• Sonuç bulunamadı

Es - Siğnâkî'nin "en - Nihaye fî Şerhi'l - hidâye" adlı eserinin edisyon kritiği ve değerlendirilmesi: Taharet ve namaz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Es - Siğnâkî'nin "en - Nihaye fî Şerhi'l - hidâye" adlı eserinin edisyon kritiği ve değerlendirilmesi: Taharet ve namaz"

Copied!
827
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

İSLAM HUKUKU BİLİM DALI

ES-SİĞNÂKÎ’NİN “EN-NİHAYE FÎ ŞERHİ’L-HİDÂYE”

ADLI ESERİNİN EDİSYON KRİTİĞİ VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

(TAHARET VE NAMAZ)

ZAHER ALQUDAH

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN:

PROF. DR. ORHAN ÇEKER

(2)
(3)
(4)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN

ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Fıkıh, nahiv ve kelâm alanlarında yazdığı eserlerle tanınan İmam es-Siğnâkî, VII/XII. yüzyılın sonları ile VIII/XIV. yüzyılın başlarında yaşamış çok yönlü bir âlimdir. Hanefi mezhebinde muhakkik alimlerden kabul edilir. Hanefi mezhebinin en önemli metinlerinden olan el-Hidâye üzerine yazdığı en-Nihâye, ilk şerh olması açısından önemlidir. Hanefî mezhebi çizgisinde kaleme alındığı döneme kadar oluşan fıkıh birikimden de istifade edilerek yazılan eser, el-Hidâye şerhleri başta olmak üzere kendisinden sonra yazılan birçok Hanefi eserine kaynaklık etmiştir. Taşıdığı önem sebebiyle eserin edisyon kritiğinin yapılıp değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu ihtiyacı bir ölçüde gidermek amacıyla bu çalışma yapılmıştır.

Çalışmamız bir giriş ve 3 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmanın planı, amacı, yöntemi ile edisyon kritikte takip edilen yöntem ele alınmıştır.

Birinci bölümde metin yazarı el-Merğînânî ile şarih es-Siğnâkî hakkında bilgi verilmiş; ikinci bölümde çalışmada ele alınan en-Nihâye, geniş bir şekilde tanıtılarak değerlendirilmiştir. Üçüncü bölüm ilgili eserin temizlik ve namaz bölümlerinin edisyon kritiğine ayrılmıştır.

Çalışma sonuç ve kaynakça ile sona ermektedir.

Ö

ğre

ncini

n

Adı Soyadı ZAHER ALQUDAH Numarası 108106043005

Ana Bilim / Bilim Dalı TEMEL İSLAM BİLİMLERİ / İSLAM HUKUKU Programı

Tezli Yüksek Lisans

Doktora X Tez Danışmanı PROF. DR. ORHAN ÇEKER

Tezin Adı

ES-SİĞNÂKÎ’NİN “EN-NİHAYE FÎ ŞERHİ’L-HİDÂYE” ADLI ESERİNİN EDİSYON KRİTİĞİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ (TAHARET VE NAMAZ)

(5)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN

ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ABSTRACT

Imam al-Sighnaqî, known for his works in the fields of Islamic law, Islamic theology and Arabic grammar, is a Muslim polymath who lived in the late 7th/12th and early 8th/13th centuries. He is considered one of the verifying scholars (muhaqqiq) within the Hanafi legal school. Al-Nihayah, which he composed as a commentary on al-Hidayah, which is itself one of the most important Hanafi legal texts, is important because it is the first commentary written on the Hidayah. This commentary was composed drawing on the Hanafi legal literature that had been produced until then and served as source for many Hanafi legal works, including the Hidayah commentaries, that have been composed after itself. Because of its importance, this Hidayah commentary deserves a critical edition and an analysis. This present study is meant to meet this need to some extent.

This study consists of an introduction and three chapters. In the introduction, I have described the plan, objective and method of the study, depicting the methodology to be followed in the critical edition.

In Chapter One, I have provided biographical information on the author of the main text, Marghinani, and the commentator Sighnaqi. In Chapter Two, I have described the al-Nihaya in detail and analyzed it in depth. I have dedicated Chapter Three to the critical edition of the chapters of ritual cleaning and regular prayers. The study ends with a conclusion and a bibliography.

Aut

ho

r’

s

Name and Surname ZAHER ALQUDAH Student Number 108106043005

Department BASIC ISLAMIC SCIENCES / ISLAMIC LAW Study Programme

Master’s Degree (M.A.) Doctoral Degree (Ph.D.) X Supervisor PROF. DR. ORHAN ÇEKER Title of the

Thesis/Dissertation

CRITICAL EDITION AND ANALYSIS OF AL-NIHAYAH

FI SHARH AL-HIDAYAH BY AL-SIGHNAQI

(6)

i

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ...

i

ÖNSÖZ ...

iv

KISALTMALAR ...

v

GİRİŞ ...

vi

Çalışmanın Planı ... vi Çalışmanın Amacı ... vi

Çalışmanın Yöntemi ... vii

Edisyon Kritikte Takip Edilen Yöntem ... vii

BİRİNCİ BÖLÜM MÜELLİF el-MERĞÎNÂNÎ ve ŞÂRİH es-SİĞNÂKÎ ...

1

A. BURHÂNEDDÎN el-MERĞÎNÂNÎ ... 1

1. İsmi ... 1

2. Yaşadığı Bölge ve Devir... 1

3. İlmî Yönü ... 2

4. Hocaları ... 3

5. Öğrencileri ... 4

6. Eserleri ... 4

7. Vefatı ... 6

6. el-Hidâye’nin Tertip ve Metodu ... 7

7. Bazı el-Hidâye Şerhleri ve en-Nihâye ... 7

B. HÜSÂMEDDÎN es-SİĞNÂKÎ ... 9 1. İsmi ve Nesebi ... 9 2. Doğumu ... 10 3. Hocaları ... 11 a. Celâleddîn el-Ma‘şer ...

11

b. Fahreddîn el-Mâymerğî ...

12

c. Hâfızuddîn el-Buhârî

(v. 693/1293)

...

12

4. Öğrencileri ... 13 a. Kıvâmuddîn el-Kâkî (749/1384) ...

13

b. Celâleddîn el-Kürlânî (767/1366) ...

13

c. Celâluddîn Gucdüvânî (730/1330) ...

14

(7)

ii

d. İbn Fasîh el-Hemedânî (755/1354) ...

14

e. Şemsüddin ve Necmeddin et-Teksîrî ...

14

f. Şemsüddin el-Kâşgarî (705/1305) ...

14

5. İlmî Şahsiyeti ... 15

a. Fıkıh İlmindeki Yeri ...

16

b. Diğer İlimlerdeki Yeri ...

16

b1. Tefsir İlmindeki Yeri ... 17

b2. Hadis İlmindeki Yeri ... 19

b3. Kelâm İlmindeki Yeri ... 20

b4. Arap Dili İlmindeki Yeri ... 21

b5. Tasavvuf İlmindeki Yeri ... 23

6. Eserleri ... 24

a. Siğnâkî’ye Nispeti Kesin Olanlar ...

24

a1. el-Vâfî fî Usûli’l-Fıkh ... 24

a2. en-Nihâye fî Şerhi’l-Hidâye... 25

a3. el-Muvassal fî şerhi’l-Mufassal ... 25

a4. el-Kâfî Şerhu’l-Pezdevî ... 26

a5. en-Necâhu’t-tâlî tilve’l-Merâh ... 26

a6. et-Tesdîd şerhu’t-Temhîd fî fevâidi’t-tevhîd ... 27

b. Siğnâkî’ye Nispeti Tartışmalı Olanlar ...

27

b1. Şerhu Dâmiğati’l-mübtediîn ve nâsırati’l-mühtedîn ... 27

b2. el-Muhtasar ... 27

b3. Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî ... 28

b4. Keşfu’l-avâr li ehli’l-bevâr ... 28

b5. Fetâva’r-ri’âye fî tecrîdi mesâ’ili’l-Hidâye ... 28

b6. Risâle-i Hüsâmeddîn-i Siğnâkî veya Menâkıb-ı Ahmed-i Yesevî... 28

7. Yaşadığı Dönemin Şartları ve Özellikleri ... 29

a. Siyasi Durum ...

29

b. Sosyal Durum ...

30

c. İlmî Durum ...

32

(8)

iii

İKİNCİ BÖLÜM EN-NİHAYE FÎ ŞERHİ’L-HİDÂYE ...

40

A. EN-NİHÂYE’NİN TANITIMI ... 40 1. Eserin Adı... 40 2. Siğnâkî’ye Aidiyeti ... 40 3. Yazma Nüshaları ... 42

4. Önemi / Fıkıh İlmindeki Yeri ... 48

5. Yazılma Sebebi ... 48

6. Takip Ettiği Yöntem ... 49

7. Eserde Kullanılan Kaynaklar ... 54

7. Kaynaklık Ettiği Eserler ve Örnekleri ... 58

B. ESERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 64

1. Bölümlerin Başlıklandırılması ve Tasnif Şekli ... 64

2. Bölümlerin Muhtevası ... 74

3. Eserin Konuyu Ele Alış Tarzı ... 75

4. Eserin İstidlal Tarzı ... 76

a. Hadisleri Kullanması ...

76

b. Muhtelif Rivayetleri Kullanması ...

77

c. Aklî Delilleri kullanması ...

78

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ESERİN TAHARET VE NAMAZ BÖLÜMLERİNİN EDİSYON KRİTİĞİ……….

80

SONUÇ ...

809

(9)

iv

ÖNSÖZ

İslam kültür ve medeniyet tarihinde, çok değerli ilim adamlarına ve onların ortaya koyduğu pek kıymetli eserlere şahid olmaktayız. Bu ilim adamları yaşadığı devirlerde elde ettikleri her türlü fırsatı en güzel şekilde değerlendirmişler; adeta bütün varlıklarını ilme adamış, bu uğurda yorucu ve uzun yolculuklara çıkmışlar, hiçbir fedakarlıktan geri durmamışlardır.

