• Sonuç bulunamadı

Medeniyet-ġehir ĠliĢkisi

4. SEZAĠ KARAKOÇ, GELECEK DÜġÜNCESĠNE HANGĠ

4.1. MEDENĠYET

4.1.4. Medeniyet-ġehir ĠliĢkisi

―ġehir‖ kavramını sadece insanların bir araya geldiği fiziki yapı olarak okumak yanlıĢtır. Her Ģehir, âdeta soluk alıp veren ve ruhu olan bir canlı gibidir. ġehir, aynı zamanda bir ―bilinç‖tir. Bu bilinç sayesinde geçmiĢle bağ kurulur ve gelecek inĢa edilir.226

Her medeniyetin kendisini sembolize eden Ģehirleri bulunur. Bu Ģehirlere bakarak o medeniyetin kültürü hakkında bilgi edinilebilir. Batı medeniyetini temsil eden Ģehirler insanı objeleĢtirir, insanı hem kendine hem de diğer insanlara yabancılaĢtırır. Bu Ģehirlerde insanlar büyük, estetikten yoksun, boğucu yapılar altında ezilir ve tabiattan uzak kalarak nefes alamaz hâle gelir. Hızlı araçlar sayesinde sürekli bir koĢuĢturmaca hâlindedir ve zamanın nasıl aktığını hissedemez. YaradılıĢ gayesine uygun olmadan, sürekli tüketerek ve tükenerek yaĢar ya da yaĢadığını zanneder. Doğu medeniyetini temsil eden Ģehirlerde ise her Ģeyden önce bir ruh ve estetik vardır. Ġnsana saygı duyulur, değerler yaĢatılmaya çalıĢılır. Tabiatla olan bağ koparılmaz. Bu Ģehirler, insana ülküsünü ve yaratılıĢ gayesini hatırlatır.227

225

Sezai Karakoç, DiriliĢ MuĢtusu, s.70.

226

Âkif Emre, ―Sezai Karakoç‘ta; Üç ġehir, Üç SesleniĢ‖, Sezai Karakoç'u Anlamak, s.26.

227

77 Sezai Karakoç, Gül Muştusu kitabının ―V.‖ Ģiirinde Ġslam medeniyetini temsil eden Ģehirleri anlatır.

―Dicle‘yle Fırat arasında

Ġpekten sedirlerinde Kur‘an okunan Açık pencerelerinden gül dolan GüneĢin beyaz köpüklerinde yanmıĢ Bir Ģehir bir eski kanatlar ülkesi Ölüm kıyısında bahar bekleyen Gül ağacından tabut yapıp içine giren Ülke

Batısına Fırat‘ı alıp Doğu‘suna Dicle‘yi

Bir diriliĢ sûru gibi saklayarak geleceklere KurumuĢ bir su yatağı gibi kaynayan Üzeyr deresini

Bir kutlu yaprak gibi Doğuda sallayarak Zülküfül tepesini

Göğsünü vakte geren yoksul ülke

Zenginliği baharda çobanların kavallarında çocukların türkülerinde Ġğde kokularında üzüm asmalarında güllerde

Zengindir gülleriyle bu ülke her Ģeyden önce Kırk yıl öteye gitseler de

Bu yerliler

Gül açar gül kapanır boyuna gönüllerinde YaĢlısıyla genciyle

Gül taĢırlar dünyanın bütün ülkelerine‖228

Sezai Karakoç, ―Ģehir‖ kavramına dikkat çeker, Ġslam Ģehirlerinin diriltilmesiyle Ġslam medeniyetinin de dirileceğine inanır. Bu sebeple birçok yazısında Ģehirlere dair tespitlerde bulunur.

