• Sonuç bulunamadı

Okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisi"

Copied!
126
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ BİLİM DALI

OKULDAKİ ŞİDDET OLAYLARI İLE AİLE İÇİ ŞİDDET İLİŞKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Merve Gonca ÇELİKTAŞ

Ankara Haziran, 2013

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ BİLİM DALI

OKULDAKİ ŞİDDET OLAYLARI İLE AİLE İÇİ ŞİDDET İLİŞKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Merve Gonca ÇELİKTAŞ

Danışman: Doç. Dr. Aybala DEMİRCİ

Ankara Haziran, 2013  

(3)
(4)

     

ÖNSÖZ

Okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisinin konu edildiği bu araştırmada, öncelikle danışmanlığımı kabul eden, bilgisini ve tecrübesini güler yüzüyle benimle paylaşan, çalışmamın her aşamasında yardımcı olan çok değerli hocam Doç. Dr. Aybala DEMİRCİ’ ye teşekkür ederim.

Ayrıca hayatım boyunca her an desteklerini hissettiğim sevgili anne, babama, kardeşlerime ve teyzeme bu uzun ve yorucu süreçte benimle birlikte olan ve sıkıntılarımı benimle paylaşarak her türlü fedakârlığı gösteren eşim Nuri ÇELİKTAŞ’ a çok teşekkür ederim.

Merve Gonca ÇELİKTAŞ                         İİ

(5)

 

ÖZET

OKULDAKİ ŞİDDET OLAYLARI İLE AİLE İÇİ ŞİDDET İLİŞKİSİ ÇELİKTAŞ, Merve Gonca

Yüksek Lisans, Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Aybala DEMİRCİ

Haziran – 2013, 126 Sayfa

Bu araştırmanın amacı; okullarda son yıllarda etkisini daha da çok göstermeye başlayan şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisini; cinsiyet, sınıf, anne ve baba öğrenim durumu, aile gelir durumu, aile tipi gibi sosyo-demografik faktörler yönünden incelemektir.

Bu araştırmada “Tarama Modeli” kullanılmıştır. Örneklem İstanbul ili Çekmeköy ilçesi 2011-2012 eğitim öğretim yılında Ali Kuşçu İlköğretim Okulunun 6., 7. ve 8. sınıflarında öğrenim gören 307 öğrenciden oluşmaktadır. Veri toplamak için “Zorba-Kurban Ölçeği” ve “Aile İçi Şiddet Anketi” kullanılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin çeşitli sosyo-demografik özelliklerini saptamak için araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde Mann Whitney – U Testi, Kruskall Wallis H – Testi, Spearman Korelasyon ve Regresyon analizi kullanılmıştır.

Bulgular, ilköğretim öğrencilerinin, baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddet, anne kaynaklı sözel ve psikolojik şiddet, baba kaynaklı sözel ve psikolojik şiddet, anne ve baba kaynaklı ekonomik şiddet, ve anne ve baba kaynaklı bireysel hakları kısıtlayıcı ve duygusal şiddete maruz kaldığını göstermektedir. Şiddet faktörlerinin cinsiyet değişkenine göre fark gösterdiği, erkek öğrencilerin aile içi şiddete kız öğrencilerden daha fazla maruz kaldığı belirlenmiştir. 7. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddet, anne kaynaklı sözel ve psikolojik şiddet ve anne ve baba kaynaklı bireysel hakları kısıtlayıcı psikolojik şiddete, 6. sınıfta öğrenim gören öğrencilere göre daha fazla maruz kaldığı görülmüştür. 8. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin baba kaynaklı sözel ve psikolojik şiddet ile anne ve baba kaynaklı bireysel

(6)

hakları kısıtlayıcı psikolojik şiddete, 6. sınıfta öğrenim gören öğrencilere göre daha fazla maruz kaldığı görülmüştür. 8. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin de, anne kaynaklı sözel ve psikolojik şiddete 7. sınıfta öğrenim gören öğrencilere göre daha fazla maruz kaldığı görülmüştür.

Araştırmaya katılan ilköğretim öğrencilerinin zorba – kurban düzeyleri incelendiğinde zorbalık düzeyi ortalaması 4.919; kavga düzeyi ortalaması 8.264; kurban olma düzeyi ortalaması 7.091 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin zorba – kurban olma durumları cinsiyet ve sınıf değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 8. sınıfa devam eden erkek öğrenciler 8. sınıfa devam eden kız öğrencilere ve 6. ve 7. sınıfa devam eden öğrencilere göre okuldaki şiddet olaylarında daha fazla zorbalık yapmakta ve kurban olmaktadır.

İlköğretim öğrencilerinin zorba – kurban olma düzeyleri ve aile içinde gördüğü şiddet faktörleri arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmada, şiddet faktörleri arttıkça öğrencilerin zorba ve kurban olma düzeyleri “çok zayıf” da olsa artış göstermektedir.

Baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddetin 1 birim artması zorbalığı 0,83 birim, kavgayı 3.677 birim, kurban olma durumunu ise 1,36 birim arttırırken, anne ve baba kaynaklı bireysel hakları kısıtlayıcı psikolojik şiddetin 1 birim artması durumunda kurban olma durumunun 0.464 birim arttığı tespit edilmiştir. Aile içinde görülen şiddet faktörlerinden yalnızca baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddete maruz kalma durumunun zorbalık durumunu, kurban olma durumunu ise baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddet ile anne ve baba kaynaklı bireysel hakları kısıtlayıcı şiddete maruz kalma durumunun etkilediği görülmektedir.

Araştırmanın sonucunda okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisinin “zayıf” şekilde gerçekleşebildiği tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Aile içi şiddet, okulda şiddet, zorbalık, kurban.

   

(7)

   

SUMMARY

RELATIONSHIP WITH DOMESTIC VIOLENCE, VIOLENCE IN SCHOOL ÇELİKTAŞ, Merve Gonca

Master of Science, Family Economics and Nutrition Education Branch of Science Thesis Advisor: Assoc. Prof. Aybala DEMİRCİ

June – 2013 126 Page

The purpose of this study is also starting to show the impact of the schools in recent years with violence in relation to domestic violence; gender, class, mother and father education, family income, family type as well as taking into account the socio-demographic characteristics.

In this study, "Scanning Model" is used. This particular model is a situation in the past or is intended to depict the way still exist. Sampling is gathered from The Ali Kuşçu Elementary School at 6., 7. and 8. classrooms consists of 307 students located in İstanbul, Çekmeköy district. The survey was used to collect data. For this purpose " Bully-Victimization Scale" and "Domestic Violence" survey, is used. The "Personal Information form" is prepared by the researcher for determining the variety of socio-demographic characteristics of students who participated in the study form”. In analyzing data, Mann Whitney-U test, Kruskall Wallis H – test, Spearman correlation and regression analysis.

The findings obtained in this study, show that elementary school students are exposed the physical and verbal violence from father induced, verbal and psychological violence from mother-induced, economic violence from mother and father-induced, verbal and psychological violence from father-induced and the restrictive individual rights, emotional violence from mother and father-induced . The violence factors show difference according to the gender variable. Male students are exposed to domestic violence more than the girl students. 7. students studying in the classroom, physical and

(8)

verbal violence, mother-father-induced verbal and psychological violence, and individual rights, restrictive psychological violence from mother and father, according to students in the 6.classroom has been more exposed. 8. students studying in the classroom, the father from the verbal and psychological violence, and individual rights, restrictive psychological violence from mother and father, according to students studying in the 6. classroom has been more exposed. 8. students studying in the classroom, parents from the verbal and psychological violence 7 classroom. According to students studying in the classroom been identified.

In the examination of the level bullying-victim of the students participated the survey, average level of bullying of 4.919; the average level of fighting of 8.264; the victim was found in the average level of 7.091. The situation of bullying and being victim of the students according to the gender and class variables were found to be statistically significant. 8. male students, according to scholl other students progress to violent riots proves to be more bullying and victimization.

The study examined the relationship between bully-being victim level and domestic violence of the elementary school students, is showed that all the violence factors are getting increased, bully and being victim level of students increases weak considerably though.

The increase 1 unit in physical and verbal violence from the father induced, increases, bully 0.83 unit, fighting 3.677 unit and being victim 1.36 unit. The increase 1 unit in psychological violence of restriction of individual rights from mother-father induced increases being victim 0.464 unit.

As a result, this study of violence with domestic violence relationship in school “weak” could happen in such a way.

Keywords: domestic violence, school violence, bullying, victims.

