• Sonuç bulunamadı

Bayar'ın vasiyeti:Uzun yaşamın sırrı:Günde 8 saat uyku

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bayar'ın vasiyeti:Uzun yaşamın sırrı:Günde 8 saat uyku"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜNEŞ SAYFA 9

Dünden • Bııcründen

t

n

? ! T

20 MAYIS ÇARŞAMBA

---[7j---A

NSİKLOPEDİLERE göre İtalyanca aslı (tagliare) olan “ dalya” sayma sıra­ sında birim olarak kabul edilen sayıya gelince

uyarma için söylenen sözdü. Umurbeyli

Celal Bayar, bu sözcüğü hemşerilerin-

den zeytin toplarlarken duymuştu. O sı­ ra la rd a yö re d e bayram havası yaşanıyor, erkenden kalkılıp yollara dü­ şülüyor, toplanan zeytin yüz okkaya ula­ şınca “ dalya” diye bağrılıyordu.

1982’nin 16 Mayısı’nda Hilton'daki görkemli kokteylde bu kez kendisi ses­ lendi konuklarına ve hemşerilerine “ dal­

ya!”

100 yaşına girmişti, Türkiye’nin ve dünyanın en eski devlet adamı ve poli- tikacısıydı. Dört yıl sonra sonsuzluğa göçtüğünde bu özelliği Japonya impa­ ratoru H lro h ito ’ya bırakacaktı.

100. yaşını görmek insanda nasıl bir duygu uyandırıyordu acaba? Gazeteci çok merak ediyordu. Günün yirmidört saatinin herhangi bir bölümünde sık sık girip çıktığı evde, onu hep takım elbise­ li, kravatlı, ayakkabılı ve traş olmuş du­ rumda görmüştü. Saat 09.00’da da gitse, 24.00’e kadar da otursa, bu hep böyleydi; hiç değişmiyordu. Hele o ya­ şında bir de hergüp saat tam 17.00’de saniye sektirmeden çay içip yanında kek yemesine de pek şaşıyordu. Belleği ise pırıl-pırıldı. Seksen yıl önceki bir olaydan söz açıldığında, önce üç-beş dakika dü­ şünme gereği duyuyor, ardından, tarih­ te gün bile yanılm adan tıkır-tıkır anlatmaya başlıyordu. Güncel olayları dikkatle izliyor, konuklarına "Söyleyin

bakalım, bu konuda ne düşünüyorsu­ nuz?” diye soruyor, dinliyor, dinliyor,

dinliyor, sonra kendi görüşünü açıklıyor­ du. Tanıyanlarının merakları da bu nok­ tada yanıt buluyordu. İnsan yaşlansa da

onu ihtiyarlatmayan oiumlu-olumsuz her olaya serinkanlılıkla bakmak ve üzerin­ de düşünmek, sonucunda da aklı çalış­ tırmaktı galiba.

Son yolculuğuna çıkmasına iki gün kala, hastalandığı ve evinde tedaviye alındığı gazetelerde yazılmıştı. 1. Dönem Muş Milletvekili Hacı Ilyas Sami Muş'­ un 80 yaşındaki kızı aramış “ geçmiş

olsun” demiş, şifa dilemişti. Tüm yaşa­

mında ilk kez bir yabancının (hemşire) yanında üzerinde ipek robdöşambr ol­ duğu halde pijamayla oturuyordu. Kızın­ dan arayanın kim olduğunu öğrendi.

“ Tanırım, İyi adamdı..Soyadını Ata­ türk vermişti. K jrttü r. İttihatçı, Şarki­ yatçıdır. Farsça, Arapça bilir” dedi.

Kızı ve damadı merak ettiler. TBMM’nin buyı:1- albümüne baktılar, aynı şeyler ya- zıyoruu.

★ ★ ★

“ Dalya!” demesine birkaç gün kala

gazeteci sordu, Türkiye'nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar yanıtladı:

— Yaşamınızın en güzel ve en çirkin olayları hangilerdir?

—- Büyük şans olarak Atatürk’le ar­ kadaş olabilmeyi tereddütsüz en ulu güzellik kabul ederim. Çirkin olay de­ yince: Hayat boyu haflyelerden nef­ ret ettim!

