• Sonuç bulunamadı

Sezai Karakoç’un şiirlerinde gelecek tasavvuru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sezai Karakoç’un şiirlerinde gelecek tasavvuru"

Copied!
228
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

FATĠH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ANABĠLĠM DALI

TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI PROGRAMI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SEZAĠ KARAKOÇ’UN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK

TASAVVURU

RUMEYSA CANSEVER

140101011

TEZ DANIġMANI

PROF. DR. M. FATĠH ANDI

(2)

TEZ ONAY SAYFASI

FSMVÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı yüksek lisans programı 140101011 numaralı öğrencisi Rumeysa CANSEVER‘in ilgili yönetmeliklerin belirlediği tüm Ģartları yerine getirdikten sonra hazırladığı “SEZAĠ KARAKOÇ’UN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURU” baĢlıklı tezi aĢağıda imzaları olan jüri tarafından 26/01/2018 tarihinde oybirliği ile kabul edilmiĢtir.

Prof. Dr. M. Fatih ANDI Prof. Dr. Ali ġükrü ÇORUK

(Jüri BaĢkanı-DanıĢman) (Jüri Üyesi)

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Ġstanbul Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Mesut KOÇAK

(Jüri Üyesi)

(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bağlı olduğum üniversite veya bir baĢka üniversitedeki baĢka bir çalıĢma olarak sunulmadığını beyan ederim.

Rumeysa CANSEVER Ġmza

(4)

iii

SEZAĠ KARAKOÇ’UN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURU

ÖZET

Bu çalıĢmada, Sezai Karakoç‘un gelecek tasavvuru Ģiirlerinden hareketle ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. Sanatçının gelecek tasavvurunun temelini teĢkil etmesi sebebiyle geçmiĢe ve bugüne dair düĢüncelerine de yer verilmiĢtir.

ÇalıĢmada Ģiir metinleri üzerinde yapılacak değerlendirmelerde ve yorumlarda tematik okuma yöntemi kullanılmıĢtır. ġiirleri incelenirken imgelerin, göndermelerin ve kavramların daha iyi anlaĢılması için Karakoç‘un düz yazı metinlerinden de faydalanılmıĢtır.

ÇalıĢmanın birinci bölümde ―eskatoloji‖ bilimi konuya açıklık getirmesi için genel mahiyetiyle izah edilmiĢtir. Ġkinci bölüm, Sezai Karakoç‘un düĢünce ve sanatında etkilendiği isimler olan Mehmet Âkif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek‘e ayrılmıĢ, bu isimlerin gelecek tasavvurları düĢünce yazıları ve Ģiirleri ele alınarak incelenmiĢtir. Üçüncü bölümde sanatçının geçmiĢe ve bugüne dair düĢüncelerine yer verilmiĢtir. Dördüncü bölümde Sezai Karakoç‘un geleceğe hangi pencerelerden baktığı üzerinde durulmuĢtur. BeĢinci bölümde ise sanatçının geleceğe bakıĢındaki psikolojik tezahürler ve bu bakıĢ açısının bireysel mi yoksa toplumsal mı olduğu izah edilmeye çalıĢılmıĢtır.

(5)

iv

ENVISIONING FUTURE IN THE SEZAI KARAKOÇ’S POETRY

ABSTRACT

In this study, the Sezai Karakoç has tried to reveal the future conception of poetry movement. Due to constitute the basis of the artist‘s vision of the future and the past are also included to thinking about today.

Work on the text of the poem in evaluating and tematic reading method is used in comments. Poem examining the imagery, the Seza Karakoç prose texts for a better understanding of the concept of sending and well utilized.

The first part of operation ―eschatology‖ science are set forth the general nature for clarification. In the second part the influencers in the Sezai Karakoç, Mehmet Akif Ersoy and thought and art Necip Fazıl Kısakürek separated, en vision the future of these names thoughts, writings and poems were examined. In the third part of the artist it is given to thinking about the past and today. In the fourth chapter Sezai Karakoç‘s which focused on the look of the window to the future. In the fifth chapter psychological manifestations in the artist‘s view of the future and this point of view has tried to explain that individual, or do social m.

(6)

v

ÖNSÖZ

Sezai Karakoç; Ġslam inancından ve geleneğinden beslenen, kendi kültürel değerlerini benimsemiĢ bir Ģair ve düĢünürdür. GeçmiĢi, bugünü detaylı ve objektif bir biçimde inceleyerek yaĢanan olayları sağlıklı yorumlamaya çalıĢmıĢ; gelecek tasavvurunu onlardan çıkardığı derslerle ve ciddi bir bilinçle oluĢturma gayreti içerisinde olmuĢtur. Bu bilinç onun diriliĢ düĢüncesini ortaya çıkarmasını sağlamıĢtır. Karakoç, ülkenin ve tüm Ġslam âleminin zaman zaman içine düĢtüğü kötü durumlar karĢısında hem azami duyarlılık göstermiĢ hem de serinkanlılığını korumuĢtur. Onun serinkanlı olmasının en önemli sebebi Ġslam medeniyetinin ve diğer medeniyetlerin tarihine vâkıf olmasıdır. Karakoç bilmektedir ki, birçok medeniyet ağır çöküĢler yaĢamıĢ fakat buna rağmen pes etmeyip sabırla yükseliĢe geçebilmiĢtir. Bu durumun Ġslam medeniyeti için de geçerli olmaması için hiçbir sebep yoktur. Yeter ki; bilinçli olunsun, uyanık olunsun, Ģer güçler iyi tanınsın ve onların oyunlarına gelinmemesi için gayret sarf edilsin.

Bu çalıĢmamızda, Ġslam medeniyetine sahip çıkan, onu her yönüyle değerlendiren ve canlandırmaya çalıĢan Sezai Karakoç‘un geleceğe bakıĢında inancı sebebiyle hiçbir zaman umutsuzluğa yer vermeyiĢi farklı cephelerden ele alınmıĢtır. Bunu yaparken Ģiirleri ön planda tutulmuĢ, Ģiirlerinin ve bakıĢ açısının izahında nesirlerinden faydalanılmıĢtır. Bu bağlamda tez giriĢ, beĢ bölüm, sonuç ve kaynakçadan oluĢmaktadır.

GiriĢ bölümünde Sezai Karakoç‘un düĢünce ve sanatı hakkında genel anlamda bilgi verilerek tezin mahiyeti, sınırlılıkları ve tez yazarken kullanılan yöntem belirtilmiĢtir.

Birinci bölüm, ―eskataloji‖ biliminin kapsamına ve ―eskatoloji mitleri‖ne ayrılmıĢtır. Amaç, gelecek tasavvurlarını bilimsel bir düzlemde inceleyip çeĢitli gelecek tasavvurlarıyla Sezai Karakoç‘unki arasındaki benzer ve farklı yönleri tespit edebilmektir.

Ġkinci bölüm, ―Sezai Karakoç‘un Etkilendiği Ġsimlerin ġiirlerinde Gelecek Tasavvuru‖ adını taĢımaktadır. Bu bölümde sanatçının etkilendiği isimlerden olan

(7)

vi Mehmet Âkif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek‘in gelecek tasavvurlarına yer verilmiĢtir. Bu Ģahsiyetlerin gelecek tasavvurları Ģiirleri temel alınarak izah edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Üçüncü bölüm, ―GeçmiĢten Bugüne Bugünden Geleceğe‖ Ģeklinde adlandırılmıĢtır. Bu bölümde sanatçının geçmiĢe ve bugüne dair tespitleri anlatılmıĢ, geçmiĢten faydalanarak geleceği inĢa etme düĢüncesine yer verilmiĢtir.

Dördüncü bölüm, tezin ana bölümünü oluĢturmaktadır ve ―Gelecek DüĢüncesine Hangi Pencereden Bakıyor?‖ Ģeklinde baĢlıklandırılmıĢtır. Bu bölümde Sezai Karakoç‘un medeniyet, kültür, inanç, sanat ve edebiyat, medeniyetimizi temsil eden isimler, diriliĢ düĢüncesi ve ―diriliĢ nesli‖ cephesinden geleceğe bakıĢı incelenmiĢtir.

BeĢinci bölüm, ―Sezai Karakoç‘un Geleceğe BakıĢındaki Psikolojik Tezahürler‖ adını taĢımaktadır. Bu bölümün bir baĢlığında Karakoç‘un Ģiirlerinde ve düĢünce yazılarında ortaya koyduğu gelecek tasavvurunda ―umut, karamsarlık, muĢtu, korku, direniĢ, bilinç ve azim‖ gibi duygulara ne ölçüde yer verdiği tespit edilmeye çalıĢılmıĢ, diğer bir baĢlığında da Karakoç‘un gelecek tasavvurunun bireysel mi yoksa toplumsal mı olduğu incelenmiĢtir.

Sonuç bölümünde çalıĢmanın genel bir değerlendirmesi yapılmıĢtır. Karakoç‘un Ģiirlerinde ortaya koyduğu gelecek tasavvurunun genel manada umuda ve muĢtuya dayalı olduğu açıklanmıĢtır. Kaynakçada da kullanılan kitaplar, süreli yayınlar alfabetik olarak sıralanmıĢtır.

ÇalıĢmam süresince verdiği fikirlerle ufkumu açan, karĢılaĢtığım müĢkül durumları aĢmamı sağlayan, bana desteğini hiçbir zaman esirgemeyen ve azami sabır gösteren değerli danıĢman hocam Prof. Dr. M. Fatih ANDI‘ ya tüm içtenliğimle teĢekkürü ederim. Ayrıca tüm samimiyeti ve sevgisiyle beni kuĢatan, attığım her adımda arkamda duran değerli aileme de teĢekkürü bir borç bilirim.

