• Sonuç bulunamadı

Türkiye'deki üniversite radyolarının gelişim süreçleri ve yayın politikaları: Yedi bölge, yedi radyo

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'deki üniversite radyolarının gelişim süreçleri ve yayın politikaları: Yedi bölge, yedi radyo"

Copied!
149
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RADYO, TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI

TÜRKİYE’DEKİ ÜNİVERSİTE RADYOLARININ

GELİŞİM SÜREÇLERİ VE YAYIN POLİTİKALARI: YEDİ

BÖLGE, YEDİ RADYO

YASEMEN GÖKSÜGÜR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Aytekin CAN

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Yasemen Göksügür

Numarası 134223002006

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Türkiye’deki Üniversite Radyolarının Gelişim Süreçleri ve Yayın Politikaları: Yedi Bölge, Yedi Radyo

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Yasemen Göksügür

Numarası 134223002006

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Aytekin Can

Tezin Adı Türkiye’deki Üniversite Radyolarının Gelişim Süreçleri ve Yayın Politikaları: Yedi Bölge, Yedi Radyo

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Türkiye’deki Üniversite Radyolarının Gelişim Süreçleri ve Yayın Politikaları: Yedi Bölge, Yedi Radyo” başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

Prof. Dr. Aytekin Can

Dr. Öğr. Üyesi Süleyman Sırrı Yılmaz

(4)

Küçük bir kutu olarak görülse de 20.yüzyılın en önemli kitle iletişim araçlarından biri olan radyo, günümüzde hayatımızın tam ortasında yer alan cep telefonlarına bile sığacak kadar küçülmesiyle artık bulunduğumuz her ortamda rahatça ulaşılabilir bir araç haline gelmiştir. Radyo; sadece müzik dinleme aracı olarak basit bir görevi olmayan, bakıldığında; kitlelere haberleri, olayları, bilgiyi en hızlı ileten kitle iletişim aracıdır. Ticari kaygılar içerisinde son yıllarda radyoların popülerliği azaldı gibi görünse de bu tablo içerisinde üniversite radyoları gözdeliğini korumaktadır.

Geleceğimizin teminatı gençlerimizin, üniversite öğrencilerinin mesleğe atılmadan önce medya sektörü ile ilgili kazanacakları her deneyim onların daha sağlam temellerle ilerlemelerini sağlamaktadır. Vatana, millete hayırlı ve verimli gençlerin yetiştirilmesi bu noktada bizlere düşmektedir.

Radyo ve televizyon sunucusu olarak, beni de aynı şekilde yetiştiren, büyüten en sevdiğim alanı, üniversite radyolarını, hazırladığım tezimde konu almak istedim. Bu alanda geldiğim bu noktada, her zaman hakkı ve hukuku gözeterek yıllarca sabrettim. Süreç içerisinde desteğini esirgemeyen tez danışmanım Prof. Dr. Aytekin Can’a, bana bu mesleği sevdiren daha 17 yaşımdayken bir anne gibi elimden tutan ve her zaman ilk günkü gibi benimle konuşan, yol gösteren canım hocam Dr. Öğr. Üyesi Nedret Çağlar’a, tüm acemiliğimi attığım yuvamda benimle aile olan, Dr. Öğr. Üyesi Süleyman Sırrı Yılmaz’a, bu yuvada bana ağabey olan nazımı çeken Dr. Öğr. Gör. Mehmet Sefa Doğru’ya, Öğr. Gör. Abdullah Mert’e, beni tanıdıkları andan itibaren bana hep doğruyu gösteren hocalarım Prof. Dr. Sedat Şimşek’e, Doç. Dr. Ramiz Gökbudak’a, Öğr. Gör. Kadir Yalçın’a, Dr. Öğr. Üyesi Simge Emekçi’ye, dışarıdan sadece bir radyo ve televizyon olarak görünen ancak hayatımdaki en değerli yere sahip olan Radyo Üniversite ve Üniversite Televizyonu öğrencilerime, yavru ördeklerime, sabırla bir gün emeklerimin karşılığını alacağıma inanan ve haksızlıkların hepsine benimle birlikte sabreden canım annem Gülay Göksügür’e ve canım babam Naim Göksügür’e teşekkür ediyorum.

(5)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Öğ renci ni n

Adı Soyadı Yasemen Göksügür

Numarası 134223002006

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Aytekin Can

Tezin Adı Türkiye’deki Üniversite Radyolarının Gelişim Süreçleri ve Yayın Politikaları: Yedi Bölge, Yedi Radyo

ÖZET

Evrensel bilginin üretildiği ve paylaşıldığı yerler olan üniversiteler aynı zamanda öğrenci yetiştiren bir eğitim kurumudur. Üniversiteler, kamu hizmeti olarak, üretilen bilginin daha geniş kitlelerle paylaşımında oldukça etkili olan kitle iletişim araçlarını kullanabilmektedir. Bu kitle iletişim araçlarından biri de öğrencilerin fikirlerini ifade etmeleri, seslerini duyurmaları ve mesleki pratik kazanmaları amacıyla kurulan üniversite radyolarıdır. Propaganda aracına dönüşen devlet radyolarından ve ticari amaçlarla hareket eden özel radyolardan farklı olarak; üniversite radyolarının hem öğrencilerin eğitilmesi hem de yerel kapsamda halkın bilgilendirilmesi işlevi ile kamusal yayıncılık açısından farklı bir noktada olduğu görülmektedir. Günümüzde üniversite radyolarının sayısı gelişen teknolojinin de yardımıyla hızlı biçimde artmaktadır.

Türkiye’deki üniversite radyolarının gelişim süreçlerini ve yayın politikalarını ortaya çıkarmayı amaçlayan bu araştırma üç bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın birinci bölümünde radyonun gelişim süreci, Dünya’da ve Türkiye’de radyo yayıncılığı konularına ilişkin literatür taraması yer almaktadır. Araştırmanın ikinci bölümünde ise radyo yayın sistemleri; radyo kuruluşlarının örgütsel yapısı; radyo yayınları ve içerik türleri; radyo yayınları hakkında kanun ve yönetmelikler konuları ortaya konulmuştur. Bu araştırmanın uygulama bölümünü oluşturan üçüncü bölümde ise üniversite radyolarının içerik ve format üretiminden sorumlu olan kişilerle yapılan yarı-yapılandırılmış görüşmelere ilişkin bulgular analiz edilip yorumlanmıştır. Araştırma kapsamında; Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden en eski üniversite radyoları olarak İstanbul Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi radyoları incelenmiştir. Üniversite radyolarının yayın sorumluları ile görüşmeler neticesinde; radyoların künye bilgileri, hedef kitleleri, genel özellikleri, yayın akışları, yayın formatları, yayın içerikleri, yeni medya araçlarını kullanımları, eğitim fonksiyonları ve işleyiş düzenleri ile ilgili sonuçlar ortaya konulmuştur.

(6)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Yasemen Göksügür

Numarası 134223002006

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Aytekin Can

Tezin İngilizce Adı Development Processes and Broadcasting Policies of the University Radio Stations in Turkey: Seven Regions, Seven Radio Stations

SUMMARY

Universities, where universal knowledge is produced and shared, are also an educational institution that educates students. As public service, universities can use mass media which are very effective in sharing the information produced with a wider audience. One of these mass media is university radios which are established to express students' opinions, make their voices heard and gain professional practice. Unlike public radios that transformed into propaganda vehicles and private radios acting for commercial purposes; it is seen that university radios have a different point in terms of broadcasting as they are informing both educating students and the public in the local scope. Today, the number of university radios is rapidly increasing with the help of developing technology.

This paper which aims to uncover the development process and broadcasting policies of the university radio in Turkey, consists of three parts. In the first part of the study, literature review about process of radio development, radio broadcasting in Turkey and the world is included. In the second part of the study, radio broadcast systems; organizational structure of radio organizations, radio broadcasts and content types, laws and regulations about radio broadcasts have been put forward. In the third part which constitutes the application part of this study, the findings related to semi-structured interviews with people responsible for content and format production of university radios were analyzed and interpreted. In the scope of the study. The oldest university radios of seven geographical regions of Turkey as Istanbul Technical University, Ege University, Selcuk University, Harran University, Akdeniz University, Karadeniz Technical University and Ataturk University radios were examined. As a result of interviews with the broadcasting officers of the university radios; the results related with the tag information of the radios, their targetgroups, general characteristics, broadcasting streams, broadcast formats, broadcast contents, the use of new media tools, educational functions and operating systems are presented.