Asr-ı saadetten hemen sonraki zaman diliminde oluşan tüm ilim dallarında çok sayıda âlim yetişmiş ve bu âlimler kendi alanlarında yazdıkları eserlerle ilme katkı sağlamışlardır. Hüsâmüddîn es-Siğnâkî (714/1314) de bu âlimlerdendir. Fıkıh, nahiv ve kelâm alanlarında eserler ortaya koyan çok yönlü bir âlimdir.

Siğnâkî, Hanefî fakîhi Burhaneddin Mergînânî (593/1197)’nin

el-Hidâye’sine en-Nihâye fî şerhi’l-Hidâye adıyla bir şerh yazmış, bu şerhle Hidâye

Şârihi olarak tanınmıştır. Onun bazı eserleri üzerinde İslam dünyasında akademik çalışmalar yapılmış iken, asıl yetkinliğini gösteren en-Nihâye adlı eseri üzerinde herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması, bizi bu esere yönlendirmiş; tahkikini ve değerlendirmesini yapmaya sevk etmiştir.

Bir giriş ve üç ana bölümden oluşan çalışmamızın planı, amacı ve yöntemi hakkında giriş bölümünde ayrıntılı bilgi verilecektir.

Çalışmamız esnasında her daim desteğini gördüğüm başta danışman hocam Prof. Dr. Orhan ÇEKER’e, Prof. Dr. Saffet KÖSE’ye Prof. Dr. Seyit BAHCIVAN’a Yrd. Doç. Dr. Necmettin GÜNEY’e ve dil ile ilgili tashihatta bana yardımcı olan Arş. Grv. Huzeyfe ÇEKER’e, Arş. Grv. Mehmet Bahattin ALPHAN’a ve Arş. Grv. Ahmet EKİNCİ’ye teşekkürü bir borç bilir, çalışmanın ilim dünyasına faydalı olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.

Zaher Alqudah Konya - 2015

(10)

v

KISALTMALAR

age : adı geçen eser

agm : adı geçen makale/madde

A.K.Ü. Afyon Kocatepe Üniversitesi

a.s. : aleyhisselâm

AÜTAED : Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi b. : ibn, bin (oğul/oğlu)

bkz. : bakınız

c. : cilt

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi GAL : Geschishte der Arabischen Literatur

haz. : hazırlayan

İA : Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi

s. : sayfa

s.a.s. : sallallâhü aleyhi ve sellem

sy. : sayı

v. : vefatı

(11)

vi

GİRİŞ

Çalışmanın Planı

İslam hukuku alanında değeri yüksek olan en-Nihâye ve onun müellifi Siğnâkî hakkında yaptığımız bu çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde el-Hidâye müellifi Burhâneddîn el-Merğînânî hakkında kısa bir bilgi verildikten sonra, tahkik ve değerlendirmesini yaptığımız en-Nihâye müellifi es-Siğnâkî’nin hayatı, ilmi faaliyetleri ve eserleri genişçe ele alınmış; son olarak yaşadığı ortam hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde çalışmada ele alınan en-Nihâye üzerine yoğunlaşılmış; eser hakkında ayrıntılı malumat verildikten sonra değerlendirmesi yapılmıştır.

Çalışmamızın asıl konusu olan en-Nihâye adlı eserin edisyon kritiği ve değerlendirilmesi üçüncü bölümü oluşturmaktadır.

en-Nihâye kitabının el yazma nüshalarının dünya kütüphanelerindeki

yerlerinden bahsedilen bu bölümde, ülkemizin kütüphanelerindeki nüshalarına geniş yer ayrılmıştır. Daha sonra en-Nihâye’nin müellife nispeti, isimlendirilmesi, yazılış gayesi, bölümleri içeriği ve özellikleri gibi konular ayrıntılı bir şekilde ele alınarak incelenmiş ve son olarak değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Çalışmanın Amacı

Bu çalışma, VII/XIII. asırda yaşamış Hanefî mezhebine mensup bir fakîhin hayatı, yaşadığı dönem ve bu dönemin hayatına etkisi, yetiştirdiği talebeleri, ders aldığı hocaları, âlimlerin onun hakkındaki görüşleri, eserleri, vefatı ve özellikle en önemli eseri en-Nihâye’nin kısaca tanıtılarak tahkikinin yapılmasını ve

değerlendirmede bulunularak ilim camiasının istifadesine sunulmasını amaçlamıştır. Ayrıca çalışmamızda söz konusu eserin fıkıh ve fıkıh usulü alanındaki önemi üzerinde durularak, son yıllarda müellif hakkında yapılmış akademik çalışmalarda üzerinde

(12)

vii

durulmayan müellifin fıkıhçı kimliğinin tanıtılması da hedeflediğimiz konulardan birisidir.

Burada bir hususu daha hatırlatmayı yararlı görüyoruz. Müellifin el-Hidâye üzerine yapılan ilk şerh olan en-Nihâye’si tahkik edilmemişken bu eserden yararlanan diğer şerhlerin bazıları tahkik edilmiş ve neşredilmiştir. En önemli şerh kabul edilen bu eserin tahkikinin yapılmaması ve ilim dünyasının hizmetine sunulmaması büyük bir eksiklik sayılmalıdır.

Çalışmanın Yöntemi

Bu çalışmada, en-Nihâye’nin Türkiye Beyazıd Devlet Kütüphanesi, Veliyüddin Efendi, 1318 numarasıyla kayıtlı el yazma nüshası ilk kaynağımız olmuştur.

Siğnâkî’nin ilmî şahsiyeti ve eserleri ile ilgili bilgiler tahkik edilmîş, Vâfî,

Kâfî, Necâh ve Muvassal gibi eserlerinden istifade edilmiştir. Bunun yanında özellikle Keşfü’z-zunûn, el-Fevâidül-behiyye, Fethu’l-mübîn, ed-Delilü’ş-şâfî, ed-Dürerü’l-kâmine gibi biyografi kitaplarından nakillerde bulunulmuştur.

en-Nihâye nüshalarını araştırırken müracaat ettiğimiz kütüphanelerin

başında, bünyesinde en çok yazma eser bulunduran Süleymaniye Kütüphanesi gelmektedir. Türkiye’nin diğer kütüphanelerinde bulunan nüshalara da çalışmamızda yer verdik. Nüshalar tanıtılırken kütüphane demirbaş numarası, bulunduğu koleksiyon, ve kimin tarafından istinsah edildiği kısaca belirtilmiştir.

Edisyon Kritikte Takip Edilen Yöntem

Edisyon kritikte bir nüshayı esas alıp diğer nüshalardaki farklılıklara işaret etme yöntemi tercih edilmiştir. Bu sebeple öncelikle asıl nüshanın tespiti ile ile işe başladık.

Asıl nüsha tercih edilirken müellifin eserini yeniden kaleme alması, müellif hattı olması, istinsahtan sonra müellife okunmuş olması, müellif hattından istinsah

(13)

viii

edilmiş olması veya müellif hattıyla mukabele edilmiş olması gibi özellikler aranır. Bu özelliklere sahip olan nüsha bulunamazsa istinsah tarihi en eski olan nüsha esas alınır.1

Çalışmada en-Nihâye’nin Türkiye kütüphanelerinde tespit ettiğimiz nüshalar içerisinde müellifin hayatına en yakın olan nüshası (Halet Efendî Kütüphanesi, 116/1) esas alınmıştır. 746/1346 yılının Ramazan ayında istinsah edilen bu nüshaya “ح” rumuzu verilmiş, diğer nüshalar bu nüshaya göre karşılaştırılmış, farklılıklar dipnotta gösterilmiştir.

Edisyon kritikte esas aldığımız diğer iki nüsha şunlardır:

1. Nurosmaniye Kütüphanesi, 1378/1’de kayıtlı nüsha istinsah tarihi 14 Ramazan 1050/28 Aralık 1640’tır. Müstensihi Ramazan el-Berehmetûşî el-Ezherî olan nüshaya “ن” rumuzu ile işaret edilmiştir.

2. Nurosmaniye Kütüphanesi, 1378/1’de kayıtlı nüshaya “ر” harfi rumuz olarak belirlenmiştir.

Ayrıca ihtiyaç olduğu zaman Beyazıt Devlet kütüphanesi, Veliyüddin Efendî bölümü, 1317’de kayıtlı dördüncü bir nüshaya da müracaat edilmiştir.

Edisyon kritikte takip edilen aşamalar şu şekildedir:

1. Çalışma kapsamında olan tahâret ve salât bölümleri öncelikle esas aldığımız ح nüshasından dijital ortama aktarılmıştır.

2. Sırası ile diğer nüshalar oluşturulan dijital metin ile karşılaştırılmış, tespit edilen nüsha farklılıkları dipnotta belirtilmiştir. Örneğin “ن” nüshasında bir ibare eksikse, eksik olan o ibare iki parantez içinde metine yerleştirilmiş, dipnotta “ن” harfiyle o nüshadaki eksikliğe işaret edilmiştir. Eğer mesela ر nüshasında fazla bir ibare mevcutsa o fazlalığa dipnotta “+ر” ile işaret edilmiştir. Eksiklik veya fazlalık sadece bir kelimeden ibaret ise parantez içinde alınmamış, sadece dipnot numarası ile yetinilmiştir. Nüshalar arasında kelime farklılıkları olması halinde en uygun kelime metne alınmış, dipnotta diğer kelimelere bulunduğu nüshalarla birlikte işaret edilmiştir.

1 Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Tahkîkü’n-nüsûs ve neşruhâ, Kahire 1998, s.29-41; Bahcıvan,

Seyit, “Yazma Eserlerin Tahkikinde Metodolojik Problemler”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

(14)

ix

3. en-Nihâye’yle karşılaştırarak, bir açıdan el-Hidâye metni ve diğer bir açıdan da el-Bidâye metni arasındaki farklılıklara işaret edilmiştir.

4. Hidâye metni kalın font yapılarak şerhten ayrılmıştır.

5. Siğnâkî'nin el-Mebsût ve el-Muhît’ten yaptığı alıntılarda, bu eserler ile nüshalar arasındaki farklılıklara işaret edilmiştir.

