• Sonuç bulunamadı

Konuyla İlgili Yapılan Araştırmalar

2.2. Aile

2.3.5. Konuyla İlgili Yapılan Araştırmalar

sahiptir,

• Çocukla ebeveyn arasındaki ilişki aşırı yoğundur, • Sert acımasız ev ortamlarından gelmektedir, • Çocuklukta istismar yaşamışlardır.

2.3.4.3. Zorba - Kurbanların Kişilik Özellikleri  

Olweus’un (1995: 165), “tepkisel zorbalar” ya da “kışkırtıcı kurbanlar” olarak adlandırdığı zorba-kurbanlar, hem diğer çocuklara zorbalık yapmakta hem de kendileri zorbalığa maruz kalmaktadırlar.

Saldırgan olan ve olmayan kurbanlar, zorba davranışlar karşısında farklı biçimler de tepki verirler (Pepler ve diğerleri, 1998’ den aktaran Genç, 2007, s.22). Saldırgan olmayan kurbanlar, saldırı ile karşılaştıklarında boyun eğici davranışlar gösterirler (Scwartz ve diğerleri, 1993: 1758) ve kendilerine saldıran kişinin eşyalarını yağmalamasına boyun eğerek veya acı çektiklerini, üzüntü duyduklarını göstererek ödüllendirirler. Saldırgan kurbanlar ise, zorbalığa maruz kaldıkları zaman hemen karşı saldırıya geçerler ve tahrik edici davranışlar sergilerler ve bizzat kendileri saldırgan davranışları başlatırlar (Perry ve diğerleri, 1990’ den aktaran Genç, 2007, s.23).

2.3.5. Konuyla İlgili Yapılan Araştırmalar  

Bu bölümde yurtiçi ve yurtdışında aile içi şiddet ve okulda şiddet konusunda yapılmış araştırmalar yayın tarihleri dikkate alınarak özetlenmiştir.

Baumeister, Smart ve Boden (1996), şiddet ve saldırganlık ile egoizm ilişkisi: yüksek benlik saygısının karanlık yüzü adlı çalışması ile yüksek benlik saygısına sahip olan bireylerin düşük benlik saygısına sahip olan bireylerden daha fazla şiddet uygulayan bireyler olduğunu ortaya koymuştur. Her koşulda kendini son derece önemli görme olarak adlandırdıkları egoizme sahip, kendini üstün gören, kararsız ve geçici inançlara sahip olan bireyler, şiddet uygulayıcısı olarak belirtilmiştir.

Olweus (1997) okuldaki zorba ve kurban sorunlarını tespit ve müdahale ettiği çalışması ile İskandinavya’da son dönemlerde okul çocukları arasında yaygınlaşan zorba ve kurban problemlerine değinmiştir. 1-9. sınıf öğrencileri ile yaptığı araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin %9’u zorbalığın düzenli kurbanları olmakta ve %6-7 ise belirli bir sıklıkla başkalarına zorbalık yapmaktadır. İki yıllık bir süre içinde 42 okulda kendi geliştirdiği zorbalığa karşı müdahale programını uygulayarak zorba ve kurban problemi sıklığının %50-70 oranında azalma gösterdiğini ifade etmiştir.

Edleson (1999) çalışmasında, çocukların aile içi şiddete nasıl maruz kaldıklarını açıklamaktadır. Çalışmada kalite kriterlerini karşılayan 31 makale gözden geçirilerek çocuklar arasındaki davranışsal, duygusal, bilişsel-işlemsel problemlerin aile içi şiddete maruz kalmayla ilişkili olduğunu tespit etmiştir. Şiddetin çocuklar üzerindeki etkisinin çocuğun cinsiyeti ve yaşı, istismar edilip edilmediği, en son şiddete maruz kaldığı zaman gibi faktörlerden kaynaklandığını ifade etmektedir.

