• Sonuç bulunamadı

3. İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI'NIN AÇIKSÖZ'DEKİ TARİH VE KÜLTÜR

3.8. Eski Zamanlarda Bir Şikâyet

"Hakkını aramayan millet esir olur"

Hükümetin eski zamanlarda şimdiki gibi teşkilât-ı mâliyesi muntazam olmadığından dolayı Hazine-i Âmire deftardarlarında mukayyed olduğu veçhile ahali üzerine tarh edilen vergiler mübaşir vasıtasıyla toplanarak icabeden mahallere sevkedilirdi. Başlıca vergiler Tekâlif-i Örfiye denilen imdâd-ı seferiyye, imdâd-ı hazeriyye, iâne-i cihâd, bedel-i nüzül vesâir olup1 Defter-i Mekûfâtta kariyyeler üzerine evvelce taksim ve bu taksim mucibince herkes terettüb

91

eden vergiyi verirdi. Bu vergilerin cibâyetine memur vergi tahsildarı mübaşire muavenet-i lâzımede bulunmak içün vâli, kadı vesâir rüesâ-i memurine fermanlar gelirdi. Fermanları getiren ve tahsil vazifesini yapacak olan memurun hükümet tarafından maaş vesâir avâidi olmadığından dolayı toplanacak vergilere birer miktar daha ilave edilerek tahsildarın masârıf ve avâidi çıkardı. İmdâd-ı seferiyye ve hazeriyye vergileri beylerbeyi ve vâlilere ait olduğundan onlar tarafından tayin edilen mübaşirler ber muceb-i defter tahsil ederler, fakat mübaşir vesâir vergi toplamağa memur olanlar fermân-ı pâdişâhîde alınmaması müteaddid defalar zikredilen hilâf-ı usûl ve nizam para alırlar ve ahaliyi daha ziyade ezerlerdi. Zavallı halk şikâyet edemez, korkardı. Bazan bıçak kemiğe dayandığı zamanlar icabeden makâmâta müracaat ederler idiyse de bu pek ender vâki olurdu. Ahali pâyitahta şikâyet ederler, tazallüm- u hâl ederler ve oradan da ref-i mezâlim hakkında ferman gelirdi. Maatteessüf fermana aldıran olmaz, usulen mahkeme-i şer’iye siciline kaydolunur ve iş olur biterdi. Mütegallibe yine eski hamam eski tas işlerine devam ederlerdi. Aşağıda 1153 senesinde cereyan etmiş olan bir vak’a mütesellimlerin haksızlığı hakkında bizi tenvire kâfidir.

Kastamonu ve havâlisi tarafında mütesellim yani kâimmakam ta’yin edilen Ahmet Ağa isminde bir zât Taşköprü Kazası ahalisinden fermân-ı pâdişâhîde tasrih edilen vergiden fazla para aldığı içün ahali tahammüllerinin fevkinde alınan paradan dolayı şikâyet etmek içün i’lâmlarıyla İstanbul’a gitmek istiyorlar ise de sulhçuların tavassutuyla iş mahkeme-i şer’iyede sulhan tesviye edilmek isteniyor. Mütesellim ağa fazla olarak aldığı paraların bir kısmını sulhan iadeye muvafakat ediyor. İşte sicil kaydı aynen şudur:

"Livâ-i Kastamonu'da vâki Taşköprü Kazası ahalisi taraflarından zikri âtî hususta vekil oldukları kaza-i mezbûr kasabası sâkinlerinden Alemdar Derviş Ağa ve Ömerçavuşzâde Mustafa Ağa ve Abdülbâkioğlu Hasan Beşe ve Alisarayı Kasabası'nda sâkin Ahmet Bey nâm kimesneler şahadetleriyle şer'an sâbit olan hafız Ömer Efendi ile Pîrîzâde demekle ma'rûf Alemdar Hüseyin Ağa Medine-i Kastamonu'da meclis-i şer'i kadîm-i vâcibi't tekrîmde bilfiil livâ-i mezbûr mütesellimi olan umdetü'l emâcid ve'l ekârim hâfız-ı hâze'l vesika Ahmet Ağa bin Ferhâd ile Şehirkethüdası Ahmet Çelebi mahzarlarında herbiri bilvekâle ikrâr ve takrir-i kelâm edüp "işbu Ağa-i mûmâileyh dört seneden berü livâ-i mezbûr mütesellimi olmağin bâ fermân-ı âli tahsiline memur olduğu avârız ve bedel-i nüzûlden emr-i âlîde tayin ve tasrih olunan akçeden ziyade kazamızdan üçyüz kuruştan mütecâviz akçemiz alup ve tahsili iktiza eden m âl-i maktu ve seferiyye ve hazeriyyeden dahi tevzi defterinden hâriç akçe tahsili ile

