• Sonuç bulunamadı

Tekrar Dirilişi İnkarın, Hesap Endişesinden Kaynaklanması

Belgede Kur'an da diriliş gerçeği (sayfa 135-148)

C- ÖLÜMDEN SONRA DİRİLİŞİ İNKAR

6- Tekrar Dirilişi İnkarın, Hesap Endişesinden Kaynaklanması

}

ﺎَﻟْﻮَﻠَﻓ

َمﻮُﻘْﻠُﺤْﻟا ِﺖَﻐَﻠَﺑ اَذِإ

}

{

َو

َنوُﺮُﻈﻨَﺗ ٍﺬِﺌَﻨﻴِﺣ ْﻢُﺘﻧَأ

}

{

ُبَﺮْﻗَأ ُﻦْﺤَﻧَو

ِﻜَﻟَو ْﻢُﻜﻨِﻣ ِﻪْﻴَﻟِإ

َنوُﺮِﺼْﺒُﺗ ﺎﱠﻟ ﻦ

}

{

َﻦﻴِﻨﻳِﺪَﻣ َﺮْﻴَﻏ ْﻢُﺘﻨُآ نِإ ﺎَﻟْﻮَﻠَﻓ

}

{

ُﻌِﺟْﺮَﺗ

َﻦﻴِﻗِدﺎَﺻ ْﻢُﺘﻨُآ نِإ ﺎَﻬَﻧﻮ

{

1-) “Can boğaza dayandığı zaman, ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz. Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. Eğer cezalandırılmayacak

iseniz, Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.”316

a) Razi’ye Göre: Razi, inkarcıların öldükten sonra dirilişi hesap verme endişesinden

dolayı reddetmelerine karşılık, ölüp hesap yurduna doğru giden kişinin geri döndürülmesini isteyerek tekrar dirilişin olacağına dair şu açıklamayı yapar:

“Bütün bunlar gerçekte tek bir şeye yönelik ifadelerdir. Çünkü onlar, her şeyde değil de, bazı şeyler hususunda felsefecilerin ve tabiatçıların görüşlerini benimsiyor ve mesela yağmurun buluttan meydana geldiğini, bulutların ise, felekî bir takım sebepler neticesinde oluştuğunu; Allah Teâlâ'nın haşâ hiçbir şeyde ihtiyarı olmadığını söylüyorlardı. Dolayısıyla da peygamberleri ve haşri inkâr etmek, onlar için fark etmiyordu. Bundan dolayı Hak Teâlâ, "Eğer ilgili iş, onların dediği gibi ise, bildiğinizi iddia eden tabiatcıya ne oluyor da, canını boğazından geriye döndüremiyor. Çünkü, o tabiatcıya göre, beka (hayatiyeti sürdürme) gıda ile, hastalıkları sona erdirme de ilaç iledir" demiştir. Bunun böyle olduğu bilindiğine göre, “gayre medînîn” tabirinin "köle olmayan kimseler iseniz" manasında olduğunu söyler isek, bu, onların iradeyi ve Cenâb-ı Hakk'ın işleri dilediği gibi evirip çevirdiğini inkâr etmelerine varıp dayanır. Eğer bu tabirin, "mukîmler değilseniz" şeklinde olduğunu söylersek, durum yine aynıdır. Çünkü haşri inkâr, herşeyi tabiatın idare ettiği fikrine varıp dayanmaktadır. Yok eğer bu ifadenin manasının, "gayre mecziyyîn" yani "cezalandırılmayacak kimseler iseniz" şeklinde olduğunu söylersek, netice yine aynı olur.

Cenab-ı Hakk daha sonra, ölümün mutlaka olacağını, bundan sonra da haşrin gerekliliğini beyan edince, mükellefi, salih amele sevkedici, mütemerridi de, isyandan ve yalandan alıkoyucu olsun diye, haşrdan sonra olacak şeyleri de anlatmıştır.”317

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, inkarcıların hesap yurduna dair söyledikleri şeylerin

doğru olması halinde canı boğazına gelip dayanmış kişiyi tekrar hayata döndürebileceklerini, fakat bunu gerçekleştiremediklerinden dolayı, tek bu olayın bile tekrar diriliş ve hesab için bir delil niteliğinde olduğunu şöyle ifade eder:

315 Seyyid Kutub, a.g.e, 16/32 316 Vakıa, 56/83-87

"Eğer siz gerçekten hesaba çekilmeyecek olsaydınız..." Siz gerçekten amellerinizin karşılığını görmeyecek ve bundan dolayı hesaba çekilmeyecek olsaydınız demektir. Yüce Allah'ın "Gerçekten biz mi hesaba çekilip cezalandırılacağız?"318 buyruğunda da bu anlamda aynı kökten gelen kelime kullanılmıştır ki; hesaba çekilip, cezalandırılacağız, amellerimizin karşılığını göreceğiz, demektir.