       

(9)

İÇİNDEKİLER  

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI………..i

ÖNSÖZ………..ii ÖZET………iii ABSTRACT………..v İÇİNDEKİLER………vii TABLOLAR LİSTESİ……….xi ŞEKİL LİSTESİ……….xiii KISALTMALAR LİSTESİ...xiv   1. GİRİŞ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. Araştımanın Amacı ... 5 1.3. Araştırmanın Önemi ... 5 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 6 1.5. Varsayımlar ... 7 1.6. Tanımlar ... 7   2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 9 2.1. Şiddet Olgusu ... 9 

2.1.1. Saldırganlık ve Şiddetin Tanımı………...9

2.1.2. Şiddet Sınıflamaları ... 10

2.2. Aile ... 11

2.2.1. Ailenin Tanımı ve Fonksiyonları ... 12

2.2.2. Aile İçi Şiddet ... 13 

  2.3. OKULDA ŞİDDET ... 20

2.3.1. Okullarda Meydana Gelen Şiddet ve Saldırganlık Davranışlarını Etkileyen Başlıca Faktörler………….. ... 21

2.3.2. Okul Zorbalığının Tanımı ... 26

2.3.3. Okul Zorbalığının Saldırganlık ve Şiddetle İlişkisi ... 27

2.3.4. Zorba, Kurban ve Zorba-Kurbanların Kişilik Özellikleri ... 28

2.3.5. Konuyla İlgili Yapılan Araştırmalar ... 32  

(10)

  3. YÖNTEM ... 44 3.1. Araştırmanın Modeli ... 44 3.2. Evren ve Örneklem ... 44 3.2.1. Evren ... 44 3.2.2. Örneklem ... 45

3.3. Veri Toplama Araçları ... 45

3.3.1. Kişisel Bilgi Formu ... 45

3.3.2. Aile İçi Şiddet Anketi ... 45

3.3.3. Zorba-Kurban Ölçeği (Okulda Şiddet Ölçeği) ... 48

3.4. Verilerin Toplanması ... 49

3.5. Verilerin Analizi ... 50

  4. BULGULAR VE YORUM ... 53

4.1. Örneklem Grubunun Demografik Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 53

4.2. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin ve Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Ortalamaları ... 54

4.2.1. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Ortalamaları ... 54

4.2.2. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Ortalamaları ... 55

4.3. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Sosyo-Demografik Özelliklere Göre Farklılaşması ... 56

4.3.1. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşması ... 56

4.3.2. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Sınıf Değişkenine Göre Farklılaşması ... 58

4.3.3. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Ailenin Niteliği Değişkenine Göre Farklılaşması ... 61

4.3.4. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Annenin Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 62

4.3.5. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Babanın Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 64

4.3.6. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aile Gelir Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 66

4.3.7. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aile Tipi Değişkenine Göre Farklılaşması ... 68

(11)

4.4. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Demografik Özelliklere Göre Farklılaşması ... 69

4.4.1. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşması ... 69 4.4.2. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Sınıf Değişkenine Göre Farklılaşması ... 71 4.4.3. Öğrencilerinin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Ailenin Niteliği Değişkenine Göre Farklılaşması ... 72 4.4.4. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Annenin Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 73 4.4.5. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Babanın Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 74 4.4.6. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Aile Gelir Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması ... 75 4.4.7. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Aile Tipi Değişkenine Göre Farklılaşması ... 77 4.5. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin ve Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aralarındaki İlişkinin Korelasyon Analizi ile İncelenmesi ... 78 4.6. Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modelleri ... 81

4.6.1. Zorbalık Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli ... 81 4.6.2. Kavga Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli ... 83 4.6.3. Kurban Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli ... 84  

5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 86 5.1. Sonuç ... 86

5.1.1. Öğrencilerin Demografik Özelliklerinin İncelenmesi ... 86 5.1.2. Öğrencilerin Aile İçi Şiddet Ölçeği Alt Boyutlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi ... 877  5.1.3. Öğrencilerin Zorba-Kurban Ölçeği (Okulda Şiddet Ölçeği) Alt Boyutlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi ... 888 5.1.4. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin ve Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aralarındaki İlişkinin İncelenmesi ... 89

(12)

5.1.5. Zorba – Kurban Olma Düzeylerinin Aile İçinde Görülen Şiddet

Faktörlerinden Etkilenme Durumu ... 89

5.2. Öneriler ... 90

  6. KAYNAKÇA ... 92

7. EKLER ... 107 

EK 1. Kişisel Bilgi Formu……….107

EK 2. Aile İçi Şiddet Anketi……….108

EK 3. Zorba/Kurban Ölçeği (Okulda Şiddet Ölçeği)………109  

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Baba Kaynaklı Fiziksel ve Sözel Şiddet Faktörü Anket Soruları……….46 Tablo 2. Anne Kaynaklı Sözel ve Psikolojik Şiddet Faktörü Anket Soruları………….47 Tablo 3. Anne ve Baba Kaynaklı Ekonomik Şiddet Faktörü Anket Soruları…………..47 Tablo 4. Baba Kaynaklı Sözel ve Psikolojik Şiddet Faktörü Anket Soruları…………..47 Tablo 5. Anne ve Baba Kaynaklı Bireysel Hakları Kısıtlayıcı Psikolojik Şiddet Faktörü Anket Soruları………..48 Tablo 6. Ölçeklerden Elde Edilen Puanların Normal Dağılımını Belirtmek Amacıyla Yapılan Örneklem Kolmogorov-Smirnov Testi Sonuçları Tablosu………51 Tablo 7. Örneklem Grubunun Demografik Özelliklerine İlişkin Dağılım………..53 Tablo 8. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Ortalamaları………..54 Tablo 9. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Ortalamaları………..55 Tablo 10. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşması………...56 Tablo 11. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Sınıf Değişkenine Göre Farklılaşması………...58 Tablo 12. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Ailenin Niteliği Değişkenine Göre Farklılaşması………..61 Tablo 13. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Annenin Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması………...62 Tablo 14. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Babanın Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması………...64 Tablo 15. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aile Gelir Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması………..66 Tablo 16. Öğrencilerin Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aile Tipi Değişkenine Göre Farklılaşması………...68 Tablo 17. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Cinsiyet Değişkenine Göre Farklılaşması………69

(14)

Tablo 18. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Sınıf Değişkenine Göre Farklılaşması………71 Tablo 19. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Ailenin Niteliğine Göre Farklılaşması………72 Tablo 20. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Anne Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması………..73 Tablo 21. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Baba Öğrenim Durumu Değişkenine Göre Farklılaşması………..74 Tablo 22. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Aile Gelir Değişkenine Göre Farklılaşması………75 Tablo 23. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin Aile Tipi Değişkenine Göre Farklılaşması………77 Tablo 24. Öğrencilerin Zorba-Kurban Olma Düzeylerinin ve Aile İçinde Gördüğü Şiddet Faktörlerinin Aralarındaki İlişkinin Korelasyon Analizi İle İncelenmesi………78 Tablo 25. Zorbalık Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli……….81 Tablo 26. Kavga Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli……….83 Tablo 27. Kurban Düzeyinin Aile İçinde Görülen Şiddet Faktörlerinden Etkilenme Durumunu Test Etmek İçin Yapılan Regresyon Modeli……….84                      

(15)

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1. Saldırganlık, Şiddet ve Zorbalık Arasındaki İlişki……….27                                              

(16)

  KISALTMALAR LİSTESİ DSÖ Dünya Sağlık Örgütü TDK Türk Dil Kurumu p anlamlılık düzeyi r korelasyon katsayısı ortalama

R2 bağımlı değişkenin bağımsız değişkeni etkileme kuvveti (güç) MW Mann Whitney U Testi

KW Kruskall Wallis Testi

SS Standart Sapma                       xiv

(17)

BÖLÜM I

1. GİRİŞ 1.1. Problem Durumu

Aile, insanlık tarihi boyunca bütün toplumlar tarafından vazgeçilmez olarak kabul edilen ve ortak değer olarak benimsenen (Çiftçi ve Biçici, 2005: 13); bireylerin korunduğu, barındığı, beslenmelerinin sağlandığı (Kulaksızoğlu, 1998: 75); kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan bireylerin oluşturduğu (Güngen vd., 2002: 109; Özgüven, 2001: 1); kısacası anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük toplumsal birimidir (Çiftçi ve Biçici, 2005: 14). Bilinen tüm toplumlarda kişi, yaşamını bu toplumsal kurum içinde sürdürmektedir (Özgüven, 2001: 1).

Aile kurumunun; tarihsel süreç içerisinde, geniş aile, çekirdek aile vb. gibi çeşitli aile tiplerinden oluştuğu, hane halkının azalıp çoğaldığı, ancak kadın ve erkek cinsinin birleşmesiyle var olması özelliğinin değişmediği görülmektedir. Malinowski (1989: 15) aile kurumunu, cinslerarası sınırlandırılmış ilişkiler ve aralarındaki duygusal bağları ile tanımlar.

Toplumun en küçük ve en temel birimi olan ailenin bireyleri arasında şiddetin görülmesi aile içi şiddet olarak adlandırılır. Aile içi şiddet, bir aile üyesinin; diğer aile üyesinin, bağımlılığını ve itaatini sağlamak için birey üzerinde hâkimiyet kurmak, bireyi kontrol etmek ve yönetmek için yaptığı davranışlardır (Vantage, 1998: 1).

Aile içi şiddet; aile kurumunu oluşturan kadın ve erkek cinsinin ilişkiler örüntüsünü olumsuz yönde etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorun anne, baba, çocuk ve varsa diğer aile üyelerini etkileyen, çeşitli psikolojik, sosyal, kültürel boyutları olan spesifik bir sorundur (Yıldırım, 1998: 24). Aile içinde yaşanan şiddete maruz kalan başlıca kişiler çocuk, kadın ve yaşlılardır. Bu kişiler içinde en savunmasız oldukları için en çok zarar görenlerin çocuklar olduğu dikkat çekmektedir (Polat, 2004: 66-67). Çocuğa yönelik şiddet tanımı daha çok fiziksel saldırıları içermektedir. Çocuğa yönelik şiddet ile ilgili literatüre bakıldığında, fiziksel saldırıları kapsayan şiddetin yanında başka değişik terimlerin de kullanıldığı göze çarpmaktadır

(18)

(Yıldırım, 1998: 26). Bu terimlerden biri olan çocuğa yönelik kötü davranış; çocuğun anne - babası veya ondan sorumlu olan diğer kişiler tarafından uygulanan fiziksel veya psikolojik nitelikli kötü davranışların tümünü kapsamaktadır. Çocuğu aç bırakma, cinsel saldırı, duygusal ve psikolojik olarak aşağılama bu kapsama girmektedir (Arıkan, 1988: 77-87). Çocuk ihmali, çocuğa şiddet literatüründe kullanılan bir diğer terimdir. Çocuk ihmali; fiziksel şiddete göre daha gizli olan, çocuğun sağlığına, beslenmesine, giyimine, eğitimine ve sosyalizasyonuna gereken dikkat ve özenin gösterilmediği anne - baba davranışlarının tümüdür (Yıldırım, 1998: 27). Aile içinde çocuğa yönelik şiddet ise; ‘Çocuğun ebeveynleri tarafından kazaya bağlı olmaksızın yani kasıtlı olarak, fiziksel bozukluklar yaratabilecek tokat, tekme, yumruk, ısırma, bıçak veya tabanca gibi çeşitli aletlerle vurulması veya kötü sözler söyleme gibi değişik düzeylerde saldırılara maruz kalması’ (Arıkan, 1988: 77-87) şeklinde tanımlanmaktadır.