Atlas ve Pepler (2000)’in sınıf ve oyun alanlarında bulunan öğrencilerin zorbalık davranışlarını gözlemlediği çalışmasında, oyun alanlarının zorbalık davranışları gözlemlemek için uygun ortamlar olduğunu ve çocuğun zorbalık davranışı gösterme sıklığının sınıfa göre daha yüksek olduğunu saptamışlardır. Bununla birlikte oyun alanlarında öğrencilerin zorba davranışlara maruz kalma/kurban olma sıklığı da sınıf ortamına göre yüksek bulunmuştur.

Espelage ve Holt (2001)’un erken ergenlik döneminde akran etkileri ve psikososyal ilişkileri incelediği zorbalık ve kurban olma durumu adlı çalışmasında, 6., 7. ve 8. sınıfa devam eden öğrencilerin %14.5’inin sık zorbalık yaptığı saptanmıştır. Örnek içinde erkek ve 8.sınıfa devam eden öğrencilerin kız ve 6. ve 7. sınıfa devam eden öğrencilere göre daha fazla zorbalık yaptığı ifade edilmiştir. Ayrıca 6. sınıfa devam eden öğrenciler zorbalık yapan öğrencilerin daha popüler olduğunu belirtmişlerdir.

Uysal (2003)’ ın şiddet karşıtı programlı eğitimin öğrencilerin çatışma çözümleri, şiddet eğilimleri ve davranışlarına yansıması adlı çalışmasında, yaş, cinsiyet, aile tipi ve gelir durumları açısından benzer özelliklerdeki deney ve kontrol grupları oluşturulmuştur. Bu gruplardaki öğrencilerin yarısından fazlası, yaşadıkları semtte hiç şiddet olayı olmadığını, deney grubu öğrencilerinin % 19.0’u, kontrol grubu öğrencilerin % 16.6’sı ara sıra şiddet olayı olduğunu belirtmiştir. Deney grubu öğrencilerin % 40.5’inin, kontrol grubu öğrencilerin % 80.6’sının annelerinden fiziksel şiddet gördüğü; deney grubu öğrencilerin % 16.7’sinin babalarından fiziksel şiddet gördüğü saptanmıştır. Deney grubu öğrencilerin çatışma çözümlemede kendini yetersiz hissederek geri çekilme, küsme, aldırmama, öğretmene söyleme gibi pasif davranışları seçen öğrenci oranı eğitim sonrası dönemde düşerken, yapıcı çatışma çözüm yaklaşımları kullanan öğrenci oranı yükselmiştir. Kontrol grubu öğrencilerin eğitim sonrasında eğitim öncesine (% 45.9) göre daha fazla olumsuz çatışma çözüm yaklaşımları (% 63.9) kullandıkları görülmektedir. Annelerinden fiziksel şiddet görmeyen öğrencilerin daha olumlu çatışma çözüm şekillerini kullandığı, fiziksel şiddet görenlerin ise şiddet eğilimlerinin ve şiddet davranışlarının daha fazla olduğu görülmüştür. Öğrencilerin babalarından fiziksel şiddet görmelerinin çatışma çözüm şekillerini etkilemediği ancak şiddet eğilim ve şiddet davranışlarında etkili olduğu saptanmıştır. Öğretmenlerin hepsi son zamanlarda şiddet olaylarının arttığı görüşüne katıldıklarını belirtmiştir.

Kitzman, Gaylord, Holt ve Kenny (2003)’nin aile içinde şiddete uğrayan çocukların meta analitik değerlendirmesini yaptığı çalışmasında, problemli olan çocukların şiddete maruz kalma durumları arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi. Sözlü saldırgan aile bireylerinin bulunduğu evlerde yaşayan bireylerin, saldırganlığa tanık olmayan çocuklara göre kötü psikososyal çıktılara sahip olduğu belirtilmiştir.

