• Sonuç bulunamadı

1. HİLAFET İMAMET MESELESİ

2.5. Şia’nın Fırkaları

2.5.1. Zeydiyye;

2.5.1.3. Zeydiyye’nin Siyasi ve İtikadi Esasları

Şia’nın ana kollarından biri olan Zeydiyye’nin itikadî ya da amelî bir mezhep olmaktan öte siyasî bir mezhep olduğu açıktır. Buna pür siyasi bir mezhep demek tabiî ki doğru olamaz. Neticede Zeydiyye az da olsa kendine has itikadi ve ameli görüşleri olan müstakil bir mezheptir. Bununla birlikte Zeydiyye’nin siyasi yönü ağır basmaktadır. Zira o siyasi çekişmeler ve çarpışmalar zinciri içerisinde doğmuş ve gelişmiştir. Dolayısı ile Zeydiyye’nin siyasi ağırlıklı bir mezhep olması işin tabiatı gereğidir327.

324

Gökalp, Yusuf; “Zeydiyye Mezhebinin Doğuşu, Teşekkül Süreci ve Tarihçesi” , Çukurova Ünv.

İ.F.Dergisi, c.7/s.2/ Adana 2007

325

Ebu Cafer Muhammed b. Cerir’üt Taberi, Tarih-i Taberi, c.4, Çev. M. Faruk Gürtunca, Sağlam Yay./ İst./ Ts

326

Zeydiyye’nin isyanları için bakınız; Onat, Hasan; Emeviler Devri Şii Hareketleri, Ank. 1993

327

Yaşaroğlu, Hasan; “Zeydiyye’nin İmamet Görüşü ve Diğer Bazı Mezheplerle İlişkileri” , Gümüşhane

Hemen her şii fırka gibi Zeydiyye’nin de üzerinde en çok durduğu siyasi konu başta imamettir. İmam, imamın şahsı, mensup olduğu aile, aranacak şartlar ve özellikler oldukça önemlidir. Bundan sonra gelen hususlar usulle yani itikadi konularla ilgili meselelerdir.

Zeydiyye İmamet konusunda, Ali’nin Fatıma’dan olan evlatlarından devam edeceğini kabul ederler. Ve onlar imamet şartları yani alim, cesur ve cömert olan kimsenin imametini meşru kabul eder328. Zeydiyye ashap içinde en üstün ve imamete en layık olan kişinin Ali b.Ebi Talib olduğunda ittifak etmiş, Ali’den sonra imametin Hasan ve Hüseyin’e ve onlardan sonra da şartları haiz olan nesillerine intikal edeceği düşüncesini benimsemiştir. Zeydiyye’ye göre sonrakilerin imamete hak kazanmaları verasetten dolayı değil, fazilet ve talepleri ile iş başında bulunan zalim idarecilere karşı çıkmakla sabit olur.

Şia fırkaların içinde imamet konusunda en esnek fırka olarak değerlendirilmiştir. Zeydiyye’nin düşüncesine göre efdal (üstün) varken, mefdulün yani daha az liyakatlı ve faziletli kimsenin imameti caizdir. Ayrıca imamın imam olabilmesi için ortaya çıkması (huruc) şarttır. Birbirinden uzak iki ayrı memlekette gerekli özellikleri kendinde bulunduran Zeydiyye, halk için bunlardan birine itaatin yeterli olduğu görüşündedir. Onlara göre imamda şu özellikler bulunmalıdır 329:

 İmamın herhangi bir fark gözetilmeksizin Hasan ve Hüseyin neslinden, dolayısıyla Ehl-i Beyt’ten olması. Genel kaide bu olmakla birlikte imam, nesep itibariyle şartları haiz olsa da, kendisinde gerekli diğer özellikler bulunmadan bir başka imama varis olamaz.

 İmam bizzat savaşmak için ortaya çıkma konusunda güçlü ve muktedir olması gereklidir. Bu sebeple çocuk ve gaip imam veya beklenen mehdi gibi gerçekte değil hükmen var sayılanlar, imamet görevini üstlenemezler.

 İmametin gerektirdiği ölçüde ilim sahibi olmak icap eder. Bu ilim, ilham, keşf yahut başka bir yolla elde edilmiş vehbi olmayıp, kesbi bilgi olması gereklidir.

