• Sonuç bulunamadı

Konya'da hamam kültürü ve kullanım eşyaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya'da hamam kültürü ve kullanım eşyaları"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI

KONYA’ DA HAMAM KÜLTÜRÜ VE KULLANIM EŞYALARI

İzlem EMİROĞLU

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Haşim KARPUZ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

İzlem EMİROĞLU tarafından hazırlanan Konya’ da Hamam Kültürü ve Teşkilatı başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan

Prof. Dr. Haşim KARPUZ

İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye

Prof. Dr. Ali BAŞ

İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye

Doç. Dr. Osman ERAVŞAR

(4)

Selçuklu döneminden kalan umumi hamamların birçoğu gerek Keban gölü su toplama alanları içinde kalması sebebiyle, gerekse Selçuklu Devletinin başkenti olması sebebiyle Konya’da inşa edilmiştir. Günümüzde sayılı örnekleri kalan bu hamamlarda elbette ki Türk hamam kültürünün izlerine rastlamak kaçınılmazdır.

Aslında sadece yıkanmak ve temizlenmek amacı güdülerek inşa edilen Türk hamamları, zamanla sosyal müesseseler haline dönüşmüştür ve Türk insanı hayatın belli safhalarını bu mekânlarda kutlamaya başlamıştır. Özellikle Osmanlı döneminde hamam kültürü, sosyal açıdan, geleneksel açıdan ve eşsiz sanat eseri değeri taşıyan malzemeleri açısından en gösterişli dönemini yaşamıştır. Fakat 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Batı etkileriyle Türk yıkanma kültüründe bir değişim söz konusu olmuş ve ihtiyacı karşılayabilecek donanıma sahip banyolar evlere girmeye başlamıştır. Modernizasyon süreciyle birlikte hem yıkanma alışkanlıklarında, hem de insanların eğlence anlayışında bir takım değişikliklerin meydana gelmesi hamamların her bakımdan eski önemlerini yitirmesine neden olmuştur.

Çalışmamız Konya ili merkezinde yer alan çoğu Selçuklu hamam mimarisi ürünü olan hamamları, Konya kültüründe hamam geleneklerini ve hamam eserlerini tanıtması açısından önem taşımaktadır.

Her çalışma gibi bu tez çalışması da birçok kişinin yardımı ve özverisi ile nihai şeklini aldı. Başta değerli fikirleriyle bana yön veren ve araştırmamın her safhasında yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Haşim KARPUZ’a teşekkürü borç bilirim. Ayrıca bu çalışma için gittiğim her fotoğraf çekiminde her görüşmede bana eşlik eden ve yardımlarını esirgemeyen sevgili babam Kadir AZMAN’a, yazılı kaynak teminimde bana yardımcı olan değerli kardeşim Gülbahar EMİROĞLU’na, bu tezin hazırlanmasında tüm teknik imkânları bana sunan kardeşim Kerem AZMAN’a ve değerli eşim Ali Cihat EMİROĞLU’na ayrıca çalışma sürecimde benden manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen ailemin tüm fertlerine sabırlarından ve özverilerinden dolayı sonsuz teşekkür ederim.

(5)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

ni

n Adı Soyadı İzlem EMİROĞLU Numarası: 074204001005

Ana Bilim /

Bilim Dalı Sanat Tarihi

Danışmanı Prof. Dr. Haşim KARPUZ

Tezin Adı KONYA’ DA HAMAM KÜLTÜRÜ VE KULLANIM

EŞYALARI

ÖZET

Bu araştırmada “Konya Hamam Kültürü ve Kullanım Eşyaları” başlığı ile Konya hamam geleneklerine, literatür araştırmaları ve kaynak kişilerin bizlere anlatımları sayesinde ışık tutulmaya çalışılmıştır. Önce Türk hamamları ve hamam kültürü hakkında genel bilgi verilmiş daha sonra Konya hamam kültürü, maddi ve manevi kültür varlıkları ve Konya’da hamam teşkilatı başlıkları ile ele alınmıştır. Maddi kültür varlıkları başlığı altında Konya hamamlarının mimari, malzeme, teknik, süsleme özelliklerinden ve Konya’ ya ait etnoğrafik eserlerden söz edilmiştir. Geçmişten günümüze ulaşabilmiş etnoğrafik eserlerden bazıları katalog çalışması ile ayrıntılı incelenerek türlerine göre tasnif edilerek sunulmuştur. Manevi kültür varlıkları başlığı altında ise gelenekler ve sosyal yaşam açısından Konya hamam kültürü kaynak kişilerin bize aktardıkları bilgiler sayesinde ele alınmıştır. Konya’da hamam teşkilatı başlığı; Konya hamamlarında berberlik ve keçecilik zanaatı, hamam çalışanları ve görevleri, Konya hamamları ile ilgili Şer’iye sicillerinde bahsi geçen bazı hadiseler başlıklarını kapsamaktadır.

Müze ve kaynak kişilerin koleksiyonlarında yer alan daha önce hammadde, süsleme, kompozisyon gibi özellikleri ayrıntılı incelenmemiş Konya’ya ait hamam eserleri, kırk hamamı gibi sadece Konya’ya özgü hamam geleneklerine rastlanması ve bazı hamam geleneklerinin Konya’ya özgü nitelikte diğer iller ve kültürlerden farklı yönlerinin saptanmış olması bu çalışmanın özgün bulguları arasındadır.

Türk hamamları toplumsal karakteri de olan kurumlar olarak, çok uzun süre Türk sosyo-kültürel hayatında önemli bir yer tutmuştur. Duşlu, küvetli banyoların evlere girip,

(6)

Bugün Konya’ da bulunan hamamların da sözünü ettiğimiz sebeplerden ötürü sosyal işlevlerinin zayıfladığını, hamam eşyalarının eski işlevlerinden farklı olarak vitrinleri süslediğini ancak bazı hamam adetlerinin hala devam ettiğini söylemek mümkündür.

(7)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

en

ci

ni

n Adı Soyadı İzlem EMİROĞLU Numarası: 074204001005

Ana Bilim /

Bilim Dalı Sanat Tarihi

Danışmanı Prof. Dr. Haşim KARPUZ

Tezin İngilizce Adı BATH CULTURE AND MATERİALS IN KONYA

SUMMARY

This research titled as “Konya Bath Culture and Materials in Konya”, Konya Bath traditions are tried to be told via Literature research and resources of people. Firstly, general information is given about Turkish Baths and Bath Culture, then, Konya bath culture’s tangible and spiritual assets are handled with titles as bath organizations in Konya.

Titled as tangible culture assets, architectural, material, technical, decorative features of Konya baths and ethnographic works belongs to Konya are mentioned. Some of ethnographic works which have been seen from past to the present, are presented with catalog work by examining in details and classifying by types. Titled as spiritually culture assets, traditions and social life of Konya bath culture are examined thanks to resources of people. The title of bath organization in Konya includes information about hairdressing, felting, bath works and their duties and also information titled as some issues mentioned in Ser’iye records about Konya baths.

Bath works, belonged Konya, that placed in museum and collections of some people whose material, decoration and composition features were not examined, encountering some traditions as “Kırk Bath” which is only specials to Konya’s culture, determining of some bath traditions which only seen in Konya and some different aspects from other cities and cultures, are the special findings of this study

(8)

dominant role in Turkish socio-cultural life. Yet, once the modern bath with washbasin sink in the houses were introduced and has soon become widespread, the traditional bath culture began to change rapidly. Today it is possible to say that because of the reasons mentioned above, social functions of baths in Konya weakened, belongings of baths decorates corners of houses different than usage purpose but also it is possible to say some of bath traditions still last.

(9)

Fotoğraf 1: Sülükçü Yılmaz olarak tanınan Yılmaz Bora

Fotoğraf 2: Meram Hasbey Hamamı erkekler soyunmalık bölümü şadırvan kadehi Fotoğraf 3: Meram Hasbey Hamamı Giriş Kapısı Detayı

Fotoğraf 4: Meram Hasbey Hamamı 1982 onarımında bulunan yazıtlı taş Fotoğraf 5: Konya Mahkeme Hamamı Erkekler Soyunmalık Bölümü Şadırvanı Fotoğraf 6: Konya Mahkeme Hamamı kadınlar soyunmalık iç bölümü

Fotoğraf 7: Sahip Ata – Sultan Hamamı genel görünüş Fotoğraf 8: Sahip ata – Şifa Sultan Hamamı Planı Fotoğraf 9: Konya Mahkeme Hamamı Planı

Fotoğraf 10: Konya Mahkeme Hamamı Kubbeler Genel Görünüş Fotoğraf 11: Meram Hasbey Hamamı Planı

Fotoğraf 12: Meram Hasbey Hamamı Eski bir Fotoğraf Fotoğraf 13: Meram Hasbey Hamamı Genel Görünüş Fotoğraf 14: Meram Hasbey Hamamı Kitabesi Fotoğraf 15: Ahmed Efendi Hamamı Genel Görünüş Fotoğraf 16: Ahmed Efendi Hamamı Planı

Fotoğraf 17: Sille Ak Hamam Kitabesi Fotoğraf 18: Sille Ak Hamam Genel Görünüş Fotoğraf 19: Sille Ak Hamam Planı

Fotoğraf 20: Sille Yukarı Hamam Genel Görünüş Fotoğraf 21: Sille Yukarı Hamam Planı

Fotoğraf 22: Yazılı Süslemeli Peşkir

Fotoğraf 23: Nakış İşlemeli Hamam Bohçası

Fotoğraf 24: Keten Dokuma Peşkir

Fotoğraf 25: Havlu Takımı Büyük Parça

Fotoğraf 26: Sırma Nakışlı Keten Peşkir Fotoğraf 27: Yeşil Sırma İşlemeli Keten Peşkir

Fotoğraf 28: Sırma Nakışlı Keten Peşkir

Fotoğraf 29: Gül Desenli Keten Peşkir

(10)