—•100 yılda en isabetli ve en isabet­ siz kararlarınız neler oldu?

— O kadar çok karar verilmiş, o ka­ dar mühim kararlar alınmış ki, hangi­ s in in daha ö nem li old u ğu n u söyleyemem. Ama hepsi olumludur.

n

SKER

olmak istedim.

Askeri lisedeki

ağabeylerim verem olup

öldüler. Ailem çok

istediğim halde beni

askeri okula göndermedi

— Hayattan ne ummuştunuz, ne bul­ dunuz?

— Söyleyebileceğim şey şudur: Ben hiç kimseden ve hiçbir makam­ dan bir talepte bulunmadım. Ne iş için, ne de görev İçin. Fakat memle­ ketim için vaki olan müracaatlarda hiçbirini reddetmedim ve o işi elde et­ mek için de hiçbir kimseye ve maka­ ma m üracaat ve m üdanaada bulunmadım. Memlekete yararlı ola­ cağımı takdir ettikleri için çağırdılar, vazife kabul ettim. Kimseden görev talep etm edim.”

— Ne olmak istiyordunuz, istediğini­ zi olabildiniz mi? İçinizde kalan bir he­ vesiniz var mı?

— Asker olmak isterdim. Ailem iki ağabeyimi askeri liseye vermişti. Sa­ vaş yıllarıydı, memlekette kıtlık vardı. Bu münasebetle o mekteplerdeki öğ­ rencilerin bakımları da tam anlamıy­ la yapılamıyordu. Bu sebeplerden ağabeylerim verem olup öldüler. Ai­ lem çok istediğim halde beni askeri okula göndermedi. Sonra banka me­ muru oldum, olmayabilirdim. Fakat kendi kendime karşı geçinecek bir ge­ lire ihtiyacım vardı. Babama muhtaç olmadan geçinmek istiyordum. Böy­ le bir fırsat elime geçtiği için banka­ nın açtığı sınava gireyim dedim. Kazanmışım "gel" dediler. Ziraat Ban- kası'nda memur olarak çalışma haya­ tına b aşlad ım . Sonra oradan Deustschland O'rient Bank'a geçtim. Daha çok kazançlı oldum. Avrupa mu­ hitini gördüm. Banka ecnebi usûlüy­ le ç a lış ıy o rd u . O zaman kaputülasyonlar vardı. Bankaya ya­ bancı dergiler geliyordu. İngiltere Kralı'yla Çar, Revai'de (Estonya’nın

başkenti) görüşmüşler, Türkiye’nin

parçalanmasını öngören, bir karar al­ mışlardı. Bu sırada dış siyaset hakkın­ da bilgi edinmeye başladım. İttihat Terakkî’nin çalışmalannı izleyebiliyor­ dum. İttihat Terakki özgürlük ve meş­ rutiyeti elde etmek için çalışmalarını artırdı. A b dülham id'in istibdadına (baskısına) dayanamadığını için poli­ tikaya fiilen katıldım. Namık Kemâl'­ in bütün eserlerini okumuştum. Halbuki o zamanlar bunları okumak yasaktı.

Demek ki.temayülüm (eğilimim) po litikaymış. İçimde kalan bir hevesim yoktur."

— 100 yıl içindeki en mutlu ve en mut­ suz anlarınız hangileridir?

— İkisi de oldu. Namık Kemal’in ya­ yınının etkisi altındaydım. Ülkenin baskıdan kurtuluşu ilk ve en sevimli olay olmuştur benim için. O zamanın adetlerine göre, nişanlanma da, nika­ hın kıyılması da, eşimle benim, yahut eşlerin konuşup anlaşmalarıyla olamı­ yordu. Buna imkan yoktu. Tesettür (örtünme) sorunundan dolayı. Ben eşimi nikah her İkimizin gıyabında (yokluğunda) kıyıldıktan sonra göre­ bildim. Şahsıma ait en mutlu olay,

Uzun yaşamın

sırrı: Günde

8 saat uyku

C

e l a l

Bayar, “Dalya”yı Umurbey’de zeytin

toplayan köylülerinden öğrenmişti. 1982’nin 16

Mayıs’mda 100 yaşma basarken bu kez kendi

köylülerine “Dalya” diye sesleniyordu

SİGARAYI bırakmak isteyenlere 91 gün

dayanmalarını öğütlüyordu

eşimle bu şartlar altında evlenmeme karşın mutluluğu tatmam olmuştur. Fena blrşey çıkabilirdi. Oysa memle­ kete hizmet vaadi amacıyla benim çektiğim sıkıntılara o da katlanmıştır ve bana yardımcı, teşvikçi olmuştur.

