• Sonuç bulunamadı

Petrol Fiyatlarındaki Değişimlere Etki Eden Ekonomik, Sosyal ve Politik

Petrol, diğer bir deyişle ‘kara altın’ dünya üzerinde ülkeler arası ilişkileri etkileyen, savaşlar başlatıp, savaşları sona erdiren uğrunda milyonlarca insanın hayatını kaybettiği 20. yüzyılın en önemli ve en değerli keşfidir. Petrol fiyatlarını etkileyen etkenlerin başında ülkeler arasında yaşanan gerginlik ve ittifaklar gelmektedir. Bunun yanında bölgesel ekonomik ve politik gelişmeler, olağan üstü hava koşulları da petrol fiyatları üzerinde baskı yaratan nedenler olarak göze çarpmaktadır. Petrolün zamanla bir refah aracı ve bir ekonomik silah olarak gücünü kavramaya başlayan petrol ihraç eden ülkeler, bu değerli madeni bölgesel ve küresel çıkarları için kullanmaya başlamış bu da petrol fiyatlarının yönüne etki eden en önemli faktör olmuştur. Petrol fiyatlarını etkileyen, petrolün arz yönü ile ilgili bu olayların yanında petrolün talep yönünü etkileyen bazı ekonomik ve sosyal olaylarda dikkatimizi çekmektedir. Örneğin, 2002’nin sonuna kadar düşen petrol fiyatlarında dikkati çeken başlıca faktörün Asya krizi ve dünya genelinde yaşanan iklim değişiklikleri de olduğu göze çarpmaktadır. Bu ve benzeri faktörlerde petrolün talep yönünde bir baskı oluşturarak petrol fiyatlarına etki etmektedir.

Petrol fiyatlarına etki eden ekonomik, sosyal ve politik nedenler, özellikle II. Dünya Savaşından itibaren dönem dönem açıklanacaktır. II. Dünya Savaşı öncesi dünya petrol üretimi ve tüketimi ağırlıklı olarak ABD içerisinde gerçekleştiğinden dolayı petrol fiyatları günümüzde olduğu gibi tartışma konusu değildi ve istikrarlıydı. II. Dünya Savaşı’nın etkisiyle ve Sovyet tehdidine karşı 1948 yılında ortaya konan Marshall Planı, İran Körfezi’nden Avrupa’ya satılan ham petrolün fiyatının rekabet ortamında piyasa koşullarında oluşmasını öngörmekteydi. Bu arada, ABD

petrol ithal etmeye başlamıştır. Ancak 1971 yılına kadar petrol ithalatında kota uygulamıştır. İran Körfezi petrolü için tek bir fiyat geçerli idi. Bir diğer deyişle, bütün ithalatçı ülkeler nakliye masrafını üstlenmek durumundaydı. Dolayısıyla, nakliye masrafları daha düşük olan Avrupa ve diğer alıcı ülkeler, petrolü ABD’den daha ucuza satın almaktaydı.

1950’li yıllar boyunca ilan edilen fiyatlar göstermelik olmaktan öteye gidememiş, petrol fiyatları sürekli pazarlıklara konu olmuştur. 1947-1970 boyunca düşen fiyatlar aslında petrol üreticilerinin hiçbirinin isteği doğrultusunda oluşmamaktaydı. Düşük fiyatlar, çok-uluslu entegre şirketlerin kârlarını düşürürken Avrupa’daki kömür fiyatlarını ve ABD’nin iç pazarındaki petrol fiyatlarını da aşağı çekmekteydi. Ancak, rekabet ortamı üreticileri düşük fiyattan satmaya zorlamaktaydı. Ayrıca, henüz, hükümetler rezervleri korumak için düşük üretim politikasını benimsememişlerdi. Aksine, şirketler üzerinde diğer ülkelerden daha çok üretmek için baskı yapmaktaydılar.