(7)

Bilimsel Etik Sayfası ... i

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... ii

ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v İÇİNDEKİLER ... vi KISALTMALAR SAYFASI ... ix TABLOLAR LİSTESİ ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM 1. RADYO YAYINCILIĞI ... 5

1.1. Radyo Tarihçesi ... 5

1.1.1. Radyonun Tanımı ve Bulunuşu ... 5

1.1.2. Dünya’da Radyo Yayıncılığı ... 8

1.1.3. Türkiye’de Radyo Yayıncılığı ... 11

1.1.3.1. TRT Öncesi Dönem ... 13

1.1.3.1.1.Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (TTTAŞ) Dönemi (1927-1936) ... 13

1.1.3.1.2. PTT Dönemi (1936- 1940) ... 15

1.1.3.1.3.Matbuat Umum Müdürlüğü Yayınları (1940-1964) ... 16

1.1.3.2. TRT Dönemi ... 17

1.1.3.3. Özel Yayıncılık Dönemi ... 21

İKİNCİ BÖLÜM 2. RADYO YAYIN SİSTEMLERİ, ÖRGÜTSEL YAPI VE ÖZEL YAYINCILIK ... 24

2.1.Radyo Yayın Sistemleri ... 24

2.1.1.Siyasal Sistemlerine Göre ... 24

2.1.1.1. Ulusal Sistem ... 25

2.1.1.2. Tecimsel Sistem ... 25

2.1.1.3. Ulusal- Tecimsel Sistem ... 26

2.1.1.4. Hükümet Sistemi ... 27

2.1.1.5. Kurumsal Sistem ... 27

(8)

2.1.2.1. Amerikan Sistemi ... 39

2.1.2.2 Avrupa Sistemi ... 40

2.2. Radyo Kuruluşlarının Örgütsel Yapısı ... 41

2.2.1. Büyük Ölçekte Radyo Kuruluşları ... 41

2.2.2.Orta Ölçekte Radyo Kuruluşları ... 42

2.2.3. Küçük Ölçekte Radyo Kuruluşları ... 42

2.3. Radyo Yayınları ve İçerik Türleri ... 43

2.3.1. Radyo Yayınlarının İşlevsel Amaçları ... 43

2.3.1.1. Haber Verme Amacı ... 43

2.3.1.2. Eğitme Amacı ... 44

2.3.1.3. Reklam ve Propaganda Amacı ... 44

2.3.1.4. Eğlendirme Amacı ... 45

2.3.2. Program İçerik Türleri ... 46

2.3.2.1. Söz İçerikli Yayınlar ... 46

2.3.2.2. Müzik İçerikli Yayınlar ... 46

2.4. Radyo Yayınları Hakkında Kanunlar ve Yönetmelikler ... 46

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. YEDİ BÖLGE, YEDİ ÜNİVERSİTE RADYOSUNUN GÖRÜŞME YÖNTEMİ İLE İNCELENMESİ ... 52

3.1. Araştırmanın Yöntemi ... 52

3.2. Araştırma Modeli ... 52

3.3. Araştırmanın Evreni, Örnekleme Yöntemi ve Veri Toplama Süreci ... 54

3.4. Varsayımlar ... 55

3.5. Bulgular ve Yorum ... 56

3.5.1. Üniversite Radyolarının Künye Bilgilerine, Hedef Kitlelerine ve Genel Özelliklerine İlişkin Bulgular ... 56

3.5.2. Üniversite Radyolarının Yayın Akışları, Yayın Formatları ve İçeriklerine İlişkin Bulgular ... 66

3.5.3. Üniversite Radyolarının Yeni Medya Araçlarını İçeren İnternet Yayıncılığı; Facebook, Twitter, Instagram vb. Araçlarla İlişkilerine İlişkin Bulgular ... 75

3.5.4. Üniversite Radyolarının Eğitim Fonksiyonlarına ve İşleyiş Düzenlerine İlişkin Bulgular ... 77

(9)

EKLER ... 96 Özgeçmiş ... 136

(10)

ABC: American Broadcasting Company

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

Ar-Ge: Araştırma Geliştirme

BBC: British Broadcasting Corporation

BİTAM: Bilgi Uygulama Araştırma Merkezi

CBS: Columbia Broadcasting System

CHP: Cumhuriyet Halk Partisi

DJ: Disk Jockey

FCC: Federal Communication Commision

FM: Frekans Modülasyon

iOS: iPhone Operating System

İTÜ: İstanbul Teknik Üniversitesi

İTÜ Radyo: İstanbul Teknik Üniversitesi Radyosu

İTÜ-TV: İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonu

KDKA: Amerika Pittsburgh'ta Yayın Yapan Yerel Televizyon Kanalı

KİA: Kitle İletişim Araçları

KİT: Kamu İktisadi Teşebbüsü

kW: Kilowatt

MESAM: Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği

(11)

MÜYABİR: Müzik Yapımcıları Birliği

MÜYAP: Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği

NBC: The National Broadcasting Company

PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü

R&B: Rhythm and Blues

Radyo KTÜ: Karadeniz Teknik Üniversitesi

RTÜK: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

RTYK: Radyo Televizyon Yüksek Kurulu

SERATEM: Selçuk Üniversitesi Radyo Televizyon Yapım ve Yayıncılık Araştırma ve Uygulama Merkezi

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

TGM: Telsiz Genel Müdürlüğü

TRT: Türkiye Radyo Televizyon Kurumu

TTTAŞ: Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi

UHF: Ultra High Frequency

VHF: Very High Frequency

(12)

Tablo 1- Türkiye’deki Üniversite Radyoları (Şubat 2019) ... 35

Tablo 2-Üniversite Radyolarının Künyesi ... 55

Tablo 3-Selçuk Üniversitesi, Radyo Üniversite Hafta İçi Yayın Akışı ... 70

Tablo 4- Selçuk Üniversitesi, Radyo Üniversite Hafta Sonu Yayın Akışı ... 71

(13)

Şekil 1- Heinrich Rudolf Hertz ... 6

Şekil 2- Guglielmo Marconi ... 7

Şekil 3- Lee De Forest-Boşluk Tüpü ... 8

Şekil 4- KDKA Radyo İstasyonu ... 9

Şekil 5- İlk Portatif Radyo-1923 ... 10

Şekil 6- Eşref Şefik’in İlk Radyo Anonsu-6 Mayıs 1927, İstanbul ... 12

Şekil 7- İstanbul Radyosu Binası . ... 13

Şekil 8- İstanbul Radyosu ile İlgili Gazete Haberi ... 14

Şekil 9- Sirkeci Büyük Postane-Radyoevi ... 15

Şekil 10- TRT Logosu ... 18

Şekil 11- TRT Ankara Radyosu Binası ... 20

(14)

GİRİŞ

Kitle iletişim araçları (KİA), kültürel alışverişi artırması ve sanayi toplumuna geçişi hızlandıran nitelik taşıması sebebiyle etkileşim açısından oldukça önemli ve etkin araçlar olmuşlardır. Gazete ile başlayan dönemden sonra radyo, televizyon ve İnternet ile süreç daha da hızlanmıştır. Teknolojik gelişmeler çerçevesinde iletişimin niteliği ve boyutu sürekli değişmektedir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlığı ve popülerliği de doğal olarak değişmektedir.

Dünya’da meydana gelen teknolojik gelişmeler ile sesin elektrik sinyalleri aracılığıyla iletilmesi radyoculuğun doğmasına neden olmuştur. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda ihtiyaç duyulan haberleşme gereksinimi, sesin uzaklara iletim sürecini hızlandırmıştır. Dünya’da düzenli radyo yayıncılığının başladığı 1920’li yıllarda Türkiye’de de bu çalışmalar başlamış ve ilk yayın 1927 yılında yapılmıştır.

Değişen teknolojik, toplumsal, ekonomik koşullar, özellikle 80’li yıllarda Dünya’da yaşanan liberalleşme süreci ile özel radyo ve televizyonculuğun ortaya çıkışı radyonun yeniden önem kazanmasına yol açmıştır. 1980’li yılların sonlarına kadar radyo yayınları zaman zaman özel girişimlerle, zaman zaman da devlet tekeliyle yapılmıştır. Ancak çoğunlukla devlet tekelinde bir propaganda aracı olmaktan kurtulamamıştır.

Özel radyoların yayın hayatına başlamasıyla yeni bir dönem açılmış ve daha özgür, daha demokratik bir yayın anlayışı gelişmiştir. Ancak sayıları hızla artan özel radyolar, ticari amaç gütmüşler ve reklamlar önemli bir ekonomik kaynak olduğu için reyting kaygısı ile hareket etmişler bu nedenlerle kitle iletişim araçlarından beklenen işlevleri yerine getirmekten çok bir müzik kutusuna dönüştükleri konusunda eleştirilir hâle gelmişlerdir.

Problem

Devlet radyoları ve özel radyolar dışında yayın yapan önemli bir kurum ise üniversiteler bünyesinde bulunan üniversite radyolarıdır. Üniversiteler birtakım teknolojik, ekonomik ve yönetsel nedenlerle kitle iletişim aracı olarak çoğunlukla radyoyu tercih etmektedirler. Bazı avantajlar ve kolaylıklar dolayısıyla üniversite

(15)

radyolarının sayısı hızla artmaktadır. Devlet radyolarının propaganda aracına dönüştüğü eleştirisi, özel radyoların ise ticari amaçlarla hareket etmelerinin yarattığı sorunların yanında bu tür radyoların hem yerel kapsamda bilgilendirme işlevi hem de öğrencileri ve halkı eğitme yönüyle kamusal yayıncılık açısından farklı bir noktada olduğu görülmektedir. Üniversiteler bir eğitim kurumu olarak evrensel (üniversal) bilginin üretilmesi, paylaşılması amacını taşırken bir yandan da öğrencilere nitelikli bir eğitim verilmesi, topluma ve insanlığa faydalı bireyler yetiştirilmesi işlevlerini taşımaktadır. Bunun dışında üniversitelerin etki alanı sadece öğrenciler değildir, üniversiteler, kamu görevi bağlamında halka ulaşmak ve üretilen bilgiyi daha geniş kitlelere yayma amacına da sahiptir. Bu noktada üniversiteler kitle iletişim araçları ile bu amacına daha kolay ve etkili şekilde ulaşabilir. Aynı zamanda üniversite radyoları, kamusal yayıncılık anlayışları ile özel radyolara yol gösterebilecek şekilde yayın yapma niteliği taşımaktadır.

