma ve ölümden sonra dirilme işinde, bilgi ve güç birlikte rol aldıkları gibi, onların ötesinde duyarlı programlama ve kontrol da söz konusudur. "Şüphesiz Allah, işitendir, görendir"56.

}

ُﻧ ُﻦْﺤَﻧ ﺎﱠﻧِإ

ُﺐُﺘْﻜَﻧَو ﻰَﺗْﻮَﻤْﻟا ﻲِﻴْﺤ

ٍﻦﻴِﺒُﻣ ٍمﺎَﻣِإ ﻲِﻓ ُﻩﺎَﻨْﻴَﺼْﺣأ ٍءْﻲَﺷ ﱠﻞُآَو ْﻢُهَرﺎَﺛﺁَو اﻮُﻣﱠﺪَﻗ ﺎَﻣ

{

6-) “Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana

kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir57.”

a) Razi’ye Göre: Ayetin ifade ettiği manada yazma işi, diriltme işinden öncedir. O

halde, Cenâb-ı Hak niçin bu ayette, önce diriltilmeden, sonra yazmadan bahsetmiş ve "Önden gönderdikleri şeyleri yazarız ve onları diriltiriz" dememiştir? Razi böyle bir soru sormuş cevabında da şu kanate varmıştır:

Biz diyoruz ki: Diriltme işine önem kazandıran şey, amellerin yapılmasıdır. Çünkü eğer diriltme işi, hesap vermek için olmazsa, bir önemi olmaz. Aslında yazmanın da, eğer yeniden diriltme olmasaydı, bir manası kalmazdı. O halde, nazar-ı dikkate alınacak esas şey, diriltme işidir. Yazma ise, bu diriltmeye önem kazandıran ve onu destekleyen bir husustur. İşte bundan

51 Ya’sin, 36/82 52 Kamer, 54/50 53 Naziat, 79/13-14 54 İbn Kesir, a.g.e, 12/6420 55 Yasin, 36/82

56 Seyyid Kutub, a.g.e, 11/487 57 Yasin, 36/12

(20)

ötürü Cenâb-ı Hak, önce diriltmeden bahsetmiştir.

Bir de Allah Teâlâ, "Biz biz..." deyip, bu, bir ululuğu ifade eden bir husus olup, diriltme işi O'na mahsus büyük birşey olup, yazma işi de bundan daha aşağı bir derecede olunca, bu önemli diriltme işini, lâm-ı ta'rif'li olan el-mevtâ (ölüler) kelimesiyle birlikte zikretmiş, daha sonra da zaten büyük olan bu şeye iyice önem kazandıran hususu, yani yazma işini zikretmiştir”58.

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, Yüce Allah’ın: "Muhakkak Biz, ölüleri diriltiriz"

buyruğu ile bizlere, inkarcıların kanaatlerini reddederek ölüleri dirilteceğini haber verdiğini söyleyerek Dahhak ve Hasen’in görüşlerine yer verir:

“ed-Dahhak ile el-Hasen şöyle açıklamışlardır: Yani Biz, onları cehaletten sonra iman ile diriltiriz. Ancak birinci açıklama daha kuvvetlidir, yani amellerinin karşılığını görmeleri için ba's ile onları dirilteceğiz, kabirlerinden kaldıracağız.”59

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir buradaki dirilmeyi öldükten sonraki dirilmeden ziyade

kafirlerin hakka hidayetiyle açıklar:

“Bu ayette aynı zamanda Allah Teala’nın kalpleri dalaletle sönmüş bulunan kafirlerden dilediğini dirilterek hakka hidayet edeceğine işaret vardır. Nitekim kalplerin kararmasından söz eden ayeti kerimenin devamında da şöyle buyurmaktadır: “bilin ki

muhakkak Allah ölümünden sonra yer yüzünü diriltir. Doğrusu biz size akledesiniz diye ayetleri açıkladık”60. 61

d) Yazır’a Göre: Yazır’a göre, Allah Teâlâ'nın "biz" buyurması büyüklük ve yücelik

içindir. Bu büyüklük ve yücelik sıfatlarından en önemliside öldükten sonra dirilmeye kadir olmasıdır:

“Büyüklük şanımız olan biz, güç ve kuvveti bilinen Allah'ız, yahut biz başka değil, yalnız biz ölüleri diriltiriz ve önceden gönderdikleri şeyleri; hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü bütün amelleri ve eserlerini, yani geriye bıraktıkları faydalı veya zararlı eserlerini, gerek okuttukları ilimler, yazdıkları kitaplar, yaptıkları vakıflar, medreseler, mescidler, mektebler, yollar, çeşmeler, köprüler, hastaneler, çeşitli imaretler gibi hayır ve hasenat kuruluşlarını ve gerek zulüm ve düşmanlık kanunlarını tesis, günah ve isyan örnekleri tertib eden fesat ocakları gibi uğursuz şer ve kötülüklerini ve hatta bütün izlerini ve gölgelerini yazarız, adlarına, hesaplarına geçiririz.