6. Ayetler, harekeli bir şekilde özel parantez kullanılarak belirtilerek dipnotta mushaftaki yerleri gösterilmiştir.

7. Eserde geçen hadisler tahriç metoduna uygun bir şekilde tahriç edilmiştir. Hadisin hükmü zikredilmiş, hadis kitaplarında zayıf olarak rivayet edilen hadisleri destekleyen rivayetler ayrıca zikredilmiştir.

8. Merfu haberlerin yanı sıra sahabe ve tabiînin sözleri de kaynaklardan bulunup sıhhat durumu hakkında bilgi verilmiştir.

9. Az kullanılan kelime ve deyim/mesellerin anlamları sözlüklerden araştırılarak açıklanmıştır.

10. Eserde geçen alimlerin isimleri tabakât kitaplarından tespit edilerek her biri için en az iki kaynak gösterilmiştir.

11. Eserde geçen kitap isimlerinin müellifi tespit edilerek dipnotta belirtilmiştir.

12. Manaya etkisi olmayan küçük harf farklılıkları çalışmanın hacminde faydasız artışa neden olacağı için gösterilmemiştir.

13. Siğnâkî'nin Şafiî mezhebine atfettiği görüşlerin bir kısmı Şafii kaynaklardan tespit edilerek dipnotta belirtilmiştir.

14. Kaynağı tespit edilemeyen hadis ve diğer rivayetlerin Mebsût ve

(15)

1

BİRİNCİ BÖLÜM

MÜELLİF el-MERĞÎNÂNÎ ve ŞÂRİH es-SİĞNÂKÎ

A. BURHÂNUDDÎN el-MERĞÎNÂNÎ

1. İsmi

Büyük Hanefi fakîhlerinden olan Merğînânî’nin tam adı Burhâneddîn Ebü’l-Hasen Ali b. Ebî Bekir b. Abdilcelîl el-Ferğânî el-Merğînânî'dir. Kaynaklarda Merğînânî’nin soyunun, Hz. Ebu Bekir’e kadar uzandığı belirtilir.2

Brockelmann el-Merğînânî nisbetinden sonra er-Rüşdânî nisbesini de ekler.3

İslam Ansiklopedisinde müellifin aslen Rüşdânlı olduğu halde, Merğînânî diye meşhur olduğu belirtilmektedir4. Zirikli’nin kaydına göre Merğînânî 530/1135’de dünyaya gelmiştir.5 Leknevî tarafından yazılan el-Hidâye mukaddimesinde ise; 511/1117 yılında doğduğu kaydedilmektedir.6 Bu akkla daha yatkındır. Çünkü Merğînânî’nin ders okuduğu hocaları, Sadru’ş-Şehid 536’da Nesefî ise 537’de vefat etmiştir.

2. Yaşadığı Bölge ve Devir

Merğînânî’nin dünyaya geldiği Ferğana; Türkistan’ın Siriderya havzasında bir bölgedir. Dar anlamıyla; kuzeyde Çotkal dağları, doğuda Ferğana dağları, güneyde de Alay dağları ile çevrelenen vadidir. Günümüzde bu bölge; Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan sınırları içerisinde yer almaktadır.7

Ferğana’nın müslümanlarla karşı karşıya gelmesi ilk defa 94/712-713 yılında olmuştur. Bu tarihte İslam ordusu komutanı Kuteybe b. Müslim (v. 96/715) bölgeyi

2 Merğînânî, el-Hidâye, I, 3.

3 Brockelmann, GAL Supplement, I, 644. 4 Barthold, “Fergana”, İA, IV, 562. 5

Zirikli, el-A’lâm, V, 73.

6 Merğînânî, el-Hidâye, I, 3. 7 Barthold, “Fergana”, İA, IV, 558.

(16)

2

fethe çalışmış, ancak Ferğana hükümdarları bu taarruza bir asır kadar direnmişlerdir. Nihayet, 203-205/819-821 yıllarında bölge Sâmânîlerin eline geçmiştir.

Merğînânî’nin yaşadığı dönemde Maveraünnehir Karahanlılarınn idaresi altındadır. Bu sebeple Merğînânî, Karahanlılar devri fakihleri arasında sayılır.8

Kâdîhân (v. 592/1101) gibi meşhur birçok Hanefi fakihi, Merğînânî ile aynı devir ve aynı bölgede yaşamışlardır.

Bundan sonra bölge birçok defa müslüman devletler arasında el değiştirmiş, bazen de gayrımüslimler tarafından zaptedilmiştir. 1709-1710 yılında Ruslar tarafından işgal edilen Ferğana, Sovyet Rusya’nın dağılması ile yukarıda ismi geçen üç Türki cumhuriyet arasında taksim edilmiştir.

3. İlmî Yönü

Merğînânî; fıkıh, hadis, tefsir, feraiz ve Arapçada ileri derecede bilgi sahibi olan çok yönlü bir alim idi. İlim tahsili için birçok seyahatler yaptığı kaynaklarda geçmektedir.9

Şüphesiz müellifin en temayüz ettiği saha fıkıh olmuştur. İbn Kemal (v. 940/1536) ve ona uyarak bazı alimler Merğînânî’yi Hanefi fukahası arasında ashab-ı

tercih’ten sayarlar.10 Bazı alimler ise onun daha ileri olduğu kanaatindedir. Örneğin Osmanlı ulemasının son temsilcilerinden olan Muhammed Seyyid, (v. 1340/1921) muhakkıkane eserlerinin onun meselede müctehid olduğuna şahitlik ettiğini söyler.11

Ebu’l-Firas el-Gassânî ise; Merğînânî’nin delilleri tenkid ve meseleleri istihracdaki kabiliyetine bakarak mezhepte müctehid sayılmasının akl-ı selime daha yakın olduğunu söylemektedir.12

Bir alimin, mes’elede müctehid veya mezhepte müctehid derecesine kadar yükselmesi onun fıkıh sahasındaki gücünü isbata kafidir.

Zamanındaki büyük alimlerin birçoğu; onun ilim ve faziletini takdir eden beyanlarda bulunmuşlardır. Kâdîhân, el-Muhît ve ez-Zahîra sahibi es-Sadr, Ebû Nasr

8 Kavakçı, XI. ve XII. asırlarda Karahanlılar Devrinde Maveraünnehir İslam Hukukçuları, s. 131. 9 Kureşî, el-Cevâhiru’ l-mudıyye, II, 151.

10

ibn-i Abidin, Mecmuat-ı Resail, I /12.

11 Muhammed Seyyid, el-Medhal, I, 245. 12 el-Leknevî, el-Fevâid, s. 141.

(17)

3

Ahmed el-Attâbî, (v. 586/1190) Zahîruddîn Muhammed el-Buhârî (v. 619/1222) bunlardandır.13

Merğînânî, hadis sahasında da son derece ileri bir seviyede idi. Eserlerinde özellikle el-Hidâye’de kullandığı hadislerin çokluğu onun aynı zamanda bir muhaddis olduğunu gösterir. İleride geleceği üzere, bazı alimler bu hadisler üzerinde geniş çalışmalarda bulunmuş, değerli eserler vücuda getirmişlerdir. Bunlardan,

Nasbu’r-Râye sahibi Zeylaî (762/1361) ve ed-Dirâye sahibi Askalânî (852/1448) bazı hadisler

için “bu gariptir, onu bulamadık” derler. Tehanevi (1119/1707), Zeylâî ve Askalânî’nin bulamadığı hadislerin çoğunu, Ebû Yûsuf’un Kitabu’l-Harâc ve

Kitabu’l-Âsâr’ında veya İmam Muhammed’in Kitabu’l-Âsâr ve Kitabu’l-Hucce’sinde

bulduğunu söyler.14

el-Hidâye’deki fesahat ve belagat, müellifinin Arapça’daki üstünlüğüne

delildir. Bir edip bu konuda şöyle demektedir: “İslam’da, Allah’ın kitabından sonraki en fasih kitap (Sahîh-i) Buhârî, sonra da el-Hidâye’dir.”15

4. Hocaları

Merğînânî, zamanındaki alimlerin birçoğundan ders okumuştur. Bunlardan isimleri bize kadar gelenler şunlardır:

Necmeddîn Ebu Hafs Ömer en-Nesefi (v. 537/1142) Oğlu Ebu’l-Leys Ahmed b. Ömer en-Nesefi (v. 552/1157)

Sadruşşehîd Hüsâmuddin Ömer b. Abdilazîz b. Ömer b. Mâze (v. 536/1141) Sadrussaîd Tâcuddîn Ahmed b. Abdilazîz

Ziyâeddîn Muhammed b. el-Hüseyn el-Bendenîcî Osman b. Ali el-Beykendî (v. 552/1157)

13

el-Leknevî, age, s. 141. Kavakçı, age, s. 132.

14 Tehânevî, İ’lâu’s-sünen, III, 177. 15 Tehânevî, age, III, 177.

(18)

4

Ahmed b. Abdirreşîd el-Buhârî16.

Ebu’ş-Şucâ‘ Ömer b. Muhammed b. Abdillah el-Bistâmî (596/1199) Ebû Hafs Ömer b. Ali ez-Zenderâmisî (Bu zat, Merğînânî’nin dedesidir)17.

5. Öğrencileri

Merğînânî, bıraktığı eserlerin yanı sıra, yetiştirdiği talebeleriyle de ilme hizmet etmiştir. Talebelerinin en tanınmışları şunlardır:

Şeyhulislâm Celalüddin Muhammed Nizameddin Ömer

İmadüddin Ebû Bekir (Bu üç kişi Merğînânînin oğullarıdır)

Şemsüleimme Muhammed b. Abdissettâr el-Kerderi (v. 642/1244) Celalüddin Mahmûd b. Hüseyin el-Üstrûşenî

Burhânülislâm ez-Zernûcî18.

6. Eserleri

Merğînânî’nin eserlerinin hepsi fıkıh fürûuna aittir. Bunlardan bir kısmı zamanımıza kadar gelmiştir. Bazılarının ise sadece isimleri bilinmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Merğînânî’nin eserleri şunlardır:

a. Bidâyetü’l-mübtedî: el-Hidâye’nin metnidir. İmam Muhammed’in (v. 189/804) el-Câmiu’s-sağîr’i ve Kudûri’nin (v. 428/1037) el-Muhtasar’ındaki mes’eleleri muhtevidir. Brockelmann, Tunus Zeytuniye ve Rampur’daki kayıtlarını

16

Leknevî, el-Fevâid, s. 141.