1959 yılına kadar çok-uluslu imalat şirketleri bildirilen fiyatları sabit tutup piyasa fiyatlarında indirimler yapmışlardır. Rezervlerin bulunduğu ülkeler, vergiyi ilan edilen varil fiyatı üzerinden aldıkları için bu dönemde indirimlere daha çok kayıtsız kalmışlardır. Ancak, 1959-60 döneminde pek çok şirketin ilan ettiği fiyatları da düşürmesi üzerine vergi gelirleri düşen petrol ihracatçısı ülkeler tarafından kendi çıkarlarını korumak amacıyla OPEC kurulmuştur. Bugün, başlıca gelir kaynağı petrol kazançları olan 11 gelişmekte olan ülkeden oluşan OPEC, üyelerinin izlediği petrol politikalarını koordine eden ve birleştiren uluslar arası bir kuruluştur. 1960’lı yıllar boyunca piyasa fiyatları düşmeye devam etmişse de OPEC ilan edilen fiyatların düşürülmemesinde başarılı olmuş, böylece OPEC ülkeleri varil başına sabit bir geliri korumuşlardır.

1971-1973 döneminde, OPEC ülkeleri birkaç kez vergileri artırmış ve her seferinde tüketim fiyatlara karşı esnek olmadığı için şirketler vergileri piyasa fiyatına yansıtmışlardır. Böylece vergiler, aynı zamanda petrol piyasasında taban fiyat işlevi görmüştür.

Bu yıllarda keşif ve üretim maliyetleri halen fiyatların altında kalmaktaydı. Hatta, bu fiyatlar, Kuzey Denizi, Meksika ve Alaska’da keşiflere başlanmasını ve Suudi Arabistan’ın üretimini 1982 yılına kadar üç katına çıkarmak için yatırımlar planlamasını sağlayacak düzeydeydi. Ancak, 1970’li yılların başlarında, Roma

Derneği gibi düşünce kuruluşları dünyadaki enerji rezervlerinin tükenmekte olduğunu ve fiyatların beş katına fırlayacağını söylemekte ve enerji piyasaları kriz beklentisi ile çalkalanmaktaydı.

1973 yılının Ekim ayında, Arap ülkelerin Altı Gün Savaşı’nda kaybettikleri toprakları İsrail’den geri almak amacıyla başlattıkları Yom Kippur Savaşı’ndan önce, OPEC ulusları, daha sıkı bir işbirliği ve daha büyük bir vergi artırımını duyurmuştur. Aynı ay, savaşın başlamasının ardından, Irak dışındaki tüm petrol üreticisi Arap ülkeler, ABD ve Hollanda’ya ambargo ilan etmiş ve üretimlerini kısmışlardır. Yalnızca iki ay süren kesinti OECD stoklarından rahatça karşılanmış ve ambargo başarısız olmuştur. Ancak, bu olay, tüketicilerin herhangi bir üretim kısıtlamasına karşı stoklamaya gitmesine neden olmuş, gelecek için tedirginlik yaratmış ve stoklama amaçlı talebi artırmıştır. Bunun sonucu olarak, 1973 yılının Eylül ayında 2.90 dolar olan petrolün varil fiyatı, savaştan sonra Aralık ayında 11,65 dolara çıkmıştır. Daha önce 1956 ve 1967 yıllarında da üretim kısılmış, ancak piyasa koşullarının hemen tepki vermesiyle fiyat değişiklikleri yıllık istatistiklere bile yansımamıştır. 1974 yılında ise, OPEC ülkeleri vergi yoluyla fiyatları artırmaya devam etmişler, ayrıca artan atıl kapasiteye rağmen üretimi kısmışlardır. Bu gelişmeler sırasında petrol kıtlığı ve üretimi, giderek daha fazla tartışılır olmuştur. ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA, rezervlerin yeterli olmadığını, 1980 yılından sonra petrol üretiminin düşeceğini belirtmiştir. Böylece, petrol fiyatları tüm dünyada hızla yükselmeye başlamış ve fiyatlar için 100 dolara varan tahminler yapılmıştır. 1975-1978 boyunca OPEC vergi artırma politikasına devam etmişse de, önceki büyük artışların ardından gelen bu küçük çaplı fiyat artışları, tüm dünyada kendini gösteren enflasyon tarafından süpürülmüştür.