"Doğru söyleyenler iseniz onun ruhunu bedene "geri çevirebilirdiniz." Yani bunu asla geri çeviremeyeceksiniz. Böylelikle sizin malik ve egemeniniz olmadığım ve hesaba çekilmeyeceğinize dair iddialarınız da çürütülmüş olmaktadır.

"Onu geri çevirebilirdiniz buyruğu yüce Allah'ın: "Hele o bir boğaza gelince" buyruğu ile: "Eğer siz gerçekten hesaba çekilmeyecek olsaydınız" buyruklarının cevabını teşkil etmekte, her ikisine tek bir cevab verilmiş bulunmaktadır. Bu açıklamayı el-Ferrâ yapmıştır. Arapların kimi zaman aynı anlamdaki iki hususu tekrar ettikleri de olur. Yüce Allah'ın: "Benden size bir

hidayet gelir de kim Benim hidayetime uyarsa, onlar için korku yoktur ve onlar asla üzülmezler de"319 buyruğu da bu kabildendir. Burada iki şarta tek bir cevab verilmiştir.

Diğerinin kendisine delâlet etmesi dolayısıyla birisinin hazfedildiği de söylenmiştir, ifadede takdim ve tehir olduğu da söylenmiştir ki, ifadenin takdiri şöyledir: Eğer sizler gerçekten hesaba çekilmeyecek kimseler olsaydınız, onu geri çevirebilmeli değil miydiniz? Şu ölenin canını boğazına gelip dayandığı vakit niye, tekrar bedenine geri döndüremiyorsunuz? 320

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir, inkarcıların öldükten sonra dirilişteki hesab gününe

gidişi engelleyememelerinin aslında tekrar diriliş için bir delil olduğunu şöyle ifade eder:

“Mademki ceza görmeyecekmişsiniz, onu geri çevirsenize. Şayet sözünüzde samimi iseniz.” Canı boğazına gelmiş bu kişinin canını yerine döndürsenize. Eğer samimi iseniz onu bedenindeki karargahına geri çeviriniz. Said İbn Cübeyr ve Hasan El-Basri ise; eğer siz kıyamet günü diriltilip cezalandıracağınızı doğrulamıyorsanız, bu canı geri yerine döndürün, diye mana vermişlerdir.

O küfredenler, öldükten sonra kat’iyyen diriltilemeyeceklerini ileri sürdüler. De ki; evet, Rabbime andolsun ki, muhakkak diriltileceksiniz ve sonra yaptıklarınız size bildirilecektir. Ve bu, Allah’a göre pek kolaydır.”321

d) Yazır’a Göre: Elmalılı tefsirinde sadece ayetin mealini vermekle yetinmiş ayetin

tefsirini yapmamıştır.

e) Seyyid Kutub’a Göre: Kutub, canı boğazına gelmiş birinin geri döndürülememe-

sinin, insanların hesapla karşılaşacaklarına işaret ettiğini şöyle açıklar:

“Eğer gerçekten sizin dediğiniz gibi hesaplaşma, ödül ve ceza yoksa o zaman sizler

serbestsiniz; ne bir borcunuz var ne de verilecek bir hesabınız. O zaman ne duruyorsunuz? Şu adamın boğazına dayanan canı tutup geri çevirsenize! Baksanıza, adam hesaplaşma, ödül ve ceza yurduna gidiyor, onu geriye döndürsenize! Adam gözleriniz önünde, hareketsiz ve çaresiz bakışlarınız karşısında büyük hesaplaşma alanına doğru gidiyor.”322