17 Kavakçı, age, s. 131 (Taşköprülü’ den naklen). 18 Leknevî, age, s. 142; Kavakçı, age, s. 133.

(19)

5

vermiş; fakat Türkiye kütüphanelerindeki bir kaydına işaret etmemiştir.19

Süleymaniye Kütüphanesi’nde birçok kaydı görülmektedir.

b. el-Hidâye Şerhu Bidâyeti’l-mübtedî: Merğînânî’nin ismini zihinlerde yer tutturan eseridir. Yukarıda da işaret edildiği gibi Bidâyetü’l-mübtedî’nin şerhidir. Bol miktarda yazma nüshası vardır. Sadece Süleymaniye Kütüphanesi’nde 180 kadar nüshasının kaydı görülmektedir. Birçok defa baskısı yapılmıştır. 1871’de C. Hamilton tarafından İngilizce tercümesi basılmıştır. Hasan Ege tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

c. Kifâyetü’l-müntehî: Bu da Bidâyetü’l-mübtedî’nin şerhidir. Kaynaklarda 80 cilt olduğu söylenmektedir. Bizzat kendisinin belirttiğine göre; müellif

Bidâyetü’l-mübtedî’yi şerh etmek istediği zaman bu esere başlamış, fakat sonlarına yaklaşınca

çok uzun olması dolayısıyla itibar görmeyeceği endişesiyle bırakıp, el-Hidâye’yi yazmıştır. el-Hidâye’nin birçok yerinde meseleyi kısaca anlatır, sonra da “Bunu

Kifâyetü’l-müntehî’de daha geniş olarak anlattık” der.20

Bu kitabın, İzmir, 166 ve Süleymaniye Kütüphanesi, Âşir Efendi, 129 numaralarda kaydı vardır. Fakat bu kayıtlardaki kitapların incelendiği zaman

el-Hidâye olduğu ortaya çıkmıştır.

d. Kitabu’t-Tecnîs vel-mezîd: Y. Ziya Kavakçı, Süleymaniye kütüphanesi, Fatih, 1505’te 6. asırda yazılmış bir nüshası olduğunu ifade etmesine rağmen böyle bir esere rastlanılamamıştır. Ancak Süleymaniye Kütüphanesi’nde Süleymaniye, 587; Kara Çelebizade, 194 ve Şehit Ali Paşa, 913 nolarda kaydı görünmektedir.

21

Brockelmann; Yeni Camii, 533; Damatzade 1085/7, Hacı Selim Ağa, 287 ve Asaf II, 1054, 25’te bulunduğunu söylemektedir.22

e. Muhtâratu’n-Nevâzil: Brockelmann; Yeni Camii, 565; Hacı Selim Ağa, 451; Süleymaniye, 603 ve Asaf Efendi, III. 424, 160’taki kayıtlara işaret eder.23

Ayrıca; Ayasofya ve Bağdatlı Vehbi Efendi, 505’te de kayıtları görünmektedir.

19

Kayapınar Hüseyin, Merğınani ve eseri Hidâye, DİN dergisi, 1986, CİLD, XXII- sayı, 2, s, 29.

20

Kayapınar Hüseyin, Merğınani ve eseri Hidâye, s, 29.

21

Kalkan, es-Sığnâki ve “en-Nihâye fi şerhi’l-Hidâye” Adlı Eserinin Değerlendirilmesi, s. 86.

22 Kayapınar Hüseyin, Merğınani ve eseri Hidâye, s, 29. 23 Kayapınar Hüseyin, Merğınani ve eseri Hidâye, s, 29.

(20)

6

f. Muhtâru’l-Fetâvâ: Kavakçı, Nafiz Paşa 302’de kayıtlı 756 H. Tarihli bir nüshasına işaret etmektedir.

g. Kitabü’l-Feraiz h. Menasikü’l-Hacc i. Neşru’l-Mezheb j. Şerhu Câmi‘l-Kebîr k. Kitabu’l-Müntekâ l. Mecmau’n-Nevâzil (Mecmuatü’n-nevazil)24

Bu son altı kitabın isimleri kaynaklarda zikredilmektedir. Ancak kaynaklarda herhangi bir nüshasının bulunduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Taranan katologlarda da herhangi bir kayda rastlanılamamıştır.25

7. Vefatı

Merğînânî’nin vefatının, 593/1197 olduğunda kaynaklar hemen hemen müttefiktir. Ancak Taşköprülüzade, bir rivayete göre onun, 593/1197’de vefat ettiğini söyler.26

Ömer Nasuhi Bilmen’in belirttiğine göre, Merğînânî’nin vefatı şehadet yoluyla olmuştur. Kendisi, Buharalılarla Cengiz Han arasında bir sulh akdi yapmak üzere seçilir ve bir anlaşma yapar. Ancak, Buhara halkından bazıları yapılan muahedeye uymadıkları için Cengiz şehri yıkar. Halkını da kılıçtan geçirir. Merğînânî de bu arbedede şehit edilir.27

Leknevî, el-Hidâye mukkadimesinde Merğînânî’nin kabrinin Semerkant’ta olduğunu belirtmektedir28

.

24Leknevî, age, s. 141; Kehhâle, Mu’cemu’l-müellifîn, VII, 342; Kavakçı, age, s. 133-135. 25 Kayapınar Hüseyin, Merğınani ve eseri Hidâye, s, 30.

26 İbn Kutluboğa, I, 207; Taşköprülüzade, Mevzûâtu’l-ulûm, I, 620; Leknevî, age, s. 142; Ziriklî,

age, V, 73; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, I, 207.

27 Bilmen, Istılâhât, I, 342. 28 Merğînânî, el-Hidâye, I, 3.

(21)

7

6. el-Hidâye’nin Tertip ve Metodu

el-Hidâye, müellife ait Bidâyetü’l-mübtedî isimli eserin şerhi olduğu için

Bidâye metni yapılan baskılarda parantez içinde verilerek şerh edilmiştir. Eserin tertibinde Kudûrî’nin el-Muhtasar’ının ve İmam Muhammed’in el-Câmiu’s-sağîr’in meseleleri esas alınmıştır.

Müellif, Bidâye’yi şerh ederken sadece meseleleri zikretmekle yetinmemiş; âyet ve hadislerden delil getirerek görüşler tartışılmıştır.29

Konulara girilirken önbilgi veya kullanılan ıstılahların tarifi üzerinde durulmayıp meselelerin doğrudan konu edildiği görülür. Ancak yer yer “murabaha, tevliye ve havale” gibi ıstılahları tarif etmiştir. Konular ele alınırken Şemsü’l-Eimme Serahsî (ö. 483/1090), İmam Ebu Mansur el-Mâtürîdî (ö. 333/944) Ebü'l-Leys es-Semerkandi (ö. 373/983) gibi isimlerin konu hakkındaki görüşlerine de yer verilmiştir.

Müellif, meselelerde önce Ebû Hanîfe’nin sonra talebeleri Ebû Yûsuf ve Muhammed’in, zaman zaman da Züfer’in görüşlerine temas etmektedir. Bu görüşlerin delillerini verirken tercih ettiği görüşün delilini en sona bırakmıştır.

Eserde sadece Hanefi mezhebinin görüşleri verilmemiş, İmam Malik ve Şafii’nin görüşlerie de delilleri ile birlikte yer verilmiştir. Bu sebeple el-Hidâye’nin mezhepler arası mukayeseli bir fıkıh kitabı görünümünde olduğu söylenebilir. Ancak

el-Hidâye’de Ahmed b. Hanbel’in görüşlerine rastlanmaz.30 Aynı şekilde Siğnâkî’nin

en-Nihâye’sinde de onun görüşlerine değinilmemiştir.

7. Bazı el-Hidâye Şerhleri ve en-Nihâye

Hanefî fıkhının yaygın olduğu bölgelerde önemli bir başvuru kitabı olan

el-Hidâye’nin etkilediği alanların başında; Mâveraünnehir bölgesinden Buhâra ve

Semerkant şehirleri başta olmak üzere Bağdat, Şam, Halep, Anadolu’nun tamamı gelmektedir. Bilhassa Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde hâkim olunan

29 Köse, “Ferganalı Bir Hukukçu Merginani ve Hidaye Adlı Eseri”, AÜTAED, s. 345-363. 30 Köse, agm, s. 345-363.

(22)

8

coğrafi bölgelerin her tarafında meşhur olmuştur. Dolayısıyla bu esere dönemin âlimlerince çeşitli şerhler ve haşiyeler yazılmıştır. Kâtip Çelebi, el-Hidâye üzerine 60 kadar şerh yapıldığını ifade etmektedir.31

Hidâye üzerine yaptıkları şerh ve haşiyelerden dolayı pek çok ilim adamı “Hidâye şârihi” olarak ün kazanmıştır. Bu şerh ve haşiyelerin bazıları müelliflerinin şöhretine bağlı olarak daha çok ön plana çıkmıştır. Bunlardan çok meşhur olan birkaç eseri müellifiyle birlikte şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Hâşiyetü’l-Hidâye, Celalüddin Ömer b. Muhammed b. Ömer el-Habbazî (v. 691/1292)

2. el-Gâye, Şemsüddin Ebü’l-Abbas Ahmed b. İbrahim b. Abdülgani es-Surucî (v. 710/1310)

3. Nihâyetü’l-kifâye li-dirâyeti’l-Hidâye, Mahmud b. Ubeydillah b. Mahmud el-Mahbûbî (v. VII/XIII. yüzyıl)

4. Mi’râcu’d-dirâye, Kıvâmuddîn el-Kâkî (v. 749/1384)

5. Gâyetü’l-beyân, Kıvâmuddîn Emir Katib el-Itkânî (v. 758/1357) 6. el-İnâye, Ekmelüddin Bâbertî er-Rumî (v. 786/1384)

7. el-Binâye, Bedrüddin Hafız el-Aynî (v. 855/1451)

