• Sonuç bulunamadı

BAYAN SPORCULARIN BEDENLERİNİ ALGILAMA DÜZEYLERİ VE CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BAYAN SPORCULARIN BEDENLERİNİ ALGILAMA DÜZEYLERİ VE CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA"

Copied!
167
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BAYAN SPORCULARIN BEDENLERİNİ ALGILAMA DÜZEYLERİ VE CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Gülsüm BAŞTUĞ

(2)

BAYAN SPORCULARIN BEDENLERİNİ ALGILAMA DÜZEYLERİ VE CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Gülsüm BAŞTUĞ

Danışman Doç.Dr. Emin KURU

(3)

ÖNSÖZ

İnsan doğumundan itibaren dış dünya ile sürekli bir iletişim içindedir. Görme, dokunma, koklama, hissetme, özellikleri ile kendi cinsine uygun davranışları kazanır. Anne, baba bazen bilinçli bazen bilinçsiz bir şekilde dünyaya yeni gelen bireye cinsel kimlik kazandırmaya çalışırlar. İlk bebelikten itibaren çocuk yavaş yavaş önce kendi bedenini sonra dış dünyayı algılar. İşte bu algılama ve kimlik kazandırma süreçlerinin sağlıklı geçmesi, bireyin ileri dönemlerini etkiler.

Araştırmada Beden algısı-Cinsiyet rolü ilişkisine yer verilmiş bu anlamda araştırma sonuçları; sporcu olanlarla olmayanlar arasında cinsiyet rol özellikleri bakımından farklılıklar olduğu görülmektedir. Spor yapanların androjen rol özelliğinin ve erkeksilik özelliklerinin yüksek olması, buna karşın belirsizlik özelliklerinin spor yapmayanlara göre daha düşük olması sporcu olanların başarı ile birlikte daha androjen ve erkeksi özelliğe yöneldiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü araştırmaya alınan sporcular elit nitelikli sporculardır. Başarıyı tatmış, ulusal ya da uluslararası düzeyde ülkesini ya da kulübünü temsil etmiş kişilerin androjen özelliğinin yükselmesi, bunun yanında belirsizlik özelliğinin azalması söz konusu olmuştur.

Bireylerin Beden Algısı- Cinsiyet Rolü’ne ilişkin değerlerinin pozitif yönde olması, hem kişisel hem de sosyal alanda kadın ve erkek rollerini çatışmaya düşmeden benimseyip doğru uygulamalarını sağlar. Araştırma gurubunu oluşturan sporcu bayanların elit düzeyde olmaları toplumda doğru model oluşturmaları açısından önemlidir. Bu amaçla bireysel ve takım sporu yapan bayanlar ve spor yapmayan bayanların beden algı düzeyleri-cinsiyet rolü özelliklerinin karşılaştırılıp sonuç elde edilmeye çalışılmıştır.

Araştırma sürecinde pek çok kişinin desteğini aldım. Özellikle tez danışmanım ve bu konuda çalışmamı öneren hocam Doç. Dr Emin KURU’ ya ve psiko sosyal alanlar program başkanı Prof.Dr. Özbay GÜVEN’e teşekkür ederim. Değerli görüşleri ile katkıda bulunan hocalarım, Prof. Dr. Selahiddin ÖĞÜLMÜŞ’e, Prof. Dr. Hasan BACANLI’ya, Prof. Dr. Zehra DÖKMEN’e, Yrd.Doç.Dr. Atilla

(4)

PULUR’a, Yrd.Doç.Dr. Halil TAŞKIN’a, Dr. Nurtekin ERKMEN’e, Dr. Fatma Arslan’a, Dr. M. Yaşar ŞAHİN’e, Tuğba TAŞKIN’a, Ümmet AYDAN’a , Nesrin İLHAN’a teşekkürü borç bilirim. Araştırma için gerekli verilerin toplanmasında yardımcı olan tüm sporcu, antrenör, yönetici ve üniversite öğrencilerine teşekkür ederim.

Çalışmanın başından sonuna kadar bana desteği ile güç veren sevgili anneme ve değerli eşim Kahraman BAŞTUĞ’a da sonsuz teşekkürler.

Gülsüm BAŞTUĞ Ankara- Mayıs 2008

(5)

ÖZET

BAYAN SPORCULARIN BEDENLERİNİ ALGILAMA DÜZEYLERİ VE CİNSİYET ROLLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Baştuğ, Gülsüm

Doktora, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Emin KURU

Mayıs – 2008

Erkeklere özgü bilinen spor branşlarına bayanların katılımı ile bayan sporcularda erkeksi davranışlar gözlenmiştir. Bu nedenle, bireysel ve takım sporları ile uğraşan elit bayan sporcular ile spor yapmayan bayanların Bedenlerini algılama düzeyleri ve Cinsiyet rollerini belirlemek, spor yapma durumlarının spor branşlarının beden algısı-cinsiyet rolü üzerindeki etkisini araştırmak, aralarındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla bu araştırma yapılmıştır.

Araştırmanın örneklemini, 2006–2007 sezonunda müsabık olan Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunan 6 spor branşında, güreş (30), boks (30), halter (30), voleybol (30), basketbol (30), futbol (30) tespit edilen 180 elit sporcu ile Gazi Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi’nden tesadüfi örneklem yöntemiyle seçilen 180 spor yapmayan üniversite öğrencisi bayanlar oluşturmuştur.

Araştırmada veri toplama aracı olarak, bayanların bedenlerini algılama düzeylerini belirlemek için “Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkisi Ölçeği” cinsiyet rollerini belirlemek için “BEM Cinsiyet Rolü Envanteri” ve öğrencilerin kişisel özelliklerini belirlemek için araştırmacı tarafından geliştirilen, “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır.

Spor yapan ve yapmayan bayanların kişisel bilgilerinin analizinde betimsel istatistiki analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmaya katılanların spor yapıp yapmama durumlarına göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin maddelerine verdikleri yanıtların betimsel istatistikleri (aritmetik ortalama ve standart sapma) hesaplanmış; Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılmasında ise Tek yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır.

(6)

Araştırmanın sonucunda;

Araştırmaya katılan bayanların bedenlerini algılama ve cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

Bireysel ve takım sporu yapan bayanların bedenlerini algılama düzeyleri bakımından görünüş yönelimi puanları ve fiziksel yeterlilik yönelimi puanları spor yapmayan bayanlardan anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur.

Spor yapan ve yapmayan bayanların erkeksilik özellikleri ile spor yapma durumları arasında anlamlı farklılıklar tespit edilmiş ve spor yapmayan bayanların erkeksilik puanları spor yapan bayanların puanlarından anlamlı derecede düşük bulunmuştur.

Bedenlerini algılama ve cinsiyet rolleri arasındaki ilişkiyi incelediğimizde; Spor yapan ve yapmayan bayanların bedenlerini algılama ve cinsiyet rolleri açısından anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Bireysel spor yapan bayanların erkeksilik özellikleri, spor yapmayan bayanlara göre, spor yapmayan bayanların kadınsılık özelliklerinin spor yapan bayanlara göre yüksek olduğu tespit edilmiştir. Sosyal beğenilirlik özelliklerinde ise tüm gruplar arasında farklılık bulunmaktadır. Fakat takım sporlarını yapan bayanların sosyal kabul edilirlik puanlarının diğer iki grubun puanlarından yüksek olduğu belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Beden algısı, toplumsal cinsiyet rolü, spor yapan ve

(7)

ABSTRACT

A RESEARCH ABOUT THE PERCEPTION LEVELS OF THEIR BODIES OF FEMALE ATHLETES AND GENDER ROLES

Baştuğ, Gülsüm

Doctoral, Physical Education and Sport Department Advisor: Doç. Dr. Emin KURU

May- 2008

It is observed that female athletes have behaved like masculine which is known sport branches special to males participation with females. This research is done with the aim of determining the gender roles and perception levels of their bodies of female athletes who are involved in individual and team sports with the ones, who are not; exploring the effects of the state of doing sports to the body perception – gender roles and determining the relationship between them.

180 elite female athletes constitute the precedent of the research, who participated in 6 sports of different sports branches (wrestling, boxing, weight lifting, volleyball, basketball and football) during 2006-2007 season in Ankara, İstanbul and İzmir with 180 female university students who do not have sports and are chosen by random selection from Gazi Universities, Scıence and Literature Faculty and Selçuk Universities, Veterinary Faculty, Social Science Faculty.

In the research, “Multidimensional Body-Self Relations Questionnaire”, was used to determine the perception levels of female athletes; “BEM Gender Roles Inventory” was used to determine the gender roles; and “Personal Information Form” was used to determine the characteristics of the students which is improved by the researcher as data collection means.

In order to examine whether the gender roles and perception levels of their bodies differ from each others’ according to their characteristics simple descritive

(8)

statistical analysisi techniques were used. During the comparison of multiple groups, examination of characteristics of gender roles according to the state of having sports and sports branches ANOVA was carried out.. 0.05 was usedas the cut of singificance level in the research..

As a result;

A meaningful relationship between the body perception and gender roles has been determined,

Visual orientation points and physical sufficiency orientation points of the female athletes who are involved in team and individual sports, in point of body perception levels, have been found lower than the ones who are not.

Meaningful differences have been determined between the masculinity characteristics of females and state of having sports, besides, masculinity points of the females who do not have sports have been found meaningfully lower than the ones’ who have sports.

When we observe the relationship between the body perception and gender roles; meaningful differences have been found between of the females who have sports and the ones who have not. Masculinity characteristics of the females who have individual sports have been determined higher than the ones who have not, on the other hand, femininity characteristics of the females who have not do sports have been determined higher than the ones who have. It has been found that there is a difference among all groups in point of Social (plaudit) acceptence characteristics. But it has been determined that the Social Acceptence points of the females who are involved in team sports have been higher than the points of rest of two groups.

