• Sonuç bulunamadı

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yıl: 4, Sayı: 16, Kasım 2017, s. 143-156

Meriç GÜVEN1

OSMANLILARDA DĠL BĠLĠMĠ EĞĠTĠMĠ VE ÇALIġMALARI 2

Özet

Dil bilimi, “çok alanlı” bir bilim olarak Osmanlı döneminde önemsenmiş, yapılan çalışmalar ve ortaya konan eserler ile alet ve vasıta biliminden, gaye bilimi ve yüksek bilimler mesabesine yükseltilmiştir. Arapların “Acemceye karışarak bozulan dillerini düzeltme çalışmalarıyla başlayan ve ilk örneklerini nahiv, sarf, belâgat ve lügat alanında veren Arap dil bilimi, ortak İslâm medeniyet ve kültürünün etkisiyle Osmanlı dil eğitimi-öğretimini etkilemiş; Osmanlı dil bilimi gelişimini asırlarca Arap dil biliminin etkisinde devam ettirmiştir. Osmanlı dil bilimi, Osmanlının kuruluşundan Tanzimat‟a kadar medrese ve Tanzimat‟tan Harf İnkılabı‟na kadar mektep usulüne dayalı öğretim ile varlığını geliştirmiştir. Dil eğitim-öğretimi ve ortaya konan eserleri açısından Osmanlı dil biliminin Türkçe yönünden en velut ve en verimli devresinin Tanzimat dönemi olduğu söylenebilir. Asırlarca Arap dil biliminin hakimiyeti altında varlığını sürdüren Osmanlı dil bilimi bu dönemde yazılan kavait, emsile, sarf-nahiv ve belagat kitapları ile milli bir kimlik ve söyleyiş kazanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı, eğitim, dil bilimi, sarf-nahiv, belagat LANGUAGE SCIENCE EDUCATION AND STUDIES IN THE

OTTOMANS Abstract

As a "multidisciplinary" science, language science has been considered important in the Ottoman period and has been upgraded from instrument and intermediary science to the level of intentional science and higher sciences, by the studies

1 Yrd.Doç.Dr., Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, meric.guven@usak.edu.tr 2

Bu çalışma, 12-14 Eylül 2017‟de Bakü‟de düzenlenen “New Tendencies Congress in Ottoman Researches INOCTE 2017” (II. Uluslarası Osmanlı Araştırmalarında Yeni Eğilimler) Kongresi‟nde sözlü olarak sunulan bildirinin gözden geçirilen ve yeniden oluşturulan biçimidir.

(2)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

144

performed and the compositions revealed. The Arabic language, which started with

the work of correcting the tongues of the Arabs that had been distorted by the "Persian" and gave its first examples in the fields of syntax, morphology, rhetoric and dictionary, influenced Ottoman language education-education by the influence of common Islamic civilization and culture ,The development of Ottoman language science has continued for centuries under the influence of Arabic language science. Ottoman language science have developed its existence through the madrasah from the establishment of the Ottoman Empire until the Tanzimat period, It have developed through education based on school style from the Tanzimat period to the Alphabet Revolution. It can be said that the Ottoman Reformation period was the most prolific and most efficient period of Ottoman language science in terms of language education-teaching and compositions revealed. Ottoman language science, which lasted for centuries under the dominance of Arabic language science, gained a national identity and articulation with the books of grammar, paradigme morphology- syntax and rhetoric written in this period.

Key Words: Ottoman, education, language science, morphology-syntax, rhetoric

ÇalıĢmanın Amacı

Gelişimini Arapça ve Türkçe ekseninde sürdüren Osmanlı dil bilimi ile ilgili çalışmaların nasıl başladığı, hangi koşullarda ve nasıl geliştiği; özellikle Osmanlı dil bilimi ile ilgili Türkçe hangi eserlerin yazıldığı konusunda müstakil tetkik ve mütalaa (irdeleme) bir çalışma yoktur. Konu ile ilgili enstantane “anımsamalık” oluşturmak ve sahadaki eksikliğin giderilmesine katkıda bulunmak amacıyla Osmanlı dil bilimi eksenli böyle bir çalışma içine girilmiştir. Kavramsal / Kuramsal çerçeve

Çalışmanın kavramsal-kuramsal çerçevesini, varlığını ve gelişimini yaklaşık altı asır Arap dilinin ve dil biliminin etkisinde sürdürmüş Osmanlı dil bilimi oluşturmaktadır. Çalışma ile Osmanlı dil biliminin taklit ile değil, ortak kültürel değerlerin etkisiyle oluşan; karşılıklı etkileşim ve mübadelelerle gelişen, zenginleşen bilimsel faaliyetler olduğu gösterilmeye çalışılmıştır.

Yöntem

Çalışmada gözlem ve doküman (belge-vesika) analizinden yararlanılarak nitel veri toplama ve değerlendirme yöntemi kullanılmış; yöntem sayesinde olguların tabii bir çerçevede incelenmesine, gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konulmasına çalışılmıştır.

Bulgular ve tartıĢma

Osmanlı sahasında yapılan ve iki aşamalı olarak değerlendirilen dil bilimi çalışmalarında Kuruluşundan Tanzimat‟a kadar olan dönemde Arap dil bilimcilerin etkisiyle çoğu Türkçe olmayan dil bilimi kitapları, Tanzimat‟tan Harf İnkılabına kadar olan dönemde Arap ve Fransız dil bilimcilerinin etkisiyle çoğu Türkçe olan dil bilimi kitapları yazılmıştır. Çalışma ile Osmanlı‟nın iki farklı zaman dilimindeki dil bilimi anlayış ve yaklaşımı irdelenmiş; dil bilimi çalışmalarının bilim hayatında meydana getirdiği büyük değişim ve dönüşüme yapılan

(3)

145

çalışmalar ve yazılan kitaplar ölçeğinde tanıt olunmuştur. Çalışma ile Tanzimat Dönemi‟nde dil

bilimi ile ilgili eserlerde belli bir “ölçün”ün aşılamadığı, bunda hitap edilen kesimin konumu kadar öğretim kadrosunun konumu ve yetişme koşullarının da etkili olduğu kanaati doğmuştur.

GĠRĠġ

Asırlarca İslam‟a bayraktarlık yapmış, yayılması ve cihanşümul din olarak yerleşmesi için savaşmış, cihat etmiş Osmanlı, savaş meydanlarında kazandığı zaferleri yanında coğrafyasında tesis ettiği eğitim kurumları ve bilim alanında yaptığı çalışmaları ile de İslam‟a hizmet etmiş; ilerlemesine ve yayılmasına yadsınmaz katkılarda bulunmuştur. Gelişimini büyük bir disiplin içinde sürdüren Osmanlı bilimi, Osmanlı devletinin büyümesine ve gelişmesine koşut olarak büyümüş, gelişmiş ve etkisini Anadolu coğrafyasını da aşarak hakimiyeti altındaki Balkanlar ve Ortadoğu‟ya taşımıştır. Osmanlı, kendisine tevarüs eden bu gelenek ve inanış doğrultusunda hayatını düzenlemiş; maarif sistemini buna göre kurmuştur. Bilim ve fikir alanındaki çalışmalarını bu doğrultuda yapmış, çağlarının akli ve nakli tüm bilimlerini bu inanış ve yaşayış doğrultusunda gerçekleştirmiş ve geliştirmişlerdir. Gerek Kur‟an, hadis, fıkıh ve kelam gibi yüksek bilimler-manevi bilimler “ulûm-u âliye”le ilgili çalışmalarını gerek sarf, nahiv, lügat, belagat gibi yardımcı bilimler-maddi bilimler “ulûm-u aliye” le ile ilgili çalışmalarını bu doğrultuda yürütmüşlerdir.

Anadolu Selçuklularının yıkılıp Anadolu‟nun İlhanlı hakimiyetine girmesi ve İlhanlıların büyük bir devlet bürokrasisi oluşturması ile birçok meslek ailelerin tekeline geçmiş, bürokratik görevler aile mesleği halini almıştır. Osmanlı kuruluş ve gelişme aşamasında İlhanlı ve Selçuklu bürokrasisindeki bu meslek erbaplarından ve bürokratlardan yararlanmış; Osmanlı müesseselerinin kurulması ve gelişmesi Selçuklu ve İlhanlı devlet teşkilatlarındaki bu aydın, bürokrat, yönetici ve memurların bilgi ve hizmetleriyle sağlanmıştır (Yuvalı 1995:1).