Ailede çocuğa karşı şiddeti açıklamak için geliştirilen 3 temel yaklaşım bulunmaktadır.

İlk yaklaşımda çocuğa karşı şiddet, eylem ve eylemin sonuçlarına göre tanımlanır. Straus, çocuğa karşı şiddeti, “anne - baba tarafından çocuğa yönelen tokatlama, tekmeleme, bir aletle vurma, bıçaklama ya da silahla yaralamayı içeren bir hareket” olarak tanımlamaktadır (Straus, 1979: 19). İkinci yaklaşım fiziksel şiddeti saldırganın niyetine dayanarak açıklar (Gelles, 1980: 58). Üçüncü yaklaşım “kültürel belirlenme” olarak adlandırılan yaklaşımdır. Buna göre anne - baba ya da bakıcının çocuk gelişimine ilişkin toplumsal standartlara uymayan davranışlarıyla çocuk rastlantısal olmayan bir biçimde yaralanır (Gelles, 1980: 59).

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar ve medyada çıkan haberler incelendiğinde, alınan tüm önlemlere rağmen çocuklar, özellikle ergenlik çağındaki gençler arasında suç ve şiddet olaylarının arttığı görülmektedir. Çocuk suçlarının kapsam ve şiddeti günümüzün önemli ve ciddi sosyal problemlerinden biri haline gelmektedir (Buluç, 2006: 1-33).

Eğitim süreci içerisinde yer alan ve bu süreçte “topluma yararlı hale getirilmesi” (Küçükahmet, 2003: 11) amaçlanan çocukların bu amacın aksine suça yönelmesi gerek okulda gerekse ailede verilen eğitim sürecinin iyi işlemediği konusunda bazı ipuçları vermektedir. Özellikle de bu tür suçların eğitim kurumlarında yoğunlaşması, okulların toplumsal hayatın birer minyatürü olduğu gerçeği dikkate alındığında, orta vadede bazı toplumsal sorunların habercisi olarak görülmektedir (Duruhan ve Şad, 2006: 275-312).

(19)

Okulda şiddet göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Dönmez ve Güven (2002) okul çocuklarında görülen suçların nedenlerinin başında okulun çevresindeki sosyo-kültürel koşulların (% 39.2), disiplin yönetmeliğinin yeterince uygulanmamasının (% 30.8) ve dışarıdan müdahalelerin (% 20.4) geldiğini vurgulamıştır. Ayrıca Kepenekçi ve Çınkır (2003) erkek öğrencilerin karşılaştıkları sorunları diyalog yoluyla çözmeyi beceremedikleri için şiddete başvurdukları yorumunu yapmıştır.

Türkiye bağlamında suçların, çocukların fiziksel gelişim sürecine paralel olarak hafif düzeyde gerçekleştiği görülmektedir. Kapçı (2004)’nın ilköğretim 4. ve 5. sınıflarda yaptığı çalışmasında darp kapsamına giren itme, tekme, tokat, saç çekme gibi hafif suçların yaşandığı belirlenmiştir. Lise çağında ise darp suçlarının ciddiyeti bıçak ya da silah ile yaralamaya varacak kadar artmaktadır. Alikaşifoğlu ve arkadaşları (2004) tarafından yürütülen bir çalışmada, İstanbul’da araştırmadan önceki son bir yıl içinde öğrencilerin % 7’sinin kavga sonrası tıbbi tedavi gördükleri belirlenmiştir.

Şiddetin etkilerinden birisi olan ve Türkiye’de çocuklar arasında sıklıkla rastlanan suçlardan birinin vandalizm olduğu görülmektedir (Duruhan ve Şad, 2006: 275-312). Durmuş ve Gürkan (2005)’ ın lise mezunu bireyler üzerinde yaptıkları çalışmada okullarda masa ve sandalyelerin öğrenciler tarafından kasıtlı olarak kırılması, üstlerinin kazınması veya çizilmesi, tekme atarak duvarların boya ve badanasının kirletilmesi gibi olaylara oldukça sık rastlanıldığı belirlenmiştir.

Çocuklarda şiddet veya suç diye tanımlanabilecek davranışların ortaya çıkmasının ilk işaretleri istenmeyen davranışlardır. Bu tür davranış problemlerinin ortaya çıkmasına etki eden çeşitli faktörler vardır. Genellikle çocuklar yorgun, sıkılmış, aç veya yetişkinlerin ilgisinden yoksun ise ve aileleri tarafından kasıtsız ve kötü niyetli olmasa da bilinçsiz bir şekilde sık sık azarlanıyorlarsa bu tür davranışların ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Ayrıca ailede boşanmanın olması ve aile fertlerinin ayrı yaşaması, yoksulluk, ailenin içinde bulunduğu olumsuz psikolojik ortam ve diğer psikolojik rahatsızlıklar suça dönük davranış bozukluklarının oluşmasında risk faktörleri olarak görülmektedir. Bununla birlikte hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği ve doğuştan gelen bazı karakteristik özellikler, çocukta istenmeyen davranış oluşumuna neden olan biyolojik faktörlerdendir (Banks ve diğerleri, 2002, s. 1447’ den aktaran Buluç, 2006, s. 1-33).

(20)

Okuldaki şiddet ve suçun oluşumuna etki eden faktörler incelendiğinde, aile ve çocuğun yaşadığı toplum ve çevrenin etkisi belirtilmektedir (Buluç, 2006: 1-33; Küçükahmet, 2003: 11; Çalık ve Kurt, 2006: 99-134).

Ailenin Etkisi: Aile yapısının bozulması suçun oluşmasında rol oynayan temel faktörlerden biridir. Ailenin çocuğu ihmal etmesi, aile içi çatışmaların artması (Guilmet

ve Whited, 2000, 48), anne - babanın birbirinden ayrı yaşaması veya birinin ölmüş olması, yaşamlarını sürdürecek kalitede bir işe sahip olmaması veya yetersiz bir emekli aylığına sahip olması gibi ekonomik faktörler ile ailenin yaşadığı çevre, aile yapısını etkileyen önemli değişkenlerdir (Buluç, 2006: 1-33).

Toplum ve Çevrenin Etkisi: Çocuk, aile ve okulun içinde bulunduğu toplumun durumu, çocuğun suç işleme davranışlarıyla yakından ilişkilidir. Yaşanılan toplumda; düzensiz davranışların fazla olması, aşırı ekonomik yoksunluk ve fakirliğin hüküm sürmesi, çocuk ve aileye destek olabilecek kurum ve kuruluşların bulunmaması veya

yetersiz olması suç ve şiddet olaylarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Guilmet ve

Whited, 2000: 48).

Çevre, ailenin ve çocuğun yaşadığı çevre ve okul çevresi olarak iki grupta incelendiğinde özellikle ergenlik döneminde çocuğun içinde yaşadığı çevrenin kötü şartlara sahip olması çocuğun suça yönelmesinde rol oynamaktadır (Buluç, 2006: 25).

Okul çağındaki çocuklarda olumsuz davranışların daha da artmasına sebep olan diğer bir faktör ise okulda ve ailede katı bir disiplin anlayışının hakim olmasıdır (Buluç, 2006). Bireyin çocukluk döneminde edindiği duygu, düşünce, bilinçaltına atılmış birikimleri ile buna bağlı olarak dürtüleri, bireyin şiddet uygulamasına neden olabilmekte (Gözütok, 2008: 40), çevresinde oluşan saldırgan davranışları görerek büyüyen çocukların da saldırgan olabileceği yapılan çalışmalarla tespit edilmektedir (Cüceloğlu, 1991: 56).

Gökler (1993: 33-36), sürekli tekrarlanan şiddet olaylarının, çocuğun şiddeti sorun çözmede etkin bir araç, bir yöntem, bir ilişki biçimi olarak görmesine yol açabileceğini belirtmektedir. Şiddetin, çocukları tehlikeli durumlarda uyarma amaçlı kullanıldığını ancak bunun örseleyici yönünün de hesaba katılması gerektiği vurgulanmaktadır. Gökler, şiddet eylemlerini izlemenin çocukta ruhsal gerginliği arttırabildiği gibi öfke eğilimli çocuklarda dürtüsel ya da duygusal kontrolü

(21)

zayıflatabileceğini ifade etmektedir. Şiddete verilen ilk tepki korku olsa da, bir süre sonra bu uyaranlara verilen tepkilerde yetersizlikler ortaya çıkmakta; şiddetin, sık tekrarlanmasıyla normal olarak algılanmaya başladığı, böylece çocukların da gördükleri şiddeti uygulayabilecekleri düşünülmektedir.

Bu araştırma ile öğrencilerin cinsiyeti, sınıf düzeyi, anne ve babanın öğrenim düzeyi, aile gelir durumu ve aile tipi değişkenleri dikkate alınarak okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisi incelenmiştir.

1.2. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı; okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddete maruz kalma durumları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu genel amaca ulaşmak için aşağıdaki alt problemler test edilmiştir.

1. Öğrencilerin aile içi şiddete maruz kalma durumları ile cinsiyetleri arasında anlamlı bir farklılık vardır.

2. Öğrencilerin aile içi şiddete maruz kalma durumları ile sınıf düzeyi arasında anlamlı bir farklılık vardır.