Key Words: Body perception, Social Gender Role, females who do sports,

females whodo not do sports, team sports, individual sports

(9)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... i ÖZET ... iii ABSTRACT ... v İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x BÖLÜM I GİRİŞ ... 1 1. 1.Problem ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Araştırmanın Varsayımları ... 6 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 6 1.6. Tanımlar ... 6 BÖLÜM- II 2.KURAMSAL ÇERÇEVE ... 10 2.1. Kişilik ... 10

Kişiliğin Gelişiminde Etkili Olan Faktörler ... 10

Kişiliğin Öğrenmeye Etkileri ... 12

Kişilik- Benlik İlişkisi ... 15

2.2. Algı ... 18

Benlik – Benlik Değeri- Benlik Saygısı ... 19

Beden İmgesi ... 21

2.3. Beden Algısı ... 23

2.4.Cinsiyet Rolü ... 25

Cinsiyet Rolünün Gelişimini Etkileyen Faktörler ... 27

Biyolojik Cinsiyet Farklılıkları ... 29

Performans Fizyolojisi Açısından Cinsiyet Farklılığı ... 30

2.5.Toplumsal Cinsiyet Kavramı ... 31

(10)

2.6. Rol Çatışması ... 34

2.7. Spor Kişilik, Beden Algısı, Cinsiyet Rolü İlişkisi ... 36

Spor Yapan ve Yapmayan Bireylerin Kişilik Özellikleri ... 36

Takım Sporu ve Bireysel Spor Yapanların Kişilik Özellikleri ... 39

Bayan Sporcularda Kişilik ... 40

2.8. İlgili Çalışmalar ... 42

Kişilik, Beden Algısı ve Cinsiyet Rolü ile İlgili Yurt Dışında Yapılan Çalışmalar ... 42

Kişilik, Beden Algısı ve Cinsiyet Rolü ile İlgili Türkiye’de Yapılan Çalışmalar ... 54 BÖLÜM-III 3.YÖNTEM ... 67 3.1. Araştırmanın Modeli ... 67 3.2.Çalışma Grubu ... 67 3.3. Verilerin Toplanması ... 69

Kişisel Bilgi Formu ... 69

Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği ... 69

BEM Cinsiyet Rolü Envanteri ... 71

3.4. Verilerin Analizi ... 73

BÖLÜM IV 4. BULGULAR VE YORUM ... 74

4.1. Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarıyla İlgili Betimsel İstatistikleri Ve Yorumları ... 75

4.2. Katılımcıların Spor Yapma Durumlarına Göre Bedenlerini Algılama Düzeylerine İlişkin Bulgular ... 83

4.3. Katılımcıların spor yapma durumlarına göre cinsiyet rolü özelliklerine ilişkin bulgular ... 96

4.4. spor yapan bayanların branşlarına göre bedenlerini algılama düzeylerine ilişkin bulgular ... 104

4.5. bedenlerini algılama düzeyleri ve cinsiyet rolü özellikleri ilişkisi ile ilgili bulgular ... 109

(11)

BÖLÜM- V 5. SONUÇ ve ÖNERİLER ... 121 5.1. Sonuçlar ... 121 5.2. Öneriler ... 126 KAYNAKÇA ... 127 EKLER ... 143 EK – 1 KİŞİSEL BİLGİ FORMU ... 144 EK – 2 ... 146

EK – 3 BEM CİNSİYET ROLÜ ENVANTERİ ... 148

(12)

TABLOLAR LİSTESİ  

Tablo 1. Spor Yapan ve Yapmayan Bayanların Yaş, Kardeş Sayısı, İkamet Yerleri ve Yerleşim Yerleri, Lisanslı Olarak Spor Yapma Süreleri, Elde Ettikleri Sportif Başarı, Madde Kullanımı, Sağlık Problemi, Erkek Arkadaş Durumu ve Erkek Arkadaşı İle İlişki Süresi Bakımından Frekans Dağılımı ... 68 Tablo 2:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Yaşa İlişkin

Dağılım ... 75 Tablo 3:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre İkamet Yerine İlişkin Dağılım ... 75 Tablo 4:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Babalarının Öz Olup Olmamasına İlişkin Dağılım ... 76 Tablo 5:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Kardeş

Sayılarına İlişkin Dağılım ... 77 Tablo 6:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Aile İçinde ya da Dışında Şok Edici Olay Yaşayıp Yaşamama Durumlarına İlişkin Dağılım ... 77 Tablo 7:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Yaşamlarının Büyük Kısmının Geçtiği Yerleşim Yerlerine İlişkin Dağılım ... 78 Tablo 8:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Yapılan Spor Branşlarına İlişkin Dağılım ... 78 Tablo 9:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Lisanslı Olarak Spor Yapma Sürelerine İlişkin Dağılım ... 79 Tablo 10:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Sporda Alınan En Yüksek Dereceye İlişkin Dağılım ... 79 Tablo 11:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Madde

Kullanımlarına İlişkin Dağılım ... 80 Tablo 12:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Sürekli İlaç Kullanımını Gerektiren Sağlık Sorunu Olup Olmamasına İlişkin Dağılım ... 81 Tablo 13:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Erkek

Arkadaşlarının Olup Olmamasına İlişkin Dağılım ... 82 Tablo 14:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Erkek

(13)

Tablo 15: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Görünüş Değerlendirme Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 84 Tablo 16: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Görünüş Yönelimi Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 85 Tablo 17:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Fiziksel Yeterliliğini Değerlendirme

Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 86 Tablo 18: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Fiziksel Yeterlilik Yönelimi Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 88 Tablo 19:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Sağlık Değerlendirmesi Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 89 Tablo 20:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Sağlık Yönelimi Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 90 Tablo 21: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin Beden Alanlarından Doyum Boyutunda Yer Alan Maddelere Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 92 Tablo 22:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ... 93 Tablo 22 Devam: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ... 94 Tablo 23:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Kadınsılık Ölçeği Maddelerine Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 96 Tablo 23 Devam: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Kadınsılık Ölçeği Maddelerine Verdikleri

(14)

Tablo 24:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Ölçeği Erkeksilik Maddelerine Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 98 Tablo 24 Devam: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Ölçeği Erkeksilik Maddelerine Verdikleri

Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 99 Tablo 25:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Sosyal Kabul Maddelerine Verdikleri

Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 101 Tablo 25 Devam: Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Sosyal Kabul Maddelerine Verdikleri Yanıtların Betimsel İstatistikleri ... 102 Tablo 26:Araştırmaya Katılanların Spor Yapıp Yapmama Durumlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri Puanlarının Karşılaştırılması ... 103 Tablo 27:Araştırmaya Katılanların Branşlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ... 104 Tablo 27 Devam: Araştırmaya Katılanların Branşlarına Göre Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ... 105 Tablo 28:Araştırmaya Katılanların Branşlarına Göre BEM Cinsiyet Rolü Envanteri Puanlarının Karşılaştırılması ... 107 Tablo 29. Bireysel Spor Yapan Bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanlarının Arasındaki Korelâsyon ... 109 Tablo 30. Takım Sporu Yapan Bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları Arasındaki Korelasyon ... 110 Tablo 31. Spor Yapmayan Bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları Arasındaki Korelasyon ... 112 Tablo 32. Spor Branşı Güreş, Boks ve Halter olan bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları

Arasındaki Korelasyon ... 114 Tablo 32 Devam. Spor Branşı Güreş, Boks ve Halter olan bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları Arasındaki Korelasyon ... 115

(15)

Tablo 33. Spor Branşı Voleybol, Basketbol ve Futbol olan Bayanların Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları Arasındaki Korelasyon ... 117

(16)

Tablo 33 Devam. Spor Branşı Voleybol, Basketbol ve Futbol olan Bayanların

Kadınsılık, Erkeksilik, Sosyal Kabul Edilirlik ve Beden-Self Ölçeği Toplam Puanları Arasındaki Korelasyo ... 118

(17)

1. 1.Problem

Egzersiz fizyolojisi üzerine yapılan araştırmalar performansta cinsiyet farklılıklarının olduğunu göstermektedir. Yetişkin erkekler çoğu kas grubunda bayanlardan %50 oranında daha kuvvetlidir. Ayrıca erkeklerin vücut yağ oranı kadınlardan daha az ve kadınların maksimum oksijen tüketimi erkeklerden %20 oranında daha düşüktür (Brooks ve Fahey, 1984).

Spor branşlarına göre, farklı performans düzeyleri ile dominant bir taraf mevcuttur. Ancak gelişim düzeyleri farklı toplumlarda bu konuya olan bakış açısı değişmektedir. Örneğin, endüstrileşmiş ülkelerde kadınların spora katılım oranı yüksek, gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran düşüktür (Açıkada, 1993).

İnsanların oluşturduğu sosyal bir grup olan toplum, kendi kültür özelliklerini geçmişten geleceğe taşıyarak yeni bireylere aktarmaktadır. Bebeklikten, ilk çocukluğa, ergenlik döneminden yetişkinliğe hatta yaşlılıkta bile içinde yaşadığı kültüre bağlı olarak kişilik ve beden imajı değişiklikler göstermektedir. Anne ve babalar bebeğin dünyaya gelmesi ile bilinçli veya bilinçsiz olarak yeni bireye cinsel kimliğini kazandırmaya çalışırlar. Bebeklikten itibaren çocuk bedenini yavaş yavaş algılar ve kendi beden imajını oluştururken, cinsel kimlik ve buna bağlı olarak kişiliğinin temellerini atar. Cinsiyet ve spor ilişkisi, 1900’lü yıllarda spor bilimleri alanında çalışanların ilgisini çeken konulardan biridir ve spor ortamındaki cinsiyete dayalı sosyal ilişkileri anlayabilmek için, spor da toplumsal cinsiyete dayalı kültürel bir pratik olarak çalışılmaktadır. Cinsiyet kavramı, sosyal sınıf, ırk, yaş ve etnik kategoriler gibi önemli kavramlardan biridir ve sporun sosyal analiziyle ilgili yapılan çalışmalarda yer alması gereken sosyal ve kültürel bir kategoridir (Hall vd., 1986).