Türkiye’deki iletişim fakülteleri öğrencilerine mesleki deneyim kazandırmak, sektöre yönelik insan yetiştirmek amacıyla çeşitli uygulama alanları oluşturmaktadır. Bu durumda üniversite radyoları da bu işleve yönelik olarak kurulmakta ve hizmet vermektedir. İTÜ Radyo ilk kurulan (1945) üniversite radyosudur. Günümüzde ise birçok üniversite bünyesinde radyo vardır ve üniversite radyolarının sayısı giderek artmaktadır. Önceleri eğitim amaçlı ve küçük çapta başlayan bu tür yayıncılık karasal yayınlara dönüşmüş, günümüzde ise İnternet teknolojisiyle daha geniş kitlelere ulaşır hale gelmiştir. Bunun yanında önceleri üniversite radyoları iletişim fakültelerinin uygulama alanıyken artık bu alanda eğitim veren fakülteler olmadan da kurulan üniversite radyoları söz konusudur. Bunun nedeni İnternet yayıncılığının kolaylığı ve büyük maliyetler getirmemesidir. Ancak sadece teknik altyapıyı oluşturmak nitelikli şekilde radyo yayını yapabilmek için yeterli değildir; yönetmeliklerin oluşturulması, nitelikli insan kaynağı ihtiyacı, yayın içerikleri, yayın formatı, vb. konular önem arz etmektedir. Yeni kurulan üniversite radyoları bu noktada yayın hayatı eski olan radyoları örnek almaktalardır. Bu araştırmanın problemi; örnek alınan söz konusu üniversite radyolarının; kuruluş aşamasındaki şartları, yayın içerikleri, yayın formatları, hedef kitleleri, yeni medya araçlarını kullanımları, eğitim fonksiyonları ve işleyiş düzenleri açısından incelenmesi ve durumlarının ortaya konulmasıdır.

(16)

Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki kamusal ve özel radyo yayıncılığının yanı sıra “kurumsal radyolar” adı altında yayın hayatlarına devam eden üniversite radyolarının mevcut düzen içerisinde gelişim süreçleri ve yayın politikalarını ortaya çıkarmaktır.

Bu amaç doğrultusunda, belli sınırlılıklar içerisinde belirlenen yedi bölgeyi temsil eden yedi üniversite radyosu ile ilgili aşağıdaki dört ana başlık altındaki sorulara yanıt aranmıştır:

 Kâr amacı gütmeyen üniversite radyolarının künye bilgileri, hedef kitleleri ve genel özellikleri nelerdir?

 Radyoların yayın akışları, yayın formatları ve içerikleri nelerdir?

 Radyoların yeni medya araçlarını içeren İnternet yayıncılığı; Facebook, Twitter, Instagram vb. araçlarla ilişkileri nasıldır?

 Radyoların eğitim fonksiyonları ve işleyiş düzenleri nasıldır?

Araştırmanın Önemi

Gelişen medya teknolojileri ile birlikte Türkiye’de üniversite radyolarının sayısı giderek artmaktadır. Üniversite radyoları bu alanda eğitim alan iletişim fakültesi öğrencileri için oldukça önemli bir pratik alanı olmakta ve sektöre hazırlık sürecinde onlara tecrübe kazandırmaktadır. Aynı zamanda üniversite radyoları kâr amacı güden profesyonel özel radyo kuruluşlarına etik ve yayın ilkeleri açısından rol model olmaktadır. Ticari kaygı ile yayın yapan radyoların sayısı oldukça fazladır, ancak radyo yayıncılığı etik ve ilkelerini dikkate alarak yayın içerikleri hazırlayan eğitici radyoların sayısı oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla bu alanda yapılacak çalışmalar alana katkı sağlayacağı ve sektöre örnek oluşturacağı gerekçesi ile oldukça önemlidir. Bu araştırma, üniversite radyolarının kuruluş zamanlarıyla günümüzdeki durumları arasında gelişim süreçleri ve yayın politikaları açısından karşılaştırma yapılmasına kaynak sağlayacağı için önemlidir.

(17)

Sınırlılıklar

Bu çalışma Türkiye’de yayın yapan üniversite radyoları içinden, araştırma evrenini temsil ettiği düşünülerek seçilmiş yedi radyo ile sınırlandırılmıştır. Her coğrafi bölgeden bir üniversite radyosu seçilecek olup bunların seçiminde yayına başlama tarihi ölçüt olarak belirlenmiştir.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. RADYO YAYINCILIĞI 1.1. Radyo Tarihçesi

İletişim her çağda insanlık için önemli bir yere sahip olmuştur. İçinde bulunulan çağın sağladığı imkanlar dahilinde gerçekleşen iletişim şekilleri, toplumlar arası enformasyon akışını da sağlama noktasında gelişerek ve değişerek günümüze kadar devam etmiş bundan sonra da devam edecektir. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde kullanılmaya başlayan radyo yayınları da önemli iletişim araçlarından biri olmuştur. İlerleyen yıllarda daha da gelişerek yerine farklı iletişim araçlarına bırakacak olan radyo, hatırı sayılır bir öncü olmuştur.

1.1.1. Radyonun Tanımı ve Bulunuşu

“RADYO medya cinidir, bir şişeye sığabilecek kadar küçük, bütün kıtaları içine alabilecek kadar büyüktür”

Michael Kaye-Andrew Popperwell Kaynaktan yani stüdyodan ya da herhangi bir yerden alınan söz-müzik unsurunun elektromanyetik dalgalar aracılığıyla insan kulağına iletilmesi radyoculuk denilmektedir. Radyo ise kelime anlamı olarak; Latince radius (ışınlanma) ve Yunanca fone (ses) kelimelerinden oluşmuştur (Tekinalp 2003: 55). Elektrik ve elektromanyetik ürünlerin bilimsel ve teknik gelişmeler ile birleşmesiyle ortaya çıkan bir iletişim ürünüdür (Kocabaşoğlu, 1980: 7). 19.yy’ın sonlarına doğru icat edilen sadece tek bir kişinin buluşu olmayan radyo, elektronik bir çağın başlamasında da ilk adım olmuştur. Binlerce yıl hayat tarzında büyük değişiklikler olmayan insanoğlu; kısa bir zaman diliminde birçok yenilikle alışkanlıklarını köklü bir biçimde değiştirmiştir.

1860’lı yıllara rastlayan ve radyonun icadının temelini oluşturan ilk çalışmalar James Maxwell ve ardından Alman Heinrich Hertz, İtalyan Marconi, Fransız Forest ile başlamıştır (Erdamar 1992: 16). Bu isimlerin yanı sıra birçok bilim adamı ve mucidin de emeği ile bulunan, geliştirilen radyonun icadı tek bir isme ya da ülkeye

(19)

mal edilememiştir. Aynı buluş değişik ülkelerde, aynı tarihlerde birbirinden habersiz olarak gerçekleştirilmiştir. Michael Faraday ve öğrencisi James Maxwell’in yaptığı ilk elektromanyetik dalga çalışmaları, Alman fizikçi Heinrich Hertz tarafından tamamlanıp dalga elde edilmesi bulunmuştur. Hertz, 1888 yılında büyük bir buluşa imza atıp, bulduğu dalgalara kendi adını vermiştir (Bay 2007: 30).

Şekil-1: Heinrich Rudolf Hertz

Kaynak: world-kruser.blogspot.com

Bulunan elektromanyetik dalgaların kullanımını sağlayan Oliver Lodge’nin sonrasında bu teknik buluşların ses aktarılmasında ilk kullanımı İtalyan Guglielmo Marconi tarafından yapılmıştır. Marconi,1897 yılına kadar çalışmalarını ilerleterek aktarım uzaklığını derece derece çoğaltıp 55 kilometre uzaklığa kadar sesin ulaşmasını başarmıştır (Aziz, 1981a: 8).

Radyonun Dünya’da gelişimi çeşitli dönemlerle ele alınabilir. 1922-1927 arasını kapsayan ilk dönemde, çeşitli ülkelerde yayına başlayan radyolar ve radyonun ilk denemelerini tamamlaması önemlidir. 1927’den İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar olan dönem ise “olgunluk çağı” olarak adlandırılabilir. Bu dönemde savaşın etkisi ve radyonun propaganda aracı olarak kullanımı söz konusudur. 1945’ten 1960’a kadar süren üçüncü dönemde, yeni yayılan televizyon karşısında kendini geliştirme ve izleyicisini kaptırmama mücadelesi vermiştir. 1960 sonrasını kapsayan

(20)

dördüncü dönemde, televizyon altın çağını yaşarken radyo ise istasyon gücü, alıcı sayısı, teknik gelişim etkisi ile kişinin dostu haline gelmiştir (Aziz, 1981b: 24).

Şekil-2: Guglielmo Marconi

Kaynak: kidskunst.info

İlk önceleri deniz haberleşmesinde kullanılan bu buluş ile 1906 yılında telsiz kullanılarak, yine Marconi tarafından müzik ve sözün aktarılması gerçekleştirilmiştir. Lee De Forest radyonun teknik buluşlarına yeni boyutu 1907 yılında “boşluk tüpünü” bularak vermiştir. Fleming tarafından bulunan radyo lambalarının geliştirilmiş şekli olan boşluk tüpünün (Vacuum Tripod) sesin aktarılmasında sürekli ve güçlü olarak kullanılması için Almanya’da uzun çalışmalar yapılmıştır (Aziz, 1981a: 9).

(21)

Şekil-3: Lee De Forest-Boşluk Tüpü

Kaynak: thoughtco.com

1.1.2. Dünya’da Radyo Yayıncılığı

Dünya tarihinde Birinci Dünya Savaşı sonrasına dek, düzenli radyo yayınları daha çok amatörlerin elinde gelişme göstermiştir. Tarihteki yerini almak için sahneye asıl çıkışı ise 20. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna denk gelmektedir (Kocabaşoğlu, 2010: 31). Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra radyo hızlı bir gelişim gösteren radyo, özellikle ABD’de bir sektör haline gelmiş, birçok firma radyo araç gereçleri imal etmeye başlamıştır.