Sahih bir hadiste rivayet edilmiştir ki: "İnsan öldüğü zaman şu üçten başka bütün ameli

kesilir: Sadaka-i cariye (devam eden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim, ona dua eden salih evlat."62 Demek ki, bu hadis-i şerif kalacak hayırlı eserlerin kısımlarını açıklamıştır. Âyet

bunların zıddı olan kötü eserlerin de yazılacağını açıklıyor. Ve zaten her şeyi önce açık bir kütükte, bir ana kitapta, yani Levh-i mahfuz'da sayıp yazmışızdır. Yani her şey, oluşundan önce Allah'ın ilminde belli olup Levh-i mahfuz'da bütün sayısıyla zabtedilmiş olmakla beraber, olduktan sonra da bütün izleri ve gölgeleriyle yazılır ve insanlar bu şekilde tekrar diriltildiklerinde yaptıklarından sorumlu tutulurlar.”63

58 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 18/455 59 Kurtubi, a.g.e, 14/387

60 Hadid, 57/17

61 İbn Kesir, a.g.e, 12/6722

62 Yazır, a.g.e, 6/403, dipnot 1 (Müslim. Vasiyet, 14; Ebu Davut, Vasaya, 14; Tirmizi, Ahkam, 36; Nesai, Vasaya, 8;

Ahmed b. Hanbel, 2/316, 350, 372)’den naklen

(21)

e) Seyyid Kutub’a Göre: Seyyid Kutub’a göre, öldükten sonra dirilme bu dünya

hayatında yapılanların karşılığının görülmesi için mutlaka gerçekleşecektir. Kutub bunu şöyle ifade eder:

“Burada yüce Allah öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğini ve hiçbir şeyin göz ardı edilmediği, inceden inceye hesaba çekilmenin olacağını vurgulamaktadır.

Ölülerin yeniden diriltilmesi uzun tartışmalara yol açan konulardan biri olmuştur. Yüce Allah onları ikaz etmekte ve elleriyle yaptıkları her ameli ve amellerin geriye kalan iyi ve kötü sonuçlarının hepsinin yazılacağını, hiçbir şeyin hatırdan kaçırılıp unutulmayacağını beyan ediyor. Ölüleri yeniden diriltecek olan yüce Allah'tır. Onların yaptıklarını ve amellerinin geriye kalan iyi ve kötü sonuçlarını yazacak olanda O'dur. O'dur her şeyi sayıp tesbit edecek olan. O halde bütün bunların yüce Allah'ın kudret elinin üstlendiği her şeye uygun bir biçimde gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

İfadenin akışı, vahy, peygamberlik, yeniden dirilme ve hesaba çekilme konularını böyle bir açıklama üslubuyla sunduktan sonra, bir de dönüp bu iki konuyu (vahy ve peygamberlik ile yeniden dirilme ve hesaba çekilme) hikaye tarzında sunmaktadır. Bu hikâye, yalanlama ve iman tabloları ile bunların akıbetlerini gözler önüne sererek kalplerin derinliklerine işleyecektir.”64

}

ﺎﱠﻧِإ

ُﺮﻴِﺼَﻤْﻟا ﺎَﻨْﻴَﻟِإَو ُﺖﻴِﻤُﻧَو ﻲِﻴْﺤُﻧ ُﻦْﺤَﻧ

{

7-) “Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir65.”

a) Razi’ye Göre: Razi’ye göre bu ayette öldükten sonra dirilme “dönüş yalnız bizedir”

sözleriyle kastedildiğini şöyle ifade eder:

“Ayetteki, "Öldürecek de, diriltecek de..." ifadesine gelince, buradaki "diriltme" ile ilk diriltme kastedilmiş olup, "öldürme" ile de ilk ölüme işaret edilmiş olur. Ayetteki, "ancak bizedir" ifadesi, ölümden sonra dirilişin olacağını gösteren bir ifadedir. En ma'rife (en bilinen) şey olduğu için Cenâb-ı Hakk'a işaret olan "Biziz biz" ifâdesi önce getirilmiştir. Öldürecek, diriltecek" ifadeleri, bu azameti te'kid eden hususlardır. "Dönüş de ancak bizedir" ifadesi ise, esas anlatılmak istenen şeyi ortaya koyan ifadedir.“66

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi bu ayetin tefsirinde Cebrail veya İsrafil’in

Beytü’l-Makdis’teki bir kayanın üzerinde durarak mahşer için kabirlerdeki ölülere dirilmeleri ve toplanmaları için nida edeceğini belirterek bu konuyla ilgili Hz. Peygamber (sas)’den iki hadis rivayet eder:

"İşte o çıkış günüdür" kabirlerinden çıkış günüdür, demektir. "Muhakkak ki diriltenler de Biziz, Öldürenler de Biziz." Hayatta olanları öldürür, ölüleri diriltiriz. Burada yüce Allah bu gerçeği tesbit etmektedir.

Tirmizi'nin, Muaviye b. Hayde'den, onun Peygamber (sav)'dan diye zikrettiği hadisinde şöyle demektedir: “Ve (Peygamber) eliyle Şam'a doğru işaret ederek şöyle buyurdu: "İşte

buradan buraya kadar sizler binekler üzerinde ve (kiminiz) bineksiz olarak yüzleriniz üzerinde çekilerek kıyamet gününde hasredileceksiniz. Ağızlarınız üzerinde onları tıkayan örtüler bulu-nacaktır. Sizinle yetmiş ümmet olacak ve siz onların en hayırlıları, Allah nezdinde en değerlileri olacaksınız. Sizden herhangi birisi hakkında ilk konuşacak azası da onun baldırı olacaktır." Bir diğer rivayette de: "Baldırı ve eli olacaktır" denilmektedir.67

64 Seyyid Kutub, a.g.e, 12/247 65 Kaf, 50/43

66 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 20/324.

67 Kurtubi, a.g.e, 16/340, dipnot 1 (Hakim, Müstedrek, 2/477, 478, 4/679; Müsned, 4/446, 5/3; Nesai,

(22)

Ali b. Mabed Ebu Hureyre'den, o Peygamber (sav)'dan diye zikrettiği bir hadiste şunları söylemektedir: “Sonra yüce Allah İsrafil'e şöyle diyecek: "Öldükten sonra diriliş nefhasını

üfle. O da üfleyecek, ruhlar gök ile yer arasını doldurmuş anlar misali çıkacak. Yüce Allah şöyle buyuracak: İzzetim ve celalim hakkı için, herbir ruh ait olduğu cesede geri dönsün. Bunun üzerine ruhlar yerde cesetlere doğru girecek. Sonra ruhlar burun deliklerinden girecek ve vücudun diğer yerlerine sirayet edecek, tıpkı zehirli bir hayvan tarafından sokulmuş bir kimsenin bedeninde zehirin yürümesi gibi. Sonra yer üzerinizden yarılacak, üzerinden yerin yarılacağı ilk kişi ben olacağım. Yerden hepiniz otuzüç yaşında gençler olarak çıkacaksınız. O gün konuşulacak dil Süryanice olacaktır"68 deyip, hadisin geri kalan bölümünü

zikretmektedir.69

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir ölülerin kabirlerden diriltilip çıkarılmalarının sûr’a

üflenmesiyle olacağını şöyle ifade eder:

“O gün bu sayhayı gerçekten işiteceklerdir”70 ayeti kerimesinde bir çoklarının

şüphelendikleri hakkı getirecek olan sura üfürülme kastedilmektedir. “İşte bu kabirlerden çıkış günüdür. Şüphesiz öldürecek de diriltecek te biziz biz. Ve dönüşte ancak bizedir” yaratmaya ilk başlayan, sonra tekrarlayan odur. Bu ona pek kolaydır. Bütün yaratıkların dönüşü onadır. Herkesin amelinin karşılığını verecek ameli hayır ise karşılığıda hayır ameli kötü ise karşılığıda kötü olacaktır."71

d) Yazır’a Göre: Muhammed Hamdi Yazır’da İsrafil’in ikinci defa sûr’a üflemesiyle

öldükten sonra dirilişin gerçekleşeceğini şöyle anlatır:

“O çağırıcının sesleneceği gün, O çağırıcı İsrafil ve Cebrail (a.s.)'dir. Ey çürümüş kemikler, kopmuş mafsallar, didiklenmiş etler, dağılmış saçlar, Allah Teâlâ size ayırt edici dava için toplanmanızı emrediyor diye bağıracak. Yakın bir yerden, yani ses herkese eşit, olarak işitilecek şekildeki yeniden yaratmadaki bu seslenmeyi ilk yaratılıştaki "ol" emrine benzetmişlerdir. Taberî'nin naklettiği üzere bazı rivayetler de bu yakın yerin, Beyti Makdis sonrası olduğu rivayet edilmiştir ki, bu Rum Sûresi'ndeki, "Yerin yakın bir yerinde."72 ifadesi gibi olmuş oluyor. İslâm'ın geleceği ile ilgili olan bu rivayetin bizce özel bir önemi vardır. Hakk'a çağıran o sesi işitecekleri gün işte o çıkış günüdür, kabirlerden çıkış günü. Beydâvî der ki; çıkış günü kıyamet gününün isimlerindendir.”73

e) Seyyid Kutub’a Göre: Seyyid Kutub bu ayette öldükten sonra dirilmenin insanı

kendinden geçiren ve coşturan bir tabloyla anlatıldığını şu şekilde açıklar:

“Burada "Sura üfürülme" olayı "Çığlık" sözcüğü ile anlatılmaktadır. Sonra, ölülerin mezarlarından çıkış tabloları, toprağın yarılıp ölülerin ortaya çıkmaları manzarası, tüm hayat tarihinin dehlizinde yolculuğun sonuna kadar tozlanıp duran şu yaratıklar, sayısız kabirlerin yarılması ve ard arda ölülerin içlerinden çıkmaları dile getirilmektedir.

Her mezar yarılıyor. Her mezardan dağılmış cesetler, kemikler, dağılmış ve yeryüzünün dağ, tepe toprağına karışmış ve Allah'tan başka nerede olduklarını kimsenin bilmediği zerreler, küçük küçük parçalar ortaya çıkıyor. Bu öyle bir tablo ki öyle hayret verici bir manzara ki hayal onu kavrayamıyor ve kuşatamıyor.

Bu insanı kendinden geçiren ve coşturan tablonun ışığı altında Allah Teala onların tartıştıkları ve inkar ettikleri gerçeği ortaya koyuyor. "Doğrusu Biz diriltiriz, Biz öldürürüz,

68 Kurtubi, a.g.e, 16/340, dipnot 2 (İshak b. Rahaveyh, Müsned, 1/88)’den naklen 69 Kurtubi, a.g.e, 16/339-342

70 Kaf, 50/42

71 İbn Kesir, a.g.e, 13/7466 72 Rûm, 30/3

Referanslar

Benzer Belgeler

—Ey Allah’ın Resûlü, sen aramızda olduğun halde bu Yahudi, “Musa aleyhi’s-selâm’ı insanlar üzerine seçkin kılan Allah’a yemin ederim, dedi.. Bunun

İnsanlardan Allah’a dua eden ama Zeyd’e, Ubeyd’e ümit ba ğlayanlar vardır. Allah Teala yine bir kudsi hadiste şöyle buyurmuştur:.. امع لمع نم ، كرشلا نع ءاكرشلا ىنغأ انأ

Peygamberlerin siyaseti ifrat ve tefritten uzak olduğu ve tüm insanların zahiri ve batini ıslahını amaçladığı için mutlak ve kamil siyasettir..

Eğer o (Kur’an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim

Özetle mesele şudur; şayet bir beldede Allah'tan başkasına dua etmek ve bunun tamamlayıcıları olan ameller ortaya çı- karsa; belde ehli bunu devam ettirirse; bunun için

“Hiçbir küçük günah da ısrar edildiği takdirde, küçük kalmaz/büyür Hiçbir büyük günah, tövbe ve isti ğfar edildiği takdirde, büyük kalmaz.”.. (Ebu Hureyre

Bu kan zehirli maddelerle de akar, yine vücutta ürik asit vard ır, zararlı ve faydalı maddeler vardır, vitaminler, mineraller, mineral benzeri maddeler, çözünmü ş gazlar,

Bu üç nitelik şu demektir: Güzel olan ı doğrulamak ki güzel olan cennettir, Allah’a isyandan sakınmak ve tüm hayat ını Allah için vermek üzerine inşa etmek.. Bunlar