Cinsiyeti belirleyen biyolojik yapı olsa da, kendini algılama, güdüler, davranış ve roller açısından kadın ve erkek arasındaki farklılıkları oluşturan sosyal

(18)

normlardır. Bu bağlamda sosyal cinsiyet, toplumda kadın ve erkeğin davranışları için farklı standart ve beklentiler olarak belirtilebilir. İnsanlar toplumsallaşma süreci ile kadına özgü veya erkeğe özgü davranışlar olmak üzere sosyal cinsiyete ilişkin bir takım kalıp yargılar geliştirirler (Peplau, 1983). Sosyal cinsiyet, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir kavramdır. Sosyal cinsiyet, biyolojik cinsiyeti içerir ancak onunla sınırlı değildir, farklı sosyal yaşantıları, kişisel beklentileri, cinsiyet rol tutumlarını ve sosyal cinsiyete özgü rolleri kapsayan bir olgudur. Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisi ve çevresi ile dinamik bir denge içinde olmasıdır. Ancak böyle bir uyum bireyin kendi cinsiyet rolü ile uygun kimliğe sahip olmasını gerektirmektedir (Barnett vd., 1993) .

Cinsiyet rolü ise, bireyin kendi kimliğini kadın veya erkek olarak algılayıp cinsiyetin gerektirdiği davranışı göstermesidir. Değişen ve gelişen bir toplum içerisinde bireyin kendini gerçekleştirme amacına ulaşabilmesi için önce kendisini tanıması gerekmektedir. Kadınlık ve erkeklik özellikleri bireye toplumca kazandırıldığı için yaşam süreci içinde bu özellikler değişebileceğinden birey çağdaş yaşamın gerektirdiği kimliğe bürünebilecek bir eğitim ile yetiştirilebilmelidir (Singer, 1976).

Benlik saygısı ile cinsiyet rolleri arasında ilişki olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Bayan sporcularda, bilim kadınlarında, orta yaş ve orta yaş üstü erkek ve kadınlarda psikolojik androjenliğin yüksek olduğunu, bunun yanında kendilik saygısının da yüksek olduğunu belirtmişlerdir (Del Rey ve Sheppard, 1981). Benlik saygısının yükselmesine yardımcı olan spor, cinsiyet rol özelliklerinde de androjen ve erkeksilik gibi çağdaş toplumlarda daha fazla benimsenen özelliklerin artmasını da sağlıyor olabilir. Spor yapanlarda kadınsı rolün, erkeksiliğe doğru değişim gösterdiğini ve androjen özelliğin de bu kadınsılıktaki erimeye bağlı olarak artmış olabileceğini belirtmektedir (Birrel, 1983). Spor yapma ile başlayan rol çatışması sporcuların yeni cinsiyet rol özelliklerine sahip olmalarını sağlamış olabilir. Diğer yandan sporcu olanlarla olmayanların cinsiyet rol özelliklerinin farklılaşmasına neden arayan araştırmacıların bir kısmı için bu değişikliğin nedeni fiziksel görüntüdeki değişikliğin cinsiyet rolünü etkilemesidir. Sporun yapısından

(19)

kaynaklanan rekabet ve fiziksel görüntünün farklılaşması bireylerde cinsiyet rolünün de değişmesine neden olmaktadır (Plaited, 1995).

Cinsiyet rolleri yaşamın her alanında olduğu gibi sporda da araştırılmaya başlamıştır. Spor yıllarca yapısı gereği sadece erkeklere özgü bir alan olarak ele alınmış olmasına karşın, tenisle başlayan değişim diğer spor dallarına yavaşta olsa yayılmıştır. Günümüzde ise güreş, halter ve futbol gibi daha çok erkeklere özgü olarak kabul edilen spor dallarında da artık bayanlar yarışabilmektedirler (McPherson vd., 1983). Bireyin fiziksel olarak kendisini algılaması, kendi bedenine karşı duygu ve tutumları da beraberinde getirir. Kendi bedenini olumlu bir şekilde algılayan ya da fiziksel görünümünden hoşnut olan bir sporcunun veya bireyin ruhsal gelişimi de olumlu olacaktır. Sporla cinsiyet ilişkisi her geçen gün biraz daha önemini hissettirmektedir. Çünkü bu ilişki yaşamdaki ilişkilerin spor sahalarına yansıması açısından da önemlidir. Yapılan bazı çalışmalarda, bayan sporcuların kişilik özelliklerine odaklanılmış, başarı motivleri incelenmiş ya da katılım motivleri ele alınmaya çalışılmıştır. Bunlar içinde cinsiyetin etkilerinin ortaya çıkarılması için cinsiyet rolüne yönelik araştırmaların sayısı arttırılmalıdır (Birrel, 1983).

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu çalışmanın amacı; spor yapan ve yapmayan bayanların bedenlerini algılama düzeylerini ve cinsiyet rollerini belirlemek, kişisel özelliklerinin algılama ve rolleri üzerindeki etkisini araştırmak ve beden algısı-cinsiyet rolü ilişkisinin olup olmadığını ortaya koymaktır.

Bu amaç doğrultusunda araştırmanın alt problemleri aşağıda belirtilmiştir.

1. Araştırmaya katılanların spor yapma durumlarına göre; a) yaş,

b) ikamet yeri,

c) babalarının öz olup olmaması, d) kardeş sayıları,

e) aile içinde ya da dışında şok edici olay yaşayıp yaşamama durumları, f) yaşamlarının büyük kısmının geçtiği yerleşim yerleri,

g) branşları,

(20)

i) sporda alınan en yüksek derece, j) madde kullanımları,

k) sürekli ilaç kullanımını gerektiren sağlık sorunu olup olmaması, l) erkek arkadaşlarının olup olmaması,

m) erkek arkadaşları ile ilişkilerinin devam etme süresi gibi değişkenlere ilişkin frekans ve yüzde dağılımları dağılımları nasıldır?

2.Araştırmaya katılanların spor yapıp yapmama durumlarına göre:

a) Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği’nin maddelerine katılımları nasıldır?

b) Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanları arasında anlamlı fark var mıdır?

3. Araştırmaya katılanların spor yapıp yapmama durumlarına göre:

a) BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’nin maddelerine katılımları nasıldır? b) BEM Cinsiyet Rolü Envanteri Puanları arasında anlamlı fark var

mıdır?

4. Araştırmaya Katılanların Branşlarına (güreş, halter, boks, basketbol, voleybol, futbol)

göre:

a) Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği Puanları arasında anlamlı fark var mıdır?

b) BEM Cinsiyet Rolü Envanteri Puanları arasında anlamlı fark var mıdır?

5. Spor yapan bayanlar ve spor yapmayan bayanların bedenlerini algılama düzeyleri ve cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Biyolojik cinsiyet, cinsiyet kromozomları ve cinsiyet organları gibi üremeyle ilgili, doğuştan varolan fizyolojik özelliklere karşılık gelen daha dar kapsamlı bir terimdir. Toplumsal cinsiyet ise kişinin biyolojik cinsiyetine göre ele alınan psiko-sosyal bir fenomendir. Bireyler kültürel beklentiler ve rollerle sarılır, böylece belli bir toplumda erkek veya kadın olunur (Buttler, 1990). Toplumsal cinsiyet, ingilizce’deki gender sözcüğünün karşılığı olan terimdir. Genel anlamda cinsler arasındaki biyolojik farklılıklar cinsiyet olarak tanımlanan toplumsal cinsiyet kavramı, sosyal sınıf, ırk, yaş ve etnik kategoriler gibi önemli kavramlardan biridir ve sporun sosyal analiziyle ilgili yapılan çalışmalarda yer alması gereken sosyal ve kültürel bir kategoridir (Hall, 1988).

Araştırma, güreş, boks, halter gibi bireysel spor branşlarını yapan bayanlar ile voleybol, basketbol, futbol gibi spor branşlarını yapan bayan sporcuların yaptıkları

(21)

spor branşına göre bedenlerini algılama düzeyleri ve cinsiyet rollerinin karşılaştırılması açısından önem taşımaktadır. Yakın mücadele sporu yapan bayan sporcuların bedenlerini algılama düzeyleri ve cinsiyet rollerinin diğer sporcu bayanlardan farklı veya benzer yönlerinin olması bu sporları yapmak isteyen çocuk ve ergen ailelerinin, antrenörlerin ve spor psikologlarının bayan sporcuları yönlendirmeleri açısından önem taşıyacaktır. Bu üst düzey ve birçok yurtdışı müsabaka deneyimi olan bayanların bedenlerini nasıl algıladıkları ile nasıl bir cinsiyet rolüne sahip olduklarının belirlenmesinde yaptığımız çalışmanın bilimsel bulgularla benzer veya tamamen farklı sonuçlar elde edilerek bu alanda yapılacak çalışmalara katkısı olacaktır.

Bu çalışma, bayan sporcuların yaptıkları spor branşı ile bedenlerini algılama ve cinsiyet rolleri arasındaki ilişki, hiç spor yapmayan bayanlara göre benzer veya farklı durumlarının ortaya çıkarılması, kadınsı özelliklerinin ne derece olduğunun belirlenmesi ve bedenlerini algılama düzeylerini ortaya koyması açısından önemlidir. Elit düzeyde bayan sporcular olması nedeniyle, spora yeni başlayanlara her yönüyle model olacak bayan sporcuların olumlu veya olumsuz davranış ve özelliklerinin nedenlerinin araştırılması, yapılan çalışma sonucunda olumsuz özellikler gösteren, beklenen cinsiyet rolü özelliklerini göstermeyen sporculara psikolojik yardım verilmesi söz konusu olacaktır. Örn; sporcunun yetiştiği çevre, kullandığı madde, kardeş sayısı, hayatında şok edici olay, herhangi bir sağlık problemi, erkek arkadaşının olup olmadığı gibi farklı değişkenlere göre bedenlerini algılama düzeyleri ve cinsiyet rolleri üzerindeki etkiyi belirleyebilme açısından önemlidir. Böylece bu branşlara yönelen bayan sporcuların, antrenörlerin, ailelerin ve spor psikologlarının daha bilinçli hareket etmelerine ve bu alanda yapılacak çalışmalara katkısı olacaktır.