8. Fethu’l-Kadîr li’l-âcizi’l-fakîr, İbnü’l-Hümâm es-Sivâsî (v. 861/1457) Hidaye kitabının 13 yılda ve hep oruç tutularak yazıldığı söylenir. İçinde kullanılan hadislerin sağlamlığı ile dikkati çeken kitap ve şerhleri yüzyıllarca Osmanlı medreselerinde ileri düzeyde temel ders kitabı olarak okutuldu ve İngilizceye, Rusçaya çevrildi.32

31 DİA, "el-Hidâye", IV, 471, 472.

(23)

9

B. HÜSÂMEDDÎN es-SİĞNÂKÎ (714/1314)

1. İsmi ve Nesebi

Siğnâkî’nin tam adı kaynaklarda şöyle geçer: Hüsâmüddîn Hüseyin b. Alî b. Haccâc el-Buhârî es-Siğnâkî.33

Birtakım eserlerde onun ismi hakkında farklı kullanımlara rastlamaktayız. Bir kısmı onun adını harf-i tarifli olarak “el-Hüseyin” şeklinde zikretse de bir kısmı da

“Hüseyin” şeklinde lam-ı tarifsiz olarak kaydederler.34

Genelde Hüseyin kullanımı tercih edilmiş ve bunun tercih edilmesinin şu iki sebepten olduğu ifade edilmiştir:

1- Siğnâkî’nin, en-Nihâye adlı eserinde ismini “…el-abd ed-da’îf

Hüseyin…” şeklinde lam-ı tarifsiz kullanması.35

2- Katip Çelebi’nin (Hacı Halife) Keşfü’z-Zunûn adlı eserinde “Hüseyin” şeklinde zikretmiş olması.36

Kimi kaynaklarda Siğnâkî’nin Hüseyin ismi yerine Hasan şeklinde bir kullanımına yer verilse de bu kullanımın böyle olmadığını düşünüyoruz. Nitekim Abdullah Mustafa el-Merâğî (v. 1952) bazılarının vehm sonucu ’Hasan’ dediğini ifade etmiştir.37

Başka bir ihtilaf konusu da dedesinin ismi olup, bazıları lam-ı tarifle “el-Haccâc” olarak zikrederken diğerleri lam-ı tarifsiz ““el-Haccâc” olarak kaydetmişlerdir.38

Ebü’l-Meâlî Muhammed b. Rafi’ es-Sülemî (v. 1372/774), “el-Hüseyin b.

Haccâc” şeklinde zikretmiştir. Babasının isminin bazı kaynaklarda “Haccâc” olarak

zikredilmiş olması istinsah hatasının bir sonucudur.39

33 Kureşî, el-Cevahiru’l-mudiyye, II, 114; Suyutî, Buğyetu’l-vuât, I, 537; Şihabuddin, Zeylü

Lübbi’l-lübâb fî tahriri’l-ensâb, I, 151; Ziriklî, el-A’lâm, II, 247; Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifin, III,

318.

34 İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 27. 35 Siğnâki, en-Nihâye, 321b

36 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zünun, I, 112-113. 37

Merâğî, el-Fethu’l-mübîn, II, 112.

38

Siğnâkî, Kâfî Şerhu'l-Pezdevî (neşredenin girişi), s. 55.; Muhammed b. Abdulvehhab,

el-Cevahiru’l-mudiyye, 1/212.; Kehhâle, Mu’cemü’l-müellifin, III, 318.

39

(24)

10

Leknevî (v. 1304/1886), eserinde Siğnâkî’nin babasının ismini “el-Hasan” diye zikretmiştir.40

Bunun hem “el” takısından hem de Hüseyin isminin Hasan şeklinde yazılmasından dolayı istinsah edenin bir yanlışı olduğu söylenebilir.41

Murteza Zebîdî (v. 1245/1830) de eserinde, müellifin adının Ali, babasının isminin de Haccâc olduğunu ifade etmiştir.42

Zebîdî’nin çok yönlü bir âlim olması ve tabakât kitaplarına olan vukûfiyeti Hüseyin ismini ancak sehven yazmış olabileceği düşüncesine sevk etmektedir bizi.43

Sonuç olarak bazı âlimlerin Siğnâkî’nin ismi ve nisbesini kullanmada hata yaptıkları anlaşılmaktadır.44

2. Doğumu

Sığnâkî’nin doğum tarihi hakkında kaynaklarda bir bilgiye rastlayamadık. VII/XIII. yüzyıldaki Moğol istilasının Mâverâünnehir bölgesini tarumar etmesi bunun en önemli sebeplerinden biri olarak görülebilir. Çünkü o dönemde Siğnâkî’nin doğduğu yer olarak tahmin edilen Siğnâk şehri, tamamen yok edilmiştir. Öldürülen veya yurtlarından uzaklaştırılan insanlar kendi canlarının derdine düşmüşler ve belki de atalarına ait bilgileri tedvin etmek imkanından mahrum bırakılmışlardır.45

Doğum tarihiyle ilgili olarak bir tahmin yürütülmüş, kendisinden istifade ettiği, akranlarından saydığı Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin 620/1223 yılında dünyaya geldiği düşünüldüğünde onun da 617/1220’lerden sonraki bir tarihte doğduğu hükmüne varılmıştır.46

Fakat 676/1277 yılında Muhammed b. Muhammed b. Nasr’dan Kitâbu’l-Mufassal’ı dinlemiş olması ve bu eser de genellikle onlu yaşlarda öğrenildiği düşünülürse onun VII/XIII. asrın ikinci yarısında doğduğunu söylemek mümkün olacaktır.47

40 Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, s. 62. 41

Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 6.

42 Zebîdî, Tâcü’l-arûs, VI, 381.

43 Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 5. 44

Merâğî, el-Fethu’l-mübîn, II, 112.

45 Siğnâkî, el-Kâfî Şerhu'l-Pezdevî (neşredenin girişi), s. 58. 46 Yaran, “Siğnakî”, DİA, XXXVII, 164.

47

(25)

11

Kaynaklarda belirtilen en sağlıklı bilgi Siğnâkî’nin, nisbesinden anlaşıldığı üzere Sir Derya kıyısında bulunan Siğnak’ta doğmuş olmasıdır.48

Şehrin bugünkü adı, Sunakata, ilk olarak bölgeye giden arkeolog V. Kallaur tarafından 1899 yılında kaydedilir. 1910 yılında bölgede çalışan İ. Kastane adlı arkeolog da halk tarafından şehrin ‘Sunakata’ olarak adlandırıldığını kaydetmektedir.49

3. Hocaları

Doğal olarak her âlimin kendisinden ilim aldığı, düşüncelerinden istifade ettiği ve bağlılık gösterdiği hocaları olmuştur. Müellif Siğnâkî’nin de dizlerinin dibine oturup ders aldığı pek çok hocası bulunmaktadır. Müellifin ders aldığı hocaları, fıkıh, usûlu’l-fıkh, kelâm, arapça ve usûlu’d-din alanlarında en yetkili kimselerden oluşmuştur.50

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Siğnâkî’nin en meşhur hocalarını şu şekilde sıralayabiliriz:

a. Celâleddîn el-Ma‘şer

Siğnâkî’nin bilinen ilk hocalarındandır. el-Vâfî adlı eserinde “O, dilimi açıp

gönlümü fethedendir.” şeklindeki ifadesinden ilk hocasının bu isim olduğunu ve ilme

de onunla başladığını anlamak mümkündür.51

Ayrıca Siğnâkî, yine bu eserinde hocasını “İmam, zâhid, Allah’ın seçkin kullarına karşı en merhametli, onun iyi

kullarına karşı şefkatli, nebevî hadis kaynağı ve seçilmiş âsâr mecma’i Mevlana Celâluddin el-Ma’şer...”diyerek övmüştür 52. Tabakat kitaplarında bu hocasıyla ilgili başka bir bilgiye rastlanılmamaktadır.

48 Tosun, “Ahmed Yesevî’nin Menâkıbı”, İLAM Araştırma Dergisi, s. 73; Siğnâkî, el-Kâfî

Şerhu'l-Pezdevî (neşredenin girişi), s. 58. 49

İbrahim ŞAHİN, Sunakta (Sıgnak) Oykoniminin Geçmişi, Bu Günü ve Kökeni Üzerine, s. 9.

50 Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s.17. 51 Siğnâki, el-Vâfî, s. 1715.

52

(26)

12

b. Fahreddîn el-Mâymerğî

Tam adı Fahruddin Muhammed b. Muhammed b. İlyas el-Mâymerğî’dir. Bu zat kâmil, zâhid, muttaki, muhakkik bir âlim olarak bilinmekte olup el-Kerderî (v. 642/1244) ve usûl-i fıkıhtaki eserleriyle ün yapmış olan el-Ahsîkesî’ye (v. 644/1247) öğrencilik yapmıştır.53

Siğnâkî, Neysabur ve Merv arasında bulunan Serahs’ta Abbasî medresesinde ders veren Mâymerğî’den usûl-i-fıkh ve usûlu’d-din dersleri almış; bu hocasını

“el-imâm ez-zâhid, el-bâri’, el-veri’…” gibi vasıflarla nitelendirerek kendisini ilim

yolculuğunda destekleyen ve ayakta tutan bir âlim olarak uzun bir şekilde bahsetmiştir.54

c. Hâfızuddîn el-Buhârî (v. 693/1293)

Ebü’l-Fazl Hâfızuddin Muhammed b. Muhammed b. Nasr el-Buhârî, 615/1218 yılında Buhara’da doğmuştur. Sika, hafız ve muhakkik âlimlerden olan Buharî, rivayet ilmiyle meşhur olmuş ve hadis ilminde sened-i âlî derecesini elde etmiştir. el-Mahbubî’den (v. 630/1233) ders alan Buharî, Muhammed b. Abdissettar el-Kerderî’den de furû-i fıkıh dersleri okumuştur.55 Siğnâkî, tefsir, fıkıh, nahiv ve ilm-i usûl derslerilm-inilm-i bu hocasından tahsilm-il etmilm-iştilm-ir. Silm-iğnâkî, el-Muvassal adlı eserilm-inde hocasını “el-imâm el-âlimür-Rabbânî el-âmilüs-samedânî es-sâlikün-nâsik Mevlâna

Hafızuddin Muhammed b. Muhammed b. Nasr el-Buharî” diye övmektedir.56

Ayrıca Siğnâkî, kitaplarında hocası için “Şeyhim (Allah ona rahmet etsin.)”, “Şeyhimin

(Allah ona rahmet etsin) yazısıyla buldum.”, “Şeyhim şöyle yapardı/söylerdi.”, “Şeyhim bu kanaate vardı.” ve “Şeyhim meseleyi böylece zikretti.” gibi cümleler sarf

etmiştir.57

Siğnâkî, hocalarına hizmeti bir vazife bilmiş ve hocalara hizmetin neticesinde de ilimde bu başarıyı yakalamıştır. Hafızuddin el-Buharî’ye hizmeti bu anlayıştan dolayı eksik etmemiş, bir babanın çocuğunu terbiye etmesi gibi hocasının

53 Özel, Hanefi Fıkıh Alimleri, s. 77. 54

Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 24; Siğnâki, el-Vâfî s. 1815; Özel, age, s. 77.