Osmanlı beyliği, kuruluşundan hemen sonra kendi eğitim-öğretim sistemini oluşturamamış; bu sebeple medreseler, Selçuklu ve İlhanlı bilim ve kültür muhitlerinden gelen bilim adamları tarafından idare olunmuştur. Medreselerde ders veren Selçuklu ve İlhanlı bilim adamları kendi medreselerinin tedris ve faaliyetlerini burada da sürdürmüşlerdir (Unan 2006:389-399). Osmanlıda medreselerin gelişmesi, yaygınlaşması ve süreç içerisinde akademik bir hüviyet kazanmasıyla birlikte İslâm kültürünün kaynakları sistemli ve disiplinli bir biçimde öğrenilmeye ve öğretilmeye başlanmış; bu bağlamda medreseler, geniş ölçüde birer fikir ve medeniyet merkezi haline getirilmiştir. Medreselerin gelişmesi ile birlikte İslâm‟ın maddi manevi bütün bilimlerinden haberdar olmak bunları bilmek ve uygulamak bir kaide ve gelenek; buna bağlı olarak ortak İslâm medeniyetinin ve kültürünün dilini öğrenmek bir mecburiyet halini almıştır.

I-Osmanlı Dönemi Dil Bilimi ÇalıĢmaları

İslâm dininin mühim ve muazzam milleti olan Türkler, İslam dinini, onun yüce kitabını ve peygamberin öğretilerini doğru ve kuralına göre öğrenmenin Kur‟an dilini ve bilimini öğrenmekten geçtiği kabul ve anlayışıyla hareket etmiş; bu sebeple dil bilimi ile ilgili çalışmalarını, yeni girdikleri medeniyet dairesinde ve kabul ettikleri dinin temelinde yürütmüşlerdir. Bu anlayış ve yaklaşım Osmanlılarda da devam etmiş ve Osmanlılar, temeli Arap diline dayanan dini bütün yönleriyle öğrenme ve yayma düşüncesi ile Kuran dilini ve o dilin beşeri ifade vasıtası olan Arap dilini öğrenmeye ve öğretmeye çalışmışlardır. Bu öğrenme

(4)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

146

saiki ve iştiyakı Osmanlının kültürel gelişimine bağlı olarak hızla yayılmış, böylece Osmanlıda

dil bilimi, varlığını, Arap dilinin ve dil biliminin etkisi altında oluşturmaya başlamıştır.

Osmanlılar önce Arap yazı dilini, akabinde Arap dili ile yazılan İslami bilimleri öğrenmiş; süreç içerisinde Arap dili ile ilgili çalışmalarını ilerleterek kendileri de aynı tarz ve içerikte eserler yazmış ve bu eserleri medreselerde okutup tahrir etmişlerdir. Bu zaviyeden, Osmanlılar önce maddi ve manevi bilimlerin hazırlayıcı disiplinleri olarak ulum-ı aliye sınıfından nahiv, sarf ve belâgat gibi dil bilimlerini daha sonra ulum-ı âliye sınıfından kelam, fıkıh, hadis gibi temel İslami bilimleri öğrenmiş tetkik ve tetabbu etmişlerdir (araştırmışlardır). Dil bilimi alanında okutulan ve temel İslami bilimlerin öğrenilmesi için mucib ve lüzumlu olan bu dersler, süreç içerisinde Arapça temelinde ve Kur‟anla ilgisi bağlamında geliştirilmiş ve ilerletilmiştir. Bunun yanında ortak kültürel değerlere sahip olmanın getirdiği tesirle Osmanlı dili, Ortak İslam kültüründen gelen “bilgi ve kültür unsurları”yla kendine özgü bir zevk ve güzellik anlayışı yaratmış; bilgi ve kültür unsurlarının edebi eserlere uygulanması ile bedii ve estetiki özelliklere sahip yeni bir yazı dili ortaya çıkarmıştır.

Bir taraftan Kur‟an dilini öğrenme saiki, diğer taraftan yeni girilen medeniyet dairesinde sanat ve edebiyat mahfillerinde yer alma düşüncesi ile Osmanlı medrese sisteminde işlenmiş ve geliştirilmiş zengin ve rikkatli bir yazı dili kullanılmıştır. Günlük hayatta kendi orijinal ses ve musikisini yakalayan ve anlam çerçevesini oluşturan konuşma dili, bilim ve kültür hayatında icazlı söyleyişler ve tabiî ibarelerle dolu, veciz ve sanatkarane bir “yazı dili özelliği kazanmıştır. Bu kazanım, Kur‟an gibi muazzam ve mükemmel bir kitabın dilinin ancak kendi gönül coğrafyasındaki kişilerin dillerinde anlam kazanacağı ve ifade edileceği gerçeğine bağlı olarak “kod kopyalama modeli”yle ortaya çıkmış; gelişim ve biçimlenme Arap dilinin etkisinde ve buna bağlı bir konfigürasyon (biçim, konum, görünüş)da örnekseme ve yeniden üretme “tahkik” biçiminde gerçekleşmiştir.

Başlangıçta Kur‟ân‟ı doğru anlamaya ve ifade etmeye yönelik olarak nahiv ve sarf biliminin etkisi ile ortaya çıkan dil bilimi, edebi eserlerdeki çağrışım ve estetiki değerlerin dil ile ifade edilmesine bağlı olarak süreç içerisinde belagat disiplinini de içine almış ve kapsamını genişleterek büyük ve hacimli bir bilim halini almıştır. Osmanlı‟da dil bir bina gibi düşünülmüş, sarf ve nahiv binanın kabası-karkası, belagat ise tezyini-ince işi olarak kabul edilmiş bu itibarla dil öğretimin ilk safhası temayüllere ve kurallara uyularak nahiv, sarf veya sarf-nahiv gibi derslerle başlatılmıştır (Arslan 2014: 14). İslam âleminde Kuran ve hadis olmak başta üzere İslâm dininin kaynaklarını oluşturan eserlerin hemen tamamının Arapça olmasından ötürü Osmanlı döneminde dini konulu eserler yanında dil bilimi eserler de Arapça yazılmıştır. Arapça eserlerle başlayan dil bilimi eğitiminde Zemahşerî‟nin, ana dili Arapça olmayan Müslümanların bu dile olan ihtiyaçlarını giderme arzusuyla kaleme aldığı “el-Mufassal”, Osmanlı medreselerinde süreç içerisinde okutulan en önemli ve en temel dil bilimi kitabı olmuştur. Asıl adı Mehmed b. Pir Ali olan İmam Birgivi'nin cümle bilgisi ve söz dizimi konularını işleyen nahiv alanındaki “Avamil”i , “Izhar” eseri ile davam etmiş; “Izhar”dan sonra Ibn Hacib‟in Kafiyesi, “Kafiye” den sonra Molla Câmî ve Zemahşerî‟nin “Mufassal”ının etkisinde yazılan İbn Mâlik‟ (Muhammed b.Abdullah)‟in “Elfiyye”si ve Ibn Hişam‟ın “Mugni‟l-Lebîb”i medreselerde asırlarca ders kitabı olarak okunmuş ve okutulmuştur.

Bunun yanında Arap dil biliminin kelime türemeleri ve çekimlerini işleyen sarf disiplini de nahivle birlikte öğretilmiş, süreç içerisinde yazarı bilinmeyen fiil ve isimlerin çekimlerini örneklerle açıklayan “Emsile”; yazarı bilinmeyen ve kelime türetmeye (“tasrîf”) yarayan

(5)

147

“Binâ”, “yazarı bilinmeyen ve Arapça fiil çekim kurallarını anlatan “Maksûd”:. Abdülvahhab

bin İbrahim ez-Zincânî‟nin sarf, nahiv ve lügat konularını işleyen eseri “Ġzzî” ve Ahmet b. Ali b. Mesut‟un sarf ve nahiv konularından bahseden eseri “Merâh”, sarf bilimini işleyen eserler olarak en üst seviyede okutulmuş; öğrenilmiş ve öğretilmiştir (Hızlı 2008: 34).