Araştırma sonuçlarının, bu alandaki boşluğun doldurulmasına, yeni araştırmalara fikir oluşturmasına, spora yeni başlayan bireylere, anne-babalara, eğitimcilere, sporcu, antrenör ve spor psikolojisi alanında çalışanlara faydalı olacağı düşünülmektedir.

(22)

1.4. Araştırmanın Varsayımları

Araştırmada kabul edilen varsayımlar aşağıda belirtilmiştir.

Spor yapmayan bayanların amatör veya profesyonel olarak herhangi bir spor faaliyetinde bulunmadığı varsayılmaktadır.

Spor yapan bayanların araştırmaya katıldıkları spor branşından başka bir spor branşını yapmadıkları varsayılmaktadır.

Spor yapan ve yapmayan bayanların ilk, orta ve lise öğrenim yaşantılarında bayan-erkek karma okullarda eğitim aldıkları varsayılmaktadır.

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

2006–2007 eğitim öğretim-müsabaka sezonunda, Ankara, İzmir İstanbul’da bulunan Güreş (30), Halter (30), Boks (30), Futbol (30), Basketbol (30) ve Voleybol (30) branşlarında spor yapan 180 elit bayan sporcu ve Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Sosyal Bilimler Yüksekokulu’ nda öğrenim gören spor yapmayan 180 bayan öğrenci ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Araştırma ile ilgili olarak, Beden imgesi, Beden Algısı, Cinsel Kimlik, Androjen Cinsiyet Rolü, Belirsiz Cinsiyet Rolü, Kadınsı Cinsiyet Rolü, Erkeksi Cinsiyet Rolü, Toplumsal Cinsiyet Rolü, Elit Sporcu ve sporda uyarıcı maddeler olarak kullanılan ve genel adı doping olan bazı kavramlara ilişkin tanımlar aşağıda verilmiştir.

Beden imgesi: bireyin kendi bedenini algılaması, zihninde biçimlendirdiği

resmidir (Ergür, 1996). Kişinin kendi bedeni için hissettikleriyle yakından ilişkilidir. Kişinin boyu, kilosu, göz rengi, genel beden oranları, kişisel yeterlilik hissini etkileyen önemli özelliklerdir (Gültekin, 2002).

Beden algısı:kişinin kendi fiziksel görünümü ile ilgili olarak, ölçü ve estetik

(23)

programlanmasının ve birbiriyle uyumlu hale getirilmesinin ilk şartını oluşturur (Tavacıoğlu, 1999). İçsel beden algısı; bireyin fiziksel benliğini tasarladığı yönüdür ve acı, dokunma, postür değişimi, susama ya da seksüel deneyimleri içerir. Dışsal beden algısı, bireyin toplumdaki diğer bireylerce algılandığı yönüdür (Dökmen, 1996) ve görsel, işitsel duyuları aracılığı ile çeşitli beden parçalarını algılamasını içermektedir (Uğur, 1996).

Anatomik ve hormonal değişimlere göre birey cinsiyetlerden birine ait olur.

Androjenler erkeklik özelliğini, östrojenler ise kadınlık özelliğini kazandıran

hormonlardır. Bu hormonlar her iki cinstede salgılanmakta olup, sadece salınım oranları farklıdır (Günay, 1998).

Cinsel Kimlik (Gender Identity): Kişide eril veya dişil olmanın öznel yada

psikolojik düşüncesi. Kısaca, ya kadın ya da erkek olarak kendimizin görüşleri (Güney, 1998) şeklinde tanımladığımız gibi bireyin kendi bedenini ve benliğini belli bir cinsellik içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yönelişidir (Kavuncu, 1987)şeklinde tanımlayabilir.

Androjen Cinsiyet Rolü: Erkeklik hormonlarına topluca verilen isim.

Androjeni; Erkek ve kadın özelliklerinin karışımına verilen isim (Güney, 1998) Androjen Cinsiyet Rolü ise (Androgny): Bireyin kendi cinsiyet rollerinin yanı sıra toplumun benimsediği kadınsı ve erkeksi özelliklerin bazılarına da sahip olarak bulunduğu ortama göre davranmasıdır (Kavuncu, 1987). Androjen bireyin kişilik özelliğini Bem şöyle tanımlamıştır; yüksek düzeyde kadınsı ve erkeksi özellikler geliştirmesi, bu bireylerin ortamın gerektirdiği kadınsı veya erkeksi özellikleri gösterebilecek, esnek bir kişiliğe sahip olması demektir (Bem, 1984).

Belirsiz Cinsiyet Rol Davranımı (Undifferentiated Gender Role Behavior):

Bir bireyin düşük düzeyde kadınsı ve erkeksi özelliklere sahip olmasıdır.

Kadınsı Cinsiyet Rolü (Feminine): Toplumca benimsenen kadınsı

özelliklerin hepsine sahip olup, erkeksi özellikler taşımayan kadın tipidir.

Erkeksi Cinsiyet Rolü (Masculine): Toplum tarafından erkeksi cinsiyet rolüne uygun olarak kabul edilen özelliklerin hepsine sahip olup, kadınsı özellikler göstermeyen erkek tipidir (Kavuncu, 1987).

(24)

Toplumsal cinsiyet (gender): Sosyal ve kültürel etkenlere bağlı olarak

cinsiyetin tanımlanması olup (Unger ve Crawford, 1992), kadının ve erkeğin sosyal olarak belirlenen rol ve sorumluluklarını ifade eder. Toplumsal cinsiyet biyolojik farklılıklardan dolayı değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır (Akın ve Demirel, 2003).

Elit sporcu; şampiyon olmuş, rekor kırmış, ulusal ve uluslararası

yarışmalarda dereceye girmiş ya da birinci kategoride yer alan sporcu düşünülmelidir (Koruç, 1994).

Sporda uyarıcı maddeler, sporda doping adı altında genelleştirilmiş bir terim olarak, sporcunun performansını artırmak amacıyla, vücuda verilmesi gereken maddelerin çeşitli yollarla vücuda alınması (Kalyon, 1994) veya "Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış, madde veya yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanımı" (Medical ve Brown 2006) şeklinde tanımlanmaktadır.

Ektomorf : İnce kemik yapılı uzun ve zayıf adeleli olan insanlardır

Ektomorfların güç kazanıp hacim yapmaları gerçekten uzun zaman gerektiren bir iştir.

Endomorf : Kalın kemikli çabuk şişmanlamaya eğilimli kısa boylu ve

sağlam yapılı kişilerdir Endomorflar çok çabuk gelişebilirler kısa zamanda yüksek ağırlıklarla çalışmalarını sürdürebilirler. Vücutları kütleli ve adelelidir.Ancak bir o kadar şekil sahibi ve definisyona yatkın oldukları söylenemez bu nedenle yağ almaya yatkın ama yağ atma konusunda zorluk çekerler.

Mezamorf: Atletik beden yapısı kas ve kemiklerin iyi gelişmiş olduğu, güçlü

adaleli kişilerdir ve enerjik, hareketli, atılgan hatta saldırgan kişilik özellikleri gösterirler (Koptagel, 1984).

Anoreksiya Nevroza: özellikle genç kadınlarda görülen ve bireyin beden

algısının bozularak kendisini şişman algılaması neticesinde beslenmeyi reddederek aşırı kilo kaybı yaşaması şeklinde tanımlanır (Tahiroğlu vd., 2005).

(25)

Blumia Nevroza: yemek yeme krizleri sonucunda kalorisi yüksek

yiyecekleri yiyen bireyin pişmanlık duyup kendi isteği ile kusarak mideyi boşaltma çabaları olarak tanımlanır.

Sınıflandırılamayan yeme bozuklukları ise aşırı yemek yeme ancak daha

sonra bunu çıkarma girişiminde bulunmama, yemeği çiğnedikten sonra yutmadan çıkarma ve diğer normaldışı yemek yeme alışkanlıkarıyla seyreden özel bir yeme bozukluğu türüdür (Kuruoğlu ve Güney, 2007).

(26)

BÖLÜM- II

2.KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Kişilik

Kişilik, bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir (Yanbastı, 1990). Bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici, tutarlı ve yapılaşmış bir ilişki biçimi (Cüceloğlu, 2002) olarak görülen kişilik, insanın doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı bedeni, ruhi ve sosyal bütün özelliklerin, birbirine etki ederek meydana getirdiği ahenkli bir bütündür (Guillet vd., 2006). Bireyi başkalarından ayırdeden ve birey tarafından sürekli olarak tutarlı bir biçimde sergilenen bireye özgü özellikler bütün olarak tanımlanan (Yeşilyaprak vd., 2004)kişilik;

bir başka tanıma göre, bireyin fiziksel ve sosyal çevre ile kişisel etkileşme tarzını tanımlayan ayırt edici ve karakteristik düşünce, duygu ve davranış örüntülerini tanımlayan (Atkinson vd., 1999) kişiliği de belirleyen kriterler vardır. Bunlar; ferdin beden özellikleri, zeka durumu ve yetenekleri, mizacı, karakteri, sosyal özellikleri ve geliştirdiği “benlik” kavramı, insanın kişiliğini oluşturur (Weingberg ve Gould 1995). Kişilik yavaş oluşan, aniden değişmeyen bir davranışsal özellikler bütünüdür. Kişiliğin yavaş da olsa değişebilmesi davranışlara bağlıdır. Çünkü kişilik davranışları etkiler ve onlarında zaman içinde değişmesine neden olur. Yani kişilik, kendi yapısındaki özellikleri ve değişiklikleri ile kişinin davranışlarına yansır. Bu sebeple davranış ve kişilik birbirinden bağımsız olarak düşünülemez aralarında bir bütünlük vardır (Koptagel, 1984).

