• Sonuç bulunamadı

1. HİLAFET İMAMET MESELESİ

1.3 Hz Ömer’in Halifeliğe Seçilmesi

1.3.2. Hz Ömer’in Halifeliği

Hz. Ömer, halife seçildikten sonra, Hz. Ebu Bekir’in başlattığı geleneğe uyarak ilk hutbesini okudu. Bu hutbede o da, Hz. Ebu Bekir gibi takip edeceği siyaseti anlattı. Besmeleden ve hamdeleden sonra şöyle dedi111;

“Mü’min çekingen bir deveye benzer. Binicisinin kırbacına maruz kalmamak için, onun reflekslerini daha önceden anlar ve ona tam itaat eder. Ben Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki, bu ümmeti en doğru yola yönelteceğim.”

Hz. Ömer, bu kısa hutbesi ile Müslümanları itaatkar bir deveye benzetiyordu. Bütün mesele deveyi iyi yönetmekti. Bunun gibi Müslümanlar da iyi idare edilirse, bütün engelleri aşabilirlerdi. Bu bakımdan Müslümanları yönetecek kimseler, büyük sorumluluk taşıyorlardı.

Hz. Ömer’in halifelik dönemine baktığımızda ilk dikkati çeken fetih112 hareketleridir. İbn Kesir de Hz. Ömer’i ve onun dönemini şöyle tanımlar; Bedir, Uhud ve diğer gazvelere Peygamber (s.a.v) ile birlikte katıldı. Birkaç müfreze ile seriyelere113 gitti. Bu müfrezelerden bazılarının da komutanıydı. İlk Emirü’l-Müminin ünvanını alan, ilk tarih yazan, insanlara teravih hususunda icma114 ettiren, ilk olarak Medine’de geceleyin devriye olarak dolaşan, kırbacı eline alıp onunla insanları terbiye edendir. İçki içen kimseye ilk olarak seksen değnek vuran, fetihler yapan, şehirler kuran, ordular teşkil eden, haraç koyan, divanları düzenleyen, maaş veren, kadılar atayan, Sevad, Ehvan, Cibal, Faris gibi şehirleri kurduran, Şam’ın tamamını feth eden, Cezire, Musul,

110

İbn Kesir, (El-Bidaye Ve’n- Nihaye) Büyük İslam Tarihi, (ÇEV. Mehmet Keskin)\ Çağrı yay.\ist. 1994\ C.7

111

A.g.e

112

Hizmetli, Sabri; İslam Tarihi (ilk Dönem), Ankara Okulu Yay./Ankara 2011

113

Hz. Peygamber’in bizzat katılmayıp görevlendirdiği kumandanlarla sevk ve idare ettiği seferlere denir.

114

Sözlükte "birleştirmek, derleyip toparlamak, bir işi sağlam yapmak, azmetmek, bir konuda fikir birliği etmek" gibi anlamlara gelen icmâ, Kur'an'da yer almamakla birlikte bu masdardan türetilmiş kelimeler dört yerde sözlük mânasıyla geçer (Yûnus 10/71; Yûsuf 12/15, 102; Tâhâ 20/64). Hadislerde kelime daha çok "niyet etme" anlamında kullanılmıştır. İcmânın dinî literatürde kazandığı terim anlamı kelimenin sözlük anlamından bağımsız olmayıp fıkıh usulünde icmâ ana hatlarıyla, "Muhammed ümmetinin (müctehidler) onun vefatından sonraki herhangi zamanda dinî bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleri" şeklinde tanımlanır.

Meyafarikin (Silvan), Amid(Diyarbakır), Ermeniye, Mısır ve İskenderiye’yi islam ülkesine katan, askerleri Rey beldelerinde iken vefat eden Hz. Ömer’dir115.

Ayrıca Hz. Ömer; Şam mıntıkasında Yermük, Basra, Dımaşk, Ürdün, Beysan, Taberiyye, Cabiye, Filistin, Remle, Askalan, Gazve, Sevahil, Kudüs şehirlerini fethetti. Cezire, Harran, Urfa, Rakka, Nusaybin, Ra’sülayn, Samsat, Gül-Pınarı (Aynü’l-Verde), Diyarbakır, Diyar-ı Rebia, Musul beldeleri ve Ermeniye’nin tamamını fethetti. Irak’ta Kadisiye, Hire, Nehrissir, Sabat, Medain, Fırat ve Dicle havzasındaki şehirler Eble, Basra, Ahvaz, Fariz, Nihavend, Hemedan, Rey, Komes, Horasan, Istahr, Isfahan, Sus, Merv, Nişabur, Cürcan, Azerbaycan ve diğer beldeleri fethetti116.

Bu sayede Hz. Ömer devrinde az vakit içinde İslam memleketleri çok büyümüş, genişlemiş, İslam dini fevkalade kuvvet bulmuştu. Her taraftan gelen mallarla, Beyt-ül Mal tıklım tıklım dolmuştu117. Yapılan fetihlerle genişleyen toprakların yanı sıra, İslam toplumunda sosyal, siyasi, adli, mülki, askeri ve iktisadi müesseselerin pek çoğu da Ömer zamanında kuruldu. Bu dönemde Müslümanlar fetihler sonucu ele geçen yerlerde çok değişik kültür yapıları ve kurumlarla karşılaştılar. Bu durum zamanla toplumda yayılacak olan ihtilafın bir sebebi olacaktır118. Ancak Hz. Ömer döneminde dini ve siyasi yönden herhangi bir ihtilafın çıkmasına izin verilmemiştir.