Marconi, telsizi geliştirip ilk radyo yayınını yapmasının ardından söz ve müziğin yer aldığı ilk radyo yayını şans eseri gerçekleştirilmiştir. 1916 yılında ABD’nin Pittsburg eyaletinde üretim kuruluşu çalışanları radyo dalgaları ile kendi aralarında iletişim kuruyorlardı. Konuşmaların monotonluğunu değiştirmek istedikleri için farklı bir yola başvurup, konuşmalarını gramofondan çaldıkları müzik eşliğinde yapmaya başladılar. Evlerinde ilkel cihazlarla bu yayınları dinleyenlerin sayısı arttıkça daha fazla yayın yapmaları için talepler arttı. Bu olayın ardından düzenli radyo yayınları başlamış ve KDKA şirketi radyo yayını yapabilmek için lisans almış, yıllarca Dünya’da tek radyo istasyonu olarak yayın yapmıştır (Karavit, 1999: 3).

(22)

Şekil-4: KDKA Radyo İstasyonu

Kaynak: newslocker.com

Radyonun günümüzdeki gibi ilk sürekli vericiden yayın yapması 1920’den sonra olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bu ilk yayınlarda dinleyici sayısı 500 ile 2 bin arasında değişiyordu (Aziz, 1981a: 10). Başlangıçta haber ve müzik içerikli bu yayınlar tematik bir yayımcılık olmakla birlikte, sonraları çeşitliliğin arttırıldığı bir yayımcılığa dönüşmüştür (Balibeyoğlu, 2009: 6).

Amerika’dan sonra 1922’de İngiltere’de, Fransa’da ve Sovyetler Birliği’nde, 1923’te Almanya’da, 1927’de de Arjantin’de, Avusturalya’da, İtalya’da, Japonya’da, Norveç’te, Yeni Zelanda’da, Hollanda’da, İsveç’te, İsviçre’de, Çekoslovakya’da ve Güney Afrika Birliği’nde radyo yayınları başlamıştır. Türkiye’de de yayınların başlama tarihi aynı yılda olmuştur (Aziz, 1981b: 10).

ABD radyo yayınlarının en hızlı geliştiği ülke olmuştur. 1927 yılına gelindiğinde 700 radyo istasyonu ve yedi milyon radyo alıcısı buluyordu. 1930’ların sonuna gelindiğindeyse iki büyük şirket radyo piyasasına hâkim oldu: NBC ve CBS. Hükümetin çıkarttığı anti-tekel kanunuyla NBC ikiye bölündü ve . doğdu. 1938’de ünlü yönetmen Orson Welles radyoda H.G. Wells’in “Dünyalar Savaşı” adlı romanından Marslıların Dünya’yı işgale başladığıyla ilgili bir bölümü, haber tarzında okudu. İnsanların radyoya güveni o derece fazlaydı ki tam bir panik havası yaşandı (MEGEP, 2011: 7).

(23)

Şekil-5: İlk Portatif Radyo-1923

Kaynak: reuniondemajorettes.blogspot.com

ABD’de radyoların hızla yayılması, konuyu düzenleyici yasaların çıkarılmasını gerektirmiş, “Telsiz Gemi Yasası” çıkartılarak 1910 yılında, radyo telsizi ile yapılan haberleşmeye düzenleyici kayıtlamalar getirilmiştir (Aziz, 1981a: 9).

Radyo alıcılarının yaygınlaşmasından sonra kendi varoluş sürecini tamamlamaya çalışan radyo, yayın işletmeciliğinin belirli bir erginliğe erişmesinden ve reklamcılık yoluyla öteki mal ve hizmetlerin tezgâhtarlığını da yapmaya başlamıştır. Schiller’in dediği gibi “Piyasa ekonomisi, radyo haberleşmesini ilkin araç-gereç yapımcılarının daha sonra ise yayın ticareti yapan şirketlerin kucağına itti.”. Bu durumun radyonun yapısından dolayı geliştiğini iddia etmek kuşkusuz doğru bir tespit olmayacaktır. Nitekim aynı yıllarda, Dünya’nın başka bir köşesi olan SSCB’de, radyo; işçi sınıfının emrinde kışkırtma ve propaganda gibi çok farklı işlevleri yerine getirmiştir (Kocabaşoğlu, 2010: 8).

Radyo yayınları yaygınlaşırken, radyo tekniğinde de gelişmeler olmuştur. Lambalı, büyük radyo alıcılarından, transistorlu, küçük alıcılara geçilmiştir. 1935 yılında FM (Frekans Modülasyon) tekniği bulunmuş, kısa mesafelerde teknik yönden nitelikli yayınların yapılması sağlanmıştır. Böylece küçük güçlü yerel radyo kanalları daha da çoğalmıştır. 1955 yılında, radyo tekniği açısından önemli bir buluş olan stereo tekniği (seslerin doğal ortamında gibi verilmesi) radyo yayınlarında

(24)

kullanılmaya başlanmış ve müzik yayınlarında devrim yaratan bu teknik, radyo yayınlarına ilgiyi daha da arttırmıştır (Aziz, 2002: 9).

Radyo yayınları televizyon yayınlarının bulunuşuna ve topluma hizmet vermeye başlamasına kadar toplumun ilgi gösterdiği en önemli kaynak olarak altın dönemini yaşamıştır. Radyo program açısından da bu altın çağda gelişmeler kaydetmiştir. Başlangıçta tek ya da iki kişilik programlar yapılırken, zaman içerisinde durum komedileri (sit.com) ve dramatize programlar (soap opera) yayınlanmaya başlanmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda savaş haberleri sıcağı sıcağına dinleyiciye aktarılmış, deniz aşırı canlı yayın bağlantıları yapılmıştır (Aziz, 2002: 10).

Dünya sahnesinde televizyonun ortaya çıkmasıyla 60’lı yıllarda gücünü ve dinlenirliğini kaybetmeye başlayan radyo, çareyi yeni yayın içeriklerinde buldu. Eğlence ve müzik yoğunluklu programlar çoğalmaya başlamıştır. 1979'da Japonya'da uydu yayınına geçildi. 80'li yıllarda, yayıncılıkta büyük kuruluşların tekeli kırıldı, birçok şehirde yerel radyolar açılmaya başladı. 90'lardaysa yayıncılık daha da geliştirildi. Ses sistemlerindeki teknolojik atılımlar, dijital yayın, İnternet radyoculuğu gibi yenilikler, radyonun çehresini tamamen değiştirmiştir (yigityavuz.blogspot.com).

1.1.3. Türkiye’de Radyo Yayıncılığı

“Ulusal kültür için çok gerekli olduğu kadar, uluslar arası ilişkiler bakımından da yüksek değerleri belli olan radyo işine çok önem vermemiz yerindedir.”

Mustafa Kemal Atatürk Radyonun ya da başka bir deyişle telsiz telefonun Türkiye’ye girişi telsiz telgraf şeklinde olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında iletişim gereksiniminin önemi daha iyi anlaşılmış ve büyük bir boşluk olduğu görülmüştür. Yurtiçi ve yurtdışında iletişimi kolaylaştırmak amacıyla telsiz telgraf için, cumhuriyetin ilk yıllarında girişimde bulunulmuştur (Güven, 2002: 38).

(25)

Türkiye’de 1927 yılında başlayan radyo yayınlarına, uzun yıllar geçmesine rağmen yıl 1964 olduğunda hala iki radyo istasyonunun rahatlıkla dinlenmesini sağlayacak radyo şebekesi kurulamamıştır. Bu süreçte Dünya’da, radyo ve televizyonculuk alanında hem teknik hem de yayıncılık açısından büyük ilerlemeler olmuştur (Gökçe, 1997: 33).

Türkiye’de ilk radyo yayınının yapıldığı yer çeşitli kaynaklara göre değişmektedir. Türkiye’de ilk radyo yayınının bazı kaynaklara göre, 6 Mayıs 1927’de İstanbul’da bazı kaynaklara göre de aynı yıl Ankara’da, Cebeci semtindeki bir binada başladığı belirtilmektedir.

İstanbul’dan deneme amaçlı yapılan ilk radyo yayınları Eminönü’ndeki Büyük Postane’nin kapısı üzerine yerleştirilen bir vericiden yapılmıştır. Bu yayında halka müzik dinlettirilmiştir (Kaptan, 2002: 10). Ankara’da ilk radyo yayınının ne zaman başladığına ilişkin kesin bir tarih yoktur. 1927 yılının Kasım ayından başlayarak yayın yapıldığına ilişkin bilgilere rastlanmaktadır (Cankaya, 1997: 2).

Şekil-6: Eşref Şefik’in İlk Radyo Anonsu-6 Mayıs 1927, İstanbul

(26)

1.1.3.1. TRT Öncesi Dönem

1.1.3.1.1.Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (TTTAŞ) Dönemi (1927-1936)

Dünya’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de radyo ilk önce bir özel girişim aracı olarak ortaya çıkmıştır. Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi adındaki bu ortaklık, radyonun toplum üzerinde ve kamuoyu oluşturma konusundaki etkileri konusunda siyasilerin fazla bilgilerinin olmadığı o yıllarda, 1927’den 1936 yılına kadar radyo yayınlarının denetimini elinde tutmuştur (Tekinalp, 2003: 105).

Yeni kurulmuş bir devletin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle yönetime yakın kimselerden oluşan TTTAŞ, 150 bin TL sermayeli ve merkezi Ankara’da bulunan bir anonim şirketiydi (Cankaya, 1997: 2). Türkiye’de ilk radyo yayıncılığı böylece ilk defa Anonim Şirket aracılığıyla başlatılmış ve böylece ilk yayınlar bir ölçüde ticari bir amaca yönelik olmuştur (Kaptan, 2002: 11). TTTAŞ ile hükümet arasında yapılan anlaşmaya göre, hükümet her türlü yönetim ve yayın işlerinde şirket üzerinde genel bir denetim hakkına sahipti (Çakır, 2005: 27).