―Karakoç‘ta Ģehirler üç zaman boyutuyla ele alınır. ġair ilkin Ģehrin tarihine yönelir, bu bir medeniyetin tarihidir ve esas itibariyle dinî bir tarihtir; ikinci boyut Ġslâm Ģehirlerinin Ģimdiki hâlidir. Bu, yıkılıĢı imler; böylece Ģair, Ģehirlerimizin yıkılıĢını, tahrip ediliĢini, dolayısıyla bir medeniyetin yıkılıĢını gözler önüne serer; son boyut ise geleceğe iliĢkindir ve

78 diriliĢ umudu taĢır. Çünkü o, diriliĢ düĢüncesine bağlı bir Ģairdir. Karakoç, bu aĢamada, Ģehirlerimiz bağlamında Ġslâm medeniyetinin dirileceğine olan umudunu dile getirir.‖229

―Bize mahsus görüntüler Bursa Ġstanbul Konya Edirne Bize mahsus görüntüler Diyarbekir

Ulu Cami Peygamber Cami Süleyman Cami Ġçkale Aslanlı ÇeĢme

Dar sokaklar kapı içinde kapı uygarlık bu Kendi uygarlığımız

Yenilememiz gereken Ve diriltmemiz

Kopyadan taklitten dönmek Ölümden dönmekten daha zor ama Varolmanın tek Ģartı

Kaderin kaderle çarpıĢması Kaderin kaderi ertelemesi Kaderin kaderi yenmesi Yeniden varolmanın sırrı Dirilmek ve diriltmek görevi Ölümün çürütemediği güzellik

Ben o güzelliği söylüyorum ölümün ötesindeki güzellik‖230

Karakoç, Çağ ve İlham II: Sevgi Devrimi kitabında yer alan ―Ġslâm‘ın Üç Atlısı‖ yazısında Ġslam medeniyetini temsil eden ġam, Bağdat ve Ġstanbul Ģehirlerini ele alır. Bu Ģehirler, canlılığını yitirmiĢ durumdadır ve ―üç metafizik kamçı‖ ile diriltilerek içlerinde yer alan üç atlının -namaz atlısı, oruç atlısı ve cihat atlısı- harekete geçirilmesi gerekir. Ġlk kamçısını ġam‘ın sırtına vurmak isteyen Karakoç, bunu ―medeniyetimizin geleceği için, hakikat adına ve insanlığın alınyazısı için‖ yapacağını dile getirir. ġam, peygamberlerin hatıraları, ruhaniyetleri ve mucizeleriyle dolu kutlu bir beldedir. Bu beldenin Rusya‘nın ve Avrupa‘nın karĢısında boyun eğmesi tahammül edilebilir bir Ģey değildir. Vurulan kamçıyla birlikte manevi esaretlerden bir an önce kurtularak ―Ġslâm‘ın üç atlısı‖ndan biri olan ―oruç atlısı‖nı

229

Alâattin Karaca ,―Sezai Karakoç‘un ġiirlerinde ġehir Coğrafya Medeniyet‖, Medeniyetin

Burçları Sezai Karakoç Kitabı, Kayseri, ed.: Ali Dursun, Medeniyetin Burçları Derneği, 2015,

s.399.

79 çıkarmasını söyler ġam‘a. ―Oruç atlısı‖ sayesinde insanlık yüzünü Allah‘a dönecek, madde bataklığından kurtulacak ve ruhundaki kirlerden arınacaktır.231

Ġkinci ―metafizik kamçı‖ ise Bağdat‘ın sırtına vurulur ki içindeki ―namaz atlısı‖nı harekete geçirebilsin. Bağdat; Hz. Ali, Ġmam-ı Azam ve Abdülkadir Geylâni gibi uluların yaĢadığı kutlu bir beldedir. Bu beldeden çıkacak olan ―namaz atlısı‖ oruçla arınmıĢ olan ruhların içine aydınlığı yerleĢtirecek ve ―namaz mucizesinin mührünü‖ gelecek zamanın yüzüne basacaktır. Sezai Karakoç, namaza ve oruca dair söylediklerinin sadece ıstılah anlamında anlaĢılmaması gerektiğinin de altını çizer. Çünkü kastettiği Ģey, namazın ve orucun ruhuyla beslenmiĢ, geliĢme göstermiĢ bir hayattır.232

Karakoç, Alınyazısı Saati kitabında Ġslam medeniyetinin önemli baĢkentlerinden olan Bağdat‘ı, zamanında burada yaĢamıĢ çok sayıda değerli zatla anar ve bu güzel beldeyi gidip görememiĢ olmanın hüznünü dile getirir.