3. Öğrencilerin aile içi şiddete maruz kalma durumları ile anne ve babanın öğrenim durumu arasında anlamlı bir farklılık vardır.

4. Öğrencilerin aile içi şiddete maruz kalma durumları ile ailelerin gelir durumu arasında anlamlı bir farklılık vardır.

5. Öğrencilerin aile içi şiddete maruz kalma durumları ile yaşadığı aile tipi arasında anlamlı bir farklılık vardır.

6. Aileler arasında aile içi şiddete maruz kalan öğrencilere uygulanan şiddet türleri birbirinden farklılık göstermektedir.

7. Aile içi şiddete maruz kalan öğrenciler, şiddete maruz kalmayan öğrencilere göre, okulda daha fazla şiddet eğilimi göstermektedir.

1.3. Araştırmanın Önemi

Aile, “en küçük toplumsal kurum” olarak tanımlanır. Ailenin temel görevi, çocukların bakımı ve eğitiminin sağlanmasıdır. Çocukların yetişmesinin aile ortamında gerçekleşmesi nedeniyle aile etkin bir kurum olarak değerlendirilmektedir. Ancak

(22)

gergin ve sürtüşmeli bir karı koca ilişkisi çocuklar için güvensiz ve tedirgin bir ortam yaratmakta, aşağılayıcı suçlamalar, dayakla birlikte devam eden karı koca kavgaları çocukları örseleyerek çocuklarda kızgınlık, düşmanlık duyguları ve kötümserliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda çocukların okul başarıları düşebilir, geçici ve kalıcı ruhsal sorunlar geliştirebilir (Yörükoğlu, 1996: 78).

Eğitim ve disiplin kavramlarının dilde eşanlamlı değerlendirilmesinin yaygınlığı beraberinde baskı ve şiddet uygulamalarını da getirmiştir. Bedensel ceza uygulamaları zamanla geleneksel değerlerin bir parçası olmuştur. Bireyin yaşamını sürdürdüğü her yerde, aile ortamında, okulda, çevrede, iş yerinde, sporda, sevinçli ve kederli her ortamda şiddet farklı biçimlerde yaşanmaktadır. Çok geniş alanda yaşanan şiddet, “aile, okul, çevre, kitle iletişim araçları ve yazılı kaynakların öğrettiği, yaşattığı, canlı tuttuğu, ürettiği ve sunduğu bir davranış biçimidir” şeklinde ifade edilebilir (Gözütok, 2008: 40). Disiplin sağlama ya da başka amaçlarla çocuğa uygulanan şiddet okulda da kendini göstermektedir. Debarbieux (2009: 17)’ a göre; okulda şiddet, dünya çapında eğitimsel, sosyal, siyasal ve pragmatik bir tehdittir.

Ailede yetişen çocukların öğrendiği şiddeti hayatına taşıdığı göz önüne alındığında bu çalışma ile, aile içinde şiddet gören ve görmeyen öğrencilerin cinsiyet, sınıf düzeyi, ailenin öğrenim düzeyi, aile gelir durumu ve aile tipi değişkenleri dikkate alınarak okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisi incelenmiştir.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Araştırma, araştırmacının öğretmen olarak görev yaptığı İstanbul ili, Çekmeköy ilçesi, 2011-2012 eğitim-öğretim döneminde Ali Kuşçu İlköğretim Okuluna devam eden 6., 7. ve 8. sınıf öğrencileri ile sınırlıdır. 2. Araştırma, örnekleme alınan öğrencilerin anket ve ölçek maddelerine

(23)

1.5. Varsayımlar

Bu araştırmanın dayandığı varsayımlar şunlardır:

1. Anket sorularının okuldaki şiddet olayları ile aile içi şiddet ilişkisine ait verileri elde etmek için yeterli olduğu,

2. Ankete katılanların samimi ve doğru cevaplar verdiği,

3. Veri toplama aracı olarak seçilen anket yönteminin bu araştırma için uygun bir yöntem olduğu ve

4. Araştırmaya alınan örneklem grubu sayısının evrene genellenebileceği varsayılmaktadır.

1.6. Tanımlar

Aile: Aile, kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan bireylerin oluşturduğu ve bu ortamda bireylerin korunduğu, barındığı, beslenmelerinin sağlandığı; anne, baba ve çocuklardan oluşan ve toplumun en küçük birimi olan toplumsal bir kurumdur (Çiftçi ve Biçici, 2005: 13-14; Güngen vd., 2002: 109; Kulaksızoğlu, 1998: 75; Özgüven, 2001: 1).

Şiddet: Kişinin kendisi ya da farklı kişi ve gruplarla anlaşmazlığa düştüğünde sorun çözme, inandırma, uzlaştırma gibi yöntemlere başvurmak yerine; yaralama, öldürme, psikolojik zarar verme, gelişme geriliğine neden olma ya da ihmal etme ile sonuçlanabilen, kasıtlı güç kullanımına dayalı davranışlardır (Dünya Sağlık Örgütü [DSÖ], 2002; Türk Dil Kurumu [TDK], 2007).

Aile İçi Şiddet: Aile üyelerinden biri tarafından aynı ailedeki diğer üye ya da üyelerine yönelik, bireylerin yaşamını, fiziksel veya psikolojik bütünlüğünü ve bağımsızlığını tehdit eden, kişiliğine veya kişilik gelişimine ciddi boyutlarda zarar veren eylem veya ihmal olarak tanımlanmaktadır (Kitiş ve Şanlıoğlu Bilgici, 2007: 8; Yazıcıoğlu ve Kayhan, 2007: 296).

Okulda Şiddet: Okul iklimi üzerinde olumsuz sonuçlar üreten, öğrencilerin öğrenme süreçlerine zarar veren, onların gelişimlerini engelleyen saldırgan ve suç benzeri davranışlar olarak tanımlanmaktadır (Furlong ve Morrison, 2002: 25).

(24)

Zorbalık: Bir ya da daha fazla öğrencinin, kendilerinden daha zayıf durumda olan başka bir öğrenciye zarar vermek, rahatsız etmek ve küçük düşürmek için düzenli olarak eziyet etmesi ya da eziyet etme çabasıdır (Olweus, 1993: 24).

Kurban: Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimsedir (TDK, 2007).

(25)

BÖLÜM II

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

 

2.1. Şiddet Olgusu

Bu bölümde, saldırganlık ve şiddet kavramlarının tanımları ve şiddet sınıflamaları verilmiştir.

2.1.1. Saldırganlık ve Şiddetin Tanımı

Şiddet, insanın varoluşundan günümüze, insanla birlikte var olan, biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlerden etkilenen çok çeşitli ve çok boyutlu bir olgudur. Tüm dünyayı tehdit eden savaşlardan, tek bir bireyin kendi kendisine yönelik davranışlarına kadar, aile, okul, işyeri, sanal alem gibi her alanda görülebilen; kurbana psikolojik boyutta zarar vermekle başlayıp, bireysel özgürlüğüne ya da bedensel bütünlüğüne zarar verecek eylemler ve kurbanı yok etmek gibi durumlarla sonuçlanabilecek farklı boyut ve çeşitlikte gözlemlenebilir bir kavramdır (Demirbağ Bolat, 2010: 1).

Şiddet kavramı, araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır.

Şiddet; “kişinin kendisi ya da farklı kişi ve gruplarla anlaşmazlığa düştüğünde sorun çözme, inandırma, uzlaştırma gibi yöntemlere başvurmak yerine; yaralama, öldürme, psikolojik zarar verme, gelişme geriliğine neden olma ya da ihmal etme ile sonuçlanabilen, kasıtlı güç kullanımına dayalı olarak davranışlara başvurması’’ olarak tanımlanmıştır (DSÖ, 2002; TDK, 2007).

Diğer bir tanım şiddeti, insanın doğasında, bastırılmış bir davranış biçimi olarak varlığını gösteren, sert ve katı davranış, azarlamada ve cezalandırmada ileri gitme; inandırma veya anlaşmaya varma yerine kaba kuvvet kullanma; insanın psikolojik,

(26)

ahlaksal ve fiziksel bütüne zarar veren eylem ve eylemler olarak ifade etmektedir (İldeş, 2002, s.45’ den aktaran Karakaya, 2008, s.13).

Köknal, şiddetin bir başka çeşidine dikkat çekmektedir. Sözlü saldırı adını verdiği sözel şiddeti ‘’insanın karşıdakini küçük düşürücü, kırıcı, alay edici sözler kullanması, doğrudan ya da dolaylı olarak onu aşağılaması, umudunu, beklentisini kırmasını, türlü söylentiler çıkarması, sert kaba konuşmalarla sürekli engellemeler yapması’’ olarak açıklamaktadır (Köknal, 1996: 14).

Şiddetle ilgili yaptığı çalışmalarında İnam (2001: 47), “… şiddet, bir amaç içeren, önceden düşünülerek planlanmış bir şey değildir. Apansız parlamaların, birdenbire çılgınca davranışların ardında bulunur, onları tetikler. Elbette ki bedenin fizyo-kimyasının ya da sinir sisteminin işleyişi ile yakından ilgilidir.” Cinnet getirme adıyla tanımlanan saldırganlıklar da kişinin hem çevresindekileri, hem de kendini yok etmeye eğilim gösterebildiğini ifade etmektedir.

Saldırganlık ve şiddet, zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılan farklı birer olgu olarak değerlendirilmektedir (Ovacık, 2008: 76). Saldırganlık, içerisinde şiddeti barındıran, hakimiyet kurmak, yenmek, yönetmek için şiddet içeren hareketlerin tümüyle, bir işi bozma, engelleme ya da boşa çıkarmaya karşı düşmanca, incitici, hırpalayıcı, tahrip edici (yıkıcı, yok edici) amaç taşıyan bütün davranışları içeren bir kavramdır (Erten ve Ardalı, 1996: 43).