Kişiliğin Gelişiminde Etkili Olan Faktörler

(27)

kişiliği etkiler. Bireyin sağlam, güzel, yakışıklı, sevimli ve sempatik oluşu ya da sevimsiz, çirkin, antipatik görünüşlü, insanların gözüne batan sakatlığı oluşu onun kişiliğini etkiler. İhmal edilen bireyler, saldırgan ya da insanlardan kaçan içe dönük bir kişilik geliştirirler. Sempatik, yakışıklı ve güzel sayılan kimseler ise daima iltifat görür, aranılır. Bu iki farklı beden yapısına sahip insanların geliştireceği kişilik arasında büyük farklar olmaktadır (Kuru, 2000).

Mizaç; bir insanda en çok ortaya çıkan zihinsel ve heyecansal tepkileri ifade

etmek için kullanılır; ateşli, neşeli, kederli, sakin, duygusuz, hiddetli, soğukkanlı, çökkün gibi. Mizaç, ruh durumunun bu gibi niteliklerden birinin geçici olarak kişiye hakim oluşu (Özbaydar, 1983) veya duygu durumlarındaki değişmeleri algılayabilme duyarlığı şeklinde tanımlanabilir (Güney, 1998).

Yetenek-Beceriler; bireyin sahip olduğu beceri ve yetenekler onun düşünce

ve davranışlarını etkiler. Çevredeki insanlardan belli özellikleriyle farklılaşan birey onlarla iletişim ve etkileşimlerden bu farkların izlerini hisseder ve hissettirir. Bu durum müzik, spor, resim gibi alanlarda ilgi ve motivasyonu da etkiler (Başer, 1998).

İlgi ve Değerler; kişiliğin gelişmesi ve şekil alması, az çok bireyin

hoşlandığı veya hoşlanmadığı, beğendiği veya beğenmediği konularla ilgilidir. Bireyin ilgili alanlarına bakılarak onun kişiliğinin bazı yönleri hakkında yargıda bulunmak mümkündür. Çünkü; ilgilerle kişilikler arasında yakın ilişkiler vardır. Değerler de ilgilerle bir yakınlığa sahiptir. Şayet klasik müzikten çok caz müziği ile ilgileniyorsak, bu bizim caz müziğine duyduğumuz önemden ileri gelir.

Sosyal Tutumlar; toplum hayatında yaşayan bireylerin, insan ilişkileri ve

toplumsal olaylara bakışları farklıdır. Kimisi politik hayatta özgürlükten ziyade, tutucu olmayı sever. Kimisi ırk eşitliğine taraftardır. Kimi doğum kontrolü ister, kimisi de bunların karşısındadır. İnsanların bütün bu kanaat ve tutumlarına göre, otorite taraftarı, eşitlik taraftarı ya da tamamen dogmatik gibi kalıplar içinde, bu yönlerinden bir kısmını almaya hizmet eder. Çünkü, tutumlar kişiliği, kişilik de tutumları etkiler (Kuru, 2000).

Karakter; Bireyin, alışkanlıkları, duyguları ve idealleriyle bütünleşerek

(28)

olarak tanımlanan karakter, töreler ve törel değerlerle ilgili olarak kişinin güçlüklere karşın göreli olarak düzenli ve sürekli tepki yapmasını sağlayan niteliklerden oluşan dizgeleşmiş bütünlüktür. Kısaca kişiliğin ahlaksal ve moral yönüdür diyebiliriz (Güney, 1998).

Kültürün Kişiliğe Etkisi; kültür ya da uygarlık, bir toplumun üyesi olarak,

insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek, görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür (Güney, 1998). İnsanlar, yaşadıkları dünyayı anlamlandırmada ve davranışlarını düzenlemede dil, değer ve inanç gibi özellikleri kapsayan ortak bir referans çerçevesi paylaştıklarında, kültürden söz edilebilir (Daniels ve Spiker, 1991). Her bireyin yetişip büyüdüğü ve yaşadığı topluma özgü bir kültürü vardır. Aynı ülkenin kent ve köylerinde, hatta aynı kentin değişik mahallelerinde oturan insanların kişilik kavramlarında kendine özgü kültürleri, gelenek ve görenek farklılıkları vardır. Kişiliğe kültürün etkisi; sosyal ekonomik duruma göre de değişir. En büyük faktörler arasında din, cinsiyet, ev durumu, çevresi, ailesinin geliri söylenebilir (Baymur, 1996).

Kişiliğin Öğrenmeye Etkileri

Kişiliğin tanımını yaparken insanın doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı özellikler bütünü şeklinde ifade ediyoruz, sonradan kazanılan özellikler bölümünde öğrenmenin yeri yadsınamaz. İnsan davranışlarının hemen hemen tamamını öğrenmeyle kazanmaktadır. Çok az davranış tepkisel olarak doğuştan getirilir. Öğrenme bireyin çevresine uyum sağlamasıdır. Öğrenme; taklit ya da yaşantı sonucu bireyin davranışlarında oldukça kalıcı davranış değişikliğidir (Arı vd., 1999). Burada söz konusu olan salt bir davranış değişikliği değildir. Sosyal öğrenme kuramcıları için davranış, kişisel ve çevresel değişkenler arasındaki sürekli bir etkileşimin sonucudur. Çevresel koşullar, öğrenme yoluyla davranışı şekillendirir; buna karşılık kişinin davranışı da çevreyi şekillendirir. Kişiler ve durumlar birbirlerini karşılıklı olarak etkilerler (Kuru, 2000). İşte bu bağlamda yeni dünyaya gelen birey öğrenme yoluyla pek çok davranışı kazanır. Sosyal öğrenme bireyin ilişki içinde bulunduğu sosyal çevre, bebeklikten ölüme kadar sürekli etkileşim içindedir. Bu süreç bireye

(29)

kişiliğin gelişiminde etkili olan, karakter, mizaç, kimlik gibi özellikleri kazandırır. Öğrenmenin oluşması için gelişim, olgunlaşma- büyüme ve hazırbulunuşluk faktörlerinin oluşması gerekir (Yeşilyaprak vd., 2004). Çevresel faktörlerin, doğumla başlayan, ilk yaşantı ve çocuklukla süren etkisinin daha sonraki kişilik gelişiminde etkili olduğu belirtilmektedir. İlk yılların kişilik gelişimine etkisi çevresel uyarıcıların yoksulluğu ya da zenginliği olarak görülmektedir. Çevresel faktörlerin önemli bir yanı da kültürel faktörler oluşturmaktadır. Çocuğun sosyal çevresi ile olan ilişkileri ve etkileşimi de büyük önem taşımaktadır. Okul arkadaşları, gazete, sinema, televizyon v.b. kitle iletişim araç ve ortamları, kişiliğin oluşmasına etki yapabilecek davranışların kazanılmasında rol oynar (Yanbastı, 1990).

Gelişim, Olgunlaşma ve Büyüme; gelişme ve büyüme kavramları arasında bir yakınlık vardır. Fakat gelişme büyümeye nazaran, daha kapsamlı bir kavramdır ve büyümeyi de içine alır. Bir çocuğun gelişmesinden söz edildiği zaman onun hem boyunun uzaması ve ağırlığının artması, hem de yetişkinlerde bulunan güçleri elde etmeye ve onların görünüşüne doğru ilerlemesi kast edilir. Çocuk büyüyünce, onun tensel ve psikolojik fonksiyonlarında da ilerleme görülür. O halde, özgül anlamda gelişme sözünden; büyümeden farklı olarak, bünyece, nitelikçe değişiklikler kastedilir (Baymur, 1976). Kişilerin vücutları büyür (gelişir de), zihinleri gelişir (ama büyümez) (Bacanlı, 1998). Olgunlaşma kavramı, organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin göreve hazır bir duruma ulaşmasıdır. Yani bir organizmanın büyüyerek bir işi, bir görevi yapabilecek seviyeye ulaşması için geçirdiği değişmelerdir (Fidan, 1985). Hazırbulunuşluk (hazırolma) ise, belli bir seviyedeki öğrenim görevlerinin öğrenilmesi için gerekli olgunlaşmaya ve gerekli temel yaşantılara sahip olma olarak tanımlanır. Gelişime etki eden faktörler kalıtım ve çevre olarak belirlenmiş olup bunlara bağlı iç ve dış unsurlar bulunmaktadır (Başaran, 1985).

İnsan gelişimi fiziksel, cinsel, fizyolojik (hormonal), duygusal, sosyal, zihinsel, kişisel ve ahlaki olmak üzere sekiz boyutta incelenir. İnsan gelişiminin bazı boyutları süreklidir, ömür boyu devam eder. Fiziksel gelişme sürekli devam etmeyen bir özellik iken duygusal, sosyal, kişisel ve ahlaki gelişme boyutlarında süreklilikten söz edilebilir. Sözü edilen gelişmeler belirli kurallar dahilinde olur. İnsan

(30)

gelişmesinin hiçbir safhasında tesadüf yoktur. Doğum öncesinde, bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik gibi çeşitli hayat dönemlerindeki insanlar belirli aşamalardan geçerek olgunlaşırlar. Bu olgunlaşma aşamaları bir öncelik-sonralık ve devamlılık gösterir. Her aşamadaki insan davranışlarının kendisine has nitelikleri vardır. Bu aşamalar bütün ırklar ve kültürler için evrenseldir. İnsanın büyüme ve gelişmesinde bazı safhalar çok özel önem taşırlar. Bu safhalara “ hassas dönem” (kritik dönem) denir. Hassas dönem gelişme sürecinde karşılaştığımız dönemlerdir ki, bu dönemlerde sevgi eksikliği, besin azlığı gibi yoksunluklarla karşılaşıldığında telafi edilemeyen, kalıcı hasarlar ortaya çıkar. Bebeklik ve ilk çocukluk yıllarını da kapsayan hayatın ilk beş yılı hassas dönemdir. Buluğa ermeyle başlayan ergenlik yılları da hassas dönemdir. Bu yıllardaki sevgi yoksunluğu ve beslenme bozukluğu ergende olumsuz etkiler bırakır (Kulaksızoğlu, 1999).

