• Sonuç bulunamadı

Aziz Yuhanna’nın, “Burası benim ebedi istirahat yerimdir- burada

uyuyacağım” dediği yerdir. Tüm bu gerçekleri ve Havari için genel ve evrensel saygıya

dair kanıtlar hatırlanacak olursa Aziz Yuhanna’nın Efes’te ölümünden sonra mezarının üstüne hemen bir anıt yapıldığı kolayca anlaşılır (Zuzic, 1960, s. 37 ).

Küçük Asya’da Ege bölgesindeki Yedi Kutsal Kilise içinde en büyüğü ve en tanınmışı hiç kuşkusuz Selçuk Efes yakınlarındaki Aziz Yuhanna Kilisesi’dir. Çünkü

Aziz Yuhanna’nın mezarı buradadır. Bu iddiayı ilk kez ortaya atan kişi II. yüzyıl sonlarında Efes piskoposu olan Polykrates adlı bir din adamıdır. Polykrates “Yuhanna’nın mezarının Efes’te bulunduğunu ve onun Đsa peygamberin en sevdiği havarisi” olduğunu bildirmiştir. Daha sonra 178 yılında Lugdunum (Lyon) Fransa piskoposu Ireaeus’da Aziz Yuhanna’nın Efes’te öldüğünü incilini ve mektuplarını Efes’te, Vahiy kitabını Patmos’ta yazdığını ilk kez söylemiştir (Büyükkolancı, 2000, s. 48).

IV. yüzyıl başında Hıristiyan Efeslilerin Aziz Yuhanna’nın mezarı üzerine kare planlı bir mezar anıtı inşa ettikleri arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu mozole ayrıca bir kilise görevi de görmüştür. Dört köşesindeki ayakların taşıdığı bir kubbeye sahip olan ve “St. Jean Martyrionu“ olarak adlandırılan bu yapının temelleri ilk kazılar sırasında bulunmuştur. Bizans Đmparatoru II. Theodosius döneminde (408–450) daha önceden var olan mezar anıtı çevresine ahşap çatılı büyük bir bazilika inşa ederek mezar bu bazilikanın içine alınmıştır. Bu yapıya ait kompozit düzendeki sütun başlıkları bugün anıtın güneyindeki alanda sergilenmektedir. Bu yapı, Theodosian Bazilika olarak bilinen ilk bazilikadır (Zuzic, 1960, s. 41).

Fakat imanlı Hıristiyanların gözünde böyle bir bazilika bile kilisenin, imparatorluğun ve imanlı Hıristiyanların Aziz Yuhanna’ya karşı evrensel saygısını ifade etmek için layık değildi.

Eski bazilika o dönem için alışılmışın dışında boyutlarda ve güzellikte olmasına rağmen altıncı yüzyılın başlarında Đmparator Justinyen döneminde mezarın üzerine yeni ve daha büyük bir kilise yapıldı. Altıncı yüzyıl, erken dönem Hıristiyan alemine imparatorlukta Ayasofya bazilikasından sonra en büyük ve en görkemli kiliseyi vermişti.

Altıncı yüzyıldan kalan Justinyen Bazilikasının ana koridoru, kilisenin Latin Haçı şeklinde yapılmış ortasını kaplayan altı adet yüksek ve büyük (95 buçuk fit yüksekliğinde) kubbesi vardı. Beş adet küçük kubbe ise Narthex denilen giriş kısmındaydı. Bu üçüncü bazilika 428 fit uzunluğunda, 213 fit genişliğinde olup burada, Efes’te Aziz Yuhanna (Ayasoluk) tepesinin neredeyse tamamını kaplıyordu. Eğer bu doğal topografik sınır olmasa belki de ona karşı eşsiz sevgi ve saygıları ile inançlı Hıristiyanlar bazilikayı daha da uzun ve geniş yapabilirlerdi (Zuzic, 1960, s. 39).

