• Sonuç bulunamadı

1. ROMANLARIN MATERYAL UNSURLAR AÇISINDAN İNCELENMESİ

1.1.7. Dil ve Üslup

1.6.3.19. Sığırtmaç Musa

Sığırtmaç Musa, köyün sığırtmacıdır. Çalışkandır. Önceleri, hayvan otlatmasını engelleyeceği için, bataklığın kurutulması fikrine karşı çıkmıştır. Ancak, sonraları bu fikri o da benimsemiştir.

1.6.3.20. Hüseyin Germiyan

Öğretmenin, torununa benzettiği Semra’nın babasıdır. Öğretmen, köye ilk gittiğinde o askerdedir. Sonra terhis olur, köye ilk kamyonu o alır. Kamyonu ile karada ürün ve insan taşımacılığı yapar. Bir yandan da Donatım Kooperatifinin başkanlığını yapar.

1.6.3.21. Selim Dereli

Selim Dereli, birkaç yıl önce askerliğini yapmış, köyün hayvancılık ve sütçülük işlerini üzerine almış bir kişidir. Keltepeli’dir. Ayhan Bozkır ile birlikte hayvancılık konusunda birlikte hareket eder. Selim Dereli, çeşitli yerleri gezmiş ve gözlemlemiştir. Fon karakterdir.

1.6.3.22. İsfendiyar Germiyan

İsfendiyar Germiyan, Yapı Kooperatifi’nin de başkanlığını yapan, Keltepe köyü sakinlerinden birisidir. Çalışkan, dürüst, kararlı, insanları ikna edici yeteneği olan bir kişidir. Fon karakterdir.

1.6.3.23. Maarifçi

Maarifçi, Ankara’da çiftlik sahibi, kumral orta boylu bir Rumeli insanıdır. Romanda adından fazla bahsedilmez. Maarifçi fon karakterdir.

1.6.4. Zaman

Romanda anlatılan olaylar 1940’lı yıllarda cereyan eder. Vaka zamanı, Köy Enstitüleri’nin kuruluş yılları olan dönemi kapsar. Bu zamanı daha da daraltarak Demokrat Parti hükümetinin son iki senesini kabul edebiliriz. Eserin yazma zamanı olarak da kitapta not düşülen, Ağustos 1963 yılını söyleyebiliriz. Romanda zaman kavramı çok geniş işlenmiştir. Yazar anlatıcı, olayları anlatırken zaman zaman mekânlar hakkında bilgi verir. Zaman zaman flasback (zamanın geriye kırılması) yapılarak, anlatıcı okuru zamanda yolculuk yaptırır. Hatta yazar olayların zamanını çok eskilere, Milat Öncesi dönemlere kadar uzanan geniş bir yelpazede yansıtarak romanın zaman dilimini genişletmiştir.

Romanda mevsim adlarından, aylardan, günlerden ve saat diliminden sık sık faydalanılmıştır. ‘Yazın bir araya gelelim, …Köylü yaz ekimine hazırlanıyordu, …kanallar yaz kış su verecekler, Kış yarı yağışlı, yarı kurak geçiyordu.’ Gibi kullanımları örnek gösterebiliriz.

Zamanda ileriye kırılmalar (flashforward) vardır. Öğretmenin gelecek ile ilgili hayallerinin okura yansıtıldığı yerler mevcuttur. Romanda, bunların dışında zaman dilimlerinde atlamalar, ‘bir yıl sonra, iki ay sonra vb.’, belirsiz zaman dilimleri, dakika, günün belli anları vb., yüzyılların genellemesi, zaman diliminde sıralama vs., gibi karışık zaman geçişleri kullanımlarına sık sık rastlanmaktadır. Bunlara örnek olarak: ‘Mesela kursun son günleri seçimlere rastladı, Ben köyde birkaç seçim gecesi tertipledim, Daha ilk geceden… İkinci gece… Üçüncü gece…’ gibi kullanımlar mevcuttur. Ayrıca, zaman geçişleri bazen olayların akıcılığı hızlandırmak bazen de yapılan bir işin belli bir bölümünü aktarmak için kullanılmıştır.