Saldırganlık şiddetin temelini oluşturur; şiddet ise saldırganlığın uygulamaya dökülmüş kısmını ifade etmek için kullanılır. Saldırganlık ve şiddet konuları ayrıntılı olarak tanımlandığında; şiddet, davranışın kendisini ifade etmek, saldırganlık ise bir ruh halini anlatmak için kullanıldığı görülmektedir. Yani şiddet davranışı, sergilenen tavrı anlatırken, saldırganlık daha çok duyguyu, ruh halini anlatır. Saldırgan davranış sergileyen biri zarar verme niyeti taşır (Vatandaş, 2003: 4).

2.1.2. Şiddet Sınıflamaları

Şiddet araştırmacılar tarafından farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır.

Keleş ve Ünsal (1996: 91)’ a göre şiddet; psikolojik, ahlaksal, siyasal, ekonomik ve hukuksal yönleriyle çok yönlü bir olgudur ve farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır.

(27)

Şiddetin bireysel ya da kolektif olarak uygulanıp uygulanmadığına göre de sınıflandırılmaktadır. Bireysel şiddet eylemini harekete geçiren güdülemedir. Bireyin ya da grupların hayat beklentisi, baskılar, kan davaları, namus cinayetleri vb. güdülemenin dayanağı olabilmektedir. Kolektif şiddet ise profesyonel çeteler, kabileler, etnik gruplar, toplumsal sınıflar ve devletleri kapsar (Ergil, 2001: 40).

Şiddet suça yönelik olup olmasına göre de sınıflandırılabilir. Cinayet, hırsızlık, silahlı saldırı, soygun, tecavüz, soykırım vb. suç sayılan şiddet örnekleri vardır. Bununla birlikte enflasyon, yoksulluk, eğitimsizlik, yönetimde kayırma, beklenti ve çıkarları uğruna modern çete denilebilecek bir biçimde bir araya gelinerek bazı yöneticilerin baskıcı ve zorlama ile yerinden ayrılmasının sağlanması, trafik kazaları, çevre tahribi gibi suç sayılmayan şiddet biçimleri de bulunmaktadır (Ergil, 2001: 40).

Şiddet ile ilgili dar ve geniş anlamları açısından bir başka sınıflama daha yapılabilmektedir.

Dar anlamıyla şiddetin; fiziksel şiddetin insanların bedensel bütünlüğüne karşı dışarıdan yöneltilen, sert ve acı verici bir eylem olduğu; mala, cana, sağlığa, bedensel bütünlüğe, birey özgürlüğüne karşı bir tehdit oluşturduğu söylenebilmektedir (Ünsal, 1996: 32).

Geniş anlamda şiddet ise insan üzerindeki fiziksel ve ruhsal etkileri açıkça ölçülemeyen, dolaylı ve somut bir biçimde hissedilebilen ekonomik şiddet, medya terörü, enflasyon, işsizlik, trafik korsanlığı, doğanın ve tarihsel çevrenin tahribi, sağlıksız kentleşme gibi çeşitli baskıları ifade etmektedir (Erten ve Ardalı, 1996: 143; Ünsal, 1996: 35).

Şiddetin sınıflandırmalarına bakıldığında her şiddet türü bir yıkıcılık, tahrip edicilik göstermektedir.

2.2. Aile

Bu bölümde, aile kavramının tanımı, ailenin fonksiyonları, aile içi şiddet, aile içinde çocuğa yönelik şiddet ve aile içinde çocuğa yönelik şiddet türlerine ilişkin bilgiler yer almaktadır.

(28)

2.2.1. Ailenin Tanımı ve Fonksiyonları  

Ailenin tanımı, çağlar boyunca insanların farklı yaşam koşullarına göre değişmiştir (Ayan, 2007: 77). Kocacık (1997: 17)’ a göre ailenin genel özellikleri toplumdan topluma ve zamandan zamana değişiklik göstermektedir. Yani ailenin özellikleri göreceli olmakta ve bu nedenle, farklı toplumsal yapılarda, değişen yer ve zamanlarda, bu yapıları ve süreçleri inceleyen toplumbilimcilerce farklı aile tanımlamalarına gidilmektedir. Bu tanımlar; “…aileyi sosyal hayatın ana şekillerinden biri olarak kabul etmekle beraber, onu sosyal bir birlik, sosyal bir grup, sosyal bir örgüt, bir topluluk, sosyal bir kurum ve hatta sosyal bir yapı şekli olarak ayrı kalıplar içinde değerlendirmektedir…”.

Ayan (2007: 78), aile tanımlamalarında ortak bileşen olarak, ailenin “sosyal” bir yapılanma olduğunu ifade etmektedir. Gerçekten de aile yerine getirdiği fonksiyonlar açısından sosyal bir yapılanmadır ve toplum olma gerçeğinin özünü oluşturmaktadır.

Özgüven (2001: 216) ve Ülken (1991: 27) aileyi “karşıt cinsten iki kişinin iletişimi, eş seçme ve evlenmeleri süreci ile gerçekleştiği ve aynı çatı altında yaşayan, gelirlerini paylaşan, evlilik ve kan bağlarıyla birbirine bağlı, çeşitli rollerle birbirini etkileyen bireylerin oluşturduğu, yasal, toplumsal, ekonomik bir kurumdur.” olarak tanımlamaktadır.

Toplumların çekirdeğini oluşturan aile; neslin devamı, çocukların bakımı ve yetiştirilmesini sağlayan en küçük topluluktur. Yeni nesillere kültürel kimliğin, dini ve ahlaki değerlerin kazandırılması, tarihsel ve toplumsal bilincin aktarılması, sevgi, saygı ve hoşgörü esasına dayanan tutum ve değerlerin yerleştirilmesi gibi temel fonksiyonları üstlenen ve yerine getiren evrensel bir kurum olma özelliği bulunmaktadır. Bu nedenlerden dolayı her çağın ve her toplumun temel sosyal bir kurumu olarak varlığını sürdürmektedir (Özdoğan, 2006: 5). Nystul (1993: 214)’ e göre, sağlıklı ailenin fonksiyonları; duyguları anlama ve paylaşma, bireysel farklılıkları kabullenme, ilgi ve sevgi duygularının gelişmesi, işbirliği, mizah duygusu, yaşam sürdürmek ve güvenlik için gerekli ihtiyaçların karşılanması, problem çözme becerisi, aile üyelerinin birbirini takdir etmesi, aile üyeleri arasındaki sağlıklı iletişim kalıpları, birlikte zaman geçirme, sorunları çözme becerisi olarak sıralanabilmektedir.

(29)

2.2.2. Aile İçi Şiddet

İnsanların beslenme ve güven duygusu gibi temel ihtiyaçlarını karşılayan, onların beden ve akıl sağlığını koruyan ve geliştiren bir birim olan aile, bazen şiddetin yaşandığı ve uygulandığı bir alan olabilmektedir. Şiddet, bireyin bedensel ve ruhsal açıdan zarar görmesine, yaralanmasına ve sakat kalmasına neden olan bireysel ve toplu hareketlerin tamamıdır (Aktaş, 2006: 13).

Aile içi şiddet, şiddetin bir türüdür ve kendini aile olarak tanımlamış bir grup içerisinde göstermektedir Bu şiddet türü zorlama, aşağılama, azarlama, güç gösterme, öfke ve gerginlik boşaltma amacıyla eşlerden birine, çocuğa ya da yaşlıya yöneltilen her türlü şiddet davranışını kapsar (Işıloğlu, 2006: 4; Kitiş ve Şanlıoğlu Bilgici, 2007: 7; Türküm, 2008: 203; Yazıcıoğlu ve Kayhan, 2007: 296).

Yıldırım (1998: 27) aile içi şiddeti, aile içerisinde bir bireyin diğer bireye fiziksel olarak zarar verme, aşağılama, önemsememe amacıyla tokat atma ile başlayan ve öldürmeye kadar giden toplumsal bir olgu olarak ifade etmektedir.

Toplumsal bir olgu olan ve dünyada her sosyo-ekonomik seviyede rastlanan aile içi şiddetin her ülkede ve ırkta, dört aileden birinde yaşandığı tahmin edilmektedir. Ülkemizde de yaygın olan aile içi şiddet vakalarıyla ilgili olarak, son 5 yılda 1230 kadın ve çocuğun hayatını kaybettiği bildirilmiştir (anon c).

2.2.2.1. Aile İçi Şiddetin Nedenleri

Aile içinde ortaya çıkan öfke ve saldırganlığın nedenleri ile ilgili olarak yapılan çalışmalar incelendiğinde; genetik, nörolojik ve biyolojik özellikler, bazı psikiyatrik bozukluklar, alkol ve madde kullanımı, sosyal destek yokluğu, yetişkinin çocuklukta istismara uğramış olması, özellikle cinsel istismarın olduğu ailelerde babanın güç ve kararlarda baskın olması, babanın güç ve kontrol sağlamak için şiddete başvurması, anne-baba arasında cinsel sorunların olması, aile dışı ilişkilerde kısıtlılık, işsizlik, yoksulluk ya da modernizasyon gibi nedenlerle yoğun bir stresin ortaya çıkması, anne ve babanın çocuğa karşı davranışlarındaki tutarsızlık, çevrede uygun rol modellerinin olmayışı ve içinde yaşanılan grupların şiddeti teşvik etmesi gibi etmenlerin etkili olduğu görülmektedir (Taner ve Gökler, 2004: 83; Taş, Uyanık ve Karakaya, 1997: 121; Walsh, Mcmillian, Jamieson, 2003: 1411).