Justinyen dönemi Baziliksına ait Atrium’un da V.yüzyıldaki bazilika ile birlikte planlandığı ve inşa edildiği düşünülmektedir. Çünkü Atrium’un alt yapısını oluşturan tuğla hatıllı taş duvarlar, kompozit düzenli sütun başlıkları ve gezinme yeri çevresini saran, balık pulu motifli ajurlu korkuluk levhaları Justinyen öncesine tarihlenmektedir. Eski kazılar sırasında duvarlarının temelleri ve kimi mozaik tabanları tespit edilen bu ahşap çatılı bazilika 467–468 yıllarındaki büyük depremlerden fazlaca etkilenmiş olmalıdır. Deprem sonrası Đmparator Justinien böyle önemli bir yapı ile ilgilenmiş ve dönemin tarihçisi Prokopius’un “Yapılar” adlı eserinde anlattığı gibi yeniden inşa edilmiştir (Büyükkolancı, 2000, s. 48).

Neflerde birinci kat taşıyıcı sütun başlıklarına işlenmiş olan Đmparator Justinyen ve eşi Đmparatoriçe Theodora’nın altından yapılmış monogramları bu görüşü desteklemektedir. Ayasoluk Tepesi güney yamacında yer alan Aziz Yuhanna Bazilikasının çevresinde sur duvarları bulunmaktadır. Đç kaleyi de kapsayan elips planlı bu dış kale, kuzey –güney yönünde 500 m., doğu-batı yönünde 180 m. uzunluktadır. Kuleler ve sur duvarlarında kullanılan yapı malzemesi çoğunlukla Efes ve Artemis tapınağından getirilen devşirme malzemelerdir. Dış kaleyi saran sur duvarlarının yirmi kulesi ve üç ana girişi vardır. Bu girişlerden en sağlam ve anıtsal olanı güneydeki takip kapısıdır. Diğer iki ana giriş kilisenin kuzey doğu ve kuzey batısındadır (Ertan, 1969, s. 14).

Bugün Bazilika’ya Takip kapısından girilmektedir. Takip kapısının iki yanında kare planlı kuleler ve ortada kemerli giriş açıklığı vardır. Dış cephede kemerin üst kısmında kıvrık dallarla bezenmiş bir friz ve bunun da üzerinde Eros kabartmalı bir lahidin ön ve yan yüzünden bir bölüm görülmektedir. Eskiden bunun yanında duran Achilleus’le ilgili kabartma levhaları XIX. yüzyılda Đngiltere’ye götürülmüştür. Efes’teki başka bir yapıdan getirilen bu kabartmalarda konu edilen Achilleus’in Hektor tarafından takibi ile ilgili mitolojik sahnelerle Aziz Pavlus’un Efes’teki yaşamı arasındaki benzerlikten ötürü kabartmalar bu kapı üzerine yerleştirilmiş olabilir (Büyükkolancı, 2000, s. 52).

Bazilikanın planı, genel hatlarıyla Đstanbul’da tüm havarilere adanmış olan (bugünkü Fatih Camii’nin olduğu yerdeki) Havariun Kilisesi’nin planına çok benzemektedir.

Bazilika’nın batı tarafında yer alan büyük bir Atrium’dan sonra yer alan iç ve dış narteks (ana giriş holü) bölümlerinden yapının naosuna geçilir. Genel planı haç şeklinde olan Aziz Yuhanna Bazilikasının ana bölümlerinden birisi neflerdir. Geniş olan orta nefin yanlarında iki katlı yan nefler yer alır. Orta nefle yan nefleri birbirinden ayıran sütun sıraları ve fil ayakları büyük kubbeleri taşımaktaydı. Her dört ayak bir kubbeyi taşıdığına göre, nefleri iki kubbe örtmekteydi. Orta nefin doğu kısmında dizili olarak duran mimari parçalar eski yeri burada olan Ambon (vaaz kürsüsü)’a aittir. Bugünkü kiliselerde duvar veya taşıyıcı bir ayak yanında duran ambonlar o dönemde kilisenin orta nefinde yani merkezi kısmında yer alıyordu (Akurgal, 1990, s. 398).