}

ْﻢُﻜﱠﻧَأَو ًﺎﺜَﺒَﻋ ْﻢُآﺎَﻨْﻘَﻠَﺧ ﺎَﻤﱠﻧَأ ْﻢُﺘْﺒِﺴَﺤَﻓَأ

َنﻮُﻌَﺟْﺮُﺗ ﺎَﻟ ﺎَﻨْﻴَﻟِإ

{

2-) “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri

getirilmeyeceğinizi mi sandınız?323 318 Saffat, 37/53 319 Bakara, 2/38 320 Kurtubi, a.g.e, 17/57-64. 321 İbn Kesir, a.g.e, 14/7718 322 Seyyid Kutub, a.g.e, 14/266-67 323 Mü’minun, 23/115

a) Razi’ye Göre: Razi, insanoğlunun boş yere yaratılmadığını ve bu dünyada yaptığı

her şeyin hesapta karşılığını göreceğini, bu hesap dünyada olmadığına göre bunun öldükten sonra dirilişteki ahiret hayatında olacağını şöyle ifade eder:

“Bu sorudan maksad, onları susturmak ve azarlamaktır. Çünkü onlar, dünyada yaşarlarken, âhirette yaşama diye bir şeyin olmayacağı inancında idiler. Yaşamanın sadece dünyada olacağı fikrinde idiler ve ölümden sonra yokluğun ebedî olduğunu, yeniden dirilme diye bir şeyin olmayacağını sanıyorlardı. Dolayısıyla, cehennemde yerlerini alıp, kendilerinin, içinde ebedi kalacakları, cehennemin sonsuz olduğunu artık iyice anlayınca, daha önce çok uzun ve sonsuz sandıkları o dünya hayatının, inkâr ettikleri bu âhiret hayatına nispetle, çok önemsiz, adetâ hiç hükmünde olduğuna dikkat çekmek için, onlara "Yerde kaç yıl kaldınız?" diye sorulmuştur. İşte bu noktada onlar için, dünyada iken kesin olarak aksine inandıkları şeyden ötürü, bir pişmanlık başlar. Binâenaleyh bu sözden maksad, soru sormak olmayıp, aksine bahsettiğimiz bu husustur.”324

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, insanların bir amaç için yaratılmış olduğunu ve yaptığı

iyilik ve kötülüklerin, mükafat ve cezasını ahirette göreceğini şöyle anlatır:

"Acaba siz, Bizim sizi boşuna yarattığımızı mı zannettiniz?" Haklarında mükâfat ve ceza söz konusu olmaksızın, hayvanları yarattığım gibi, sizi de böyle yaratmış olduğumu mu zannediyorsunuz? Bu da yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır: "Yoksa insan başıboş

bırakılacağını mı sanır?"325 Yani hayvanlar gibi ihmal edilmiş ve faydasız bırakılacağını mı zanneder?

Tirmizî el-Hakîm Ebu Abdullah Muhammed b. Ali dedi ki: Muhakkak yüce Allah bütün insanları kul olarak ve kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır, ibadetleri karşılığında onları mükâfatlandıracak, onu terk ettikleri için de cezalandıracaktır. Eğer onlar, O'na ibadet edecek olurlarsa, bugün O'nun köleleridirler ama dünyaya kölelikten kurtulmuş, şerefli, hür kimseler- dirler. Selam yurdunda (cennette) ise hükümdarlar olacaklardır. Şayet O'na kulluğu reddedecek olurlarsa, bugün kaçkın, bayağı ve düşük seviyeli köledirler. Yarın da cehennemin tabakaları arasında, hapislerde düşman olacaklardır.”326

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir, ayetin tefsirinde Hz. Peygamber (sas)’den şöyle bir

hadis rivayet eder:

“İbn Ebu Hatim der ki: Bize Yahya İbn Nasr el-Havlani’nin… Haneş İbn Abdullah’dan rivayetine göre; Abdullah Ibn Mes’ud cinnet geçirmiş birisine rastlamış ve onun

kulağına, surenin sonuna kadar olmak üzere: “Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? Gerçek hükümdar olan Allah Yücedir…” ayetlerini okumuş ve o kişi iyileşmiş. Bu, Allah Resülü (sas)’ne anlatılmış da: “Onun kulağına ne okudun?” diye sormuş ve Ibn Mes’ud ne okuduğunu haber vermiş. Allah Rasülü (sas) şöyle buyurmuş: “Nefsim kudret elinde olan (Allah)a yemin olsun ki yakın sahibi birisi bu ayeti bir dağa okusa dağ yerinden kayardı.” Ebu Nuaym’ın Halid Ibn Nizar kanalıydı…İbrahim Ibn Haris’den rivayetine göre; o, şöyle anlatmış: “Allah Rasülu (s.a.) bizi bir seriyyeye göndermişti. Akşamladığımızda ve sabahladığımızda: “Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” dememizi emretti”327 Bu ayeti okuduk, ganimet aldık ve

selamette olduk.”328

d) Yazır’a Göre: Yazır tefsirinde bu ayetle ilgili herhangi bir yorum ve değerlendirme

yapmamıştır.