(30)

Anne-baba-çocuk arasında ortaya çıkan öfke ve saldırganlığın eşlik ettiği çatışmaların genellikle, ilişkinin eşitsizliği, yetişkinlerin saygı görme isteği ve büyüyen çocukların bağımsızlık ve özerklik gereksinimleri sonucu itaat konusundaki çatışmalar gibi farklı ihtiyaç ve beklentiler nedeniyle de ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu aşamada çocuğa yöneltilen öfke ve saldırgan davranışın nedeni olarak anne-babaların denetimi elden bırakmama isteği; çocukların ise anne-babaların sınır koymalarına gereksinimleri olması gibi psikolojik nedenler de sıralanabilmektedir (Hortaçsu, 2003: 121).

Yazıcıoğlu ve Kayhan (2007: 299)’ ın yaptıkları çalışmada aile içi şiddetin nedenleri aşağıdaki gibi sıralanmıştır:

• İstenmeden yapılan evlilikler ve uyum sorunları, • Çocuksuzluk (kısırlık),

• İşsizlik, ekonomik yetersizlik ve geçim sıkıntısı, • Erkeğin aşırı kıskançlığı ve güvensizliği,

• Eşlerden birinin diğerine karşı gelmesi, itaatsizliği, saygısızlığı, izni olmadan bazı işler yapması, dik başlılığı,

• Çocukların hatalı davranışları ve başarısızlığından kadını sorumlu tutması, • Eşlerin yalan söylemesi, birbirini aldatması,

• Eşlerden birinin aşırı sinirli olması, • Eşlerden birini akrabalarının kışkırtması,

• Eşlerden birinin, evini, eşini ve çocuklarını ihmali,

• Çocukların itaatsizliği, yaramazlığı, söz dinlememesi, başarısızlığı, tembelliği • Eğitimsizlik, cahillik, bilgisizlik,

• Alkol bağımlılığı ve kumar tutkusu vb.’ dir.

Aile içindeki şiddete görsel ya da işitsel olarak tanık olan çocuklara “sessiz”, “unutulmuş” ya da “görünmez” kurbanlar adı verilmektedir (Edleson, 1999: 842). Yapılan araştırmalarda, çocuğun aile içinde şiddete maruz kalmasında annenin ruhsal bir hastalığa sahip olması, anne-baba çatışması, çocuğun sosyo-ekonomik, kültürel düzeyi düşük bir aileden gelmesi gibi birçok etkenin birlikte rol oynadığı görülmektedir (Ayan, 2007: 54; Buehler ve Gerard, 2002: 79; Edleson, 1999: 842). Bu etkenler, çocuğun aile içi şiddete maruz kalmasında ve saldırgan eğilimler göstermesinde etkili

(31)

olmakta, bu durum gelecekte çocuğun şiddete uğrama ve saldırgan olma olasılığını arttırmaktadır (Bulut, 2010: 19).

2.2.2.2. Aile İçinde Çocuğa Yönelik Şiddet

Anne ve babaların olumsuz davranışları, çocukların fiziksel ve duygusal istismarında önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Bu olumsuz davranışlardan en önemlisi, ebeveynin gösterdiği saldırgan davranışlardır. Aile içerisinde anne ve babalar saldırganca davranışlarını çocuklarına kolayca yöneltebilmektedirler (Mommen, Kolko ve Pilkonis, 2002, s.410’ den aktaran Özmen, 2004, s.32).

Çocuklara yönelik şiddet ve fiziksel cezalandırmanın kabul edilebilirliği, toplumların sahip olduğu değerler, tutumlar ve algılara göre değişmektedir. Bununla birlikte, çocuğa yönelik şiddet ve fiziksel cezaların insan hakları temelinde ele alınması gerekmektedir (Gracia ve Herrero, 2008: 212). Türkiye’de 1995 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre; çocuklar, şiddetten arındırılmış güvenli evlerde yaşama hakkı, kendilerine adil ve saygılı bir biçimde davranılması hakkı, kendilerini sevgi ile bakıp büyüten kişilerle büyüme hakkı, eğitim görme hakkı, evde ve okulda güvende olma hakkı, tehlike ve istismardan korunma gibi hakları elinde bulundurmaktadır. Buna rağmen toplumlarda kadın, yaşlı, engelli, göçmen, evsiz ve etnik azınlık gruplar gibi, çocuklar da şiddet açısından ciddi risk altında olan gruplar olarak karşımıza çıkmaktadır (Subaşı ve Akın, 2006: 2). Yapılan çalışmalar, şiddet uygulayanların % 95’e yakınının erkek, şiddete maruz kalanların % 90’dan fazlasının kadın ve çocuklar olduğunu göstermektedir (Güler ve diğerleri, 2002: 129). Çocuklar hem aile içinde hem de okulda çeşitli biçimlerde şiddetle karşılaşmaktadırlar. Evde çoğunlukla anneleri tarafından şiddete maruz kalan çocuklar okulda arkadaşları tarafından şiddete maruz kalmaktadır (Deveci, Karadağ ve Yılmaz, 2008: 353).

Ailede çocuğa yönelik şiddet ihmal ve istismar olarak da tanımlanmaktadır. Çocuk istismarı, bilinçli olarak çocuğa zarar verme, çocuğun kötü beslenmesine ya da aç kalmasına yol açma, çocuğu çıkar için kullanma, cinsel istismar gibi çocuğun normal gelişimini kısıtlayıcı her türlü faaliyette bulunmayı içermektedir (Bahar ve diğerleri, 2009: 52-53; Yazıcıoğlu ve Kayhan, 2007: 298).

(32)

Kağıtçıbaşı kısıtlayıcı, disiplinli, otorite yanlısı, baskı ve sevgisizliğin olduğu ailede yetişen çocuğun, otorite yanlısı kişiliğe sahip olduğunu ifade etmektedir. Disiplin sağlama yöntemi olarak çocuğa bedensel ceza uygulaması, çocuğa taklit edebileceği bir model olarak dayağın sunulmasıdır. Çocuk, kendini döven anne-babasını taklit ederek, ilk fırsatta gücünün yeteceği birine şiddet uygulamaktadır (Kağıtçıbaşı, 1973, s. 56’dan aktaran Gözütok, 2008, s. 40).

Kempe, çocukken dövülen anne - babanın kendi çocuklarını dövdüklerini ifade etmektedir. Bedensel cezanın yaygın olduğu okullarda öğrenim görmüş öğretmenlerin çoğunun tıpkı dövülerek büyüyen anne - baba gibi aynı yönteme başvurduklarını, yalnızca az bir bölümünün, çocuklarında dövülmüş olsalar bile çocuklarına karşı güç kullanımına farklı baktıklarını belirtir (Kempe, 1962, s. 18’den aktaran Gözütok, 2008, s. 42).

Sezer (2011: 93) tarafından suçlu çocuklar üzerine yapılan bir araştırmada suçlu çocukların annelerinin % 47’sinin, babalarının % 64.4’ünün çocuklarını fiziksel olarak, annelerinin % 43.2’sinin, babalarının ise % 18.2’sinin çocuklarını sözlü olarak cezalandırdığı tespit edilmiştir. Büyürken kendisi dövülen çocuklar biraz güç kazandıklarında, kendilerince gerekli olduklarına inandıkları durumda aynı yolu izlemektedirler.

Yazıcıoğlu ve Kayhan (2007: 303); tarafından yapılan bir çalışmada aile içi şiddetin çocuklarda; iletişim yetersizliği, okulda başarısızlık, antisosyal davranışlar, düşmanca saldırgan davranışlar, korku, kaygı, aşırı utangaçlık, başarısızlık korkusu, düşük öz saygıya sahip olma, ailede istenmeme ve sevilmeme kuşkusuna kapılma, uyku, iştah ve dikkat bozuklukları vb. gibi davranış bozukluklarına sebep olduğu ifade edilmiştir.

2.2.2.3. Aile İçinde Çocuğa Yönelik Şiddet Türleri

Şiddet davranışları, öfke patlaması, vurma, tırmalama, tekmeleme, itme, itekleme, çimdikleme, tokat atma, kavga etme, yaralama, yaralamaya kalkma gibi fiziksel olabildiği gibi, tehdit etme, aşağılama, bağırma, ihmal etme, istismar etme, zorbalık, özgürlüklerini kısıtlama, sahip olduklarını elinden alma, verilmesi gerekenleri

(33)

vermeme, acımasız hareketler yapma gibi duygusal ve psikolojik şiddet şeklinde görülebilmektedir (Gözütok, 2008: 93).

Şiddetin çoğunlukla birkaç türü bir arada yaşanmaktadır. Örneğin, çocuğa uygulanan bir tokattan önce, ihmal, sevgisizlik ya da kötü söz ve küfür bir arada bulunabilir (Gözütok, 2008: 96). Öztürk (2002)’ ün yaptığı çalışmaya göre; son iki yıl içinde herhangi bir şiddet davranışına maruz kalan ilköğretim öğrencilerinin oranı % 44, anne ve babası arasında şiddetli geçimsizlik olduğunu ve sık tartıştıklarını tanımlayan çocukların oranı % 65’tir. En çok maruz kalınan şiddet türü ise % 31 ile dayak yani fiziksel şiddettir.

2.2.2.3.1. Fiziksel Şiddet

Fiziksel şiddet, 18 yaşından küçük olan çocukların anne babası ya da bakımından sorumlu olan diğer kişiler tarafından sağlığına zarar verecek şekilde kaza dışı olarak fiziksel hasara uğraması, yaralanması ya da yaralanma riski taşıması olarak değerlendirilmektedir (Bahçecik ve Kavaklı 1993a: 24; Clemen Stone, 1998: 78; Taner ve Gökler, 2004: 82). Fiziksel şiddet beraberinde duygusal örselenmeyi de getirmektedir (English, 1998: 42; Gözüm, 1995: 16; Spradley, 1990: 507).