55 Leknevî, age, s. 199.

56 Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 21. 57

(27)

13

da kendisini terbiye ettiğini ifade ederek sürekli hocasını hayır dua ile anmıştır.58

Hafızuddin el-Buharî 693/1293 yılında Buhara’da vefat etmiş olup kabri Gülâbâd’dadır.59

Burada ismini zikrettiğimiz es-Siğnâkî’nin meşhur hocalarıdır. Görüldüğü üzere es-Siğnâkî, Hidâye yazarının meşhur talebelerinden ders almış önemli alimlerin önünde ilim tahsilinde bulunmuştur. Metin yazarına olan tarihi ve ilmi yakınlığı dikkati calibdir.

4. Öğrencileri

Siğnâkî, Harezm’de hocalık yaptıktan sonra Buhara’ya, oradan da Bağdat’a geçmiş ve Meşhedü Ebî Hanife’de (Ebû Hanife’nin türbesinin yanındaki bir medrese) ders vermiştir. Buralarda birçok talebe onun ilminden yararlanmıştır. Bilinen meşhur talebeleri:

a. Kıvâmuddîn el-Kâkî (749/1384)

el-Kâkî, Kıvâmuddîn Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Hucendî es-Sincârî, Siğnâkî ve Abdülaziz el-Buhârî (v. 730/1330)’den ders aldı. Tedris ve iftâ ile meşgul oldu. Kahire’ye yolculuk yaptı. Sonra da Mardin Camii’nde görev aldı. Kıvâmuddîn el-Kâkî, 749/1384 yılında Kahire’de vefat etmiştir.60

b. Celâleddîn el-Kürlânî (767/1366)

el-Kürlânî, Celâluddîn b. Şemsuddîn Ahmed b. Yusuf el-Hârezmî; Siğnâkî ve Abdulaziz el-Buharî’den ders aldı. Ondan da el-Fetâva’l-Bezzâziyye müellifi Hâfızuddîn el-Bezzâzî’nin (v. 827/1424) babası Nâsiruddîn Muhammed ve

Cevâhiru’l-fıkh müellifi Tâhir b. İslâm el-Hârezmî ders aldılar. Meşhur el-Hidâye şerhi el-Kifâye, el-Kürlânî’nin eserlerindendir.61

58

Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 22; es-Siğnâki, el-Vâfî, s. 1714.

59 Leknevî, age, s. 199.

60 Leknevî, age, s. 186; Özel, age, s. 81-82 61

(28)

14

c. Celâluddîn Gucdüvânî (730/1330)

Tam adı Celâluddîn Ahmed b. Ali b. Mahmud el-Gucdüvânî’dir. “el-Hanefî,

en-Nahvî” gibi nitelemelerle anılan Gucdüvânî, Siğnâkî’nin talebelerinden olduğunu

kendisi şöyle ifade etmektedir: “Şeyhim... el-imâm el-allâme Mevlâna Hüsâmeddin

es-Siğnâkî … bana tahdis etti.”62 Gucdüvânî, 730/1330 yılında vefat etti.63

d. İbn Fasîh el-Hemedânî (755/1354)

Tam adı Ebû Tâlib Fahrüddîn Ahmed b. Ali b. Ahmed Hemedânî b. el-Fasîh el-Kûfî el-Hanefî olan İbn Fâris, Kûfe’de doğdu. İbnü’d-Devâlibî, Salih b. Abdullah b. es-Sabbâğ, İsmail b. et-Tabbâl ve Siğnâkî’den dersler aldı. Bağdat’ta Meşhedü Ebî Hanife’de nahiv dersleri, Şam’da Kassâin ve Reyhâniyye medreselerinde de çeşitli dersler verdi. Aklî ve naklî ilimlerde devrinin önde gelen âlimlerinden olan el-Hemedânî, İbn Vehbân ed-Dımaşkî’ye de fıkıh okuttu. Bu âlimin en önemli eseri Nazmü’l-Kenz’dir. Asıl adı Mustahsanü’t-tarâik olan bu eser, Hâfızuddîn en-Nesefî’nin (v. 710/1310) Kenzu’d-dekâik adlı fıkha dair eserinin manzum şekli olup İbn Gânim el-Makdisî (v. 1004/1525) tarafından şerh edilmiştir.64

e. Şemsüddin ve Necmeddin et-Teksîrî

Hayatları hakkında fazla bilgi edinemediğimiz Teksîrî kardeşler, Siğnâkî’den

el-Hidâye’yi rivayet etmişlerdir.65 Bu sebeple talebeleri olarak kabul ettiğimiz Teksirî kardeşlerin Siğnâkî’den en-Nihâye’yi de dinlemiş olabilecekleri ihtimal dahilindedir.66

f. Şemsüddin el-Kâşgârî (705/1305)

Abdullah b. Haccac b. Ömer Ebû Muhammed Şemsüddin el- Kaşgârî Hanefî âlimlerinden olup Siğnâkî’den fıkıh dersi almıştır. Dımaşk’e gitmiş, burada Şibliyye

62 Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 32. 63 Suyûtî, Buğyetu’l-vuât, I, 347.

64

Özel, age, s. 82-83.

65 Aynî, el-Binaye, I, 12. 66 Kalkan, age. s. 48

(29)

15

Medresesinde görev yapmıştır. Daha sonra Dımaşk’teki Zâhiriyye Medresesinde ders vermiştir.67

5. İlmî Şahsiyeti

Türk asıllı olan ve büyük bir bilgi birikimine sahip olan Siğnâkî eserlerini zamanındaki teâmüle uyarak bütün İslam dünyasının ortak dili olan Arapça ile kaleme almıştır.

Siğnaki rivayet ve dirayetle muttasıf bir âlimdir. Pezdevî’nin usûlu (Vâfî),

Mufassal (Muvassal), Hidâye (en-Nihâye) gibi kitapları ve Ebu Hanîfe’nin Osman

el-Bettî’ye olan mektubunu rivayet etmesi bunun önemli göstergesidir.68

Genç yaşta hocaları tarafından kendisine iftâ ehliyeti verilmiştir.69

Siğnâkî’nin sahip olduğu dünya görüşü beslendiği temel İslami kaynaklara dayanmaktadır. Müellifin bırakmış olduğu eserler Siğnâkî’yi “fakih, usûlî, nahvî, cedelî” bir âlim, aynı zamanda muhaddis ve müfessir olduğunu gösterir.70

Siğnâkî, yine kaynaklarda “imam, âlim, allâme, kudve” gibi nitelemelerle anılmıştır. Bununla birlikte adı zamanın önemli ilim merkezlerine ulaşmıştır.

Kaynaklarda onun ismi ince anlayışlı, zeki, kavrayışı kuvvetli ve yetenekli sıfatlarıyla beraber anılmıştır. Takıyyüddin et-Temîmî, Leknevî, ve Suyutî (v. 911/1505) onu, “imam, âlim, allâme, kudve” ve “fakih, usûlî, nahvî, cedelî” gibi sıfatlarla nitelemişlerdir.71

Kureşî, “el-imam el-fakih” olarak vasfeder.72

İbn Tağrîberdî (v. 874/1470) onun Hanefî mezhebi reisliği mertebesine ulaştığını, İbn Hacer Askalanî (v. 852/1448) de onun ileri derecede bir âlim olduğunu zikreder.73 67 Siğnâki, el-Vâfî, s. 58. 68 Kalkan, age, s. 48. 69 Kalkan, age, s. 48. 70

Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 50.

71 Temîmî, et-Tabakâtu’s-seniyye, III, 150; Suyûtî, age, I, 537; Leknevî, age, s. 62. 72 Kureşî, age, II, 114.

73

(30)

16

Ömer Rızâ Kehhâle (1905-1987), Mu’cemu’l-Müellifin adlı eserinde “fakih,

usûlî, mütekellim, nahvî, sarfî” şeklinde niteler.74

Abdullah Mustafa el-Merâğî, el-Fethu’l-mübîn’inde onu “usûlî, nahvî” olarak niteleyerek onun usûlcü ve dil bilimciliğindeki kuvvetine değinir.75

Bütün bunlardan, Siğnâkî’nin diğer ilim alanlarında da söz sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Burada onun fıkıh ilmindeki konumunu örnekleriyle zikretmek istiyoruz.

a. Fıkıh İlmindeki Yeri

Siğnâkî Hanefi fıkıh kitaplarını şerh etmiş, eserlerinde meseleleri tafsilatlı bir şekilde açıklamış ve fıkıh alanında eserler vermiştir.

Hanefî furû-ı fıkhına dair şerh ettiği en-Nihâye fi şerhi’l-Hidâye adlı eseri, Hanefî uleması ve talebeleri arasında şöhret bulmuş eserler arasına girmiştir. Müteahhırîn dönemi Hanefî kitaplarını incelediğimizde en-Nihâye’ye çokça atıftların yapıldığını görürüz. Eserin bu yönüyle fıkıh ilminde önemli bir çalışma olduğu ortaya çıkmaktadır.