Yalçın (2004) lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerini; cinsiyet, sınıf, ailelerindeki tartışma ve kavga sıklığı, algıladıkları anne-baba tutumları, ailelerinin gelir durumunu algılama biçimleri, ailelerinde şiddet uygulanma, okuldaki arkadaşlık ilişkilerinden memnun olma, öğretmenlerinden memnun olma ve babalarının alkol kullanma durumlarına göre incelemiştir. Aileden algılanan destek düzeyi ile okuldaki arkadaşlık ilişkilerinden memnun olma durumu değişkenlerinden saldırganlık puanları

üzerindeki ortak etkisi anlamlı bulunmuştur. Ayrıca aileden algılanan destek düzeyi, ailenin gelir durumunu algılama biçimi, ailede şiddet uygulanma, öğretmenlerinden memnun olma ve babalarının alkol kullanma durumu değişkenlerinin saldırganlık puanları üzerindeki temel etkileri anlamlı bulunmuştur.

Özer (2006)’in ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin, okul güvenliğine ilişkin algılarını belirlemeyi amaçlayan bu araştırma sonuçlarına göre, resmi ilköğretim okulu öğrencileri özel ilköğretim okulu öğrencilerine oranla; okula ustura, bıçak, jilet gibi aletler getirdiği, okulda bazen değerli eşya ya da para çalındığı, bazı öğrencilerin okul eşya ve demirbaşlarına zarar verdiği, okulda yaşça büyük ya da fiziksel olarak güçlü bazı öğrencilerin, diğer öğrencilere sözlü veya fiziksel saldırıda bulundukları görüşlerine daha fazla katılmaktadır. Erkek öğrenciler kız öğrencilere oranla; okula ustura, bıçak, jilet gibi aletler getirildiği, okul binası içinde ve bahçesinde öğretmenlerin ve yöneticilerin hiç denetlemedikleri yerler olduğu ile bazı öğrencilerin okula cinsel içerikli dergi, gazete ve CD getirdikleri görüşlerine daha fazla katılmaktadır. 6. sınıf öğrencileri 7 ve 8. sınıf öğrencilerine oranla, 7. sınıf öğrencileri 8. sınıf öğrencilerine oranla; okulda değerli eşya ya da para çalındığı, başka öğrencilerden korkup okula gelinmediği görüşlerine daha fazla katılmaktadır. 8. sınıf öğrencileri ise 6. sınıf öğrencilerine oranla, öğrencilere sarkıntılık, sözlü taciz, elle taciz gibi cinsel tacizde bulunan bazı öğrencilerin olduğu görüşüne daha fazla katılmaktadırlar. Öğrenci sayısı 1500 ve daha fazla olan okullardaki öğrenciler, öğrenci sayısı 0–500, 501–1000 ve 1001–1500 olan okullardaki öğrencilere oranla, okula ustura, bıçak, jilet gibi aletler getirildiği, okul bina ve demirbaşlarına zarar verildiği, okulda yaşça büyük ya da fiziksel olarak güçlü bazı öğrencilerin, diğer öğrencilere sözlü veya fiziksel saldırıda (örn. hakaret, küfür, dövme) bulunduğu görüşlerine daha fazla katılmaktadır. Alt sosyoekonomik düzeydeki öğrenciler orta ve üst sosyoekonomik düzeydeki öğrencilere oranla; okulda değerli eşya ya da para çalındığı, bazı öğrencilerin diğer öğrencileri tehdit ettiği ile okulda yaşça büyük ya da fiziksel olarak güçlü bazı öğrencilerin, diğer öğrencilere sözlü veya fiziksel saldırıda (örn. hakaret, küfür, dövme) bulunduğu görüşlerine daha fazla katılmaktadırlar.

