• Sonuç bulunamadı

Petrol fiyatlarındaki değişimlerin İMKB-100 endeksi üzerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Petrol fiyatlarındaki değişimlerin İMKB-100 endeksi üzerine etkisi"

Copied!
120
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANA BİLİM DALI

MUHASEBE-FİNANSMAN BİLİM DALI

PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLERİN İMKB-100 ENDEKSİNE

ETKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. OSMAN OKKA

HAZIRLAYAN

ALİ AKGÜN

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ……….. i

TABLOLAR CETVELİ ………...iii

GRAFİKLER CETVELİ ………. iv

ŞEKİLLER CETVELİ ……….. v

GİRİŞ ……….. 1

BİRİNCİ BÖLÜM DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE PETROL 1.1. Petrolün Oluşumu, Temel Kavramları ve Tarihçesi ...3

1.2. Petrol Piyasasının Gelişimi ve Petrol Piyasası Kuruluşları...8

1.2.1. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ...15

1.2.2. Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü (OAPEC) ...19

1.2.3. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ...22

1.3. Petrol Krizleri...23

1.3.1. Birinci Petrol Krizi (1973-1974) ...23

1.3.2. İkinci Petrol Krizi (1978-1979) ...26

1.3.3. Körfez Savaşı ve Üçüncü Petrol Krizi (1990-1991)...28

1.4. Türkiye’de Petrol...32

1.4.1. Türkiye’nin Petrol Üretimi ...32

1.4.2. Türkiye’nin Petrol Tüketimi...39

1.4.3. Türkiye’nin Petrol İthalatı ...41

1.4.4. Türkiye’nin Enerji Politikasında Petrolün Yeri ve Önemi ...44

1.5. Dünyada ve Türkiye’de Petrol Rezervleri...47

1.6. Petrol Fiyatlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri...51

İKİNCİ BÖLÜM PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLER (1997-2005) VE PETROL FİYATLARININ GELECEĞİ 2.1. Dünyada Petrol Fiyatlarının Oluşumu...53

2.2. Petrol Fiyatlarının Yıllık Değişimi (1990-2005)...55

2.3. Petrol Fiyatlarındaki Değişimlere Etki Eden Ekonomik, Sosyal ve Politik Nedenler...57

2.4. Petrol Fiyatlarının Geleceği ...67

(3)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PETROL FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLERİN İMKB–100 ENDEKSİ ÜZERİNE ETKİSİ

3.1. İKMB–100 Endeksine Etki Eden Önemli Parametreler ...79

3.2. Petrol Fiyatları ve Sermaye Piyasası İlişkisi ...83

3.3. Araştırmada Kullanılan Model ile İlgili Teorik Açıklamalar...86

3.4. Araştırmanın Kapsamı Ve Veri Setinin Seçimi ...93

3.5. Modelin Kurulması ...94

3.5.1 Klasik En Küçük Kareler Modeli (OLS)...94

3.5.2 Bir Faktörlü Sabit Etkiler Modeli (LSDV)...96

3.5.3 Bir Faktörlü Tesadüfi Etkiler Modeli (REM1)...98

3.5.4 İki Faktörlü Sabit Etkiler Modeli (LSDV ve TIME)...99

3.5.5 İki Faktörlü Tesadüfi Etkiler Modeli (REM2) ...101

3.6. Ampirik Bulguların Değerlendirilmesi ...102

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ...105 KAYNAKÇA

(4)

TABLOLAR CETVELİ

Tablo 1.1 Petrol Piyasasının En Büyük 10 Şirketi (2005) ……….… 15 Tablo 1.2. Türkiye Yurt İçi Petrol Üretimi (1997-2005) …………... 36 Tablo 1.3. Türkiye’nin Petrol Ürünleri Tüketimi (2002-2005) ….… 41 Tablo 1.4. Türkiye’nin Petrol İthalatı ………..….. 42 Tablo 1.5. Türkiye’nin Ülkelere Göre Petrol İthalatı ……….... 43 Tablo 1.6. Dünya Petrol Rezervleri (2005) ………..…. 48 Tablo 1.7. Türkiye’deki Ham Petrol Rezervleri (2005) …….……... 50 Tablo 3.1. OLS Modeli Test Sonuçları ……….…… 93 Tablo 3.2. LSDV Modeli Test Sonuçları ……….…. 95 Tablo. 3.3. REM1 Modeli Test Sonuçları ……….…... 97

Tablo. 3.4. LSDV ve TIME Modeli Test Sonuçları ……….……….98 Tablo. 3.5. REM2 Modeli Test Sonuçları ……….. 100 Tablo 3.6. Model Testlerinin Sonuçları ………. 103

(5)

GRAFİKLER CETVELİ

Grafik 2.1. Petrol Fiyatları (dolar/varil)………... 54 Grafik 2.2. Dünya Konvansiyonel Ham Petrol Üretim Zirvesi ve Sonrası 70

(6)

ŞEKİLLER CETVELİ

Şekil 1.1. TPAO Yurt içi ve Yurt Dışı Ham Petrol ve Doğalgaz Üretimi.. 38 Şekil 1.2. Ham Petrol Üretiminin Bölgelere Göre Dağılımı ……….. 39 Şekil 1.3. İspatlanmış Rezervlerin Bölgesel Dağılımı (2005) …...………. 49 Şekil 2.1 Petrol Kuyusu Ve Petrol Sahasının Üretim Profili ……….. 68 Şekil 2.2. Gerçekleşen ABD Petrol Üretimi Ve Hubbert Eğrisi …….…... 69

(7)

GİRİŞ

Petrol fiyatları dünya ekonomisine yön veren ekonomik göstergelerden birisidir. Petrol fiyatlarının ekonomilere etkisini petrol ithal eden ve petrol ihraç eden ülkeler açısından ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir. Ülkemiz petrol ithalatçısı ülkeler grubunda yer almaktadır. Yüksek petrol fiyatları, petrol ithalatçısı ülkelerin reel milli gelirlerinin azalmasına yol açmakta, aynı zamanda üretimde kullanılan temel mal fiyatlarını da doğrudan etkilediğinden enflasyonu artırıcı rol oynamaktadır. Ekonominin temel göstergelerinden olan milli gelir ve enflasyon rakamlarında ki değişiklikler de borsaların yönünü belirlemektedir.

Petrol fiyatları varil başına ham petrol olarak Londra, New York, Tokyo v.b. borsalarda belirlenirken, ithalatçı ülkeler de kendi ülkelerini ilgilendiren yasal düzenlemeler yapmakta ve ülkedeki petrol fiyatları bu yasal düzenlemelerle şekillenmektedir. Bu sebeple mesela ülkemizde dünya petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar doğrudan petrol ürünlerinin fiyatlarına yansımamakta, belirli düzenlemeler çerçevesinde belirli bir süreç içerisinde yansımaktadır. Buna karşılık İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından hem dış hem de iç petrol fiyat dalgalanmaları, diğer ekonomik parametrelerdeki değişiklikler gibi, farklı boyutlarda satın alınmakta ve endeksin dalgalanma gösterdiği düşünülmektedir. Burada özellikle petrol fiyat değişmelerinin etkisi üzerinde durulacaktır.

Bu çalışmanın amacı; dünya ekonomisine yön veren temel göstergelerden birisi olan petrol fiyatlarında ki değişimlerin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Bileşik 100 Endeksi (İMKB–100)’ne herhangi bir etkide bulunup bulunmadığını, varsa etkinin derecesinin ve ne yönde etki ettiğinin belirlenmesidir.

Çalışmamızın birinci bölümünde dünyada ve Türkiye’de petrol başlığı altında petrolün oluşumu ve tarihçesi hakkında bilgi verilmektedir. Bunun yanı sıra petrol piyasasının gelişimi incelenmekte ve petrol piyasasında faaliyette bulunan kuruluşlara değinilmektedir. Petrol piyasasında oluşan krizler ele alınarak bu krizlerin dünya ekonomik sistemine etkileri incelenmekte ve bu krizlerin oluşum nedenleri anlatılmaktadır. Petrol ve petrol endüstrisinin tarihi incelendikten sonra ülkemizin petrol üretimi, tüketimi, ithalatı ve petrolün ülkemiz enerji politikasında oynadığı rol ele alınmakta ve en son olarak da petrol fiyatlarının Türkiye ekonomisine etkileri anlatılmaktadır.

(8)

Çalışmamızın ikinci bölümünde ise petrol fiyatlarının özellikle 1990 ve 2005 dönemleri arasındaki değişimleri incelenmektedir. Bu bölümde petrol fiyatlarının oluşumu ile ilgili bilgiler verildikten sonra petrol fiyatlarının 1990 yılından itibaren yaşadığı değişim incelenmektedir. Petrol fiyatlarındaki bu değişime etki eden ekonomik, sosyal ve politik olayların araştırılmasından sonra petrol fiyatlarının geleceği ile ilgili görüşler incelenmekte ve son olarak da ülkemiz de petrol fiyatlarının oluşumu açıklanmaya çalışılmaktadır.

Üçüncü ve son bölümümüzde petrol fiyatlarındaki değişimlerin İMKB-100 endeksi üzerine etkisi panel veri analizi yöntemiyle incelenmektedir. Bu bölümde İMKB-100 endeksine etki eden parametreler kısaca açıklandıktan sonra petrol fiyatları ile sermaye piyasası arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Daha sonra araştırmamızda kullanılan model ile ilgili açıklama yapılmış ve modelin uygulanması ve bulguların değerlendirmesi yapılmıştır.

(9)

BİRİNCİ BÖLÜM

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE PETROL

Petrol, yakın tarihte Ortadoğu bölgesinde ulusal sınırları aşan ve bölge devletlerinin gerek birbirleri ile olan ilişkilerinin, gerek kendi iç gelişmelerinin yanında uluslar arası askeri ve siyasi gerilimlerin de merkezinde olan bir olgudur. İnsanlık tarihinde ki gelişmelerin hiçbiri petrol ve petrole dayalı sorunların etkilediği ölçüde büyük kitleleri etkilememiştir.1

Petrolün tarihsel gelişimi 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamasına rağmen, 20. yüzyılın başından itibaren toplumların yaşamında önemli bir konuma sahip olmuştur. Bu nedenle 20. yüzyıldaki uluslar arası mücadelenin ana hedeflerinden birisi stratejik öneme sahip petrole sahip olmak ve petrolün bulunduğu bölgelerin üzerinde nüfuz sahibi olmaktır.