Fotoğraf 32: Sırma Nakışlı Havlu Dokuma Peşkir

Fotoğraf 33: Kıvrım Dal Desenli Keten Hamam Peşkiri detayı

Fotoğraf 34: Keten Traş Peşkiri

Fotoğraf 35: Simli İplik Nakışlı Hamam Peşkiri

Fotoğraf 36: Pamuklu Dokuma Hamam Havlusu

Fotoğraf 37: Stilize Bitkisel Motifli Hamam Havlusu

Fotoğraf 38: Sarmaşık Dal Motifli Keten Peşkir

Fotoğraf 39: Gül Motifli Keten Peşkir detayı

Fotoğraf 40: Ağaç desenli Keten Peşkir detayı

Fotoğraf 41: Keten Peşkir Fotoğraf 42: Keten Peşkir detayı

Fotoğraf 43: Bitkisel Motifli Keten Peşkir

Fotoğraf 44: Renkli Çiçek Motifli Keten Hamam Havlusu

Fotoğraf 45: Oval Formlu Bakır Kildan

Fotoğraf 46: Bakır sabunluk taban detayı

Fotoğraf 47: Yıldız Motifli Bakır Kildan

Fotoğraf 48: Dilimli Bakır Kildan

Fotoğraf 49: Küçük Bakır Sabunluk

Fotoğraf 50: Bakır Killik

Fotoğraf 51: Bitkisel Bezemeli Pirinç Hamam Tası

Fotoğraf 52: Dilimli Bakır Hamam Tası

Fotoğraf 53: Pirinç Şifa Tası

Fotoğraf 54: Pirinç Şifa Tası

Fotoğraf 55: Ahşap Nalın

Fotoğraf 56: Ahşap Nalın

Fotoğraf 57: Ahşap Bafun Nalın Fotoğraf 58: Merhum Nimet Uzluk

Fotoğraf 59: Nimet Uzluk’a ait Hamam Kazanı

Fotoğraf 60: Ayla Uluışık’a ait Hamam Bohçası

(11)

Fotoğraf63: Ayla Uluışık’a ait Yemeniler

(12)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ……… ii

Tez Kabul Formu ………. iii

Önsöz / Teşekkür ………. iv

Özet ………...……….v

Summary ………...……….…………. vii

Şekiller Listesi ……….……….ix

İçindekiler ………..………1

1. GİRİŞ ………...4

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi………..4

1.2. Araştırma Yöntemi ………5

1.3. Türk Hamam Kültürü ve Konya Hamamları ile İlgili Kaynak ve Araştırmalar……….6

2. TÜRK HAMAM KÜLTÜRÜ VE MİMARİSİ………7

2.1. Türk Hamamlarının Tarihi Gelişimi………..7

2.2. Türk Hamamlarının Bölümleri ve Mimari Özellikleri……….10

2.3.Türk Toplumunda Hamamların Sosyal Yaşamdaki Yeri………..13

2.4. Edebiyat ve Sanatta Türk Hamamı ………17

2.5. Sağlık - Şifa Kaynağı ve Güzellik Merkezi Amaçlı Hamamların Kullanımı………21

3. KONYA’DA HAMAM KÜLTÜRÜ VARLIKLARI……….24

3.1. Konya’nın Tarihi ve Coğrafyası ……….24

3.2. Konya Hamamlarının Manevi Kültür Varlıkları………..27

(13)

3.2.1.1. Kadın Hamamları………..27 Kız Beğenme Hamamı………..28 Gelin Hamamı………...29 Kırk Hamamı……….…31 Loğusa Hamamı………...32 3.2.1.2. Erkek Hamamları………...33 Sünnet Hamamı……….33

Güvey (Damat) Hamamı………...34

3.2.1.3. Arefe Hamamı………34

3.2.1.4. Arkadaş Hamamı………34

3.3. Konya Hamamlarının Maddi Kültür Varlıkları………35

3.3.1. Konya Hamam Mimarisi ve Süslemesi………..35

3.3.1.1. Malzeme ve teknik………..36

3.3.1.2. Plan Tipi………..36

3.3.1.3. Süsleme………...36

3.3.2. Tarihi Konya Hamamları………...36

3.3.3. Konya Hamam Eşyaları ………....37

Hamam Bohçası………...38 Peştamal (Futa)………....39 Keyfiye………....39 Havlu……….………...39 İpek Kese……….………40 Yemeniler – Tülbentler………40 Hamam tası………...41 Nalın (Takunya)………41 Şifa Tası………42 Kildan (Sabunluk)……….42

4. KONYA HAMAM TEŞKİLATI………..42

(14)

4.2. Konya Hamamlarında Berberlik ve Keçecilik Zanaati………43

5. KONYA HAMAM EŞYALARI KATALOĞU………...46

6. DEĞERLENDİRME ………82

6.1. Maddi Kültür Varlıkları ………...…82

6.1.1. Mimari………82

6.1.2. Kullanım Eşyaları……….………..83

6.2. Manevi Kültür Varlıkları……….…83

6.2.1.Gelenekler ve Sosyal yaşam…...……….83

7. SONUÇ………84

HAMAM SÖZLÜĞÜ……….85

KAYNAKÇA………..85

(15)

1. GİRİŞ

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi

Arapça hammam (ısıtan), İbranice hamma (ısıtmak) sözcüğünden kaynaklanan hamam (sıcak olmak) yıkanılacak yer anlamına gelmektedir (Ülgen, 1964: 174). Aynı kelime Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünde "yıkanılacak yer, yunak, ısı dam" açıklamalarıyla verilmektedir (Türkçe Sözlük, 1988: 603). Celal Esad Arseven hamamı “Yıkanmaya mahsus yer ve bina, biri erkeklere diğeri kadınlara ait hamamda ayrıca abdesthane, yakacakhane, soyunma ve giyinme için ayrılmış yer ve bekçinin bulunduğu kısımlar mevcuttur” şeklinde tanımlamaktadır(Arseven, 1947: 678).

İslamiyet’i kabul eden Türkler, Anadolu'ya geldiklerinde karşılaştıkları Bizans medeniyetinin de etkisiyle, dinin emrettiği temizlikle alakası bulunan hamamların önemi daha da artmıştır. Türkler'de hamamlar çoğunlukla sosyal hizmet olarak düşünüldüğünden vakıf olarak yapılmıştır. Türk-İslam şehirlerinde olduğu gibi Konya’da da Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde çok sayıda su yapısı ve buna bağlı olarak hamam inşa edilmiştir.

Tez konumuz, Konya il merkezinde bulunan günümüze kadar ulaşmış tarihi Konya hamamları, bu hamamlarda yaşanmış ve yok olmaya yüz tutmuş gelenekler ve bu gelenekler çerçevesinde kullanılan sanat eseri değeri taşıyan el işçiliği kullanım eşyalarıdır.

Günümüzde geleneksel Türk hamam geleneklerinin yaşatıldığı önemli iller arasında Bursa, İstanbul, Erzurum, Afyon, Harput, Sivas, Edirne, Tokat gibi iller bulunmaktadır. Araştırmalarımızda Konya halkına ait, sandıklarda itina ile saklanmış veya müze koleksiyonlarına gerek satılmış gerek hibe edilmiş, her biri ince sanat ürünü olan hamam eşyalarına rastlamış olmamız, hamam kültürü ile ün yapmış saydığımız diğer iller kadar, Konya’nın da tarihi hamamlarında gelenek ve görenekleriyle yaşatılmış ve halen yaşatılmaya çalışılan bir hamam kültürünün varlığını ispat niteliğindedir.

Konya Şer’iye sicillerinin Yrd. Doç. Dr. İzzet Sak tarafından hazırlanan transkripsiyonlarında 10, 11, 45, 47 nolu nüshalarda Konya hamamları ile ilgili Meram

(16)

Hasbey Hamamının kiralanması, Kürkçü Hamamının tamiratı, Kürkçü Hamamının kirası davası, Kürkçü Hamamı su yolları ve künglerinin tamir keşfi, Şadi Bey Hamamı su yollarının tamiri gibi hadiseler yer almaktadır1.

Modern banyolar ve modernleşen hızlı yaşam tarzı günümüzde hamam kültürünün yavaş yavaş unutulmasına neden olmuştur. Çalışmamız yabancı gözünde Türk kültürü denildiğinde akla ilk gelen öğelerden biri olan hamam kültürünün günümüzde nispeten yaşatılmaya çalışılan Konya’daki mirasının gereken değeri görebilmesi veya gün gelip tamamen yok olması durumunda ileriki kuşaklara bu kültür hakkında bilgi kaynağı değeri taşıması açısından önem arz etmektedir.

1.2. Araştırma Yöntemi

Çalışmamız öncelikle literatür taraması ile başlamıştır. Geleneksel Türk hamam kültürünü ve Konya hamamlarını konu alan kitap, makale, ansiklopedi gibi yazılı kaynaklar taranıp sentezlenmiştir.

İkinci aşamada tarihi Konya hamamları ziyaret edilerek fotoğraf çekimi gerçekleştirilmiş, eski ve yeni hamam işletmecileri ve çalışanları ile görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde hamam teşkilatının işleyişi hakkında bilgiler toplanmıştır.

Çalışmamızın üçüncü ve en önemli araştırma safhasında ise Konya hamam kültürüne tanıklık etmiş kaynak kişiler ile birebir görüşülmesi, yaşadıkları hamam gelenekleri hakkında mülakat yapılması yer almaktadır. Bu mülakatlar esnasında kaynak kişilere daha önceden hazırlanmış sorular yöneltilmiş ve alınan cevaplar sonucunda Konya hamam kültürünün sosyal yaşam üzerindeki etkileri ve geleneklerini yorumlayabilme, özgün niteliklerini saptayabilme imkânı bulunmuştur. Söz konusu kaynak kişiler ile yapılan mülakatların yanı sıra koleksiyonlarında bulunan hamam etnoğrafyasına ait eserler fotoğraflanmış ve envanter bilgileri not edilmiştir.

1

Şer’iye sicilleri Osmanlı Devletinin son yıllarına kadar devam eden ve bu günkü hukuk mahkemelerinin yerinde olan şer’iye mahkemelerinin gördüğü davalara ait tutanakları ihtiva eden, genellikle eni dar ve boyu uzun olan defterlere denilmektedir.