1.6.5. Mekân

Roman çevresel mekânlardan ve algısal dar-kapalı mekânlardan oluşur. Roman açık mekân ile ilgili bir öznel yorum girişiyle başlar. Açık mekânlar ağırlıktadır bununla birlikte yazar anlatıcı roman kahramanının evinden, devlet kurumlarındaki bir kapalı bir oda ya da binadaki bir olayı anlatırken psikolojik ve ideolojik anlatımlarla mekânı çevresellikten algısal bir konuma taşımıştır. Çünkü artık mekân coğrafi bir yer olmaktan, bir taş yığını olmaktan çıkarak algısal bir boyuta geçmiştir. Bu yüzden anlatıcı dar-kapalı mekânları olayların anlatımında sık sık kullanmıştır.

Yazar, çevresel mekânları, coğrafi bir unsur olarak kullanıştır. Dış mekânları, köydeki belli mevkileri ve eski medeniyetlerin kuruldukları alanları anlatırken çevresel mekân kullanmıştır.

Anlatıcı köye ilk geldiğinde kendisinin içini daraltan, psikolojisini bozan Keltepe başlangıçta algısal dar-kapalı bir mekân iken yeni düzenlemelerle beraber Keklikpınar’ına dönüştüğünde Öğretmen için artık algısal açık-geniş mekâna dönüşecektir. Buradaki ayrım tamamen algı biçimiyle alakalı olan bir durumdan ibarettir. Çünkü kişilerin kafalarındaki düşünceler görsel dünyada mekânları da algılama şeklini biçimlendirmektedir.

Kapalı mekân olarak, Askeri gazinodan, Öğretmen’in Vali konağında Vali Bey ile görüşürken, okulda sınıf tasviri yapılırken, İmam’ın evinden bahsederken kapalı mekânları görmekteyiz.

Yazar, mekânları anlatırken ayrıntılı betimlemelere de başvurmuştur. Ankara Maarif Çiftliği’ndeki ev tasviri şu şekildedir:

“Ankara’daki emekli maarifçinin çiftliğindeki, “Ev, ağaçların gölgelediği, geniş saçaklı, alçak bir toprak damdı. Odaya girince tam karşı duvarda büyük bir şömine gördük. Üzerine çeşitli eşya sıralanmıştı. Burası filmlerde görülen basit, fakat toprağın bir parçası olan Amerikan çiftlik evlerini andırıyordu.” (TU, 1975: 274).

Romanda hâkim olan mekânlar açık geniş mekânlardır, olayların anlatımı genellikle dışarda açık alanda geçmektedir. Kapalı mekânlar genel olarak olay zincirinin parçalarını bütünleştirmek için anlık ve belirli bir olaydan söz ederken kullanılmıştır. Bu açıdan eserdeki açık mekânları tespit ettiğimizde yazarın açık ve geniş mekânları dar kapalı mekânlara oranla daha fazla kullandığı ortaya çıkar. Yazar olayları daha geniş bir yelpazede ele almış olduğundan eserdeki yer adları da bu düşüncesini doğrular niteliktedir. Açık geniş mekân olarak: Keltepe Köyü, Ezzani Harabeleri, Yayladüzü, Polatlı, Elmadağ, Çobanören Tepeleri, Friglerin başkenti Gordiyon, Beylikköprü, Yassıyöyük Köyü, Ankara-Eskişehir Tren İstasyonu, Sivrihisar Köyü, Sıtmabükü, Karanlıkdere mevki, Eskişehir, Adapazarı, Kütahya, Keklikpınarı ovası, gibi yerlerin adları kullanılmıştır.

