Şükrü
B
a
h
a
n
f
suıkasr
sanıklarım
koruyor
«Kürt Taalî Cemiyeti» nin kurucusu, bir başyazısında
suikastçıların birer mazlum olduklarını ima etmek sure
tiyle hakikî maksadını ortaya koymaktadır
«Kürt Taali Cemiyeti» nin ku rucusu profesör Şükrü Babanın lıakikî çehresini Türk umumi efkârına göstermek suretiyle yurda karşı ifasına borçlu oldu ğumuz millî hizmetin, bizleri bu mevzu üzerinde hassasiyetle ve ısrarla durmak zorunda bıraktı ğını dün etraflıca izah etmiştik. Şükrü Babanın inkılâplara karşı işlediği ve işliyeceği her günah ta, onunla tam işbirliği halinde
olduğunu ilân eden Yeni Saba! gazetesi de, ister istemez bu tel’in kampanyasındaki hissesi ni alıyor.
Düıî sütunlarımızda, «Yeni Sa
bah» gazetesinin geriliği, yobaz lığı, din madrabazlığını müda faa eden ve böylelikle inkılâba bağlılığı sarsıcı ve memlekette nifak yaratıcı mahiyet taşıyan yazılarından bazı örnekler ver-
19 • 6 ■ 1953
Şükrü Baban
suikast
sa n ıkla rım koruyor
(Başı 1 incide)
raiştik.
«Yeni Sabah» gazetesi. Şükrü Baban tarafından yazılan 18 0- cak 1953 tarihli sayısının başma kalesinde, eski Milli Eğitim Ba kanı Tevfik İleriyi şöyle savun maktadır:
«Mahut belli kaynaklar, Anka-
i ra’da Ulus’tan başlıyarak onun | peyki olan ufak organlara ka- ,j dar sirayet eden bir kampanya j açtılar. Bu son cidalin hedefi, I Maarif Vekilini sandalyesinden uzaklaştırmak ve böylece bir I kelle düşürmektir. Böyle bir za ferle Menderes kabinesinde bir gedik açılmak istenmekledir.
Tevfik İleri, gazetecilere bu münasebetle verdiği beyanatta, kendisine en çirkin hücumların yapıldığını, bir tezvir, iftira dal gasının şahlandığını ve akla gel- miyecek yalanların muttasıl uy
durulmakta bulunduğunu ve
bunlar hakkında muhalif veya muvafık bir milletvekili Meclise bir soru tevcih ederse, tam çıp laklığı ile izah ederek tezvirat okunun nerelere kadar dayandı ğını ve ne kadar hasis vasıtalara baş vurulduğunu açıklıyacağıııı ifade etmiştir. Böylece İleri, bü tün silisi isnatlara meydan oku muş bulunuyor.»
Şükrü Baban’ın. methiyesini ifa etmekte olduğu Tevfik İle- ri'nin. Milliyetçiler Derneği sa yesinde umumî efkâra âyan o- lan faaliyetleri, onun, aşırı sağ cılar cephesinin, iktidarın yük sek kademesine kadar ulaşmış bir elemanı olduğunu ispat et miştir.
Bu memlekette, mukaddes din mefhumunu kendisine ticaret ve siyaset mevzuu yapan hiç bir gazete, hiç bir dergi, hiç bir teşekkül ve hiç bir şahıs, Tevfik İleriye iki yıl süren faaliyeti içinde toz kondurmamıştır. Ve bu memlekette, cumhuriyeti, in kılâpları, Atatürk’ü ve hakiki müslümanlığı mukaddes sayan hiç bir gazete, hiç bir dergi, hiç bir teşekkül ve hiç bir şahıs, Tevfik İleri’ye bir defa bile âfe- rin dememiştir.
Bu memlekette, hele son icra atı da bilindikten sonra. Tevfik İleriyi müdafaa etmenin husu sî bir mânası vardır ve «Yeni Sabah» başyazarı o mânanın her keşçe malûm olan siyasî istika metinde alemdar rolünü benim semiştir.
«Yeni Sabah» gazetesinin 31 Ocak 1953 tarihli sayısının ikin ci sayfasındaki yazıda şu satır ları görüyoruz:
«Niçin henüz hakkında bir
mahkûnıivet kararı bulunmadığı halde, Milliyetçiler Derneğine
mürteci damgası vuruluyor. N i çin tecavüzler, istihzalar, tezyif ler ve hakaretler yalnız Maarif Vekili Tevfik İleriye yöneltili yor. Sanki ilk çağlardayız. İlâh ları teskin için kurban ve kan isteniyor..
Bu satırlarla müdafaa edilen Milliyetçiler Derneği ve Tevfik İleri, o tarihten sonra tevali eden hâdiselerin aynasında Türk umumî efkârına görünmüşlerdir. Biz sadece, profesörle gazetesi nin, uğrunda çalıştıkları gayele ri meydana koyuyoruz.