Düzgün ve yerinde söz söyleme usul ve kaidelerini inceleyen “belagat” ise Kur'an-ı Kerim'in icazını anlayabilmek için Müslüman toplumların üzerinde uzunca süre çalıştıkları tartıştıkları, metot ve terimlerini ortaya koydukları; müstakil bir bilim olarak en geç kullanılan bilim dalı olmuştur. Me‟ani, beyân ve bedî‟ olmak üzere üç fenne ayrılan belâgat ile ilgili kitapların temelini, Sekkâkî‟nin stilistik konuları mantıki bir örgü içinde ele aldığı ve mantık ve kafiyeyi kapsayan konteks içine, az örnek bol tanımla yerleştirdiği “Miftâhu‟l-Ulûm” teşkil etmiş; medreselerde müderrislerin en çok okuttuğu kitap ise Sadettin Teftazânî‟nin ve Şeyhülislâm İbni Kemâl‟in “ġerh-i Miftâh”ları olmuştur (Smyth 2014. 166).

Arap dil bilgini “Sîbeveyhi‟nin nahiv konularına münhasır “el-Kitab”ı, XI. Asrın meşhur âlimi Harezmli Zemahşerî tarafından “el-Mufassal” adıyla şerh edilmiş ve Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuştur. Zemahşerî‟nin “el-Mufassal”ından sonra aynı dönemin nahivle ilgili önemli bir kitabı da Kaşgarlı Mahmut‟un Türkçe olarak yazdığı ve “Divanı”nda bahsettiği ancak ele geçmeyen “Kitâb-ı Cevâhirü‟n Nahv fi Lugâti‟t Türk” (Türkçenin Söz Dizimi Cevherleri)tür. Arapça ve Türkçe dil bilimi kitabı yazmaya geç başlayan Osmanlıda varlığı belgelerle var olan ve mevcudu elimizde bulunan Osmanlı Dönemine ait ilk Türkçe dil bilimi kitabı ise Bergamalı Kadri‟nin 1530 yılında yazdığı “Müyessiretü‟l Ulûm”dur. Müyessiretü‟l Ulûm, Türkçe açısından çok önemli bir kitap olmak ve bir sarf kitabı sayılmakla birlikte tek alanlı, müstakil bir kitap gibi değil, dil biliminin muhtelif konularına yer veren mevzii bir etüt kitabı hüviyetinde düzenlenmiştir.

Osmanlı döneminde, dil bilimi alanında Türkçe yazılmış müstakil telif eser çok az, tercüme, şerh ve haşiye ise fazla değildir. Süreçte Molla Câmî tarfından yazılan “Molla Câmî”, “Kurt Muhammed Efendi tarafından el-Fevâidü‟z-Zıyâiyye fî ġerhi‟l-Kâfiye”, adıyla Türkçeye çevrilmiş ve konuları bol örnekler verilerek anlatılmış nahiv kitabıdır (Hızlı 2008:36). 16 asrın meşhur âlimlerinden İsmail Ankaravî‟nin “okumak isteyenlere faydalı olması amacıyla” inşa marifetlerine, belagat ve fesahat ilmine ilgi ve heves duyurmak üzere kaleme aldığı ve Mahmûd bin Muhammed el-Gîlânî‟nin “Menâzıru‟l- ĠnĢa” ve Hâtib-i Dımaşkî‟nin “Telhis” adlı eserlerinden yararlanarak ve Türkçe misaller getirerek yazdığı “Miftahü‟l- Belağa ve Misbahü‟l- Fesâha” Türkçe önemli bir belagat kitabıdır. Şemseddin Sivâsî‟nin çeşitli eserlerden istifade ederek telif ettiği “Umdetü‟l- Edîb fî‟t- Ta„lim ve‟t-Te„dib” adındaki eseri de yine Osmanlı sahasında sarf alanında Türkçe yazılmış bir dil bilimi kitabıdır (Aksoy 2005: 36). Aynı şekilde I6. yüzyılda Muhyî tarafindan oluşturulan ve Batıdaki “Esperanto” “yapma dil” çalışmalarının somut ilk örneklerinden olan “Baleybelen” de hem ilk yapma dil ve hem de o dile ait, “sarf bilgisi” konularının anlatıldığı Türkçe bir dil bilimi kitabıdır. Eser, “Es-sınfu‟l-ûlâ fi‟l-muhtelifeti ve‟l-muttarideti ile başlayan ve Es-sınfu‟s-sânî fî emsileti‟l-binâ‟i…” ile devam eden sekiz bölüm ve hatimeden meydana gelen mukayeseli bir dil bilimi kitabıdır. Kitap Anadolu sahasında yazılmış Türkçenin ilk şekil bilgisi ve ilk zamirler kitabı olarak kabul edilir ve Türkçeyi ses düzeyinden başlayarak sözdizimine kadar geniş bir yelpazede ele alması bakımından Müyessiretü‟l Ulûmdan daha üstün görülür (Koç 2017: 269-278). İslami bilimlerin gelişmesi ve dil ve ifade yönünden zenginleşmesi ile belagat bilimi sahasında da Türkçe kitaplar yazılmaya başlanmıştır. Arapça belagat kitaplarının çok, Türkçe

(6)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

148

kitapların az olduğu Osmanlı döneminde Türkçe açısından büyük kıymete sahip Hazreti Şârih

nâmıyla meşhûr İsmâil-i Ankaravî‟ye (öl.1041/1631) ait Miftâhu‟l-Belâga ve Misbâhu‟l-Fesâha” ile Kazvînî‟nin “Telhîsu‟l-Miftâh”ının Türkçe şerhi mâhiyetinde olan ve Türkçe ilk belâgat kitabı olarak kabul edilen “Üskübî Mehmed bin Mehmed Altıparmak‟a ait “ġerh-i Telhîs-i Miftâh” (Kılıç 2007: 166 ) “muktezai hal‟e mutabık” yazılmış belagat kitaplardır.

Osmanlı döneminde medreseler yaygınlaşıp kurumsal kimlik kazandıktan sonra dil biliminin farklı disiplinlerinde eserler daha yoğun olarak yazılmaya başlanmıştır. XV. yüzyıldan itibaren Arapça yazılmış sarf, nahiv ve belagat kitaplarını medreselerde ders kitabı olarak okutan Osmanlı müderrisleri, ayrıca kendileri de bu alanda neredeyse tamamı Arapça olan telif (kitap yazma), şerh ve haşiye (açıklama-dipnot) türünden bir çok “başucu kitabı” yazmışlardır. Dil biliminde nahiv disiplinine verilen önem ve duyulan ilgi ile dolayısıyla Birgivî özgün bir tertiple „Avâmil ile onun şerhi mahiyetindeki “Ġzhârü‟l-Esrâr”ı yazmış Birgivî‟nin bu iki eseri Osmanlı medrese eğitiminde asırlarca ders kitabı olarak okutulmuştur (Hızlı 2008: 43). Osmanlı döneminde telif olarak yazılan dil bilimi kitapları fazla değildir. İfadelerin açıklanması, eksik kalan kısımların tamamlanması ve hataların tashih edilmesi amacıyla yazılan şerh ve haşiyeler dil bilimi içinde telif eserlerden daha fazla ve önemli bir yer tutmuş, daha fazla yazılmıştır.