(17)

Ayrıca Konya Etnoğrafya müzesi deposunda bulunan daha önce araştırılma ve sergilenme imkanı bulamamış hamam eserleri de prosedüre uygun şekilde gereken izinler alınarak fotoğraflanmış ve katalog çalışmamızda ayrıntılı tasnifi yapılmıştır.

1.3. Türk Hamam Kültürü ve Konya Hamamları ile İlgili Kaynak ve Araştırmalar

Hamamlar ile ilgili olarak yapılan ilk yayınlar genellikle Bursa, Edirne, İstanbul hamamlarına yönelik olmuştur. Türk hamamlarına ilişkin ilk çalışmalar olarak kabul edilen H. Glück ve K. Klinghart ‘ın eserleri daha çok Osmanlı dönemi eserlerini ve İstanbul, Bursa gibi şehirlerdeki yapıları kapsar(Eravşar, T.y.: 3)

Erken dönem Anadolu hamam mimarisi hakkında ilk ve geniş kapsamlı araştırmayı “Anadoluda Xıı.-Xııı. Yüzyıl Türk Hamamları” adlı kitabı ile Yılmaz Önge yapmıştır2. Yılmaz Önge çalışmasında Selçuklu dönemi Türk hamamlarını mimari ve plan özellikleri açısından değerlendirmiş, plan çizimlerine yer vermiştir. Konya Mahkeme Hamamı, Sahipata Hamamı gibi Selçuklu dönemi hamamları da bu çalışma kapsamında ele alınmıştır. Semavi Eyice’nin Türk hamamları üzerine tipoloji çalışması mevcuttur. İbrahim Hakkı Konyalı tarafından hazırlanan “Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi” Konya hamamları kitabeleri ve genel özellikleri hakkında bilgi içeren bir kaynaktır3. Konya Hamamlarını plan, mimari ve süsleme özellikleri açısından konu alan bir diğer kaynakta Prof. Dr. Haşim Karpuz’a ait “Selçuklu Dönemi Mimarisi” isimli çalışmadır4.

Konya Hamamlarını gelenekler açısından ele alan tek isim A.Sefa Odabaşı diyebiliriz. Odabaşı “20 yy. Başlarında Konya’nın görünümü”, “Geçmişten Günümüze Konya Kültürü” ve Yeni Konya Gazetesinde yer alan makalelerinde Konya hamam

2Önge, Yılmaz. (1995). Anadoluda Xıı.-Xııı. Yüzyıl Türk Hamamları. Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü

Yayınları.

3Konyalı, İbrahim Hakkı.(1964). Abideleri Ve Kitabeleri İle Konya Tarihi. Konya. 4Karpuz, Haşim. (2001). Anadolu Selçuklu Mimarisi. Konya.

(18)

kültürüne değinmiştir5. Sabiha Tansuğ ve Esat Uluumay makalelerinde Türk hamam geleneklerini toplu değerlendirmiştir6, Müjgan Üçer Sivas hamam geleneklerini7, Münevver Alp İstanbul hamam geleneklerini8 konu alan makaleler yazmışlardır. Celal Esat Arseven ve Saim Ülgen gibi isimlerin ise hamamlar üzerine terminolojik çalışmaları mevcuttur9. Dilek Türkyılmaz’ın Türk hamamlarını genel değerlendirdiği ve Eskişehir hamamlarını incelediği Yüksek Lisans tezi mevcuttur10.

2. TÜRK HAMAM KÜLTÜRÜ VE MİMARİSİ

2.1. Türk Hamamlarının Tarihi Gelişimi

Hamam, tarihi antik dünyaya kadar uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Çünkü yıkanma ve temizlenme fikri insanlık tarihinin başlangıcından beri varolmuştur. Yıkanma eylemine günlük ihtiyaç veya dini gayelerle de olsa büyük önem verilmiş ve bunu temin eden bina ve tesislerin inşası tarihle ve insanlıkla beraber başlamıştır. İnsanlar sıhhat gereği yıkanma, ibadetten önceki temizlik ve serinleme ihtiyacı ile suya her zaman yaklaşmak durumunda kalmışlardır.

Her mimari üründe olduğu gibi hamamlarda da tahsis edilen binalar milletlerin medeniyet derecesi ile paralellik göstermektedir. İlk kez dinsel inanç ve törenlerin etkisiyle ortaya çıkan kültürel etkileşim sonucu her tarihsel döneme göre özgün mimari

5Odabaşı, Sefa. (1998). Konya’da Hamam Kültürü. 20.Yy Başlarında Konya’nın Görünümü. Konya.

104-112; Odabaşı, Sefa.(T.y.). Konya’da Hamam Kültürü. Geçmişten Günümüze Konya Kültürü. Kültür müd. Yay. Konya; Odabaşı, Sefa. (17 Şubat1996). Konya’da Kadınlar Hamamı, Yeni Konya Gazetesi, Konya.

6Tansuğ, Sabiha. (1981).Türk Hamam Törenleri. Sanat Olayı, Sayı:8, 26-27; Tansuğ, Sabiha. (1984).Türk

Hamamı. Türkiyemiz, Sayı:44, 5-13; Uluumay, Esat. (Kasım 2009). Hamam Kültürü Üzerine. Eski Tas Eski Hamam. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 11-25.

7 Üçer, Müjgan. (1987). Sivas Hamamları Hamam Gelenekleri ve Etnoğrafyası Üzerine. Sivas Kültür

Sanat, Sayı:1, 10-18.

8Alp, Münevver. (1964). Eski İstanbul Hamamları Ve Gelenekleri. Türk Folklor Araştırmaları, Sayı:179,

3423-3424.

9Arseven, Celal Esat, (1947). Hamam. Sanat Ansiklopedisi, Sayı:2, 678-685;

Ülgen, Saim. (1964). Hamam. İslam Ansiklopedisi, Sayı:5/1, 174-178; Ünver, Süheyl. (1973). Türk Hamamı. Belleten, Sayı:37, 145-148.

10Tükyılmaz, Dilek. (2001). Türk Kültüründe Hamam Geleneği ve Eskişehir Hamamları. Hacettepe

(19)

özellikler kazanan hamamların daha doğrusu kapalı hamamların başlangıç tarihi olarak son yapılan kazılarda Asur Kralı Adad Hirari’nin (İÖ. 9.yy sonu ve 8.yy başı) saray yıkıntıları arasında bulunan hamam kalıntısını saymak mümkündür.(Meydan Larouse, 1982: 568) Diğer taraftan yıkanmak için düşünülmüş mekânların ilk izleri olarak Hindistan’da Mohenjo-daro daki kalıntılarda düşünülmektedir(Ana Britanica, 1990: 366).

Zamanla hamamlar yıkanılan bir yer olmanın yanında bir eğlence yeri halini almıştır. Buralarda şairler şiirlerini okurlar, gençler spor müsabakaları düzenler, yaşlılar konuşmalar yaparlardı. Roma devri hamamlarında da ilgi çekici nokta hamamların toplumsal işlevi oluşudur. “Thermae” denilen halk hamamları Romalılar için aynı zamanda buluşma yeriydi. Bu mekanlarda devletin bazı uygulamalarıyla ilgili tartışmalar yapılması, yıkanma odalarından başka yanlarına okullar, kitaplıklar, dükkanlar inşa edilmesi hamamların birleşik bir kültür kurumu özelliğini göstermektedir(Ülgen, 1964: 74) Bütün bir ortaçağı kapsayan Bizans dönemi de kökenindeki Romalı özellikleri doğu kültürüyle besleyerek Anadolu ve Balkanlarda hamam geleneğini sürdürmüştür. Yine bu dönemde de hamamların toplumsal işlevleri devam etmiştir.

Yukarıdaki bölümlerle de belirttiğimiz gibi yıkanmanın çeşitli dinlerde, özellikle de Müslümanlık ve Hristiyanlık'ta önemli bir yeri vardır. İlk Hristiyanlar'ın ırmakta yıkanma geleneği Hz. İsa'nın ırmakta vaftiz edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkler Müslüman olduktan sonra, İslamiyet'in emirleri doğrultusunda gusül ve namaz abdestini öğrenmişler ve Hz. Muhammed'in konuyla ilgili hadislerine uymuşlardır. Kendi töreleri gereği uydukları temizlik konusunda İslamiyet'in tesiriyle daha da titiz davranmışlardır. Türkler her aldıkları şehirde hamam inşa etmişlerdir. Aynı dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'na gelen yabancı seyyahlarda en çok hayranlık uyandıran Türklerin temizliği olmuştur.

Türkler Orta Asya'da yaşarken, Müslümanlığı kabul etmeden önce "temizliğe, güzel kokulara meraklıydılar. Sık sık yıkanan Türkler bu sebeple de obalarını su kenarlarına kurarlardı. Yirminci asırdaki anlamıyla plajı bulan ve kuranlar da Türkler

(20)

olmuştur. O halde Türklerin temizliği İslam kurallarından çok daha önce kendi töreleriyle alakalıdır. İslamiyet Türklere temizlik konusunda yeni kurallar getirmiştir. Türklerin de İslamiyet’in bu temizliğe ait hükümlerini benimseyip uygulamaları hiç zor olmamıştır.

Türkler' in Bizanslılar' la temasları 11. asırda başlar. Bizans devrinden önce Anadolu'da Roma medeniyeti vardı. “Bizans devri hamamları Roma etkileri taşır, bu yüzden Türk hamamları Bizans'tan değil, Romalılardan gelir"(Ünver, 1973: 88). Ancak Türk hamamları tam bir Bizans ve Roma kopyası değildir. Türkler bahsi geçen bütün faktörlerin neticesinde taklidi aşan kendi mimari usulleriyle bu geleneği, yeni yapılarla devam ettirmişlerdir.