Dar kapalı mekânlar “oda” kelimesinin adı sıklıkla geçer. Buna ilaveten, okul, köy ve şehirdeki yerlerin belirli bir dar mekân isimleri birçok yerde geçer. Genel olarak dar kapalı mekânlar şu yerlerdir: Samanpazarı kahveleri, otel odası, imamın evi, köy odası, Tarım Memurunun odası, Kaymakamın odası, Ankara’da Eğitim Müdürünün odası, Vali Muavinin odası, profesörün odası, İmam’ın odası, Köy kitaplığı odası, Öğretmenler odası, Hafız’ın odası, çalışma odası, Süleyman’ın odası, Polatlı deposu, öğretmen evi binası, Yatılı Bölge Okulu gibi yerlerin isimleri kullanılmıştır.

1.6.6. Bakış Açısı ve Anlatıcı

Romanda olayları anlatan ve geçmişle günümüz arasında koordinasyonu sağlayan yazardır. Yazar eserin ana kahramanı rolündedir ve olayları okuyucuya aktaran kişidir. Romanın ana karakteri olan “öğretmen”, romanda anlatılan olayların somut bilgisini ilk olarak okura veren kişidir. Ayrıca, “öğretmen”, romanın merkezindeki proje olan, Keltepe köyünü yeniden ayağa kaldırma mücadelesinin ilk ağızdan anlatan kişisi ve

romanda bu hedefle ilgili halkı uyandıran ve örgütleyen ana kişisidir. Eserin genelinde kahraman bakış açısı hâkimdir. Olayların içindeki ve anlatıcı olan yazar, eserde emekli bir öğretmen olarak karşımıza çıkar.

“Ben, "Oturun" demeye cesaret edemedim. Muhtar da bu eski Türkmen köyündeki patriyarkal otoritesinin tadını çıkarmak istiyordu. Odadan çabuk ayrıldık. Biz çıkarken gençler odanın önünde sıraya dizildiler. Herkesin elini ayrı ayrı öptüler. Ben önde gidiyordum. Fakat sırayı görünce hemen yana çekildim. Muhtar'ı öne sürdüm.” (TU,1975:139-140)

Romandaki diğer bir anlatıcı türü Hâkim Bakış açılı üçüncü tekil anlatıcı vardır. Eserin genelinde bu anlatıcıya yazar pek sık başvurmasa da diğer bir adıyla, Tanrısal Anlatıcıyla yer yer bazı bölümlerde karşılaşmaktayız.

Romandaki diğer bir anlatıcı şekli de “gözlemci bakış açılı anlatıcı”dır. Yazar olaylara müdahil olmadan sadece yansıtıcı konumdadır. Bu romanda da gözlemci anlatımın olduğu bölümlerde, yazar genel olarak romanın ana karakterleri dışındaki kişiler hakkında bir bilgi verirken bu anlatım yoluna başvurmuştur.

Yazarın romanda farklı anlatıcı türlerine yer vermesi, eserin anlatım gücünü yükseltmiştir. Hâkim anlatıcı, özellikle ana karakterin iç dünyası hakkında okura bilgi verir. Karakterlerin iç tahlillerini yaparak, düşünce dünyasını okura açar.

1.6.7. Dil ve Üslup

Toprak Uyanırsa, Şevket Süreyya Aydemir’in Keltepe köyünün yeniden

canlandırılması için uygulanan bir projenin hayata geçirilmesi sürecini anlatan sade ve akıcı bir üslupla yazdığı romanlarından birisidir. Romanda, sanki ana karakter olan “Öğretmen”in yıllar önce yazmış olduğu anı defterinin yıllar sonra bulunması ve okura anlatılması havası hâkimdir. Bunula birlikte, eserde, yer ve kişi tasvirleri geniş yer tutar. Özellikle eski medeniyetlerin yaşadıkları bölgeler hakkında romanda yer yer tarihi bilgiler de verilmiştir.

“Gordiyon buralara bir nefeslik yoldur. 3000 yıl önce Frigya, Kızılırmak-Ege arasında bütün Anadolu'ya oradan hükmederdi. Frigyalılar için orman, tarla, su arkları, çift, hatta av hayvanları kutsaldı. O zaman şu bizim Sıtmabükü kim bilir nasıl bir zümrüt çayırlıktı. Karanlıkdere kim bilir nasıl çamlıklar, meşelikler arasında gürül gürül akardı.” (TU, 1975: 41)

Romanda diğer bir anlatım özelliği ise, yazarın tasvir yöntemini gerek kileri anlatırken gerek mekânları anlatırken sıklıkla başvurmasıdır. Betimlemeler salt yüzeysel değil, ayrıntılıdır. Kişi ya da mekân hakkında okurun daha sağlıklı bilgi sahip olması amacı güdülmüştür.