Özellikle sanayileşmiş ülkeler, petrol bölgelerini nüfuz altına almak ve bu yolla dünya ekonomik sisteminde egemen güç olmak adına çaba sarf etmektedirler. Çünkü petrol, doğrudan üç bin, dolaylı olarak da bir o kadar ürünün temel girdisini veya katkı maddesini oluşturmaktadır.

Petrolün 20. yüzyılda dünya üzerinde bu denli güçlü bir etkiye sahip olmasından dolayı ‘kara altın’ olarak da adlandırılmaktadır. Hiç şüphe yok ki petrol 20. yüzyılın en önemli ve etkili buluşudur.

Çalışmanın bu ilk bölümünde petrolün oluşumu ve tarihçesi, petrol piyasasının gelişimi ve petrol piyasasında rol alan kuruluşlar ve petrol krizleri anlatıldıktan sonra ülkemiz petrol üretimi, tüketimi ve ithalatı üzerinde durulacaktır. Bunun yanında ülkemiz enerji politikalarında petrolün önemi anlatılacak ve petrol fiyatlarındaki değişimlerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerine değinilecektir. Son olarak da dünya ve Türkiye’deki petrol rezervleri hakkında bilgi verilecektir. 1.1. Petrolün Oluşumu, Temel Kavramları ve Tarihçesi

Dünyanın en önemli enerji ve sanayi ham maddelerinden biri olan petrolün şimdiye kadar değişik tarifleri yapılmış ve oluşumu konusunda çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. En kabul görmüş teoriye göre, petrolün kaynağı milyonlarca yıl önce

1 Nebil İLSEVEN, Petrol Sorunu: Ortadoğu Sorunları ve Türkiye, Derleyen: Haluk Ülman, Türkiye Sosyal,

(10)

yerkabuğunun büyük bir kısmını kaplayan ve tuzlu sularda yaşayan organizmalara dayanmaktadır. Bu teori, çok eski çağlarda yaşayan canlıların daha sonraları ‘birinci zamandaki’ yerkabuğu hareketleri sırasında yok olduğu, sürekli çökme hareketlerinin etkisiyle toprak altında kalarak ezilmek ve çürümek yoluyla petrol yataklarını meydana getirdikleri ileri sürülmektedir.2

Rus kimyager Mendeliev tarafından ortaya atılan teori ise, yerkabuğunda bol miktarda mevcut metalik karbürlerin, filtrasyon suları etkisi ile önce gaz sonra sıvı hidrokarbonlara dönüşerek petrol yataklarını oluşturduğunu ileri sürmektedir. Diğer yandan Jean Rondot, petrolün kaynağını organik ve aynı anda mineral bir orijine dayandırmıştır. M. Bruderer adlı bilim adamı, petrolün oluşumunu tuzlu su ile yağlı maddelerin bir araya gelmesiyle oluşan basit bir fermantasyon olayı olarak açıklamaktadır.3

Latince’de taşyağı anlamına gelen “petroleum” sözcüğünün kısaltılmış bir şekli olarak tanımlanan petrol, genel olarak, dünyamızın değişik yerlerinde, yeraltında tabakalar arasında ve taşların boşlukları içinde birikmiş katı, sıvı ve gaz halinde bulunan hidrokarbonları kapsamaktadır.4

Genel olarak kullanılan değişik türdeki ham petrol çeşitlerini birbirinden ayıran tek bir sınıflandırma ölçütü yoktur. Ancak, gravitesi ve karakterizasyon faktörü gibi kriterler, ham petrolün sınıflandırılmasında en çok kullanılan ölçütlerdir.5 Kimyasal yönden petrol oldukça karmaşık bir hidrokarbon (hidrojen ve karbon) karışımı olup nitrojen, oksijen ve sülfür bileşenlerini içerir. Rafine edilmiş petrolden ayırt etmek için ‘ham petrol’ diye isimlendirilen sıvı petrol, ticari açıdan en önemli olanıdır. Ham petrol fiziksel özellikleri dikkate alınarak hafif ve ağır petrol olarak ikiye ayrılabilir. Hafif (yüksek graviteli) petroller açık kahverengi, sarı veya yeşil renkli, ağır (düşük graviteli) petrolleri ise koyu kahverengi veya siyah renklidirler. Yüksek graviteli petrolün rafinajından çoğunlukla benzin, gazyağı ve motorin gibi hafif ve beyaz mahsuller, düşük graviteli petrolün rafinajından ise daha ziyade fueloil ve asfalt gibi ağır ve siyah mahsuller elde edilir.6

Petrol denildiğinde, yalnız belirli bir yakıt değil, doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan ‘ham petrol’ akla gelmelidir. Geniş anlamda petrol, bütün

2 Esin ALPTEKİN, Türkiye’de Petrol Üretim ve Tüketimi, Ankara, İ.İ.T.A Yayın no:63, Ankara, 1973, s.57 3 Esin ALPTEKİN, a.g.e., s.58.

4

Mehmet GÜREL, Enerji-petrol ve Türkiye, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (P.İ.G.M) Dergisi, 1980, s.25.

5

Ömer KULELİ, Petrol Arıtım Teknolojisi, İstanbul, 1981, s.18-24

6 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Madencilik (Enerji Hammaddeleri:

(11)

hidrokarbonları kapsarken, dar ve ticari anlamda gaz olarak doğal gaz, sıvı olarak ham petrol, katı olarak bitüm, asfaltit ve mumu ifade etmektedir. Ham petrol dışındaki sıvı, katı veya yarı-katı hallerde bulunan petrol türevlerine ağır petrol adı verilmekte ve bunlar da teknik olarak kendi aralarında sınıflandırılmaktadır.7 Düzgün zincir şeklinde diziler oluşturan parafinler tipi hidrokarbonları içeren ham petroller, ‘parafinik tabanlı’ olarak bilinmekte ve bu tür petrollerin kaynama noktaları ve yoğunlukları diğer petrollere göre düşük oldukları gözlemlenmektedir. Ayrıca, bu tip ham petroller, özellikle yağlama yağları üretimi için tercih edilmektedir. Diğer yandan, naftenler ve aromatikler diye adlandırılan halkalı hidrokarbonlar naftanik tabanlı petroller olarak bilinmektedir. Bu tür ham petroller, parafinik tabanlılara göre daha yoğun olup, kaynama noktaları yüksek, daha çok akaryakıt ve asfalt üretimi için tercih edilmektedirler.8

Petrol literatüründe bir çok kelime vardır. Bunlardan bazıları şöyledir; Ana kaya, içerisinde petrol oluşan çökellerdir,

Hazne kaya, oluşan petrolün basınç altında sıkışan çökellerden küçücük damlacıklar halinde sızarak, içerisinde yerleştiği gözenekli ve geçirgen çökellerdir,

Örtü kaya, hazne kayanın üzerindeki petrolün kaçmasını önleyen geçirimsiz kayaçtır,

Kapan, ise petrolün kaçmasını engelleyip birikimi sağlayan koşulların bulunduğu yerler olarak adlandırılmaktadır.

Rezervuar, kapanın petrol ve gaz ihtiva eden kısmı,

Saha, ise birçok petrol ve gaz rezervuarının bir tek jeolojik yapı içerisindeki

rezervuarlar grubu olarak tanımlanmaktadır.9

Petrol ve gaz sahalarının bulunması için öncelikle jeolojik etütler yapılmakta, bunu gravite, manyetik, rezistivite ve çoğunlukla da sismik yöntemlerden oluşan jeofizik etütler izlemektedir. Ancak yeraltındaki bir petrol ve gaz rezervuarının gerçek yeri ve büyüklüğü yalnızca kuyu açarak, üretim yapmakla belirlenebilmektedir. Bu bağlamda, yeni bir rezervuar bulma ümidiyle açılan kuyuya ‘arama kuyusu’; bu kuyuda petrol veya gaz rezervi bulunursa ‘keşif kuyusu’ olarak adlandırılmaktadır. Keşif kuyusundan sonra, aynı rezervuar üzerinde keşfi teyit

7 Fevzi GÜMRAH, Ağır Petrol Ve Bitümlerin Sınıflandırılması ve Üretilebilmeleri İçin Uygulanan Metotlar,

Türkiye 4. Enerji Kongresi Özel Oturumlar Tebliğleri, İzmir, 1986, s.119

8

Yavuz YORULMAZ, Petrol İşleme Teknolojisi Ve Rafineri Üniteleri, ODTÜ Mühendislik Fakültesi Yayınları, Ankara, 1983, s.10

(12)

etmek ve sahanın büyüklüğünü belirlemek amacıyla açılan kuyuya ‘tespit kuyusu’; diğer kuyulara ise ‘geliştirme kuyuları’ denilmektedir.10

Bunların dışında petrolcülükte kullanılan en önemli terimlerden birisi ise üretilebilir rezervdir. ‘Üretilebilir rezerv’, bugün kullanım için hazır olan petrol ve gazı kapsamaktadır. ‘Yerinde rezerv’, olası bulunmamış ve geliştirilmemiş rezervlerle petrol üretilebilecek diğer kaynakları kapsar. Petrol kaynakları ise rezervlerden her zaman fazla olduğu unutulmamalıdır.11

Petrol, uzun asırlardır varlığı bilinen ve insan yaşamında, bugünkü yeri ile ölçüldüğünde yok denecek ölçüde küçük de olsa, belli bir yeri olan bir yeraltı varlığıdır. Bilinen kaynaklara göre, petrolün Amerikan yerlileri tarafından uzun yıllar boyunca ilaç ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmasının yanında, güneş tanrısı için düzenlenen kutsal törenlerde yakılan ateşlerin hammaddesi olarak da kullanıldığı saptanmıştır.12

M.Ö yaklaşık 3200 yıllarında, Mezopotamya’da bir petrol ürünü olan asfaltın harç ve çimento olarak kullanıldığı, gemi ve kayıkların asfaltla izole edildiği arkeologlar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Yani petrol, asfalt halinde bile olsa ilk medeniyet çağında ticari bir ürün olarak kullanılmaktaydı.13