Istırabım Balkan Savaşı’ndadır. 600 yıllık egemenliğimiz vardı Rumeli’yi 16 günde kaybetmişizdir. Düşman Ça­ talca'ya kadar gelmiştir. En bedbaht (mutsuz) olduğum gün, Rumeli'nin bu suretle kaybolduğunun anlaşıldığı gündür.

— En yakın dostunuz, en büyük düş­ manınız kim oldu?

— Çok yakın dostlarım oldu. Bana düşmanlık edenler de oldu. O dostla­ rımdan bugün hayatta olanları da var­ dır, olmayanları da vardır. İzin verin de İsim (söylemeyeyim). Düşmanla­ rım da ben sebebiyet vermediğim hal­ de oldu. İdeolojik bakımdan veya herhangi bir nedenle.

— Kin duydunuz mu?

— Bana fenalık ettikleri günün ak­ şamında kendilerine kin beslemişim- dir. Sabahleyin yataktan kalkıncaya

kadar devam etmişimdir ve sabah kal­ kınca unutmuşumdur. Hiçbir zaman kimseye karşı devamlı kin adamı ol- mamışımdır. Bunların içine bizi idama mahkûm ederek asılmak üzere İmra- lı’ya kadar gönderenler de dahildir. Aynı şeyi Yassıada’daki savcılar ha­ kimler ve 27 Mayıs için de söyleyebi­ lirim.

— Sizi en çok düşündüren ne oldu?

— Yüz yılda memleketimin güven­ lik ve selamet içinde devamından baş­ ka blrşey düşünmedim. OsmanlI İmparatorluğu son dönemini yaşıyor­ du, komünizm sorunu çözümleneme- mişti. Halledemeyecek miyiz diye

düşünüyorum.

• — Dünya'da ve Türkiye’de en çok hangi olaya sevindiniz, en çok hangi ola­ ya üzüldünüz?

— Şahsım için hiçbir şey İsteme­ dim. 100 yıl boyunca sevincim ve üzüntüm hep ülkenin durumuna bağlı olmuştur. Dünya çapında: İnsanlığın işine yarayacak herhangi bir icat kar­

şısında sevinç duydum.

— Tutucu musunuz, yoksa yenilikle­ re uyar mısınız?

:

v

“ DALYA” demesine, yani 100 yaşına girmesine birkaç gün var. Nalan Seçkin soruyor, Celal Bayar yanıtlıyor:

— 100 yılda kaç kere âşık oldunuz?

— Bırakalım bunu. Ne diyeyim ben size şimdi? “ Âşık oldum” desem, “ Ne arsız adam" derler. “ Olmadım" desem, “ Ne hissiz adammış" diyecekler.

Bir de böyle bir pozumu çekin, altına da “ DALYA " deyin

— Yeniliklere ölçülü olmak şartıyla açığım. Muhafazakâr değilim, ittihat Terraki Cemlyeti’ne katıldım. Terrakkİ

(ileri) demektir. Ben muhafazakâr ola­

bilir miyim? Son olarak da herkesin bildiği gibi Kemâlist'im.

— Kaç yıl sigara içtiniz, kaç yıldır iç­ miyorsunuz?

— Ohoo günde ikibuçuk üç paket içerdim. İş Bankası ndan sonra bir de ona bağlı Anadolu Sigorta Şlrketi’ni kurmuştuk. Birgün bankada çalışır­ ken bir doktur çıkageldi. Elinde tan­ siyon aleti “ hayat sigortasına başladık,

ilk numarayı da size vereceğiz” dedi.