Hz. Ömer, İslamın eşitlik ve adalet ilkesini uygulama konusunda hiç ödün vermezdi119. Bir milletin içinde birden bire bu kadar zenginlik ve refah, halk arasında fesadı doğuracağı için, Hz. Ömer’in zihnini bu husus çok meşgul ediyordu. Fakat Hz. Ömer’in halk arasında bilinen heybetli ve İslam Aleminin kendisine tam bir itaati, fitne çıkmasına engeldi120.

Hz. Ömer devlet malını koruma konusunda çok titiz davranırdı. Kendisi halife olmasına rağmen hazineden en az maaş alan kimselerden biriydi. Aldığı maaş evinin ihtiyacını karşılamaya yetmediği halde maaşını artırmaz ve gerektiğinde hazine

115

İbn Kesir, (El-Bidaye Ve’n- Nihaye) Büyük İslam Tarihi, (ÇEV. Mehmet Keskin)\ Çağrı yay.\ist. 1994\ C.7

116

A.g.e

117

Ahmet Cevdet, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, c.1-kısım 2, haz. Mahir İz, Kültür ve Turizm

Bakanlığı yay.\ Ank. 1985

118

Öz, Mustafa, Başlangıçtan Günümüze Şiilik ve Kolları / Ensar neşriyat/ İst. 2011

119

Aktan, Ali; İslam Tarihi (Başlangıçtan Emevilerin Sonuna Kadar), Nobel Yay./ Ankara 2010

120

Ahmet Cevdet, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, c.1-kısım 2, haz. Mahir İz, Kültür ve Turizm

görevlisinden ödünç para alırdı. Üzerine giydiği elbisede on kadar yama olduğu rivayet edilmektedir121.

Hz. Ömer hakkında söylenebilecek şeyler şüphesiz bunlardan ibaret değildir. Çünkü o, devlet adamlığı, adaleti, dindarlığı, ahlaki bakımdan örnek bir devlet başkanıdır. O Kur’an ve Sünneti en iyi bilenlerden biri olup, İslam dinini yorumlama ve uygulama konusunda daima akılcı bir yol izlemiştir. Biz burada konuyu dağıtmadan sadece ilgili olduğumuz kısımları vermeye çalıştık.

Hz. Ömer’i; Ebu Lü’lü Firuz denen Mecusi asıllı kişi, Onu mihrapta sabah namazını kılarken h.23 senesinin zilhicce ayının bitimine dört gün kala iki tarafı da kesici olan bir hançerle öldürdü. Ona üç darbe vurmuştu. Altı darbe vurmuş olduğunu söyleyenler de vardır122.

Halkını seven ve sevilen, adalet sembolü Hz. Ömer ‘in suikast neticesinde bir hançer darbesi ile şehit edilmesi inanılacak şey değildi. Herkes bilir ki, bütün insanların rızasını kazanmak her insanın işi değildir. Halbuki Hz. Ömer, bütün Arapları memnun ettiği gibi, hakimiyeti altına aldığı İran halkına da adaletiyle kendisini sevdirmişti. Fakat bir yandan da İran ileri gelenlerinin nüfuz ve saltanatlarına son verdiği, saraylarını tanınmaz hale getirdiği için onları öfkelendirmişti. Adalet sahibi bu büyük insan sonunda bir namerdin hançer darbesiyle yıkılıp gitti123.

Hz. Ömer yaralı halde eve gelerek, oğlu Abdullah’a katili aramasını söyledi. Sonra bir tabip çağrıldı. Fakat bunun bir faydası olmadı. Yaralandığı vakit kendisine yerine kimin halife olacağının sorulması üzerine Hz. Ömer, kendisinden sonra halife seçiminin meşveret usulüyle yapılmasını, halifeyi altı kişinin kendi aralarında seçmelerini vasiyet etti. Bu altı kişinin kendi aralarında seçmelerini vasiyet etti. Bu altı kişi124 Resulullah’ın vefat ederken kendilerinden razı olduğu Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Sa’d b. Vakkas idi.

H.23 yılının Zilhicce ayında (Ekim 644) Çarşamba günü aldığı hançer yarasından kutulamayarak vefat etti. Vasiyeti Üzerine cenaze namazını Suheyb kıldırdı.

121

Aktan, Ali; İslam Tarihi (Başlangıçtan Emevilerin Sonuna Kadar), Nobel Yay./ Ankara 2010

122

İbn Kesir, (El-Bidaye Ve’n- Nihaye) Büyük İslam Tarihi, (ÇEV. Mehmet Keskin)\ Çağrı yay.\ist. 1994\ C.7

123

Yıldız, Hakkı Dursun; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c.2, Çağ yay./ İst.1989

124

İbn Kesir, (El-Bidaye Ve’n- Nihaye) Büyük İslam Tarihi, (ÇEV. Mehmet Keskin)\ Çağrı yay.\ist. 1994\ C.7

Hilafetinin on yıl, altı ay sürdüğü rivayet edilir. Peygamber Efendimizin hücresine Ebu Bekir es-Sıddık’ın mezarının yanına Hz. Aişe’nin izni ile defnedildi125.