M.Ö 300 yıllarında Mısırlılar mumyalarını asfalt yardımıyla yaparlardı. Aynı dönemlerde Çinliler tuz çıkarmak amacıyla nehir kıyılarında açtıkları kuyularda petrol çıktığı ve bunu ısıtma ve aydınlatmada kullandıkları anlaşılmaktadır. Bizanslılar, eski Araplar ve Amerikan yerlileri petrolün yanıcı özelliklerini fark ederek bir savaş silahı olarak kullanmışlardır.14

Petrolün sıvı halinde olan ve ham petrol olarak bilinen türünün asırlar öncesi bilindiğini, önceleri ilkel şekilde aydınlatma aracı olarak kullanılan petrolün, Çinliler tarafından bambu ağacının dalları ucu ucuna eklenerek, çıktığı yerden kullanıldığı yere kadar taşındığı tarihsel belgeler nakletmektedirler.15

1300 yılında Marco Polo, Baku’deki sıvı asfalttan bahsederek, bunun ilaç olarak ve aynı zamanda da lambalarda yakılan bir yağ olarak kullanıldığını

10

Petrol Mühendisleri Odası, http:/www.pmo.org.tr Erişim tarihi:26/03/2006

11 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Madencilik (Enerji Hammaddeleri:

Petrol-Doğalgaz), Ankara 2001, s.6

12

İLSEVEN, a.g.e.,s.9

13

Ekrem GÖKSU, ‘Türkiye’de Petrol’, İTÜ Maden Fakültesi Yayınları, İstanbul 1966, s.32

14 Esin ALPTEKİN, a.g.e., s.52

(13)

bildirmektedir. 1498 yılında Kristof Kolomb Trinidat adasındaki ünlü asfalt oluşumunu bulmuştur.16

Bu tarihsel süreç içerisinde petrolün ticari amaç için kullanılması 19. yüzyılın sonlarından itibaren başlamıştır. Bu bağlamda, petrolün ticari anlamda ilk kullanılışı Rusya’da olmuş ve 1820’de Baku yakınlarında ilk rafineri sayılabilecek petrol işleme tesisi kurulmuştur. Daha sonra 1857’de Romanya’da ve 1859’da ABD’de ticari amaçla petrol işleyen rafineriler kurulmuştur.17

İlk petrol sondajı 1859 yılında Pensilvanya’da gerçekleştirilmiş, başarılı olunması sonucu dünyanın birçok yerinde petrol sondajları yapılmıştır. Petrolün tankerler yardımıyla denizlerde ilk taşınması 1877 yılında Hazar denizinde olmuş, petrol nakli için kullanılan ilk demiryolu ise Batum-Baku arasında inşa edilmiştir. Okyanusu geçebilecek ilk tanker 1886 yılında Almanlar tarafından yaptırılarak işletilmeye alınmıştır.18

Petrolün kaderi, yirminci yüzyıl başında ateşleme ile çalışan motorun icadı ile değişmiştir. Bu önemli keşif, otomobil endüstrisinin hızla gelişmesine neden olmuş, kısa sürede ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’da taşıt sayısı milyonlara ulaşmıştır. Petrolün kömürden daha pahalı olmasına karşın daha önemli avantajlara sahip olması, kolay depo edilişi ve en önemlisi fazla enerji vermesi petrolü daha ön plana çıkarmıştır.

19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında özellikle aydınlanma amacıyla gaz yağı ve parafinli mum şeklinde kullanılan, motor sanayiinin gelişmesi ve petrolün fiziksel ve kimyasal özelliklerinden kaynaklanan bir çok ürüne hammadde olarak giren ve bütün dünyada gittikçe artan bir önem taşımaya başlamasıyla petrol, yüzyılımızın özellikle ikinci yarısından itibaren dünya enerji tüketimi içinde giderek artan bir öneme sahip olmuştur.19 Bu öneminden dolayı, bu döneme ‘Petrol Çağı’ adı verilmektedir.20

Petrol endüstrisinin doğumu, insanlığa kömür çağında gerçekleştiremediği pek çok fikir ve amacı gerçekleştirmek olanağını da sunmuştur. Petrol maddesinin

16 GÖKSU Ekrem, Türkiye’de Petrol, İTÜ maden fakültesi yayınları, İstanbul 1966, s.32

17 YORULMAZ Yavuz, ‘petrol işleme teknolojisi ve rafineri üniteleri’, ODTÜ Mühendislik fakültesi yayınları,

Ankara, 1983, s.2

18

Ekrem GÖKSU, a.g.e., s.35

19 Fevzi ALTUĞ, ‘Petrol Sorununun Tarihsel Gelişimi Ve Türkiye’, Bursa 1983, s.12

(14)

bünyesinde bulunan dinamizm ve değer, Birinci Dünya Savaşı ile açıkça ortaya çıkmış ve insanlığın kafasına vazgeçilmez bir madde olduğu imajını yerleştirmiştir.21

Daha sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra katalizörler yardımıyla rafinaj ve petrokimya sanayi doğmuştur. Bu tarihten itibaren, dünya petrol üretimi 600 milyon ton civarına yükselmiş, petrole dayalı enerji tüketiminin hızla artmasıyla petrolün öneminin artması engellenemez hale gelmiştir.22

Günümüzde petrol, ülke ihracatlarını ve ithalatlarını olumlu veya olumsuz yönde etkileyen etkin ekonomik bir güce sahiptir. Bu etkinin yakın gelecekte de devam edeceği ve artık yerine ikame edilebilecek alternatif enerji kaynakları aranır hale gelen, stratejik öneme sahip bir enerji kaynağı olacağı stratejistler tarafından belirtilmektedir.

Petrol, kullanımı kolay ve güvenli bir enerji kaynağı olmakla birlikte, sıvı oluşu ve boru hatları ile nakledilebilmesi, birim enerji başına taşıma maliyetini kömüre göre yarıya indirmiştir. Görece ucuzluğu yanında daha temiz ve kül bırakmayan bir yakıt oluşu avantajlarını arttırmış ve kullanım alanını genişletmiştir.23

1.2. Petrol Piyasasının Gelişimi ve Petrol Piyasası Kuruluşları

Petrol endüstrisi yirminci yüzyılda dünya ekonomik gelişmesini biçimlendiren ana güçlerden biri olmuştur. Petrolün özellikle üretimde ve taşımacılıkta önemi arttıkça ve dünyadaki endüstriyel gelişme hızla yayıldıkça bu endüstrinin uluslar arası boyuta kayması ve uluslar arası ticaretin konusu olması kaçınılmaz hale gelmiştir.

1950’lerin ortalarına kadar endüstri üzerindeki kontrol beşi Amerikan, ikisi Avrupa kökenli yedi büyük petrol şirketinin elinde kalmıştır. Bu şirketler aralarındaki karmaşık ilişkiler ve petrol kaynaklarına sahip, güçsüz azgelişmiş ülkelerden sağladıkları petrol ayrıcalıkları yoluyla; endüstrinin üretim, dağıtım, işleme, pazarlama gibi birbirine bağlı her aşamasında etkin hale gelmişlerdir. Yedi büyük şirketin önderliğinde işleyen petrol endüstrisine, kârların çekiciliği nedeniyle 1950’lerin ortalarından itibaren küçük şirketlerde girmeye başlamıştır. Endüstriye yeni giren şirketler ve üretici ülkelerin karteli OPEC, nedeniyle hâkimiyetleri

21

Mehmet KOCAOĞLU,a.g.e., s.47

22

Mehmet KOCAOĞLU, a.g.e, s.7

23Nazif KUYUCUKLU, ‘Dünya Petrol Fiyatlarının Düşmesi Ve OPEC’, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler

(15)

sarsılmasına rağmen, yedi büyük şirket, 1973 krizine kadar petrol endüstrisinin önemli kısmını kontrol altında tutmayı başarmıştır. Petrolleri üzerinde söz sahibi olmak isteyen petrol üreticisi devletlerse 1970’de Libya ile başlayan değişim sonrasında farkına vardıkları bu gücü, gerçek anlamda ancak krizle yakalayabilmişlerdir.

Petrolün, endüstri haline gelmesinin başlangıcı, 27 Ağustos 1859 tarihinde ABD Pensilvanya eyaleti Titusville yakınlarında Edwin L. Drake tarafından ilk modern ve ticari amaçlı petrol kuyusunun açılmasına dayanır. Drake’in kuyusundan günde 30 varil petrol çıkıyordu. Bu, o tarihteki varil başına fiyattan (20 dolar) günde 600 dolar kazanç anlamına geldiğinden çok kısa süre içinde Drake kuyusunun çevre bölgelerine keşif ve araştırma amacıyla yüzlerce insan akın etmiştir. Yeni ürüne talep hızla artıyordu. Üstelik kömürden elde edilen kerozen (gaz yağı) oldukça pahalıydı. Bu durum 1861 yılının sonlarında petrolden elde edilen kerozenin tamamen kömürden sağlananın yerini almasına yol açmıştır. Petrol ilk kez yine aynı yılda Elizabeth Watts adlı gemiyle Philadelphiya ‘dan Londra’ya ihraç edilmiştir. Bu taşıma işlemi çok başarılı olmuş; 1865’lerin sonunda İngiltere, Fransa ve Almanya temel tüketiciler haline gelmiş ve yüzyılın sonuna kadar hemen her yıl ABD yıllık petrol üretiminin üçte birinden fazlası ihracata yönlendirilmiştir.24

John D. Rockefeller, 1863 yılında bir petrol işleme şirketi kurarak petrol işine girmiştir. Petrolü boru hattı ile taşımanın öncülüğünü de yapan Rockefeller, kısa sürede küçük rafinerilerin verimsiz olduğunu ve rekabetin kârları azalttığını kavrayarak ilgisini rafineri satın almakta yoğunlaştırmıştır. 10 Ocak 1870 tarihinde Cleveland Ohio’daki % 27 hissesine sahip olduğu Standart Oil Company adlı anonim ortaklığı kurmuştur. Aynı yıl şirket, ABD petrol endüstrisinin % 10’unu kontrol etmeye başlamıştır.25

Şirket daha sonraları ülkedeki petrol işleme sanayisinin % 80’i ile boru hattı taşımacılığının da % 90’ını denetleyerek ABD içinde işleme ve dağıtım sahalarında tekel konuma gelmiştir. Bu konumun daha da güçlendirerek bu alanda dünya tekeli pozisyonuna yükselmiştir.26

24 Cristopher TUGENDHAT, ‘Oil the Biggest Business’, G.P.Putnam’s Sons, New York, 1968, s.9-12., ve

Ferdinand E BANKS., ‘Resources and Energy:An Economic Analysis’, D.C. Health and Company, Lexington Books, 1983, s.6-7.