İslamiyet’te vücut temizliği ibadetin birinci şartı olduğu için Türkler hamamlara çok önem vermişler ve bu konuda haklı bir şöhret sahibi olmuşlardır. Bu sebeple bugün dünyanın birçok yerinde hamam dendiğinde "Türk Hamamı" akla gelmektedir. İslam dininde akmayan su ile temizlik yapılması caiz değildir. Kur’an 'a göre temizlik için mutlaka akarsu kullanmak icap eder. Avrupalılar bir tekne ya da küvet içinde duran suya girerek yıkandıkları halde, Müslümanlar suyu vücudun ve ellerin üzerine musluktan akıtarak yıkanırlar. Diğer tür yıkanmayı yeterli ve uygun görmezler. Bu sebeplerden ötürü Türk hamamlarında yıkanma havuzları ve banyo tekneleri düşünülmemiştir. Havuzlar ancak havuzlu kaplıcalarda muhtelif hastalıkların tedavisi için kullanılmıştır(Aktaran: Türkyılmaz, 2001: 11). Bugün de yalnız kaplıca olan hamamlarda havuz bulunmaktadır.

Anadolu'da 12-13.yüzyıllarda bir kısmı metruk bırakılmış; Eskişehir, Kütahya, Ankara, Konya, Kayseri gibi bir kısmı ise hala meskun olan antik şehirlerde birçok özel ve genel hamam bulunduğu düşünülebilir. 11. yüzyılın sonlarından itibaren Türkler' in Anadolu'ya yerleşmeye başlamasıyla, bu şehirlerdeki diğer yapılar gibi antik devir hamamlarının İslamiyet'in temizlik şartlarına uygun bir yıkanmayı sağlayacak biçimde tamir ve tedil edilerek kullanıldığı söylenebilir"( Önge, 1995: 9).

Türkler' de hamamlar çoğunlukla sosyal hizmet olarak düşünüldüğünden vakıf olarak yapılmıştır. "Bu vakıf hamamları bir cami yada medreseye vakfedilir ve gelirleri

(21)

buraların giderleri için harcanırdı. 19.yüzyılın ikinci yarısından sonra sırf gelir getirmesi için mülk hamamları inşa edilmiştir. Osmanlı'da hamam yapımı, cami, medrese, kervansaray, çeşme gibi mimari eserlerin yapımı kadar önemliydi. Hatta bir cami yada başka bir eser yapılmaya karar verildiğinde ilk önce işçilerin yıkanması için mutlaka hamam yapılırdı. Örneğin İstanbul'da Mimar Hayrettin, Beyazıt Camiini yaptırmadan önce hamamını yaptırmıştı.

Görüldüğü gibi hamam Türklerin yaşantısında bu denli önemli bir yere sahiptir Türkler gittikleri her yerde herkesin hakkını koruyup, dinlerinde serbest bırakırken, sosyal müesseselerini kurmaya başlamış ve uygarlığını oradaki halka benimsetmişlerdir. Bu yüzden Rumeli ve Macaristan'da bırakılan mimari abidelerden en önemlileri su ve hamam medeniyeti olmuştur.

2.2. Türk Hamamlarının Bölümleri ve Mimari Özellikleri

Türk İslam Hamam mimarisi Roma, Bizans bina şekillerinin Doğu Asya bina tarzıyla kaynaşmasından oluşmuştur diyebiliriz. İslam ülkelerindeki hamamların ve Türk hamamlarının eski Yunan ve Roma hamamlarından en büyük farkı yüzme havuzunun olmamasıdır. Kaplıcalarda da yıkanıp temizlendikten sonra şifa amacıyla havuzlara girilebilmekteydi.

Bazı Türk hamamlarında dış görünüş diğer abideler gibi dikkat çekmez çünkü hamam inşa eden Türk mimarları, binanın dışından ziyade iç güzelliğine ve kullanışlı olmasına dikkat etmişlerdir.

“Yıkanmaya gelen kimseler bir rüzgârlıktan geçtikten sonra soyunma yerlerine gelirler burada soyunduktan sonra ana girişin karşısında bulunan bir çift kapıdan hamamın ikinci kısmı olan soğukluğa girilir. Burada vücut sıcağa alıştırıldıktan sonra sıcaklığa geçilir”(Ülgen, 1964: 175). Türk hamamlarının duvarları çok dayanıklı yapılır, kemer ve kubbelerin malzemesi her zaman tuğladır. Duvar her zaman taşıyıcı unsur olmuştur, sütunlar genellikle duvardan biraz uzakta bulunur. En mühim yer kubbedir. Kubbeler dört veya sekiz köşe üzerine yapılır. Işık tepeden ufak ışıkgözü olarak da

(22)

adlandırılan cam gözler ile sağlanır. Hamamların dış cephesinde renkli tezyinata rastlanmaz.

Türk hamamları başlıca üç kısımdan oluşur; 1-Soyunma yeri ; Camekan

2-Yıkanma yerleri ; Soğukluk (Ilıklık diye de bilinen ara kısım),Sıcaklık (Asıl yıkanma kısmı)

3-Isıtma yeri ; Külhan Soyunma yeri (Camekan);

Eski Roma hamamlarındaki Apodyterium denilen kısımdır. “Türkçe'de camekân, Arapça'da maslak denilen bu kısma hine demektedirler”(Ülgen, 1964: 175). Bu kısımda geniş bir sofa çevresinde bölmeli sekiler yer almaktadır. Duvar boyunca sedirler ve soyunup giyinmek için bölmeler vardır. Çoğunlukla ortada fıskiyeli bir havuz vardır. Girişin kenarında hamamı yönetenin yeri bulunur. Yıkandıktan sonra burada dinlenilmesi için düşünülmüştür. Hamamların ısıtılmayan bu bölümü aynı zamanda hamamın en dikkat çekici ve gösterişli kısmıdır.

Soğukluk;

Roma hamamlarındaki Tepidarium denilen kısımdır. İç hamama girmeden önce bir süre oturularak, vücudun sıcağa alıştırıldığı yerlerdir. “Çıkarken de kurulanarak, birden soğuğa çıkmamak için burada bir süre oturulur” (Arseven, 1947: 680). Külhandan çıkarak, iç hamamı geçen kanallar, soğukluğu da döşeme ve duvarlarda dolaşarak ısıtırlar. Aynı zamanda çok fazla sıcağa tahammülü olmayanlar da burada yıkanırlar. Bu yüzden çoğu hamamın bu kısmında yıkanma yerleri ve kurnalar bulunur. Genellikle hela ve usturalık (tıraş yeri) gibi mekanlar buranın çevresinde düzenleni. Tıraşlık denilen yerde eskiden ustura ile baş tıraşıda yapılırdı.

Sıcaklık;

Soğukluktan sonra asıl hamam olan bu kısma geçilir. Arapça bu kısma harani denmektedir. Sıcaklığın köşelerinde ayrı ayrı küçük yıkanma hücreleri vardır. Bunların kapıları yoktur, genellikle havlu örtülüdür, ikinci kısımda bu hücreler arasında kalan umumi yıkanma nişleri bulunur. Bu hücrelerin duvar kenarlarında mermer sedirler ve

(23)

bunların üzerinde de mermer kurnalar vardır. Hamamın ortasında dinlenme, terleme ve masaj için göbek taşı bulunur. Bu kısım, kubbeler üzerindeki küçük pencere gözleriyle aydınlatılır Bunlara ışık gözü veya fil gözü de denir. Bu ışık gözü denilen delikler ışığın içeri girmesine müsaade eden fakat havai tesirlerin içeri girmesine imkân vermeyen cam fanuslar ile kapatılmıştır. İç hamam yani sıcaklık hamamın külhana en yakın bölümü olduğundan hamamın en sıcak yeridir. Sıcaklık kısımları her hamamda başka başkadır. Fakat bu kısım merkezi bir kubbe veya tonoz etrafında toplanan eyvan ile halvetlerden müteşekkil olmak bakımından ilk Selçuklu hamamlarından beri, az çok benzer planda inşa edilmiştir. Hamamlarda yıkanmaya tahsis edilen yerlere "halvet" veya "eyvan" denir. Halvet yukarıda da bahsi geçen ve rahat yıkanmak isteyenlerin tercih ettikleri, peştamal ile örtülen küçük özel hücrelerdir. Eyvan ise önü açık olan, halvetler arasında türlü kemerli veya tonozlu niş şeklinde döşemesi hamam zemininden bir iki kademe yüksek mahallere denir(Ülgen, 1964: 176).

Bazı hamamlarda daha da sıcak olan bazı kısımlar vardır ki bunlara "sıcak halvet" denir ve burası doğrudan külhanın üzerine gelir ve terlemek için kullanılır. Kurnalarda hem sıcak hem de soğuk su muslukları bulunur. Kirli sular helalara gider.

Hamamın sıcaklık kısmına geçişte bir tahta kapı vardır ve kapının da bir demir tokmağı vardır, bu tokmak kapı açıldıkça kapıya vurur ve kapının kendi kendine kapanmasını sağlar. "Eskiden mürekkepçiler bu demir tokmağın yerine içine mürekkep bulunan şişeler asarlar, kapının açılıp, kapanmasından çalkalandıkça iyi mürekkep elde ederlermiş" (Şapolyo, 1967: 11).

Külhan;

Eski Roma hamamlarındaki hypocansten denilen kısımdır. Binanın arka kısmındadır. "Külhan kısmı su tesisatının dağıtım merkezidir. Külhan hamamın döşeme taşlarının altında bulunur. Külhan ocağının içinde yakılan odunlar bir taraftan su kazanını ve haznede bulunan suyu ısıttığı gibi, alev ve dumanları da Roma hamamlarında olduğu gibi hamam döşemelerinin altında dolaşır, taşları ısıtır ve duvarlarda bırakılmış tüfeklik denilen bacalardan geçerek kubbelerin arasından havaya gider. Zemin döşemelerinin altındaki duman geçen yollara cehennem denir(Arseven,

(24)

1947: 681).