Havighurst’e göre “Gelişim Görevi”; “ bireyin hayatında belirli bir dönemde ya da o dönem konusunda, başarılması bireyin mutluluğuna ve sonraki görevleri başarmasına rehberlik eden, başarılmaması bireyde mutsuzluğa, toplumca onaylanmamaya ve sonraki görevlerde güçlük çekmeye yol açan bir görevdir (Onur, 1995). Gelişim görevleri kişinin onlara yüklediği anlamlar doğrultusunda yaşanır. Bu anlamda öznel, kişisel ve idiyografik (kişinin ona yüklediği görevler) olan gelişim görevi üç temel faktörün etkisi altında ortaya çıkar. Bu faktörlerden birincisi bireyin fiziksel olgunlaşmasıdır. Kişi fiziksel açıdan olgunlaştıkça gelişim görevleri de kendilerini göstermeye başlar. İkinci faktör toplumsal beklenti ve taleplerdir. İçinde bulunana toplum, belli bir yaşam dönemindeki bireylerden bir takım beklentilere sahiptir. Bu beklentiler bireylerin hangi gelişim görevlerini nasıl yaşayacaklarını etkiler. Üçüncü olarak da kişisel değerler ve beklentiler gelişim görevleri üzerinde etkili olurlar. Kişi değer yargılarına, ilgilerine ve beklentilerine göre gelişim görevi seçer ve üstlenir (Bacanlı, 2003).

Ergenlik, bireyin gelişim süreci içerisinde çocukluk döneminin bitişiyle beraber sözü edilen dönemin başlangıcından fizyolojik olarak erişkinliğe ulaşıncaya kadar geçen bir gelişim dönemidir. Bu dönem, fizyolojik anlamda kızlarda adetle ve göğüslerin büyümesiyle; erkeklerde ise yüzde kılların çıkması ve sesin kalınlaşmasıyla başlayan genel olarak da 13-22 yaşlar arasını kapsayan bir gelişim

(31)

dönemidir. Öte yandan ergenlik dönemi, bulûğ çağına erme sebebiyle biyo-psikolojik bakımdan çocukluğun sona ermesiyle, toplumsal yaşamda sorumluluk alma dönemi olan yetişkinlik döneminin başlangıcı arasında kalan bir gelişim süreci olarak da tanımlanabilir (Koç, 2004). Gelişimin kritik dönemlerinden olan ergenlik dönemi, buluğ ile olgunluk çağları arasında yer alan 13 ile 20 yaşları arasındaki devreye (Güney, 1998) bu dönemde, çocuğun ileride ne tip bir ergen olacağı, ergenlik döneminde karşılaşacağı problemlerin türü ve kendi ergenlik çağının uyumunu nasıl sağlayacağı, ergen oluncaya kadar geçirdiği çocukluk yıllarına ve o yıllarda alışılagelmiş uyum sağlama yöntemlerine bağlıdır. Ergenlik insanda bedence, boyca büyümenin hormonal, cinsel, sosyal, duygusal, kişisel ve zihinsel gelişme değişmelerin olduğu, buluğ dönemi ile başlayan ve bedence büyümenin sona ermesi ile sonlandığı düşünülen özel bir evredir. Gençlik ise ergenliği de kapsayan ve üst yaş sınırının daha geniş olduğu, insan hayatının ortalama olarak onaltı ile yirmibeş yaşları arasına rastlayan dönemidir (Güney, 1998). Ancak ergenlik derken büyüme ve gelişmenin olduğu özel bir çağ kastedilmektedir. Genç, okuyan veya tam bir meslek sahibi olmamış, evlenmemiş, anne babası ile beraber yaşayan veya anne babasının (ailesinin) desteğinde yaşamını sürdüren bir birey olarak da tanımlanabilir. (Kozacıoğlu, 1986).

Kişilik- Benlik İlişkisi

Kişiliği ve davranışları etkileyen faktörlerden biri de benliktir. Benlik bireyin kendi kendini görüş ve kavramasıdır. Bu yönden benlik kişiliğin öznel yanını oluşturur.Benlik, kişi doğduğu andan itibaren başından geçen sayısız olaylar ve çevresindeki kişilerin etkisiyle yavaş yavaş oluşur. Benlik acı ve tatlı birçok yaşantılar sonunda öğrenilen ve heran gelişmeye devam eden bir kavramdır. Her yaşantı her baştan geçen olay benliğe katkıda bulunur (Yanbastı, 1990).

Fiziki çevre, sağlık şartları, biyolojik miras gibi diğer faktörlerin yanı sıra, tüm sosyal faktörler, benliğin oluşumuna katılırlar. Bunların yanı sıra gurup tecrübesi ve ferdin kendine has olan tecrübesi de kişiliğin gelişmesini devam ettirir. Benliğin gelişmesi süreci, sosyal hayata paralel olarak, ferdin tüm hayatı boyunca devam

(32)

etmektedir. Bu açıdan değerlendirince, benliğin esasında, sosyal faktörlerin sürekli işlendiği ve neticede davranış biçimlerinin oluşturulduğu bir alan olduğu söylenebilir. Kişilikte benliği meydana getiren temel öğeler esastır. Kişilik, psikolojik bir hâl olduğundan, iradi olarak bir diğer alternatif ile kolaylıkla değiştirilemez ve öğrenilmiş olan sosyal bilgilerle, bunların yerleşikliğinin, ve birbirleriyle olan ilişkilerinin, güçlülüğü ölçüsünde hâkimdir. (Bilgiseven, 1982).

Bireyin kişiliğini oluşturan davranışlar bütünü, birtakım katmanlardan oluşur. Bu katmanlardan biri bireyin iç ve dış çevresiyle sürekli etkileşiminin ürünüdür ve benlik tasarımı adını alır. Benlik tasarımı, kişilik ile iç içe olmakla beraber, mikro düzeyde, kişilikten farklı özellik gösterir. O nedenle, benlik tasarımı kişiliğin öznel yanıdır. “Ben neyim?”, sorusuna yanıt olabilecek “çirkinim, güzelim, akıllıyım, akılsızım, yetenekliyim, sevimliyim”gibi, bireyin dışa yansıttığı davranış biçimleri. onun benlik tasarımının işaretçileridir. Çocuğun benlik tasarımı, onun sosyalleşmesinin bir ürünüdür. Sosyal olayları bilinçli şekilde değerlendiren çocuk, kendisi hakkında daha gerçekçi bir benlik tasarımına sahip olur. Çocuğun ilk benlik tasarımı aile çevresi içinde oluşur . Çocuktaki benliğin oluşmasında, anne ve babanın önemi büyüktür. Aile çevresi dışında, çocuğun akrabaları ve oyun arkadaşları ile olan ilişkileri de, onun" benlik tasarımının gelişimine ve belli biçimde şekillenmesine neden olabilir. Benlik tasarımının belli bir şekil almasında, çocuğun çevresinde kendisi için model aldığı kişilerin etkisi de büyüktür. çocuğun yaşamında okul, aıileden sonra gelen en etken çevredir. Çocuğun okula başlaması, onun yaşamında önemli bir dönemin başlamasına sebep olur. Çocuk, o güne kadar geliştirdiği ve oluşturduğu benlik tasarımlarına, yeni bır benlıik tasarımı daha ekler (Morgan, 1980).

Çocuklar, ergenler ve yetişkinler vücutlarının nasıl göründüğü hakkında belirli bir kanıya sahiptirler. Bu, kişinin aynaya baktığında yüzünün ve vücudunun nasıl göründüğüne ilişkin düşünceleridir. Vücut organlarının boyutlarının ve biçimlerinin değiştiği ergenlik dönemi büyüme ve farklılaşma sürecinde, ergenlerin vücutlarının nasıl olduğuna dair düşünceleri de değişmeye başlar. Büyüme ve gelişme ile ilgili en yoğun yaşantıların olduğu dönem 12-16 yaşları arasıdır. Bu vücut imgesini oluşturma sürecinde ergenlerin çoğu, kültürün ideal vücut olarak sunduğu

(33)

modelin etkisinde kalır. Beğenilen vücudun nasıl olması gerektiği hakkındaki kalıp yargılar ve kültürel kurallar ergenin kendi bedenini algılamasına önemli şekilde etki eder. Bu vücut imgesini oluşturma sürecinde ergenlerin çoğu, kültürün ideal vücut olarak sunduğu modelin etkisinde kalırlar. Bu ideal vücudun ölçüleri aile, akran gurubu ve toplum tarafından belirlenir.

Ergenlik boyunca ergen birey vücut imgesini kabullenmeye başlar. Kız ve erkek ergenler yüzün görünüşü, cildin yapısı ve görünüşü, saçların şekli, boy ve ağırlıkla ilgilenirler. Kızların, erkeklere göre vücutlarının görünüşünden ve biçiminden daha çok memnuniyetsizlikleri vardır. Kendisini fiziksel bakımından düzgün bulan, vücut imgesine sahip bireylerin, olumlu benlik kavramları geliştirmeleri beklenmektedir.