Bunun için beni usulen muayene ede­ ceğini bildirip izin istedi. Rakı içip iç­ mediğimi sordu. Hayatta ifrat ve tefritim (aşırılık) olmadığını belirttim, rastlarsa bir hafta hergün içtiğimi, ama ertesi hafta hiç içmediğimi anlat­ tım. Sonra da “ Arkadaşlarla beraber ol­

duğumuz zaman bir-iki kadeh içerim”

dedim. Doktor buna içmek denileme- yeceğini söyledi. (Cıgara) diye sordu. Günde 40-60 tane İçtiğimi bildirdim. “ Çok, bırakamaz mısınız bunu? Sigor­

tanın sigarayla ilgisi yok ama, sağlığınız için tavsiye ediyorum” diye konuştu.

Karar verirsem bırakabileceğimi açık­ layınca "veriniz" dedi. Verdim, bu ya­ tma, yani şu ana kadar hiç İçmedim, akat kokusu hâlâ hoşuma gider.

O sıralarda Atatürk Meclis'te Halk Partisi Grubu'nda büyük nutkunu söylüyordu. Sekiz-on saat aralıksız, nefes almadan dinliyorduk. Bu da işi­ me yaradı, bıraktım.

Ben bu iş üzerinde fikir söylemek­ te kendimi yetkili görüyorum: Cıgara- yı bırakmak isteyenler 91 gün için sabırlı olmalıdırlar. Bu iş tüccar bono­ su gibi vadelidir. Bırakmak isteyen 91 gün sabrederse, bu ifrattan kurtulmuş olur.

ŞIK

oldum, desem

“Ne arsız adam” derler.

“Olmadım”, desem “Ne

hissiz adammış”

diyecekler

— İçkiye ne zaman başladınız, seve­ rek içtiğiniz hangisi, hâlâ içiyor musu­ nuz?

— Çok genç yaşlarda başladım. Fakat hiçbir zaman ifrata varmadım. Sağlık bakımından alkolü yüksek de­ receli içkileri doktorlar bugün bile tav­ siye ediyorlar. Ama az olmak şartıyla. Damarı açar, faydalı olur diye; ilaç şeklinde. Şimdi arasıra bunu yaparım ilaç yerine. Rakı içerim, yerli malı.

100 yılda kaç kere âşık oldunuz?

— Bırakalım bunu. Ne diyeyim ben size şimdi? “ Aşık oldum” desem, “ ne

arsız adam” derler, “ olmadım” desem "ne hissiz adammış' diyecekler. İkisi­ nin de denm esini istemem. Şansım iyi g itti, e vle n dikte n sonra gördüğüm eşim i sevdim. Onunla evlenm iş olma­ yı m utluluk addettim . Aşk değildi. Çok iy i b ir anne, e vin in kadını olması ve bana yardım etm esi bakım ından sev­ dim .

— Size ilanı aşk eden kadın oldu mu? — Öyle tabiatsız kadın tanım adım . Vazgeçelim bundan da.

— Hayat boyu Kıskandığınız kişi kim­ di?

— A detim de kıskanmak yoktur. Ba­ şarılı olan her insanı ta k d ir ederim.

— Yaşamınız boyu en çok pişmanlık duyduğunuz olay hangisidir?

— Bunu müşahhas (somut) bir şe­ kilde hatırlayamayacağım. Bittabi bu

kadar uzun hayatın içinde söyleyeme- ceğim birşey olmuştur. Ama, pişman olduğum iş pek azdır.

— Genelde nasıl bir mizaca sahipsi­ niz?

— Önemli konularda düşünmeden fevri karar vermem. İfratım yoktur, anî harekete de geçmem. Düşündükten sonra karar veririm. Onun için yaptı­

ğıma pişman olduğum pek az iş var­ dır.

— En çok beğendiğiniz devlet adamı­ mız kimdir, niçin?

— Bunu sormaya gerek yok. O bü­ yük halâskârımızın (kurtarıcımızın) Atatürk'ün adını hemen yazmanız ge­ rekirdi.

— En çok beğendiniz yabancı devlet adamı kimdir, niçin?

— Bismarc’ı takdir ederim. Lincoln’i de yanında beraber düşünürüm. Hiz­ met etmişlerdir. Vatanlarına faydalı olmuşlardır. Başarılı insanlardır.

