• Sonuç bulunamadı

1.4.1 Türkiye’nin Petrol Üretimi

İki türlü petrol üretim yöntemi vardır. Bunlar birincil üretim ve ikincil üretimdir. Yeraltında gözenekli ve geçirgen bir ortamda bulunan hidrokarbonun rezervuardan kuyuya akışını sağlayan temel mekanizmalar, üretimle oluşacak basınç düşüşü ile kayaç ve mayi genleşmesi, su itimi ve gravite etkisidir. Rezervuardaki hidrokarbonların bu mekanizmaların yardımı ile ve doğal enerjisi ile kuyu içine akmasıyla gerçekleştirilen üretim birincil üretim denir. İkincil üretim yöntemleri ise rezervuara çeşitli mayilerin enjekte edilmesi ile nihai üretimin artırılmasına yöneliktir. Rezervuarın basıncını ve hidrokarbonların üretim kuyularına akışını artırmayı hedefleyerek enjekte edilen maddeler arasında su, karbondioksit, çeşitli kimyevi maddeler, buhar ve hidrokarbonlar sayılabilir. Yeraltındaki hidrokarbon yüksek basınca sahip ise açılan kuyudan kendi enerjisi ile yüzeye gelir. Yüzeye gelmek için yeterli enerjiye sahip olmayan hidrokarbonların üretimi ise pompa sistemleri ile yapılır. Dünyada bu konuda belli başlı sistemler, kuyuya gaz

enjeksiyonu ile üretim sistemi, hidrolik, at kafası, burgu, elektrikli dalgıç pompa sistemleridir. Dünyada kullanımı en yaygın olan pompa at kafası pompalarıdır.82

Türkiye’de petrol ve doğalgaz, derinlikleri 150 ile 3500 metre arasında değişen rezervuarlardan üretilir. Türkiye’de petrol rezervlerinin büyük çoğunluğu aktif taban suyuna sahiptir. Bu nedenle üretim süresince büyük ölçüde basınç düşüşleri gözlenmemektedir. Rezervuara basınç desteği sağlanması açısından olumlu katkı sağlayan aktif taban suyu, aynı zamanda üretim kuyularının giderek artan oranlarda su üretilmesine ve zamanla devre dışı kalmalarına da neden olmaktadır. Aktif taban suyu nedeni ile Türkiye’deki sahaların büyük çoğunluğu su enjeksiyon uygulamasına gerek duyulmadan birincil üretim yöntemleri ile üretim yapmaktadır. Bazı sahalarda ise taban suyu yoktur ya da aktif değildir. Bu nedenle üretimle birlikte rezervuarda hızlı bir basınç düşüşü gözlenmektedir. Bu tür sahalarda ikincil petrol üretim yöntemlerinin ilk uygulaması TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) tarafından 1960 yılında Garzan sahasında başlatılan çevresel su enjeksiyonu projesi ile gerçekleştirmiştir. Uygulama halen sürdürülmektedir. Yine TPAO tarafından Batı Raman sahasında da çeşitli dönemlerde sınırlı ölçülerde su enjeksiyonu uygulanmıştır. Türkiye’de ikincil üretim yöntemi ile petrol üreten diğer şirket N.V Turkse Perenco’dur. Şirketin Kayaköy sahasında 1962-1967 yılları arasında gerçekleştirilen su enjeksiyonuna 1986 yılında tekrar başlanılmış olup uygulama halen sürdürülmektedir. Su enjeksiyonu dışındaki diğer üretim artırıcı uygulamalar ise Türkiye’de TPAO tarafından Batı Raman sahasında uygulanmaktadır. Batı Raman’da 1985 yılında başlayan ve günümüze dek geliştirilerek sürdürülen karbondioksit enjeksiyon uygulaması, dünyadaki en büyük karbondioksit uygulamaları arasında olup, halen devam etmektedir. Çamurlu sahasında 1986 tarihinden itibaren 4 yıl süre ile karbondioksit enjeksiyon uygulaması yapılmıştır. İkiztepe sahasında ise pilot uygulama olarak karbondioksit ve buhar enjeksiyonu denenmiştir.83