2.3.Türk Toplumunda Hamamların Sosyal Yaşamdaki Yeri

Eski İstanbul’da fakir, orta halli, hali vakti yerinde hatta enikonu zengin sayılan ailelerin evlerinde yatak odalarındaki ve genellikle çinko kaplı gusülhanelerden başka ailenin yıkanacağı bir banyo yeri yoktu. Büyük konakların yalıların köşklerin hemen hepsi ahşap oldukları için özel külhanlı bir ya da iki kurnalı soyunma yeri olan küçük hamam daireleri binadan uzak bahçelerinde mevcuttur. Bu konak hamamları haftada bir kez kızdırılır, gündüz hanımlar, çocuklar sonra halayıkları gecede efendiden sonra uşaklar, kâhyalar, aşçılar yıkanırdı. Evlerinde gusülhaneden başka yeri olmayan aileler ise on beş günde bir hamama giderlerdi(Alp, 1964: 3424). Türk hamamlarını; halk hamamları, saray hamamları, deniz hamamları ve kaplıcalar şeklinde incelemek mümkündür.

Hamamları sosyal işlevleri dışında birde sıcaklıklarına göre türlere ayırabiliriz; Hamam-ı Harr: Sıcak Hamam

Hamam-ı Mu’tedil: Orta sıcaklıkta hamam

Hamam-ı Tennur-ı ratib : 40 derece 45 derece arasındaki hamam

Hamam-ı Yabis: 37-55 derece arasındaki hamam(Türkyılmaz, 2001: 27).

Halk hamamları evlerdeki özel hamamların dışında halkın yıkanması için tahsis edilmiştir. Asıl hedefi temizliği sağlamak olan, süsten ve lüksten uzak olan bu yapılar cami, medrese, imaret, kütüphane ile birlikte yapılıp külliye adı altında bir bütün oluşturmuşlardır.

Hamamın en basit insanın hayatında bile önemli bir manası vardır . Kuran ‘da ki temizlikle ilgili ayetler ve sağlık bakımından vücudunu temiz tutması ve bunun içinde köyde, kasabada, şehrin hamamında bunu temin etmesi gerekirdi. Asıl hedefi temizliği sağlamak olan halk hamamlarında genellikle “çifte hamam” uygulaması yapılırdı. Genellikle simetrik olarak yapılan, ama simetrik olmayan örnekleri de bulunan “çifte hamam” biri erkekler, öbürüde kadınlar için iki bölümün tek yapı içinde bir araya getirilmesinden oluşur. “Böyle hamamlarda kadınlar kısmının kapısının tenha bir ara

(25)

sokağa bakmasına dikkat edilirdi veya içerisi görülmeyecek tertipte yapılırdı, erkeklere mahsus kısmın kapısı ise ön kısma bakardı” (Ülgen, 1964: 175). Tek hamam olduğu zaman ise kadınların ve erkeklerin hamamı kullanma zamanları belirli günlere ayrılmış ve günler hamam kapılarına asılan renkli havlular ile belirtilmiştir. Eskiden binanın önünde asılmış havlu ve peştemaller, çarşı ve dükkânlar arasındaki hamam kapılarını gösterirdi. Birçok hamamın duvarında yıkanma ile ilgili ayetler, dörtlükler, beyitler yazılı idi(Meydan Larouse, 5: 569).

Saray Hamamları ise Türk hamam türlerinin daha gösterişli, daha süslü ve yalnız saray halkının kullandığı hamamlardı. Gümüş ve altın muslukları ince oymalar ile süslü mermer kurnaları, soyunma yerinde altın, gümüş kakmalı sedirleri vardı. Hamamın ortasında yıldız biçimli ve kenarlarda gözdelerin hücreleri bulunurdu. Topkapı sarayında Mimar Sinan’ın yaptığı Hünkâr Hamamı saray hamamlarının en önemlisidir(Meydan Larouse, 5: 570).

Deniz hamamları, Türkiye’deki plajların ilk ama bugünkü şeklinden oldukça farklı örnekleridir diyebiliriz. 19. asrın ortalarına kadar İstanbul’da erkekler ve erkek çocuklar denize etrafında ve civarında Müslüman evleri bulunmayan yerlerden, açıkta soyunup tıpkı sıcak hamamlarda olduğu gibi peştamal sarınarak spor ve yıkanma amacıyla girmekteydiler. 19. yy da ilk örnekleri görülen deniz hamamları, Türk toplumu için geleneğe aşırı bir karşıtlığı olmadan üretilmiş bir çözümdür. Bu mekânlar kıyıya iskele ile bağlantılı, denizin ortasında kazıklar üzerine inşa edilmiş ahşap binalardır. Deniz hamamları, hususi ve umumi olarak ikiye ayrılır. Hususi deniz hamamları yalıların, yalı hemen denizin kenarında ise hemen yanı başına ya da önüne yapılırdı. Erkekler denize hamamdan girip tahta perde altından dışarı çıkabilirlerken, kadınlar bu dört duvar arasında yüzebilirlerdi. Erkek hamamlarında bir kahve ocağı olurdu. Kahve, çay, gazoz satılırdı. Kadın hamamıyla erkek hamamları arasında polis sandalı mekik dokurdu. Erkekler iç don, peştamal ile kadınlar ise gecelik gömleği ya da denizlik denilen her tarafı kapatan elbise ile girerlerdi.

Osmanlı dünyasının deniz hamamları, geleneksel mahalle hamamlarından ayıran en önemli özellik bu mekânların içinde yaşanan farklı duygulardı. Osmanlı insanı

(26)

yıkanmak ve yüzmek arasındaki farkı kavradığı anda yeni bir sayfa açılmıştır. Cumhuriyet dönemiyle birlikte hamamlar banyoya, peştamallar mayoya deniz hamamları da plaja dönüşmüştür diyebiliriz.

Kaplıcaların amacı başka olduğundan mimarisi de farklıdır. Türk tipi yıkanma kurnalarının yanında ve göbek taşının yerini alan, arslan ağızlarından akan şifalı suların doldurduğu havuzlar bulunmaktadır. Kaplıcalarda ısıtma tertibatı yoktur. Sıcak yeraltı suları kullanılmaktadır. Sıcak yeraltı sularının çıktığı yerlerin altına tesisler kurulması eskiden beri yapılan bir şeydir. Eski Yunan ve Roma da kaplıcaların bazı hastalıklara iyi geldiği bilinmekteydi. Bu hastalıkların iyileştirilmesinde yararlı olan kaplıcalara özel bir önem verilmiştir. Bu hamamların içinde sıralanan havuzlara da ancak, yıkanma yerlerinde vücudu temizledikten sonra girilebilmektedir. Türk yıkanma kültüründe başkasının değmiş olduğu su kirlenmiş sayıldığından kaplıcalar dışında Türk hamamlarında genellikle havuz yoktur(Ülgen, 1964: 176).

Türk hamamlarını sadece yıkanma, temizlenme ve şifalı sularından faydalanılan kaplıcalar olarak düşünmek çok doğru olmayacaktır. Anadolu'da Türklerle birlikte yeni bir anlam kazanan hamamlar Türk kültürü içinde, toplum yaşamında kendine özgü karakter kazanarak, toplumun güncel yaşantısına girmiş ve son derece önemli bir kurum halini almıştır.

Türk hamamları kamu yararı gözetilerek temeli atılan pek çok kurum gibi kendi işlevlerinin dışına taşarak, kuruluş nedenlerinden bağımsızlaşarak, toplum sosyal yaşamı açısından önemli mekânlar durumuna geçmiştir. Türk hamam kültürünün, geleneksel şehir hayatının aktiviteleri arasında yer almaya başlaması, toplumun çarşı, cami, tekke üçgeni arasında yaşadığı gündelik hayatın sınırlarını zamanla genişletmiş ve böylece kahvehaneler gibi hamamlarda da toplumsal iletişim artmış gündelik hayatın sırları, sevinçleri önemli günleri paylaşılır olmaya başlamıştır. Bu durum, hamamları toplumun farklı tabakalarından insanların iletişim sağladıkları merkezler durumuna getirmiştir.

Kadınlar açısından hamamların sosyal işlevi erkeklere kıyasla çok daha önemlidir. Özellikle geçmiş dönemlerde kadınların sosyal yaşamı toplumda daha sınırlıydı. Sosyalleşebildikleri, eş dost arkadaşlarıyla ev dışında görüşüp eğlenme fırsatı

(27)

bulabildikleri en yegâne mekânlar hamamlardı. Hanımların hamama geliş gidişleri, hamamda uygulanan bir takım kurallar ve hamam eğlenceleri gelin hamamları, kırk hamamları vs. kendilerine özgü bir özellik taşırdı. Kadınlar en gösterişli, en temiz eşyalarını hamama gelirken bohçalarında getirir toplum içinde bir bakıma statüsünü bu eşyaların kalitesi, temizliği ve hamam hizmetlilerine verdikleri dolgun bahşişler ile kanıtlarlardı.

Gerek kadınlar gerek erkekler, suyun insan ruhu üzerindeki sağlık veren ve rahatlatıcı etkisi ile topluma açılabildikleri bu keyif dolu mekânı sadece yıkanma temizlenme amaçlı değil aynı zamanda sosyalleşebildikleri, keyifli sohbetler ve eğlenceler düzenledikleri, hayatın sünnet, düğün, doğum, askerlik gibi önemli geçiş dönemlerini kutlayabildikleri iletişim merkezleri olarak görmüşlerdir.

Hamamlarla ilgili bazı inançlarda halk arasında yaygındır. İslamiyet yıkanma eylemini belli kurallara bağlamıştır. Yıkanırken bunlara dikkat etmek gerekmektedir. İnanışa göre, bunlara dikkat edilmezse halk tarafından hamam, banyo, çeşme ayağı gibi yerlerde yaşadığına inanılan cinlere rastlandığı ve "cin çarpması" türünden vak'aların meydana geldiği ileri sürülür.

"Kıskanç cinlerin hamamların karanlık köşelerinde gizlendiğine dair inanışlarda mevcuttur. Bu yüzden hamamda yıkanılırken bazı tedbirler alınması gerekli olduğuna inanılır. Örneğin hamamda yıkanırken bu cinlerden korunmak için ahlaka aykırı durumda olmamak, çırılçıplak gezmek yerine ince bir şey giyinerek yıkanmak yada vücudun mahrem yerlerini sakınarak banyoda hareket etmek, cinlerden sakınmak için alınacak en iyi tedbirdir şeklindeki ifadeler halk arasında bu tür inanışların hala yaşadığını doğrulamaktadır.