Çabuk büyümenin sonucunda beden imajının yerleşebilmesi için ergenin zamana ihtiyacı vardır. El kol hareketlerini düzenleyememe, sakarlık yapma gibi davranışlar gelişme sürecinde görülen ve ergenin beden imajını etkileyen olumsuz özelliklerdir. Ergen bireyde, uygun duruş ve oturma alışkanlıkları kazanmak ister, ani boy uzaması ile oluşan kambur duruşuna yapılan aşırı dik durma ve oturma telkinleri karşısında kambur kalabileceği endişesine kapılabilir. Vücudundaki ağırlık artışının nedenini anlamak ister. El ve ayaklarında ani büyümenin nedenini anlamak ister. Ayakların ani büyümesi sonucu uygun ayakkabı seçmek ve giyinmek ihtiyacındadır. Yüzdeki orantısız büyümenin ve yüz ifadesinin değişmesinin nedenini anlamak isteyen ergen birey yüzünde beliren ifade değişikliğinden dolayı kaygılanır. Ergenliğin başlangıcındaki çocukların kendi kimlikleri hakkında belirgin olmayan bazı imgeleri vardır. Ergenlerin değer yargıları ve ahlaki standartları anne babasının, akrabalarının ve etrafındaki yetişkinlerin değer yargıları ve ahlaki standartlarından etkilenir. Ergenler, çevrelerindeki insanların benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar. Ergenin kimlik arayışı çok farklı biçimlerde çözülebilir. Bazı gençler bir deneyim ve arayış dönemi geçirdikten sonra hayatta kendilerine bir hedef tayin ederler ve ona doğru ilerlerler. Bazı ergenler de kimlik karışıklığını hiç yaşamazlar. Genellikle anne babalarının değer yargılarını olduğu gibi kabul ederler. Kimliğimizin oluşması çok sayıda değişkenin etkisine bağlı olarak gerçekleşir. Doğuştan getirdiğimiz genetik ve biyolojik özelliklerimizin dışındaki çevresel

(34)

etkenleri de dört ana başlıkta toplayabiliriz; Genetik ve biyolojik etkenler- Bireyin içinde yaşadığı kültürel etkenler- Bireyin içinde bulunduğu sosyal sınıfa bağlı etkenler- içinde yaşanılan psikolojik ortama bağlı etkenler. (Kulaksızoğlu, 1999).

2.2. Algı

İnsanın çevresinden ve içinden gelen uyarıcıların farkında olması, bunları adlandırması ve yorumlaması sürecine “algı” denir (Çiftçi, 1999). Algılama, duyusal bilgiyi nesnelerin algılanmasıyla nasıl bütünleştirdiğimizi ve bu algıları yaşarken nasıl kullandığımızı irdeler (algı, algısal bir sürecin ürünüdür) (Atkinson vd., 1999). Algılamada duyu organları aracılığı ile beyne iletilen uyarımlar kümelenip, yorumlanır. Aslında algılama, duyumların çeşitli bakımlardan örgütlenip bir anlam kazanmasıdır. Bu yüzden aynı uyarıcılar başka kişiler tarafından başka şekillerde yorumlanabileceği gibi; aynı kişi, aynı uyarıcıları değişik bakış açısına göre değişik şekillerde anlamlandırabilir (Baymur, 1996).

Algı, duyu organları ile elde edilen duyumların, karmaşık psikolojik bir işlev sonucu örgütlenerek, nesne ve olaylar hakkında bireyi bilgi sahibi kılma etkinliğidir. Algılama ise uyarıcıların anlamının kavranması, duyusal uyarımların anlaşılması (Güney, 1998) şeklinde tanımlanırken başka bir tanıma göre, algı, iç ve dış dünyamızdan haberdar olmaktır. Algılarımız genellikle sadece bir tek uyarımın yorumu olmayıp daha çok, uyarımlar şemasının hızlı bir düzenlemesidir. Bilgiler, duyum ve algı olmak üzere iki aşamada incelenir. Duyum, duyu organları aracılığı ile alınan uyarıların belli sinir yollarını takip ederek beyine ulaşması sürecidir. Bir ışığın parlaklığı, kahvenin sıcaklığı veya iğne battığı zaman duyduğumuz acı gibi ilkel yaşantıları içerir. Algı ise, duyumları yorumlama, onları anlamlı hale getirme sürecidir. Bu da algının, duyumdan daha ileri ve farklı bir olay olduğunu gösterir (İkizler, 1994).

Sporda bir hareketle ilgili beceri öğrenilirken iç algı, beceri düzeyi yükseldikçe hareketlerin sevk ve idaresi de gittikçe artan bir şekilde dış algının yerini alır ve onu arka plana iter. Yaptığı hareketin ne ölçüde doğru olduğunu öğrenenin kendisi daha iyi algılar. Dışarıdan algılayan antrenör veya beden eğitimi

(35)

öğretmeninin tavsiyeleri gittikçe önemini kaybeder. Birçok hareket şemasının ya da pozisyonun hemen tanınması, yön değişmesi, atlama, atma, birden durma, oyun alanının pozisyonu gibi birçok etkene bağlıdır. Bu algılar yarışma sporlarında çok önemlidir. Çeşitli toplarla birçok deneyimi olan ve aynı şekilde çeşitli insan hareketleri ve pozisyonları şemasına aşina olan bir kimsenin kafasında bir çeşit bellek bankasına dönüşür. Böylece uyarımların düzenlenmesi ve yorumlanması son derece çabuk olur ve bunların tanınması, aynı anda denecek kadar bir hızlılık kazanır (Özbaydar, 1983).

Benlik – Benlik Değeri- Benlik Saygısı

Benlik: kendini koruyabilmek, yaşamını sürdürebilmek ve gerçekliğin çeşitli yönleriyle etkileşimde bulunabilmek için gerekli olan davranışların yapılmasını sağlayan kuramsal süreçler dizisidir (Güney, 1998). Benlik ve kişilik arasında gelişme ve yapı bakımından kesin bir sınır çizmek çok zordur. Benlik ile kişilik iç içe olmakla birlikte, benlik kişilikten farklı özellikler taşır. Benlik, insanın kendine ilişkin kanılarının toplamı, insanın kendisini tanıma ve değerlendirme biçimidir. Özetle, benlik kişiliğin öznel yanıdır. Benliği kişinin yaşantıları, tepkileri ve davranışları belirler (Kuru, 2000).

Benlik kavramı bireyin “algıladığı benliği”, başkalarının onu nasıl değerlendirdiklerine dair inanışlarını içeren “başkalarının gözündeki benliği” ve gelecekte olmak istediği “ ideal benliği” olarak üç ayrı biçimde düşünülebilir. İdeal benlik, ergenin ne olmak istediği ve ne olmaktan çekindiğidir. İdeal benliğin bu iki yönü ergenin beklentilerini ve neleri olmak istediğini görmemizi kolaylaştırır. Ergenlerin kendilerini anlama ve tanıma konusu zihinlerini çok meşgul eder ve ergenler çocuklardan daha çok benlik bilincine sahiptirler.

Symonds, benliği bireyin kendisine karşı olan tepkileri olarak görmekte ve benliği 4 aşamada incelemektedir;

1. Bireyin kendisini nasıl algıladığı, 2. Bireyin kendisi hakkında ne düşündüğü, 3. Kendisine nasıl değer verdiği,

(36)

4. Değişik olaylarda kendisini nasıl savunduğu ve koruduğudur (Kulaksızoğlu, 1999).

Benlik; bireye çevresindeki olguları bilinçli olarak ayırt etme imkanı veren

ve özü yalnızca insanın toplumsal ilişkilerinden oluşan kişilik kesimi. Benlik, bir bireyin tüm davranış örüntülerini ve tecrübelerinin sonuçlarını içerir. Başka bir deyişle benlik, kendini koruyabilmek, yaşamını sürdürebilmek ve gerçekliğin çeşitli yönleriyle etkileşimde bulunabilmek için gerekli olan davranışların yapılmasını sağlayan kuramsal süreçler dizisidir (Güney, 1998).

Benlik değeri; benliğin duygusal ve değerlendirilebilir boyutudur. Bir ergen

kendini sadece bir öğrenci olarak algılamaz, aynı zamanda iyi bir öğrenci olarak da algılar veya iyi bir öğrenci olmadığından üzüntü duyabilir. Bunlar ergenin benlik değeri hakkında değerlendirilebilir yargılardır. Anne babanın ve arkadaşlarının ergenle olan ilişkisi, ergenin benlik değerine katkıda bulunur. Özellikle ebeveyn desteği çocukların ve ergenlerin kendilerini önemli ve değerli algılamaları için önemli bir faktördür. Ergenin benlik değerini artırmak için yeterli oldukları ve başarılı olabilecekleri alanların onlara tanıtılması ve bu alandaki başarılarının teşvik edilmesi, duygusal destek ve sosyal onay vererek ergenin güven duygularının pekiştirilmesi önerilmektedir.

Benlik saygısı veya kendilik saygısı (özsaygı) bireyin benliğini beğenme

derecesidir (Kulaksızoğlu, 1999) veya bir kişinin kendisine biçtiği değeri ifade eder. Kendilik saygısı kişinin, diğerleri ile karşılaştırıldığında kendisine verdiği başarı, önemlilik, yeterlilik ve değerlilik duyguları olarak tanımlanabilir (Aslan vd. 1996).

Benlik saygısı (kendilik saygısı)gelişiminde çocukluktan başlayan ve ömür boyu sürecek olan bir süreç vardır ve çocuğun kendini önemli hissetmesi ile başlar ve yeterlilik duygusunu da beraberinde getirir. Bireyin kendisini toplumun bir parçası olarak görmesi sağlıklı bir benlik saygını getirir ve böylece çocuk kusurlarını da görebilir ve gerçekci davranabilir. Benlik saygısı gelişiminde ailenin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Anne ve babanın davranış ve tutumları ile olumlu bir model olan ailelerde yetişen çocuklarda benlik saygısı da olumlu bir şekilde gelişir. Düşük benlik saygısı kişinin tüm ilişkilerini, yaşamdaki rollerini, duygularını, bedenini

(37)

algılayışını, cinselliğini ve diğerlerine karşı tavırlarını ve davranışlarını olumsuz etkiler. Benlik saygısı insanlar için bir ihtiyaçtır. İnsanın benlik saygısının pek çok değişkenle ilişkisi vardır. İnsanların benlik saygılarını nasıl gösterdikleri, büyük ölçüde içinde bulunulan kültür tarafından belirlenir (Sanford ve Donovan, 1999). Bedenin olumsuz algılanması, benlik saygısında düşmeye yol açacaktır. Kişi kendini değerlendirme sürecinde olumlu bir tutum içerisinde ise benlik saygısı yüksek, olumsuz bir tutum içindeyse benlik saygısı düşüktür (Aslan vd. 1996).