Ülkemizde çıkarılan petrol 1965 yılında bir milyon tonu geçmiş, 1969-70 de 3.6 milyon ton civarında bir zirve yaptıktan sonra 1984 yılına kadar azalmış ama sonra tekrardan artarak, 1991’de 4.4 milyon tonla tarihi zirvesini yapmış ve tekrar

82

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Madencilik (Enerji Hammaddeleri:Petrol-Doğalgaz) Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayınları, Ankara, 2001, s. 28

83 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Madencilik (Enerji Hammaddeleri:Petrol-Doğalgaz) Özel İhtisas

iniş trendine girmiştir. Şu anda üretilen petrol miktarı 40 yıl önce üretilen miktarla aynıdır.84

Türkiye’de 1970 yılından bu yana ham petrol üretiminin büyük bölümü, TPAO ve Shell olmak üzere başlıca iki şirket tarafından gerçekleştirilmektedir. Birinci petrol krizi öncesi dönemde, Shell şirketi %55’e ulaşan payı ile Türkiye’de üretim yapan şirketler arasında en büyük paya sahip bulunmaktadır. TPAO’nun aynı dönemde yerli ham petrol üretimi içerisindeki payı ise %30 veya daha altında seyretmektedir.85

1970 yılında Türkiye 3,5 milyon ton düzeyindeki toplam ham petrol üretimi ile iç talebin yaklaşık %50’sini yurt içi kaynaklardan sağlamıştır. Gerçekte 60’lı yılların son döneminde birkaç yıl süre ile, toplam ham petrol ihtiyacının yarısından daha fazlasının yerli üretimle karşılandığı bir dönem yaşanmış ancak bu düzey uzun bir süre devam ettirilememiştir.

1970 yılındaki 3,5 milyon tonluk toplam üretiminin yaklaşık 1 milyon tonu TPAO, 2 milyon tonu ise Shell tarafından gerçekleştirilmiştir. Diğer şirketlerin toplam üretimleri ise 500 bin tonun biraz üzerinde bulunmaktadır.86

Ham petrol üretimi açısından 1970 sonrası dönem Türkiye’de oldukça monoton bir seyir takip etmiştir. Rezervlerin ve üretim imkanlarının sınırlılığı nedeniyle, yerli petrol sanayi bu dönemde, uluslararası piyasalardaki gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmiş görünmemektedir. Dönem boyunca TPAO’nun üretimi yıllık 1 milyon ton üretim seviyesini yaklaşık olarak korurken, başta Shell olmak üzere yabancı petrol şirketlerinin üretimlerinde kesintisiz bir azalma gözlenmiştir.87

Türkiye’de yerli ham petrol üretimi, 1970 yılından itibaren sürekli olarak azalırken, iç talep sürekli olarak artmış, bunun sonucu da yerli üretimin talebi karşılama oranı kesintisiz olarak düşmüştür. 1970 yılında yaklaşık %50 olan söz konusu oran, 1987 yılı itibariyle yüzde 11 seviyelerine kadar inmiştir.

1970 yılından 1987 yılına kadar yerli ham petrol üretiminde önemli bir gelişme sağlanamazken, bu yıldan itibaren TPAO’nun üretimlerine bağlı olarak, yerli üretimde tekrar bir artış izlenmeye başlanmıştır. TPAO’nun üretim artışlarında, özellikle Batı Raman sahasında, karbondioksit enjeksiyonu tarzındaki ikincil üretim

84 İbrahim ÖZTÜRK, Sohbet KARBUZ, ‘Türkiye’nin Ennerji Ekonomisi ve Geleceği’, Araştırma Raporları

MÜSİAD Yayınları, Şubat 2006 s. 59

85

Ergün YİĞİT, ‘Petrol Sanayiinde Gelişmeler ve Türkiye’de Petrol Talebi Üzerine Ekonometrik Bir İnceleme’, DPT Yayınları Yayın No:2322-İPGM:434, Nisan 2003 s. 60