Konya’ya özgü bir hamam inanışında ise gelinlerin gelin olduktan kırk gün sonra götürüldüğü kırk hamamı geleneğinde eğer aynı hamamda başka bir kırk hamamı yapan gelin yada loğusa varsa onunla selamlaşmaması durumunda eğer gelin tesadüfen bile hastalansa “eyvah gelini kırk bastı” diye herkes üzülürdü(Odabaşı, 1998: 112).

(28)

2.4. Edebiyat ve Sanatta Türk Hamamı

Türk edebiyatında hamamlar atasözü, deyim ve bazı halk edebiyatı ürünlerine konu olmuştur.

Hamam konusu yada "hamam" sözü çeşitli vesilelerle atasözü ve deyimlerde işlenmiştir.

Atasözleri:

Hamama giden tasını tarağını hazırlar. Hamama giren terler.

Hamamda bilene bir tas su, bilmeyene ha dök, ha dök. Hamamda kurna, düğünde zurna.

Hamamcının parası zibilde bağlı gerek. Hakiki güzele hamamdan sonra bak. iyi kocanın karısı, kurna başında belli olur.

Gurbette öğünmek, hamamda türkü söylemeye benzer. İki çıplak bir hamama yakışır.

Eski hamam, eski tas natırlar değişti. Hamam suyu ile misafir ağırlanmaz. Hamam tokmağı gibi başına vurur.

Hamam senden almadan sen hamamdan al çık.

Hamamda bir tas suyu bilmeyen hamam yıkılsa bilmez. Yari güzel olan her gün hamamdan gelir.

Bak güzele sabahleyin uykudan uyanınca, çirkine de hamamdan çıkınca. Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.

Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez.

Deyimler:

Hamam kapısında kil satmak.

(29)

Hamamı görmeden cûrununa aşık olmak. Hamamda deli var.

Hamamın namusunu kurtarmak. Kadınlar hamamına benzemek. Hamam nalını suratlı.

Hamam anası (iri yarı kadın).

Hamam kubbesi gibi her sözü aksettirir.

Hamam peştemâli gibi girerken alınır, çıkarken bırakılır.

Hamamda soğuktan şikayet etmişler "biz çıplak geziyoruz" demişler. Hamam parası.

Hamam temizler(Türkyılmaz, 2001: 62)

“Hamama gider kurna beyenmez , düğüne gider zurna beyenmez, Arabı altın kurnada yıkasan ağarmaz,

Hamama giren terler Eski hamam eski tas

Allah sevdiği kulunu camiye hadim, sevmediği kulunu hamama dellak yapar”(Uluumay, 2009: 22).

Bazı masallarda, hikâyelerde, romanlarda ve efsanelerde de hamamlarla ilgili unsurlar yer almaktadır. Türk halk kültürünün çeşitli alanlarında karşılaşılan, Şahmeran ya da Şahmeran diye adlandırılan yılanların şahı, Anadolu'da hem bir halk masalı, hem de bir halk efsanesi olarak yaygındır. "Bu hikayenin masal biçimi Eberhard-Boratav Türk Halk Masalları Tip ve Motif Kataloğu’nda 57 numarayla kayıtlıdır. Masalda hasta olan padişahın hastalığına ilaç olarak Şahmeran'ın kanı aranmaktadır. Şahmeran'ı gören kişiyi tespit edebilmek için bir hamam yaptırır ve herkesin gitmesini emreder(Türkyılmaz, 2001: 63). Masallarda hamam genellikle birinin tanındığı biriyle karşılaştığı mekân olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dilek Türkyılmaz yüksek lisans tezinde Eberhard-Boratav Kataloğu'nda yer alan 196, 174, 190, 118, 169,234, 240, 213/III, 92, 104 ve 244 numaralı masallar ve Antti

(30)

Aarne's-Stith Thompson Kataloğu'nda yer alan 425 D, 757, 503, 118 numaralı masallardaki hamam unsuru üzerine ayrıntılı bilgi vermiştir.

Her iki katalogda da Türk masal ve efsanelerinde hamam motifi özellikle bir iletişim mekânı olarak sık sık karşımıza çıkmaktadır. Birbirinden haber alamayan sevgililer hamam sayesinde birbirlerini bulmaktadırlar(Türkyılmaz, 2001: 64).

Türk hamamının eski Türk yazınına da etkisi olmuştur ve "hamam-nâme" yada "hamâmiye" denilen yazın türünün doğmasına yol açmıştır. Hamam-name; hamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemek için yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir. Divan edebiyatına ilk kez Deli Birader lakabıyla tanınan Gazali’nin Beşiktaş’taki bir hamamı anlatan şiiri ile girmiştir.

Türk hamamı geleneksel tiyatromuzda da kullanılmıştır. Evliya Çelebi Karagöz ve Orta oyunu'nun temel oyun örgülerinden biri olan Hamam Oyunu’nun 17.yüzyıla uzandığını kanıtlamaktadır. Ayrıca çengi kollarının dağarlarında da Hamam Oyunu bulunmaktaydı(Türkyılmaz, 2001: 81).

Türk hamamı tablo ve minyatürlere de konu olmuştur. Gerek Türk ressamların, gerek batılı ressamların eserlerinde hamam konusundan esinlendiğini görmek mümkündür.

New York’ta Morgan Library’de 466 noda kayıtlı 16.yy sonunda yapılmış Menakîb-i Tevâkib bir hamam içindeki çeşitli sahneleri göstermektedir. Hamamlarla ilgili minyatürlere bir örnekte 16. yüzyılda Türkçeye çevrilmiş ve minyatürleri yapılmış Sevakıb-ı Menâkıb’dır. Buradaki hamam sahnesinde Mevlana insanların içlerinin ve dışlarının bir, temiz imanlı olması gerektiğini söylüyor (Ünver, 2006: 26).

(31)

Mevlana Fakirlerle Hamamda Yıkanırken

(Sevakıb-ı Menakıb’dan )

Batılı sanatçılar da Türk hamamından esinlenerek resimler yapmışlardır. Bunlardan bazıları Türkiye’de bulunmuş ve gözlem yapmış, bir kısmı da Türkiye’ye gelmeden bu konuyu işlemişlerdir. Batılı ressam Ingres Türkiye’de hiç bulunmamasına rağmen Lady Montagu’nun mektuplarından yararlanarak “Türk Hamamı” adlı tablosunu yapmıştır.Bunun dışında Zonaro’nun “Kadınlar Hamamı” isimli tablosu da oldukça ünlüdür. Zonaro’nun Hamam konulu diğer tabloları ise “Hamamda Kurna Başı” , “Banyodan Sonra İstirahat” ve “Hamama Gelen Bir Aileyi Karşılama” isimli tablolarıdır.

Ayrıca batılı ressamların Türk hamamını konu alan eserlerine Camile Rogier ‘in “Soğuklukta Çubuk Tüttürerek Dinlenen Kadın” ve “Kadınlar Hamamında Bir Aile” tablolarını Van Mour’un “Soğuklukta Dinlenen Kadın” ve “Kurnanın Önünde Hizmetçisi ve Genç Kız” isimli tablolarını, J.E. Liotard’ın “Bir Kadın ve Hizmetçisi”

(32)

tablosunu, D’Ohsson’un Padişahın Hamamda Yıkanışına ait bir tablosunu ve kadınlar hamamını konu alan bir tablosunu, Albert Mille'nin "Kurnabaşında Kadın" isimli yağlı boya tablosunu, Fransız Smith'in bir Türk kadınının cariyesiyle hamama girişini gösteren tablosunu, İngiliz William Hogarth'ın bir kadının hamamda yıkanışını gösteren gravürünü, Thomas Allom'un "İstanbul'da Türk Hamamı" isimli gravürünü örnek göstermek mümkündür.

2.5. Sağlık - Şifa Kaynağı ve Güzellik Merkezi Amaçlı Hamamların Kullanımı

Türk hamamları temizliğin yanı sıra vücut ve saç bakımı, bir tür güzelleşme enstitüsü, sıhhi tedavi, masaj yeri amaçlı olarak kullanılmaktadır. Vücut bakımı, masaj, kese, traş, el ayak bakımı, saç bakımı, vücut tüylerinin temizlenmesi gibi günümüzde güzellik ve sağlık merkezlerinin ihtisas alanına giren uygulamalar, bu tür merkezler kurulmadan önce de Türk Hamam kültürünün bir parçası olarak yer almaktaydı.

Tıbbi açıdan da hamamların önemi büyüktür.. Çok uzun kalmamak şartıyla sıcak su ve sabunla yapılacak vücut temizliği en sağlıklı temizlenme yöntemidir. Lokman Hekim "Hamamın iki kapısı olmalı birinden girip, diğerinden çıkmalı demiş" bu içeride çok kalınmaması için bir nevi tavsiyedir(Ünver, 1973: 90). Yüksek bir sıcaklıkla terleyen vücudun yumuşak bir bez yada süngerle ovulup yıkanması kan dolaşımını kolaylaştırarak, insana rahatlık verir. Buharın ve sıcağın etkisiyle vücuttaki zararlı maddelerin atılması da önem taşımaktadır. Hamamlar sıcak su buharıyla meşhurdur, kuru sıcak gibi insanı kurutmaz. Bilakis rutubetini korur. Hamam sıcağına alıştırılarak girilir, çıkarken de aynı şekilde yavaş yavaş alışarak çıkılır. Birden sıcağa girmek yada soğuğa çıkmak yoktur. Hamamın bölümleri de buna elverişli inşa edilmiştir. Hamamın birçok faydası vardır araştırmalarımız sonucu sayabildiğimiz kısmı şöyledir;

- Hamam güzel bir ilaçtır. Beden ile nefis ikisi de faydalanır. Teorik olarak maddeyi pişirir, yumuşatır ve çözer.

- Hamam vücuttan atılacak olan maddeleri, fazlalıkları çözer. - Cildi temizler.

(33)

- Yorgunluğu giderir.