324 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 16/474 325 Kıyamet, 75/36

326 Kurtubi, a.g.e, 12/248-249.

327 İbn Kesir, a.g.e, 11/5680’den naklen 328 İbn Kesir, a.g.e, 11/5680

e) Seyyid Kutub’a Göre: Kutub, Allahu Teala’nın yartılışta gözettiği büyük hikmetin

gereği olarak ölümden sonra dirilişin gerçekleşeceğini, bunun varoluş evrelerinin zinciri içinde bir halka olduğunu şöyle ifade eder:

“Ölümden sonra dirilişin hikmeti, yaratılışın hikmetinin gereğidir. İlk defa yaratılış gerçekleşirken dirilişin hesabı da yapılmış, meydana gelmesi planlanmış, hedefi belirtilmiştir. Ölümden sonra diriliş, varoluş evrelerinin zinciri içinde bir halkadır. Varoluş bu halka ile olgunluğun zirvesine ulaşır, bununla tamamlanır. Bu gerçeğin ancak, basiretleri körelmiş, önlerine perdeler gerilmiş, beyinsizler farkında olmaz. Bunlar yüce Allah'ın yaratılışta gözettiği büyük hikmet üzerinde düşünmezler. Oysa bu hikmet evrenin sayfalarında son derece belirgindir. Varlık bütününün her yanına serpiştirilmiştir.”329

}

ﻲﱢﺑَرَو ﻰَﻠَﺑ ْﻞُﻗ اﻮُﺜَﻌْﺒُﻳ ﻦﱠﻟ نَأ اوُﺮَﻔَآ َﻦﻳِﺬﱠﻟا َﻢَﻋَز

ْﺒُﺘَﻟ

ِﻪﱠﻠﻟا ﻰَﻠَﻋ َﻚِﻟَذَو ْﻢُﺘْﻠِﻤَﻋ ﺎَﻤِﺑ ﱠنُﺆﱠﺒَﻨُﺘَﻟ ﱠﻢُﺛ ﱠﻦُﺜَﻌ

ٌﺮﻴِﺴَﻳ

{

3-) “İnkâr edenler, katiyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır! Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre

kolaydır.”330

a) Razi’ye Göre: Razi, tekrar dirilişin insanlara yaptıklarının haber verilmesi için

olacağını ve bunun ilk yaratılıştan daha zor olmayacağını şöyle açıklar:

“Bu ifadeye, "öldükten sonra dirilme işi Allah'a gayet kolaydır" şeklinde de mana verilmiştir. Çünkü Mekkeliler, toz toprak olduktan sonra artık bir daha dirilmenin olamayacağını sanıyorlardı da, bunun üzerine Allah Teâlâ, onları yeniden diriltmenin aklen, yok iken var olmaktan daha kolay olacağını haber vermiştir.

O Mekkeliler Hz. Muhammed (sas)’'in öldükten sonra dirilmenin olacağını yemin ederek dile getirmesinin ne anlamı var? Biz deriz ki: Mekkeliler her ne kadar Hz. Muhammed (s.a.s)'in peygamberliğini kabul etmeseler bile, ne var ki onlar, o peygamberin, daha mükemmelinin düşünülemeyeceği bir biçimde Rabbine inandığına inanıyorlardı. Böylece de Mekkeliler, peygamberin, verdiği bu haberin kendince ve verdiği haberin, güneşten daha aşikâr şekilde doğru olduğuna inanmadıkça, böyle bir yemine teşebbüs etmeyeceğini kesinlikle biliyorlardı. Bu haberi yeminli ifade ile dile getirmesinin manası, bundan başka bir şey değildir. Daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s), verdiği bu haberi hem kasemin cevabına gelen lam ile, hem de tekîd nûn'u ile vurgulamıştır. Böylece de, Hz. Peygamber (s.a.s), adeta, yemin üstüne yemin etmiş gibi olmuştur.”331

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, ayetin nüzul sebebine işaret ettikten sonra tekrar dirilişin

yapılan amellerin karşılığını görmek için olacağını şöyle ifade eder:

“Buyruğun Sehmoğulları’ndan As b. Vail ile Habbab'ın arasında geçenler hakkında

indiği söylenmiştir. Bundan sonra da bütün kâfirleri genel olarak kapsamıştır.