Şenver Yıldırım (2006)’ın ergenlerin aile içinde şiddete maruz kalma durumları ve aile ilişkilerinin değerlendirilmesi konulu çalışmasında, ergenlerin ailesinde babanın çocuğa uyguladığı fiziksel şiddetin % 31.4 ve duygusal şiddetin % 31.6, annenin çocuğa

uyguladığı fiziksel şiddetin % 29.8 ve duygusal şiddetin % 29.9 olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte aile içi şiddeti, ailenin en önemli sorunu olarak gören ergenlerin oranı sadece % 3.3’tür. Aile içinde şiddete maruz kalma ile ergenin aile ilişkilerini değerlendirme durumu arasında ve ergenlerin aile içi şiddete maruz kalması ile ergenlerin de aile içi şiddet uygulaması arasında anlamlı ilişki bulunmaktadır. Ergenlerin çoğunluğu % 75.3 ile aile ilişkilerini iyi olarak değerlendirirken, aile ilişkilerinin niteliğinin okuldaki başarı durumunu etkileyen faktörlerden biri olduğu tespit edilmiştir. Ergenlerin % 42.4’ü kişisel sorunlarını anneleriyle paylaşırken, babalarla sorun paylaşımının % 4.9 ile en son sırayı aldığı belirlenmiştir.

Geyin (2007)’in genel liselerde okul güvenliği algılarının incelendiği çalışmasında, okulların güvenliği ile ilgili öğrencilerin algılarının cinsiyet, öğrenim gördükleri sınıf, öğrenim gördükleri alan, annelerinin ve babalarının eğitim durumu değişkenlerine göre anlamlı şekilde farklılaştığı belirlenmiştir.

Bektaş (2007), ilköğretim okullarında öğrenci güvenliğini incelediği çalışmasında, okul türünden bağımsız olarak tüm yöneticiler, öğrenci güvenliğinin son derece önemli olduğunu vurgulamışlardır. Ancak özel okul yöneticileri, öğrenci güvenliğinin okullarında gerçekleşme derecesinin, resmi okul yöneticilerine göre daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Özel okul öğretmenlerinin öğrenci güvenliğine, resmi okul öğretmenlerine göre daha fazla önem verdikleri ve okullarında gerçekleşme derecesinin de daha fazla olduğunu ifade etmişlerdir. Bu değerlendirmelere göre, özellikle resmi okullarda, öğrenci güvenliğinin sağlanması konusunda gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, yasa ve yönetmeliklerin gözden geçirilmesi gerektiği, yönetici ve öğretmenlerin bilinç düzeyinin arttırılmasının gerekliliği ifade edilmiştir.

Genç (2007), genel liselerde akran zorbalığı ve yönetimini incelediği çalışmasında; ailelerin kültürel yapılarının ve çocukları ile gerektiği kadar ilgilenmemesinin, çocuklardaki zorbalık ve şiddet davranışlarının ortaya çıkmasında etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Zorbalığın engellenmesinde ailenin önemli bir etken olduğunu ve ailelerin çocuklarıyla birey olarak ilgilenip ve onlara değer vermesinin çocukların şiddet eğilimli davranışlara yönelmesini engellediğini ifade etmiştir. Ailelerin eğitim düzeyinin, öğrencilerin şiddet davranışlarına başvurmalarında önemli bir etken olduğunu düşünmektedir. Öğrencilerin sık sık aile içi şiddete maruz

kaldıklarına ve bu durumun da şiddet uygulamaya meyilli olmalarına yol açtığına inanmaktadır. Bu düşünceden hareketle, bir rehber öğretmen eşliğinde anne baba eğitiminin lise düzeyinde öğrencilere verilmesinin gerekliliğini vurgulamıştır.

Taktak (2007)’ın 6., 7. ve 8. sınıfta öğrenim gören ilköğretim okullarındaki şiddetin varlığını araştırdığı çalışmasında, araştırma grubundaki çocuklarda duygusal coşku, ilgi çekme, arkadaşlığa önem verme, kişilerden ve ortamlardan etkilenme gibi içinde yaşadıkları yaş grubuna ait döneme özgü davranış ve tutumların görüldüğünü belirtmiştir. Öğrencilerle ilgili yapılan anket araştırması sonucunda çocukların yaşlarına uygun biçimde davranmakta oldukları ve yaşanılan sorunlarda bu yaş dönemine ve ülkemizin sosyal-kültürel ve ekonomik durumuna göre sonuçların ortaya çıktığını ifade etmiştir.