1979-80 yıllarında, bu kez İran Devrimi nedeniyle üretim azalmış, Suudi Arabistan ve diğer OPEC ülkelerinin İran üretiminin açığını kapatmayı reddetmesi ile OPEC, devam eden fazla kapasiteye rağmen üretimi talebin altında bırakmış ve fiyatlar tekrar fırlamıştır. 1981 yılına kadar üretimde kısıtlamalar devam etmiştir. Böylece 1981 yılına gelindiğinde, petrol fiyatları OPEC uluslarının net gelirini düşürecek kadar yükselmiştir.

OPEC devletleri, 1970’li yıllar boyunca piyasa koşullarının üzerinde kalan fiyatların, kısıtlı rezervlerini daha hızlı tüketime açmalarının bedelini ancak karşıladığını savunmuşlar ve kendilerinin daha yavaş bir tüketim oranını tercih

edeceklerini belirtmişlerdir. Ancak, bu fiyat artışları küresel bir resesyona yol açarak küresel büyümeyi ve dolayısıyla petrol tüketimini yavaşlatmıştır. Ekonomik faaliyet ile petrol arasındaki bağıntının eğimi azalmıştır. Petrol talebinin yüksek fiyatlara tepkisi, birim gelir başına petrol tüketimini düşürmek şeklinde olmuştur. Bunun sonucu olarak, ABD’de 1974 yılında GSYİH’nın her doları başına tüketilen petrolün günümüzde ancak yarısı tüketilmektedir. Yavaş yavaş değişen tüketim kalıpları 1978 yılında kendisini iyice hissettirmiş, 1980 yılından sonra düşen fiyatlara rağmen etkisini tamamen yitirmemiştir. 1973-1979 arasında küresel tüketimdeki azalmayı Avrupa ve Japonya’da özellikle gazyağı üzerine konan tüketim vergileri perçinlemiştir. OPEC üyesi ülkeler bu vergilerin üreticilerden tüketicilere gelir aktardığını savunmuş, bunların şiddetle karşısında yer almıştır.

1970’li yıllardaki petrol krizleri, tüketimi olduğu gibi, üretimi de etkilemiştir. Üretimde kullanılan enerji kaynakları arasında petrolün payı düşmüştür. Özellikle elektrik üretiminde kullanılan petrol, kömür ve nükleer enerjiyle ikame edilince, elektrik fiyatlarının da petrol fiyatları ile birlikte yükselmesi önlenmiş ve enflasyon bir ölçüde dizginlenmiştir.128 Ayrıca, 1973 yılında %53 olan OPEC’in dünya petrol üretimindeki payı, yüksek fiyat politikasından dolayı, 1985 yılına kadar sürekli azalmış ve %29’a düşmüştür.

Bu sırada, piyasa koşulları da büyük ölçüde değişmiştir. Orta Doğu ve Venezuella’da büyük çaplı kamulaştırma hareketleri gerçekleşmiştir. Ham petrol alıcıları daha önce entegre şirketler iken şirketler arasında işbölümü ve uzmanlaşma gerçekleşmiş, oluşan rekabetçi ortamda vergilerin fiyatlara yansımasını beklemek imkanı kalmamıştır. Spot ve vadeli işlemler için doğru bilgiye hızlı erişen petrol borsaları oluşmuştur.

OPEC, 1982-1985 yıllarında satış fiyatlarını doğrudan ayarlamaya ve petrol kotaları koymaya başlamıştır. Suudi Arabistan, üretimi dizginleyen faktör olarak toplam OPEC kısıntısını üstlenmeyi kabul etmiştir. Bunun karşılığında ise, herhangi bir petrol krizinde başvurulacak “son merci” sıfatını kazanmıştır. Üstlendiği ağır sorumluluk nedeniyle, 1985 yılının ortalarında, diğer petrol üreticilerinin neredeyse tümü üretim kotalarının dışına çıktığında, hemen hemen hiç petrol ihraç edemez

128 Aykut KİBRİTÇİOĞLU, ‘Inflation Effect of Crude Oil Prices’, Hazine Müsteşarlığı Ekonomik Araştırmalar

duruma gelmiştir. 1986 yılının Ağustos ayında yapılan yeni bir anlaşmanın ardından 10 sene boyunca petrol fiyatları nispeten istikrar kazanmıştır.

