• Sonuç bulunamadı

1. ROMANLARIN MATERYAL UNSURLAR AÇISINDAN İNCELENMESİ

1.1.4. Zaman

Anlatmaya dayanan edebi eserlerin tahlilinde zaman önemli bir yere sahiptir. Bir eser, belli bir zaman zarfında meydana gelir ve bu sürede okur tarafından kavranır. Bunlardan birinci yazma zamanı ise, diğerine yaratma zamanı adını alır. Meydana getirilen edebi eserlerin karakteristik özelliği kendilerine has bir iletişim aracına sahip olmalarıdır. Bu bağlamda, yazma zamanı sanatkârın eserine hayat vermek için harcadığı süreye verilen isimdir. Bu süre, itibarî değil; takvim ve saat cinsinden ölçülebilen bir süreci kapsar. Okuma zamanı da aynı bağlamda yer alır; lakin okurdan okura değişebilen bir takvim ve saat dilimiyle ifade edilir (Aktaş, 1991: 117).

Edebi bir metin türü olan romanda üç farklı zaman yapısı öne çıkar: “Vaka zamanı” (eserin kendi reel zamanı, vakanın geçtiği gerçek süre, anlatılan olayların zaman aralığı), “anlatma zamanı” (anlatıcının olayları öğrenmesi ve anlatması arasındaki geçen süre), “yazma zamanı” (yazıya geçirilme zamanı, yazarın anlatılan olayları kaleme aldığı zaman dilimi) ve “okuma zamanı” (okurun eseri okuduğu zaman dilimi)’dir (Aktaş, 1991: 127).

Romanda zaman ile ilgili önemli birtakım kavram ve terimler vardır. Bunlardan önemli bir tanesi de “izokronizm” (eş zamanlılık)’tır. Hikâye ve romanda birden fazla karakterin öyküsünden bahsedilir. Anlatıda her bir kişinin aynı zaman içinde –saat, gün, ay, yıl, vd. yaptıklarını ve bulunduğu konumlarını anlatma tekniği, yazın dilinde “eş zamanlılık” olarak adlandırılır (Sağlık, 2017: 151). Daha sade bir ifade ile romanda her bir kişinin aynı zaman birimi ya da dilimi içindeki durumlarını ifade etmeye “izokronizm” denir.

Kurmaca metinlerde, zamanın kullanımı sonucunda birtakım kavram ve terimler ortaya çıkmıştır. Bu terimlerin başında “kırılmalar” gelir ve anlatıda önemli bir yere sahiptir. Kırılma, hikâye ya da roman anlatıcının şimdi zamanda (anlatı zamanı) bir olayı aktarırken; içinde bulunduğu zamandan ileriye ve geriye doğru gel-gitler yapmasıdır. İleriye kırılmaya (flashforward), geriye kırılmaya da (flashback) denir. Ayrıca, ileriye kırılma için “hayal” geriye kırılma için de “hatıra” tabiri kullanılabilir. Anlatıcının şimdiki zamandan ayrılıp, hikâyesini anlattığı kişiye yardımcı olmak için,

geçmişte yaşadığı anılarından bahseder ve geçmiş zamana doğru bir yelpaze gibi uzanır buna geri kırılma denir. Anlatıcının bazen de, anlattığı hikâyede kişilerin geleceğe dönük hayallerine yer vermesi ve zaman olarak şimdiki zamandan geleceğe doğru uzanmasına da ileriye kırılma denir (Sağlık, 2017: 152).

Kurmaca metinlerde zaman her zaman aynı şekilde ve monoton bir seyir izlemez. Anlatıcı bazen olayları özetler, anlatımı akış hızını (ritmini) artırıp azaltabilir. Metin yazarı, anlatısında ritmi sağlayabilmek için dört farklı unsur kullanır. Bunlar: “duraklama”, “ sahneleme”, “özetleme” ve eksilti” yöntemleridir (Sağlık, 2017: 152). “Duraklama”, anlatıda olayın anlatılmadığı, sadece yazarın anlatımının akışını keserek yorum ve tasvirlerine yer verilen bir kısımdır. Olaylar öyküleme süresiyle aynı zaman denk gelmez. Anlatıcı hiçbir olay anlatılmadan bu şekilde sayfalarca devam edebilir. Bu anlatımın olduğu metinlerde bir yavaşlamadan söz edilir (Sağlık, 2017: 153). “Sahneleme”, kurmaca zaman ile öyküleme zamanın iç içe girmesidir. Kişiler arasındaki etkileşimime yer verilen birbirleriyle ilgili düşüncelerinin olduğu bölümdür. Sahne, anlatının en ayrıntılı bölümüdür. Bu bölümde kişilerin söz ve hareketleri direk olarak açıkça ortaya koyulur. Buna ilaveten, roman ve hikâyedeki karşılıklı konuşmalar (diyalog) sahne bölümün bir elemanıdır (Sağlık, 2017: 153). “Özetleme”, edebi eserde yazarın, bir olay ya da konuşmanın tamamını vermek yerine özünü, ana hatlarıyla belli cümleler kullanarak ifade etmesidir. Böylece anlatının süresi öykü süresinden daha kısa zamanda gerçekleşir (Sağlık, 2017: 153).