(8)

vii

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ... iii ABSTRACT ... iv ÖNSÖZ ... v KISALTMALAR ... x GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 5 1. ESKATOLOJĠ ... 5 1.1. ESKATOLOJĠ MĠTOSLARI ... 7

1.2. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN GELECEK TASAVVURU VE ESKATOLOJĠ ... 9

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 13

2. SEZAĠ KARAKOÇ’UN ETKĠLENDĠĞĠ ĠSĠMLERĠN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURLARI ... 13

2.1. MEHMET ÂKĠF ERSOY‘UN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURU……. ... 13

2.2. NECĠP FAZIL KISAKÜREK‘ĠN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURU ... 22

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 31

3. GEÇMĠġTEN BUGÜNE BUGÜNDEN GELECEĞE... 31

3.1. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN GEÇMĠġE DAĠR DÜġÜNCESĠ ... 31

3.2. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN BUGÜNE DAĠR DÜġÜNCESĠ ... 43

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 61

4. SEZAĠ KARAKOÇ, GELECEK DÜġÜNCESĠNE HANGĠ PENCERELERDEN BAKIYOR? ... 61

4.1. MEDENĠYET ... 61

4.1.1. Medeniyet Kavramına Genel Bir BakıĢ ... 61

4.1.2. Ġslam Medeniyetinin GeçmiĢi, Bugünü ve Geleceği ... 64

(9)

viii

4.1.4. Medeniyet-ġehir ĠliĢkisi ... 76

4.2. KÜLTÜREL CANLANMA ... 84

4.2.1. Kültüre Genel Bir BakıĢ ... 84

4.2.2. Kültür-Din ĠliĢkisi ... 85

4.2.3. Kültür-Eğitim ĠliĢkisi ... 88

4.2.4. “Kültür Seferberliği” ve Gelecek ... 90

4.3. SANAT VE EDEBĠYAT ... 95

4.3.1. Sanat ve Edebiyatın Bugünü ... 95

4.3.2. Sanat ve Edebiyatla Dirilmek ... 103

4.4. ĠSLAMĠ DÜġÜNCE ... 109

4.4.1. Ġslam’a Genel Bir BakıĢ ... 109

4.4.2. 20. Yüzyılda Ġslam ... 114

4.4.3. Ġslam’la Dirilmek ... 118

4.5. ĠSLAM MEDENĠYETĠNĠ TEMSĠL EDEN ĠSĠMLER ... 124

4.5.1. Ġslam Medeniyetinin “DiriliĢ Sütunları” ... 124

4.5.2. “DiriliĢ Sütunları” ile Bugünü ve Geleceği Aydınlatmak ... 130

4.6. DĠRĠLĠġ DÜġÜNCESĠ ... 139

4.6.1. DiriliĢin Tanımı ... 139

4.6.2. DiriliĢ DüĢüncesi ve Gelecek ... 144

4.7. GELECEĞĠ ĠNġA EDECEK KADRO ―DĠRĠLĠġ ERLERĠ‖ ... 146

4.7.1. “DiriliĢ Erleri”nin Genel Özellikleri ... 146

4.7.2. “DiriliĢ Erleri” ve Gelecek... 149

BEġĠNCĠ BÖLÜM ... 160

5. SEZAĠ KARAKOÇ, GELECEĞE NASIL BAKIYOR? ... 160

5.1. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN GELECEĞE BAKIġINDAKĠ PSĠKOLOJĠK TEZAHÜRLER ... 160 5.1.1. Umut ... 160 5.1.2. Karamsarlık ... 169 5.1.3. MuĢtu ... 179 5.1.4. Korku ... 189 5.1.5. Bilinçlilik ... 195 5.1.6. DireniĢ ... 199

(10)

ix

5.1.7. Azim ... 202

5.2. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN GELECEK TASAVVURUNDA BĠREY VE

TOPLUM ... 205 KAYNAKÇA ... 212

(11)

x

KISALTMALAR

a.e. Aynı eser/yer

a.g.e. Adı geçen eser

a.g.m. Adı geçen makale

a.y. Yazara ait son zikredilen yer

bkz. Bakınız

bs. Basım sayısı

C. Cilt

ed. veya haz. Editör/yayına hazırlayan

Hz. Hazret, Hazreti

S. Sayı

s. Sayfa/sayfalar

vb. Ve baĢkası, ve baĢkaları, ve benzeri, ve benzerleri, ve bunun gibi

v.d. Çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler

vs. Vesaire

(12)

GĠRĠġ

Sezai Karakoç, geçmiĢ ve gelecek zaman arasında bir köprü olma gayretindedir. Ġslam medeniyetinin, inancının ve kültürünün derinliklerinde gezinir, kendisini ve milletini bu değerlerle beslemeye çalıĢır. Bu değerlerden nitelikli ve gayretli bir insan tipi oluĢturur. Bu insanın ön plana çıkan özelliği her çağa hitap etmesi, güncelliğini hiç yitirmemesidir.1

Sezai Karakoç hem düz yazılarında hem de Ģiirlerinde insanı, kâinatı, eĢyayı yaradılıĢ mahiyetine uygun bir biçimde ele alır. O, insan yaĢamını sadece bu dünyayla sınırlandırmaz. Ġnsanı, dünyayı ve olayları farklı cephelerden yorumlar. Sanatçı için iki dünya vardır. Bunlardan birincisi yaĢadığımız fizik âlem yani bu dünya hayatı, ikincisi de metafizik âlem yani ahiret hayatı. DüĢünce yazılarında, hikâyelerinde, piyeslerinde ve en önemlisi Ģiirlerinde hep bu iki dünyayı anlatmaya çalıĢır.2

Karakoç‘un Ģiiri öz Ģiirden beslenir. Kimi zaman Kur‘an ayetleri arasında dolaĢır, kimi zaman peygamberler tarihinde kimi zaman da yaĢadığı diyarlarda. Ali Haydar Haksal, bu durumu Sezai Karakoç: Eleğimsağmalarda Gökanıtı kitabında Ģöyle izah eder:

―Sezai Karakoç, öz Ģiirin ruh damarında durur. Köklü bir soydandır o. ġiir akrabalığı farklı kanallardan gelse de ruhu medeniyetimizin ruhudur. Bir yanıyla Hasan bin Sabit‘e bir yanıyla Hızır‘a ve asıl özü ve ruhuyla Sevgililer Sevgilisine dayanır soyu.

1

Ali Haydar Haksal, Sezai Karakoç: Eleğimsağmalarda Gök Anıtı, Ġstanbul, Ġz Yayıncılık, 2012, s.55.

2

Hilmi Uçan, ―Sezai Karakoç‘un Günlük Yazılarında Ġnsana, Türkiye‘ye, Orta Doğu‘ya, Batı‘ya ve Dünyaya BakıĢ Açısı‖, Hece Bir Uygarlık Tasarımı Olarak DiriliĢ Dergisi ve Sezai Karakoç, 2.bs., Ankara, Özel Sayı:5, 2010, s.76.

(13)

2 O soylu soluğuyla hayatın yumaklarını çözer. Peygamberler tarihinin izleğinde gizlerde kalan ve giz olan damarlarda gezinir. ġifrelere nüfuz eder, çözer. Simgelere sığmaz. Simgelerin soyutluğunu aĢar.

Yüzyılların sıradanlaĢan, kanıksanan ve içinden çıkılamaz olan yumaklarını asıl ruhuyla buluĢturur. Nasipleri olanlar sadece kendilerini beslemezler, baĢkalarına karıncaların ve arıların çalıĢkanlığında rızık taĢırlar oradan oraya. Ruhun beslenmesi güçtür, oranın insanları da özeldir.‖3

Sezai Karakoç, Ģiirleriyle sadece yaĢadığı döneme hitap etmemiĢ; geleceği de kuĢatmaya çalıĢmıĢtır. Onun Ģiiri muĢtulayıcıdır ve Ġslam medeniyetinin yeniden dirileceği inancına dayalı diriliĢ düĢüncesini hep ön plana çıkarır. Gerek Türkiye‘de gerekse tüm Ġslam coğrafyasında yaĢanan onca trajediye, yıkıntıya, zulme karĢı bilge bir duruĢ sergilediği görülmüĢtür. Her üzüntüyü, her sarsıntıyı, her ölümü diriliĢ için bir ivme olarak değerlendirmiĢtir. Müspet olsun menfi olsun yaĢanan her olay Ģiirinin beslendiği bir kaynak olmuĢtur.4

Medeniyet ruhunun zihinlerden ve gönüllerden kazınmaya çalıĢıldığı, umutsuzluğun ve bezginliğin bir virüs gibi her yanı sardığı dönemlerde Karakoç, medeniyetin köklerine sımsıkı sarılmıĢ, ondaki zenginlikleri Türk milletine aktarmaya çalıĢmıĢtır. Böylelikle onun diriliĢ ruhlu Ģiiri doğmuĢtur.5

Sezai Karakoç‘un Ģiirini aynı dönemi paylaĢtığı II.Yeni Ģiirinden ayıran en önemli özellik; Ģairin Ģiir dünyasında kültür ve medeniyet perspektifi ile kazandırmıĢ olduğu Hızırla Kırk Saat, Taha’nın Kitabı ve Leylâ ve Mecnun gibi epik özellikleri olan uzun ve hacimli Ģiir kitapları ve ait olduğu medeniyetin izlerini, imkânlarını ve estetiğini taĢıyan Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Çeşmeler, Ayinler ve Ateş Dansı adlı çalıĢmalarıdır. Sanatçının hemen bütün eserlerinde geleneksel Ģiirle metafizik bir ―ruh akrabalığı‖ içerisinde olduğu görülmektedir. ġiirlerinde çoğu zaman tahkiyeye dönük bir evrilme söz konusudur.6

Sezai Karakoç, geçmiĢi günümüz gerçeklikleriyle Ģemalandıran ve yorumlayan bir Ģairdir. Estetiği bulmak adına yönünü geçmiĢ zamana çeviren Yahya

3

Ali Haydar Haksal, Sezai Karakoç: Eleğimsağmalarda Gök Anıtı, s.19.

4

A.e., s.97-98.

5

A.e., s.94.

6

Ġhsan Deniz, ―Sezai Karakoç‘un ġiir Mîrası ‖, Hece Bir Uygarlık Tasarımı Olarak DiriliĢ Dergisi

(14)

3 Kemal‘e karĢılık o, geçmiĢi ve Ģimdiki zamanı içine alan estetikle kuĢatılmıĢ bir dünyanın ihyası için çalıĢır. Karakoç‘a göre, estetiğin kaynağı paha biçilemez bir hazine olan geçmiĢtir; o, bu olguyu yeni Ģeylerle zenginleĢtirerek onun geleceğe doğru harekete geçmesini sağlar.7

Seza Karakoç için Ģair, köĢesine çekilip hayattan kopuk yaĢayan ve sadece Ģiirleriyle haĢır neĢir olan kiĢi değildir. O, Ģaire ciddi bir misyon yükler. ġair; toplumu bilinçlendirmeli, düĢtüğü bunalımlardan kurtarmalı, ileriye taĢımalı, yani toplumun diriliĢini sağlamalıdır.

―ġair, halkın içinde parlayan ve doğan yeni bir Ģair, yeni doğan günün, eĢyaya yeni bir ruh haliyle bakıĢını getirir. O, insana, eĢyaya bakıĢı için yeni bir ıĢık, bütün iç sıkıntılarını dağıtan yeni bir umut, yeni bir sevinç, her fecre yeni bir horoz, her çiçeğe yeni bir usâre getiren tılsımcıdır.