Devam edelim:
«Yeni Sabah» gazetesi, İstan bul’da Sait - Benoit Fransız kız lisesinde kız kardeşini kato- lik yaptıkları için cinayet işli- yen Dimitri Elefteriyadis hâdi sesi dolayısiyle neşrettiği 2 ni san 1953 tarihli sayısındaki baş makalesinde şunları söylemekte
dir:
«Dimitıi’nin attığı kurşunlar dan ve yaptığı tahribattan nâşi hiç te pişman olmadığı ve tees sür duymadığı gazetecilere vâki beyanatından anlaşılıyor. Esa sen bunu tabii de görmek lâzım gelir. Çünkü dini, imanı, mezhe bi veya ideali uğrunda harekete geçmiş bir şahsın, fiilinden do layı nedamet duyması hiç bek lenemez amma kanunî müeyyi
deler bu hareketin müstahak
olduğu cezayı teyit ve temin edecektir.
Öyle görülüyor ki adlî taki bat ve tahkikat gayet normal bir seyir takip etmektedir ve öyle de devanı edip gidecektir. Hal buki bir dakikacık durumu baş ka türlü tahayyül etsek te, bu hareketi, bir Müslüman Türkün ayni şekilde ınüsliimanlıktan ka- toiikliğc veya Ortodoksluk veya Protestanlığa imale edilen bir kardeşin intikamını almak için yapılmış farzetsek.. O vakit ne olurdu? Derhal irtica yaygara ları, bütün Türkiye afakini sa rardı. (Dimitri) ııin rolünde o- laıı Türkün bütün akraba, taal- lûkatı, tanıdıkları, selânı verdik lcri, yurdun hangi köşesinde o- turursa otursun, oradan derhal muhafaza altında buraya celbe- dilirdi. Dimitri vaziyetinde olan müslümanin okuduğu gazeteler, dergiler, mecmualar, onların sa hip ve muharrirleri hep sorguya çekilirdi. Tahkikat ve inceleme ler en ücra köylere kadar teşmil edilirdi. Resmî, gayri resmî de meçlerin çeşitleri rengârenk ba lonlar gibi havalarda uçuşurdu.
Ayni memleketin iki vatandaşı arasında bu muamele farkı ne den? Dini taassup ile hareket eden adamın adı Dimitri olun ca vaziyet daha serin kanlılıkla ve normal tarzda mütalâa olu
nuyor da kazara bu isim bir
Türk adı olsa yerle gök birbi rine niçin katılıyor? Ayni mem leket evlâdı ayni kanunların hü küm ve idarelerine tâbi olarak yaşamakta değiller inidir? Yurdu
! muzda din, mezhep, ırk tasnif ve farkı var mıdır? Bunun ol madığını, her gün her vesile ile dünyaya haykırıp durmuyor mu O halde bu çeşitli ve farklı muamele neden?»
«Kürt Taali Cemiyeti» kurucu- suu.,11 alelâde bir.cinayeti istis mar eden bu yazısında, ıııüslü- manlaıa karşı reva görüldüğünü beyan ettiği haksız muamele ile Malatya suikastını ima ettiği apaçık görülüyor. Yani muhar rire göre; o cinayetin faili olan lar da, pek masum ve haklı bir dini gaye uğruna hareket etmiş ler ve fakat türlü ukubetlere düçar olmuşlardır.
Şükrü Baban’ın, maskeli bir ifade ile verdiği bu misal, onun nasıl maksatlarla mücehhez bu lunduğunu gösteren çok tipik bir niimunedir. Ve bu hükmün tahtında müstetir olan mânaya göre 31 mart isyanı, Şeyh Sait isyanı. Ağrı isyanı, Menemen is yanı, Dersim isyanı hep haklı birer harekettir ve bu isyan fa illerinin cezaya çarptırılması, di ni gayeler için kıyam edenlerin maruz kaldıkları kötü birer te cellidir.
Malatya suikastının delâlet et tiği mânayı anlamamak için, bir insanın cumhuriyet sevgisin den nasibi bulunmaması lâzım gelir.
Fikir ve vicdan-hürriyeti aley hine teşkilâtlı şekilde cinayet işlemenin, Dimitri’nin fiiliyle mukayese edilmesi, üstünde bü yük bir hassasiyetle durulacak bir belirtidir.
Malatya hâdisesi, hakikî ve te miz müslümanlığın değil, kızıl maksatlara yardımcı olan yobaz lığın hürriyet ve cumhuriyete
karşı kıyamıdır.
Malatya hâdisesi, «Kürt Taali Cemiyeti» nin gayesine mutlak şekilde uygun olan «memleketi parçalama» gayretinin en mü şahhas benzeridir. Amma Şükrü Baban’ın açıkça müdafaa ede mediği bir suikastın faillerini, katil Dimitri’nin müslüman olan benzeri şeklinde göstermek ka dar İslâmiyete kötülük ve yo bazlığa hizmet edilemez.
Bu memlekette hangi din ve mezhebin gayesi uğrunda olur sa olsun ve hangi vicdani se beplerle işlenirse işlensin, teş kilâtlı cinayet, daima cumhuri yete hiyanettir. Bu böylece ma lûm ola..
Örneklerimize yarın da de vam edeceğiz.
Taha Toros Arşivi