25

Michael Tanzer, ‘Energy Update:Oil in the Late Twentieth Country’, Monthly Rewiev Press, New York, 1985, s.27., ve Anthony SAMPSON, ‘The Seven Sisters’, Coronet Books , London, 1976, s.41.

(16)

Standart Oil Company, otuz yedi yan kuruluşuyla ülke petrol sanayiini tamamen denetlemekteydi. Kamuoyunda artan rahatsızlık ve şikayet, aleyhine eyalet mahkemelerinde açılan davalar sonucu Rockefeller şirketini yeniden organize etmiştir. Standart Oil’i ‘tröst’ olarak tutmaktan vazgeçerek şirketi, Standart Oil New Jersey adlı holdinge çevirmiştir. Böylece holding, eski Standart Oil’in illegal tröstlerine sahip olmuştur.27

Ancak Standart Oil’in bu taktiğine rağmen ‘Sherman Antitröst Kanunu’ gereği haklarında açılan davalarla şirket otuz sekiz ayrı bölgesel ortaklık halinde parçalanmıştır.28 Bu tarihten sonra petrol piyasası oligopolist bir yapıya kavuşmuştur. Standart Oil’in dağıtılması, dünya petrol piyasasında aralarındaki karmaşık ilişkiler sonucu ‘7 Kız Kardeşler’ olarak adlandırılan büyük petrol şirketlerinin beş Amerikalı üyesinden üçünü doğurmuştur. Bunlar şimdiki adı ile Exxon, Mobil ve Chevron (Socal) adlı şirketlerdir. Diğer Amerikalı iki üye Gulf Oil Corporation (Gulf) ve Texaco ise daha sonra kurulmuşlardır. Shell ve BP ise 7 Kız Kardeşlerin Avrupalı son iki üyesidir. Bunlara ilave olarak, özellikle Ortadoğu da faaliyet gösteren Compagnie Français Petroles (CFP) adlı Fransız şirketi, 7 Kız Kardeşlerle birlikte diğer bir petrol devi olarak kabul edilmiştir. Bu şirketlerin tümü ham petrolün üretimi, nakliyesi, rafine süreci, pazarlanması gibi her aşamasında faaliyet göstermektedirler.

‘Petrolün Ekonomi Politiği’ isimli eserde, 7 Kız Kardeşler ’in dünya hükümdarı niteliğinde olduğu belirtilmektedir.29 Petrol üretimi, rafinerisi ve dağıtımı konusunda yapay bir monopol oluşturan 7 Kız Kardeşler, petrole olan talebi hızla artırarak yüksek kârlar elde etme avantajına sahiptiler. 7 Kız Kardeşlerin petrol hükümdarlığı 1960’larda OPEC’in kuruluşuna kadar devam etti. Bu şirketler faaliyetlerini hala devam ettiren petrol kuruluşlarıdır ve dünyanın hemen bütün ülkelerinde yaygın organizasyon yapısına sahiptirler. Özellikle, çok uluslu büyük petrol şirketleri ile endüstrileşen büyük tüketici ülkelerin petrol piyasası üzerinde söz sahibi olmaya başlaması, OPEC ve diğer uluslararası kuruluşların piyasadaki üstünlüğüne gölge düşürmüştür.

27

Allen LORİNG, ‘OPEC Oil’, Oelgeschlagen Gunn and Hain Pub., Massachusetts, 1979, s.27.

28 Ekrem GÖKSU,a.g.e, s.36.

(17)

Yukarıda sıraladığımız 7 Kız Kardeşler olarak adlandırılan petrol şirketlerini kısaca tanıtmamız günümüz petrol piyasasında faaliyet gösteren büyük petrol şirketlerinin tarihine de ışık tutacaktır.

Exxon; 1911 yılında Standart Oil’in 34 farklı şirkete bölünmesinde sonra

ortaya çıkan Jersey Standart adlı şirketin devamıdır. Aynı yıllarda petrol ürünlerinin kerosen adlı kömürden elde edilen enerji yakıtının yerini alması ve otomotiv sektörünün yükselmeye başlamasıyla birlikte, şirket önemli bir büyüme göstermiştir. Bu büyüme sonucu Humble Oil adlı Texas’lı bir petrol üretim şirketinin %50 hissesini elde etmiştir. Petrol üretimi ve rafinerisi konusunda büyük başarılar elde ederek büyüyen şirket 1972 yılında Exxon markasıyla faaliyetlerine devam etme kararı almıştır. Bu tarihten itibaren petrokimya sektöründe ilerlemeye başlayan şirket 1999 yılında sektöründe en büyük şirket olarak dikkati çekmekteydi. Bu tarihte Mobil şirketiyle 1998 yılında imzaladıkları birleşme anlaşmasının da devreye girmesiyle şirket Exxon Mobil Corp. adını aldı. Birleşme 30 Kasım 1999 tarihinde tamamlandı ve ortaya dünyanın en büyük şirketi çıktı.30 Exxon Mobil şirketi şu anda petrol endüstrisinin ve dünyanın en büyük şirketi konumundadır. Şirket Fortune 500 şirketler sıralamasında 339,938 milyon dolar geliriyle birinci sırada bulunmaktadır.31

Mobil; Standart Oil firmasının parçalanmasından sonra ortaya çıkan Standart

Oil Company of New York (Socony) 1920 yılında ‘Mobiloil’ markası olarak ismini değiştirmiştir. 1931 yılında Vacuum Oil ile birleşerek Socony-Vacuum adını almış ve sırasıyla 1955 yılında Socony Mobil Oil Company, 1966 yılında Mobil Oil Corporation ve 1976 yılında da Mobil Corporation olarak faaliyetlerine devam etmiştir. 1936 yılından 1968 yılına kadar (II. Dünya Savaşı dönemi hariç) Mobil, kırsal alanlarda kullanılan değişik fiyat ve türlerdeki yerli otomobillerin üreticilerini destekleyerek ekonomik büyüme trendine girmiştir. Ekonomik büyüme 1936 yılında Gilmore Oil Company of California (1940 yılında Socony-Vacuum tarafından satın alınmıştır) ile başlamış ve Mobilgas döneminde devam etmiş ve en sonunda Mobil markasıyla da zirveye ulaşmıştır. Bu dönemlerde kullanılan arabalarda Mobil benzini ve yağları kullanılmıştır. Yukarıda da değinildiği gibi Mobil şirketi Exxon firması ile 1998 yılında birleşme kararı alarak 1999 yılında birleşmeyi tamamlayarak dünyanın en büyük şirketini ortaya çıkarmışlarıdır.32

30

www.answers.com/topic/exxonmobil Erişim tarihi: 12/06/2006

31www.fortune500.com Erişim tarihi: 12/06/2006

(18)

Gulf Oil Corporation; 1900’lerden 1980’lere kadar büyük bir petrol

şirketiydi. 1941 yılında ABD’de en büyük sekizinci üretim şirketi ve 1979’da yine ABD’de en büyük dokuzuncu üretim şirketi olarak sektörde elde ettiği pay neticesinde 7 Kız Kardeşlerden biri olarak dikkati çekmektedir. Gulf Oil’in kurulması 1901 yılında Texas Spindletop’da petrolün bulunmasıyla başlar. Kuruluşunun ilk yıllarında inşa ettiği 400 millik Glenn Pool boru hattıyla Oklahoma’daki petrol alanlarını Texas Port Arthur’daki rafinerisiyle bağlamıştır. Daha sonraları boru hatları ile doğu ve güney ABD’deki rafinerilerini birbirine bağlayan bir ağ oluşturmuştur. Gul Oil petrol endüstrisi içindeki bütün araştırma, üretim, dağıtım, rafineri ve petrokimya alanlarında faaliyette bulunmuştur. Meksika körfezinde ve Kuveyt’te geniş bir araştırma ve üretimde bulunmuş ve petrol endüstrisinin gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. Gulf Oil 1970’li yıllarda gelişiminin tepe noktasına ulaşmıştır. Bu yıllarda Gulf Oil, 1,3 milyon varillik günlük petrol üretimi, 6,5 milyar dolarlık varlığı, dünya üzerinde 58.000 çalışanı ve 163.000 ortağıyla petrol endüstrisinin gerçek bir devi haline gelmiştir. 1980’li yıllarla birlikte dev bir şirketin karakteristik bir özelliği olarak etkinliğini kaybetmeye başladı. Büyük fakat zayıf bir varlık portföy performansı şirketin hisselerinin aşağı yönlü bir baskı görmesine neden oldu. Bunların sonucu olarak Gulf Oil’in büyük bir kısmını Chevron şirketi olmak üzere BP ve Cumberland Farms şirketleri satın almıştır.33

Texaco; 2001 yılında Chevron Corporation ile birleşen bir Amerikan petrol şirketidir. 1901 yılında Texas’ta petrolün bulunması ile Texas Fuel Company olarak faaliyete geçmiştir. Uzun yıllar boyunca 50 eyalette birden tek marka altında satış yapan tek şirkettir. 1911 yılında Red Star Oil Company adlı şirketi satın almıştır. 1931 yılında ise Indian Oil Company’i satın almıştır. 1950lerin sonlarına doğru Paragon Oil adlı ABD’nin kuzeydoğusunda fuel-oil satan büyük bir şirketi satın almıştır. 1989 yılında Kanada’daki rafineri ve Pazar operasyonları Imperial Oil firmasına satarak Kanada pazarından çekilmiştir. 2001 yılında Chevron ile birleşen Texaco faaliyetlerine Chevron altında devam etmektedir.34