-ilk tanıdığınız yabancı devlet adcını kimdi, ilk karşılaşmanızda ne duydunuz, yani heyecanlandınız mı?

— Bırakalım. O zaman inkılapçıydık. Krallara, sultanlara, padişahlara önem vermezdik.

— yaşamınız boyu en beğenmediği­ niz yabancı devlet adamı kim oldu?

— Türkiye’de Damat Ferit, Vahdet­

tin. Yabancıyı bırakalım, beni entere-

se etmez.

— Sanatı sever meşiniz? Hangi dalı­ nı? Beğendiğiniz yerli-yabancı yazar ve şair adlarından birer tane söyler misiniz?

— Severim. Sağladığı faydalara gö­ re. Fakat sanatçılara büyük sempati duyarım. Nedim'i tutarım. O çapkın değil mi? O devrin kıymetli şairleri vardır. Divan edebiyatında kuvvetli şairlerin hemen hepsini severek, sa­ yarak, Fuzulî başta olmak üzere

okurum.

— Aldığınız ve verdiğiniz önemli ar­ mağanlar nelerdir?

— Onu gidip Umurbey’de görmeniz

(adını taşıyan vakfı kastediyor) lâzımdır.

Buraya sığmaz, ifade edilemez.

— Televizyon hakkında önceleri ne bi­ liyordunuz, Türkiye'de başlamasını na­ sıl karşıladınız?

— Televizyonu ilk Amerika’yı ziya­ fetim d e görmüştüm. Türkiye’de ha­ zırlığına başlamıştık. Geciktiğimizi de itiraf ederim. Şimdiki televizyonun tekniğini iptidai (ilkel) buluyorum, be­ ğenmiyorum.

; — Uzun yaşamanın sırlarını açıklar mısınız? Sizin gibi uzun ve sağlıklı ya­ şamak isteyenlere ne salık verirsiniz?

— Özel bir sırrım yok. Fakat dikkat ettiğim noktalar günlük konulara gö­ re değişir. Ama günde mutlaka sekiz saat uyumak isterim. Uzun yaşamak için tavsiyem yiyip içme ve genel ma­ nada ifrata ve tefrite gitmemektir. Çok yaşamak isteyen beslenmeye de dik­ kat etmelidir. Meselâ ben, ekmeği ha­ yatım boyunca hep az yedim. Ekmek önemli bir gıdadır hiç yememek doğ­ ru değildir. ”

YARIN:

SON YOLCULUK

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ödül) Genel fonksiyonların yerleşme nokta- ları, Osmaniye ve Gazi caddeleriyle fonk- siyonel ilişkilerin doğru kurulması, câmi platformunun görsel olarak ve ulaşım

Deniz seviyesinde günümüzdeki atmosfer basıncı yerel olarak su buharı miktarına ve üst katmanlardaki sıcaklığa bağlı olarak çok az değişmekle birlikte 76,0 cm veya 760

(Meselâ bina zirai ile kırk beş zira' miktarı u- zunluğu olan bir ipi on kat edersin ki her katı bina zira' ile dört buçuk zira' ola bir kata yine kelevvel bir çulbuk dersin

Yazıhanesinin başında otururken bir kâğıt üze- rine gelişi güzel bir kaç çizgi ile güzel bir başlık, bir motif ve bazan bir karikatür yapıverdiği görülürdü..

12 kız, 18 erkek öğrencinin katıldığı bir sınavda kız öğrencilerin puanlarının ortalaması 72, erkek öğrencilerin puanlarının ortalaması 60 olduğuna göre,

Güzellik zorla yapılabilen lüzumsuz bir şey değildir.. O; bir icat

Diploma almağa muvaffak olan genç meslektaşlarımıza hayatta muvaffakiyet ve memleket kültürüne nafi olma- larını diler ve kıymetli tedris heyetini tebrik ede- riz..

Araştırmacılar tanrıça Ma’nın kült merkezi Kappadokia Komana’sının bir Bronz Çağı devleti olan Kizzuwatna’nın 6 politik ve dini merkezi Kummanni ile aynı