Romanda dikkat çeken bir diğer özellik ise, yazarın diyaloglara geniş yer vermesi ve bu diyalogların geniş yer kaplaması, eserin karşılıklı konuşma havasında samimi bir üslupta geçmesini sağlamıştır.

Eserde, öğretmenin emekli olunca yapmayı planladıklarını anlatırken geçmişe de atıfta bulanarak zaman zaman hayıflanır, yalnızlıktan işe yaramamaktan dolayı üzgündür. Yazar, yaşadığı yerlerden bahsederken eski anılarını ve doğup büyüdüğü yerleri betimleyerek anlatır.

Eser, emekli bir köy öğretmenin anılarını anlattığı samimi ve sıcak bir üslupla aktarılmıştır. Yani yazar, Öğretmenin kendisidir. Ya da öğretmen yazardır. İki kullanım da yanlış olmaz. Bu yüzden genelde 1. Tekil Kişi ağzından konuşma yapılmıştır. Yer yer diğer kişi ağzından da konuşma yapılmıştır. Yani 3. Tekil, 1. Çoğul kişi ağzından da konuşma yapılmıştır.

Romanda yazar, cümle kurarken farklı yapılar içeren kullanımlardan faydalanmıştır. Cümle yapısı olarak özne-yüklem uyuma göre etken ve işteş yapılı fiiller kullanmış yer yer de nesne-yüklem uyuma göre ettirgen yapılı fiiller kullanmıştır.

Romanın bir başka özellik, yazar romanda yerel ağızda konuşmalara fazla yer vermemiş olmasıdır. Konuşmalar anlaşılır ve şive özellikleri fazla dikkat çekmez. Yazar romanda sadece, Çirmenli Mustafa Ağa, Trakya ağzıyla konuşturulmuştur. Romanda Çirmenli Mustafa Ağa’nın konuşmaları tırnak içinde değiştirilmeden aynen aktarılmıştır.

Romanda, diğer bir dikkat çekici nokta ise, farklı metinlerden yazılar alıntılanarak romanın anlatım akışı canlı tutulmuştur. Başka bir ifadeyle, roman içinde, divan şiiri ne örnek bir beyit yer almıştır. Örneğin, bir çiftlik evi tasvir edilirken bu evin

Amerikan evine benzediği ve evin duvarındaki yazının hangi dilde yazıldığı ve ne anlama geldiğine varınca kadar ayrıtılar yer alır.

Eserin dikkat çekici bir kullanım da metinler arasında faklı türdeki dini motiflere yer verilmesidir. Örneğin, Hadis-i Şerif alıntısı yapılarak, romanın ana düşüncesiyle aynı paralelde bir düşünceye gönderme yapılarak, eserin düşünce zenginliği artırılmak istenmiştir. "Utlub-ül-ilme velev bissın," (s.357) şeklinde kullanılan hadisin manası romanda dipnot tekniği kullanılarak verilmiştir. «İlim Çin'de de olsa arayınız» anlamındaki Hadis-i Şerif’tir (TU, 1975: 357).

Romanın dil ve üslubu oldukça başarılıdır. Yazar, romanını başarılı bir şekilde kurgulamış ve eserine uygun olarak dış unsuları ve iç unsurları da dengeleyerek eserde yer yer süslü yer yer de sade ve akıcı bir üslup kullanmıştır. Romanın genel yapısı özellikleriyle, betimlemeler dikkat çeker, özellikle kişi ve mekân tasvirleri oldukça fazladır. Bu da romanın renkli ve canlı bir anlatıma sahip olduğunu gösterir.

Benzer Belgeler