Şekil-7: İstanbul Radyosu Binası

(27)

Şekil-8: İstanbul Radyosu ile İlgili Gazete Haberi

Kaynak: kivancnalca.blogspot.com

Radyoculuğun başladığı bu dönemde yasal düzenlemelere bakıldığında 1937 yılına kadar herhangi bir kalıcı kanun bulunmamaktadır. Ancak bazı düzenlemeler yapılmıştır. Genel olarak telsiz telgraf ve telsiz telefon haberleşmesini düzenleyen bir takım belgeler bulunmaktadır. Bunların en eskisi İttihat ve Terakki hükümetince çıkarılan bir geçici yasadır. İttihat Terakki hükümetinin çıkardığı bu geçici yasanın adı “İnşiaatı Elektrikiyye Vasıtasıyla Telsiz Telgraf ve Telsiz Telefon Hakkında Kanunu Muvakkat”tır (Kocabaşoğlu, 1980: 18).

Başlangıç yıllarında etkinliği fazla anlaşılmayan radyo yayınlarının, diğer kitlesel iletişim araçları gibi, örneğin gazete ve sinemaya benzemediği, etkisinin anında ve yaygın olduğunun anlaşılması üzerine 1933 yılında bu araçların yönetimleri devletleştirilmesi için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. 1936 yılında bu yayınların yönetimi işinin bir devlet kuruluşu olan PTT’ye devredilmesi kararlaştırıldığından; “Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi” ile yapılan sözleşme bozulmuş, 1938 yılına kadar devir işlemleri tamamlanarak PTT’ye devredilmiştir (Aziz, 1981a: 116-117).

Mali sıkıntılar yaşayan TTTAŞ’nin yayınları PTT’ye devretmesinde, Dünya’da yaşanan ekonomik bunalımdan Türkiye’nin de etkilenmesi, radyo alıcılarının ücretlerinin vatandaşın gelirlerine yansıması, radyo cihazı satışlarından elde edilen

(28)

gelirlerin istenilen seviyede olmaması önemli etkenlerdir. Bu yıllarda Alaturka müziğin yanı sıra bir de Telsiz Telefon Stüdyo Orkestrası’ndan Batı müziği çalınması, halkın Batı müziğine ilgi göstermemesi de bu şirketin mali açıdan zorlanmasının nedenleri arasında sayılabilir (Kasım, 2014: 41-42).

1.1.3.1.2. PTT Dönemi (1936- 1940)

Şekil-9: Sirkeci Büyük Postane-Radyoevi

Kaynak: nenerede.com.tr

1936 yılında TTTAŞ’nin sözleşmesinin uzatılmaması ile yayın yapma yetkisi bir kararname ile PTT’ye devredilmiştir. 1937 yılında çıkartılan Telsiz Kanunu’yla ruhsatsız radyo alıcısı kullananlara ağır cezalar getirilmiş böylece radyo gelirleri artmıştır.

İlk başlarda 10 bin civarında olan ruhsatlı radyo sayısı 1939’da 50 bini geçmiştir. Bu dönemde Ankara’da yeni bir radyo verici istasyonu ve Radyoevi binası inşa edilmiştir. 1940’a kadar süren yayınlarda genelde haberler, eğitim programları işçi ve köylü programları, dinleyici mektupları gibi içerikler yer alıyordu (Erdamar, 1996: 50).

1939 yılına gelindiğinde İkinci Dünya Savaşı’yla tüm Dünya’da ve Türkiye’de radyo yayıncılığının önemi daha da anlaşılmıştır (Yazıcı, 1999: 31).

(29)

“Hükümet Dönemi” olarak adlandırılan, bu dönemi de içerisine alan 1964’e kadar sürecek olan yeni süreçte elektronik yayınların yönetimi doğrudan hükümetlere yani siyasal iktidara geçmiştir. Yayınların PTT’nin yönetiminde olduğu 1938-1940 yıllarında fazla bir gelişme olmamış, bir geçiş dönemi yaşanmıştır. Bu dönemin önemli tek gelişmesi Ankara ve İstanbul radyolarının Marconi firmasından aldıkları vericiler ile güçlerini arttırmaları olmuştur (Aziz, 2002: 213).

1.1.3.1.3.Matbuat Umum Müdürlüğü Yayınları (1940-1964)

31 Mayıs 1940’da çıkarılan bir yasa ile PTT’nin denetimi altındaki radyo yayınları Başbakanlığa bağlı Matbuat Umum Müdürlüğü’nün denetimine girmiştir. Böylece radyo yönetimine katı bir merkeziyetçilik getirilmiş ve bu durum 1964 yılına kadar sürmüştür (Tekinalp, 2003: 107)

Bu dönemde İTÜ’de kısa dalga vericisi kullanıp İTÜ Radyosu olarak İstanbul’da klasik müzik yayını yapmaya başlamış, daha sonraki yıllarda Türkiye’nin ilk FM radyo vericisi ile bu yayın sürdürülmüş ve yine bir ilke imza atılarak ilk stereo yayın İTÜ Radyosu’ndan yapılmıştır (www.egitimkutuphanesi.com).

1940’ta Radyo Müdürlüğü’ne getirilen Vedat Nedim Tör, dönemin özelliklerini şu şekilde aktarmaktadır (Çakır, 2005: 27):

1940 senesinde Radyo Müdürü oldum.(…) Radyo gibi geniş halk yığınlarına hitabeden çok güçlü bir telkin vasıtasının çeşitli kültür ve sanat yayınları üzerinde bir hayli düşündüm. Ve şu ana prensiplere vardım. Bir defa Türkçe’nin en güzel telaffuzu ve en güzel ifadesi, radyonun başlıca vazifelerinden biri olarak ele alınmalıydı. Ve spikerlere diksiyon kursu açtırdık. (…..) Sonra efendim söz programlarında halkı sıkmadan, ukalalık etmeden oyalayarak bir takım olumlu, yararlı bilgiler vermek, eğitici telkinlerde bulunmak, gençliğin ve halkın zevkini ve moral sağlığını koruyucu yayınlar yapmak başlıca ilkemiz oldu.

26.07.1943 tarih ve 4475 Sayılı yasayla Matbuat Umum Müdürlüğü, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü adıyla yeniden örgütlendi. Bu dönemde, söz

(30)

yayınları üzerindeki sıkı denetim, sıkı bir sansür haline dönüştürülmüş ve tüm yetkiler bir genel müdürde toplanmıştır (Kaptan,2002: 19).

Uzun süre yönetimde kalacak bu kurum ile Türkiye radyoları, halka haberlerin doğru ve çabuk olarak verilmesinde hem de dış ülkelere Türkiye ile ilgili haberlerin verilmesinde önemli görevler yüklenmiştir (Aziz, 2002: 214).

Çok partili döneme geçişi de içerisinde barındıran bu süreç Türk radyoculuğunun önemli bir dönüm noktasıdır. Tek partili yönetimde radyonun propaganda aracı olarak kullanılmasının farkına varılmadığını, farklı görüşlerin temsilcisi siyasal partilerin gelmesiyle yansızlık/tarafsızlık kavramları gündeme getirilmiştir. 1950 yılına gelindiğinde, 27 yıldır iktidar olan CHP seçimi kaybetmiş, yerine Demokrat Parti gelmiştir. Bu durum radyo tarihi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Yeni gelen hükümetin devamlı yayınlara müdahale etmesi, muhalefete söz hakkı vermemesi, propaganda yapılıp işin artık saldırı şekline dönüşmesi Türk siyasal tarihi kadar Türk radyoculuk tarihi içinde önemli satırlar yazmıştır. 1960 İhtilali’ne kadar süren bu durum ihtilalin nedenleri arasında da gösterilmiştir (Aziz, 2002: 215).

27 Mayıs 1960 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği “27 Mayıs İhtilali” sonrasında 1961’de çıkan Anayasa ile Türk Toplumunda büyük değişiklikler olmuştur. 1960-1963 yılları arasında, radyonun yetki ve sorumluluk alanlarıyla ilgili düzenleme getirmek, radyolar arası bağlantıyı sağlamak ve kurulacak özerk radyo kurumunun program işleyişini yürütecek bir birim için Merkez Program Müdürlüğü kurulmuştur (Sarmaşık, 2000: 16).

1.1.3.2. TRT Dönemi

27 Mayıs 1960 devrimi ile 1964 TRT Yasası’nın çıktığı ara dönem, radyo yayıncılığında bir geçiş dönemidir. 1961 Anayasası radyo ve televizyon yayınları için özerk bir yapı belirlemesine karşın, bu konuda bir yasa çıkarılması hayli geciktiğinden radyo yayınları dört yıl boyunca özerkliğe kavuşamamıştır. Bu ara dönemde radyo, Basın Yayın Turizm Genel Müdürlüğü Yasası’na göre yönetilmiş;

(31)

ancak radyo yönetiminde yatay ve dikey ilişkilerin iyi işlememesi sonucu teknik, mali ve personel açısından çeşitli sorunlar yaşanmıştır (Tekinalp, 2003: 109).

1961 anayasasının özerk kuruluşlar adı altında çıkardığı 121. Madde belli düzenlemeler içermekteydi. İçerdiği maddelerde, tarafsızlık esasına göre yayın yapılacağı, radyo ve televizyon idaresinin kültür ve eğitime yardımcılık görevinin gerektirdiği yetkilere sahip olacağı, devlet tarafından kurulan veya devletten mali yardım alan haber ajanslarının tarafsızlığının esas olduğu belirtilmiştir (Cankaya, 1997: 18).

Şekil 10: TRT Logosu

Kaynak: twitter.com

Hazırlanan bu maddenin kapsamı geniş olsa da anayasanın öngördüğü şekilde radyo-televizyon yasasının hazırlanması gecikmiştir (Cankaya, 1997: 18). Radyo yayınları 1964 yılına kadar Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü yönetiminde kalmış, bu tarihte çıkarılan 359 Sayılı TRT Yasası ile TRT Kurumu’na devredilmiştir (Aziz, 1981a: 117). Bu devredilme sürecinde 359 Sayılı TRT Yasası için görüşmeler 24 Eylül 1963’te başlamış, 24 Aralık 1963’te kabul edilmiş, 1 Mayıs 1964 tarihinde yürürlüğe girmiş ve TRT kurulmuştur (Cankaya, 1997: 18).