Aynı zamanda eserde müellifin fıkıh ilmine olan vukûfiyetini gösteren hususiyetler bulunmaktadır. Çünkü müellif eserinde furû-ı fıkha dair kitabına, babına ve hatta faslına varıncaya kadar detaylar sunmaktadır. Bununla da kalmayıp mezheplerin konu hakkındaki görüşünü, hadisleri ve bunlardan ne anlaşılması gerektiğini anlattıktan sonra kendi görüşünü de ifade etmektedir. Bu konuda

en-Nihâye’yi tanıtırken daha geniş bilgiye yer vereceğiz.

b. Diğer İlimlerdeki Yeri

Siğnâkî, fıkıh ilmindeki vukufiyetinin yanında tefsir, hadis, kelâm ve tasavvuf ilimlerinde de ehliyet sahibi olan çok yönlü bir alimdir. Şimdi bu ilimlerdeki yerine temas etmek istiyoruz.

74 Kehhâle, age, IV, 28. 75

(31)

17

b1. Tefsir İlmindeki Yeri

Siğnâkî tefsir sahasında da önemli bir konuma sahiptir. Hafızuddîn el-Buharî’den (693/1293) tefsir dersi aldığının zikredilmesi bunun delilidir. Leknevî (1304/1886), onu müfessir olarak da nitelemiştir.76

Talebesi Gucdüvânî’nin “Şeyhim

Hüsâmeddin es-Siğnâkî bazı meclislerinde tefsir letaifini (inceliklerini) talebelerine anlatırken bana şu meseleleri anlattı,” demesi onun tefsir ilmîndeki konumuna işaret

eder.77

Buna rağmen tefsir ilminde müstakil bir eseri yoktur. Ancak ayetleri delil olarak kullanma şekli müfessir kimliğini ortaya koyar. Onun ilk kaynağı Kuran-ı Kerim’dir. Kullandığı ayetleri kendisi tefsir etmiş, hatta pek çok ayetin tefsirinde sebeb-i nüzûle yer vermiştir. Meselâ teyemmüm bahsinde konu ile ilgili ًءاَم اوُدِجَت ْمَلَف(

َص اوُمَّمَيَتَف

)اًبِّيَط اًديِع “…Su bulamazsanız temiz bir toprağa teyemmüm ediniz”78 ayetini verdikten sonra ayetin sebeb-i nüzûlünü zikrederek: “Hz. Aişe validemiz Müreysi

Gazvesi’nde kardeşi Esma’nın kendisine verdiği gerdanlığı düşürmüş, onu aramak için de bir müddet konaklamak zorunda kalan ordunun bu arada suyu bitmişti. Hz. Ebu Bekir kızına Peygamberi ve müslümanları susuz bir bölgede bıraktığından dolayı kızmış, bunun üzerine de Allah Teâlâ, Maide suresinin 6. ayetini inzâl buyurmuştur. İfk hadisesinde de benzer durumla karşı karşıya kalan Hz. Aişe’ye Üseyd İbn Hudayr: ‘Allah senin hayrını versin! Başına hoşlanmayacağın bir iş gelip de Allah’ın sana bir çıkış yolu vermediği, müslümanlara da hayırlı kılmadığı hiçbir iş yok,’ demiştir.”79

en-Nihâye adlı eserinde müfessir kimliğini gösteren bir örnek de şudur:

“Kitâbu’t-Tahâret” başlığı altında “abdest almanın caiz olduğu sular”80

bahsında َرَت ْمَلَأ( )ِضْرَ ْلْا يِف َعيِباَنَي ُهَكَلَسَف ًءاَم ِءاَمَّسلا ْنِم َلَزْنَأ َ َّاللَّ َّنَأ “Allah’ın gökten bir su indirip onu

yeryüzünde kaynaklara koyduğunu görmedin mi?”81 ayetini delil getirir. Suların aslının semâdan olduğuna işaret eder ve başka ayetlerle de konuyu açıklar.82

Bazı

76

Leknevî, el-Fevâid, s. 210.

77 Siğnâki, en-Necâhu’t-tâlî (neşredenin girişi), s. 50 78 el-Mâide, 5/6. 79Siğnâki, en-Nihâye, 136, a. 80Siğnâki, en-Nihâye, 20, a. 81 ez-Zümer, 39/21. 82Siğnâki, en-Nihâye, 20, a.

(32)

18

yerlerde ayetleri te’vil eder, )ِ َّاللَّ َةَغْبِص( “Allah’ın boyası”83

ifadesinden kastın

“Allah’ın dini” olduğunu ifade eder.84

Siğnâkî, dilciliğiyle tefsirciliği eserlerinde ustaca kullanmıştır. Sarf ve nahiv ile ilgili bir kaidenin ayetlere kattığı anlamı şöyle izah eder: ُهَل اوُرُكْشاَو ْمُكِّبَر ِقْزِر ْنِم اوُلُك(

ٌروُفَغ ٌّبَرَو ٌةَبِّيَط ٌةَدْلَب

) “ Rabbinizin rızkından yiyin, ona şükredin. Orası ne hoş, ne güzel

bir yurttur, bir de ne çok bağışlayan bir Rab’tır”85

ayettinde geçen birinci yeme (emir) fiilinin mübahlığa, ikinci şükür (emir) fiilininde vucûbiyete delalet ettiğine değinir. Bu ayetteki atıf harfinin (vav’ın) vucûbiyet ifade ettiğini söyler.86

Başka bir yerde abdest alırken ’kolları dirseklere kadar yıkama’ meselesinde konuyla ilgili )ِقِفاَرَمْلا ىَل ِإ ْمُكَيِدْيَأَو ْمُكَهوُجُو اوُلِسْغاَف ِة َلََّصلا ىَلِإ ْمُتْمُق اَذِإ اوُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأ اَي( “Ey iman

edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın.”87

ayetini açıklarken burada gaye bildiren ىلإ harf-i cerrine başka bir ayeti delil olarak kullanır:

َوْمَأ َلَِإ ْمَُلَاَوْمَأ اوُلُكْأَت َلََو اًيرِبَك اًبوُح َناَك ُهَّنِإ ْمُكِلا

“Onların mallarından kendi mallarınıza katıp yemeyin, çünkü bu büyük bir günahtır”.88

Şahsına yöneltilen sorulara Kuran üzerinde akıl yürüterek cevap vermesiyle ünlüdür. Meselâ en-Nihâye’de es-Serahsî ‘abdestin caiz olduğu sular’ babını abdest ayetinde su olmadığı halde nasıl böyle bir başlık konulduğunu sorgular ve cevap niteliğinde şu açıklamaları yapar. “Abdest ayetinde su olmasa da teyemmüm ayetinde

’su bulamazsanız’ ifadesi vardır; ayrıca abdest ayetinde de su vardır ancak burada mahzufdur (hazf edilmiştir)” diyerek Kur’an bilgisini bir kez daha ortaya

koymuştur.89

Ayetlerdeki müşkilleri gidermeye çalışması onun bir diğer özelliğidir. Mesela abdest konusunda, niyetin bir ibadet olduğunu ve ibadetin de; “Âdemoğlunun 83 el-Bakara, 2/138. 84Siğnâki, en-Nihâye, 12, a. 85 Sebe’, 34/15. 86Siğnâki, en-Nihâye, 12, a. 87 el-Mâide, 5/6. 88 en-Nisâ, 4/2. 89Siğnâki, en-Nihâye, 6, b 7, a.

(33)

19

nefsine muhalefet ederek Allah’a itaat etmesi ve ona tazimde bulunma fiilidir.”

diyerek ayetle bu meseleyi açıklar.90

َو َةاَكَّزلا اوُتْؤُ يَو َة َلََّصلا اوُميِقُيَو َءاَفَ نُح َنيِّدلا ُهَل َينِصِلُْمُ َهَّللا اوُدُبْعَ يِل َّلَِإ اوُرِمُأ اَمَو ِِ ََِلَذَ

ِةَمِّيَقْلا ُني

“Halbuki onlar Allah’a, Onun dîninde ihlâs (ve niyet) erbabı ve muvahhidler olarak, ibâdet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkasıyla emrolunmamışlardı. En doğru din de bu idi.”91

Bu ayette geçen “ihlas”tan muradın niyet olduğunu “çünkü niyet ihlasla elde edilir; kurbet niyetle olur” diye açıklamada bulunmaktadır.92

Siğnâkî’nin ayetlere getirdiği bu açıklamalar onun Kur’an’ı, Kur’an’la tefsir eğiliminde olduğuna da işaret eder.93

Siğnâkî’yi belki de fıkıh sahasında bu kadar güçlü kılan onun Kur’an’a olan vukûfiyetidir.

b2. Hadis İlmindeki Yeri

Siğnâkî Hanefî-Maturîdî gelenek ve kültür içerisinde yetişmiş, yaşadığı dönemin ilmî özelliklerini bünyesinde barındırmıştır. Fıkıh ve dildeki uzmanlığı yanında hadis konusunda da kendini göstermiştir. Ancak hadis alanında müstakil bir eseri olduğu bilinmemektedir. Fakat eserlerinde hadislere bolca yer vermiştir.

O, hadisleri rivayet ederken Hanefîlerin birçoğunun tercih ettiği tarzda genellikle rivayet metnini senetsiz olarak kullanmıştır. Bu durum rivayet zincirinden ziyade metnin içerdiği anlamın önemli olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

Siğnâkî, hadisleri ele alırken garib kelimeleri açıklamakta, hadisten kastedilen mananın ne olduğunu, nasıl yorumlanması gerektiğini öncelemektedir. Meselâ “râvî, hadisi anladığı manada nakletmiş” deyip, iki hadis arasındaki tearuzu gidermiş ve “bizim açıkladığımız gibidir” diyerek not düşmüştür.94

90Siğnâki, en-Nihâye, 6, b 7, a. 91 el-Beyyine, 98/5. 92Siğnâki, en-Nihâye, 9, b. 93Siğnâki, en-Nihâye, 6, b 7, a.