Tokatlamak, tekmelemek, yumruklamak, dövmek, hırpalamak, çimdiklemek, saçını çekmek, itip kakmak, silkelemek, bağlamak, çekiştirmek, makas, bıçak gibi aletlerle yaralamak, kezzap ya da kaynar su dökmek, sigara ile yakmak vb. gibi insan bedenine zarar veren tüm eylemler fiziksel şiddet kapsamında nitelendirilmektedir (Gözütok, 2008: 94).

Fiziksel şiddete maruz kalan çocuklarda, düşük öz saygı, okul başarısızlığı, okul aktivitelerine katılma azlığı, bir yetişkinin dokunmasından korkma, anne ve babasından aşırı derecede korkma, çevreyi izlerken çok sakin olma, ağrı verici uygulamalar yapıldığında tepki göstermeme, kolay kolay ağlamama, regresyon, ileri yaşlarda evden kaçma, hırsızlık, yalan söyleme, sigara, ilaç ve alkol bağımlılığı gibi bazı davranışsal belirtiler gözlenmektedir (Bahçecik ve Kavaklı 1993a: 24; Bilir ve diğerleri, 1991: 60; Hyden and Gallagher, 1992: 1060; Gözüm, 1995: 16).

(34)

2.2.2.3.2. Duygusal / Psikolojik Şiddet

Duygusal istismar ve ihmal sıklıkla karşılaşılan bir şiddet türü olmasına rağmen tanımlanması, anlaşılması ve ortaya çıkarılması oldukça güç bir durumdur. Duygusal ve sözel istismar, fiziksel olmayan ancak çok ağır olan ceza ve tehditleri kapsar. Duygusal ihmalde ise yeterli duygusal destek sağlamamak, ilgi ve sevgi göstermemek ve çocuğun şiddetle karşı karşıya kalmasına izin vermek şeklinde kendisini göstermektedir (Taner ve Gökler, 2004: 85). Bağırmak, haykırmak, korkutmak, hakaret etmek, küçük düşürmek, arkadaşları ve akrabaları ile görüştürmemek, hapsetmek, yaptıklarını ve kendisini beğenmemek, küçük düşürücü şakalar yapmak, aşağılamak, birileriyle karşılaştırmak, tehdit etmek, ihmal etmek ve sevgiden yoksun bırakmak vb. gibi insanın duygularına ve psikolojik durumuna zarar veren eylemler duygusal ve psikolojik şiddet içeren eylemler olarak değerlendirilmektedir (Gözütok, 2008: 93).

Duygusal ve psikolojik şiddete maruz kalan çocuklarda konuşma bozuklukları, fiziksel gelişmede gecikme, uyku bozuklukları, bilinçsizlik ve duygusal gelişme geriliği, psikosomatik şikayetler (baş ağrısı, bulantı), oyun isteğinin olmaması, alışılmadık korkular, hiperaktivite, güçsüzlük duygusu, aşırı kaygı, parmak emme, yalan söyleme gibi belirtiler gözlenmektedir (Bilir ve diğerleri, 1991: 61; Clemen and Stone, 1998: 79).

2.2.2.3.3. Ekonomik Şiddet

Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak çalışması veya çalıştırılmaması ekonomik şiddettir (Alkan, 2005: 51). Para vermemek, parasını veya malını elinden almak yasal olarak hak ettiği mirası birdenbire (erkek kardeşi, eşi ya da oğluna) bağışlamak zorunda bırakmak, hak ettiği halde mal edinmesine engel olmak gibi insanın güçlenmesini engelleyen eylemler de ekonomik şiddet içinde yer almaktadır (Gözütok, 2008: 95).

2.2.2.3.4. Cinsel Şiddet / Ensest

Cinsel istismar, erişkin tarafından çocuklara yönelik olarak geliştirilen cinsel içerikli tüm eylemleri kapsayan, bağımlı, yeterince olgunlaşmamış çocukların, tam olarak kavrayamadıkları, bilerek rıza göstermedikleri cinsel aktivitelerin uygulanmasıdır. Kısacası cinsel istismar, bir yetişkinin doyum sağlamak amacıyla bir

(35)

çocuğa yaklaşması ve onu kullanması olarak tanımlanabilmektedir (Aral ve Gürsoy, 2001: 25; Kemerli, 2000: 6; Özdemir, 2001: 35; Şahin, 2001: 246; Yavuz 2003: 5).

Ensest kavramı ise, aile içinde, çocuk ve gençlere yönelik yapılan her türlü cinsel eylemdir. Ensest, çoğunlukla çocuk ve gence en yakın ve güvenebileceği baba, büyükbaba, erkek kardeş, ağabey, amca, üvey baba, üvey erkek kardeş, teyze, hala gibi birince dereceden yakın akrabalar tarafından yapılmaktadır (Asma, 2000: 12; Kaynak, 2000: 10; Öncü, 2004: 4).

Özkan (2008: 56)’ a göre cinsel istismar yalnızca kız çocuklarına yönelik değildir. Erkek çocukları da cinsel istismara uğramaktadır.

Yüksel (2002)’ e göre üç - dört kızdan biri ve altı erkekten biri, 18 yaşından önce cinsel istismara maruz kalmaktadırlar. Ülkemizde cinsel istismara maruz kalan kız ve erkek oranı birbirine yakındır (Atman 2003: 333, Hancı ve Özdemir, 2003: 389).

Cinsel şiddet kavramı içinde, cinselliği çağrıştıran beden ve yüz ifadelerini kullanma (dudağını yalama, göz süzme, el kol hareketleri yapma vb.) yavru, fıstık, yakışıklı diye sözel olarak rahatsız etme, birini onun isteği dışında cinsel amaçla öpme, dokunma ya da bunları yapmaya çalışma, birinin giysilerini isteği dışında açarak rahatsızlık verme, rahatsız edici cinsel içerikli isim takma (gay, lezbiyen, sapık vb.), rahatsız edici cinsel içerikli sözel şakalar yapma, istenmediği halde cinsel konuları konuşmaya zorlama, cinsel içerikli söylentiler çıkarma ve yayma gibi ifadeler yer almaktadır (Anon b).

Cinsel istismara uğrayan çocuklarda;

• Altını/yatağını ıslatma, parmak emme, ayinsel davranışlar, anneye yapışma gibi erken çocukluk yaşlarına ait davranışlar gösterme,

• Kabus görme, karanlıktan korkma, uykuya geçmede güçlükler ya da uyku bozuklukları gibi uyku sorunları yaşama,

• Okuldan kaçma, öğrenme güçlüğü ya da derslere yoğunlaşamama gibi okulla ilgili sorunlar,

• Yeme alışkanlığında değişme, • Hiperaktivite,

(36)

• Oyuncaklar ile şiddet kullanarak oynama, hayvanlara zarar verme gibi saldırgan davranışlar,

• İntihar girişimleri, geri çekilme, benlik saygısında düşme, kendine zarar verici davranışlarda bulunma,

• Gelişim dönemine uygun olmayan mastürbasyon, diğer çocukları cinsel davranışlara zorlama gibi cinsel davranışlar sergileme,

• Aile, arkadaş ve her gün yaptığı alışılmış aktivitelerden zevk almama ve uzak durma, sık banyo yapma ya da tersine banyo yapmak istememe, • Sosyal güçlükler,

• Yalan söyleme,

• Tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler,

• Baş, karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler görülmektedir (Anon b).

Cinsel istismar çocuklarda, korku, güven kaybı, samimi ilişki kuramama, öfke, öğrenme güçlüğü, ilaç, alkol sorunları, düşmanca ya da saldırgan davranışlar ve yaşam boyu süren cinsel korkular gibi kalıcı etkiler de bırakabilmektedir (Uysal, 1998; 56; Hancı ve Özdemir 2003: 389 ).

Aile içinde çocuğa yönelik cinsel şiddet terimi oldukça karmaşık bir kavramdır. Ancak günümüzde gerek kitle iletişim araçları gerekse çevreden duyulan bazı olaylar sebebiyle bu karmaşık kavram üzerinde insanları düşündürmekte ve aile içerisinde bile güvensizlik olaylarının yaşanmasına sebep olabilmektedir (Kutay, 2008: 2; Yılmaz Özkan, 2008: 57).

2.3. OKULDA ŞİDDET

Bu bölümde okulda şiddet başlığı altında okullarda meydana gelen şiddet ve saldırganlık davranışlarını etkileyen bireysel, aileye ilişkin, toplumsal - kültürel ve okula ilişkin faktörler incelenecektir. Bununla birlikte okul zorbalığı kavramının tanımı, okul zorbalığının saldırganlık ve şiddetle ilişkisi ve zorba, kurban ve zorba-kurbanların kişilik özellikleri açıklanacaktır.

(37)

2.3.1. Okullarda Meydana Gelen Şiddet ve Saldırganlık Davranışlarını Etkileyen Başlıca Faktörler

Okulda şiddetin oluşmasına etki eden faktörler öğrenciyle ilgili faktörlerin yanı sıra okul örgütü, okulun bulunduğu ortam, öğrencilerin ailelerinin özellikleri gibi çok geniş bir alanı kapsar. Bu faktörler sınıftaki öğrenciler, okuldaki sınıf, çevredeki okullar, toplum ve kültürün içindeki çevrelerdir. Bu çevresel faktörlerin okul ortamında öğrencinin suç işlemesine katkısı okulda şiddetle ilgili araştırmaların sonuçlarında tespit edilmiştir (Khovry-Kassabri ve diğerleri, 2004: 187-188).