Ey Muhammedi "De ki: Hayır, Rabbim hakkı için elbette diriltileceksiniz. " Kabirlerinizden hayat bulmuşlar olarak çıkartılacaksınız. "Sonrada işlediğiniz" amelleriniz "mutlaka size haber verilecektir" bildirilecektir. "Hem bu, Allah'a göre pek kolaydır." Çünkü (aklen) yaratılmışı iade etmek ilk yaratmaya göre daha kolaydır.”332

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir, bu ayetin tefsirinde öldükten sonra dirilişin insanların

dünyada yaptıklarının onlara bildirilmesi için olacağını ve üç ayette Allah Teala’nın peygamberine, öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğini ve varlığını haber vererek Rabbine and içmesini emrettiğinden şöyle bahseder:

329 Seyyid Kutub, a.g.e, 10/362 330 Teğabün, 64/7

331 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 21/516-517. 332 Kurtubi, a.g.e, 17/391-392.

“Allah Teala, diriltilmeyeceklerini iddia eden mülhid, kafir ve müşriklerin bu iddialarını haber vererek buyuruyor ki: “De ki: evet, Rabbime andolsun ki, muhakkak diriltileceksiniz ve sonra yaptıklarınız size bildirilecektir.” Bütün yaptıklarınız büyük, küçük, değerli değersiz tamamen size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre pek kolaydır. Bu Allah Teala’nın peygamberine, öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğini ve varlığını haber vererek Rabbine and içmesini emrettiği üçüncü ayettir. Bu ayetlerden birincisi Yunus suresinde yer alıyordu:

“O gerçek mi? diye senden haber sorarlar. De ki; Rabbime and olsun ki o, muhakkak gerçektir. Elbette siz onu aciz bırakacaklar değilsiniz.”333 İkincisi ise, Sebe suresindeki şu

ayettir: “Küfredenler dediler ki: Kıyamet saati bize gelmeyecektir. De ki: Hayır, gaybı bilen

Rabbime andolsun ki o saat, muhakkak size gelecektir.”334 Üçüncü ayette işte bu ayettir.”335

d) Yazır’a Göre: Yazır, inkarcıların dirilişten sonraki hayat hakkındaki şüphelerinden

bahsettikten sonra tekrar dirilişin, insanların bu dünya hayatında yaptıkları şeylerin hesabını vermeleri için olduğunu şöyle ifade eder:

“Küfredenler şöyle zannettiler, bilgiçlik taslayarak ahireti inkâr edip şu batıl fikir ve itikada "doğru" diyerek saplandılar ki asla dirilmeyeceklermiş, öldükten sonra yeniden diriltilmeleri, önce yaptıklarının başlarına vurulması, iyilik nasılmış, kötülük nasılmış, acı mıymış, tatlı mıymış, anlatılarak ceza çektirilmesi kabil değilmiş, öldükten sonra her şey yok olur biter, iyilik de kötülük de, doğruluk da, eğrilik de boşa gider, hak ve hakikat denilen sabit bir şey yoktur, insan sadece kokup çürüyüp gidecek olan tenden ibarettir diye sandılar ve o gidişin nereye olacağını düşünmediler de o yaptıkları haksızlıklara, karıştırdıkları haltlara, o küfür ve nankörlüğe ondan dolayı düştüler.

“De ki: Hayır! Rabbim hakkı için sizler gerek kâfir, gerek mümin bütün insanlar elbette diriltileceksiniz. "İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar." denildiği gibi hakkın huzurunda ayıltılıp uyandırılacaksınız. Sonra da yaptıklarınız size haber verilecektir. Hesaba çekilip cezalandırılacaksınız iman edip iyi işler yapanlar kârlı çıkıp bahtiyar olacak, küfür ve nankörlüğe gidenler zarara uğrayıp belalarını bulacaklardır. Bu, dirilme ve ceza sizlere zor gelse de Allah'a göre kolaydır. Çünkü O yaratıcı, her şeye kâdirdir.”336

e) Seyyid Kutub’a Göre: Kutub, ayetin tefsirinde öldükten sonra diriliş için iki

delilden bahseder. Kutub bunlardan birincisin, insanın bu dünyada yaptıklarının ahirette hesabını verecek olması, ikincisinin de; Hz. Peygamberin bu işin olacağına dair Rabbi üzerine yemin etmesi olduğunu şöyle açıklar:

“Daha başlar başlamaz ayet-i kerime kafirlerin ölümden sonra dirilişin olmayacağına ilişkin sözlerini iddia olarak nitelendiriyor. Dolayısıyla bu iddia anlatılır anlatılmaz yalanlanmaktadır. Ardından Peygamber Efendimize diriliş meselesini en güçlü ifadelerle vurgulaması, yani Rabbine yemin ederek meseleyi açıklaması yönünde bir direktif veriliyor. Zaten Hz. Peygamberin Rabbi adına yemin etmesinden daha güçlü, daha etkili bir vurgu olamaz:

"De ki: Hayır, Rabbime And olsun ki mutlaka diriltileceksiniz: ' "Sonra yaptıklarınız kesinlikle size haber verilecektir."

Şu halde yapılan hiçbir şey göz ardı edilmeyecektir. Yüce Allah onların neler yaptıklarını onlardan daha iyi bilir, bu yüzden kıyamet günü dünyadayken yaptıkları şeyleri kesinlikle onlara bir bir anlatacaktır: "Bu, Allah'a göre kolaydır." Çünkü Allah göklerde ve yerde olanları bilir, gizli açık her şeyden, göğüslerin içindeki duygulardan haberdardır. Ve bu

333 Yunus, 10/53 334 Sebe, 34/3

335 İbn Kesir, a.g.e, 14/7928 336 Yazır, a.g.e, 8/89

gerçeği vurgulamaya dönük bir hazırlık olarak surenin başında belirttiği gibi O'nun gücü her şeye yeter.”337

}

ﻰَﻠَﺑ ُتﻮُﻤَﻳ ﻦَﻣ ُﻪّﻠﻟا ُﺚَﻌْﺒَﻳ َﻻ ْﻢِﻬِﻧﺎَﻤْﻳَأ َﺪْﻬَﺟ ِﻪّﻠﻟﺎِﺑ ْاﻮُﻤَﺴْﻗَأَو

ْآَأ ﱠﻦِﻜـﻟَو ًﺎّﻘَﺣ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ًاﺪْﻋَو

َﻻ ِسﺎﱠﻨﻟا َﺮَﺜ

َنﻮُﻤَﻠْﻌَﻳ

{

4-) “Kâfirler, "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah'ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu

bunu bilmezler.”338

a) Razi’ye Göre: Cenâb-ı Hakk burada, öldükten sonra dirilmenin mümkün bir iş

olduğunu açıklamıştır. Razi buna şu iki açıklamayı delil getirir:

“1) Bu, Allah'ın üzerine düşen hak bir vaaddir. Binâenaleyh Allah'ın bunu gerçekleştirmesi gerekir. Cenâb-ı Hak daha sonra, bunun hangi sebepten ötürü, aksine hak bir vaad olduğunu beyan etmiştir. Bu sebep de, Allah Teâlâ'nın, itaat eden ile isyan edeni, haklı ile haksızı, zalim ile mazlumu birbirinden ayırmasıdır.

2) Haşr'in ve neşr'in mümkün olduğunu şu sekilde izah edebiliriz: "Bir şeyi dilediğimiz zaman, sözümüz ona ancak "ol" dememizden ibarettir. O da, derhal oluverir" buyurarak açıklamıştır. Durum böyle olup, Allah başlangıçta yaratmaya kadir olunca, ikinci kez yaratmaya (iadeye) de kadir olması gerekir. Böylece, bu iki kesin ile, öldükten sonra dirilmenin, haşrin, neşrin ve Kıyametin hak ve doğru olduğu sabit olmuş olur. İşte müşrikler, bu temel düsturu tenkit edip kabul etmedikleri için, nübüvvet müessesesinin doğruluğunu da tenkit edip kabul etmemişlerdir. Binâenaleyh, onların bu temel düsturu tenkit etmeleri geçersiz ve batıl olunca, nübüvvet müessesesini tenkit etmeleri de bâtıl olur.”339

b) Kurtubi’ye Göre: Kurtubi, ayetin nüzul sebebini ortaya koyarak, Hz. Ali’nin

kıyametten önce diriltilmesiyle ilgili bir olay anlatır. Daha sonrada tekrar dirilişin, Allahu Teala’nın üzerine aldığı bir vaad olduğu için mutlaka gerçekleşeceğini şöyle ifade eder:

“Yeminlerini alabildiğine ileri dereceye götürerek ölen kimseleri Allah'ın diriltmeyeceğini söylediler. Bu söylediklerinin hayret edilecek bir şey olduğuna gelince; onlar bir taraftan Allah'ı ta'zim ettiklerini izhar ediyor ve O'nun adına yemin ediyorlar, sonra da O'nun ölüleri diriltmekten âciz olduğunu ileri sürüyorlar. Ebu’l-Âliye der ki: Müslümanlardan birisinin müşrikten alacağı vardı. Alacağını ödemesini istediğinde: Ölümden sonra benim umduğum da şudur demişti. Bunun üzerine müşrik kişi Allah adına yemin ederek; Allah ölenleri diriltmeyecektir diye söyleyince bu âyet-i kerime nazil oldu.

Katade der ki: Bize nakledildiğine göre İbn Abbas'a bir adam şöyle demiş: Ey ibn Abbas, bazı kimseler Hz. Alî'nin kıyamet kopmadan önce öldükten sonra tekrar diriltilip gönderileceğini iddia etmektedirler ve bu âyet-i kerimenin buna işaret ettiğini söylemektedirler. İbn Abbas dedi ki: Yalan söylüyor o kimseler. Çünkü o âyet-i kerime bütün insanlar için umumîdir. Eğer Ali kıyamet gününden önce gönderilecek olsaydı, ondan sonra hanımları başkaları ile nikahlanmaz, onun mirasını paylaştırmazdı.

"Hayır" bu onların iddialarını reddetmektedir. Hayır mutlaka Allah onları tekrar diriltecektir. Bu onun gerçekleştirmeyi üzerine aldığı hak bir vaaddır". Çünkü yüce Allah'ın: "Onları diriltecektir" ifadesi bu husustaki vâde delildir; yahutta Öldükten sonra diriliş vaadi hak bir vaaddir" anlamındadır. "Fakat insanların çoğu" kendilerinin öldükten sonra diriltileceklerini bilmezler.”340

337 Seyyid Kutub, a.g.e, 14/526 338 Nahl, 16/38

339 Fahruddin er-Râzi, a.g.e, 14/219-220 340 Kurtubi, a.g.e, 10/165-166

c) İbn Kesir’e Göre: İbn Kesir, öldükten sonra dirilişin, Allah’ın bir vaadi olduğunu

belirterek Hz. Peygamber (sas)’in bir hadisini açıklamalarına şöyle delil gösterir:

“Allah Teala müşriklerden haber veriyor ki; onlar, Allah’ın diriltmesini uzak görerek peygamberlerin bu hususta vermiş oldukları haberleri yalanlayarak, peygamberlerin verdiği haberlerin zıddına yemin ederek, kuvvetli en ağır yeminlere kendilerini zorlayarak “ölen kimseyi Allah diriltmez” demişlerdir. Allah Teala onları yalanlama ve onlara cevap olarak “hayır öyle değil, aksine bu mutlaka olacaktır.” Bu; onun dosdoğru mutlak ve kesin bir va’didir. Ancak insanların çoğu bilmezler. Bilgisizliklerinden ötürü peygamberlere muhalefet eder ve küfre düşerler.

İbn Ebu Hatim der ki: Hasan b. Sabah’ın zikrettiğine göre… Ebu Hureyre şöyle dermiş: Allah Teala buyurur ki: “Ademoğlu, bana sövmesi yaraşmazken sövmüştür. Beni

yalanlaması yaraşmazken beni yalanlamıştır. Beni yalanlamasına gelince: “Ölen kimseyi Allah diriltmez, diye olanca güçleriyle yemin ettiler” Ben buyurdum ki: “Hayır, öyle değil. Bu, onun dosdoğru bir va’didir. Ancak insanlarn çoğu bilmezler”. Bana sövmesine gelince o: “Muhakkak Allah üçün üçüncüsüdür.” demiştir. Bende buyurdum ki: “De ki: o Allah bir tekdir. Ehad’dir, Samettir. Doğurmamış ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey ona denk değildir.”341

hadis342 İbn Ebu Hatim tarafından mevkuf olarak zikredilmiştir. Buhari ve Müslim’in

sahihlerinde merfu olarak ve başka lafızlarla mevcuttur.”343

Belgede Kur'an da diriliş gerçeği (sayfa 135-148)

Benzer Belgeler