Benlik saygısı ile ilgilenen araştırmacılar daha çok bu kavramın benlik (self), benlik imgeleri (self image) ve kişinin kendi değerlendirmesi ile ilişkili yönleri üzerinde durmuştur. Bireyin kendisine bakış şekli veya bakmayı istediği şekil açısından değerlendirildiğinde benlik saygısı, benlik veya kimlik oluşumunun temelini oluşturmaktadır. Benlik saygısı, yaşamda mutluluğu bulma şansını arttırır ve yaşamın düş kırıklıkları ve değişiklikleriyle başa çıkmayı sağlar. Benlik saygısı düzeyi, bireyin düşündüğü, söylediği ve yaptığı her şeyi, dünyayı ve dünyadaki yerini, görüşlerini, insanların onları nasıl gördüklerini ve ona nasıl davrandıklarını etkiler. Ayrıca yaptığı seçimler, yaşamında neler yapacağına ve kimlerle ilişki kuracağına ilişkin seçimleri ile sevgi alma ve sevgiyi iletme yeteneği üzerinde de etkilidir (Gültekin, 2002).

Beden İmgesi

Benlik tasarımı; bireyin kendini oluşturma gücü, bireyin kendine özgü olan ‘bu benim, bunu ben yapabilirim’ dediği yönüdür. Bir başka tanıma göre, bireyin kişiliğine ilişkin kanıları ve bireyin kendi kişiliği hakkında görüş tarzı olarak ifade edilmektedir. Bireyin ne olduğu ve çevresince nasıl tanındığı hakkında bilinçliliği olarak da tanımlanmaktadır. Benlik imgesi ise; bireyin kendi benliğini algılayış ve anlamlandırma biçimidir (Yağışan vd., 2007).

Beden imgesi, benlik kavramı gelişimini etkileyen önemli faktörlerden

biridir. Kişinin kendi bedeni için hissettikleri ile yakından ilişkilidir. Kişinin boyu, kilosu, göz rengi, genel beden oranları, kişisel yeterlilik hissini etkileyen önemli özelliklerdir. Benlik kavramının önemli bir öğesi olan beden imgesi, kişinin

(38)

kendisini çevreleyen dış dünya ile olan ilişkileri sonunda elde ettiği deneyimlere bağlı olarak oluşturduğu öz vücut imajıdır (Güney, 1998). Beden öğesi, kişinin bedeninden elde ettiği doyum düzeyi olarak da tanımlanabilir. Beden ve beden bölgeleri önemli duyguların ve kişiliğin güçlü simgeleri olarak kabul edilir. Beyinde oluşturulan bedenin resmi olan beden imgesi, insanın kendi bedenini nasıl algıladığı, zihinde nasıl gördüğü ile ilişkili nöro-fizyolojik ve psikolojik bir durumdur. İnsanın kişiliğinin gelişiminde beden imgesinin algılanması önemli bir işleve sahiptir. Bireyin benliği ile ilgili duyguları bedeni ile ilgili duygulardan etkilendiği için beden imgesi, benlik saygısı ve güvenin belirlenmesinde önemli faktörlerden biridir (Gültekin, 2002).

Görüldüğü gibi tanımlar birbirine benzemekte veya birbirini tamamlar nitelik taşımaktadır. Tanımların yardımıyla beden imgesi ile ilgili bazı özellikler şöyle özetlenebilir:

• Beden imgesinin gelişmesinde bedenle ilgili eski ve yeni tüm duygu tutum ve algılar önemlidir.

• Beden imgesi, bireyin kendi algıları kadar başkalarının bakışı açısından da etkilenir.

• Beden imgesi dinamik ve değişebilir niteliktedir.

• Beden imgesi salt beden ve beden parçalarına tutumu değil, onların işlevlerine karşı tutumu da gösterir.

• Sosyokültürel değerler bir kişinin beden imgesi kavramına yansır. • Beden imgesi gerçek neden yapısıyla uyumlu ya da uyumsuz olabilir. • Beden imgesi benlik, kendilik, kimlik ve kişilik kavramlarıyla yakın ilişkiye sahiptir.

• Beden imgesi kavramının oluşmasında bilinç dışı öznel yaşantılarda önemli olduğundan hiç kimse kendi beden imgesini tam olarak tanımlayamaz (Horner, 1972).

(39)

olarak kavranmasına yönelik gayret, psikolojik-antropolojik yaşam kaliteleri ve nörofizyolojik-morfolojik bir ayrıma gidilmesine yol açmıştır. Bedenin bir bütün olarak kavranması çerçevesinde “ beden algısı”, bedenimizin morfolojik yapısının (şekil, ölçü, kol ve bacakların konumu) algılanması ve anlaşılması ile ilgilidir. Bu algı, kol ve bacakların birbiriyle olan yerel ilişkisi hakkında bilgiyi, bunların yapısını ve genişleme ihtimallerini kapsar. Beden algısı özellikle ergenlik döneminde değişiklik gösterir. Boyun uzamasına bağlı olarak genç bir kişi zihinde, çıkan yeni beden ölçüleriyle ilgili şema oluşturmalıdır. Beden algısı hareketlerin programlanmasının ve birbiriyle uyumlu hale getirilmesinin ilk şartını oluşturur (Hull vd. 1985).

2.3. Beden Algısı

Bireyin beden algısının oluşması, çocukluğun bitip ergenliğe girmesiyle fiziği ve soyut düşünce yeteneğini gelişmesi ile başlar. Ergenlikte bedeni tartışılmaz ilgi odağı haline gelir. Bu dönemdeki kusurlar birey için utangaçlığının ve mutsuzluğunun önemli bir kaynağı olabilmektedir; kepçe kulaklı olması ya da çillerinin meydana gelmesi gibi normal değişiklikler dahi bu dönemde kusur olarak hissedilebilir ya da hayali beden kusurları olabilir. Çeşitli duruş şekillerini dener, farklı saç stilleri ile diğerlerini taklit eder ve hangi kendilik sunumunun diğerlerini en fazla etkileyeceğini araştırır ve değerlendirir (Harris, 1987). Çocuk konuşmaya başladığı andan itibaren kendi fizik özellikleri ve eylemleri hakkında diğer kişilerin düşüncelerinin farkına varmaya başlar. Bu dışsal değerlendirmeler çocuğun psikolojik ve sosyal gelişiminde iki zihinsel etkiye sahiptir. Davranışları ve görünümü ile çocuğun nazik ya da çevreyi kışkırtıcı olması, cezadan kaçınan, dikkat çekici veya ödüllendirilen bir kişi olmasını sağlar. Nazik, bencil ya da tembel olarak nitelendirilmesi, çocuğun neden sevildiği ya da sevilmediği ve diğerleri için anlamının ne olduğunun farkına varmasını sağlar. Doğrudan çocuğun fiziksel görünümü ve eylemlerinin bir sonucu olan bu dışsal değerlendirmeler kişisel kimlik duygusunun kazanılmasında etkili olmaktadır (İgnico, 1990).

Şekil

Tablo 1. Spor Yapan ve Yapmayan Bayanların Yaş, Kardeş Sayısı, İkamet Yerleri ve  Yerleşim Yerleri, Lisanslı Olarak Spor Yapma Süreleri, Elde Ettikleri Sportif Başarı,  Madde Kullanımı, Sağlık Problemi, Erkek Arkadaş Durumu ve Erkek Arkadaşı İle
Tablo 3:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre İkamet Yerine  İlişkin Dağılım  Spor Yapma  Durumu  İkamet Yeri  Toplam  Evde
Tablo 4:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Babalarının Öz  Olup Olmamasına İlişkin Dağılım
Tablo 6:Araştırmaya Katılanların Spor Yapma Durumlarına Göre Aile İçinde ya da  Dışında Şok Edici Olay Yaşayıp Yaşamama Durumlarına İlişkin Dağılım
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Olgular yaş, cinsiyet, tümör lokalizasyonu, peritümöral ödem, Simpson ve Kobayashi rezeksiyon derecesi, radyoterapi alması, histopatolojik alt tip, grade, lokal tümör

Böyle özgün bir edebiyatın donyaca tanınmaması bizim yitiğim iz olduğu kadar dünyanın da yitiğidir.. TÜRK EDEBİYATININ

ne kadar çocukluğu öfke ile gölgelenmiş olsa da nefretin pekiştirmekte olduğu can alma töresi anlayışına yapıtın en başında dahi karşı çıkması, Zühre’nin en

Bazı kaynaklarda “Türk Müziği’nin son büyük bestedri” şeklinde kabul edilen ve aynı zam anda çok başarılı bir tanburi olan Refik Fersan, 1913 yılında

Bu yazıda rotavirus gastroenteriti ile ilişkili bir ensefalopati ve Todd paralizisi vakası sunuldu.. Bu amaçla çocukluk çağında ishalli olgulara eşlik eden ensefalopati ve

Araştırma bulgularına göre aile-iş/iş-aile çatışması bakımından medeni durum önemli bir belirleyici olmasına rağmen, işten ayrılma niyeti bakımından

Management-Course-Taster.pdf adresinden 26.2.2019 tarihinde alınmıştır. İnsan Kaynakları Temininde Kullanılan Tekniklerin Etkinliklerine İlişkin KOBİ’lerde Bir Araştırma

terceme olunmuş bulunmağla, bu şîrîn-güzîn vesâyây-ı Markos Antonîn'i şebistân-ı asliy-i lisân-ı Yunânîden cümle-i elsine-i maşrıkiyyeden lisân-ı Al aman ile