1996-1998 dönemine gelindiğinde, kış mevsiminin ılık geçmesinin ve Güneydoğu Asya krizinin de etkisiyle petrol tüketiminin artışı yavaşlamış, üretim artışı tüketimin biraz üzerinde kalmıştır. Arz talep dengesini sağlamak için gereken küçük çaplı bir üretim kısıtlamasını OPEC ancak üç yılda gerçekleştirebilmiş, bu arada stoklar birikmiş ve petrol fiyatları 1997 yılından 1999’a gelindiğinde yarıdan fazla düşmüştür.129

W. L. Kohl130 ise 1998 yılında OPEC’in kontrolü dışında gelişen ve talebi arzın altında bırakan faktörleri;

- çok önemli bir pazar olan Güneydoğu Asya’daki ekonomik kriz ve bu ülkelerin dolar bazlı borçlanmalarını zorlaştıran devalüasyonlar,

- Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’da kış mevsiminin çok ılık geçmesi,

- Ağustos ayında ekonomik krizin sıçradığı Rusya’nın, finansal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, petrol ihracatını 1998 yılının son üç ayında 600-800 bin varil artırması,

- kurların düzeyini koruyabilmek için Çin’in petrol ithalatını 1998 sonuna doğru kısması olarak sıralamıştır.

OPEC üyeleri, 1997 yılının sonbaharında Asya’da başlayan bankacılık ve döviz kuru krizinin talebi azaltıcı etkilerini öngöremeyerek, 1997 yılının Kasım ayında Cakarta’da üretim tavanını güncellemiş,günde 25 milyon varildeden 27,5 milyon varile çıkarma kararı almışlardır. Oysa, önceki birkaç yıldır üretim kotalarını delmeyi alışkanlık edinmiş ülkeler nedeniyle 1996 yılında gerçekleşen OPEC üretimi zaten günde 28.3 milyon varile ulaşmıştır. Daha sonra alınan üretim kısıtlaması kararları yeterli ve etkin olmamış, Irak ise bu kararlara hiç katılmayarak üretimini artırmıştır. 1998 yılında Suudi Arabistan petrolünün fiyatı varil başına 9-13 dolar arasında değişmiştir.

129 M.A. ADELMAN, ‘World oil production& prices 1947-2000’, Quarterly Review of Economics and Finance,

(The), 42, 2002,s.169-191

130 W.L. KOHL, ’OPEC Behavior, 1998-2001’, Quarterly Review of Economics and Finance (The) 42, 2002, s.

Morse ve Richard131 ise, fiyatlarda görülen bu düşüşü, Riyad’ın, OPEC disiplinine uymayan Venezuella'ya gösterdiği tepkiye ve petrol piyasasında hakimiyetini yeniden sağlama savaşına bağlamaktadır. Suudi Arabistan, OPEC kotası olan günde 2,3 milyon varili aşarak üretimini önce günde 3 milyon varile çıkaran ve ABD'nin bir numaralı tedarikçisi olma özelliğini elinden alan Venezuella ile önce müzakereler yapmış, sonuç alamayınca 1998 yılında üretimini günde 1 milyon varil civarında artırarak petrol fiyatlarının fazlasıyla düşmesine sebep olmuştur. 1998 yılında OPEC gelirleri, 1980 yılındaki zirveden sonra en düşük değerine inmiş; önceki seneye göre 54 milyar dolar azalarak 100 milyar dolar olmuştur. Ertesi yıl, özellikle Suudi Arabistan’ın girişimleri ile ve OPEC dışındaki petrol üreticilerinden de destek sağlanarak sıkı bir üretim kısma politikasına gidilmiştir.