Zengin bir şerh ve haşiye kültürü ve geleneği olan Osmanlıda şarihler ve muhaşşiler (haşiye yazanlar), şerh (açıklama), tefsir(yorumlama), telhis (özetleme) ve icaz (özlü söyleme) kurallarına riayet ederek şerh alanında antolojik kıymette çok sayıda dil bilimi kitabı yazmışlardır. İlmî sürekliliği sağlayan, sürdüren açıklama ve yorumlama ekseninde tahlil, tenkit, mukâyese gibi metodolojik yöntemlerin uygulandığı büyük, orta ve kısa şerh ve haşiye yazma XIV. Yüzyıldan başlayarak yaygınlaşmış ve Osmanlı dil biliminde hakim türleri oluşturmuştur. Osmanlı döneminde belâgat ve meânî bilminde “ġerh ül Ġzah” ve meânî ve beyân bilminde “Telhis”, Cemâleddin el-Aksarâyî‟nin Karamanoğlu Mehmet Bey‟e takdim ettiği kelimelerin lügat manalarından hareketle zahirî geleneğe göre yazdığı şerh kitaplarıdır. Bu dönemde “el-İmam Nasir b. Abd el-Seyyid el-mutarrizi el-Nahvi 'nin nahve dair “el-Misbah” adlı eserini Taceddin Muhammed b. Muhammed el-Isfahani şerhetmiş ve ismini “el-Zav” koymuş, Molla Fenârî de buna “HâĢiye ala'I-Zav” adlı eserini yazmıştır. 15. Asrın büyük devlet ve bilim adamlarından Antepli Bedreddin el-Aynî‟nin “el-Mākasıdü‟n-Nahviyye fî ġerhi ġevâhidi ġurûhi‟l-Elfiyye”, İbn Mâlik‟in “el-Elfiyye” adlı eserindeki örnek beyitlere “şevâhid”e dair yazdığı nahivle ilgili bir kitaptır. Kitap manzum nahiv geleneğinin etkisiyle oluşturulmuş ve Bağdâdî‟nin “Hizânetü‟l-edeb” adlı eserinin kenarında basılmıştır (Koçkuzu 1991: 272). Gelibolulu Mustafa olarak maruf Alâüddîn Alî b. Muhammed b. Mes„ûd el-Bistâmî eş-Şahrûdî,, Mutarrizî‟nin “el-Miśbâh fi‟n-Nahv” adlı kitabının şerhi olarak “ġerhu‟l-Misbâh”ı yazmıştır. Harezmli büyük dilci Mutarrizi‟yi unutturacak kadar hikemi ve Araplara Arapça öğretecek kadar Arapçaya hakim Gelibolu‟lu Mustafa‟nın bu şerhi, Hasan Paşa ve Ragıp İsfâhanî‟nin şerhleri ile birlikte dünyanın üç büyük şerhinden birisi olarak kabul edilmiştir (Okur 2017:1). Şeyhülislam Kemalpaşazâde aralarında tarih ve dil biliminin de bulunduğu üç yüz kadar eser yazmış tarih alanındaki on ciltlik eseri yanında dil biliminde “Esrârü‟l-„Arabiyye” ve “Esrârü‟n-nahv”eserleri ile yaşadığı dönemin belli başlı nahiv görüşlerinden nakiller yapmış, bu okulların farkları ve benzerlikleri yanında muhakeme ve tahkik ile kendi görüşlerini de söylemiştir (Gürakan 2009:143). Abdurrahman Câmi‟ ise, İbn Hâcib‟in nahve dair “el-Kâfiye” adlı eseri üzerine yazdığı ve daha çok Molla Câmi adıyla bilinen el-Fevâ‟idü‟z-ziyâ‟iyye adlı şerhin haşiyesi olan “HâĢiye „Ale‟l-Câmî”yi yazmıştır.

(7)

149

Sultan II. Murad devrinde Muradiye Medresesine müderris olarak atanmış Sirâceddîn

Mehmed b. Ömer, İbn Hâcib‟in “el-Kâfiye” adlı eseri üzerine el-Esterâbâdî‟nin “el-Vâfiye” adıyla yazdığı nahve dair şerhin haşiyesi olarak “KeĢfü‟l-Vâfiye Fî ġerhi‟l-Kâfiye”yi yazmıştır. Sultan II Murad devri âlimlerinden Kâdîy-i Belât ya da Kadıcık diye meşhur Abdüllatîf b. Celâleddîn b. Mehmed, el Mutarrizî‟nin “Misbâh” adlı eserine Tâcüddîn el-İsferâyînî‟nin “el Ez-Zav” adıyla yazdığı “şerh”in “haşiye”si olan “Ebkâru‟l-Efkâr HâĢiye „Alâ‟z-Zav”ı yazmıştır. Fatih devri âlimlerinden Hızır b. İlyas‟ın yazdığı “Risâle Fi‟n-Nahv” nahve dair muhtasar sınıfından bir eserdir (Yavuz 2011: 113-132). “HâĢiye Ale‟l Câmî” Abdurrahmân Câmî‟nin İbn Hâcib‟in “el-Kâfiye” adlı nahve dair eserine “el-Fevâidü‟z-Ziyâ‟iyye” adıyla yazmış olduğu “şerh”in “haşiye”sidir. Önce Edirne sonra İstanbul medreselerinde hocalık yapmış Ahmed b. Abdullah El-Kırımî, Muhammed b. Ahmed Tâcuddîn el-İsferâyînî‟nin “Lubbu‟l-elbâb (el Lübâb)” adlı eseri üzerine Seyyid „Abdullah b. Muhammed Nukrakâr‟ın yazdığı şerh üzerine “ Alâ ġerh-i Nukrakâr” adıyla meşhur nahve dair haşiye yazmıştır Bursa‟da doğmuş, Sahn-ı Semân medreselerine müderris olarak atanmış. Nasrettin Hoca sülalesinden Yakup Paşa b. Hızır Bey, “sarf”a dair meşhur “el- Maksûd” adlı eseri; II. Murad devri âlimlerinden Molla Gürânî, İbn Hâcib‟in nahve dair “el-Kafiye”si üzerine Muhammed Ebu Bekir el-Habîsî'nin “el-MüvaĢĢah” şerhinin haşiyesi “el- MüraĢĢah „Ale‟l-MüvaĢĢah”ı yazmıştır (Yavuz 2011: 113-132).

Kategorik şerh ve haşiye geleneği Osmanlıda XIX. yüzyıla kadar sürmüş, XIX. yüzyılın sonlarında Mehmed Zihni Efendi‟nin “el-Muktedab” ve onun özeti olan “el-MüĢezzeb” adlı telif, Hacı İbrahim Efendi‟nin “Nahiv Tercümesi” adlı tercüme ve Hanbelîzâde Muhammed Şâkir‟in “Temrinli ve Ġ„rablı Lisân-ı Arabî- Nahiv Kısmı” adlı telif eseri ile kategorik “şerh” ve “haşiye” geleneği (Arap dil biliminin Arapça eserlerle öğretilmesi geleneği) kırılmıştır (Durmuş 2006: 306). Tanzimat‟ın ilerleyen dönemlerinde ise Türk dili bilimini Arap ve Fransız metodolojisiyle ve Türkçe olarak anlatan çok sayıda orijinal eser yazılmıştır.

Osmanlı eğitim geleneğinde kitap geçme sistemi olduğundan dersler için seçilen kitaplar belli bir sıra dahilinde okutulmuş, dersler aşamalı bir biçimde işlenmiştir (Akyüz 1993:72). Ders kitaplarının yazımında ve dil öğretiminde da tertip (sıra) ve tahassus (ihtisaslaşma) özelliği esas alınmış; medreselerde okutulan kitaplar, iktisâr (başlangıç), iktisâd (orta) ve istiksâ (ileri) olmak üzere üç ana seviyeye ayrılarak incelenmiştir. Hemen her ders için geçerli olan bu durum, zorunlu dersler kategorisinde yer alan sarf nahiv ve belâgat kitaplarında uygulanmış; ders kitapları genelden özele, temelden ayrıntılı olana, basitten karmaşığa doğru bir sıra ile yazılmış ve aynı sıra ile okutulmuştur. (Akgündüz, 1997: 415). Dil bilimi ile ilgili konular, lojik-tümdengelim metodu uygulanarak verilmiş; konular genelden özele, basitten karmaşığa doğru aşama aşama öğretilmiştir Osmanlı medreselerinin onanmış standart bir programı olmadığı için okutulan dersler Tanzimat‟a kadar gelenekle program niteliği kazanmış bu sebeple Selçuklulardan itibaren uygulanagelen öğretim yöntemleri kullanılmaya devam etmiştir. Her bir aşamada farklı eser olmak üzere sarf biliminde kelime tahlilleri, nahiv biliminde ise cümle tahlilleri yapılmış, çözümlerde cüz metodu uygulanmıştır (Can 2010: 319). Bilgilerin kolay öğrenilmesi ve hatırda tutulması için dil bilimi ile ilgili bazı konular ya manzum hale getirilmiş veya kitaplar manzum olarak yazılmıştır. İbn Mâlik‟in çok sayıda şerhi bulunan Arap dil bilimine ait bin beyitlik nahiv kitabı“el-elfiyye” şiirsel üslubuyla sevilerek okunmuştur.