―Görmedim Bağdat‘ı ne kadar görmek istemiĢken Bizi mahrum bırakmıĢlar birbirimizden

Kendimiz mahrum bırakmıĢızdır kendimizi kendimizden Bağdat ki Kerbelâ Ģehitlerinin kanıdır harcı

Ġslâm Uygarlığının BaĢkenti Harun ReĢit BarıĢı

Ġmam-ı Âzam adaleti Cüneyd‘in gözleri Geylâni‘nin gönlü Ve Halid‘in zikri Binbir gece ülkesi Binbir gündüz gerçeği Fuzuli‘nin günü Leyli ve Mecnun nefesi

Ve Hallac-ı Mansur‘un kanıyla besli

Gece meleği‖233

Bağdat‘ın hemen her köĢesinde Ġslâm medeniyetine ait izler bulunmaktadır. Fakat bu izler, Batı tesiri ve savaĢlar sebebiyle silinmeye yüz tutmuĢtur. Sezai

231

Sezai Karakoç, Çağ ve Ġlham II: Sevgi Devrimi, s.35-36.

232

A.e., s.35-36.

80

Karakoç, bu Ģiirin devamında Bağdat‘ın düĢtüğü durum dolayısıyla hissettiklerini onunla âdeta hemhâl olarak anlatmıĢtır.

―Ve haberci diyor ki: n‘oldu Bağdat Nerde onu koruyan sur ve perde Ġnsan ki yaĢar eserde

Ġnsan nerde eser nerde Devrilen her taĢ benim taĢım Yıkılan her ev benim

Benden yıkılıyor hepsi ben yıkılıyorum Yıkılan benim

Her zerrede ölen benim Ölen Bağdat benim …

Neden anlamadın bütün bunları sen

Ey Bağdat‘ın altın anahtarını küle çeviren‖234

Karakoç, ―üçüncü metafizik kamçı‖yı Ġstanbul‘un sırtına vurmayı düĢünür ki o, üçüncü atlı olan ―kutsal savaĢ atlısı‖nı çıkarabilsin. Ġstanbul, Ġslam medeniyetinin son baĢkentidir. Hayat tarzı, düĢünce yapısı, ahlakı ve sanatıyla Ġslam‘ı temsil eden bu belde Batı tarafından geri plana itilerek yok edilmeye çalıĢılmaktadır. ―Kutsal savaĢ atlısı‖ndan beklenen yanına diğer atlıları da alarak Batı‘ya karĢı cihat etmesi ve Ġslam medeniyetinin geleceği için mücadele etmesidir.235

Karakoç‘a göre, bu yol ne kadar çetin olursa olsun sebat edilip birlik ve beraberlik korunursa hiçbir güç bu medeniyeti alt edemez.

―Vücutlar bir dönüĢle erir bengisudur kayboluĢ pelerinleri Selâm safında toplanır kalbimizin müminleri

Eski mimarların avuçlarından akar gibi

Sızar pancurlardan günıĢığı loĢ bir âmentü örneği Bağlarda sarhoĢluk üzüm salkımlarından taĢar Ġnsan doğar bir kere daha doğar sonsuz doğuĢu yaĢar Gelecekler yansır kırılmıĢ antik kristallerden

Ses ve çizgi mucizeleri göklerin avizelerinden

234

A.e., s.634.