Kohl132, 1998-2000 petrol fiyatları değişmelerini, daha önce ortaya çıkan politik veya askeri nedenli krizlerin tersine, arz ile talebin dengede olmamasına bağlamıştır. OPEC’in 1997’de piyasayı yanlış değerlendirmesi ve ayrıca üretim kotalarında disiplinsiz davranışları sonucu, fiyatlar düşmeye devam etmiştir.

1999 yılı Mart ayında Norveç ve Meksika’nın da desteklediği bir OPEC toplantısında üretim kısıtlaması kararı alınmış, 1 varil petrolün fiyatı 18-20$ olarak hedeflenmiştir. 2001 yılı başlarında bu hedef revize edilerek 25-30 dolara çıkarılmıştır. Böylece, 1986-1996 boyunca (1991 yılı hariç) ortalama 17$ olan bir varil petrolün fiyatı yaklaşık % 50 artmış ve 25$ düzeyine çıkmıştır. ABD hükümeti Suudi Arabistan ile fiyatların düşürülmesi için temaslarda bulunmuşsa da, Suudi Arabistan, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin’e karşı korunmadıkları için hiçbir boyun borcu olmayan Arap ülkelerinden bir şey talep edemeyeceklerini belirtmiştir.133 Bu arada, canlanan ekonomi ile birlikte talep daha hızlı gelişmiş, fiyatlar 30 doların üzerine çıkmıştır. Ancak, bu dönemde OPEC ülkelerinin kotalara uyumu artmış, 1999 yılının Eylül ayı itibariyle MEES’in (Orta Doğu Ekonomik Araştırması- The Middle East Economic Survey) tahminlerine göre %94 olarak gerçekleşmiştir.

106 E.L. MORSE, J. RİCHARD, ‘The Battle for Energy Dominance’, Foreign Affairs, 81 (2), 2002, s.16-31. 132

W.L. KOHL, a.g.e. s. 215

133 M.A. ADELMAN, ‘World oil production& prices 1947-2000’, Quarterly Review of Economics and Finance,

OPEC disiplinini artıran politik etkenler arasında; kartel kotalarını delmesiyle ünlü Venezuella’nın yönetimine OPEC petrol politikasına katılımcı Chavez hükümetinin gelmesi, Mart 1999’da Suudi Arabistan ile İran arasında petrol fiyatları istikrarı ve Irak konusunda uzlaşmaya varılması, Nijerya ve Cezayir’deki hükümet değişiklikleri sayılabilir. OPEC üyeleri arasında eşgüdümü destekleyen politik olaylar dışında Meksika ve Norveç’in OPEC dışından işbirliği ve OPEC toplantılarının senede dört ve üstüne çıkması, kartel üyelerinin piyasaya daha çabuk ve birlikte tepki vermesine imkan tanımıştır. 1998 yılında 10 dolara kadar düşen fiyatların tüm üreticilerin çıkarlarını tehdit etmeye başlaması ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin artan finansal ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için kabul edebilir buldukları minimum fiyat düzeyinin 21 doların üzerine çıkması, OPEC ülkelerini 1999 itibariyle pazar payı stratejisini bırakarak, daha yoğun bir işbirliği ile fiyatları ve gelirleri yükseltme amacına yöneltmiştir.134

Adelman135; elinde petrolden başka alternatif olmayan, siyasi konumu güvensiz, nakit sıkıntısı içindeki OPEC hükümetlerinin, kısa dönemdeki yüksek fiyatlı sıcak kazançları gelecekteki hasılat kayıplarına rağmen tercih edeceğini savunmaktadır. 1990-1991 Körfez Krizi döneminde kısa bir zaman dışında hiçbir zaman petrol kıtlığı yaşanmamasına ve her zaman talebin üzerinde bir üretim kapasitesi bulunmasına rağmen, fiyatların artmasını ve 1970’li yıllardan bu yana dalgalanmalar göstermesini; bilgiye verimli ulaşamayan ve üyeler arasında eşgüdümün zor ve yavaş olmasından dolayı hedeflerin altında veya üstünde üretim yapan bir kartelin -OPEC- denetiminde fiyatların oluşmasına bağlamıştır. Bu nedenlerle, çeşitli dönemlerde OPEC’in davranışlarının fiyatları hedeflediğinden çok daha fazla yükselttiğine ve gelirin düşmesine neden olduğu belirtilmekte, buna 1981 yılı örnek olarak gösterilmektedir. Adelman, talebin fiyat esnekliğinin artan fiyatlara karşı daha çabuk işlemeye başlamış olabileceği ihtimaline de değinmektedir.