Ayan (2007), Sivas ilköğretim ikinci kademe öğrencileriyle aile içinde çocuğa yönelik şiddeti incelediği çalışmasında, Sivas merkez ilçe genelinde çocukların % 54’ü anneleri ve % 46’sı da babalarından şiddet görmektedir. Çocuğun aile içi şiddete uğramasında ailede yaşayan birey sayısı, annenin eğitim düzeyi, annenin mesleği, ailenin gelir düzeyi, annenin çocuğun arkadaşlarını tanıması ve onların eve gelmesine izin vermesi gibi anne ile ilgili faktörler etkili iken baba ile ilgili faktör ise sadece çocuğun cinsiyetidir. Hem anne hem de baba için, ailede kararların alınma biçimi, anne ve baba arasında şiddetin varlığı, anne ve babanın çocuğa davranış tarzı, çocuğun anne ve babadan korkma ve sorunlarını anne ve babasıyla paylaşabilmesi etkili faktörlerdir. Ayrıca öğrencinin anne ve babası tarafından şiddete maruz kalmasında, anne için annenin eğitim durumu, anne baba arasında şiddetin var olma durumu ve annenin çocuğa davranış biçimi; baba için ise öğrencinin cinsiyeti, anne baba arasında şiddetin var olması ve babanın çocuğa davranış biçimi istatistiksel olarak anlamlıdır. Saldırganlık ölçeğinden elde edilen sonuçlara göre, şiddete uğrayan öğrencilerin saldırganlık eğiliminin daha fazla olduğu belirlenmiştir. Saldırganlık ölçeği puanları ailede yaşayan birey sayısı ve annenin davranış tarzına göre anlamlı farklılık göstermektedir.

Yıldırım (2007)’ın şiddete başvuran ve başvurmayan ergenlerin yalnızlık ve akran baskısı düzeylerini incelediği çalışmasında, % 51.5’ini şiddete başvurmuş ergenler oluştururken, % 48.5’ini şiddete başvurmamış ergenler oluşturmuştur.

Araştırma sonucunda şiddete başvuran ergenlerin şiddete başvurmayan ergenlere göre kendilerini daha yalnız hissettikleri bulunmuştur. Ayrıca şiddete başvuran ergenlerin akran baskısı düzeyleri şiddete başvurmayan ergenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Erkek öğrencilerin akran baskısı düzeyleri kızlara göre daha yüksek ve kız öğrencilerin yalnızlık düzeyleri erkek öğrencilere göre daha düşük bulunmuştur. Şiddete başvuran ve başvurmayan ergenlerin anne eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, baba eğitim düzeyleri arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Ancak sınıf düzeyi ve aile gelir durumu açısından şiddete başvurma durumları açısından bir farklılık belirlenmemiştir.

S. Bulut (2008)’un, okullarda görülen öğrenciden öğrenciye yönelik şiddet olaylarının incelendiği çalışmada, öğrenciden öğrenciye yönelik şiddet okul dışı ortamlardan ziyade, okul sınırları içinde yaşanmaktadır. Okul ortamında yaşanan şiddet ise, en çok sınıflarda ve koridorlarda, daha çok teneffüs zamanlarında, çoğunlukla erkek öğrencilerce, daha çok kişisel anlaşmazlık ve karşı cinsle bağlantılı konularda, daha çok bıçak, taş, sopa, demir çubuk gibi materyallerin yardımıyla ve daha çok başkalarının gözü önünde gerçekleştirilmektedir. Son olarak, bu şiddet olguları kırsal kesimden ziyade, şehir ve büyükşehir gibi kalabalık yerleşim yerlerinde yaşanmakta ve olaylar çoğunlukla hastaneye gitme, polise şikayet, tutuklanma gibi olaylarla sona ermektedir.