Toplulukların tam bir depresyona düĢtüğü, ruhlardan bir havaî fiĢek hızıyla çıkan melankoli dairesinin tam kapanmak üzere olduğu anda yetiĢen Ģair, insanı, hedefine giden bir ok haline getirir; ileriye, ufuklara çevirir. Ona, dıĢa doğru hücum aĢkını verir. Onu yeniler, tazeler. DiriliĢinin harcını yoğurur, kıvamlaĢtırır.‖8

Son birkaç asırdır hem Türk toplumu hem de tüm Ġslam coğrafyası olarak, özellikle Batı‘nın etkisiyle, ciddi sıkıntılar yaĢanmaktadır. Bu hâl ister istemez Türk milletini zaman zaman umutsuzluğa sevk etmekte, hareketsiz bırakmaktadır. Bir de bunun üzerine bilinçsizlikler ve tembellikler de eklenince durum iyice içinden çıkılamaz bir hâl almıĢtır. Bu çalıĢmayla yaĢanılan bu durumun sebeplerini ortaya koymak ve geleceği sağlam bir biçimde inĢa etmek adına Ģiirin topluma gelecek tasavvuru inancı ile ilgili ne verebileceği / söyleyebileceği düĢüncesinden hareketle Sezai Karakoç‘un örnekliği ortaya konmuĢtur.

Sezai Karakoç‘un düĢünce yazıları ve Ģiirleri incelendiğinde hiçbir yerde karamsarlığa yer vermediği görülmüĢtür. Hâlbuki, o, yaĢanılan sıkıntıların ve yapılan

7 ġakir Diclehan, Sanat ve DüĢünce Dünyasında Sezai Karakoç, 2.bs., Ankara, Lim Yayınları,

2015, s.413.

8

Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları I: Medeniyetimizin Rüyası Rüyanın Medeniyeti ġiir, 5.bs., Ġstanbul, DiriliĢ Yayınları, 2012, s.46.

(15)

4 yanlıĢlıkların hepsinin farkındadır ama yine de pes etmez, ümidini yitirmez. Ġnancın vermiĢ olduğu kuvvetle, gayretten ve sabırdan aldığı ivmeyle olaylara sorun adaklı değil, çözüm odaklı yaklaĢmıĢ; toplumu da bu Ģekilde yönlendirmek istemiĢtir. DüĢünce yazılarını ve Ģiirlerini toplumun geleceğini inĢa etmek için birer vasıta kılmıĢtır. Bu çalıĢmada, onun bu duruĢu sebebiyle, Ģiirleri temel alınmak kaydıyla düĢünce yazılarından da istifade ederek ―Sezai Karakoç‘un ġiirlerinde Gelecek Tasavvuru‖ incelenmiĢ ve izah edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Yaptığımız bu çalıĢmanın Sezai Karakoç‘un Ģiirleri ve düĢünce yazıları üzerine yapılan araĢtırma ve incelemelere katkı sağlayacağını umarız.

(16)

5

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ÇalıĢmamız ―gelecek tasavvuru‖ zemininde gerçekleĢeceği için gelecekle, dünyanın sonuyla ve sonrasıyla ilgili bir bilim dalı olması sebebiyle ―eskatoloji‖ye ve bu bilim dalıyla alakalı mitleri içine alan ―eskatoloji mitleri‖ne değinmek yerinde olacaktır.

1. ESKATOLOJĠ

―Eskatoloji, son Ģeylerle ilgili öğretiler bilimidir.‖9

Yunanca bir kelime olup ―eschatos‖ (son) ve ―eschata‖ (en son Ģeyler) terimlerinden türetilmiĢtir. Ġngilizcede 19. yüzyılın öncesinde böyle bir kelimeye rastlanmamıĢtır fakat sonrasında özellikle Hıristiyan teolojisinde genel bir düĢünce ve kavram hâline geldiği görülmüĢtür.10

Eskatoloji, günümüzde sistematik teolojinin bir alt dalı olarak kabul edilir ve dünyanın sonunda olacak olaylar onun kapsamı içerisinde yer alır. Dünyanın sonunda gelecek olan kurtarıcı, iyilikle kötülüğün son savaĢı, tanrının dünyanın egemenliğini sıra dıĢı bir Ģekilde ele geçirmesi, ölüm, ölüm sonrası, yargılama, hesap, ceza, cennet, cehennem vb. eskatolojinin incelediği ve üzerine yorumlar yaptığı konulardır.11

Dinler; dünyanın kuruluĢu, hayatın düzenlenmesi, tarihin iĢleyiĢi ve evren, dünya ve tarih karĢısında tanrı ve insanın konumu gibi konularda kendilerine intisap edenlere genel olarak bilgiler sunar. Dinî bilgilerin ve inançların temelini oluĢturan bu bilgiler daha ziyade ilk insan ve hayatın baĢlangıcı üzerinde durmaktadır. Bunun sebebi, insanların baĢlangıca dair yoğun bir merak duymalarıdır. Bununla birlikte, insanlar baĢlangıcı merak ettiği kadar sonu da merak etmiĢlerdir. Sonun ne zaman ve nasıl gerçekleĢeceği, son yaĢanırken neler olacağı en çok sorulan sorular arasında yer

9 Cengiz Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek Ortadoğu Dinlerinde Eskatoloji Mitosları, Ġstanbul, Ġz

yayıncılık, 2003, s.48.

10

R.J. Zwi Weblowsky, ―Eschatology‖, E:R., C.5, y.y., s.149.

(17)

6 almaktadır. Eskatoloji, farklı dinsel geleneklerin bu sorulara verdiği cevapların yanı sıra modern ideolojik ve düĢünsel hareketlerin sonla ilgili düĢüncelerini de araĢtırır, sistematize eder, benzerliklerini veya farklılıklarını ortaya koyar, bunları mukayese eder ve bunlara dair çözümlemelerde bulunur.12

Eskatoloji, kapsam olarak öncelikle ―bireysel eskatoloji‖ ve ―genel, kozmik eskatoloji‖ olmak üzere ikiye ayrılır. Bireysel eskatoloji, tek tek Ģahısların kaderini yani, kiĢinin kendi ölümünü ve ölüm sonrasında onu neler beklediğini konu edinir. Kimi dinlerde kiĢinin öldükten sonra hesaba çekileceğine, cennet veya cehenneme gideceğine; kimileri ruhun reenkarnasyon sonucu tekrar geri geleceğine ya da baĢka varlıklara geçeceğine; kimileri de kral ya da önde gelen kiĢilerin ölümsüz olduğuna inanır. ĠĢte tüm bu konular bireysel eskatolojinin kapsamındadır. Genel, kozmik eskatoloji ise; Ģu anki dünyanın sonunu ortaya koyar ve açıklar, hem evrenin hem de toplumların durumlarıyla ilgilenir. Bazı dinsel gelenekler dünyanın gitgide kötüleĢtiğini, dünyanın yaĢanmaz bir hâl aldığını, sonunun geldiğini düĢünür. Onlara göre dünya dönüĢecek ve kötülüklerden uzak tertemiz bir hâle bürünecektir. Bazı dinsel gelenekler ise dünya hayatının baĢlangıçta mükemmel bir Ģekilde yaratıldığını fakat sonradan gittikçe kötüleĢtiğini ve bu Ģekilde de yaĢamın son bulacağını düĢünür. Bu geleneklerin kimilerine göre dünya yenilerek devam edecek kimilerine göre de tamamen ortadan kalkacak ve baĢka bir âlemde bir yaĢam baĢlayacaktır. Bahsi geçen yeni yaĢam ―ahiret‖ yaĢamıdır.13

Kozmik eskatolojiye göre toplumun gelecekte müreffeh bir Ģekilde yaĢam sürmesinin hem kıyamet sonrası hem de kıyamet öncesi dünyanın sonuyla ilgisi vardır. Bu noktada eskatoloji kavramında ikinci bir ayrıma gitmek gerekir: ―Kıyamet öncesi ve kıyamet sonrası eskatolojisi.‖ Çünkü dinlerin dünyanın sonu hakkındaki düĢünceleri sadece öteki dünya ile ilgili değildir. Birçok dinî inanç, bu dünya kıyamette yıkılsa bile bu yıkımdan önce mensuplarına son bir mutluluk vaadi sunmaktadır.14 12 A.e., s.49. 13 A.e., s.49-50. 14 A.e., s.50.

(18)

7 ―Kıyamet öncesi ya da gelecek dönem eskatolojisi‖ grubunda yer alan düĢünce ve inançlar genel olarak bu dünyaya yöneliktir. Dünyanın ve tarihin sonunda bir kurtarıcının geleceği düĢüncesi, mehdi ve mesih inançları, tanrının yeryüzünde bir krallık kuracağı düĢüncesi, altın çağ veya bin yıllık muhteĢem bir dönemin geleceğine dair beklenti, Ģeytanın veya kaos ejderinin zincire vurulması, iyilik ve kötülük güçleri arasında son savaĢ, birinci diriliĢ gibi düĢünceler bu gruba dahil edilecek eskatolojik düĢüncelerdir. ―Kıyamet sonrası ya da öteki dünya eskatolojisi‖nin kapsamında ise bu dünyanın sonrası vardır. Kıyamet sonrasında yargılanma, hesap, cennet ve cehennem hayatı, ebedî hayat gibi düĢünceler de bu grubun inceleme alanına giren eskatolojik düĢüncelerdir.

1.1. ESKATOLOJĠ MĠTOSLARI

Eskatoloji ile mitoslar arasında yakın bir iliĢki vardır. Bu iliĢki sebebiyle mitoslara ―ritüel mitosları, köken mitosları, kozmogoni ve antropogoni mitosları‖ Ģeklinde bölümlere ayrılırken bunların yanına eskatoloji mitosu da eklenmiĢtir. Tez konusuyla bağlantısı olması hasebiyle bu bölümde sadece eskatoloji mitosunun anlatımına yer verilecektir.15

Eskatoloji mitosları, mitosların içerisinde içeriği en geniĢ olan baĢlıktır. Bu gruba dâhil edilecek olan mitoslar, kâinatın ve dünyanın sonu, insanın gelecekteki durumu, kurtuluĢa erme vb. konuları içine alan mitoslardır.16

Bu mitosların içerisinde tufanlara fazlaca yer verilir. Canlıların yok oluĢu, bir çift ya da birkaç canlı dıĢında dünyanın nasıl son bulduğu, insanların nasıl ortadan kalktıkları anlatılır. Depremler, yangınlar, dağların parçalanması, salgın hastalıklar gibi sebeplerle dünyada ve evrende düzen bozulur ve bir kaos ortamı oluĢur. Bu kaos sebebiyle de evren yok olur. Bazı mitoslar, bunu ―yokluk‖ olarak değerlendirirken bazıları içinse bu, yeniden doğuĢun bir baĢlangıcıdır.17

Dünyanın sonunda gelerek toplumu refaha kavuĢturacağına, dünya yaĢanan her türlü düzensizliğe son vereceğine, nizamı sağlayacağına inanılan ―kurtarıcı‖ 15 A.e., s.45. 16 A.e 17 A.e., s.47.