Shell; 1897 yılında kurulan bir İngiliz petrol şirketidir. Şirket 1907 yılında

Royal Dutch Petroleum Company ile birleşerek dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biri olma yolunda önemli bir adım atmıştır. Şirket 1919 yılında

33www.answers.com/topic/gulf-oil Erişim tarihi: 12/06/2006 34www.answers.com/topic/texaco Erişim tarihi: 12/06/2006

(19)

Mexican Eagle Petroleum Company’nin yönetimini ele geçirerek 1921 yılında adını Shell-Mex olarak değiştirmiş ve ‘shell’ ve ‘eagle’ markalarıyla İngiltere’de ürünlerini pazarlamaya başlamıştır. 1931 yılında zorlaşan ekonomik koşullar nedeniyle, BP ile birlikte ortak hareket ederek İngiltere’deki pazar operasyonlarını 1975 yılına kadar birlikte yürütmüşlerdir. Kasım 2004 yılında Londra ve Amsterdam borsalarına başvurarak Shell Group adı altında tek bir sermaye yapısına geçeceğini bildirmiştir. Royal Dutch ile yapılan bu birleşme 20 Temmuz 2005 tarihinde tamamlanmıştır. 7 Kız Kardeşlerin en önemli üyelerinden olan Royal Dutch/Shell şirketi şu anda gelirler dikkate alındığında petrol endüstrisinin en büyük ikinci şirketi konumundadır. Dünya üzerinde 140’dan fazla ülkede faaliyette bulunmaktadır. Ayrıca petrokimya endüstrisinin en önemli oyuncusudur.35

British Petroleum (BP); 1908 yılında Ortadoğu’da petrolün ilk

bulunmasından hemen sonra kurulan Anglo Persian Oil Company, İran’da petrol üretim çalışmalarına başlamıştır. Birinci Dünya Savaşına kadar şirket yavaş bir büyüme dönemi geçirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile petrolün stratejik önemini kavrayan İngiltere hükümeti şirketin kontrolünü ele geçirmeye karar verir ve böylece şirket Birinci Dünya Savaşı boyunca Kraliyet ordusunun fuel-oil kaynağını karşılamıştır. %51’ine İngiltere hükümetinin sahip olduğu şirket 1919 yılında yapılan anlaşma ile İran’da petrol çıkarma faaliyetlerine devam etmeyi başardı. 1931 yılında ekonomik koşulların etkisiyle sadece İngiltere piyasasında geçerli olmak üzere Shell şirketiyle ortaklığa gitmiş ve bu ortaklık 1975 yılına kadar devam etmiştir. 1932 yılında Şah imtiyaz sözleşmesini kaldırdığını açıklamış ancak bir yıl içinde daha küçük bir alanda ve hükümetin kâr payını artırmak koşuluyla tekrar imzalanmıştır. 1936 yılında ülkenin adının İran olarak değiştirilmesi sonucu şirketin adı da Anglo-Iranian Oil Company olarak değişmiştir. 1951 yılında petrolün millileştirilmesi kararını alan İran AIOC’u ve Şahı ülke dışına çıkarmıştır. Bu süreç 1953 yılına kadar devam etti. 19 Ağustos 1953 yılında demokratik olarak seçilmiş cumhurbaşkanının Şahı ülkeye geri çağırması sonucu, 1954 yılında adını British Petrolum Company olarak değiştiren AIOC, yeni bir konsorsiyumda %40 oranında katılarak tekrar ülkeye dönmüştür. Bu durum İslam Devrimine kadar devam etmiştir. Devrimden sonra petrol kaynakları millileştirilmiş ve İran kendi petrolünü kendisi üretmeye başlamıştır. 1970’lerin ortalarında Standart Oil of Ohio’yı satın alan BP 1980’ler

(20)

boyunca sektörde söz olmak adına dikey bütünleşmeye önem vererek bunu şirket kültürü olarak kabul etti. Aralık 1998’de birleşme kararı alan BP ve Amoco, bu birleşmeyi 2002 yılında tamamlamıştır.36 Nisan 2004 yılında petrokimya sektörü üzerine yoğunlaşma kararı alan BP, şu anda 102.000 çalışanı ve 267.600 milyon dolar geliri ile dünya petrol endüstrisinin üçüncü ve dünyanın en büyük dördüncü şirketi konumundadır.37

Chevron Corporation; Chevron önceleri, 1911 yılında antitröst kanunları

sonucunda parçalanan Standart Oil şirketinin bir parçası olan Standart Oil of California veya Socal olarak bilinen şirketin devamı niteliğindedir. Şirket 20. yüzyılın başlarına kadar petrol endüstrisine yön veren büyük oyunculardan biridir. 1984 yılında zamanının en büyük şirket evliliği olan Gulf Oil ile birleşme kararı alan Chevron, şirketin büyüklüğünden dolayı bazı operasyon birimlerini ve ABD’de bulunan bir rafinerisini antitröst kanunlarından sakınmak için Gulf Oil’e devretmiştir. 2001 yılında ise şirket Texaco ile birleşme kararı almış ve yeni şirketin adı Chevron Texaco olarak değişmiştir. 2005 yılının Mayıs ayında şirket tekrar Chevron adını kullanmaya karar vermiş ve Texaco şirketin kullandığı markalardan biri olmuştur. 2005 yılının Ağustos ayında ise şirket Unocal şirketi ile birleşmiş ve böylece dünya üzerindeki en büyük jeotermal enerji üreten şirket durumuna gelmiştir.

Tablo 1.1 incelendiğinde petrol endüstrisinin en büyük şirketi 339.938 milyon dolar gelirle Exxon Mobil şirketi aynı zamanda dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasında da (Fortuna 500) birinci sırada bulunmaktadır. Bunun yanında petrol endüstrisinin en büyük dört şirketi dünyanın en büyük on şirketi arasındadır. ExxonMobil dışındaki diğer dört şirket sırasıyla; 306.731 milyon dolar geliriyle Royal Dutch Shell, 267.600 milyon dolar geliriyle BP ve 189.481 milyon dolar geliriyle Chevron şirketidir.38

36

www.anewrs.com/topic/bp-1 Erişim tarihi: 12/06/2006

37www.fortune500.com Erişim tarihi: 12/06/2006

(21)

Tablo 1.1 Petrol Piyasasının En Büyük 10 Şirketi (2005)

SIRA ŞİRKETLER GELİRLER

(milyon $) FORTUNE 500 1 Exxon Mobil 339.938 1 2 Royal Dutch Shell 306.731 3 3 BP 267.600 4 4 Chevron 189.481 6 5 Conocophilips 166.683 10 6 Total 152.361 12 7 Sinopec 98.785 23 8 ENI 92.603 27 9 PDVSA 85.618 35 10 China National Petroleum 83.557 39 Kaynak: www.fortune500.com

Petrol piyasasını kontrol eden bu uluslar arası güçlü şirketlerin yanı sıra başka güçlü aktörlerde bulunmaktadır. Petrol piyasasına yön veren bu aktörlere de devam eden bölümlerde değinilecektir.

1.2.1. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), 1970’lerin başlarından itibaren dünya petrol endüstrisinin başlıca aktörlerinden biri olmuştur. Her ne kadar 1980’lerin sonlarından 1990’lara kadar nispeten etkisiz görünse de son yıllardaki gelişmeler OPEC’i tekrar gündeme oturtmuştur.39

OPEC ülkeleri üç ana grupta toplanmaktadır. Bunlar; kurucu üyeler, tam üyeler ve sınırlı üyelerdir. Kurucu üyeler, 1960 yılında Irak’ın Bağdat şehrinde yapılan ilk OPEC toplantısına katılan ve OPEC’in kurulmasına ilişkin ilk anlaşmayı imzalayan devletlerdir. Tam üyeler, kurucu üyeler ve üyelik başvuruları kongre tarafından onaylanan ülkelerden oluşur. Sınırlı üyeler ise, tam üye olarak

39 Charles F. MASON, Stephen POLASKY, What Motivates membership in Non-renewable Resource Cartels?

(22)

nitelendirilemeyen fakat yine de bazı özel koşullar nedeniyle kongre tarafından tavsiye edilen üyelerden oluşmaktadır.40 OPEC üyesi ülkeler sırasıyla, Irak, İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Venezüella, Katar, Endonezya, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir ve Katar’dır. Bunlardan ilk beşi kurucu üyelerdir.

OPEC’in başlıca amaçları sırasıyla şöyledir;

- Üye ülkelerin petrol politikalarını birleştirmek ve düzenlemek ve üye ülkelerin bireysel ve kolektif çıkarlarını korumak adına politikalar tayin etmek,

- Uluslararası petrol piyasasındaki fiyatların gereksiz ve zararlı dalgalanmalarını engelleyip istikrar sağlamak için gerekli yöntemleri araştırmak, ve

- Petrol tüketen ülkelere düzenli, ekonomik, istikrarlı ve verimli petrol arzı sağlamak ve elde edilen gelirin adaletli bir şekilde petrol endüstrisine geri dönüşümünü sağlamak.41

Teşkilatın en yetkili organı, genel politikanın oluşturulmasından sorumlu olan Kongre’dir. Üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Kongre, Yönetim Kurulu tarafından sunulan rapor ve öneriler üzerine karar verir. Yılda en az iki defa toplanır. Kongre, her üye ülkeden yapılan yönetici atamalarını onaylar. Yönetim Kurulu Başkanı’nı seçer, Genel Sekreteri tayin eder ve Yönetim Kurulu tarafından sunulan teşkilatın bütçesi hakkında fikrini belirtir. Her ülkeden iki yıl için atanan yöneticilerden oluşan ve yılda en az iki defa toplanan Yönetim Kurulu, teşkilatın yönetimini üstlenir, konferans kararlarını yerine getirir ve yıllık bütçeyi hazırlar. Sekreterya ise Yönetim Kurulu’nun talimatları doğrultusunda, teşkilatın idari görevlerini yürütür.42 Ayrıca bunların yanında bir de Başkanlık İzleme Alt Komisyonu vardır. Bu komisyonun görevi üye ülkeler tarafından ihraç edilen ve üretilen petrolü izlemektir.43

OPEC, kuruluşundan itibaren dünya petrol piyasasında çok stratejik bir örgüt olmuş, petrol endüstride yer alan en önemli kuruluş halini almıştır.