Yüksek petrol fiyatlarının petrol talebindeki artışı yavaşlatacağı ve OPEC gelirlerini orta ve uzun dönemde olumsuz etkileyeceği giderek daha sık tartışılmaktadır. Talep artışının dinamizmi, gelişmekte olan ülkelerden geldiğinden, talep yüksek fiyatlara daha duyarlı olacaktır.136 Son Irak Harekatı’ndan (Nisan 2003) önce Şubat ayında Batı Teksas petrol fiyatının 35,63 $’a çıkması ve Merrill Linch’in

134

W.L. KOHL, ’OPEC Behavior, 1998-2001’, Quarterly Review of Economics and Finance

135 M.A. ADELMAN, a.g.e, s.172

fiyat tahminlerini 41 $’dan 46 $’a çıkarması üzerine137, Businessweek ve CNBC-E, yüksek fiyatların Güneydoğu Asya ekonomisine ve toplam petrol talebine yapacağı etkiye dikkat çekmişlerdir.138

Kohl’a göre, Asya kaynaklı talebin artışının yavaşlaması dışındaki bazı faktörler de OPEC’in yüksek fiyat uygulamasının sınırlarını çizmeye devam etmektedir: OPEC üyelerinin kotalara uyumu herhangi bir yaptırıma tabi olmayıp çıkar uyuşmasının devamına bağlıdır. Dolayısıyla, yüksek fiyat politikasının sürekliliği OPEC ülkelerinin bireysel çıkarlarının kartelden ayrılacağı ana kadar olabilecektir. Uluslar Arası Enerji Ajansı (International Energy Agency (IEA)), talebin yüksek olduğu zamanlarda eşgüdümün daha kolay olduğunu ve kotaların, birkaç OPEC ülkesinin üretim kapasitesi üzerinde belirlendiği zamanlarda, toplam üretimin hedeflere daha yakın olduğunu gözlemlemiştir. Bu olgunun nedenleri, talep yeterince yüksek olduğunda, kotaları aşmak için kapasite üstünde üretim yapmak veya kapasite artırmak gerekmesi, bu dönemlerde zaten tatlı kazançlar edinilmesi ve kotaların rekabetçi piyasa miktarına daha yakın saptanmasıdır. Yüksek fiyat-düşük üretim politikası uygulamaları ise uzun ömürlü olamamaktadır. Irak, bu süreçte, OPEC ile en baştan itibaren işbirliği yapmayarak üretimini kendisi belirlemiştir.

Rusya başta olmak üzere OPEC dışındaki üreticilerin, petrol fiyatları üzerinde önümüzdeki dönemde daha etkili olması beklenmektedir. OPEC ile genelde işbirliği içine giren Meksika, ABD ile ilişkilerine öncelikli hedef vermekte; Norveç de kendi çıkarlarıyla örtüştüğü sürece OPEC’in yanında yer almaktadır.

OPEC’in yüksek fiyatlı petrol politikasının devamlılığının karşısına çıkan bu dinamikler sonucunda, 2000 yılında ortalama 27,60 dolar olan ve 2000 yılının üçüncü çeyreğinde 33 dolara yaklaşan OPEC sepet fiyatı, 2001 yılında ortalama 23,12 dolara ve 2002 yılının başında 19 doların altına düşmüştür.139 2001 yılı başlarında fiyatlar ilan edilen 22-28 $ bandına geri çekilmiş, ancak bu kez de küresel ekonomik resesyon fiyatları aşağı doğru fazlasıyla çekmiştir.140 2002 yılı başındaki dip noktasının ardından, Irak dışındaki OPEC üyesi ülkeler, üretim kotalarını altı ay boyunca günde 1,5 milyon varil azaltma kararı almışlardır.141 Böylece, gerçekleşen