86 Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 60 87 Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 60

yöntemleri ile üretimin artırılması ve Adıyaman bölgesinde yeni petrol alanlarının keşfedilmesi etkili olmuştur. 1991 yılı sonu itibariyle, ortaklığın ulaştığı 3,5 milyon tonluk üretimle, toplam yerli ham petrol üretimi tarihindeki en yüksek seviyesine, 4,5 milyon tona ulaşmış bulunmaktadır.88

1987 sonrasında TPAO’nun faaliyetlerine bağlı olarak yerli petrol üretimi açısından yeni bir döneme girilirken, yabancı petrol şirketlerinin faaliyetlerinde önemli bir gelişme ortaya çıkmamıştır. Shell dahil olmak üzere bir çok şirketin üretimleri, birinci petrol krizi öncesinde girdikleri azalış eğilimini sürdürmeye devam etmişlerdir. Ancak son iki yılda bazı yabancı şirketlerin TPAO ile oluşturduğu yeni ortaklıkların sağladığı yeni üretim imkanları, TPAO ve Shell dışı üretimin bir miktar artmasını sağlayabilmiş bulunmaktadır.89

Türkiye’deki şirketlerin ürün işleme kapasitesi yaklaşık 556.000 varil/gün’dür. Bu kapasite tüm sahalardaki toplam üretilen mayinin (su ve petrol) ayrıştırılarak taşınmaya hazır hale getirilmesine yönelik yüzey donanımlarını yansıtmaktadır. 1999 yılında ortalama su ve petrol üretimi yaklaşık 385.000 gün/varil olmuştur. Bu değerler dikkate alındığında kapasite kullanım oranı yaklaşık %69 olarak görülmektedir. Kapasite kullanım oranının düşük olmasının nedeni keşfi yapılan sahalardan giderek daha az miktarda petrol üretilmesidir. Kapasiteler, bulunan sahadan yapılacak yüksek üretime göre planlanmaktadır. Süre içinde kuyu verimlerinde görülen düşüş ve bazı kuyuların çeşitli nedenlerle devreden çıkması ise kapasite kullanım oranında düşüşe neden olmaktadır.90

Tablo 1.2. de Türkiye’nin yıllık petrol üretimi verilmiştir.

88

Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 61

89

Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 61

90 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Madencilik (Enerji Hammaddeleri:Petrol-Doğalgaz) Özel İhtisas

Tablo 1.2. Türkiye Yurt İçi Petrol Üretimi (1997-2005)

TPAO (ton/yıl) Özel (ton/yıl) Toplam

(ton/yıl) 1997 2.564.174 799.703 3.363.877 1998 2.426.064 797.562 3 223 626 1999 2.110.275 795.496 2 905 771 2000 1.973.704 794.845 2.768.549 2001 1.789.948 760.928 2.550.876 2002 1.712.040 728.162 2.440.202 2003 1.624.039 751.043 2.375.082 2004 1.545.764 732.774 2.278.538 2005 1.571.423 706.002 2.277.425

Kaynak: DİE Ekonomik Göstergeler

Ülkemiz petrol kaynaklarından 2001 yılı içerisinde 2,5 milyon ton petrol üretilmiş olup, bir önceki yıla göre %10’luk azalma kaydedilmiştir. Ülkemizdeki petrol rezervlerinden en fazla üretim TPAO tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak ülke tüketimi dikkate alındığında bu rakamlar oldukça düşük kalmaktadır. Ülke enerji ihtiyacının hemen hemen yarısını oluşturan petrolün yaklaşık %90’ı ithalat yolu ile karşılanmaktadır.91

Tablo 1.2.’de görüldüğü yurt içi petrol üretimimiz yıllar itibariyle azalmaktadır. 2000 yılında 2.768.549 ton olan yıllık üretimimiz 2005 yılında 2.277.425 tona düşmüştür. Bu düşüş sürecinin yeni kaynaklar bulunmazsa devam edeceği öngörülmektedir. Ayrıca yurt içi üretimimizin yaklaşık %69’luk bölümünün de TPAO tarafından yapıldığı görülmektedir. Ülkemizin yurt içi petrol üretimindeki düşüş 2005 yılında durmuş ve az da olsa %106’lık bir büyüme sağlanmıştır. Bu artışın yapılan sondaj çalışmaları neticesinde gelecek yıllarda da devam edeceği öngörülmektedir. 8 Haziran 2006 tarihli Hürriyet gazetesinde çıkan ve TPAO ortaklığı tarafından açıklanan bilgilere göre, ülkemiz Suriye sınırı üzerinde yapılan sondaj çalışmaları sonucunda açılan kuyularda petrol bulunmuş ve günlük 300 varillik petrol üretimine başlanmıştır.