40www.opec.org Erişim tarihi: 12/06/2006 41

www.opec.org/aboutus/library/FAQs/aboutOPEC/q/1.htm Erişim tarihi 12/06/2006

42

Kaynak:Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Erişim [Homepage] URL: htpp://foreigntrade.gov.tr

(23)

Bilgili ve güçlü örgütleri olmayan, petrol üretim ve pazarlamasının gerektirdiği ekonomik ve teknik güçten yoksun bulunan petrol üreticisi ülkelerin kendi kaynakları üzerinde özgürce tasarrufta bulunmaları Batılı devletlerin güçlü dev şirketleri tarafından uzun süre engellenmiştir. Ancak, bu durum 1950’lerde başlayan milliyetçilik hareketlerinin gelişmesi sonucunda OPEC ’in kurulmasına kadar sürmüştür.44

Exxon tarafından yapılan ikinci afişe fiyat (posted price)* indirimi özellikle Ortadoğu’da tüm atmosferi değiştirmiştir. Bu indirim petrol şirketleri ile Irak arasında pazarlığın düğümlendiği bir noktada gelmiştir. Irak hükümeti, bunun baskı amacıyla yapıldığını ileri sürerek, dünya petrol ihracatının %80’ini gerçekleştiren beş ülkeyi, indirimden beş ay sonra Bağdat’ta bir toplantıya davet etmiştir. Bu toplantıya Irak’ın yanı sıra Suudi Arabistan, Kuveyt, İran ve Venezüella iştirak etmiş ve böylece sektörde faaliyet gösteren en büyük birkaç organizasyondan biri olan OPEC, 10-14 Eylül 1960 tarihinde kurulmuştur. OPEC ’in kuruluşuna yol açan sebepler arasında fiyat indirimleri nedeniyle üretici ülkelerin gelirlerinin azalması kadar indirimin şirketlerce tek taraflı yapılması da etkili olmuştur.

1960 yılında beş ülke tarafından kurulan ve ‘Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ olarak anılan OPEC ’e 1961 yılında Katar’ın, 1962’de Libya Arap Halk Cemahiriyesi’nin ve Endonezya’nın, 1967’de Birleşik Arap Emirlikleri’nin, 1969’da Cezayir’in, 1973’de Ekvator’un ve 1975’de Gabon’un katılmasıyla üye sayısı 13’e yükselmiştir.Ekvator üyelikten 1992 yılı sonunda çekilmiştir.

OPEC kurulduğunda üyeler önceliği petrolün varil fiyatının belirlenmesine vermişlerdi. Çünkü 1959-1960 yıllarında, pazara yeni üretici ülkelerin (SSCB, Libya, Cezayir) girmesi nedeniyle petrolün varil fiyatı %18 kadar düşmüştü. Bu durum, petrol üreten ülkelerin ekonomilerini çok zor duruma düşürmüştü. 1960 yılında petrolün bir varilinin üretim maliyeti 10 sentti. Üretici ülkelere varil başına 82 sent ödeniyordu. Buna karşılık OPEC ’in bildirdiği yeni satış fiyatı 180 sent olarak belirlenmişti.45

OPEC 1960-1970 yılları arasında kısmi başarılar elde etse de şirketler karşısındaki organizasyonel gücü 1970’den sonra elde etmiştir. Bu on yıllık dönemde

* piyasada satışı yapılacak olan petrolün açıklanan satış fiyatı

44

Daniel YERGİN, ‘Petrol- Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Mayıs 2003, s.9.

(24)

sürekli olarak düşen petrol fiyatları OPEC’in baskısı sonucu artmaya başlamışsa da bu dönemde OPEC üyelerinin varil başına geliri sadece %17 oranında artabilmiştir. Bu noktada OPEC sahip olduğu üretim ve ihracat potansiyelini kendi lehine çevirmekte zorlanmıştır. Bu dönemde artan yüksek talebe rağmen OPEC’in potansiyelini kullanmakta zorlanmasını nedeni hem organizasyonel yetersizlikler hem de üyeleri arasındaki çıkar ayrılıklarıdır.46

Gelişmiş ülkelerin, petrol üreticisi ülkeler olan OPEC ’den yapmış olduğu ithalat 1960’lı yıllarda iki kat artmıştır. Hızla artan tüketim ve aynı anda artmayan üretim neticesinde 1973 yılında kendi tabiriyle bu “irrasyonel” gidişi, ham petrol fiyatlarını dört kat arttırarak ve üreticilere yöneltilen fiyat mekanizmasını yerleştirerek durdurmak istemiştir.

Ham petrol ihraç eden ülkeler 1974 öncesi topraklarından çıkarılan petrole karşılık, büyük şirketlerle yaptıkları uyum anlaşmaları uyarınca afişe fiyatlar üzerinden belirli bir pay alıyorlardı. Bu afişe fiyat, büyük uluslararası şirketlerce belirlendiğinden üretici ülkelerin gelirleri de dolayısıyla bu şirketlerce belirlenmiş oluyordu. Fiyat afişmanının amacı da hükümet paylarının belirlenmesiydi. İmtiyaz sistemi içinde varil başına devlet hissesi çok küçüktü ve afişe fiyatın yaklaşık yarısı civarındaydı. 1971-72’de Tahran Anlaşmasıyla bu durum biraz düzeltilmeye çalışıldıysa da, mevcut sistem içinde pek de bir çözüm olamadı. OPEC ülkelerinin giderek düşen gelirlerinin yanı sıra, dünyayı 1971 petrol krizinin eşiğine getiren diğer ve en önemli faktör de, söz konusu ülkelerin ekonomik gelişmelerine bağlı olduğu tek kaynak durumundaki petrolün süratle tükeniyor olmasıydı. 1974 krizi ile birlikte petrolün tükenirliği de ilk kez gündeme gelmiş oldu. 1974 sonrasında, petrolün mülkiyeti petrol şirketlerinin elinden çıkıp, büyük ölçüde üretici ülkelerin (OPEC) eline geçmiştir.47

Bununla birlikte, 1980’lerin kendine özgü siyasal koşulları, üye devletler arasındaki siyasal ve ekonomik çıkar farklılıkları ile birleşince, Arap davasını ve onun bir uzantısı olarak da Üçüncü Dünya hareketini destekleme iddiasında olan OPEC, son 10 yılda etkinliğini ve önemini yitirmeye başlamıştır.48 Yazar Rustow ’a göre özellikle İran devrimi, OPEC içindeki gizli politik ve ekonomik rekabetin

46 Cenk PALA, Petrol Krizleri ve Dünya Ekonomik Sistemine Etkileri, Yayınlanmamış yüksek Lisans Tezi,

Ankara, 1992, s.41-42

47

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Madencilik (Enerji Hammaddeleri: Petrol-Doğalgaz), Ankara 2001, s.6.

48 Şükrü S. GÜREL, ve Özlem G ERGÜN, ‘İkinci Petrol Krizi Sonrasında Ortadoğu Petrolleri ve OPEC’ Su

(25)

ilerlemesine katkıda bulunmuştur. Bu durum,OPEC’ in giderek güçsüzleşmesine ve etkisizleşmesine yol açmıştır.49

Özellikle, 1980’lerin yeniden yapılanma sürecinde ortak paydalarını yitiren ve politik beklentileri giderek farklılaşan OPEC ülkeleri 1979-1980 yılında gerçekleşen ikinci petrol krizinden sonra tutarlı bir politika benimseyip izleyememişlerdir. Bunun temel nedeni, örgüt içindeki Arap-Arap olmayan, ve muhafazakar-radikal devletler arasındaki anlaşmazlık, diğer taraftan da petrole dış politikalarında farklı işlevler yüklemelerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin Suudi Arabistan ‘sabit fiyat garantisi’ ve ‘petrolün günlük politika aracı olarak kullanılmaması’ ilkelerini savunurken, genellikle Kuveyt’in liderliğini üstlendiği grup ise ‘yüksek fiyat politikası’ ile ‘petrolün uluslar arası arenadaki etkin kullanımı’ ilkelerini savunmuşlardır.50 OPEC’in önemini kaybetmesinde üyelerinin disiplinsizliğinin büyük rol oynadığı gerçektir. İkinci petrol krizinden sonra azalan talebin fiyatları düşürmesini engellemek için üretimi kısmak isteyen OPEC ülkeleri savaşmakta olan İran ve Irak ile Suudi Arabistan tarafından engellenmişlerdir. Mayıs 1981’de bu sorunu çözmek için Cenevre ‘de bir araya gelen üyeler somut bir sonuca ulaşamamışlardır. Alınan üretimi kısma kararı, İran, Irak ve Suudi Arabistan’ın tutumu nedeniyle fiyatlarda herhangi bir değişime yol açmamıştır. İran ve Irak, aralarındaki savaşı finanse edebilmek için, 1982 başından itibaren, OPEC tarafından koyulan kotalara uymamış, fiyatları düşürüp, üretimi artırmıştır.51 1990 yılında Kuveyt’in Irak tarafından işgal edilip Körfez Krizi sürecini başlatan tarihten itibaren ise, OPEC çok büyük oranda gücünü ve etkisini kaybetmiştir.

1.2.2. Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü (OAPEC)

Diğer bir etkin kurum ise Arap ülkelerinin kurmuş olduğu OAPEC örgütüdür. Başlıca amaçları, petrol sanayii ile ilişkili ekonomik faaliyetlerde üye ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirmek, hem bireysel hem de kolektif olarak petrol sanayiindeki yasal çıkarlarını koruma yollarını belirlemek, tüketici piyasalarına petrol akımının eşit ve uygun miktarlarda olmasını sağlamak maksadıyla ortak çalışmalar yapmak ve petrol sanayiindeki sermaye yatırımları ve ekspertiz için uygun

49

Dankward A. RUSTOW, ‘Oil and Turnoil’, New York: Norton and Company, 1982, s.185.

50

GÜREL ve ERGÜN, a.g.e, s.126-129

51 Nazif KUYUCUKLU, ‘Dünya Petrol Fiyatlarının Düşmesi ve OPEC’, İstanbul Siyasal Bilimler Fakültesi

(26)

bir ortam yaratmak olan OAPEC örgütünün kuruluş kökleri 3.Arap-İsrail savaşına kadar gitmektedir52.