M. Bulut (2008)’un şiddet mağduru çocukların sosyal antropolojik açıdan incelendiği çalışmasında, çocuklara uygulanan aile içi şiddetin türlerine göre çocukların % 92’sinin aile içi fiziksel şiddete, tamamına yakınının duygusal şiddete, % 1.2’sinin cinsel şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır. Aile içi fiziksel şiddete maruz kalmış çocukların hiçbiri ilk olarak fiziksel şiddet görme yaşlarını hatırlamadıklarını belirtmişlerdir. Bu da aile içi şiddetin, çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren uygulandığını göstermektedir. Aynı çalışmada eşlerinden fiziksel şiddet gören kadınların çocuklarına oran olarak daha fazla fiziksel şiddet kullandıkları belirlenmiştir. Anne ve babaların kendi aralarındaki ilişki ile babaların çocuklarına davranış biçimleri kıyaslandığında, eşlerine şiddet kullanan babaların en yüksek oranda çocuklarına da şiddet kullandıkları saptanmıştır. Hem eşlerine fiziksel şiddet uygulayan babaların, hem de eşlerinden fiziksel şiddet gören kadınların çocuklarına, şiddet uygulamayan ve görmeyenlere göre yüksek oranda fiziksel şiddet uyguladıkları saptanmıştır.

Karakaya (2008)’nın Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin şiddet eğilimlerinin değerlendirildiği çalışmasında, Anadolu Meslek/Anadolu Teknik liselerinde okuyan öğrencilerin, Endüstri Meslek ve Teknik Lise öğrencilerine göre “Açık Şiddet” boyutunu daha az benimsedikleri tespit edilmiştir. Erkek ve kızların “Açık Şiddet” boyutunu anlamlı olarak farklı algıladıkları ve kızların erkeklere göre “Açık Şiddeti” daha az benimsedikleri; erkek ve kızların “Örtülü Şiddet” boyutunu anlamlı olarak farklı algıladıkları ve kızların erkeklere göre “Örtülü Şiddeti” daha fazla benimsediklerini ifade etmiştir. Ailede tek çocuk olan öğrenciler ile 2 kardeş ve 3 kardeş ve üstü olan öğrenciler arasında “Açık Şiddet” boyutunu algılamada bir farklılaşma olduğu görülmektedir. Tek çocuk olan öğrencilerin, 2 kardeş ve 3 kardeş ve üstü olan öğrencilere göre “Açık Şiddet” boyutunu daha fazla benimsedikleri anlaşılmaktadır. Aileleriyle birlikte yaşayan ve yaşamayan öğrencilerin “Açık Şiddet” boyutunu anlamlı olarak farklı algıladıkları ve aileleriyle birlikte yasayan öğrencilerin, aileleriyle birlikte yasamayan öğrencilere göre “Açık Şiddeti” daha az benimsediklerini dile getirmiştir. Ve yine, aileleriyle birlikte yasayan öğrencilerin aileleriyle birlikte yasamayan öğrencilere göre “Örtülü Şiddeti” daha az benimsediklerini vurgulamıştır.

Karataş Baran (2008), öğretmenlerin ve öğrencilerin görüşlerine dayalı olarak okullarda şiddet ve okul güvenliğini incelediği çalışmasında; öğretmen ve öğrencilerin okul kurallarını bilme ve uygulama durumu ile okul ve çevresinin güvenliği konusundaki görüşlerinin okullarda suç işlenme durumu ve okullarda şiddetin varlığı ile karşılaştırılması sonucuna göre istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmadığını ifade etmiştir. Öğretmenlerin okullarda şiddeti önlemede uygulanabilecek yöntemlere yanıtları; % 25.0 disiplin kurallarını tam uygulama, % 10.7 yönetmelik düzenlemesi, % 14.3 sosyal faaliyetlerin artırılması, % 17.9 güvenlik önlemleri, % 15.5 şiddeti önleme eğitimi, % 7.1 eğitim yöntemlerinde değişiklik, okul-aile işbirliğinin sağlanması, % 13.1 okulda idare-öğretmen işbirliği, % 3.6 kaynak sağlama, % 17.9 uygun öğretmen davranışı, % 21.4 rehberlik hizmetlerinin etkin olması, % 7.1 medya kontrolü ve % 9.5 toplumsal çözümler olduğunu belirtmiştir. Aynı zamanda baba eğitim seviyenin artmasıyla, ‘okullardaki yetişkinlerin bazen bana saygısız davranır’ ifadesinin puanı artmakta, bu da kendisine saygısız davranıldığı fikrine katılma durumunun azaldığını göstermektedir ve bu istatistiksel olarak da anlamlı olduğunu dile getirmiştir. Gelir düzeyinin artmasıyla ‘şayet kavga edersem muhtemelen kazanırım’ ifadesinin puanı azalmaktadır ve puanın azalması kavga etmede kendine güveni arttığını göstermektedir