Türkiye radyoları 1964 yılında başlayan TRT dönemine 15 istasyon sayısı ve günde 100,5 saatlik bir yayın süresi ile girmişlerdir. Ayrıca yurt dışı için de 16

(32)

saatlik yayın yapılmıştır. Radyoların yayına başlama saatleri her il için farklı farklıydı. Örneğin Ankara 6.30’da, Van 8.00’de, İskenderun 12.00’de, Ankara 17.00’de, İstanbul 18.00’de yayına başlıyordu (Çakır, 2005: 37). TRT’nin bir yayın kurum olarak ilkelerini, işleyişini daha profesyonelce düzenlemeye başladığı bu dönemde, ilk kez 1965 yılında program planlamaları merkezi sisteme bağlanmıştır. Tüm TRT radyolarının koordinasyonunu sağlamak, radyoların kendi başlarına yaptıkları program planlanmaları ve program çakışmalarını önlemek üzere Merkez Program Dairesi’nce planlama yapmıştır (Cankaya, 1997: 27).

Yeni ve güçlü radyoların gerçekleştirildiği illerde, sınırlı biçimde de olsa, program hazırlanmaya elverişli stüdyoların yapımı öngörülmemiş, bölge radyoları kira ile tutulan, radyoculuğa yatkın olmayan yapılarda yayın yapmak zorunda kalmışlardır (Cankaya, 1997: 29).

TRT yeni yasasına göre “özerk” bir kurumdur. Bunun anlamı TRT yayınlarında siyasilerin, hükümetlerin ve partilerin müdahalelerinden ve etkileme çabalarından uzak tutulmasıdır. Radyo yayınları, TRT’nin bu özerklik döneminde altın çağını yaşamıştır (Aziz, 2002: 216).

Özerlik dönemi uzun sürmemiş 1971 yılında yapılan anayasa değişikliği ile 121. Madde’deki “özerk” kavramı “tarafsızlık” kavramı ile değiştirilmiştir. Bunun ilerleyen yıllardaki karşılığı iktidarların TRT kurumuna müdahale etmesi şeklinde olmuştur. Yapılan değişikliğin ardından 1972 yılında 359 Sayılı yasada birçok değişiklik yapılarak yerine 1568 Sayılı yeni yasa çıkartılmıştır (Aziz, 2002: 217).

1974 yılında 24 saat aralıksız ortak yayına geçen TRT-1 radyolarına, 1975 yılının ilk günlerinde iki posta daha katıldı. Ankara ve İstanbul Radyolarının ortak yayınından meydana gelen TRT-2 ile geniş bir kitleye yönelen ve kültür programlarına ağırlık veren, bir yayın düzeni amaçlanıp, uygulanmıştır (Kaptan, 2002: 53).

Türkiye radyoları kurulduğu günden 1982 yılına kadar yayın gücünü 927 kat arttırdı. 5 kW güçle yayına başlayan Türkiye radyoları, 55 yılda toplam 4 bin 635

(33)

kW güce ulaşmıştır. 1928 yılında iki bin radyo alıcısı varken, 1982 yılında bu sayının 20 milyonu aştığı saptanmıştır (Çakır, 2005: 40).

12 Eylül 1980 yılında ülkede en etkili askeri darbe gerçekleşmiştir. Darbe sonrasında TRT yasası tekrar değişmiş, TRT’nin kaderi 1960, 1971 ve 1980 askeri darbelerine bağlı olmuştur (Yazıcı, 1999: 52).

1980’de askerlerin yönetimi ele geçirmesinden sonra hazırlanan 1982 Anayasası’nın 133. Maddesi daha önce olduğu gibi, devletin yayın tekelini sürdürmesini ve yayınlarında tarafsızlık ilkesine göre yapılması gerektiğini öngörüyordu. Anayasa’nın bu maddesine dayanarak 1 Ocak 1984 tarihinde 2954 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa günümüze kadar bazı değişikliklerle yürürlükte kalmıştır(Tekinalp, 2003: 113). Kanunun getirdiği en önemli değişiklik, TRT Kurumu dışında “Radyo Televizyon Yüksek Kurulu” (RTYK) adı ile yeni bir kuruluşu ön görmesidir. TRT’nin gerek Yönetim Kurulu’nun oluşmasında, gerekse Genel Müdürü’nün belirlenmesinde önemli görevler yüklenen bu kurul, yayınlarla ilgili politika saptama, yayın sonrası değerlendirme gibi yetki ve sorumlulukla da donatılmıştır (Çakır, 2005: 40).

Şekil 11: TRT Ankara Radyosu Binası

(34)

1983 yılına gelindiğinde TRT-1 ülke nüfusunun %90’ına, TRT-2 % 82’sine ulaşmış, TRT-3’ün verici sayısı 27 FM vericisine çıkmıştır. 1987 yılında ise aileye yeni bir FM bandı yani TRT-4 gelerek yayınlara başlamıştır (Aktaran: Kasım, 2014: 49).

1984-1989 yılları arasında TRT kurumunun gerek yönetimi, gerekse yayınları genel olarak değerlendirildiğinde, yasanın öngördüğü tarafsızlık ilke ve mekanizmasının tam olarak işlemediği görülmüştür (Tekinalp, 2003: 114).

TRT’nin kuruluşundan bu yana radyo yayınlarında teknik gelişmeler sonucu, izleyici en az bir, kimi bölgelerde ise iki-üç değişik program dinleme, izleme olanağına sahip olmuştur (Aziz, 1981a: 115).

1.1.3.3. Özel Yayıncılık Dönemi

1980’lerden sonra Avrupa’da yayınlar üzerindeki tekelin kırılması, özel radyoların sayısının artması ve oluşan gelişmeler ülkemizi de etkilemiştir. 1980’li yılların sonunda özel radyo-televizyon yayınları yapmak için şirketler girişimlerde bulunmuşlardır. 1985 yılında TRT’ye bu bağlamda 106 başvurunun yapıldığı açıklanmıştır (Cankaya, 1997: 76).

Türkiye’de ilk özel kamusal radyo başvurusu Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmış ancak istasyon kurulmasına izin verilmemiştir. Bu girişimden sonra İstanbul Bakırköy Belediyesi, yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerin dışına çıkmadan 15.9.1989 tarihinde deneme yayınlarına başlayacağını açıklamıştır (Tekinalp, 2003: 114-115).

İsteği reddedilen ve yoğun tartışmalara neden olan bu ilk özel radyo girişimini 1992 yılının Haziran ayında Kent FM adlı özel radyo yayınları izlemiştir. 1982 Anayasası’nın 133. Maddesi’ndeki radyo istasyonlarının devlet tekilde olduğunu belirten bir hüküm olmasına rağmen özel radyolar hızla artmıştır. İlk etapta Genç Radyo, Radyotek, Metro FM, Number One FM, Power FM, Enerji FM, Show Radyo yayın hayatına başlamıştır. Daha sonraki tarihlerde de Süper FM, Blue FM, Hür FM,

(35)

Best FM, Radyo 34, Mega Radyo, Kulüp Radyo, BRT, Meta FM, İstanbul FM, Spor FM, Ak Radyo yayına başlamıştır (Çakır, 2005: 42).

1990’lı yıllara gelindiğinde, TRT’nin elinde bulunan radyo istasyonlarından başka kamu kuruluşlarının yönetimindeki birçok radyo istasyonu yayınlarını sürdürüyordu. Bunlar arasında Polis radyosu, meteoroloji radyosu, belediye radyoları, bakanlık ve KİT’lerin elinde bulunan radyolar ile üniversite radyoları sayılabilirdi (Kaptan, 2002: 63).

Özel radyolar özel televizyonlardan daha sonra ortaya çıkmışlar ancak, kısa zamanda yaygınlaşmışlardır. Radyo yayıncılığında yaşanan bu fiili durum, bir süre sonra devlet tarafından engellenmek istenmiştir. Nisan 1993’te Ulaştırma Bakanlığı’nın yurtiçinden yayın yapan radyo ve televizyonları kapatma kararı almasından sonra, bu karara ülke genelinde tepki gösterilmiştir (Cankaya, 1997: 81-82).

Bu fikre karşı çıkan radyoseverler "Radyomu istiyorum." kampanyası düzenleyerek siyah kurdelelerle durumu protesto etmiştir. 1990‟ların başında teknolojik gelişmeler, iletişim alanına giren yeni girişimciler ve özel radyo ve televizyonların yurt içine yönelik yayınları nedeniyle bu alanda yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 1994‟te 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kurulu ve Yayınları Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir. Kanun ile bu alanda devlet tekeli kaldırılarak, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa olsun radyo ve televizyon yayınları ile ilgili iletişim alanı genişletilmiş ve kapsamı belirlenmiştir (RTÜK, 2003: 3).

Ayrıca bu kanunla birlikte ülkedeki özel yayıncılığın hem teknik, hem de içerik olarak belirli bir plan, düzen ve ilkeler doğrultusunda yapılmasını sağlama görevi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir (Bay, 2007: 68). Bu durum Türk radyo yayıncılığı piyasasında tekelden rekabetçi piyasa geçişi sağlamıştır.

Bugün ülkemizde ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte yayın yapan özel radyoların çoğu ağırlıklı olarak müzik yayını yapmakta, bir kısmı ise haber, spor, kültür, din ve ahlak gibi konularda tematik yayın yapmaktadır (TRT Referans Kitap, 2003).