(19)

8 tasavvuru eskatoloji mitosları içerisinde önemli bir yere sahiptir. ―Maniheizm‘deki muhteĢem Ġsa, Sabiilikteki PraĢai Siva, Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki ‗Mesih‘, ZerdüĢtlükteki ‗SaoĢyant‘ ve Ġslam‘daki ‗Mehdi‘ eskatolojik kurtarıcı mitosunun önde gelen figürleridir.‖18

―Tanrı Krallığı‖ bu grupta yer alan diğer bir eskatolojik mitostur. Bu mitos, genel anlamda Ortadoğu‘daki dinler içerisinde yer almaktadır. Mitolojik bir söylem olarak Yahudilikte geliĢmiĢ ve oradan Hıristiyanlığa geçmiĢtir. Yahudilikten ziyade Hıristiyanlıkta daha çok kabul görmektedir hatta gerçekleĢmemesi sebebiyle de hayal kırıklıkları da yaĢanmaktadır.19

―Altın çağ‖ beklentisi de bu grupta yer alan eskatolojik mitoslardandır. Bu mitos, bir yandan geçmiĢte yaĢanılan mutluluk günlerine dönüĢü ifade ederken diğer bir yandan saadet asrını geleceğe, özellikle de dünyanın sonuna koyar. ―Altın çağ‖ beklentisi Hıristiyanlıkta ―binyılcılık‖ olarak karĢımıza çıkar ve bu dinin mensuplarının bekledikleri bin yıl sürecek bir altın çağdır.20

Dünyanın sonunda Ģeytanın ya da kötülük kaynağı güçlerin yanında yer alıp iyiliğin yayılmasına engel olacağı düĢünülen birtakım varlıklara yönelik tasavvur da eskatoloji mitlerinin arasında yer alır. Bu tasavvura göre ―Mesih KarĢıtı(Antikrist) ve Gog Magog‖ gibi varlıklarla bir ―son savaĢ‖ (armagedon) yapılacaktır.21

Daha bunlar gibi birçok eskatoloji miti sıralanabilir. Bu durum göstermektedir ki geleceğin bilinmez oluĢu insanlarda ciddi bir merak uyandırmıĢ, onların geleceği esrarengiz bir biçimde algılamasına ve geleceğe dair çeĢitli kurgular üretmesine neden olmuĢtur.

―Gelecek insanlar için tarih boyunca hep gizemlerle dolu olmuĢtur. Nedense tüm insanlar bir gelecek kaygısı taĢımıĢ ve geleceğe dair çeĢitli düĢünceler üretmiĢlerdir. Genel olarak gelecek hakkında ileri sürülen tüm düĢünceler, ortaya konan tüm tasavvurlar geçmiĢten ve özellikle yaĢanılan andan izler taĢımaktadır. Bir anlamda ‗gelecek‘ düĢüncesini içinde yaĢanan an oluĢturmaktadır. ġayet toplumlar Ġsrailoğulları gibi sürgün, acı, kıtlık, yokluk vb. felaketlerle karĢı karĢıya iseler 18 A.e., s.46. 19 A.e. 20 A.e. 21 A.e., s.46-47.

(20)

9 gelecekte her Ģeyin düzeleceği umudunu taĢımıĢlar ve kendilerini kurtaracak güzel günlere ulaĢtıracak bir kurtarıcı, Mehdi ya da Mesih beklemiĢlerdir.Bazen insanın yeryüzünü ahlaki, kültürel, ekolojik vs. olarak yaĢanmaz hale getirdiğini düĢünerek tanrıların dünyadaki hayatı, geleceği karartacağını düĢünmüĢler ve bunlarla ilgili mitolojik tasavvurlar oluĢturmuĢlardır.‖22

Bahsi geçen tasavvurlara benzer tasavvurları günümüzde de görmek mümkündür. Günümüz modern insanı ekolojik dengeyi, toplumsal düzeni, ahlaki yapıyı bozduğu için çeĢitli kıyamet senaryoları üretilmekte, bu durum tıpkı ilkel kabul edilen eski toplulukların ortaya koyduğu biçimde mitlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.23

1.2. SEZAĠ KARAKOÇ‘UN GELECEK TASAVVURU VE

ESKATOLOJĠ

Yaptığımız araĢtırmalar neticesinde Sezai Karakoç‘un gelecek tasavvuru ile eskatoloji bilimi arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiĢtir. Eskatolojinin dünyanın sonu hakkında ortaya konan senaryoları, dünyanın sonunda gelecek olan kurtarıcıyı, ölümü, ölüm sonrasını, kıyameti, yargılamayı, hesabı, ahiret hayatını, cezayı, mükâfatı, cenneti, cehennemi vb. konuları içine alan bir bilim olduğunu daha önce de ifade etmiĢtik. Sezai Karakoç da düĢünce yazılarını ve Ģiirlerini kaleme alırken bu konular üzerinde sıklıkla durur çünkü bunlar, Ġslam inancının en temel konularındandır. Ġnsanın bu gerçekliklere dikkat ederek hayatını sürdürmesi hem dünya hayatını anlamlı kılacak ve güzelleĢtirecek hem de ebedi hayatında kurtuluĢuna vesile olacaktır.

Eskatoloji bilimine göre kimi dinsel gelenekler geleceğe dair kötü senaryolar düzerken kimileri de iyi senaryolar düzer. Buradan hareketle, Sezai Karakoç‘un gelecek tasavvuru incelendiğinde hiçbir zaman karamsarlığa, felakete, çaresizliğe ve yokluğa yer vermediği görülmüĢtür. O, yaĢanan sıkıntılar hangi boyuta ulaĢırsa ulaĢsın ümidini hiçbir zaman yitirmez. Bu, Müslümanca bir duruĢtur. Kur‘an‘ın

22

A.e., s.47.

(21)

10 birçok ayetinde ancak kafirlerin Allah‘tan ümidi keseceği dile getirilir.24

Karakoç, bu bilinçte olduğu için geleceğe dair muĢtular verir ve hep umuda vurgu yapar.

Eskatolojinin kapsadığı bir konu olan ahiret inancı, Ġslam inanç sisteminin Allah‘a ve peygambere imandan sonra en önemli ilkesidir, denilebilir. Ġslam‘ın sunduğu bakıĢ açısının doğasını belirleyen temel bir unsur olan bu inanç, insanın yeryüzünde varlığını anlamdırmasını sağlar. Muhatap olduğu her Ģeyin arkasında bir hikmet olduğu bilincini uyandırır, yaĢadıklarına karĢı sabır gücünü artırır.25

Sezai Karakoç için ölümden sonra diriliĢ bir müjdedir.26

Ġnanan insanın öleceğini, öldükten sonra dirileceğini ve ebediyen var olacağını bilir. Bu sayede bu dünyada yaĢanılan hayat bir anlam kazanır.27

Karakoç, Kur‘an‘da ―saat‖ ve ―kıyamet‖ kelimelerinin birçok yerde geçtiğini dile getirir ve insanın olduğu gibi evrenin de bir sonunun olduğunu kabul etmenin imanın ayrılmaz bir parçası olarak sunulduğuna dikkat çeker. Allah, evreni yoktan var ettiği gibi yok etme gücüne de sahiptir. Yaratılan her varlığa bir son tayin edildiği gibi kâinata da bir son tayin edilmiĢtir ve bunun adı kıyamettir. Eskatoloji biliminin de bir konusu olan kıyamet, Ġslam inancına göre bir son değildir. Ġnsan, kıyametten sonra Allah‘ın huzuruna çıkacak ve hesap verecektir.28

Sezai Karakoç‘a göre, bir suç iĢlenmiĢse mutlaka onu dengeleyen bir ceza olacaktır. Ġnsan, ister farkında olsun ister olmasın suçu çağırdığı müddetçe cezayı da çağırmakta ya da tam tersi iyiliğe koĢtuğu müddetçe mükâfata da koĢmaktadır. Karakoç, iyiliğin cennetten bir öz kötülüğün ise cehennemden bir öz taĢıdığını düĢünmektedir. Ġleride cehennem özünün çekiĢiyle kötülükleri çektiği zaman, kötülük yapanları da kendine çekecek; cennet de iyilikleri ve güzellikleri kendine çekerken bu hâl üzere yaĢayanları da kendine çekecektir. Ġnsan, iyiliklerle kötülükler arasında gidip gelmektedir. Eğer iyilikleri ağır basarsa cennete, kötülükleri ağır basarsa cehenneme gidecektir. Yani yaptığı kötülüklerin hesabını verecek iyiliklerin

24 Bkz. Yusuf 12/87, Hicr 15/ 56, Ankebut 29/23 ve 36, Mümtehine 60/13.

25

Münire Kevser BaĢ, DiriliĢ'in Yapı TaĢları: Sezai Karakoç'un DüĢünce Sanatında Temel

Kavramlar, 2.bs., Ankara, Lim Yayınları, 2015, s.209.

26

Sezai Karakoç, Ruhun DiriliĢi, 4.bs., Ġstanbul, DiriliĢ Yayınları, 1979, s.92.

27

A.e., s.94.

(22)

11 mükâfatını görecektir.29

Sezai Karakoç‘un eskatoloji bilminin incelediği cennet ve cehennem konularına inancı gereği bakıĢ açısı budur.

Eskatolojinin içerisinde geniĢ bir yer tutan eskatoloji mitoslarının en önemlisi dünyanın sonunun gelerek toplumu refaha kavuĢturacağına, dünyadaki kaosa son vereceğine ve nizamı sağlayacağına inanılan ―kurtarıcı‖ tasavvurudur. Her dinin gelecekte beklediği ―kurtarıcı‖sı farklıdır. ―Mehdi‖ Ġslam dininde beklenen kurtarıcının adıdır ve eskatolojik kurtarıcı mitosunun önde gelen figürlerinden biridir.30 Bununla birlikte, Kur‘an‘da Mehdi‘nin geleceğiyle ilgili hiçbir ayet yoktur, sadece bu konuda oldukça fazla sayıda hadis bulunmaktadır.31

Sezai Karakoç da yazılarında ve Ģiirlerinde Mehdi‘ye yer vermektedir. Ona göre Mehdi, son peygamberden sonra da karanlığa batan ve Ġslam düzenini terk ederek umutsuzluğa batan insanlığı yeniden gün ıĢığına çekip çıkaracak bir görevlidir. Geldiği çağda, Son Peygamber‘in izinden giderek Ġslam‘ın diriliĢini sağlayacaktır.32

Karakoç, Müslümanların Doğu‘nun ve Batı‘nın zulmünden kurtulmalarına vesile olacak Mehdi‘nin ruhani bir varlık olmadığını ve insanların arasından çıkacağını düĢünmektedir.33

―Bir gül ansızın patlayıp açılacak bir saksıda Ve kalkacak bir insan ayağa

Ve ıĢık ıĢık ıĢık

Arkasında solunda ve sağında Ve uzatacak ellerini dıĢarıya Ah bu ne beyaz ne beyaz Musa‘nın elleri

Ve yüzü Ġsa yüzünün benzeri Sonra bir değiĢim daha Bir değiĢim daha

Kendinde özetleyen bütün peygamberleri Son Peygamber‘in kendisi sanki

Hızır da iĢi bitip de aradan çıkan köprülerin en yükseği Mehdi‖34

29 Sezai Karakoç, Sütun: Günlük Yazılar II, 7.bs., Ġstanbul, DiriliĢ Yayınları, 2015, s.319. 30

Cengiz Batuk, a.g.e., s.46.