“Eksilti”, anlatıcının belli olayları ön plana çıkarmak için bazı olayları geri plana atmasıdır. Böylece bir olay yavaşlarken asıl anlatılmak istenen olay hızlanır. “Ertesi gün”, “ertesi yıl”, “on sene sonra” gibi zaman atlamaları kullanılabilir. Yazarın farklı kaygılarının olduğunu açığa çıkaran bir bölümdür (Sağlık, 2017: 154).

Romanda, yazar Mahmut Makal’ın anılarından oluşan farklı hikâyeler anlatılır. Olaylar köy gerçekliğini gözler önüne serdiği için sadece tek bir köyden kesitler sunmaz; bu yüzden zaman bakımından farklı zaman dilimlerinden bahsedilir. Eserde geçen olayları belli bir zaman aralığına koyacak olursak. Romanın vaka zamanı II.

Saka Hükümeti (10 Haziran 1948- 16 Ocak 1949) ile Günaltay Hükümeti (16 Ocak 1949- 22 Mayıs 1950) hükümetlerinin iktidarda olduğu dönemleri kapsar. Romanın anlatım zamanı Haziran 1948 ile Mayıs 1949 tarihleri arası on bir aylık süredir. Eserin yazma zamanı söylemeden önce şunu belirtmek gerekir. Bizim Köy ilk olarak Varlık Dergisi’nde Bir Öğretmen’in Notları ismiyle tefrika edildikten sonra 1950 yılında parça parça şeklinde yayımlanan bu notlar bir bütün haline getirilip kitap olarak basılır. Romanda mevsim adları, yıllar, aylar, haftanın günleri sık sık geçmektedir. Yaz, kış bahar ve eylül ayında yapraklar dökülünce, gibi kullanımlarla mevsim adlarından, 1943, 1946, 1948, 1949, 1953 gibi yıl adları, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Eylül, Ekim, Kasım, gibi aylardan ve pazartesi, perşembe, Cuma, cumartesi, Pazar, gibi gün adlarından bahsedilir. Yazar anlatıcı, eserde köy tasviri yaparken aynı zamanda, zaman betimlemeleri de yaparak anlatımı canlandırmıştır.

“… Bizim köyün önünden, suları boşu boşuna giden bir çay akar. Yazın en sıcak günlerinde burası ılıyınca, köyün yakınlarındaki çeşmeden dolduruyorlar suyu. Eylülde ağaçlar yaprak döküp sular gazellendikten sonra, hazirana kadar çeşmeye gidip su alan olmaz.” (BK, 2008: 63)

Tam tarih adları, 19 Eylül 1949 Pazartesi gibi kullanımlarının yanı sıra, 9 Ekim Cumartesi, 10 Ocak Perşembe günü, 7 Şubat, 11 Ekim öğleden sonra, Mart 25’te, Kasımda kış başladıktan sonra, Mart sonuna kadar, 15 Nisan, 1 Nisan sabahı, 20 Mayıs günü gibi kısmı belli zaman dilimleri sıkça kullanılmıştır.

Yazar anlatıcının zaman ifadelerini kullandığı yerden diğeri de kişilerle ilgili bilgiler verilirken olayların anlatımında farklı zaman dilimleriyle kurulu ifadeler kullanarak olayların akışkanlığını hızlandırmış ve okurun anlatılan olayın zamanını idrak etmesene yardımcı olmuştur.

“Mayısın yedisi. Göstük köyünden Yunus Çavuş, bir adam göndermiş bana. "Acele yetişin, hocanın başına bir iş geldi" diye. (Yunus Çavuş, Göstük öğretmeni Kenan'ın ev sahibidir.) Kenan, bizim köylü ve teyzemin oğludur. 1946'da Enstitü'yü bitirince Göstük köyüne atandı. Yunus Çavuş'un odasında oturuyor. Başına bir iş gelmiş demek! Acaba nedir? Okulları bir hafta önce tatil etmiştik.” (BK, 2008: 139).

Romanda anlatılan olayların zaman dilimleri değişkendir. Genel olarak, romanda anlatılan hikâyelerde kronolojik bir sıra olmadığı tespitinde bunabiliriz. Farklı zamanlarda arasında gelip giden yazar, eserde belli bir sıralamayı gözetmeyerek,

zaman bağlamında bir kopukluk yaşanmasına neden olmuştur. Ayrıca, zamanda duraklama yaparak, bazı olayların akışı kesilerek yazar köy hayatından örnek sunmayı tercih etmiştir. Sahneleme tekniği içinde yer alan diyaloglara fazla yer verilmediği görülür. Yer yer anlatım akışını hızlandırmak için özetlemeye başvurmuştur. Buna ilaveten bazı olayları ön plan çıkarmak için eksiltileme yoluna gidilmiştir.

Benzer Belgeler