94 en-Nihâye'de Bizim açıkladığımız gibidir ibaresi, temizlik ve namaz bölümünde 17 kere

(34)

20

Yine, Ebû Mûsa’dan rivayet edilen “görmesi zayıf bir adam mescide girdi,

adam düştü, bazı sahabiler bu olaya güldü…” şeklindeki hadis ile ilgili Siğnâkî,

gülme hâdisesini normal bulmuştur. Çünkü sahabilerin arasında münafıkların da bulunabileceğini söyleyerek olaya açıklık getirmiştir. Bu hadisle birlikte; “mescide

bevleden bedevi,” “dua ederken sadece Hz. Peygamber’e ve kendisine dua eden kişileri” örnek göstererek konuyu başka hadislerle desteklemektedir.95

Bu açıklamalar onun hadis ilminde dirayetli olduğunu gösterir.

Siğnâki zaman zaman delil olarak kullandığı hadisleri, ravilerin durumundan (zayıf mı sika mı olduklarından) bahsederek sened açısından; hadis metinlerinin daha kuvvetli bir delile aykırı olması durumunda da metin açısından değerlendirmeye tabi tutmuştur.96

Ayrıca hadislerin nerede ve ne şekilde geçtiğine dair bilgiler sunmaktadır. Sîğnâkî’nin bu yönü, Hanefî fıkhının dayandığı hadislerin değerlendirilmesi açısından da ayrı bir önemi haizdir.

Siğnâkî, hadisleri değerlendirirken gerek Kur’an-sünnet bütünlüğü, gerekse de sünnetin kendi içerisindeki bütünlüğüne önem vermiş, hadisler hakkında yorumlar yapmış, hadisleri merâmına göre açıklamıştır. Bu durum onun hadis kaynaklarına hâkimiyetinin ve hadis ilmine olan vukufiyetininin bir göstergesidir.

Burada bir noktaya da işaret etmekte fayda görmekteyiz. Siğnâkî, düşüncelerini Hanefi mezhebinin prensiplerine göre değerlendirmiş, sonuçta kendi düşüncelerinin haklılığı konusunda ayet-i kerimeleri akli bir destek ve dayanak olarak kendinden önceki Hanefi alimlerden daha fazla zikretmiştir.

b3. Kelâm İlmindeki Yeri

Siğnâkî, 706/1306 yılında Maturîdî ekolünün önemli isimlerinden Ebü’l-Muîn en-Nesefî (508/1115)’nin kelâm ilmine dair eseri Kitâbu’t-Temhîd li

kavâidi’t-tevhîd’i şerh etmiş; bu eserine et-Tesdîd şerhu’t-Temhîd fî favâidi’t-tevhîd ismini

vermiştir. Siğnâkî bu eseri yazarken Mâtürîdi’nin et-Tevhîd ve el-Makâlât’ı ile

95Siğnâki, en-Nihâye,

16, a.

96 en-Nihâye’de bu zaif ibaresi çokça geçmektedir. Sığnâkî, bu ifadeyie hadis metni, tefsir, ve

(35)

21

Nesefî’nin de Tebsiratü’l-edille’sine çokça müracaat etmiştir. Eserine ‘Hak ve ilmî isbat’ konusuyla başlayan Siğnâkî, ‘âlemin mahluk olduğunun ispatı, Allah’ın birliğinin ispatı, Allah’ın müteşabih sıfatları hakkında mesele, Allah’a mekan izafe edenlerin delillerine reddiye, kabir azabının ispatı ve imanın hakikati hakkında mesele’ başlıklarıyla kitabını devam ettirmiş ve ‘müslümanlara en layık halife hakkında mesele’ ile eserini noktalamıştır.97

Mâtürîdî mezhebinin kökleşmesinde pay sahibi olan bu eser içinde “bilgi edinme yolları nelerdir? İslâm’a göre nasıl bir Allah inancına sahip olmalıyız? Peygamberlik kurumu neden gereklidir? Kadere imanın anlamı nedir?” gibi önemli sorular önce Nesefî’nin kısa anlatımıyla, daha sonra Siğnâkî’nin veciz şerhiyle ortaya konmuştur. Eser Mâtürîdi çizgiye muhalif modern dönem Suudî araştırmacılar tarafından tenkide uğramıştır.98

Siğnâkî’nin diğer eserlerinde de Mâtürîdiyye mezhebi temel esaslarının izlerini görebiliriz. Meselâ Kâfi’de halku’l-Kur’ân, Allah’ın isimleri ve sıfatları, âlemin tekvini ve kulların fiilleri gibi meseleleri tafsilatlı bir şekilde ele aldığına şahit olmaktayız.99

Aynı şekilde en-Nihâye adlı eserinin “Kitâbu’s-Salât” başlığı altında اَي ُنَمآ َنيِذَّلا اَهُّيَأ

ِقِفاَرَمْلا ىَلِإ ْمُكَيِدْيَأَو ْمُكَهوُجُو اوُلِسْغاَف ِة َلََّصلا ىَلِإ ْمُتْمُق اَذِإ او “Namaza kalkmayı (irade ettiğiniz) zaman…”100

ayetinde “irade fiiliyle ifade etme niçin caiz oldu?” diye

sorulsa diyerek bir anda fıkhî konudan uzaklaşıp konuyu kelamdaki irade meselesine getirerek uzun uzun bundan bahsetmiş, sonunda konuyu tekrar fıkhi bir konuyla bitirmiştir.101

b4. Arap Diline Hakimiyeti

Siğnâkî’nin hayatını ele alan tabakât ve terâcim kitapları onun büyük bir âlim olduğu hususunda ittifak halindedirler. Siğnâkî sarf, nahiv ve dil ilimlerinde büyük bir otorite olarak kabul edilmîştir. Nitekim kaynaklarda fakih, usûlî ve cedelî gibi nitelemeleriyle beraber nahvî nitelemesi ile de anılması bunun işareti sayılabilir.

97 Şemsettin, “es-Sığnânî’dın Akıde Salasındakı Enbegı”, Hakikat, s. 93. 98 Siğnâkî, el-Kâfî Şerhu'l-Pezdevî (neşredenin girişi), s. 82.

99

Siğnâkî, el-Kâfî Şerhu'l-Pezdevî (neşredenin girişi), s. 82.

100 el-Mâide, 5/6. 101Siğnâki, en-Nihâye,

(36)

22

Ayrıca Siğnâkî Arap dili konusundaki meselelerin sistemli ve düzenli bir hâle getirilmesinde eserleriyle büyük katkıda bulunmuştur.102

Siğnâkî, Zemahşerî’nin nahve dair el-Mufassal adlı eserine el-Muvassal adıyla bir şerh yazmıştır. Aynı zamanda sarf ilminde kaleme aldığı el-Muhtasar ve

en-Necâhu’t-tâlî adlı eserleri onun Arap diline olan vukûfiyetini göstermektedir.

Siğnâkî bu eserlerden şerh etmeden önce dil sahasında en faydalı ve en geniş olduklarına kanaat getirdiklerini şerh etmiştir.103

Nahvî olarak bilinen Siğnâkî, Necâh’ta yazmış olduğu mukaddimeden sonra sarf ilmînin önemini ifade etmiş ve sonra da eserini yedi bölüme ayırmıştır. Bu eserinde sadece altı kitabı kaynak olarak kullanarak dile olan hâkimiyetini bariz bir şekilde göstermiştir.

Ayrıca bu eserinde ilmî münakaşalardan sonra tercihte bulunması “…bu

meselede en sahih olan şöyle denmesidir...” veya… “Evla olan budur…, onların sözlerine gelince merduddur veya şazdır” şeklinde beyan etmesi dilde tercih sahibi

bir âlim olduğunu göstermektedir. Basra ve Kûfe ekollerinin görüşlerini zikrettikten sonra Basra ekolünün görüşlerini tercih etmiş, bazen de sadece Basralıları zikretmiştir. Bununla birlikte Siğnâkî, luğavî ve ıstılahî tanımlar yapmıştır.

Nahiv ilminde meşhur âlimlerden Ferrâ ve Ahfeş’e muhalefet etmiştir. Örneğin Siğnakî’nin Ahfeş’e “vav” harfinin değil de “mim” harfinin ism-i mef’ul alameti olduğu hususunda muhalefeti gibi benzerlerini eserin pek çok yerinde görmek mümkündür.104 Nahiv ilmînde söz sahibi olan âlimlere muhalefet etmenin bu ilme vukufiyet gerektirdiğinde şüphe yoktur.

Bütün bu zikredilenlerden anlaşılıyor ki; Siğnâkî sadece Arapçayı bilmekle kalmamış, bu dilde tercih sahibi âlimlerden olmuştur.

102 Nasr, el-Muvassal, s. 21. 103 Nasr, el-Muvassal, s. 21. 104

Referanslar

Benzer Belgeler

1- Dönebilen boru kangalý taþýyýcýsý 2- Yatay doðrultma makaralarý 3- Düþey konumlu doðrultma makaralarý 4- Besleme makaralarý 5- Boru kesme ünitesi 6- Boy ayar kontaðý

padişah, pek az yere tanıdığı elektrikle aydınlatma iznini buraya da verdiği için, dönemin bu en lüks binası, geceleri de parıldıyor ve seçkin

Bu makale için seçilmiş ve içerisinde merkezî bir mekân olma niteliğiyle evin ve yurdun hissel, düşünsel, kavramsal nitelikte farklı boyutlarını göz

the case was homozygous and all unaffected members of the family were heterozygous; (iii) absence of any other mutation of the TPO gene in the patient; (iv) absence of any

[Apo-Haloperidol ] - [安保寧錠] 返回 藥品介紹 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2010/02 /11 <藥物效用> 1.精神科用藥

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye sağladığı büyüme ve gelişmeyi daha da arttırmak için ülkede yatırımları teşvik edici maliye

Consequently, the purpose of the present study was to develop a complex model in which (i) Instagram features were independent variables (i.e., watching live streams and videos,

Ancak 1789 Fransız Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri olan “ulusçuluk” akımı Balkan yarımadasındaki farklı etnik kökenden gelen insanlar arasında