31

A.e., s.328.

32 Sezai Karakoç, Sütun: Günlük Yazılar II, s.596. 33

A.e., s.597.

34

(23)

12 Sonuç olarak Ģunu söyleyebiliriz ki, eskatolojinin içinde yer alan birçok konu Sezai Karakoç‘un Ģiirlerinde ve yazılarında yer almıĢ hatta onların temelini teĢkil etmiĢtir. O, geleceğe dair tasavvurunda umuda ağırlık vermiĢ ve toplumu bu Ģekilde yönlendirmeye çalıĢmıĢtır; karamsarlıktan hep uzak durmuĢtur. Bu konulara ve bu konuların geçtiği mısralara çalıĢmamızın ilerleyen kısımlarında yer verilecektir.

(24)

13

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

2. SEZAĠ KARAKOÇ’UN ETKĠLENDĠĞĠ ĠSĠMLERĠN

ġĠĠRLERĠNDE GELECEK TASAVVURLARI

2.1. MEHMET ÂKĠF ERSOY‘UN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK

TASAVVURU

Mehmet Âkif ‗in hayatı ve Safahat‘ı incelendiğinde milletini ne kadar sevdiği ve ona ne kadar değer verdiği görülmektedir. Milletiyle o derece hemhâl olmuĢtur ki onun geleceği kendi geleceğinden önemli hâle gelmiĢtir. Safahat‘ın yazıldığı dönem, ülkenin son derece sıkıntılı süreçler yaĢadığı bir döneme denk gelmektedir. Hâl böyle olunca ülkesinin geleceği için endiĢelenen Mehmet Âkif, kurtuluĢ çareleri aramakta; inancı çerçevesinde çözüm önerileri geliĢtirmeye çalıĢmaktadır. Bütün bunlar onun gelecek tasavvurunu oluĢturmaktadır.

Mehmet Âkif, geleceği tarihiyle hesaplaĢarak inĢa etmek istemektedir. Tarih onun için sadece yaĢanmıĢ olaylardan ibaret değildir. Bu sebeple güçlü bir tarih bilinci olmadan geleceğin inĢa edilmesini imkân dahilinde görmez.35

Bu anlayıĢta olan Âkif‘in kastettiği Ģey ise hiçbir zaman tarihi körü körüne yüceltmek değildir; onun kastettiği, tarihi objektif bir Ģekilde değerlendirerek ondan ders almak ve geleceğe bu pencereden bakmaktır. Bu yönüyle dönemindeki birçok Ģairden de ayrılmaktadır.

Mehmet Âkif‘in gelecek tasavvurunun anlaĢılması, onun tarih anlayıĢının kavranmasıyla mümkün olabilir. YaĢanılan karanlık günlerde topluma bir umut ıĢığı gösterebilmesi; yılgınlığın, ait olduğu medeniyetin değerler sistemine karĢı güven sarsıntısının devletten topluma yansıdığı zamanlarda çelik iradeyle sesini

35

Âkif Emre, ―Bir Ġslâm ġairinin Gelecek Tasavvuru‖, Hece Karakter Âbidesi ve Bir Çığlık

(25)

14 duyurabilmesi ancak tarihle kurduğu sağlıklı iliĢkiyle açıklanabilir.36

Burada bahsedilen tarihi ise sadece Türk tarihi ya da Osmanlı tarihi diye sınırlandırmak doğru olmaz, Ġslam tarihi de onun için incelenmesi gereken önemli bir dönemdir.

Âkif‘in yaĢadığı dönemde Balkan SavaĢları, Birinci Dünya SavaĢı, Çanakkale SavaĢı, KurtuluĢ SavaĢı gibi önemli olaylar cereyan etmiĢtir. Ülke maddi ve manevi ağır sarsıntılar geçirmiĢtir. Bu durum halkı karamsarlığa itmiĢ, halk geleceğe ümitsizlikle bakar hâle gelmiĢtir. Âkif ise ―Onlar korkarak ve ümit ederek Rablerine dua ederler.‖37

ayetinden hareketle hiçbir zaman ümitsizlik bataklığına sürüklenmemiĢtir. Gücünü Allah‘tan, tarihinden, milletinden alarak hep gayret göstermiĢ ve geleceğin ancak bu azim ve inançla inĢa edileceğine inanmıĢtır.

Âkif‘in gelecek tasavvurunu anlayabilmek için Safahat adlı eserini ve ―Ġstiklâl MarĢı‖nı incelemek çalıĢmanın bu kısmı için yeterli olacaktır. Sezai Karakoç, Safahat‘ı bölümleriyle birlikte Ģöyle yorumlamıĢtır:

―Safahat‘a panoramik bir bakıĢ attığımızda, birincisinde, toplumun alelâde günlerini cepheleri, ikincisinde(Süleymaniye Kürsüsünde) cemiyette çarpıĢan ve ergeç ona biçim verecek olan alternatif fikir ve görüĢlerin tenkidi ve kurtuluĢ yolunun ifadesi, üçüncü Safahat‘ta(Hakkın Sesleri) idealinin, islâmın, Kur‘an yolunun açıklanması yer alır. Ġslâm gerçek cephesiyle halka anlatılır. IV. Safahat‘ta(Fatih Kürsüsünde) halkın ve aydınların genel bir inceleniĢini buluyoruz. V. Safahat(Hâtıralar) gezi intibalarıdır. Buna Doğu ve Batıya bakıĢ da diyebiliriz… VI. Safahat(Âsım), yazılıĢ zamanları aynı olduğu için, içine Ġstiklâl MarĢı ve Bülbül‘ü de katacak olursak, bir yandan bir nevi bir destan Ģiiri, öte yandan da Ģairin özlediği geleceğin Ģiiridir. Zaten Destanlar, bir bakıma gelecek zamana bakıĢlardır. VII. Safahat(Gölgeler)se artık ötelere bakıĢ Ģiirleridir…‖38

Âkif, Safahat‘ın birinci bölümünde ―Tevhîd yâhud Feryâd‖ Ģiirinde gelecek tasavvurunu ifade ederken ahiret hayatını kastetmiĢtir. Ġman nuruyla hayatını nurlandıran bir insanın dünya hayatı ne kadar sıkıntılı olsa da ebedî hayatının sonsuz mutlulukla taçlanacağını ifade etmiĢtir.

36 A.e., s.41. 37 Secde 32/16

38

(26)

15 ―Îmandır o cevher ki Ġlâhî ne büyüktür…

Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür! …

Ferdâdaki ezvâkı o ettikçe te‘emmül, Eyler bugün âlâma nasıl olsa tahammül. Bir mülhidi lâkin kim eder tesliye heyhât? Sığmaz bunun âfâkına ferdâ-yı mükâfat!‖39

Yine bu bakıĢ açısıyla bağlantılı olarak ―Durmayalım‖ Ģiirinde de Sa‘dî‘nin bir hikâyesinden hareketle azmi elinden bırakmayan ve bir hedefi olan insanın her türlü zorluğu bir Ģekilde aĢabileceğini anlatır. Varılacak ve felaha erilecek asıl menzilin de öte âlem olduğunu vurgular. Bununla birlikte Âkif, geçmiĢten aldığını hâle ve geleceğe taĢıyarak da kendi devrinin insanını geleceği hazırlamakla vazifelendirir.40

―ĠĢte âtîdir o ser-menzil denen ârâmgâh; Kârbân akvâm; çöl mâzî, atâlet sedd-i râh. Durma, mâzî bir mugaylanzâr-ı dehĢetnâktir; Git ki, âtî ne korkusuzdur, hem ne kudsî hâktir!‖41

Ġkinci bölümü ―Süleymaniye Kürsüsünde‖yi ise Âkif, kendini Ġslamiyet‘e hizmete adamıĢ, dostu AbdürreĢid Ġbrahim Efendi‘nin ağzından, Süleymaniye Camii‘nden verilmiĢ bir vaaz Ģeklinde kaleme almıĢtır. Bu vaiz, önce bütün Ġslam alemini dolaĢmıĢ daha sonra Rusya, Türkistan, Hindistan ve Japonya‘yı gezmiĢtir; bu ülkeler hakkındaki gözlemlerini de camaate aktarmaktadır. Bu ülkelerle kendi ülkesi arasında önemli farklar görmüĢtür. O dönemde Osmanlı aydınları dinî, millî her Ģeyi bırakıp Avrupa‘nın izinden gitmeyi istemiĢ, halk ise faydalı bile olsa yeniliklere karĢı çıkmıĢ ve dini yanlıĢ yorumlamıĢtır.42

Özellikle Hindistan gezisini anlatırken gelecek tasavvurundan da bahsetmiĢtir. Oradaki âlimlerin dinlerin ruhunu gören, Kur‘an‘ın

39

Mehmet Âkif Ersoy, Safahat: Orijinali ve Günümüz Türkçesi, Haz.: A.Vahab AkbaĢ, Ġstanbul, Beyan Yayınaları, 2007, s.50.

40

ġerif AktaĢ, ―Mehmet Âkif ve Ġnsan‖, Hece Karakter Âbidesi ve Bir Çığlık Olarak Mehmet

Âkif Özel Sayısı, 2.bs., Ankara, Özel Sayı:15, 2008, s. 37.

41

Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.62.

42

M. Ertuğrul Düzdağ, M. Akif Ersoy, 2.bs., Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 1996, s.157-158.

(27)

16 hikmetini bilen, Batı‘nın bile önünde eğildiği âlimler olduğunu; gençlerin ise birçoğunun Batı‘da eğitim gördüğünü fakat hiçbir zaman onları taklit etmediklerini, Ġslam‘ın özünü kavrayarak ve manevi değerlerinden taviz vermeyerek hayatlarını Ģekillendirdiklerini anlatmıĢtır. Evlatları bu Ģekilde ilim öğrenen milletlerin gelecekte bağımsızlığı hakkedeceklerini de dile getirmiĢtir.

―Böyle evlâd okutan milletin istikbâli, Haklıdır almaya âgûĢuna istiklâli.