Medreselerde tahsil ve tedris faaliyetlerinin merkezinde, başlangıçtan itibaren Muid ve müderrisler bulunmuş, bu itibarla İslam bilginleri tarafından üzerinde ittifak edilmiş kitapların

(8)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

150

dışındaki kitaplar ders veren muid veya müderrisin tasarrufuna bırakılmıştır. Osmanlı

medreselerinde dedüktif öğretim (tümden gelimli) metodu uygulanmış buna bağlı olarak dilin bir “dad-ı istidat” ve doğuştan gelen bir meleke olduğu ve bu melekenin ezber yapmakla kazanıldığı düşüncesiyle ezber metodu derslerde en çok başvurulan “öğrenme ve öğretme yöntemleri”nden olmuştur. Araplara Arapça öğretecek kadar bilgi ve yöntem sahibi Zemahşerî, “ilim bir şehirdir, bir kapısı kavramak (dirayet), diğer kapısı ise, ezberden aktarmaktır (rivayet)” diyerek ezber metodunun önemini dile getirmiş, kendisi de bunun uygulamasını yapmıştır. Osmanlı medreselerinde konuların iyice öğrenilmesi amacıyla “dersler sık sık tekrarlarla ve karşılıklı münakaşalarla (cedel) takrir edilmiş, öğretim uygulamalarında bir müddet sonra konuların yazdırılması şeklinde imlâ metodu yerleşmiş; süreçte imla metodunun yanında şerh ve izah metodu gelişmiştir. Tekrar ve ezber yöntemleri ise zamanla yerini yazma ve not tutmaya bırakmıştır (Can 2010: 319).

II-Tanzimat Dönemi Dil Bilimi ÇalıĢmaları

Dil eğitimi ve ortaya konan eserleri açısından Osmanlı dil biliminin Türkçe açısından en verimli ve getirimli devresinin Tanzimat dönemi olduğu söylenebilir. Bu dönemde Batı‟daki Türkoloji çalışmaları ile birlikte Türk diline karşı merak ve ilgi artmış, Türk dili ile ilgili çalışmalar giderek yoğunluk kazanmıştır. Batılı tarzda okulların açılması ile birlikte dil bilimi alanında Türkçe orijinal ve özgün eserler de yazılmaya ve okullarda okutulmaya başlanmış; asırlarca Arap dil biliminin hakimiyeti altında varlığını sürdüren Osmanlı dil bilimi bu dönemde yazılan kavait, emsile, sarf, nahiv ve belagat kitapları ile milli bir kimlik ve orijinal bir söyleyiş kazanmıştır. Tanzimat döneminde, Mustafa Reşit Paşa tarafından Fransız İlimler Akademisi örnek alınarak kurulan bilim kurulu hüviyetindeki Encümen-i Dâniş, dil alanındaki çalışmaları teşvik etmiş “Kavâid-i Osmaniyye” böyle bir teşvik ve telkinle ve Batıdaki örnekleri esas alınarak yazılmıştır. 1838 yılında Meclis-i Vâlâ‟da alınan karar dorultusunda rüşdiye mektepleri açılmış; Arapça, Farsça ve Fransızca zorunlu dersleri yanında Osmanlı Türkçesine ait kuralların anlatıldığı dil bilimi derslerinin öğretimi başlamıştır. Sınırlı kalmak ve Osmanlı aydınlarının ancak bir kısmına teşmil olmak üzere, yine ilk defa bu dönemde mekteplerde dil bilimi dersleri Türkçe okutulmuştur. Dönemindeki Eski-Yeni” tartışmalarında “Eski”nin yanında duran ancak fikirleri ve dil bilimine yaklaşımı ile yeni ve özgün olan Hacı İbrahim Efendi, eserleri ve metodolojik yaklaşımları ile bu dönemde Türk dil bilimine önemli katkılarda bulunmuştur. Şahsi çabaları ile kurduğu özel okul statüsündeki Daru't-ta'lim,ile Arapçayı öğreten hükumet mektepleri kadar Arapçayı, bunun yanında Türkçeyi ve diğer beceri derslerini öğretmiştir. Hacı İbrahim Efendi özel öğretim yöntemleri ile Arapça‟yı sade ve basit kurallarla anlatan-öğreten yöntemler geliştirmiş; aşamalı geliştirdiği “kavaid-i sarfıyye ve nahviyyeyi Türki okumak, Lügat-ı Arab'a kesb-i intisab etmek ve ebyat-ı Arabiyye'den iki binden ziyade beyit ve bin sahife terkip okumak” biçimindeki yöntemiyle, Arapça iyi öğrenildiği takdirde Türkçenin de kolaylıkla öğrenileceğini savunmuştur (Arslan 1997: 31).

Batı medeniyeti etkisinde bir kültür ve reform devresi olarak gelişen Tanzimat‟a kadar dil alanında Arap dil biliminin yöntemleri hakim olmuş; hemen tamamı Arapça yazılan kitaplar beraberinde Arapça eksenli bir öğretimi getirmiş ve bunu zorunlu kılmıştır. Tanzimat inkılabının siyasi, içtimai ve medeni hamleleri ile yeni girilen medeniyet dairesinde Avrupa‟ya özellikle de Fransa‟ya öğrenci gönderilmesi, Fransızca öğrenimi için “Tercüme Odaları”nın açılması, akabinde XIX. yüzyılda eğitimde modernleşmeye koşut olarak Fransızcanın da okullarda yabancı dil olarak okutulmasından (Özkan 2006: 219-232) sonra Arapça ve Farsçanın

(9)

151

yanında Fransızca da etkin bir dil olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Fransız dil biliminin

etkisiyle Türk dil bilimi alanında Türkçe birçok kitap yazılmıştır. Müyessiretü‟l Ulûmdan sonra yazılış tarihi itibarıyla en eski Türkçe dil bilimi kitabı olan Kütahyalı Fevzi Efendinin “Mikyâsu‟l Lisân Kıstâs‟ul-Beyân adlı kitabı”, böyle bir etki ile yazılmış önemli bir kitaptır. Bir mukaddime, beş maksat ve bir hatimeden oluşan kitap, 1847‟de hazırlanmış, 1882‟ basılmış ve basım tarihinden sonra ders kitabı olarak okutulmuştur. 1851 yılında Ahmet Cevdet Paşanın kaleme aldığı “Medhal-i Kavâ'id” ise yazılış tarihi ile değil, fakat basılış tarihi ile ilk dil bilgisi kitabıdır. Öğretim kitabı seviyesi ve formatındaki “Medhal-i Kavâ‟id ve Kavâ'id-i Türkiyye” Ahmet Cevdet paşa‟nın ders kitabı olarak hazırladığı kavâ‟id kitapları serisinden ik ayrı kitaptır. Ahmet Cevdet paşa, “Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye” de geçmişte edindiği tecrübeleri gözden geçirmiş, kurallarını açıklamış; “Kavâ'id-i Osmâniyye”nin noksanlarını ikmâl ile yeniden cem ve tertîp ettiği bir kavait kitabı yazmıştır (Özkan 2006: 219-232).