328

Şehristani, El-Milel Ve’n Nihal, (çev. Mustafa Öz)/ Litera yay./ İst.2008

329

 İmamın zühd ve takva sahibi olması gereklidir. İmamın zühd ve takva sahibi olması da kendi iradesini kullanarak kötülüklerden kaçınması ve iyiliklere yönelmesi şeklinde düşünülmektedir. Bu duruum diğer şii fırkalarda görüldüğü gibi masum ve günahsızlığa dayandırılmamaktadır.

Zeydiyye, aynı zaman içinde birbirine muarız birden çok imamın bulunmasını caiz sayar. İmamet şartlarının hepsinin bir kimsede bulunmaması halinde, onun imametinin kabul edilmeyeceği sonucu ortaya çıkacağından dolayı, mezhep bünyesinde imamlar bir derecelendirilmeye tabi tutulmuştur. Buna göre bazıları harp imamı, bir kısmı da ilimde imam şeklinde anılmışlardır. Güçleri Zeydi davetinin canlılığını korumaya yetmeyen daha aşağı derecedeki kimseler için ise, dai, muhtesip ve muktasıd gibi isimler kullanılmıştır.

Zeydiyye tevhid konusunda; Allah’ın bir olduğunu, eşi ve şeriki bulunmadığını ortaya koyan tevhid prensibini savunur. Adl konusunda da şöyle düşünmektedir; insanların fiillerinin kendileri tarafından meydana getirilip getirilmediği yahut iradelerinde ve fiillerini ortaya koyma konusunda hürriyetlerinin bulunup bulunmadığı hususunda; Eğer insanların işledikleri fiiller, kendi iradeleri ve meydana getirmeleri sonucu ortaya çıkıyorsa, insanlar bundan dolayı sorumludur. Böyle olmayıp fiilleri kendi iradelerinin ve meydana getirişlerinin neticesi değilse, ortaya çıkan fiilden sorumlu olmamaları gerekir. Bütün dinlerde insanların işledikleri fiiller sebebiyle ceza ve mükafat görecekleri belirtildiğine göre, fiillerini yapmak veya yapmamayı istemekte ve işleyip işlememe konusunda serbest olmaları gerekmektedir.

Böyle olmayıp insanların irade ve fiili meydana getirme gücü bulunmasaydı ve daha sonra mes’ul tutulsalardı, bu zulüm olur, ilahi adaletten behsedilemezdi.

Zeydi fıkhı, füru konularında bazı meselelerde Şafiiyye’ye uyma dışında birçok konularda Hanefi fıkhı ile büyük bir yakınlık içindedir. Bazı konularda diğer Şii fırkalarla paralellik içinde olan Zeydiyye, humus konusunda İmamiyye’ye oldukça yakındır. Bunun yanında İmamiyye’nin meşru kabul ettiği müt’a nikahı yahut belirli bir zaman için akdedilmiş muvakkar nikah, Zeydi fıkhında İslam’ın ilk devrinde mübah iken daha sonra neshedilıniş ve haram bir nikah türü olarak görülmektedir. Zeydiyye, ezana diğer Şiiler gibi “Hayye ala hayri’l-amel” ibaresini ilave etmekte, abdestte mestler üzerine meshetmeyi caiz görmemekte, cenaze namazını ise beş tekbir ile kılmaktadırlar.

Bayram namazlarını cemaatle yahut ferden kılmanın farz-ı ayn olduğunu kabul eden Zeydiyye’ye göre teravih namazını cemaatle kılmak bid’attir. Ayrıca facir ve günahkar bir imamın arkasında namaz kılınayı reddetmektedirler. Mümtehine suresinin 10. (60/10) ayetine dayanarak ehli kitaptan olan kadınlarla evlenmenin haram olduğunu düşünen Zeydiyye’ye göre, gayri müslim bir kimsenin kestiği hayvanın etini yemek de haramdır. Fıkıh konusunda Zeydiyye’nin en önemli kaynağı olma özelliğini taşıyan Zeyd’in el-Mecmu’ adlı eseri ile bunun Şerefüddin Hüseyin b. Ahmed tarafından yapılan er-Ravdu’-n-Nadir adlı geniş hacimli şerhi ve Ahmed b. Yahya b. el-Murtaza tarafından yazılan Kitabü’l-Bahri’z-zehhar el-cami li mezahibi ulemai’l-emsar, Zeydiyye fıkhının önemli kaynaklarındandır330.