ve istatistiksel olarak anlamlı olduğunu vurgulamıştır. Kardeş sayısının artmasıyla şiddetten korunmada ifade edilen yolların etkililiği konusundaki sorunun puanı artmakta ve bu şiddet eylemlerinden korunmada şiddet uygulama etkililiğinin azaldığını göstermektedir ve istatistiksel olarak anlamlı olduğunu ifade etmiştir.

Ovacık (2008), aile içi şiddetin erkek çocuğun şiddet içeren suç işleme davranışına etkilerini incelediği çalışmasında, suça yönelmiş çocukların aile içinde şiddetin mağduru veya tanığı olduğunu tespit etmiştir. Aile içinde şiddete uğrayan veya tanık olan çocuğun, bu şiddeti inkar etme eğiliminde olduğu ve minimize edip normalleştirdiği saptanmıştır. Suça yönelmiş çocukların en fazla yaralama, gasp, adam öldürme gibi fiziksel şiddet suçu işlemesi, ailede uğradığı veya tanık olduğu şiddeti gün geçtikçe aralarında problem çözme yöntemi olarak kullandıklarının göstergesi olarak belirtilmiştir.

Yılmaz Özkan (2008)’ın aile içinde çocuğa yönelik şiddet adlı çalışmasına göre, çocukların aile içinde şiddet görmesinde erkek öğrenciler ile kız öğrenciler arasında önemli bir farklılık vardır. Buna göre, erkek öğrenciler kız öğrencilere göre daha fazla aile içi şiddete maruz kalmaktadır. Araştırmanın sonucunda aile içinde çocuğa yönelik şiddette ailenin demografik özelliklerinin de etkili olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada çocukların tamamının aile içinde en az bir tür şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Bunların % 63.5’i nadiren, % 30.5’i ara sıra, % 5.5’i sık sık, % 0.5’i her zaman şiddet görmektedir. Ayrıca, baba kaynaklı fiziksel ve sözel şiddet görmeleri bakımından, erkek öğrenciler kız öğrencilerden daha fazla şiddet görmektedir.

Gök (2009), aile içi şiddet ile öfkeyi ifade tarzları arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, lise öğrencilerinin aile içinde şiddet yaşama ya da yaşamama durumlarındaki sürekli öfke ve öfke ifade tarzlarını, cinsiyet ve sınıf düzeyine göre incelemiş ve bazı durumlarda anlamlı farklılıklar olduğunu saptamıştır. Öğrencilerin Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzları Ölçeği alt ölçeklerinden aldıkları puanlar cinsiyetlere göre farklılık göstermemiştir. Öğrencilerin cinsiyet ayrımı olmaksızın, bugünkü ve gelecekteki saldırgan tutumlarında anne ve babanın sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Aile içinde şiddet yaşayan ergenlerin aile içinde şiddet yaşamayan ergenlere göre Öfke Kontrol alt ölçeği hariç diğer alt ölçeklerden (Sürekli Öfke, Öfke İçe, Öfke Dışa) yüksek puanlar aldıkları görülmüştür. Aynı zamanda ergenlerin sınıf düzeylerine

göre Sürekli Öfke alt ölçeğinden aldıkları puanlar arasında da anlamlı bir farklılık