81 Ġner yere yalvaçların uygarlığı halinde

Tufan suları basar her yeri Ama ıslanmaz derviĢlerin etekleri

ġeyhin postu canlıdır Ģeyh kaybolur o canlanır Depremde Mekke Medine sallanır

Bağdat ve ġam yerleĢir köĢelere

Ġstanbul açılır son define gibi orta yere‖236

Sezai Karakoç Alınyazısı Saati kitabında yer alan bir Ģiirinde Ġstanbul‘u maddi ve manevi değerleriyle anlatmıĢtır. ġair, âdeta Ġstanbul‘a âĢıktır ve onunla bütünleĢmiĢtir. Bu Ģehri ―Ġslâm ruhunun kristalleĢmiĢ heykeli‖ olarak görmektedir. ―Camileri, mezarlıkları, çeĢmeleri ve sebilleriyle‖ Ġslam medeniyetini temsil eden Ġstanbul, aynı zamanda pek çok ulu zatın türbesini de bağrında taĢımaktadır. Tüm bu özellikler Ġstanbul‘u huzurlu bir mekân hâline getirmiĢtir. Fakat bu kutlu Ģehir de tıpkı diğerleri gibi Batı‘nın yıkıcı hamleleriyle sahip olduğu nitelikleri kaybetmeye ve yok olmaya yüz tutmuĢtur. ġair, her Ģeye rağmen umudunu yitirmez. Çünkü bu çöküĢle birlikte Ġstanbul yeniden toparlanacak ve dirilecektir. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi Ġslam medeniyetinin parlayan yıldızı olacaktır.

―Yok olduysa da bu Ģehir ruhu ruhuma sindi Ben yaĢadıkça o yaĢayacak bende

Kim bilir belki o da dirilecek benimle Ġslâm Milletinin diriliĢinde

O yeniden güneĢin güneĢ ayın ay dünyanın dünya Ġnsanın insan olduğu o günde

Ölümün biliyorum ey Ġstanbul diriliĢ içindir

Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa Doğrul ve kalk yağa

Kemiklerinle etin arasında

Sonsuz güç topla korku ve muĢtuyla

Mucize muĢtusuyla‖237

Batı metafizik unsurlardan uzak yaĢar ve gücünü maddeden alır. Bu sebeple her ne kadar güçlü gibi gözükse de yok olmaya mahkûmdur. Ġslam medeniyeti ise

236

Sezai Karakoç, Gün Doğmadan, s.502-503.

82

gücünü metafizik unsurlardan aldığı için, zahiren çöküĢe geçmiĢ gibi gözükse de bir gün mutlaka toparlanacak, eski değerine ve gücüne kavuĢacaktır.

―Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla Mübarek toprağın anlamından bile yoksun

TaĢın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düĢman Kâbus ruhumu çalmak isteyen hırsız

Madde dönüĢür bin bir Ģeye ama ruh kaybolmaz

Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz‖238

Karakoç Alınyazı Saati‘nin bir baĢka Ģiirinin merkezine de yine Ġstanbul‘u koymuĢtur. Batı‘nın çirkin oyunlarına muhatap olmuĢ Ayasofya‘nın durumu Ģairi öfkelendirmektedir.

―Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya

PadiĢah türbeleriyle örtülmüĢ maskelenmiĢ Ģehzade mezarlarıyla Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana olup biteni O yeĢil ötesi ıĢığı o güneĢi tahlil eden su çizgisini

Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karĢılık

Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık …

Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi olan bu göksel yapıyı Bir kartal taĢırken yere düĢmüĢ

Ve kalakalmıĢ kaldığı yerde

Sonra karanlıklardan çıkan kargalar tünemiĢ üstüne YemiĢler ötesini berisini‖239

Ayasofya‘nın düĢtüğü bu durum üzücüdür fakat Ģair yine de pes etmez. Ayasofya‘yı, yani Ġslam âlemini, dünyanın tüm Ģer güçleriyle savaĢa çağırır. Burada kastedilen savaĢ dünyevi hırslarla yapılan yıkıcı savaĢlardan çok farklıdır. Bu savaĢ

238

A.e., s.659-660.