91 Serhan TAFLAN, ‘Dünya ve Türkiye’deki Mevcut Ve Alternatif Enerji Kaynakları ve Politikaları’,

Ülkemizin her geçen gün daha büyük ölçüde ihtiyaç duyduğu birincil enerji kaynaklarından petrol ve doğalgazın öncelikle kendi öz kaynaklarımızdan sağlanması petrol arama stratejimizin temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle son yıllarda, özellikle artan petrol fiyatlarının da maliyetlerin çok üzerinde gerçekleşmesi nedeniyle, petrol varlığı ispatlanmış bölgelerin yanı sıra henüz yeterince aranmamış bölgelerde ve denizlerimizde petrol arama çalışmalarının belli bir ivme kazandığı görülmektedir. Bu amaçla, yatırım riskinin paylaşılması, yeni teknolojilerin transferi ve bölgemizdeki hidrokarbon potansiyelindeki payımızın artması amacıyla yabancı petrol arama şirketleri ile ortak petrol arama anlaşmaları yapılmaya başlanılmıştır. Son yıllardaki petrol arama yatırımlarımız başta Trakya ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere yurt sathına yayılarak sürdürülmektedir. Bunun yanı sıra denizlerimizdeki hidrokarbon potansiyelini ortaya çıkarabilmek amacıyla, deniz sondajı teknolojisindeki gelişmelere de bağlı olarak, Karadeniz’deki arama faaliyetleri de artırılmıştır. İleri teknoloji ve yüksek maliyet gerektiren bu arama faaliyetlerinde uluslar arası petrol şirketleri Madison Oil, Perenco, Amity Oil, Chevron ve BP ile TPAO arasında yapılan ortaklık anlaşmalarımız mevcuttur. Ülkemizin petrol ve doğalgaz ihtiyacının karşılanması amacıyla TPAO 1993 yılından itibaren, Kuzey Afrika ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde de arama ve üretim çalışmalarına devam etmektedir.92

Şekil 1.1. TPAO Yurt içi ve Yurt Dışı Ham Petrol ve Doğalgaz Üretimi

Kaynak: TPAO 2005 yılı raporu

2005 yılında TPAO sahalarından 10.700.038 varil (1.571.423 ton) ham petrol üretilmiştir. Özel sektörün ülkemizde yaptığı üretim ise 4.807.266 varil (706.002 ton)’dur. TPAO’nun yapmış olduğu bu üretim ülkemiz toplam üretiminin %69’una karşılık gelmektedir. Yapılan üretimin %64’ü Batman bölgesinden (6.885 bin varil), %35’i Adıyaman bölgesinden (3.657 bin varil) ve %1’i de Trakya bölgesinden (158 bin varil) sağlanmıştır.93