92

kezâlik kazamızdan bigayrı vecih ma’lumü’l miktar akçemiz aldığından gayrı dört senede bilâ emr-i şerif teftiş nâmıyla kazamızdan beher sene dörder beşer yüz kuruşumuzu akz ve bu sene- i mübarekede bâ fermân-ı âlimatlûb olduğuna binaen livâ-i mezbûrda vâki kazalara bundan akdem tevzi olunan menâzil imdâdiyesi bazı kurâlardan akzolunup lâkin mahalline teslim olunmayup şehirkethüdası yediyle emin ve mahfuz mahalle emanet vaz olunmakla şerefrîz-i sudûr eden hatt-ı hümâyun-u şevketmakrûn ile ma’nûn-u emr-i celili’şşân mantûku üzere 'bu misillü menâzil imdâdiyesi vesâir mühimmât-ı seferiyyeye müteallik tekâlif ve zulüm ve taaddî bilkülliye ref ve def buyurulmuştur'deyü imdâdiye-i menâzilden kazamıza isabet ile tahsil olunan üçyüzseksen kuruş ağa-i mûmâileyhin dört seneden berü beher sene kazamızdan bilâ emir bîvücûh dörder beşer yüz kuruş teftiş nâmıyla aldığı avârız ve bedel-i nüzulden emir ve defterden ziyade aldığı ve maktû ve hazeriyyede dahi defter ve pusulada ziyade aldığı akçeleri işbu ağa-i mûmâileyhten istirdâd sevdasıyla yedimize verilen i’lamlarımız ile Âsitâne- i Saadet'e azimet etmek üzere idik. Elhâlet-i hâzihi beynimizde muslihûn tavassut edüp işbu ağa-i mûmâileyh bu sene-i mübârekede kazamızdan bilâ emir teftiş nâmıyla aldığı dörtyüz kuruş ile yine bu sene-i mübârekede menzil imdâdiyesi olmak üzere kazamızdan tahsil ve mahfuz olan üçyüzseksen kuruşu kazamız ahalisine edâ ve teslim edüp maâdâ yedimizde olan i'lâmımız üzere dört senede teftiş nâmıyla bilâ emir aldığı ve avârız ve nüzul ve maktu ve seferiyye ve hazeriyye tahsili esnâsında ziyade aldığı akçeyi biz dahi mutâlebeden fâriğ olmak üzere bitterâzi akd-i sulh eylediklerinde tarafeynden sulh-u mezkûrü kabul ve sâlifi'z zikir menâzil imdâdiyesi olan üçyüzseksen kuruştan vilayet masârıfı olan akçe tenzil ve bâki reddi iktiza eden ikiyüzotuz kuruş ile bu sene-i mübarekede teftiş nâmıyla aldığı dörtyüz kuruş ki min haysi’l mecmû altıyüzotuz kuruş ağa-i mûmâileyh tarafından bilvekâle bize red ve def ve biz dahi ahali-i kaza tarafından vekâletimiz hasebiyle tamamen akz ve kabz edüp zikrolunan dört senede bilâ emir teftiş nâmıyla alınan akçeye ve avârız ve nüzul ve maktu ve seferiyye ve hazeriyye vesâir tekâlif tahsili esnâsında ziyade aldığı ma’lumü’l miktar akçelere müteallik amme-i deâvi ve mutâlebeden kazamız ahalisi tarafından bilvekâleişbu ağa-i mûmâileyhin zimmetini ibrâ-i âmme ile ibrâ ve ıskat eyledik dediklerinde'gıbbe't tasdîki’l muteber mâ hüve'l vâki bittalep ketbolundu. Filyevmi'l hâmis-i aşere min Cemâziye'l ûlâ lisene selâse ve hamsine ve miete ve elf." (Şahitlerin imzası vardır)

Bu mes'ele zâhiren ehemmiyetsiz gibi görünüyor ise de ahalinin bu gibi zalim ve ahlaksız kâimmakam ve voyvoda ve memurların elinden neler çektiği tarihçe ma’lûm olduğundan

93

ahalinin bu cesareti şâyân-ı takdirdir. Millet hakkını aramanın yolunu ne vakit öğrenirse o zaman selâmete erer.

Muallim İsmail Hakkı

1- Eski zamanlardaki vergiler ve tarz-ı cibâyetleri hakkında ayrıca bir makale yazılacaktır. 2- Vâli veya sancakbeyleri bilfiil merkezde bulunmadıkları zamanlar kendilerine vekâlet etmek üzere mütesellim bırakırlardı.

(Açıksöz, Sayı:334, 14 Kasım 1921)