(36)

Şekil 12: Radyo Müzesi

Kaynak: konak.bel.tr

Dünya’da 1920, Türkiye’de 1927 yılında başlayan radyo yayınları ile önemli bir dönem başlamış, devlet tekelinden özel yayıncılığa farklı süreçler geçirerek gelişen elektronik bir olgu hayatımızın tam da ortasına yerleşmiştir. Sonraki süreçlerde bu olgu tek başına kalmayacak, belli sistemleri, fikirleri temsil edecektir.

(37)

İKİNCİ BÖLÜM

2. RADYO YAYIN SİSTEMLERİ, ÖRGÜTSEL YAPI VE ÖZEL YAYINCILIK

Radyo yayıncılığının örgütlenişi ve yönetim sistemi, bulunduğu ülkenin ekonomik, siyasal ve kültürel özellikleri ile direkt ilgilidir. Bu doğrultuda ulaştığı kitlenin büyüklüğü de sahip olduğu sistem ve örgüt yapısı ile bağlantılıdır (Can, 2016: 33).

2.1.Radyo Yayın Sistemleri

Siyasal sistemler ve ülkelerin yaşam biçimlerinden etkilenerek şekillenen kitle iletişim sistemleri, aynı zamanda mevcut iktidarın düzeni koruyabilmek ve geliştirmek için yararlandığı araçlardır (Vural, 1986: 19). Radyo yayınları da bu kitle iletişim araçları gibi belli bir sisteme dâhil olarak varlıklarını sürdürürler. Sahip oldukları yayın sistemi bulundukları ülkenin yönetim biçimi, hukuksal düzenlemeleri ve siyasal yapıya bağlı olarak şekillenir (Aziz, 2007: 9). Kitle iletişim aracı olan radyonun hangi sisteme dâhil olduğunu anlamak için, mevcut yönetime ne kadar bağımlı, gelirlerini nereden sağlıyor gibi sorular sormak gerekir (Akarcalı, 1997: 41). Genel olarak radyo ve televizyonların nasıl bir örgütlenme ve sistem içerisinde olduklarını o ülkede baskın olan özellikleri, siyasi ve ekonomik durumları, ülkenin yönetim biçimi inceleyerek de bulabiliriz (Aziz, 1981a: 33).

Dünya’da farklı birçok yayın sistemine rastlanmaktadır. Bunları belli özelliklere göre kategorilere ayırabiliriz (Aziz, 1981a: 33).

2.1.1.Siyasal Sistemlerine Göre

Bir radyo ve televizyonun bu kıstasa göre hangi sistemde yönetildiğini anlamak için iki ana unsur vardır. Birincisi iktidarın yönetimi elinde tutup tutmadığı, ikincisi gelirin nereden sağlandığıdır. Aziz’e göre bu iki ana unsura bakarak beş kategoriye ayrılmış siyasal sistemden hangisine dahil olduğu bulunabilir. Bu beş kategori;

1.Ulusal Sistem

2.Tecimsel Sistem

(38)

4.Hükümet Sistemi

5.Kurumsal Sistemdir.

Yapılan sınıflandırmalarda, kamu yararı, görevi ve hizmeti temel alınan ölçütleri oluşturmuştur. Bu ölçütler beraberinde kitle iletişim araçlarının toplumdaki işlevlerinin neye hizmet ettiği sorusunu oluşturmuştur. Kitle iletişim araçları topluma mı, hükümete mi yoksa kişisel çıkarlarına mı hizmet eder tartışması üzerine yayıncılıkta düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur (Aziz, 2006: 94).

2.1.1.1. Ulusal Sistem

Reklam yayınlarına yer verilmeyen ve asıl hedefin kamu yararı olduğu bu sistemde toplum için doğru, yansız ve eğitici yayınlar üretilir (Aziz, 1981a: 34). Ulusal birlik ruhuna önem verilen sistemde, ülke politikası ve kamuoyu oluşturmaya kitle iletişim araçları yardımcı olur. Teknolojik yeniliklerin elde edilmesi için imkânlar kısıtlıdır çünkü harcamalar devlet tarafından karşılanır (Aziz, 2006: 96). Gelirleri devlet tarafından karşılanan bu sisteme dâhil olan iletişim araçlarına en güzel örnek İngiltere kanalı BBC’dir (British Broadcasting Corporation) (Aziz, 1981a: 34).

İkili anlayışa uygun, üçüncü şahısların denetimde etkin olmadığı, özgürlükçü ve sosyal sorumlulukların nasıl olması gerektiğinin düzenlendiği bir medya ortamına İngiltere, hizmet verdiği kanal ve birçok radyo istasyonu ile örnektir (Vural, 1986: 20).

2.1.1.2. Tecimsel Sistem

Kanal sahiplerinin özel şahıslar olduğu bu sistemde kamu yararına hizmet edilmesi beklenmemektedir. İzlenme oranı, reklamları yani gelirleri doğrudan etkilediği için yayınlarda toplumu bilgilendirme, eğitme yönünde bir içerikten ziyade izleyiciyi daha fazla çeken program içerikleri verilir (Aziz, 2006: 95). Bununla birlikte programların topluma sunduğu içerikleri, geliri sağlayan reklam sahipleri tarafından belirlenebilir. Sonuç olarak ekonomik yapı içerikleri şekillendirme hakkına sahip olur (Özmen, 2013: 16).

(39)

Devlet müdahalesinin sadece genel düzenlemeler ile olduğu bu sistemde bazı teknik ve hukuki problemler görülebilir (Akarcalı, 1997: 41). İstisnai durumlarda devlet özel girişimciye müdahalede bulunabilir. Bu müdahale özel girişimcileri devlet karşısında daha güçlü ve etkin kılmada faydalıdır (Vural, 1986: 22).

Tecimsel sisteme en iyi örnek Amerika Birleşik Devletleri’dir. Uymak zorunda oldukları düzenlemeler ve sorumlulukları denetleyen bir üst kurul bulunmaktadır (Aziz, 2007: 12). FCC (Federal Communication Commision) ismindeki denetim kurulu hükümet tarafından yetkilendirilmiştir (Aktaran: Vural, 1986: 22). Genel denetimin dışında kurum içi her türlü karar hakkı özel girişimcinin elindedir (Aziz, 2006: 99).

2.1.1.3. Ulusal- Tecimsel Sistem

Radyo yayıncılığının başlangıcına baktığımızda yayınların genellikle özel kuruluşlar aracılığıyla başladığını görmekteyiz. Türkiye ve Avrupa ülkelerinde de görülen bu duruma bir süre sonra devlet tarafından denetim getirilmiş, radyolar bir kamu hizmeti aracı olarak görülmüştür (Tekinalp, 2003: 69).

Ulusal – Tecimsel sistem içerisinde kurulan ve yayın yapan kurumlar birer devlet kuruluşu olup, gelirlerini hem reklamlardan hem de devlet tarafından karşılamaktalardır (Akarcalı, 1997: 41). Yönetimleri ulusal nitelik taşımakta, içerikler noktasında da ticari gelir sağlayan program içeriklerine ve reklamlara yer vermektedirler (Aziz, 1981a: 34).

Yayın içeriklerinde kuruluşlardan ulusal sistemde olduğu gibi bilgilendirme, haber verme ve öğretme gibi sorumluluklar beklenmekte ve denetim gerekliliği bulunmaktadır (Aziz, 1981a: 35).

Hizmet üretmeyi hedef alan bu sisteme en iyi örnek ülkeler Türkiye, Fransa ve Almanya olarak gösterilmektedir. Bu ülkelerde yayın kurumları reklam gelirleri ve devlet desteğiyle birer kamu kuruluşu olarak görülmektedir (Vural, 1986: 23).

(40)

2.1.1.4. Hükümet Sistemi

Tekelci sistem olarak da adlandırılan hükümet sistemi genellikle demokratik olmayan ülkelerde tek olarak yayıncılığı elinde tutar. Yayın olanakları, şebeke vericileri kısıtlı, yayın araçları da merkezi hükümetin denetiminde ve elindedir. Yapılan programlar tek merkezde hazırlanır eğer varsa diğer istasyonlara gönderilir. Merkeziyetçi tutumun hakim olduğu sistemde, fazladan program yapımlarına, yapımcı, teknik elemana vb. gerek olmadığından harcamalar fazla değildir (Aziz, 2006: 96).

Hükümet kendi koyduğu kurallar doğrultusunda direkt olarak elinde olan yayın kuruluşlarında bir girişimci olarak yayın hizmetlerini yürütür (Vural, 1986: 26). Bu bağlamda siyasal iktidarın kontrolünün tam olduğu görülmektedir. Kuruluşların gelirleri de hükümet tarafından sağlanmaktadır (Akarcalı, 1997: 41). Kâr amacı güdülmeyen yayınlarda giderlerin bir kısmının karşılanması için reklam yayınlarına yer verilebilmektedir. Kurumların yöneticileri ve çalışanları genelde hükümet ya da devletin çeşitli kurumları tarafından atandığı için atama yapanların etkisinde kalma söz konusudur (Aziz, 2006: 97).

Yayın içerikleri olarak hükümet-parti ilişkisi baskın olduğu için parti politikasını destekleyecek içeriklere yer verilmektedir. Ticari yayınlara yer verilip verilmemesi ülkeye göre değişmekle birlikte yer verilse bile yönetim biçiminden dolayı rekabet ortamı yaratacak bir durum oluşmamaktadır (Aziz, 2006: 93).

Sistemin en fazla uygulandığı ülkelere örnek olarak katı bir sosyalizmin benimsendiği, her şeyin siyasal erklerin elinde bulunduğu, Arap Cumhuriyeti Birliği, Kongo gibi ülkeler gösterilebilir (Aziz, 1981a: 35).