Şekil 1.2. Ham Petrol Üretiminin Bölgelere Göre Dağılımı

2005 Yılı Yurt İçi Ham Petrol Üretimin Bölgelere Göre Dağılımı Batman 64% Adıyaman 35% Trakya 1% Batman Adıyaman Trakya

Kaynak: TPAO 2005 yılı raporu

1.4.2 Türkiye’nin Petrol Tüketimi

Türkiye’de petrol tüketiminin analizi başlıca iki yoldan yapılmıştır. Birinci yaklaşımda rafinerilerin işledikleri ham petrol miktarları ham petrole olan toplam olarak alınmış, analiz söz konusu rakamlara dayandırılmıştır. İkinci yaklaşımda ise nihai tüketime konu olan petrol ürün miktarları esas alınmıştır. Bu yaklaşımda öncelikle önemli ürünlerin tüketimlerindeki gelişmeler tek tek incelenmiştir. Bu yaklaşımın ikinci safhasında ise, toplam ürün tüketiminin ham petrol eşdeğerindeki gelişmeler incelenmeye çalışılmıştır. Toplam ürün tüketiminin ham petrol eşdeğerinin hesaplanmasında, ürün tüketimlerinin ağırlıklı olarak toplamından rafineri gazının düşülmesinden sonra kalan miktara %6,5 rafineri kaybının ilave edilmesi yöntemi uygulanmıştır.94

Özellikle planlı dönemin başlangıcından itibaren, Türkiye yurt içi talebi karşılayacak rafineri kapasitesine sürekli olarak sahip olmuştur. Ancak ürünlerin birbirlerine dönüştürülebilme imkanlarının sınırlılığı nedeniyle, bazı ürünlerde talebi aşan miktarlarda üretim yapılırken, bazı ürünlerde yurt içi üretim, talebin karşılanmasında yetersiz kalmış, bu durumun doğal sonucu olarak da ürün dış ticareti gündeme gelmiştir. Kriz dönemleri istisna olmak kaydıyla, planlı dönem süresince

ürün ithalatı yaklaşık olarak ürün ihracatını karşılayan miktarlarda gerçekleşmiş, böylelikle söz konusu iki yaklaşımın ortaya koyduğu yurt içi talep rakamları arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmamıştır.95

1970’li yılların başları petrol tüketim yapısı açısından oldukça istikrarlı bir seyir takip etmiştir. Rafinerilerde işlenen petrolün yaklaşık %50’si yerli üretimle karşılanmış, toplam ürün tüketiminin ham petrol eşdeğeri, işlenen petrole oldukça yakın bir düzeyde gerçekleşmiştir. Bu durum ülkenin ham petrol temini ve rafinerilerinin çalıştırılması konusunda herhangi bir güçlüğün olmadığını göstermektedir. Bu durum birinci petrol krizine kadar devam etmiş, bu krizle birlikte iki değer arasında belirgin farklar oluşmaya başlamıştır. İlk olarak 1976 yılında, rafinerilerde işlenen ham petrol miktarı 13 milyon ton seviyesinde gerçekleşirken, toplam ürün tüketiminin ham petrol eşdeğeri 15 milyon tonu aşmıştır. Sonraki yıllarda daha da büyüyen farklılık ikinci petrol krizinin yaşandığı 1979 yılında yaklaşık 4 milyon ton düzeyine ulaşmıştır. Durumun istikrar kazanması ancak 1982 yılından sonra mümkün olabilmiştir.96

Yeterli rafineri kapasitesinin varlığına rağmen, rafinerilerde işlenen petrol ile ürün tüketiminin ham petrol eşdeğeri arasındaki farklılık, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ile ilişkili olmaktadır. Yükselen petrol fiyatları nedeniyle ödemeler dengesi büyük açıklar vermeye başlayan ülke, uzun vadeli ham petrol bağlantılarına girmemiş, hammadde yokluğu nedeniyle de rafinerilerde kapasite kullanımı oldukça düşmüştür. Yurtiçi petrol ürünleri üretiminin iç talebi karşılamakta yetersiz kalması nedeniyle, sık sık spot piyasalardan ürün alınması yoluna gidilmesi 1976-1981 döneminde söz konusu farkın başlıca nedenini oluşturmaktadır.97

TÜPRAŞ’tan aldığımız verilere bakıldığında Türkiye’nin 2002-2005 yılları arasındaki petrol ürünleri satışları sırasıyla 21.217.000, 20.749.000, 20.434.000, 20.355.000 tondur. Bu petrol ürünleri içinde ağırlığı ise motorin, fuel oil 6 ve LPG oluşturmaktadır. Bunları sırasıyla jet a-1, asfalt, kurşunsuz süper benzin, kalorifer yakıtı ve nafta takip etmektedir.