- Uyuzu, kaşıntıyı , sivilceleri ve çıbanları giderir. - Ağrıları sakinleştirir.

- Geçici ateş (hummayı yevmiyet) ve müzmin ateşi (hummayi dakki) giderir. - Uykusuzluğu (seher) giderir.

- Bedeni rutubetlendirir. Kükürtlü ılıcalarda yıkanmak fazlalıkları, vücuttan atılacak olan maddeleri çözer.

- Spazm'a, siyatik ve yüz ağrılarına faydalıdır. - Güzel hazmettirir.

- Rengi güzelleştirir.

Bunlardan başka bazı hastalıkların tedavisinde de önemli yeri vardır. Örneğin Sivas'ta çocuğu olmayan gelinler sıcak suyla doldurulmuş kurnaya oturtularak tedavi edilmeye çalışılır. Doğum ağrısı olduğu halde doğum olmadığında, soğuk algınlığında, akşam içki içtiği için rahatsız olan bir kimseyi ayıltmada, taş düşüren kimseler için hamamlar yardımına başvurulan yerlerdir(Üçer, 1982: 11).

Yurdumuzda tedavi amacıyla kullanılan maden sularının soğukları içme yada içmece, sıcakları da ılıca, kaynarca yada çermik olarak adlandırılmaktadır. Kaplıca sözcüğü kapalı ılıcadan gelmekte olup üzerinde yapı bulunan ılıca olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye şifalı sular bakımından sadece Orta Doğu'nun değil, dünyanın önde gelen ülkelerindendir. “Çeşitli bölgelerimizde adına kaplıca, hamam, ılıca, çermik, terme, iyisu vb. denilen şifalı su kaynakları bulunmaktadır. Tevrat’ta yeraltı sıcak maden sularının, temizlik amacından ziyade sağlık ve tedavi gerekçesiyle kullanımının Milattan önce dönemlerde Afrika'da, Mısır ve Madagaskar'da geliştiğine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Yunanlılar bu alanda ilk bilimsel adımı atmışlardır. Yunan bilgini Heredot kaplıca tedavisinin ana ilkelerini belirlemiştir. Romalıların askerlerinin savaş sonrası hastalıklarını kaplıcalarda tedavi etmeleriyle kaplıca tedavisi verimli bir anlam kazanmıştır(Türkyılmaz, 2001: 84). “Konya Ilgın’da bulunan ve ilk olarak I.Alâeddin

(34)

Keykubad tarafından inşa edilen sonrasında ise Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından onarılan Ilgın kaplıcaları, Roma dönemi kaplıcalarının üzerine yapılmıştır”(Önge, 1995: 289). Ilgın Kaplıcaları Konya hamamlarının şifa amaçlı kullanılmasına en iyi örneği teşkil etmektedir.

Kaplıca tedavisi dışında yıkanma amaçlı kullanılan halk hamamlarında berberlik zanaatı ile uğraşan kimseler tarafından yapılan hacamat ve sülük tedavisi de çok meşhurdur.

Hacamat ağrıları dindirmek amaçlı ağrıyan bölge üzerine mihcam aleti veya jiletle çizikler atılarak yapılan, şişelerin çizilen ağrılı bölgelere tutturulmasıyla vücutta ağrıya sebep olduğuna inanılan pis kanın dışa akıtılması ile gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. Hacamat aşamaları şöyledir; şişeler yarım saat ağrıyan bölgede pis kanı toplar şişelerin yarım saat beklemesi sonucunda orası iyice uyuşur sonra şişeler çıkarılır ince ince jiletle kesikler atılır sonra şişeler tekrar çizik atılan yerlere takılır böylece vücuda zarar veren fazla ve pis kanlar o şişede toplanır. Jiletle atılan bu çizikler o kadar ince atılır ki yaraların üzerinde kabuk dahi oluşmaz yaralar bir günde iyileşir atardamar veya kılcal damarlara asla zarar vermediği düşünülmektedir11.

Hamamlarda uygulama alanı bulan bir başka tedavi yöntemi ise “Sülük Tedavisi” dir. Sülük geçmişten günümüze kireçlenme, romatizma, eklem ağrısı, bel ağrıları, basur, sinüzit, göz ağrıları, baş ağrıları, mantar, kaşıntı ve diş eti iltihabı gibi birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmaktadır. Ağrıyan bölgeye canlı sülük yapıştırılır ve pis kanı emdiğine inanılır. Halen Konya’da hamamlarda olmasa bile sülük tedavisi ile uğraşan kimselere rastlamak mümkün. Günümüz Konya’sında ilginç bir hikâyeye sahip sülük satıcısı, daha önceleri gemilerde aşçılık görevi yaparken yakalandığı göz tansiyonu rahatsızlığına sülük ile şifa bulan ve mesleğini bırakıp Konya Aziziye Camii civarında sülük satıcılığına başlayan Yılmaz Bora‘dır(Şekil 1). Halk arasında Yılmaz Bora’ya “Sülükçü Yılmaz” denilmektedir12.

11

Hacamat işlemi ile ilgili bilgiler 13 Nisan 2010 tarihli http://www.hacamat.org internet sitesinden alınmıştır.

(35)

3. KONYA’DA HAMAM KÜLTÜRÜ VARLIKLARI 3.1. Konya’nın Tarihi ve Coğrafyası

Konya şehri, eski çağlardan beri Anadolu’nun sayılı kültür merkezlerinden biridir. Bu kültür, Türklerin Anadolu’ya yerleşmeleri ile gelişmiş ve genişlemiştir. Türk ilim ve kültür unsurları ile zenginleşen Anadolu ve onun ünlü şehri Konya etrafına kültür ışıkları saçan bir merkez olmuştur(Önder, 1952: 6).

Konya eski çağdan beri önemli kabul edilen bir mevkide bulunmaktadır. Strabon, coğrafyasında Konya hakkında çok az malumat vermektedir bu coğrafi kitapta Konya ile ilgili olarak yazılanlar şöyledir;

“Şen ve latif bölgede oldukça kalabalık ve küçük bir şehir olan Konium=ikonyom vardır ki orada vakti ile Pollemon hüküm sürüyordu”(Konyalı, 1997: 7).

Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinin en önemli safhası olması bakımından Selçuklular devri büyük bir önem arz eder. Bu dönemde Anadolu, baştan başa Türk İslam eserleriyle donatılarak Türkleşmiş ve İslamlaşmıştır. Konya özellikle 13.yy' da yalnız Anadolu’nun değil dünyanın en modern ve düzenli şehirlerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenle o devir yazarları daru'l-huzur/huzur beldesi diye anmışlardır(Bayram, 1999: 3).

Arap seyyahı Gazzi'nin 1529 da güzel bir şehir olarak tasvir ettiği Konya sadece Selçuklular döneminde değil aynı zamanda 15 ve 16. yy.larda Osmanlı devletinin önemli bir eyalet merkezi olma özelliğine sahip olmuştur. Geçmişten günümüze kadar tarihe damgasını vuran ilim ve medeniyet yuvası olan; Selçuklu Devleti'ne yaklaşık 200 yıl başkentlik yapan Konya'nın öncelikle tabii ve coğrafi konumuna bakmakta fayda vardır.

Coğrafi olarak, kuzey-batı, güney-doğu doğrultusunda batıdan dağ sırası ile çevrilen çanağın içinde Konya, özellikle Meram dere tarafı da dahil bir yeşil kuşağın içinde olup Asya’nın batısında yer alan Anadolu yarımadasının orta-güney kısmında bulunmaktadır(Arabacı, 1998: 1). Konya kendi adıyla anılan bir ovanın batı kenarındadır, burası aynı zamanda geniş bir iç düzlüğün de bitimi durumundadır. Konya'nın hemen batısındaki dağlar hayli yüksektir. Loras Dağı 2010 metre, Erenler

(36)

Dağı 2319 metre yükseklikteyken doğuda Aksaray’a kadar uzanan 100 km. yi aşkın sahada sadece küçük tepecik sıraları bulunmaktadır. Konya şehrinin büyük kısmı 1020– 1030 metrelerde yer almakta olup, şehrin yüksekliği haritalarda 1016, 1027, 1030 metre olarak kaydedilmektedir(Komisyon, 1990: 46).

Konya Adının Ortaya Çıkışı;

“Türklerin Bizans dönemindeki İkonium'dan Türkçeleştirdikleri Konya Phrig dilindeki Kawania veya Grekçe Eikon'dan çıkmış olduğu kabul edilir. Roma ve Yunan çağlarında Eikonie ve İkoniun diye anılıyordu”(Baykara, 1998: 1).

Romalılar devrinde Konya İconium adı ile Likaonya bölgesinin önemli şehirlerinden biridir. Amsyntas MÖ.40lı yıllarda bölgede bir krallık kurmuş, merkezide İconium olmuştur (Önder, 1962: 12–13).

Türkler, daha ilk dönemlerde bu adı 1928lere kadar devam eden imlası ile yani Qonya diye kabul etmişlerdir. Çağdaş Latin kaynaklarında İconium veya Yconium diye adlandırılır. Devrin bazı kaynakları keza Como , Cunnyo, Coigno, Coine, Coyne, Kon şekillerinde zikrederler(Baykara, 1998: 1).

İconium ismine ait iki ayrı efsane vardır. Biri Hristiyanlığın diğeri de Müslümanlığın etkisi altında meydana gelmiş efsanelerdir. Bu efsanelerden Hristiyanlığa ait olan şöyledir; Loras dağında yaşayan ve bir ismi Medus olan bir ejderha şehre her gün saldırarak kadın ve kızları kaçırmaktadır. Çaresiz kalan halk Zeus'un oğlundan yardım ister. O zaman şehrin adı “Danaye”dir. Bir gün Jüpiter'in oğlu Perse/Persiyüs canavarı öldürür ve halkı kurtarır. Halk Perseye şükran borcu olarak İkonosunu yani heykelini diker. Böylece şehre put memleketi anlamına gelen İconium ismi verilir.