Tanzimat döneminde Darül‟-Fünun-ı Osmanî Muallimlerinden Ali Nazıma‟nın yazdığı “Lisan-ı Osmanî”,Arap dil biliminin etkisinde oluşturulmuş, akademik seviyesi yüksek sarf ve nahivden bahseden önemli bir dil bilimi kitabıdır. Kitapta Fransız lisanını esas alıp dil bilimi çalışması yapanlar kötü bir taklit yapmakla suçlanmış ve Arap dilbilimi etkisindeki çalışmalar “şahrah” doğru bir yol ve usul olarak gösterilmiştir. “Mükemmel Osmanlı Sarfı” adlı eser Manastırlı Mehmet Rıfat tarafından kaleme alınmış, öğrencilere yönelik bir ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Konu anlatımı örneklerle zenginleştirilmiş; kullanılan örnekler ve yapılan alıştırmalar dil zevki uyandıracak cümlelerden seçilmiştir. Abdullah Ramiz Paşa‟nın “Lisan-ı Osmanî‟nin Kavâ‟idini Havi Emsile-i Türkî” dil biliminin sarf alanında yazılmış bir kitap olmakla birlikte kitabın son “Hâtime” kısmında müstakil başlık altında cümle konusu işlenmiş, çalışmanın kavramsal ve uygulamalı çerçevesi örneklerle zenginleştirilmiştir. Süleyman Hüsnü Paşa tarafından Askeri okullarda okutulmak üzere yazılan “Ġlm-i Sarf-ı Türkî”, Türkçe açısından önemli bir eserdir. Kitapta konuşulan ve yazılan dilin “Türkçe” olduğu belirtildikten sonra kelimeler, dokuz bölüme ayrılıp incelenmiş ve kitabın sonunda yer alan hatime kısmında

cümle hakkında bilgi verilip konu ile ilgili örnekler sıralanmıştır. “Nev-Usul Sarf-ı Türkî' Şemseddin Sami‟nin başka dillerin kurallarını öğrenmeden önce kendi dilinin kurallarını bellemek gerektiği düşüncesiyle kaleme aldığı Türkçe sarf kitabıdır. Necip Asım, bu eser için: “Sami Bey dilin anâsırını, tetkikinden hasıl olacak neticede aramak gibi ilmî bir yol tutmanın lüzumunu göstermek için bir “Sarf-ı Türkî” neşreyledi. Bu kitapta taksimatın hususiliğinden başka bir de iştikak bahsi vardı. Bu ise dil okutma yolunda kuvvetli bir adımdır. Ahmet Rasim ve ben bu yolu tuttuk. Bizden sonra Hüseyin Cahit Fransız dil bilimini meşk edindi.” (Levend 1969: 92) diyerek dönemin önde gelen dilcilerinin Fransız veya Arap dilbilimi anlayışlarından hangisini esas aldıklarını bildirmiştir., Tanzimat‟ın ilk Türkçe belagat kitabı Ahmed Hamdi'nin 1876‟da yazdığı “Belagat-ı Lisan-ı Osmani”dir. (Kılıç 2007:166). “Belagat-ı Osmaniyye” ise Belagat-ı Lisan-ı Osmani „den sonra yazılmış ve manzum örneklerle zenginleştirilmiş ilk ve önemli belagat kitabıdır. Hatîb el-Kazvînî‟nin Arapça “Telhîsü‟l-Miftâh”ından yaralanılarak Ahmet Cevdet paşa tarafından yazılan eser, devrinde geniş akisler uyandırmış ve sekiz defa basılmıştır (Yetiş 1992: 385). Hacı İbrahim Efendi 1872‟de, Arapçanın tasrif (fiil çekimi) kuralları ile ilgili Türkçe “Tafsilu't-ı te'lif fi Tâvdihi Mesâili't-Tasrif” sarf kitabını yazmıştır.

“Manastırlı Rıfat “Külliyat-ı Kavâ‟id-i Osmanîyye”yi yazmıştır. Eser, Lisan-ı Osmani‟nin sarf, nahiv, belagat ve usul-i şiir inşasıyla ilgili bir kitap olup dört bölümden meydana gelmiştir. Şemseddin Sami‟nin yazdığı “Nev-Usûl Sarf-ı Türkî” Türkçeyi doğru söyleyip yazmak için bilinmesi iktiza eden kavaidi cami bir kitaptır. Kitapta dilin kurallarının

(10)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

152

tespitine yer verilmiştir. Necip Asım‟ın kelime bilgisi ilgili kitabı “Osmanlı Sarfı” soru cevap

tarzında düzenlenmiş ve öğretmenlere yardımcı olacak bir içerikte sunulmuştur. Dil biliminde Fransız dil bilimi metodunu uygulayan Halit Ziya bununla ilgili eseri “Kavâ‟id-i Lisân-ı Türkî”yi yazmıştır. Uygulamalı dil bilimi anlayışında hazırlanan kitap, “tatbikat” bölümleri ile öğrencilerin öğrendiklerini uygulamalarına fırsat verecek bir konfigurasyonda düzenlenmiştir. Şeyh Vasfi‟nin “Mufassal Yeni Sarf-ı Osmanî” kitabı rüştiyeler için hazırlanmış uygulamalı dil bilimi öğretimi kitabıdır. Konunun anlatımından sonra, “temrin” başlığı altında örnekler verilmiş, çözümlemeler yapılmıştır. “Türkçe Sarf Ve Nahiv”, Hüseyin Cahit tarafından idâdilerin birinci sınıflarında okutulmak üzere Fransız dil biliminin etkisinde yazılmıştır. Eser, Tanzimat‟tan İkinci Meşrutiyet‟e kadar geçen sürede Türk dil biliminin aldığı yolu göstermesi bakımından önemlidir. Aynı şekilde Şeyh Vasfi tarafından 1901 yılında yazılan “Nahv-i Osmanî” rüştiye öğrencilerine yönelik hazırlanmış dönemindeki bir çok eserde olduğu gibi, Türkçe ve Arapçaya ait kurallar karşılaştırma yoluyla öğretilmeye çalışılmıştır. Yüzbaşı İhsan‟ın, Osmanlı Türkçesinin ıslahı ve öğrencilere imla kurallarını öğretmek için kaleme aldığı “Kavāʿid-i Ġmla ve Tahrįr”, kılavuz niteliği taşıyan bir kitaptır. Kitap uygulamalı öğretimi esas almış, ödevlerle ve verilen örneklerle zenginleştirilmiştir (Başar 2014: 3).

Benzer biçimde “Kavâ‟id-i Lisân-ı Türkî” Tâhir Kenan tarafından 1893 yılında idadi öğrencileri için yazılmış bir kavait kitabıdır. Öğretici bir üslupla yazılması, çok sayıda örnek kullanılması, örneklerin edebi eserlerden seçilmesi, değişik anlatım yollarına başvurulması özellikleri ile Türkçenin ses, yapı, anlam ve söz dizimi yönünden incelendiği önemli bir eserdir (Karahan 2010: 11-14). “Amelî ve Nazarî Ta‟lim-i Lisân-ı Osmanî” ise Ahmed Rasim‟in idadiler için hazırladığı 48 alıştırma birlikte 440 kaideyi içeren Türkçe sarf ve nahiv kitabıdır.

Tanzimat döneminde yazılan dil bilimi kitapları, daha önceki dil bilimi kitaplarından farklı olarak tertipleri ile müstakil, içerikleri ile bağımsız kitaplar değildir. Çoğu Arap dilinin kurallarına göre oluşturulan dil bilim kitaplarında bir veya birkaç yöntem bir arada kullanılmış; konuların işleniş ve ele alınış biçimine göre içerik ve tertip yönünden farklı birçok nahiv, sarf, sarf-nahiv, kavait, belagat ve emsile kitabı yazılmıştır. Söz gelimi medrese sisteminde sarf bilimi içerisinde gösterilen ve Arapçadaki fiillerin yirmi dört çekimini ihtiva eden “emsile”, Tanzimat Döneminde içinde cümle bilgisi ve imla konularının da yer aldığı bir dil bilimi kitabı hüviyeti kazanmıştır. Aynı şekilde nahiv kitaplarında nahiv konularının yanında sarf konularına veya sarf kitaplarında nahiv, imla ve belagat konularına yer verilmiştir..