95

Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 63

96 Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 65 97 Ergün YİĞİT, a.g.e., s. 66

Tablo 1.3. Türkiye’nin Petrol Ürünleri Tüketimi (2002-2005) Ürünler 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005* Motorin 7.632.643 6.596.661 7.834.198 8.774.281 8.763.828 9.063.456 9.536.335 10.112.441 9.126.303 Fuel-oil 6.193.948 6.233.546 5.452.114 6.202.133 6.528.936 6.824.004 6.661.619 6.117.623 4.696.739 LPG 2.873.318 3.174.090 3.338.535 4.546.884 3.851.176 3.500.383 3.551.623 3.943.484 3.622.882 K.Benzin 533.866 862.271 1.096.091 1.387.639 1.540.978 1.699.819 1.796.888 2.020.484 2.206.616 Asfalt 1.325.079 1.768.636 1.273.762 1.247.415 1.149.339 1.238.357 1.404.254 1.389.844 1.643.732 Jet yakıtı 1.009.831 1.038.409 899.443 970.995 1.055.047 1.199.223 1.314.199 1.526.855 1.627.517 Kalorifer yakıtı 1.639.499 1.516.797 1.511.516 1.464.170 1.280.098 1.318.510 1.392.197 914.945 653.959 Nafta 1.458.879 1.647.190 1.583.732 1.562.018 1.522.901 1.678.374 1.551.867 1.496.548 735.656 Diğer 5.221.516 5.036.683 4.628.981 3.744.444 2.937.801 2.812.100 2.700.520 3.105.432 2.411.494 Toplam 27.888.579 27.874.283 27.618.372 29.899.979 28.630.104 29.334.226 29.909.502 30.627.656 26.724.898

*2005 yılı değerleri 11 aylıktır. Kaynak:PİGM

Tablo 1.3.’te görüldüğü gibi Türkiye’nin petrol ürünleri tüketimi yıllar itibariyle artış göstermiştir. Bu ürünler arasında en çok dikkat çeken ise motorin ve fuel-oildir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tahminlerine göre, ileriki yıllarda, toplam petrol tüketimi yavaşlayan bir hızla artmaya devam edecektir. Sanayi ve konut/ticaret sektöründe petrol tüketimi artmaya devam edecek, fakat talep artışının büyük kısmını kömür ve doğalgaz tüketimi oluşturacaktır.98

1.4.3. Türkiye’nin Petrol İthalatı

Türkiye’nin petrol rezervleri tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeyin çok altındadır. Bu nedenle aradaki fark ithalat yoluyla giderilmek zorundadır. Türkiye’nin petrol ithalatı endüstriyel gelişimine paralel olarak her geçen yıl artmıştır. 1982-1998 arasında net petrol ithalatı iki misle yakın, 1990-1995 yılları arasında da %17 artarak 1995 yılında 23,5 milyon petrol eşdeğerine ulaşmıştır. 1990 öncesinde en büyük sağlayıcı Irak iken, 1990 yılındaki BM ambargosundan sonra Suudi Arabistan ve İran’dan ithalat artmıştır. Bu iki ülke 1995 yılı ham petrol ithalatının üçte ikisini sağlamıştır. Petrol ürünü ithalatı artmış, ihracatı ise, rafinerilerdeki kapasite fazlalığının azalmasına paralel olarak azalmıştır. Yerli üretimin azalması beklendiğine göre petrol ithalatının, talepteki hızlı büyümeyi

98 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Erişim [homepage] URL:http://www.enerji.gov.tr/bakanlik/bakanlik.htm

karşılayacak biçimde artmaya devam etmesi gerekmektedir. Petrol fiyatlarındaki gelişmeye bağlı olarak, Türkiye’nin ham petrol ithalatı da 1996 yılından itibaren miktar olarak artmasına rağmen, değer olarak düşüş göstermiştir. 1996 yılında 3,4 milyar dolar olarak gerçekleşen ham petrol ithalatı 1998 yılına gelindiğinde yaklaşık 1 milyon ton (%4,5) artmasına karşılık, ödenen tutar 1,3 milyar dolardan (%39) fazla düşüş kaydetmiştir. 1999 yılı ortalarından itibaren önemli ölçüde artmaya başlayan petrol fiyatları neticesinde ham petrol ithalatı bir önceki yıla göre miktar olarak %4,1 azalmasına rağmen, değer olarak %32’lik artışla 2,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.99