İslam dininin tesiri altında meydana gelen diğer efsane şöyledir; Doğudan gelen iki veli, uçarak Anadolu içlerine ilerlerken bu bölgeyi beğenmişler. Biri diğerine konalım mı? diye sormuş diğeri de ''Konya'' diye cevap vermiştir. Her ikisi de bunu üzerine buraya konarak bir kent kurmuşlar ve bu şehrin adı böylece Konya kalmıştır(Komisyon, 1973: 1).

(37)

Çumra'nın sınırları içerisinde yer alan Çatalhöyük ve Hüyük ilçesine bağlı Çukurkent höyüğünde yapılan kazılar ile Neolitik çağ/Cilalıtaş devrine ait zengin malzeme ortaya çıkarılmıştır. Kalkolitik ve Bronz çağlarına ait yüzlerce höyüğe sahip olan Konya'nın Bakır çağlarında çok geliştiği anlaşılmaktadır. Adı geçen yerleşme merkezlerinden çıkarılan eserler, Konya Arkeoloji Müzesi ile Anadolu Medeniyetleri Müzesinde teşhir edilmektedir(Komisyon, 1990: 34).

Konya ve çevresinde Hititler devrine ait birçok iskân bölgesinin bulunduğu saptanmıştır. Bunlar arasında Konya'nın 12km batısındaki Karahöyük'ün 1954 yılından itibaren yapılan kazılarda etrafı surlarla çevrili zengin bir koloni şehri olduğu anlaşılmaktadır. Yine geç Hitit devrine ait İvriz kabartmasının bu devrin en güzel örneğini teşkil ettiği bilim adamlarınca ortaya konmuştur(Önder, 1962: 8-10).

Frygler devrinde Konya önemli bir şehirdir. Bu devirde Konya'nın Kawania şehri adını taşıdığı ileri sürülmektedir. Frygler den sonra Lidya'nın MÖ.546 dan sonra Perslerin eline geçen Konya ,o devirlerde Anadolu'nun güzel şehirlerindendir. Şehir MÖ.333'de İskender'in eline geçer. MÖ.223'te Bergama krallığı sınırları içinde bulunan İkonium MÖ.133'de Roma topraklarına katılır. Roma'nın Klikya eyaletine katılan İkonium, MÖ.40 yılında Amytas'ın kurduğu devletin baş şehri olmuştur. 40. yılında ise Roma imparatoru Celaudios Konya'ya kendi adını vererek Celaudicnium demiştir. Konya, 395’te Bizans toprakları içerisinde kalır. Emevi ve Abbasiler devrinde Konya bir savaş alanı olmuş ve çok el değiştirmiştir. Konya orduların geçişi ve savaşlar yüzünden birçok defa yakılıp yıkılmıştır(Komisyon, 1973: 2).

10.yy'dan itibaren kitleler halinde İslam dinine giren Oğuz Türklerinin kurduğu Selçuklu Devletinin 1071 Malazgirt Zaferinden kısa bir süre sonra yönetimine giren Konya, Osmanlı döneminde de eyalet merkezi olmuş ve günümüze kadar siyasi, dini ve sosyal yapısını koruyarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir ili olarak tarihteki yerini almıştır(Küçükdağ ve arabacı, 1999: 3).

(38)

3.2. Konya Hamamlarının Manevi Kültür Varlıkları

3.2.1. Gelenekler ve Sosyal Yaşam Açısından Konya Hamam Kültürü

Türk kültüründe temizliğe verilen önemin somut bir yansıması olarak ortaya çıkmış hamamlar temizlenmenin ötesinde adet ve geleneklerin sürdürüldüğü, insanlar arası iletişimin sağlandığı sosyal mekânlar olma özelliğini de korumaktadır.

Günümüzde hamam geleneğinin yaşatıldığı önemli iller arasında Bursa, İstanbul, Erzurum, Afyon, Harput, Sivas, Edirne, Tokat gibi iller bulunmaktadır. Konya da ise araştırmalarımız sonucunda hamam gelenek ve göreneklerinin nispeten yaşatılmaya çalışıldığını gördük. Eskisi kadar olmasa da Konya halkı bağrında yaşattığı tarihi hamamlarını tanıyor ve arkadaş hamamları düzenleyerek hamamda yıkanma geleneğini sürdürüyor. Tarihi mahkeme hamamı işletmecisi Yüksel Yavuz13 Konya halkının, işlettiği hamamda günümüzde arefe hamamı ve arkadaş hamamı geleneğini sürdürebildiğini bunun dışında adetlerin bundan 30 yıl öncesi döneme nispetle daha seyrek uygulandığı bilgisini vermiştir.

Konya hamam kültürü ile ilgili zengin bilgi birikimi ve etnoğrafik eşyaya sahip merhum Nimet Uzluk’u (1914-27.05.2000) Konya hamam kültürü ile ilgili çalışmamızda saygıyla anmak doğru olacaktır(Şekil 56-57).

Kaynak kişiler ile yaptığımız görüşmelerde ve araştırmalarımız sonucu elde ettiğimiz bilgiler ışığında Konya’da geçmişte ya da günümüze kadar varlığını sürdürme şansı bulmuş hamam gelenekleri; kadınlara özel kız beğenme hamamı, gelin hamamı, kırk hamamı, loğusa hamamı, erkeklere özel sünnet hamamı, asker hamamı, güvey hamamı, hem kadınlar hem de erkekler açısından ortak gelenek olan arkadaş hamamı ve arefe hamamı şeklindedir.

3.2.1.1. Kadın Hamamları

Kadınlar hamamı folklor yönünden her zaman erkekler hamamından daha fazla önem taşımıştır. Hanımların hamama geliş gidişleri, hamamda uygulanan bir takım kurallar ve hamam eğlenceleri gelin hamamları, kırk hamamları vs. kendilerine özgü bir

13Mahkeme Hamamı işletmecisi Yüksel Yavuz ile 12 Mayıs 2009 tarihinde görüşme yapılmıştır. Tarihi

(39)

özellik taşırlar. “Hamama giden bir hanımın, mutlaka bir hamam bohçası ve içinde hamamda kullanacağı lifi, kilini koyacağı killiği ve hamam tasını yanında götürmesi gerekmektedir. “Hanımların hamama götürecekleri erkek çocuklarından biraz büyükçe olanları götürmeleri hoş karşılanmaz diğer kadınlar “Babasını da getirseydin” diye takılırlar”(Odabaşı, 1998: 107).

“Bazı hanımlar hamamda saatlerce kalacakları için, beraberlerinde elverişli yiyecek , mevsimine göre meyve ve yemişlerin götürülmesi adettendi. Her ailenin hamamda kendisine hizmet edeceği kadınlar önceden belirlenmiş olduğundan, hamam ustası adını alan bu kadınlar hizmette tercih edilirdi. Hatta bu kadınlar o ailenin hamam dışı hizmetlerinde de bulunurlardı. Örneğin düğünlerde de bu hamam ustalarına büyük işler düşerdi”(Odabaşı, 1998: 107).

“Eskiden hamam için özel gül kokulu sabunlar hazırlanırdı. Gül kokulu sabunların en makbulü Edirne'de yapılırmış. Pembe renkli, gül şeklinde, gül kokulu olan bu sabunlardan her kadının bohçasında veya sandığında bulunurmuş. Saç yıkamada kullanılan killer de gül kokulu olurmuş. Çünkü güller açtığında gül yaprakları arasına killer konurmuş, kokuyu emermiş böylece bu kille yıkanan saçlar da gül kokarmış. Hatta bununla ilgili şöyle bir şey anlatılır: Kil'e sormuşlar sen bir kil parçasısın nasıl olur da böyle gül kokarsın? Kil de demiş ki ben güllerle yattım, kalktım, onlarla dostluk ettim. Onların kokusunu aldım, elbette gül kokarım”(Tansuğ, 1984: 7).

Kız Beğenme Hamamı

Evlenecek yaşa gelmiş erkek çocuklarına kız arayacak annelere en güzel mekan hamamlardı. Alacağı kızın bütün özelliklerini en ince ayrıntılarına kadar burada gözlemlerdi(Odabaşı, 1998: 107). Hamamda kız beğenme Hamamın önemli işlevlerinden biridir diyebiliriz çünkü hamam, bir genç kızın hal ve hareketlerini, fiziğini sergilediği yegane mekanlardandır.

Hamamda kız beğenme bize hiç yabancı gelmeyen bir tabirdir. Genellikle geleneksel ve kapalı toplumlarda bir genç kızın fiziksel özelliklerini ayrıntılarıyla görebilmek için tek uygun yer hamamlardı. Bu birkaç şekilde gerçekleşebilirdi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ortalama sol ventrikül fonksiyon skoru KKD grade≥1 olan hastalarda grade 0 olan hastalardan daha yüksek olarak bulundu (p=0.048).. KKD derecesi ile PDD arasında

Birinci bölümde fark denklemleri hakkında genel bilgiler verilmi¸s ve lineer olmayan rasyonel fark denklemlerinin sınırlılı˘gı, periyo- dikli˘gi ve kararlılı˘gı ile

üzerinde yer alan çoğunlukla konut ve ticaret işlevinin bir arada bulunduğu yapı tiplerini içeren, Hacı Ali Ağa Sokağında; bölgenin ticari hayatını,

Prototip makinenin kendisine 15 bin liraya mal olduğunu ancak seri üretime geçilmesi halinde maliyetin çok daha aşağıya düşeceğini ifade eden Özsoy, seri üretime

GSGMY m. 25‟e göre kulüpler diledikleri gençlik faaliyeti türü veya spor dalında faaliyet gösterebilirler. Dernek ve kulüpler faaliyet gösterecekleri gençlik

Araştırmaya katılan birim sorumluların birimde çalışma yılı ile ulusal kalite sistemi; kaliteli hizmet sunumu, sisteminin objektifliği, uygulama sürecindeki sorunlar,

Bu dönemde Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlere bakışı ve Türkiye’den beklentileri çerçevesinde Türkiye’de yerel yönetimlerin özerkliği ve katılım

Anne ile baba arasındaki ilişki durumun çok iyi veya iyi olan ailelerde, orta derecede iyi olan ailelere oranla babanın çocuk bakımı ve eğitimi konusunda