137 http://www.ntvmsnbc.com.tr, 17.03.2003 138 http://www.ntvmsnbc.com.tr, 18.03.2003 139 http://www.opec.org

140 W.L. KOHL, ’OPEC Behavior, 1998-2001’, Quarterly Review of Economics and Finance 141 TCMB, (2002), “Ödemeler Dengesi Raporu”

üretim çoğu kez kotaların üzerine çıksa da, fiyatlar yaklaşık 7 dolar artarak 26 dolar düzeyine çıkmıştır.142

2002 yılının Aralık ayında bir araya gelen OPEC ülkeleri, üretimi 2003 yılı Ocak ayından itibaren artırma kararı almışlardır143. Şubat 2003’te kotalar tekrar yükseltilmiş, ancak fiyatlar Mart ayına gelindiğinde bile 30 doların üzerinde kalmıştır. 38 dolara kadar çıkan fiyatlar, 1991 yılındaki Körfez Krizi’nden bu yana en yüksek düzeyine ulaşmıştır.144 Mart ortasında Merrill Lynch, petrol fiyatlarının 2- 3 aylık dönemde 27-33 dolar bandında hareket etmesini ve daha uzun dönemde 46 dolara kadar yükselmesini beklemekteydi145.

2002 yılı Aralık ayından 2003 yılı Mart ayı sonlarına kadarki dönemde ham petrol fiyatlarının yükselmesinin asıl nedeni Irak’a yönelik askeri operasyon öncesi belirsizlik olmuştur. Bunun yanında, OECD ülkelerinde ham petrol stoklarının düşük düzeyde seyretmesi ve Venezuella’da 2 Aralık 2002’de başlayan grevden dolayı üretimin düşmesi, mevsimsel etkenlerden dolayı artan petrol ürünleri tüketimi, bakımları sona eren rafinerilerin yeniden ham petrol taleplerini artırmaları da fiyatlar üzerinde yukarıya doğru baskı oluşturmuştur.146

Öte yandan, New York Mal Borsası’nda (New York Mercantile Exchange) Irak gerginliğinin kısa sürmesi ve Nisan ayından itibaren fiyatların gevşemesi beklendiği için Mart ayında Batı Teksas petrolü için oluşan vadeli fiyatlar147 düşmeye başlamıştır. Irak direnişinin beklenenin çok altında olması sonucu askeri operasyonun başarısı da daha büyük olmuştur. Ham petrol fiyatları, Uluslar Arası Petrol Borsası’nda (International Petroleum Exchange) oluşan vadeli fiyatlara göre148 ancak 2004 yılının Ocak ayında beklenen 26,62 düzeyinin altına, 2003 yılının ikinci çeyreğinde inmiştir. Nisan ayının başlarından itibaren düşen petrol fiyatları tekrar hedeflenen 24-28 dolar bandında dolaşmaya başlamış, beklentiler bu bandın da altında 22 dolar düzeylerinde seyretmeye başlamıştır. Irak harekatı öncesinde ve sırasında, OPEC ve özellikle Suudi Arabistan’ın olası bir arz krizine karşılık

142

http://www.opec.org

143 TCMB, (2002), “Ödemeler Dengesi Raporu” 144 http://www.ntvmsnbc.com.tr, 27.02.2003 145

http://www.ntvmsnbc.com.tr, 17.03.2003

146

TCMB, (2002), “Ödemeler Dengesi Raporu”

147http://www.opec.org/NewsInfo/mi/pdf/MI032003.pdf Erişim Tarihi: 03/03/2005 148 TCMB, (2002), “Ödemeler Dengesi Raporu”

üretimini büyük oranda artırması, fiyatların tekrar düşmesine neden olmuştur149. Irak petrol üretimi için yapılan iyimser tahminler, Rusya’nın alternatif tedarikçi konumuna gelmesi ve OPEC dışı üreticilerin ağırlığının artması, fiyatlar üzerinde aşağı doğru baskı yapmaktadır. OPEC, bu gelişmelere karşı üretimi kısma kararı