Tablo 1.4. Türkiye’nin Petrol İthalatı Yıllar İthalat Miktarı

(bin ton) İthalat Tutarı (milyon $) Birim Fiyatı ($/ton) 1997 23.343 3.194 136,8 1998 23.792 2.082 87,5 1999 22.837 2.754 120,6 2000 21.363 4.208 197,0 2001 23.142 3.878 167,6 2002 23.708 4.088 172,4 2003 24.029 4.777 198,8 2004 23.917 6.092 254,7 2005* 23.390 8.649 369,7

Kaynak: DİE Ekonomik Göstergeler

Tablo 1.4.’de görüldüğü gibi son beş yıldaki petrol ithalat tutarımız 30.285 milyon dolardır. Yıllar itibariyle baktığımızda 2000 yılında ham petrol ithalatımız 4.208 milyon dolar, 2001 yılında 3.878 milyon dolar, 2002 yılında 4.088 milyon dolar, 2003 yılında 4.777 milyon dolar, 2004 yılında 6.092 milyon dolar ve 2005 yılında gerçekleşen ham petrol ithalat tutarı da 8.649 milyon dolardır.

99 Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Erişim [homepage] URL:http://www.tpao.gov.tr/rprte Erişim Tarihi:

Tablo 1.5. Türkiye’nin Ülkelere Göre Petrol İthalatı

Rusya Libya İran Suudi Arabistan Diğer

A B C A B C A B C A B C A B C 1997 - - - 3.434 494 143,9 4.021 548 136,3 5.596 756 135,1 10.873 1.517 139,5 1998 384 36 93,8 3.276 318 97,1 4.037 353 87,4 5.079 456 89,9 11.056 922 83,4 1999 1.767 211 119,4 3.625 478 131,8 5.095 565 111,0 3.630 437 120,3 8.720 1.063 122,0 2000 1.617 328 202,9 3.518 749 212,8 3.716 702 189,0 3.805 757 199,1 8.706 1.672 192,0 2001 4.589 776 169,1 4.414 813 184,1 4.894 770 157,3 3.525 603 171,1 5.719 917 160,3 2002 3.945 672 170,3 3.900 712 182,6 4.539 753 166,0 3.865 673 174,1 7.459 1.277 171,2 2003 4.560 905 198,4 4.580 1.004 219,2 6.949 1.280 184,2 3.868 761 196,6 4.070 827 203,1 2004 6.462 1.617 250,3 5.053 1.431 283,3 5.739 1.347 234,8 3.450 878 254,4 3.213 817 254,4 2005* 6.077 1.957 322,0 3.545 1.379 388,9 5.779 1.719 297,4 2.905 1.097 377,6 1.440 586 406,9

A. İthalat miktarı(.000 ton) B. İthalat değeri(milyon $) C. İthalat birim fiyatı($/ton) *2005 yılı 10 aylık veriler toplamı

Kaynak:DİE Ekonomik Göstergeler

Türkiye’nin petrol ithal ettiği başlıca ülkeler ise Rusya, Libya, İran ve Suudi Arabistan’dır. Son beş yılda petrol ithalatımızdaki en büyük pay Rusya’ya aittir. 2000 yılından itibaren sırasıyla 1.617.000 ton, 4.589.000 ton, 3.945.000 ton, 4.560.000 ton, 6.462.000 ton ve 2005 yılının ilk on aylık verileri dikkate alındığında 6.077.000 ton petrol ithalatımız Rusya’ya aittir. Bu beş yılda toplam 6.255 milyon doları ülkemiz petrol ihtiyacını karşılamak için Rusya’ya ödedik. Bunun yanında bu beş yılda diğer petrol tedarikçilerimize ödediğimiz toplam tutar ise 23.524 milyon dolardır.