Kavait kitapları, sarf ve nahiv kitapları arasında bir konumda ve ağırlıklı olarak ses bilgisi ve yapı bilgisi konularında yazılan dil bilimi kitaplarıdır. Sarf ve nahiv konularının sentezi ve ses ve yapı bilgisi konularının ilavesiyle oluşturulmuşlardır. Medrese sisteminde müstakil kitap olarak yazılmayan ve okutulmayan kavait kitapları, Tanzimat‟tan itibaren müstakil olarak yazılmaya ve okutulmaya başlanmıştır. Dildeki olgunluğun ve dil bilimindeki başarının kavait kitapları ve kavait öğretimi ile sağlanacağı konusundaki inanışla bu dönemde kavait kitapları yazmak ve okutmak dilci için bir gelenek hatta mecburiyet halini almıştır. Devrin siyasi ve sosyal koşulları dolayısıyla çoğu “Osmani” başlığıyla yayımlanan kavait kitaplarında temel anlayış ve yöntem “Türki Basit” ” ile başlayan ve “Mahallîleşme Akımı” ile devam eden sade dile ve halk Türkçesine değer vererek halk diliyle bilim yapmak ve kitap yazmak olmuştur. Bu itibarla kavait kitaplarını dil konusunu ele alış ve dil bilimi konularına yaklaşımı bakımından Osmanlı dil bilimindeki türlerin konumundan ayrı bir yerde, Türk dilinin duyuş, düşünüş ve belgi gibi ayırıcı vasıflarına uygun bir çizgide aramak ve değerlendirmek gerekir. Kavait

(11)

153

kitapları dil biliminin birçok disiplinini içeren bir yaklaşımla hazırlanmış, Batılı tarzda açılan

okullarda ve Batılı tarz eğitim içinde okutulmuştur. Müfredat programlarının ıslah edilip “fünunu hazıra” derslerinin müstakil olarak programlarda yer aldığı 1909‟dan sonra ise kavait kitaplarının yanında sarf, nahiv, belagat, imla ve yazı dersleri de müstakil olarak okutulmaya başlanmıştır (Göğüş 1989: 184). Kavait kitaplarının bir kısmı Arap, bir kısmı Fransız dil bilimi temelinde hazırlanmış, bununla birlikte kitaplar içerik ve içerim bakımından Türk dilcilerine mahsus özgünlük ve özgülükte düzenlenmiştir.

SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME

Osmanlı dil bilimi Arap dil bilimini örneksemiş; tahkik etmiş ve uygulamıştır. Bu itibarla zamanın dil bilim anlayışına ve pedagojik değerlerine dayalı olarak Osmanlı döneminde medreselerde Arap dil bilimine ait nahiv, sarf ve belagat gibi dersler multidisipliner “çok alanlı” olarak okutulmuştur. Arap dil kuralları esas alınarak oluşturulan ve “Muhtasarât” kabul edilen “yüksek gayeli bilimler”e mahsus bu dersler, taşıdığı kıymete istinaden “İslâmî bilimlerin fıkıh ve kelam gibi temel derslerine hazırlayıcı ve yardımcı olacak biçimde tertip ve tanzim edilmiştir. Medreselerdeki diğer derslerin eğitim-öğretimine ancak ulûm-ı aliye (alet bilimi) sınıfından olan bu dersler öğrenildikten sonra geçilebilmiştir. Osmanlıda medrese sisteminin kurulmasından ve gelişmesinden sonra dil bilimi ile ilgili dersler medreselerde en üst seviyede okutulmuştur. Dil biliminde önce Arapların yazdığı temel kitaplar, daha sonra Türkler tarafından yazılan ve hemen tamamı Arapça olan telif, çeviri ve haşiye türü kitaplar okunmuş ve okutulmuştur. Dil bilimi çalışmaları, “İslam Medeniyeti ”dairesinde ve Arapça eksenli olarak yapılmış; bilim felsefeleri arasında ilgi kurularak yapılan dil bilimi çalışmaları, bu etki ve tepi ile yaklaşık 4-5 asır sürdürülmüştür. 19. Yüzyıldan itibaren yeni bir medeniyet “Batı Medeniyeti” dairesine girilmesi ile şerh ve haşiye geleneği kapanmış, böylece Arap dil biliminin etkisi kırılmaya ve yeni yazılan dil bilimi kitapları ile Fransız dil biliminin etkisi ve varlığı hissedilmeye başlanmıştır. Türk dil bilimi, bu dönemde yapılan tedrisler ve yazılan eserler ile “Türkçe” açısından gelişiminin üst mertebesine ulaşmıştır.

Tanzimat dönemi ortaya konan fikirler, yapılan çalışmalar ve meydana getirilen eserler bakımından Türk dil bilimi için bir verimli bir devre ve umumi bir mektep manzarası göstermiştir. Bu dönemde Selim Sabit‟in “Rehnüma-i Muallimin”i ile müfredat yenilenmiş, içerik yeniden düzenlenmiş, açılan okullar ve yazılan kitaplar ile eğitim öğretimin tabana yayılması akılcı ve deneyci eğitim sisteminin uygulanması amaçlanmıştır. Amaç doğrultusunda “Usul-i Cedid Hareketi” başlatılmış, rüştiye ve idadilerde medreselerin geleneksel eğitimine karşı, mekteplerin Batılı eğitim sistemi yürürlüğe konmuştur. Dil öğretiminde ve dil bilimi çalışmalarında Usûl-i İnfirâdiye (tek kişilik eğitim), Usûl-i İçtimâîye (topluca eğitim), Usûl-i Mütekâbil (karşılıklı eğitim) gibi yeni öğretim yöntemleri uygulanmıştır. Arapça‟nın ve Osmanlıca‟nın kolay öğrenilmesi ve öğretilmesi için dilde ıslahat ve reformla birlikte, terakki ve tekamül esas alınmış; “Daru't-Ta'lim Müessesesi” ile tahrir ve takrir ağırlıklı programlar hazırlanmıştır.

Batı medeniyetinin etkisi ile başlayan reform ve reorganizasyon eğitim müesseselerine de yansımış; bir taraftan yeni okulların açılması diğer taraftan yeni müfredatların hazırlanması, beraberinde yeni ders kitaplarının yazılmasını gerektirmiştir. Tanzimat Dönemi‟nde yazılan dil bilimi kitapları, Osmanlı döneminde yazılan dil bilimi kitapları gibi müstakil değil, mevzii etütlere yer veren “bölümlü” kitaplar halinde hazırlanmıştır. Osmanlı döneminde yüksek seviyeden yazılan dil bilimi kitapları Tanzimat okuma ve yazmanın tabana yayılması amacı ile

(12)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

154

yerini geniş kesimleri ilgilendiren daha alt seviyeden, kolay ve anlaşılır kitaplara bırakmıştır.

Dil bilimi kitapları, Türkçe yazılmak düşüncesi taşıdıkları ve mekteplerde okutulmak üzere hazırlandıkları için dil açısından sade, içerik açısından orta düzeyde kitaplar olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte Tanzimat döneminde Selim Sabit'in “Nahv-i Osmanî” ve Kütahyalı Abdurrahman Fevzi'nin “Mikyasül-Lisan Kırtasü'l-Beyan” gibi eserleri hitap ettikleri öğretim seviyesinin üzerinde akademik bir üslupla yazılmıştır.

Tanzimat döneminde dil bilimi sadece dilin belirli işlevlerini yerine getiren ve belli bir sonuca ulaşmasını sağlayan bir sistem, bir düzenek değil, aynı zamanda belli bir sistem içinde ögelerin birbirlerine göre ilişkilerini inceleyen bir ilkeler bütünü olarak algılanmıştır. Bu itibarla Tanzimat dönemi dil bilimi kitapları öğretim metotları göz önünde bulundurularak, dil bilgisi amaçlı ve kullanım hedefli ya da kullanım amaçlı ve dil bilgisi hedefli düzenlenmiştir. Bu durum, dili öğrenmenin yanında dilin kurallarını tespit etme, ölçme- değerlendirme ve başarı göstergesi gibi yönlerden katılımcı ve sorgulayıcı “talebe tipi”ni gerekli kılmıştır.

Dönem içinde Batılı tarzda eğitim veren okullar açılmak ve müfredatlar düzenlenmekle birlikte dil bilimi eğitimi bütünüyle pratiğe dönüştürülememiş; dil bilimi eğitimi ile belirlenen pragmatik hedefler bütünüyle gerçekleştirilememiştir. Dil disiplinlerinin eğilim ve yönelimleri

“yönelim analizi” açısından değerlendirildiğinde ise Tanzimat döneminde dil bilimi eğitimi ile ilgili ortaya konulan program hedeflerinin, Türk dil bilimi eğitiminin çağdaş niteliğe kavuşmasına ve bilgilerin yeni bilgilere dönüştürülmesine yardımcı olduğu; araştırmacı, katılımcı ve paylaşımcı bir model oluşturulmasına katkı sağladığı kanaati doğmuştur.