83

―Evrensel Ġslâm BarıĢının zaferi için‖, hakikatlerin tekrar yaĢanabilmesi için ve her Ģeyden önce ―Allah âĢkı‖ için yapılacak olan bir savaĢtır.

―Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı Ey Allah‘a açılan ve kapanan ulu kapı

Bir at gibi soluyorsun kulelerinle Deniz öfkenin köpükleriyle benekli Gel barıĢın köprüsü ol içimizde dıĢımızda Yeniden sularından içelim kana kana SavaĢabilirim bugün bütün dünyayla Gerekirse

Ruhumuzun susadığı hakikat olan Evrensel Ġslâm BarıĢının zaferi için

AĢk için Tanrı hakikatı aĢkı için‖240

ġiirin sonuna doğru Ģair, savaĢının arka planındaki hakikati gözler önüne serer. Ġslam coğrafyasının Allah‘tan baĢka hiçbir Ģeye boyun eğmeyeceğini ve kul olmayacağını kendinden emin bir Ģekilde ifade eder. Bununla birlikte Ģair, Ġstanbul‘un ve dahi Ġslam medeniyetinin geleceğine dair umut taĢır çünkü bu medeniyet, Hakk‘a ve Hakk‘ın hakikatlerine dayanan bir medeniyettir.

―SavaĢırım doğudan daha doğu

Doğrudan daha doğru olanı bulmak için Zulme karĢı savaĢabilirim

Ġnsan baĢı yalnız Tanrı önünde eğilecektir Ebedî hakikat budur

Bunun için savaĢırım ben Bunun için kanım helâl olsun

ġehrimin alnına özgür Tanrı aĢkını yazmak Ġstanbul‘u yeniden Tanrı Ģehri yapmak Bunun için savaĢırım ben

Benim güneĢimden öteye kimse gidemez

Benim güneĢimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil ‗Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır‘

Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı‘ya kulluk Ġstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü

Kıyamete kadar söylenecek türkü‖241

240

A.e., s. 663.

84

Taha’nın Kitabı‘nda yer alan ―SavaĢ‖ Ģiirinde ise Ģair; peygamberlerin yaĢadığı dönemlerden, çöllerden ve develerden metafizik bir ―esinti‖ beklemektedir. Bu esinti Batı‘nın istila ettiği kutlu beldelerin yaralarını saracaktır. Karakoç, bu kentleri ―Fırat, Dicle, Kızılırmak, Sakarya ve Porsuk‖ gibi tertemiz ve bereket saçan nehirlerde yıkayıp yeniden eski hâllerine döndürmenin hayalini kurmaktadır.

―Getir bir esinti ey yel peygamberlerden Kentlere doğru altın gibi akan çöllerden Hurma gölgesinde su düĢleri gören Karnında deve taĢıyan develerden

Ben bir deve gördüm Basra‘yı köpük köpük saçıyordu ağzından Bir deve de Bağdat‘ı lokma lokma yutan

Bir hörgücünde ġam bir hörgücünde kızıl bir akĢam Kudüs‘ü Mekke‘ye taĢıyacak bir deve bulsam Dicle‘de suvarsam onu Fırat‘ta yıkasam Kızılırmak toprağında kına sürsem saçlarına Sakarya‘yı zincir gibi Ģıkırdatsam

Bardak bardak sunsam Porsuk‘u kevser gibi Refref gibi uçuracak zemzem sunsam‖242

Görüldüğü gibi Sezai Karakoç, Ġslam medeniyetinin gelecekteki durumunu bu medeniyeti temsil eden beldelerden beklediği büyük atılımlara bağlamaktadır. Bu, bir nevi kendine geliĢ ve harekete geçiĢ çağrısıdır. Batı‘nın bütün yıkımlarına karĢı yine de umudunu yitirmeyen, Ġslam Ģehirlerinin dolayısıyla da Ġslam medeniyetinin dirileceğine inanan Karakoç, bu düĢüncesini Ģiirlerinde de sıkça dile getirir.243

4.2. KÜLTÜREL CANLANMA