Yarın olmazsa, öbür gün olacaktır mutlak… Uzak olmuĢ ne çıkar? Var ya bir âtî ona bak!‖43

Safahat‘ın üçüncü bölümü olan ―Hakkın Sesleri‖nde Âkif, Kur‘an ayetlerini dayanak göstererek gelecek tasavvurunu bizlere açıklar. Bir manzumesi ―Oğullarım! Gidiniz de Yusuf‘la kardeĢini araĢtırınız; hem sakın Allah‘ın inayetinden ümidinizi kesmeyiniz; zira, kâfirlerden baĢkası Allah‘ın inayetinden ümidini kesmez.‖44 ayetiyle baĢlar. Bu manzumede geleceğe karĢı ümitsizlikle bakıp azmi bırakmayı Ģiddetle reddeden Ģair; bunun alçakça bir ölüm olduğunu ifade eder ve böyle bir ölümü imanlı bir kimseye yakıĢtıramaz. Hayatta her ne kadar türlü imtihanlara muhatab olunup çaresiz kalınsa da mutlaka bir çıkıĢ yolu bulunabileceğini fakat bunun için ciddi bir çaba içerisinde olmak gerektiğini söyleyen Âkif, ümitsizlikle Ģirki bir kefeye koyar. Allah‘ın rahmetinden ümidi kesmeyi bir ziyanlık olarak görür ve insanların hem bugünü hem de geleceği için çalıĢıp çabalamasının zorunlu olduğunu söyler.

―Âtîyi karanlık görerek azmi bırakmak… Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak. Dünyadâ inanmam, hani, görsem de gözümle: Ġmânı olan kimse gebermez bir ölümle. …

Âtîyi karanlık görüvermekle apıĢtın? Esbâbı elinden atarak ye‘se yapıĢtın!

KarĢında ziya yoksa ya sağından ya solundan, Tek bir ıĢık olsun buluver…Kalma yolundan. …

43

Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.342.

(28)

17 Bir seyyie yoktur sana; ey unsur-i îman,

Nevmîd olarak rahmet-i mev‘ûd-i Hudâ‘dan, Hüsrâna rızâ verme…ÇalıĢ…Azmi bırakma; Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!‖45

Manzumenin son kısmında ise Türk halkına seslenir Ģair. Balkan SavaĢları sebebiyle ülke, oldukça zor bir dönem geçirmektedir. Eğer ümit ve azim elden bırakılıp vatan kurtarmak için mücadele edilmezse Türk milletini kötü bir sonun beklediğini üzülerek söyler.

―Sahipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sahip olursan bu vatan batmıyacaktır.‖46

Safahat‘ın dördüncü bölümü olan ―Fatih Kürsüsünde‖de Ģair; halkın gayretsizliği, düĢman saldırıları ve ülkenin içinde bulunduğu kötü durum karĢısında canı yandığı için zaman zaman karamsarlaĢır. Batı, azami derecede çalıĢarak dünyaya hükmetmekte; Doğu ise gitgide miskinleĢip yanlıĢ bir tevekkül ve kader inancına saplanmaktadır. Bunun en önemli sebebi ise cehalettir. Burada Âkif, yine halkı, konuĢturduğu vaizin ağzından çalıĢmaya davet eder.

―Bekayı hak tanıyan sa‘yi bir vazîfe bilir; ÇalıĢ çalıĢ ki, beka sa‘y olursa hakkedilir.‖47

Üzerine Bulgar bayrağı çekilmiĢ Edirne Kalesi, Meriç‘le Tunca‘nın üzerinde yüzen cesetler, kana bulanmıĢ Arda Nehri, Gümülcine‘de vahĢice katledilen Müslümanlar, Vardar‘da boğulan masumlar, kandan kızaran Selânik Ovası ve daha birçok zulüm vaizi ve cemaati yasa boğar ve bu bölüm bir dua ile bitirilir.48

Bu tablo karĢısında geleceğe bakıĢı karamsarlaĢan Ģair, dualarıyla Allah‘a sığınıp bu karamsarlığı ortadan kaldırmaya çalıĢır.

45

Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.404-406.

46

A.e., s.406.

47

A.e., s.468.

48

(29)

18 ―Yetmez mi celâlinle göründüklerin artık?

Kurbân olayım, biz bu tecellîden usandık!‖ Bir fecr-i ümîd etmeli ferdâları te‘min… Göster bize yâ Rab o güzel günleri…

— Amin!‖49

BeĢinci bölüm olan ―Hatıralar‖ın giriĢ kısmında Birinci Dünya SavaĢı‘nın ülkeye verdiği zararlar sebebiyle bunalan Âkif‘in karamsarlığı devam eder ve bu durumu milletin hâlini gözlemleyerek anlatır.

―Kâm aldı cihan, biz yine ferdalara kaldık… Artık bize göster ki o ferdâyı: Bunaldık! …

Hüsran yine bîçârenin âmâlini sardı; Âtisi nigâhında karardıkça karardı.

Balkan‘daki yangın daha kül bağlamamıĢken, Bir baĢka cehennem çıkıversin…Bu ne erken!‖50

Ardından gelen ―Uyan‖ Ģiiriyle Âkif özüne döner ve ümitsizliği bir kenara bırakır. Milletine geçmiĢten ders alarak geleceğini inĢa etmesini önerir, bunun özellikle çocuklar için yapılması gerektiğini dile getirir. ġaire göre, Doğu‘nun miskinliği böyle devam ederse gelecekte Batı‘nın elinden çekilmeyen kötülük kalmayacaktır. Bu sebeple ümitsizlik bir kenara bırakılmalı ve gayrete yapıĢılmalıdır.51

Safahat‘ın altıncı bölümü olan ―Âsım‖ Mehmet Âkif‘in gelecek tasavvurunun yoğun bir biçimde iĢlendiği kısımdır. Burada gelecek nesiller ―Âsım‘ın nesli‖ olarak ifade edilir. Âkif‘in alkıĢladığı ―Âsım nesli‖, savaĢ içinde birdenbire olağanüstülüğe yükselen, kahramanlaĢan günün neslidir. Bu nesil, sulh içinde de aynı baĢarı, üstünlük ve fazileti gösterecek geleceğin nesli olarak ifade edilir. Böylelikle bir realitenin içinden ideal bir nesil ortaya çıkar ve bu nesil, Ģimdiki zamanda yaĢamakla

49 A.e., s.562. 50 A.e., s.572. 51 A.e., s.578.

(30)

19 birlikte geleceğin de nesli olacaktır.52

Bu manzumede dört karekter yer alır. Bunlar: Köse Ġmam, Hocazâde, Köse Ġmam‘ın oğlu Âsım ve Hocazâde‘nin oğlu Emin. Köse Ġmam ve Hocazâde‘nin konuĢmaları eserin büyük bir kısmını teĢkil eder ve burada yaĢanılan dönem türlü yönleriyle eleĢtirilir. Köse Ġmam muhafazakârdır, dönemi fazlazıyla eleĢtirir; Hocazâde ise daha müsamahalıdır devrine karĢı ve yeniliklerden yanadır.

Hocazâde ecdadını sevmekle birlikte onlara güceniktir çünkü onlar gençlere hiçbir zaman ümidi aĢılamamıĢlardır. Onlar yeni nesli yüreklendirecekleri yerde, korkutarak ve gelecek konusunda hep karamsar bir tablo çizerek yetiĢtirmiĢlerdir. Bu Ģekilde yetiĢen bir neslin ise geleceği inĢa etmesi mümkün değildir.

―Bir ıĢık gösteren olsaydı eğer, tek bir ıĢık, Biz o zulmetleri bin parça edip çıkmıĢtık. Ġki üç yüz senedir serpemiyor bizde Ģebâb, Çünkü bîçarenin âtîsine îmânı harâb.‖53

ġaire göre, eğer Türk milleti Ġslam dininin yasakladığı ye‘se yapıĢmasaydı ve Allah‘ın rahmetine sarılabilseydi; vatan düĢman iĢgallerinden kurtulabilir, Ġslam dini yine dört bir tarafa yayılabilirdi. Bu da Türk milletinin kurtuluĢu olurdu. Ümitsizlik gayretsizliği getirdi, vatan ve onun geleceği tehlikeye girdi. Hâl böyle olunca yeni nesil miskinliğe sürüklendi. Âkif, bu tabloyu çizdikten sonra hemen bu hâlden kurtuluĢ reçetesini vermeyi de ihmâl etmez: ÇalıĢmak ve ümit. Ona göre milletine yakıĢan bunlardı. Belki bir anda toparlanmak güç olabilirdi ama azimde sebat edilirse her türlü güçlüğü yenmek mümkündü. Aynı bölümde Müslüman‘ın görevinin elinden geleni yapıp gerisini Allah‘a havale etmek olduğunu ifade eden Ģair, tevekkül inancına da vurgu yapmıĢtır.

Manzumenin ilerleyen kısmında Köse Ġmam, o dönemin insanı hakkındaki gözlemlerini anlatır. Millet, Ġslami yaĢam tarzından kopmuĢ ve ahlaki bir çöküntü içerisindedir. Bu durum karĢısında gelecekten ümit kesen Köse Ġmam, bizi nasıl bir

52

Sezai Karakoç, Mehmed Âkif, s.44.

53

(31)

20 nesil kurtaracak diye Hocâzade‘ye sorar. Hocazâde kendinden emin bir Ģekilde kurtuluĢun ―Âsım‘ın nesli‖yle olacağını söyler ve bu neslin özelliklerini anlatır. Bu özellikleri Âkif Emre Ģöyle dile getirmiĢtir:

―Bu anlamda onun gelecek tasavvurunu biçimlendirmek üzere öne çıkan insan tipi ‗Âsım‘ın nesli‘dir…Âsım‘ın neslinde aradığı iki temel vasıf vardır: Fazilet ve marifet.

Geleceğin nesli için önerdiği bu insan tipinde bu iki boyut olmadan eksik kalacaktır. Özellikle ‗Âsım‘ tiplemesine baktığımızda model insan ve toplum bu iki özellik üzerinde inĢa ediliyor. Müslüman ahlakını, kiĢiliğini özümsemeyen, faziletin donanımını kuĢanmayan bir toplumun geleceği olamazdı ona göre. Aksi durumda kokuĢmaya, çürümeye mahkûmdur.

Ahlakilik tek baĢına yeni bir medeniyetin diriltilmesi için kâfi değildir. Ġlim, teknik, hikmet, tefekkür sahibi olmadan Ġslâm toplumu inĢa edilemez. Bunun için marifet, Âsım‘ın neslinde aradığı temel özelliktir. Ġhlas ve marifetin buluĢtuğu bir Ġslâm toplumu özlemini hayatı boyunca dillendirdi; öylece yaĢadı.‖54

Safahat‘ın bu kısmından sonra ―Çanakkale ġehidleri‖ Ģiiri baĢlar ve burada Ģair, Âsım‘ın nesline olan inancını bir kez daha vurgular.

―Âsım‘ın nesli… diyordum ya.. nesilmiĢ gerçek : ĠĢte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.‖55

Safahat‘ın son bölümü ―Gölgeler‖ baĢlığını taĢır. ġair, bu bölümde daha ziyade tasavvufi ve kendi iç alemini anlatan Ģiirler kaleme almıĢtır. ―Yeis Yok‖ Ģiirinde Ģairin gelecek tasavvurunu ifade eden mısralar göze çarpar. ġiir ―Dalâlete düĢmüĢlerden baĢka kim Tanrı‘sının rahmetinden ümîdini keser?‖56

ayetiyle baĢlar ve eğer Allah‘tan ümit kesilirse yarınların karanlık olacağını ifade eden Ģu mısralarla devam eder.