KAYNAKLAR

Akgündüz, Hasan (1997). Klasik Dönem Osmanlı Medrese Sistemi -Amaç-Yapı-İşleyiş- İstanbul: Ulusal Yayınları.

Aksoy, Hasan (2005). Şemseddin Sivâsî, Hayatı, Şahsiyeti, Tarikatı, Eserler, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. IX /2 s. 1-43.

Akyüz, Yahya (1993). Türk Eğitim Tarihi, İstanbul: Kültür Koleji Yayınları.

Arslan, Ahmet Turan (1997). İstanbul Hacı İbrahim Efendi Ve Daru't-Ta'lim Muessesesi, İlmi Araştırmalar, s. 31-46.

Arslan, Ahmet Turan (2014). İslâmî İlimler Rehberi- Arap Dili ve Belâgati Okumaları Üzerine s.1-25, İstanbul: İlam Araştırma Yayınları.

Başar, Umut (2014). Yüzbaşı İhsan’ın Kavāʿid-İ İmla Ve Tahrįr’inin Transkripsiyonu Ve Değerlendirilmesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Bilgegil, Kaya (1980). Edebiyat Bilgi ve Teorileri, Belâgat, Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları.

Can, Betül (2010). Tanzimat Öncesi Osmanlı Medreselerinde Arapça Öğretim Yöntemleri, Ekev Akademi Dergisi, Yıl 14 , S. 44, s. 305-320.

Çelebi, Muharrem (1989). Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir bakış, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.V, s.1-31

(13)

155

Dağdelen, Selçuk (2013). Selim Sabit Efendi, Nahv-i Osmânî, Kilis 7 Aralık Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Dağlar, Abdülkadir (2007).“Klâsik Türk Edebiyatı Şerh Geleneği Ve Hacı İbrâhim Efendi‟nin Şerh-i Belâgat‟ına Dâir”, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları Volume 2/2 Spring 2007, s. 161-178.

Durmuş, İsmail (2006). Nahiv, İslam Ansiklopedisi C. 32, s. 306.

Ergün, Mustafa (1996). Medreselerde Okutulan Dersler ve Ders Kitapları, A.K.Ü. Anadolu

Dil-Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi 1,

www.davetci.com/g_yazilar_medrese_dersleri.htm erişim tarihi 05.11.2017.

Erkuş, Erhan (2014). 1839-1908 Yılları Arasındaki Türkçe Eğitimi Ve Öğretimi Çalışmalarında Alan Terminolojisi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Göğüş, Beşir (1989), Ana Dili Olarak Türkçenin öğretimine Tarihsel Beşir Bir Bakış, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten- 1970, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınevi.

Güler, İsmail (2004). Dil Öğretimi, Dilbilgisi Ve Arapça, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi C.13, S. 2, s. 169-182.

Gürakan, Nejdet (2009). Kemalpaşazâdenin Arap Dili ve Edebiyatına Katkıları ve Bu Dile Yaklaşımı, Marife ,Yıl 9 S. 2, s. 135-165.

Hızlı, Mefail (2008).Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler Ve Eserler, T.C. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 1, S. 25-46.

Karahan, Leyla (2010), Tahir Kenan‟ın Kavâ‟id-i Lisân-ı Türkî Adlı Eseri Üzerine, Dil Araştırmaları S. 6, s. 9-22.

Kılıç, atabey (2007). Ahmed Hamdinin Belâgatat-ı Lisân-ı Osmânîsi, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, s. 161-166.

Koç, Mustafa (2017). Www.Ayk.Gov.Tr/.../Koç-Mustafa-Bilim-Tarihinin-İlk-Yapma-Dili-Bâleybelen s. 269-278. erişim tarihi 02.11. 207

Koçer, H. A. (1992). Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu Ve Gelişimi (1773-1923), İstanbul: Meby.

Levend, Agâh Sırrı (1969). Şemsettin Sami- Türk Dil Kurumu Tanıtma Yayınları Türk Diline Emek Verenler Dizisi No: 13, Ankara : Ankara Üniversitesi Basımevi

Mufassal Yeni Sarf-ı Osmânî (hzl. Recep Toparlı), 2003.Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları Okur, Hüseyin (2017), www.yenisafak.com › Hayat erişim tarihi 08.10.2017

Özçam, Çimen (1997 ). Türkiye Türkçesi İle İlgili Gramer Çalışmaları -Bibliyografya Denemesi, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 110 s. 121-162.

Özkan, Nevzat (2006). Ahmet Cevdet Paşa‟nın Türk Dili Hakkındaki Görüşleri ve Eserleri , Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 20, s. 219-232

Saban, İbrahim (2011). Osmanlı Âlimlerinin Arap Belâgatine Dair Eserleri, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Mecmuası, s.107-132.

(14)

Osmanlılarda Dil Bilimi Eğitimi ve Çalışmaları

156

Saraç, M.A.Yekta (2012). Klasik Edebiyat Bilgisi (Belâgat), İstanbul: Gökkubbe.

Subaşı, Derya Adalar (2014). Arap Ve Türk Belâgatında Me„Ânî İlmine Genel Bir Bakış, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi-The Journal Of International Social Research, C. 7 S. 34, s. 9-18.

Unan, Fahri (2006). Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, s. 389-399, Ankara: T C. Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları

Usta, Halil İbrahim (1993). Türk Gramerciliğinin Tarihinde "Kavaid" Kitaplarının Yeri,

Türkoloji Dergisi, C. 11 S. 1, s. 283-299

Smyth, William ( 2014). Bir Yorum Geleneğinde Tartışma: Sekkâkî‟nin Miftâhu‟l-Ulûm‟unun Akademik Mirası (Çev. Prof. Dr. Ömer KARA), Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi C. 47, S. Aralık , s. 165-176

Yavuz, Mehmet (2011), IX. (XV), Asırda Arap Dil bilimine Dair Eser Yazan Bazı Osmanlı Âlimleri, Şarkiyat Mecmuası, s. 113-132

Yazıcı, Hüseyin (1985). Alâeddîn Ali b. Mahmûd el-Bistâmî, Yeni Türk Ansiklopedisi, C. 3, s. 49. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Yetiş, Kâzım (1992). Belâgat, Diyanet İslam Ansiklopedisi C. 5, s. 385.

Yuvalı, Abdullah (1995). Osmanlı Müesseseleri Üzerindeki İlhanlı Tesirleri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 6, s. 1-6.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Dil, dil bilgisi ve dilbilim kavramlarının açıklanması ve bu kavramların ne ifade ettiğinin yorumlanması, tartışılması dersimizin giriş bölümünü oluşturmaktadır?.

• Tarihsel bir olayın aynı anda hem dili, hem de tarihi etkilemesi de mümkün olduğundan, bu gibi durumlarda tarihsel ve dilsel sınıflandırma, bir başka

• Macar dilinin özellikle yazılı belgelerinin bulunmadığı dönemleriyle ilgili dil araştırmalarının yapılması sırasında, Macar dilinin akraba dillerine

• Erken dönem bu sözünü ettiğimiz Latince literatürün içerisinde bazı belgelerde Macarca sözcüklere, yer ve kişi adlarına rastlanmış, sonrasında ise Halotti

• János Slyvester’in Grammatica Hungaro-latina adlı eseriyle başlayan bu gramer ve sözlük çalışmaları Macar dilbilim tarihinin erken dönemindeki durumu ile

• Gyarmathi, Vocabularium, in quo plurima hungaricis vocibus consona variarum linguarum vocabula collegit Sámuel Gyarmathi, https://mek.oszk.hu/12700/12768/.. Pál

• H.Bottyánfy, Éva - Horváth, Mária - Korompay, Klára - D.Mátai, Mária, Bevezetés az egyetemi magyar nyelvészeti tanulmányokba, Tankönyvkiadó, Budapest, 1990. •

«tájszó» adıyla anılan farklı ağız ve lehçelerdeki sözcükler Macar sözvarlığına kazandırılmış, yabancı sözcükler Macarcalaştırılmış, yapım ekleriyle