Özellikle, Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın İsrail‘in ABD ve İngiltere tarafından desteklendiğini iddia etmesinin ardından Irak’ın liderliğinde 5 Haziran 1967’de Bağdat’ta toplanan Arap Devletleri, İsrail’e doğrudan ya da dolaylı olarak yardım eden Batılı devletlere petrol ambargosu uygulamaya karar verdiler. Kararın ardından Irak ve Libya petrol ihracatlarını tamamen durdururken; Kuveyt ve Cezayir sadece İsrail’i desteklediklerine inandıkları ülkelere yapılan ihracata son vermişlerdir. 6 Haziran 1967’de Suriye, Irak ve Suudi Arabistan’dan gelip topraklarından geçen tüm boru hatlarını kapattığını duyurmuştur.Aynı gün Lübnan, limanlarında Suudi Arabistan ve Irak petrolünün tankerlere yüklenmesi işlemini durdurduğunu bildirmiştir. 7 Haziran 1967’de ise Suudi Arabistan, İsrail’i destekleyen ülkelere ait tankerlere yükleme yapılmasını ve petrol ihracatını yasakladığını ilan etmiştir. Ancak özellikle İran ve Venezüella gibi OPEC ’in Arap olmayan üyelerinin piyasada beliren petrol kıtlığından yararlanarak üretimlerini ve ihracatlarını artırmaları sonucu Arap petrol ambargosu etkinlikten uzaklaşmıştır. Bu durum ambargo nedeniyle önemli gelir kayıplarına uğrayan Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt’in birkaç hafta içinde ambargoyu yumuşatmalarına hatta ambargonun tamamıyla iptalini talep etmelerine yol açmıştır. Zaten, Arap dışı kaynaklardan sağlanan petrole, Süveyş Kanalı’nın savaş nedeniyle kapalı olmasına rağmen Ümit Burnu yoluyla taşınan petrol eklenince gerek ambargonun en önemli hedefi ABD gerekse de Batı Avrupa ambargodan fazla etkilenmemişlerdir. Sonuç olarak 29 Ağustos-1 Eylül 1967’de Hartum’da toplanan Arap Zirvesi’nde petrol ambargosunun tamamen kaldırılması kararlaştırılmıştır53.

Ambargoya katılan bütün üreticiler, boykottan, boykotun uygulandığı Batılı ülkelerden daha fazla etkilendiklerinin farkına varmışlardır. Üstelik zirvede alınan bir diğer karar uyarınca Suudi Arabistan, Kuveyt ve Libya, savaşan iki ülke Mısır ve Ürdün’e yılda 135 milyon dolar tutarında yardımda bulunacaklardı. Böylece özellikle bu üç ülke, hem ambargo dolayısıyla gelirlerinin azalması hem de savaşı kaybedenlere ödeme yapmak zorunda kalmaları sonucu ambargodan en çok zarar gören ülkeler olmuşlardır54. Bu durum OAPEC ’in doğmasının en önemli

52Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Erişim [Homepage] URL:

htpp://foreigntrade.gov.tr

53

Şükrü S. GÜREL, ‘Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri’, A.Ü. S.B.F.Yayını, Ankara, 1979, s.119-120.

(27)

nedenlerinden birisidir. Böylece, Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt Ocak 1968’de Beyrut’ta toplanarak Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Organizasyonunu kurmuşlardır. Bu teşkilata üye olunabilmesi için, petrolden başka ihraç ürününe sahip olunmaması ve kurucuların oy birliği ile karar almaları gerekiyordu. Teşkilat kuruluşunda liderlik yapan Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt, bu şartla, Cezayir’i ve Mısır’ı teşkilatın dışında bırakmayı hedeflemişlerdi. Ancak, 1 Eylül 1969’da Kaddafi’nin iktidara gelmesi, Libya’yı ılımlılar grubundan çıkarıp radikaller grubuna soktu. Petrolün silah olarak Batıya karşı kullanılmasında ısrar eden Kaddafi, OAPEC ’i Suudi Arabistan’ın kontrolünden çıkarılması için mücadeleye başladı. Libya’nın çabalarıyla 1970 yılında Cezayir, Bahreyn, Katar, Abu Dhabi ve Dubai OAPEC üyeliğine kabul edildiler. 1972’de Irak, Suriye ve Mısır OAPEC üyeliğine dahil oldular55.

Teşkilatın en yetkili organı Bakanlar Konseyi’dir. Konsey, teşkilatın genel politikasını belirlemek, faaliyetlerini yürütmek ve yönetimi ile ilgili kuralları koymakla yükümlüdür. Konsey, her bir üye ülkenin petrol bakanları veya buna denk yetkililerden oluşmaktadır. Yılda en az iki kez toplanan Konsey olağanüstü oturumlar da yapabilir. Başkanlık her yıl değişir. İdari Büro, teşkilatın yönetiminde Konsey yardımcı olur, sekreteryanın personel düzenlemelerini onaylar, bütçe taslağını yeniden inceler ve genel sekreterin görüşleri ile birlikte Konseye gönderir, anlaşmanın uygulanması ve teşkilatın faaliyet ve görevlerindeki performansı ile ilgili görüş bildirir ve Konseyin gündemini belirler. Her üye ülke Büroda temsil edilir. Yılda en az üç kez toplanan Büroda başkanlık her yıl değişir. Genel Sekreterya ise, Konsey ve Büro tarafından belirlenen program ve politikaları planlar ve yürütür. Genel Sekreterya, üç yıllık bir dönem için atanan değiştirilebilir bir genel sekreter ve en fazla üç genel sekreter yardımcısı tarafından yönetilir. Personel, Teşkilata üye ve üye olmayan tüm Arap ülkelerinden niteliklerine göre seçilir. Sekreterya, Arap Enerji Çalışmaları Merkezi’ni bünyesinde bulundurmaktadır. Bu merkez; Ekonomik ve Teknik İlişkiler, Enformasyon ve Kütüphane, Finans ve İdari İlişkiler bölümlerini ihtiva etmektedir. Adli Mahkeme, üye ülkeler arasında veya üye ülke ile ülkenin topraklarında faaliyet gösteren bir petrol şirketi arasında, petrolle ilgili konularda ortaya çıkan anlaşmazlıklarda uzlaştırıcı görev yapan ihtisaslaşmış bir Arap mahkemesi olarak hizmet eder. Mahkeme üyeleri, üye ülkelerdeki en yüksek

55 Fahir ARMAOĞLU , ‘Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3.

(28)

mevkilerdeki hakimlerden veya uluslararası üne sahip hukukçulardan oluşur. Mahkemenin kararları nihai ve anlaşmazlığın taraflarını bağlayıcıdır56.

1.2.3. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)

OPEC ve OAPEC gibi petrol örgütlerinin yanı sıra, önemli ve etkin bir kurum olan IEA, Dr.Henry Kissinger’in tavsiyelerine uygun olarak Kasım 1974’de OECD konseyi tarafından enerji problemleri konusunda işbirliğini geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Uzun ve kısa vadede enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, enerji politikasının ekonomik politikalara azami katkıyı sağlayacak şekilde ticaret, döviz, istihdam, büyüme gibi diğer önemli politikalarla uyum içinde olacak bir biçimde düzenlenmesi, IEA’nın enerji politikasının ana hedefleri olarak sıralanabilir. ABD, Avustralya, Belçika, Danimarka, Almanya, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Lüksembourg, Norveç, Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan bu organizasyonun üye ülkeleridir.

1973 yılında petrol fiyatlarında meydana gelen olağanüstü artışları takiben kurula Uluslar arası Enerji Ajansı, OPEC üyesi ülkelerin şimşeklerini üzerine çekmiştir. Birçok OPEC üyesi, Uluslararası Enerji Ajansı’nı OPEC ‘i yıkmak için kurulmuş olan bir teşkilat olarak görmüştür. Uluslar arası Enerji Ajansına üye ülkeler Kasım 1974’de ‘Uluslar arası Enerji Programı’ anlaşmasını imzalamışlar ve bu anlaşma Ocak 1976’da yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşmanın ana ilkleri şu şekilde sıralanmaktadır.

- Fevkalade tehlike durumunda petrol paylaşılacaktır.

- Petrol ithalatına bağımlılığı azaltmak için uzun vadeli iş birliği kuvvetlendirilecektir.

- Petrol piyasası ile ilgi bilgilerin akımı hızlandırılacaktır.

- Petrol üreticisi ve petrol tüketicisi ülkelerle ilişkiler geliştirilecektir.

Bunlara ilave olarak, gelecekte petrol fiyatını aniden yükseltmeye çalışan petrol üreticisi ülkelerin girişimine karşı tüketici ülkeleri korumak amacıyla bir rezerv sistemi meydana getirilmiştir.57

56

Kaynak:Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Erişim [Homepage] URL: htpp://foreigntrade.gov.tr

57 Muhammed HEYKEL, ‘3. Petrol Savaşı: Körfez Savaşının Perde Arkası’, Çeviren Ahmed Asrar, Pınar

(29)

1.3. Petrol Krizleri

Petrol krizleri, petrol piyasasının gelişimini etkileyen önemli dönüm noktalarıdır. 1973, 1978 ve 1990 yıllarında yaşanan üç kriz her ne kadar farklı gibi görünen sebeplerle ortaya çıksa da temelinde benzer ekonomik ve siyasi sebepler barındırmaktadır ve piyasada benzer etkiler yaratmıştır. Aşağıda petrol piyasasını etkileyen bu üç önemli petrol krizi ile ilgili bilgiler verilmiştir.

1.3.1. Birinci Petrol Krizi (1973-1974)

Enerji bunalımının temelini ithal malı ham petrole olan aşırı bağımlılık teşkil etmektedir. Petrol bunalımının en büyük mali yükünü gelişmekte olan ülkeler taşımışlardır. Çünkü bunlar, gerek işlenmiş sanayi mallarını ve gerekse ham petrolü çok yüksek fiyatlarda ithal etmek zorunda kalmışlardır. Bu durum onların kalkınma hızlarını olumsuz yönde etkilemiştir58.