―Lâkin, hani bir nefhası yok sende ümîdin! ‗ÖlmüĢ‘ mü dedin? Âh onu öldürmeli miydin? Hakkın ezelî fecri boğulmazdı, a zâlim,

54 Âkif Emre, a.g.m., s.45.

55 Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.828. 56

(32)

21 Ferdâların artık göreceksin ne muzlim!‖57

Yine bu bölümde yer alan ―Azim ve Tevekkül‖ Ģiiri de Ģairin geleceğe bakıĢını özetler niteliktedir. ―Bir kerre de azmettin mi, Allah‘a dayan…‖58

ayetiyle baĢlayan Ģiirde yanlıĢ tevekkül anlayıĢı eleĢtirilmektedir. Dünya terakki edip ilerlerken Türk milleti o dönemde ―Allah‘a dayandık‖ diyerek azmi bıraktı, tembellik etti. Oysaki, Allah‘ a dayanmak, ancak ve ancak elinden geleni sonuna kadar yaptıktan sonra olabilirdi fakat millet bunu yanlıĢ yorumladı. Bunun sonucunda da gerilemekten kurtulamadı. Âkif, bu tespiti yaptıktan sonra milletine seslenerek onu sert bir dille uyarır, onu âdeta silkeler. Milleti çalıĢıp gayret göstermeye ve tarihine sahip çıkmaya davet eder. Zira bunlar olmadan iyi bir gelecek tasavvur edilemez.

―Müstakbeli bul, sen de koĢanlarla bir ol da; Mâzîyi, fakat, yıkmaya kalkıĢma bu yolda. Ahlâfa döner, korkarım, eslâfa hücûmu: Mâzîsi yıkık milletin atîsi olur mu? Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha: Bir kupkuru çöl var; ne ıĢık var, ne de vâha!‖59

Son olarak Türk milleti için paha biçilemez bir değeri olan ―Ġstiklâl MarĢı‖na değinerek bu bölümü nihayete erdirmek yerinde olacaktır.

―…Ġstiklâl MarĢı, bir ‗Ġstikbâl MarĢı‘dır; her hâli ‗Ģu ân‘ içinde saklı geleceğin marĢıdır. O yüzden her ân tazelenmekte, özgürlüğün ve umudun Ģiiri olarak, ‗ölümsüz yeni‘ söz hâlinde yinelenmektedir. O yüzden Ģair, ‗Korkma!..‘demektedir; o ‗söz‘ de sönmeyecektir!..‖60

Âkif‘e göre eğer Türk milleti ve tüm Ġslam coğrafyası, Ġslam dininin hükümlerini hayatının merkezine oturtursa, doğru bir tevekkül inancıyla Allah‘a

57 Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.898. 58 Âl-i Ġmrân 3/159

59

Mehmet Âkif Ersoy, a.g.e., s.904-906.

60

Hasan Akay - M. Fatih Andı, ―SunuĢ‖, Ġstiklâl MarĢı Ġstikbâl MarĢı 41 Dize 41 Yorum, haz.: Hasan Akay, M. Fatih Andı, 5.bs., Ġstanbul, Hat Yayınevi, 2016, s.11.

(33)

22 yaslanırsa, tarihinden ders alıp ona sahip çıkarsa, azmi elinden bırakmayıp ümitsizlikle savaĢırsa, marifeti ve fazileti hayatının merkezine alıp mücadele edebilirse artık bu millet ve bu coğrafya için korkulacak bir Ģey yok demektir. O zaman geleceğin kurtuluĢundan bahsedilir ve felaha erilir.

2.2. NECĠP FAZIL KISAKÜREK‘ĠN ġĠĠRLERĠNDE GELECEK

TASAVVURU

Necip Fazıl Kısakürek‘in hayatı incelendiğinde fikir sancılarıyla dolu bir ömür geçirdiği görülmektedir. Onun hayatı iki bölümde değerlendirilebilir. 1934 yılına kadar geçen dönem hayatının birinci dönemidir. Bu dönemde, Doğu kültüründe yetiĢmiĢ bir insan olmasına rağmen eğitim hayatı Batı‘da geçtiği için Avrupai bir hayat yaĢamıĢ, bu hayat tarzı onu bohemliğe sürüklemiĢ, bunun sonucunda da daha ziyade iç âlemiyle alakalı sancılar çekmiĢtir. 1934 yılında Abdülhâkim Arvasî Hazretleri‘yle tanıĢtıktan sonra hayatı yeni bir zemine oturmuĢ, bu zemin hayatının ikinci dönemini oluĢturmuĢtur. Bu dönemde Ġslami bir hayat tarzını benimsemiĢtir. Bununla birlikte ülkesinin sorunlarına eğilmiĢ, Türk milletinin tarihi ve yaĢadığı dönemin aksaklıkları hakkında sorgulamalarda bulunmuĢ; bunlara Ġslami bir bakıĢ açısıyla çözümler üretmeye çalıĢmıĢtır. 1943 yılında Büyük Doğu dergisini çıkarmaya baĢlamıĢtır. Necip Fazıl‘ın gelecek tasavvurunu, bu dergide yayınlanan yazılarından oluĢan bazı fikir kitaplarından ve Ģiirlerini derlediği Çile adlı eserinden hareketle inceleyebiliriz. Bu incelemeler sonucu görülecektir ki Kısakürek, ülkesinin geleceğini her daim kendine dert edinmiĢtir.

BatılılaĢma hareketinin en yoğun hissedildiği Tanzimat, aynı zamanda bir medeniyet krizinin de yaĢandığı dönemin adıdır. Bu hareketin ülkeyi yaĢadığı sıkıntılardan kurtarması ve ileriye götürmesi beklenirken ülke - hazırlıklı olmadığı için- derin bir kaosun içine düĢmüĢ, çeliĢkiler içinde, pek çok kavram kargaĢası yaĢar hâle gelmiĢtir. Kimileri her Ģeyiyle Batı‘yı savunmuĢ, kimileri Doğu konusunda ısrarcı olmuĢ, kimileri ise bu ikisi arasında bir orta yolu takip etmeyi tercih etmiĢtir. Necip Fazıl‘ı bu üçüncü gruba dahil etmek yanlıĢ olmaz. Bu konuda Necip Fazıl‘ı

(34)

23 ayrıcalıklı kılan özellikse Batı‘nın en köklü üniversitesinde eğitim görme ve o devir Batı‘sını yakından tanıma Ģansına sahip olmasıdır. Kendisi Doğu ve Batı medeniyeti konusunda kuru bir muhakeme yapmamıĢtır. Doğu ve Batı medeniyetlerini Ģahsında yaĢamıĢ ve ikisi arasındaki derin çeliĢkileri de müĢahede etme fırsatı bulmuĢtur.61 Bu müĢahede sonucunda da ülkesini toparlayabilmek ve onun geleceğini sağlıklı bir Ģekilde inĢa edebilmek adına Büyük Doğu Hareketi‘ni baĢlatmıĢ ve Büyük Doğu dergisini çıkarmıĢ, bu dergideki yazılarını kitaplaĢtırmıĢ, ülkenin çeĢitli yerlerinde büyük katılımlı konferans düzenlemiĢ; milleti, özellikle yeni nesli uyandırmaya ve harekete geçirmeye çalıĢmıĢtır.

Necip Fazıl, İdeologya Örgüsü kitabının baĢında ―Büyük Doğu‖nun çeĢitli niteliklerini verir. Kimi zaman onu ―…çizmeli ayaklarla dıĢımızdaki iklimlere doğru kaba ve nefsanî bir yürüyüĢ olmaktan ziyade, rüzgârdan hafif topuklarla içimizdeki iklimlere doğru ince ve ruhanî bir sefer…‖62

olarak tanımlar, kimi zaman ―…hem bir mâna, hem bir madde, hem bir zaman, hem bir mekân ismi; ve belli baĢlı bir ruhun, kendisiyle beraber bütün insanlığa örnek halinde donatacağı Doğu âlemine remz…‖63

olarak, kimi zaman da ―…Ġslâmiyetin emir subaylığı…Büyük Doğu, Ġslâm içinde ne büyük bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı…Sadece ‗Sünnet ve Cemaat Ehli‘ tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle Ġslâmiyet‘e yol açma geçidi…‖64

olarak tanımlar. Bu düĢünce tarzından hareketle de ülkesinin bugününü ve yarınını Ģekillendirmek ister. Bu düĢüncelerin ıĢığında büyük bir arzuyla iyi bir gelecek arayıĢına giren Necip Fazıl, bunu ―Büyük Doğu‖ Ģiirinde Türk milletine seslenerek Ģöyle dile getirmiĢtir:

―Yürü altın nesli, o tunç Oğuz‘un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Nur yolu izinden git, KILAVUZ‘un! Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!‖65

61

Dursun Ali Tökel, ―Bir Medeniyet EleĢtirmeni Olarak Necip Fazıl‖, Hece Büyük Doğu ve Necip

Fazıl Kısakürek, Ankara, Özel Sayı: 9, 2004, s.64.

62

Necip Fazıl Kısakürek, Ġdeologya Örgüsü, 19.bs., Ġstanbul, Büyük Doğu Yayınları, 2012, s.10.

63

A.e.,s.12.

64

A.e.

65

(35)

24 ―Büyük Doğu‖ ideali; Türk milletinin geçmiĢini de geleceğini de kuĢatır, bu milleti medeniyetin en ileri seviyelerine taĢımaya çalıĢır, bunu yaparken de Batı hayranlığından ve taklitçiliğinden uzak kalma iddiasındadır. Bununla birlikte Ġslamiyet‘i yanlıĢ yorumlayan ―yobaz‖ kesime de Ģiddetli tepki gösterir. Bu ideal gerçekleĢtirilirken Ġslam, en önemli dayanak noktasıdır, Necip Fazıl‘ın buna inancı tamdır. Bunu ―Muhasebe‖ Ģiirindeki Ģu mısralarla ifade eder.

―Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni; Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!‖66

Büyük Doğu dergisinde bölümler halinde yayınlanan, daha sonra kitaplaĢtırılan ve yazarı tarafından en ehemmiyetli eseri olarak kabul edilen İdeologya Örgüsü‘nde de Necip Fazıl, gelecek tasavvuruna geniĢ çapta yer vermiĢtir. Bunu yaparken tarihle, yaĢadığı sistemle, onun ideolojisiyle ve bu ideolojinin dayattığı resmî tarihle de büyük ölçüde hesaplaĢmıĢtır. Tarihten neyin alınıp neyin alınmaması gerektiğini dile getirmiĢtir. Kısakürek, dönem içinde yaĢanılan sıkıntılardan kurtulma reçetesini de vermeyi ihmal etmez.