2.1.1.5. Kurumsal Sistem

Kurumsal yayın sistemi ülkelerin yayın sistemlerini tek başına belirleyici bir özelliğe sahip değildir (Aziz, 2006: 93). Bu sistem ile yönetilen radyo ve televizyonlar genellikle bazı gereksinimler sonucu hizmetlerin yerine getirilmesi için oluşmuştur (Aziz, 2007: 12). Belediyeler, sendikalar, teşkilatlar, dini kuruluşlar, eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri, üniversite gibi kurum ve kuruluşlar, topluma

(41)

hizmetlerini duyurmak, kendi icraatlarını gerçekleştirmek amacıyla yayın yapmaktalardır (Kasım, 2014: 27).

Kuruluşların devletle direkt olarak bir ilişkisi yoktur (Akarcalı, 1997: 41). Hükümet ya da devlet ile hizmet noktasında ve gerekli ölçüde gelir sağlamada ilişki kurulur (Aziz, 1981a: 35). Bunun dışında gelirleri çeşitli kurumlar tarafından karşılanır ve programlarında reklama yer verilmez (Akarcalı, 1997: 42).

Doğrudan kendi amaçları için yayın yapan bu kurumlarda genelde haber vermek, eğitmek ve topluma hizmet etmeye yönelik kâr amacı gütmeyen içerikler yer almaktadır. Kurumları temsil eden bu yayın araçları kendi hizmetlerini topluma daha iyi aktarabilmek için yayın yaparlar (Aziz, 2006: 94).

Kurumsal yayın sisteminde yer alan yayın kuruluşlarının sahip oldukları haklar, yayın formatları, verici güçleri, maddi gider destekleri ülkeler arasında farklılık gösterebilir. Bazı ülkelerde yayınlarına kısıtlı haklar ile devam eden yayın kuruluşları bazı ülkelerde hiçbir engel ile karşılaşmamaktadır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece genel kurallara uymak zorunda olan kurumsal kuruluşlar, demokratik olmayan ülkelerde hiç yayın yapamamaktadır. Avrupa ülkelerinde genel olarak yayın yapma hakkına sahip olan kuruluşlar, bazı durumlarda başka bir kanalın belli yayın saatlerinde zaman paylaşımlı olarak da yayın yapabilmektedirler (Aziz, 2007: 13). Amerika Birleşik Devletleri’ndeki okul radyo ve televizyonları aynı şekilde ülkemizdeki polis ve meteoroloji radyosu gibi örneklerden anlaşılacağı üzere gelişmiş ülkelerde bu tarz kurumsal yayın kuruluşları yaygındır (Aziz, 1981a: 36).

Kurumsal sistem içerisinde yayın yapan ve araştırma konumuz üniversite radyoları yukarıdaki tanımlamalara sahip olan kurumlardır. Kendi bünyesinde yayın yapan, amaçları eğitim olan üniversite radyoları, bazı yerlerde karasal anten ile bazı yerlerde ise İnternet üzerinden yayınlarını devam ettirmektedirler.

(42)

2.1.1.5.1. Üniversite Radyoları

Üniversite; bilginin kuşaktan kuşağa aktarıldığı, özgür düşünce ortamında doğrunun araştırıldığı, soru sormaya ve tartışmaya yönelik öğretim görülen, bunların yanında bilimsel araştırmalar da yapan yükseköğretim kurumudur (Baltacı ve Akın, 2007: 83).

Üniversiteler eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunmak, sektöre yönelik olarak insan kaynağı sağlamak ve bilimsel araştırmalar yapmak gibi işlevlerin yanında kamusal hizmet açısından da işlevlere sahiptir. Oluşturulan bilginin yayılmasında kitle iletişim araçları üniversiteler tarafından kullanılabilmektedir. Bu şekilde teknolojik, toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasal, vb. bilgiler kitlelere ulaştırılabilmektedir. Bu etkileşimi sağlayacak kitle iletişimi araçlarından biri de son yıllarda sayıları hızla artan üniversite radyolarıdır (Çelen Özer, 2006: 69 -74).

Sauls’a göre (2000: 67) radyo sistemi; kurulum, kullanma ve iletim açısından avantajlı bir kitle iletişim aracı olduğu için üniversite radyolarının kolay tercih etmesine neden olmaktadır. Ayrıca üniversite radyoları kamunun haber edinmesi ve eğitimi açısından sorumluluklar taşımaktadır. Dolayısıyla bu tür radyolar, eğitim-öğretim faaliyetlerinin kitle iletişim açısından yayılması ve yerel yayıncılığa öncelik olması bakımından bir işleve sahiptir.

Üniversite radyoları; ulusal radyolardan ve ticari amaçla yayın yapan özel radyolardan farklı bir nitelik taşıdığı için yayınlarında yer verdiği konular, sorunlar veya tartışmalar da farklı olabilmektedir. Bu noktada yayın yaptıkları alandaki sorunların ifade edilmesinde ve çözümünde, etkileşimli bir iletişim ortamında vatandaşın sorunlarının dile getirilmesinde ve kentin gelişiminde fayda sağlayarak kamusal yayıncılık açısından katkı sağlayabilir (Çelen Özer, 2006: 76).

Üniversite radyoları bir üniversite, kolej veya eğitim kurumunda yayıncılık faaliyetlerinde bulunduğu için literatürde kampüs radyoları ya da öğrenci radyosu olarak da bilinmektedir. Topluluk radyoları niteliği taşıyan bu radyolarda öğrenciler aktif görevler alabilmektedirler. Aynı zamanda üniversite radyosunun etkileşim ortamında öğrenciler kendilerini özgürce ifade edebilmektedirler (Güney, 2009: 43).

(43)

Priestman’a göre üniversite radyoları, üniversitede kurulan ve eğitim-kültürlendirme misyonu taşıyan kurumlardır. Yaygın olarak, öğrencilerin radyo yayıncılığını öğrenmelerine ve bu alanda pratik yapmalarına olanak sağlamaktalardır. Öğrencilere radyo programcılığı öğretiminin yanında eğitim programcılığı niteliği ile de ticari ve devlet yayınlarına da bir alternatif yaratan kurumlardır (Aktaran: Onarır, 2015: 61-62).

Üniversite radyolarını kuranların amaçları genel olarak alternatif programların sunulduğu bir radyo sağlamak, öğrencilerin radyoculuğu öğrenmesine yönelik eğitimi ve onlara deneyim kazandırabilecek pratik bir alan sağlamak olarak görülmektedir (Sauls, 2000: 35).

Üniversite radyoları, alternatif programların sunulduğu ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü bir ortam olmanın yanında ticari radyoların içermediği türde programlar da sağlamaktadır. Amerikan üniversite radyolarında bazı şiir programları, dini ve siyasi programlar, dramalar ve alternatif haberlerin yer aldığı programlar vardır. Böylece üniversite radyoları birer açık radyo olarak yayınlarını yürütmektedirler (Sauls, 2000: 37).

Üniversite radyoları yayınlarını farklı şekillerde sürdürmektedirler. Bazı köklü/eski üniversite radyoları FM ya da AM7 bantları üzerinden yayınlarını yaparken düşük güçteki yayın kapasitesine sahip şekilde daha mikro düzeyde birçok üniversite radyosu da bulunmaktadır. İnternet teknolojisinin gelişmesiyle birlikte çoğu üniversite radyosu günümüzde kapalı devre yayıncılık faaliyetleri sürdürmektedirler. Hatta bu şekilde yayın yapan üniversite radyolarının sayısı hızlı şekilde artmaktadır. İnternetin sağladığı imkanlar ve alternatif radyo yayıncılığı için kullanılabilecek araçlarla ilgili yapısal düzenlemelerin olmadığı ülkelerde üniversite radyoları özel ve devlet radyolarına alternatif şekilde radyo yayını yapabilen kurumlar haline gelmişlerdir (Güney, 2009: 44).

Waits’e göre; 1913 yılına kadar hiçbir ülke tarafından radyo yayıncılığı kayıt altına alınmadığından ilk üniversite radyosunun kuruluşu ve yayıncılığı hakkında kesin bir tarih bilinmese de 1890’larda telsiz telgraf aracılığıyla ses kullanılmadan

Şekil

Şekil 10: TRT Logosu
Şekil 11: TRT Ankara Radyosu Binası
Şekil 12: Radyo Müzesi
Tablo 1: Türkiye’deki Üniversite Radyoları (Şubat, 2019)

Referanslar

Benzer Belgeler

Taze beyin kesitleri olarak bilinen yaklaşım klasik in vivo ve in vitro yaklaşımların erişiminden uzakta kalan alanların deneysel çalışmaları için uygun preparatlar olarak

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ BATMAN ÜNİVERSİTESİ BAYBURT ÜNİVERSİTESİ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ BEYKOZ ÜNİVERSİTESİ. BEZM-İ ÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ BİLECİK ŞEYH

Üniversitemiz Kariyer Merkezi ve Softtech iş birliği ile düzenlenen, “Teoriden Pratiğe Yazılım Teknolojileri Buluşmaları” adlı seminer, 18 Ocak 2021 tarihinde, online olarak

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ BATMAN ÜNİVERSİTESİ BAYBURT ÜNİVERSİTESİ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ BEYKOZ ÜNİVERSİTESİ. BEZM-İ ÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ BİLECİK ŞEYH

m) MK: Bir televizyon kanalı içinde yer alan ve yayıncı kuruluşlara tahsis edilen multipleks kapasitesi için, Üst Kurulca belirlenen yayın lisans tipi

Türkiye’de de bu süreci sağlamak adına, 1941 yılından itibaren, Radyo Dergisi ( Mecmuası) yayın hayatına başlamıştır. Daha önceleri, radyo yayınlarının

Kaynak: Reklamcılar Derneği Türkiye Medya Yatırımları Raporu – Mart 2016 (Dijital mecra hariç) ZenithOptimedia Reklam Harcama Öngörüleri Raporu – Mart 2016 (Dijital

z Enjeksiyon teknikleri (Grouting): Temel zemininin veya kayanın kayma mukavemetini ve deformasyon modülünü arttırmak ve permeabilitesini azaltmak için çeşitli