 

2.3.1.1. Bireysel Faktörler

Şiddet davranışına neden olabilecek bireysel faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir:

• Anti-sosyal davranışın varlığı,

• Düşük zekaya sahip olma (özellikle sözel yeteneğinin düşüklüğü), • Öğrenme güçlüğü,

• Motor-beceri gelişiminin yetersiz olması, • Doğum öncesi ve sonrası komplikasyonlar, • Küçük düzeyde bazı anormallikler,

• Dikkat eksikliği ve hiperaktive bozukluğu,

• Erkek çocuklarda 6-13 yaş arasındaki saldırgan davranışlar, • Okula uyum sağlayamama,

• 15 yaş öncesi okulu bırakma,

• Evde ve /veya okulda sosyal olarak aşırı içine kapanık olma, • Yoğun bir izolasyon içinde olma,

• Şiddete maruz kalma,

• Başkaları tarafından çabuk kızdırılabilir olma, • Aşırı alınganlık,

• Kendine rahat verilmediği duygusunu sık yaşama, • Okul başarısının düşük olması,

• Öfke kontrolünün yetersiz olması, • Sık öfke patlamaları yaşamak,

(38)

• Geçmişinde şiddet içeren davranışlarının bulunması, • Bireysel farklılıklara toleransın olmaması,

• Yabancı madde kullanma,

• Çok çabuk hayal kırıklığına uğrama ve bunu tolere edememektir (Gelbal, 2006: 127; Kızmaz, 2006: 53).

Kızmaz (2006: 53), erken veya ilk çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan anti-sosyal davranışların, yetişkinlik dönemindeki şiddet eylemlerinin ön habercisi olduğunu, adölesan ve gençlik döneminde ortaya çıkan şiddetin bireysel düzlemdeki en güçlü göstergelerinden birinin, çocukluk döneminde sergilenen davranış biçimi olduğunu öne sürmektedir.

Hirschi ve Hindelang (1977) tarafından yapılan çalışmada, şiddet davranışı ile ilişkili olan bireysel faktörlerin başında, zeka düzeyinin geldiği ve düşük zekaya sahip olma ile şiddet davranışı arasında ilişki olduğu saptanmıştır (Hirschi ve Hindelang 1977, s. 579’ dan aktaran Parladır, 2009, s. 28).

2.3.1.2. Aileye İlişkin Faktörler

Öğrencilerin şiddet eğilimlerinin anlaşılmasında en önemli faktörlerden biri, aile yapılarıdır. İlk çocukluk dönemindeki sosyalleşme süreci, bireylerin kişilik oluşumlarında etkili olduğu için, okullarda gözlenen bazı şiddet davranışlarının kökenini aile içi yaşantıların oluşturduğu söylenebilmektedir. Çocuğun, aile içerisindeki sosyalleşme sürecinde etkili olan sorunların önemli bir kısmı, anne - babaların sosyo-ekonomik yetersizliklerinden (ailenin yoksul olması, eğitim düzeyinin düşüklüğü, ilgili olma düzeyinin düşüklüğü) ve kendi aralarında yaşadıkları bazı sorunlardan (anne - baba arasındaki çatışma, aile içi şiddet, boşanma) kaynaklandığı söylenebilmektedir (Kızmaz, 2006: 53).

Şiddet davranışına neden olabilecek aileye ilişkin faktörler, • Anne – baba denetim/gözetim yetersizliği,

• Çocukların sosyalleşmelerinde anne - baba katılımının yetersizliği, • Anne - babanın disiplin yetersizliği,

(39)

• Anne - babanın çocuklarına kötü muamelede bulunmaları veya onları ihmal etmeleri,

• Eşler arasındaki evlilik ilişkilerinin zayıflığı.

• Anne - babanın boşanmaları ve ayrılmaları (Buka ve Earls, 1993; Flannery, 1997’ den aktaran Kızmaz, 2006, s. 53),

• Aile içi etkileşim ve iletişimin bozulması, • Çocuk istismarı ve ihmali,

• Beklentilerin oluşturulamaması, • Yetersiz gözetim ve yönlendirme, • Uygunsuz ve tutarsız aile disiplini,

• Suç işleyen anne - baba, akraba, akran ve kardeşlerin olması olarak sıralanabilmektedir (Gelbal, 2006: 127).

Şiddet davranışının ailesel kaynaklarından biri, çocuğun öğrenme süreci ile ilişkili olanıdır. Çocuk, aile içinde anne ve babanın sorun çözme biçimlerinden son derece etkilenmektedir. Yavuzer (1982) yaptığı çalışmada, suçlu çocukların % 86.9’unun aile bireyleri tarafından (% 9.6 anne, % 66.4 baba ve diğer aile bireyleri tarafından) dayakla cezalandırılmış oldukları saptanmıştır. Büyürken kendisi dövülen çocuklar biraz güç kazandıklarında, kendilerince gerekli olduğuna inandıkları durumda aynı yolu izlemektedir. Aynı çalışmada, dayakla cezalandırma ile okuldan, evden kaçma ve çalma gibi suçlu davranış karakteristikleri arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (Gözütok, 2008: 46).

Ülkemiz açısından öne çıkan temel risk faktörleri; anne - baba denetimi ve disiplin yetersizliği, anne - baba arasındaki şiddetin varlığı, dışlama, dövme, korkutma, baskılama gibi çocuklara yönelik ortaya çıkan kötü muamele, anne - babanın çocuklarına yeterli düzeyde zaman ayırmamaları ve dolayısıyla onları ihmal etmeleri gibi faktörler sayılabilmektedir (Kızmaz, 2006: 55).

Avcı (2006: 45)’nın, şiddet davranışı gösteren ve göstermeyen ergenlerinin ailelerinin ve aile işlevlerinin, öfke ve öfke ifade tarzları açısından incelediği çalışmasında, şiddet davranışı gösteren ergenlerin ailelerinin; problem çözme, iletişim, duygusal tepki verebilme, ailedeki roller, davranış kontrolü, gereken ilgiyi gösterebilme ve genel aile işlevlerinde karşılaştırma grubunda yer alan ailelere göre önemli oranda yetersizlik yaşadıkları belirlenmiştir. Öfke düzeyleri açısından incelendiğinde, şiddet

(40)

davranışı gösteren ergenlerin ailelerinin karşılaştırma grubunda yer alan ergenlerin ailelerine göre “sürekli öfke”, “içe yönelik öfke” ve “dışa yönelik öfke” düzeylerinin anlamlı bir şekilde yüksek olduğu saptanmıştır. Şiddet davranışı göstermeyen ergenlerin ailelerinin öfkelerini daha iyi kontrol ettikleri görülmüştür. Ayrıca şiddet davranışı gösteren ergenlerin aile üyelerinin daha fazla psikolojik probleme sahip oldukları, alkol kullandıkları ve suç işleme davranışında bulundukları saptanmıştır.

2.3.1.3. Toplumsal ve Kültürel Faktörler

Kızmaz (2006: 57), okul şiddeti ile ilişkili olarak toplumsal faktörleri; • Silahların varlığı veya silahlara kolay bir biçimde sahip olunabilme, • Uyuşturucuyu elde edebilme ve kullanma,

• Şiddetin yaygınlığı,

• Suçlu arkadaş grubunun varlığı /çete oluşumları, • Kitle iletişim araçlarının etkisi,

• Yüksek düzeydeki geçici nüfus ve ekonomik yoksunluk,

• Şiddet davranışının sıradan ve normal olarak görülmesini sağlayan bir kültürel yapının varlığı olarak sıralamaktadır.

Gençler ve çocuklar arasında ateşli silah ve bıçak gibi kesici aletleri taşıma/birlikte bulundurma alışkanlığının giderek arttığı söylenebilir. Ülkemizde de çok sayıda öğrenci, okula kesici alet götürmektedir. Öger ve arkadaşlarının (2005: 20) yaptığı bir çalışmada, hayatı boyunca en az bir kez bıçak, çakı ya da benzeri kesici alet taşıyanların oranı % 22.6 olarak saptanmıştır. Bu oran yaklaşık olarak her dört öğrenciden birinin herhangi bir zamanda kesici bir alet taşıdıklarını göstermektedir. Deneklerin % 9. 8’i de, ateşli silah taşıdıklarını belirtmişlerdir.

2.3.1.4. Okula İlişkin Faktörler

Kızmaz (2006: 60), okul ile şiddet davranışı arasındaki ilişkinin açıklanabilmesi açısından; düşük düzeydeki akademik başarı, okula olan bağlılık düzeyinin düşüklüğü, okul koşulları ve iklimi ve çeteye katılma değişkenlerinin önemli olduğunu belirtmektedir. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar; düşük düzeydeki okul bağlılığının,

Şekil

Şekil 1. Saldırganlık, şiddet ve zorbalık arasındaki ilişki (Olweus, 1999: 21)  Şekilde görüldüğü gibi saldırganlık, hem şiddeti hem de zorbaca eylemleri  kapsamaktadır

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu aşamaya kadar elde edilen bulgular katılımcıların demografik özelliklerini ve geçmiş yaşantılarında gerek aile bireyleri, gerekse aile dışından

Aile içi şiddet ve istismar (bazen eş/sevgili şiddeti, aile/kariyer şiddeti veya aile içi şiddet olarak tanımlanır), fiziksel, sözlü, cinsel, duygusal veya psikolojik bir taciz

Kadınlara yönelik şiddet, kadınların ve kız çocuklarının, maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü

Bu nedenle, aile içi şiddete maruz kalan çocukların multidisipliner ekip üyeleri tarafından belirlenmesi, şiddetin ortaya çıkardığı etkilerini içeren psikososyal

Bu gelişmelerle birlikte, ülkemizde de özellikle Anayasa’da ve Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi temel kanunlarda çeşitli değişiklikler yapılmış; aile içi şiddete

Ülkemizde de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda şiddet, “kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik

◈ Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.. ◈ Kadına karşı her

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da ev içi şiddeti; “çocuk, eş, eski eş, yakın akrabalar gibi aile bireyleri arasında gerçekleşen; bireyin, fiziksel,