―…sağ elimizde Allah‘ın kul parmağı girmemiĢ biricik kitabı ve sol elimizde insanoğlunun olanca fikir ve iĢ kütüphanesi, âni bir ĢahlanıĢla, kendi kendimizi bulma!...KurtuluĢumuzun ve dünya çapında kurtarıcılığımızın reçetesi sadece budur: Ve bu reçetenin temel unsuru Ġsâmiyet‘tir…‖67

Kısakürek, bu düĢüncelerini ―Düzen‖ Ģiirinde Ġslamiyet‘in ezelî ve ebedî oluĢunu vurgulayarak dile getirmiĢtir.

―Doğan güneĢler her gün aynı her gün yeni; Ezelden ebededek, iĢte Ġslâm düzeni!‖68

66

A.e., s.404.

67

Necip Fazıl Kısakürek, Ġdeologya Örgüsü, s.92.

(36)

25 Necip Fazıl, İdeologya Örgüsü kitabının ―Beklediğimiz Ġnkılâp‖ baĢlıklı bölümünde neyi beklediğinin iĢaret taĢlarını göstermiĢtir. Özlediği, idealize ettiği Müslüman tipinde bir inkılap beklemektedir ve Ġslam anlayıĢında bir inkılap gerçekleĢtirmek istemektedir. Hâkim olduğu modern dile rağmen modernist bir Ġslam anlayıĢından uzak durmayı tercih etmiĢtir. DonmuĢ bir geleneksellik anlayıĢına karĢı çıkarak geleneğin içinde yenilenme anlayıĢını savunmuĢtur. Onun için gelecek, geleneğin içinde yeni bir formdur.69

Kısakürek, Ġslam‘ı iĢine geldiği gibi yorumlayan, sadece nefsî istekleri doğrultusunda hareket eden, okuyup kendini geliĢtirmeyen, ülkenin gerilemesine neden olan ―yobaz‖ların Ģiddetle karĢısında durur, Ġslamiyet‘in bu olmadığını onlara adeta haykırır zira ona göre Ġslam, tedenni değil terakki dinidir.

Necip Fazıl, Türk milletinin geleceği düĢünmeyen ve göremeyen; gelecekle ilgili büyük tasarılar, plan ve projeler geliĢtiremeyen, yapıcı düĢünceden uzak bir millet olduğunu iddia eder. İdeologya Örgüsü‘nde Türk milletinin ―dünya çapında düĢünür‖ ler çıkaramamıĢ bir millet olduğunu dile getirir. Ancak bunun farkına varır ve elden gelen yapılırsa Türk milletinin diriliĢi gerçekleĢir.70 Kısakürek, bu mefkûreyi gerçekleĢtirebilmek adına tüm zorluklara, devrin baskılarına ve engellemelerine rağmen Büyük Doğu dergisini çıkartmaktan vazgeçmemiĢ; ülkenin dört bir yanında verdiği konferanslarla da halkı uyanıĢa davet etmiĢtir. Ona göre, bu uyanıĢ için yegâne unsur, azimle çalıĢmaktır.

İdeologya Örgüsü, Necip Fazıl‘ın yaklaĢık otuz yılda yazdığı ve onun fikirlerini özetleyen en önemli eseridir. Bu eseri anlamak Türk milletinin tarihini, dinini ve geleneğini anlamak demektir. Bu eserde Ġslam, hem bir tarih muhasebesinin ölçüsü hem de geleceğin kurtarılmasında bir rehber olarak ifade edilmiĢtir. Eser, Ġslam‘ı tüm yönleriyle ortaya koyar ve benzeri olmayan bir devlet tasarısını teklif eder. Doğu ve Batı‘yı değerlendiriĢi ve gelecek hakkındaki önerileriyle son derece cesur bir tavır sergiler.71 Bu idealini gerçekleĢtirmeye çalıĢmanın, yaĢadığı devir

69

Âkif Emre,"Büyük Doğu ve Gelecek Tasavvuru", Hece Büyük Doğu ve Necip Fazıl Kısakürek, Ankara, Özel Sayı:9, 2004, s.55.

70

Abdurrahman Karadeniz, ―Büyük Doğu‘nun Siyaset, Toplum ve Devlet Tasarımı‖, Hece Büyük

Doğu ve Necip Fazıl Kısakürek, Ankara, Özel Sayı:9, 2004, s.19.

71

(37)

26 açısından düĢünüldüğünde, ne kadar zor olduğu anlaĢılmaktadır. Bu uğurda büyük fedakârlıklar gösteren Necip Fazıl; hapislerde yatmıĢ, türlü engellemelere muhatap olmuĢ fakat yine de Türk milletine ve onun geleceğine karĢı ümidini yitirmemiĢ, davasından vazgeçmemiĢtir. Bu ümidini ―Gelir‖ Ģiirinde Ģöyle dile getirmiĢtir:

―Gam çekme, böyle gitmez bu devran, Nihayet sonuncu durağa gelir.

Hasretle beklenen gelir mutlaka; Sultan fikir Ģanlı otağa gelir. Yırtılır güneĢin kapkara zarı, Dünyamız yepyeni bir çağa gelir.‖72

Necip Fazıl, kendisinin ve ―Büyük Doğu‖ düĢüncesini destekleyen insanların karĢılaĢtığı engelleri ilerleme anlamında bir kamçı olarak görür ve hiçbir zaman bu ilerleyiĢin durdurulamayacağını savunur. Çünkü ona göre bu ilerleyiĢ inanca, azme, ihlasa ve ilme dayalı bir ilerleyiĢtir. O, gelecek tasavvurunu ve zorluklara bakıĢını Allah‘a seslenerek Ģöyle ifade eder:

―Rabbim, Rabbim; bize ne güzel bir yol nasip ettin! Sırlarının ve nimetlerinin hazinesi olan bir saraya, elbette ki, bundan daha kolay Ģartlarla gidilemezdi. Madem ki zorluk bu kadar müthiĢ, o halde yolun üzerindeyiz, o halde yürüyeceğiz ve eriĢeceğiz! Çünkü biz, her türlü bedavacılık ve lüpçülükten uzak, senden, nimetinle mütenasip ebedî devleti istiyoruz; o halde her çileyi çekeceğiz ve sonunda -yalnız senin dilemen Ģartiyle- bu devleti kazanacağız! Mademki ıstırap bu kadar büyük, mazhariyet ve devlet de o nisbette azim olacaktır.‖73

Bu fikriyatını mısralarında da gösteren Necip Fazıl, ―ġarkımız‖ Ģiirinde kaybetmediği ümidini Ģu dörtlüklerle dile getirmiĢtir:

―YokuĢlar kaybolur çıkarız düze, KavuĢuruz sonu gelmez gündüze, Sapan taĢlarının yanında füze,

72

Necip Fazıl Kısakürek, Çile, s.408.

(38)

27 BaĢka âlemlerle farkımız bizim.

Kurtulur dil, tarih, ahlâk ve iman; Görürler, nasılmıĢ, neymiĢ kahraman! Yer ve gök su vermem dediği zaman, Her tarlayı sular arkımız bizim. Gideriz nur yolu izde gideriz, TaĢ bağırda, sular dizde, gideriz, Bir gün akĢam olur, biz de gideriz, Kalır dudaklarda Ģarkımız bizim…‖74

Tüm bunlardan hareketle Necip Fazıl‘ın hayalini kurduğu nizamı Ģöyle özetleyebiliriz: Her türlü teknolojiyi kendisi üretebilen, gerekirse Garp‘tan ilim alan fakat ruhi boyutta ve yaĢam tarzı açısından onu taklitten uzak duran, ülkeyi geriye götüren ve ahlaki anlamda çöküĢüne sebep olan meyhane, kumarhane vs. gibi unsurları ortadan kaldıran, hem dinî ölçülere düĢman olanlara hem de bunlara dost görünüp bu ölçüleri anlamayan ―yobaz‖lara hayat hakkı tanımayan, öncelikli amacı halkı değil Hakk‘ı razı etmek olan; sanatı, tiyatroyu, edebiyatı, fikriyatı millîleĢtiren ve daha sonra bunu dünyaya ulaĢtırabilen, Garp‘tan aldığı ilmi özümseyebilen bir nizam. Ona göre, bunları da ancak ―Ġslam‖ çatısı altında bir arada bulabiliriz.75

Necip Fazıl, ülkesinin geleceği hakkındaki düĢüncelerini Ģekillendirirken en büyük desteği gençlerden beklemektedir. Gençleri, idealini fiiliyata dökecek , bunu ileriki nesillere aktaracak ve vatanına sahip çıkacak taze bir kan olarak görmektedir. Ona göre, bu gençliğin göğsü iman nuruyla doldurulmalı, fikri aydınlatılmalıdır. ―O, sonsuz hayat kanıdır ve imanın cevheridir.‖76

Bu taze kan; Batı taklitçiliğinden, onların yaĢam tarzlarından uzak durmayı bilmeli, Ġslam dinini ihlasla ve tüm bağnazlıklardan uzak bir biçimde yaĢayabilmelidir. Ayrıca tarih ve gelenek konusunda da nitelikli bilgi birikimine sahip olmalıdır. Tüm bunların yanında davasına sımsıkı sarılmalı, azmini ve aĢkını hep diri tutmalıdır. Kısakürek, bu

74

Necip Fazıl Kısakürek, Çile,s.412.

75

Necip Fazıl Kısakürek, Ġdeologya Örgüsü, s.547.

76

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, Turan Karataş’ın 1994 yılında bir doktora tezi olarak yazdığı Sezai Karakoç’un hayatı, eserleri, düşünce ve sanat

Of the nurses and midwives who completed the sample 74.1% reported that they did not know about what used for emergency contraception and 77.2% of them did not know about

Aydına farklı bir bakış açısıyla yaklaşan “Kadın ve Kamu: Türkiye’de Aydın Kadınlara göre Din ve Kamu” başlığıyla Mustafa Tekin ise çalışmanın merkezine

kalıplaşmış ibarelere gönderme yapma sanatı…” 1 olarak tarif edilen telmih, Sezai Karakoç’un şiirinde daha çok geçmişe, geçmişin içinde de özellikle

Bu çalışmada, Elazığ ilinde elma ve biber kurutma işlemini gerçekleştirmek için doğal taşınımlı, güneş enerjisi destekli iki farklı kurutma sisteminin

Bu modülde yapılan hesaplamalar ile bakı durumu ve panel açısının üretilen gücü nasıl doğrudan etkilediği görülebilir. Şekil 5.5 incelendiğinde 30° açıyla

olarak anılmaktadır. Sezai Karakoç’un bu şiiri, arkasındaki hayat hikâyesi ile birlikte düşünüldüğünde, şairin şirinin de mihenk taşlarındandır. Şairin ruh

Gün Doğmadan’ın Alınyazısı Saati bölümünde yer alan İkinci şiirde geçen yukarıdaki dizelerde olduğu gibi Sezai Karakoç bu İslam şehirlerini iyilik ve