Uluslar arası piyasalarda yüksek seyreden petrol fiyatları nedeniyle ülkemizin petrol faturası kabarmaktadır. 2006 yılının Ocak ayında petrol ithalatı için 598 milyon dolar, Şubat ayı için 590 milyon dolar, Mart ayı için 795 milyon dolar ve Nisan ayı için de 1.026 milyon dolar ödemiştir.2005 yılının Nisan ayında 728 milyon dolar ödeyen Türkiye’nin petrol ithalatı 2006 yılının ilk dört ayında geçen yılın aynı dönemine göre %29,8 oranında artarak 3.010 milyon dolara yükselmiştir. Türkiye 2000-2006 yılları arasında petrol ithalatına 34.702 milyon dolar ayırmıştır.100

Yurtiçi üretimle karşılanamayan kaynak talepleri ithalat yoluyla karşılanması planlanmaktadır. Bu yaklaşım içinde ithalatın, yıllık ortalama %7-9 arasında

büyüyeceği ve bugünkü eşdeğerinden 2010 yılında 94-127 milyon ton petrol eşdeğeri arası değerlere ulaşacağı hesaplanmıştır. Başka bir ifade ile 1990 yılında 20 milyon ton olan ham petrol ithalatı, 2010 yılında 51-68 milyon ton arası değerlere yükselmesi beklenmektedir.101

1.4.4. Türkiye’nin Enerji Politikasında Petrolün Yeri ve Önemi

Enerji, ekonominin ve yaşam standardının vazgeçilmez kaynağıdır. Dünyada nüfus artışı, sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte, küreselleşme sonucu artan ticaret ve üretim imkanlarına bağlı olarak, doğal kaynaklara ve enerjiye olan talep giderek artmaktadır. Dünyada 2030 yılına kadar enerji talebinin, büyük kısmı gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanmak üzere, bugüne göre %60 daha fazla olması beklenmektedir. Petrol, kömür gibi fosil kaynaklarının bugün olduğu gibi gelecekte de dünya enerji talebinde önemini sürdürmeye devam etmesi beklenmektedir. 2002 yılında toplam enerji talebinde %80 olan fosil kaynakları payının, 2030 yılında yüzde 82’ye yükselmesi beklenmektedir. Bu dönem içinde petrolün en fazla tüketilen enerji kaynağı olma özelliğini koruyacağı öngörülmektedir. En yüksek talep artışının ise doğal gaz kullanımında olması beklenmektedir. Türkiye’nin büyüme ve gelişmesine paralel olarak enerji gereksinimi de her geçen yıl artmıştır. Ekonominin bu denli hızla büyümesi enerji üretiminin dengeye varmasını gerekli kılmış ve enerji ithalatının hızla artmasına yol açmıştır.102

Türkiye’nin enerji politikası; ülke enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek, sosyal kalkınma hamlelerini destekleyecek ve yönlendirecek şekilde, zamanında, yeterli, güvenilir, ekonomik koşullarda ve çevresel etki de göz önüne alınarak sağlanması olarak belirlenmiştir. Ülkenin enerji planlaması çalışmaları, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca bu esaslar dahilinde kısa, orta ve uzun dönemli politika ve tedbirleri dikkate alınmak suretiyle sürdürülmektedir.103

2000 yılında Türkiye enerji arzının %54’ü ithalatla karşılanmakta olup toplam tüketimde en büyük payı %44 ile petrol ve %18 ile doğalgaz oluşturmaktaydı. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar ve imzalanana anlaşmalar neticesinde enerji

101 Vedat ŞAHİN, ‘Enerji Sektöründe Geleceğe Bakış: Arz, Talep ve Politikalar’, TÜSİAD Yayın No: TÜSİAD-

T/94, Kasım 1994, s.93

102

Murat BAYAT, ‘Petrol krizlerinin Türkiye ile Ortadoğu Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilere Etkisi’, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2002, s. 139

üretiminde doğalgazın payı %43’lere çıkmıştır.104 Türkiye’nin yerli ham petrol üretimi ise toplam ihtiyacın ancak %15-18’ini karşılamaktadır. Bu oran 1960’lı