Bilindiği gibi petrol piyasası, petrolün aranması ve üretiminden başlamak üzere rafinajı, nakliyesi, dağıtımı ve stoklanmasını içeren bir dikey entegrasyon sistemi içinde oluşmaktadır. Burada ağırlık daha çok dikey entegrasyonun ilk halkası olan ham petrolün fiyatları üzerinde toplanmıştır. Petrol tüketimindeki hızlı artışa karşılık petrol sahası keşiflerinin aynı hızla arttırılamaması nedeniyle, 1970’li yıllarda petrol fiyatlarında büyük sıçramalar meydana getirmiştir. 1974 yılındaki ilk krizde petrol fiyatları dört kat yükselmiştir.

OPEC üyesi ülkelerin tek taraflı yapmış oldukları petrol fiyat artışları ve artışların ekonomik yapıda varolan diğer olumsuzlukları da tetiklemesi sonucu dünya ekonomisi toptan bir durgunluğa girmiştir. Bununla birlikte, dünya ülkelerinin bu durgunluktan etkilenmeleri gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermiştir. Özellikle, önemli ölçüde petrol bağımlısı ve esnek ekonomik yapıda olmayan gelişmekte olan ülkeler, çok ciddi ödemeler dengesi açığı ve dış borç sorunu ile karşı karşıya kalmışlardır.

Birinci petrol krizindeki petrol fiyat artışlarının öncesinde, dünya ekonomisinin gündemindeki temel ekonomik sorun olarak hızlanan enflasyon dikkat çekmektedir. Buna rağmen özellikle OECD, 1970’ler boyunca endüstrileşmiş ülkelerin yaşadığı enflasyonu açıklamakta neden olarak petrol fiyat artışlarını

(30)

kullanma eğiliminde olmuştur59. Bu bağlamda, petrol fiyat artışlarının dünya enflasyonunu başlatan değil aksine onu hızlandıran bir faktör olarak ele alınması doğru olacaktır.

Kriz öncesi dikkati çeken diğer önemli bir nokta ise, dünya ekonomisinde yapısal değişiklikler meydana gelmesidir. Örneğin, önemli yapısal değişiklik göstergelerinden biri olan ‘ihracat birim değerleri endeksi’ ne bakıldığında temel endeksin artış kaydettiği gözlenmektedir. Bu artış endüstrileşmiş ülkelerin milli ekonomilerindeki genel fiyat artışından daha yüksektir ve 1960’ların sonundan itibaren 1970’lerin başında hızla genişleyen bir dünya ekonomisine işaret etmektedir60. Dünya ekonomik büyüme hızı ayrıca düşünülmesi gereken noktalardan biridir.

Ham petrol fiyat artışlarının ve diğer ekonomik faaliyetlerin yanı sıra, krizin diğer etkeni siyasal nedenlere dayanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, 1973 Ekim’inde patlak veren Arap-İsrail savaşı nedeniyle Arapların OAPEC örgütünü, İsrail’i destekleyen Batı ülkelerine karşı, özellikle, üretim kesintileri ve ambargo yoluyla üretimi günde 5 milyon varil azaltarak bir tür silah olarak kullandıkları görülmüştür.61

Enerji tüketimi ile ekonomik faaliyetler arasında yakın bir ilişki olduğu bilinmektedir. Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonraya rastlayan dönemde(1950-1970) dünyanın her tür enerji talebi aşırı denecek düzeyde artmıştır. Öyle ki toplam dünya enerji tüketimi bu dönemde %179 oranında artmış, kişi başına enerji tüketimi de iki katına çıkmıştır. Enerji endüstrisine yönelen bu aşırı talep, doğal olarak petrol sanayiine yansımış, dünya petrol talebi 5.5 misline çıkmıştır62.

Dünya ekonomisinin büyük ölçüde genişlediği 1950-73 yılları arasında, petrol tüketiminin yıllık ortalama yüzde 10.6’lık artış hızına eriştiği saptanmış, dünya ekonomisindeki bu gelişmeye paralel olarak endüstrileşmiş ülkelerde gözlenen yüksek oranlı ekonomik büyüme, petrolle sağlanmıştır. Doğal olarak petrol, ekonomik büyümenin en önemli birincil enerji girdisi haline gelmiştir. Kömürden daha avantajlı bir enerji kaynağı olmasından dolayı, OECD ülkeleri toplam nihai

59

Paul de GRAUWE, ‘OECD Versus the GATT on the Source of Inflation’, The World Economy, Vol.4, No.2 June 1981, s.176-177

60 Ergun TURKCAN, ‘Dünya Krizi mi Petrol Krizi mi: Türkiye ve Dünyada Yaşanan Ekonomik Bunalım’, Yurt

Yayınevi, 1984, s.58.

61

Taha ÖZHAN, ‘Petrol Fiyatları’, Seta Ekonomi Araştırmaları, Aralık 2005, s.32

62 Michael TANZER, ‘Energy Update: Oil in the Late Twentieth Country’, Monthly Review Press, New York,

(31)

enerji tüketiminde kömürün 1960’daki yüzde 27.1’lik payı 1973’de yüzde 10.6’ya düşerken aynı dönemde petrolün payı yüzde 47.2’den yüzde 58.6’ya çıkmıştır63.

Yukarıda sayılan kriz gerekçelerine ilave olarak, yaşanan bazı ardışık gelişmelerde kriz öncesinde fiyat artışlarına dayanak sağlayan bir ‘petrol kıtlığı’ havası yaratılmasına yetmiştir. Örneğin, 1968’de Paris’te yapılan bir OECD toplantısının Avrupa hükümetlerine Amerikan petrol üretiminin yakın bir gelecekte kapasite sınırına erişeceğinin açıklanmasıdır. Açıklamadan dolayı korkuya kapılan OECD, üyelerine petrol stoklarını artırmayı tavsiye etmiş, stok oranlarını 1 Ocak 1975’e kadar 90 günlüğe çıkarmalarını istemiştir64. O tarihlerde Avrupa petrol gereksiniminin yüzde 30’unu karşılayan Kaddafi liderliğindeki Libya’nın, petrol şirketlerine isteklerini kabul ettirmek için üretim kesintilerine gitmesi ayrı bir nokta olarak belirtilebilir. Aynı yıl Kuveyt’te kaynaklarını korumak için üretimini kısması yani günde 3 milyon varile indirmesi kıtlık söylentilerine yeni bir boyut kazandırmıştır.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, özellikle 1960’ların sonları 1970’lerin başları bir petrol bolluğu halinde geçmiştir. Yani arz sıkıntısı görülmemektedir. Bu nedenle kıtlığın fiziksel bir boyutu olmayıp, sadece sanal olarak yayıldığı söylenebilir. Ancak bu boyut piyasanın petrol talebini artırması için yeterli zemin hazırlamıştır65.

Krize neden olan en büyük etkenlerden birisi de siyasal boyuttur. Bu bağlamda petrolün bir tür silah olarak kullanılmasının gündeme gelmesi de krize giden yolda büyük araçlardan birisi olmuştur. Özellikle, 1973’de başlayan Arap-İsrail savaşı bunların başında gelmektedir. Petrol üreten Arap ülkeleri, üretim kesintilerini ve ambargoyu bu gerekçeye dayandırmışlardır.

Siyasal boyuta başka bir açıdan bakıldığında şu tablo göze çarpmaktadır. Kriz hem Ortadoğu’nun hem de tüm dünyanın jeopolitik durumuna yeni bir görüntü vermiştir. Dünya petrolünde ve üretici-tüketici ilişkilerinde değişim yapmış ve uluslar arası ekonomiyi yeni baştan şekillendirmiştir. Dünya o güne kadar ‘ Batı-Doğu Bloğu’, ‘Kapitalist-Sosyalist’ diye iki gruba ayrılırken, petrol krizinden sonra ‘Petrol Üreten Ülkeler-Petrol Tüketen Ülkeler’ şeklinde anılmaya başlanmıştır.

63 Kaynak: OECD istatistik raporları (çeşitli yıllar) , Erişim [homepage]URL:

htpp://www.oecdobserver.org/news/archivestory.php/aid/376/Oil_market_still_on_edge.html. Erişim Tarihi:05/04/2006

64

Louis TURNER, ‘Oil Companies in the International System’, George Allen and Urwin Publication, London, 1983, s.153.

Şekil

Tablo 1.1 Petrol Piyasasının En Büyük 10 Şirketi (2005)
Tablo 1.2. Türkiye Yurt İçi Petrol Üretimi (1997-2005)
Şekil 1.1. TPAO Yurt içi ve Yurt Dışı Ham Petrol ve Doğalgaz Üretimi
Şekil 1.2. Ham Petrol Üretiminin Bölgelere Göre Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

萬芳醫院「腫瘤熱治療中心」,以深層透熱治療提供病人新契機 萬芳醫院在腹腔內癌症熱療超過 15 年臨床經驗,2016 年

Ülkemizde sanayi üretiminin tamamen ara mal ithalatına bağlı olması ve bunun yanında özellikle petrol ve doğalgaz gibi enerji ihtiyacının büyük bir

Tablolar 4.5-4.8’de görüldüğü üzere, derinlik metodu IEEE 30 baralı test sistemini; 0,217 saniye sürelik benzetim koşturulma süresi ve toplam on iki FÖB yerleşimi ile,

ABD petrol devi Exxon'un Venezuela'daki petrol işletmelerinin kamulaştırılmasının ardından intikam almak için Venezuela petrol şirketi PDVSA'nın yurtdışındaki 12

[r]

Bunun için, ben de, Serveti Fünunun o devir de Hüseyin Cahidin Edebiyat ve Hu­ kuk makalesi ile kapanmasına aid bir vesikayı neşretmeği doğru, buldum,

Disraeli Balkanlardaki olaylar~, ~ngiliz ç~karlar~na kar~~~ büyük bir tehdit olarak gördü~ü Üç imparator Ligi (1872)çerçevesincle ele alm~~t~r. Ona göre, Hersek

Hali hazırda bilinen petrol rezervlerini ve henüz bulunamamış petrol rezerv tahminlerini bir araya getiren bu kuramcılar, henüz dokunulmamış önemli miktarda petrol