Neflerle, transeptlerin (haçın yan kolları) kesiştiği noktada, merkezi kısımda kilisenin en önemli bölümü olan bema (mezar alanı) yer alır. Ambon yolu gibi tabandan daha yüksekte olan bemanın altında Aziz Yuhanna’nın mezarı yer alırdı. Tabanı çok renkli, geometrik desenli mermer panolarla kaplı olan bemanın ortasında dini törenlerin yapıldığı altar (kutsal masa) yer alır. Bemanın doğu kısmında rahiplerin ayinler sırasında oturması için syntronon basamakları yer alır. Bema çevresindeki sütunların taşıdığı süslü Bizans arşitravlarının iç ve dışa bakan yüzlerinde Eski Ahit’ten alınmış XI. yüzyıla ait bir dua vardır. Bemanın doğu kısmında syntronon’un önünde şimdi demir kapakla örtülü bir merdiven vardır. Bu merdiven Aziz Yuhanna mezarına açılan dar koridora girişi sağlamaktadır (Gudie Bleu, 2002, s. 370).

Mezar ve mezar alanı burada ilk kazıları yapan Yunanlı arkeolog G.A.Sotiriou tarafından 1920 – 1922 yıllarında bulunmuştur. Tam merkezdeki kiborionun altında eski yazarlar tarafından belirtildiği gibi dört adet mezar bulunmaktadır. Tuğla ve taş kullanılarak yapılmış olan mezarlardan büyük ve kare planlı olan biri doğu-batı yönünde, diğer üçü kuzey-güney yönündedir. Tam merkezde ve doğu-batı yönünde olan mezarın havari ve Đncil yazarı Aziz Yuhanna’ya ait olduğu kabul edilmektedir. Diğer üç mezarın Aziz Yuhanna mezarından daha sonra buraya eklendiği kesindir. Ancak kimlere ait olduğu konusu yeterince araştırılmadığından bilinmemektedir (Büyükkolancı, 2000, s. 66).

Erken Hıristiyanlık Dönemi’nden itibaren bu mezardan alınan tozun hastalıklara şifa vereceği inancı yaygındır. Daha çok Kudüs’e giderken buraya hac için gelen Hıristiyanlar aldıkları kutsal tozun hastalara şifa vereceğine inanmışlardı. Bir diğer inanış ise, mezarın üzerindeki toprağın nefes alırcasına inip kalkıyor olmasıdır. Bunun

anlamı, halkın Aziz Yuhanna’nın ölümünü kabul etmemesi şeklinde yorumlanabilir. Bu iki inanışın daha sonra Türkler tarafından kentin “Ayasoluk” olarak adlandırılmasına neden olduğu öne sürülmüştür. Belki, Ayasoluk adı “ Kutsal soluk- nefes” anlamına gelmektedir(Büyükkolancı, 2000, s. 66).

Apsis yarım yuvarlak planlıdır. Normal boyutlu bazilika ve kiliselerde apsisin hemen önünde syntronon ve atlar yer alır. Fakat Aziz Yuhanna gibi büyük kiliselerde sunak masasının merkezde, mezar üzerinde (bema) olması syntrononun buraya çekilmesine ve apsisin arkada kalmasına neden olmuştur (Zuzic, 1960, s. 45).

Kilisenin genel planı nefler ve transeptlerden oluşmaktadır. Transeptler bemanın iki yanına uzanan ve nefleri dik kesen haç planın kollarıdır. Transeptler üzerindeki birer kubbeyi dörtlü fil ayakları ve sütunlar taşımaktadır. Neflerde olduğu gibi ayaklar arasında Marmara mermerlerinden yapılmış üçer adet yekpare sütunlar kullanılmıştır.

Transepte bitişik olan ve narteksi ve onun doğusundaki apsisili oda ile beraber inşa edilmiş olan hazine dairesi (Skeuophylakion) kareye yakın kompleks bir plana sahiptir. Yapının dış duvarları oldukça sağlam durumdadır. Đki katlı olduğu düşünülen yapının planı merkezi kısımla bu merkeze kaynaşmış gibi görülen dört kol ve köşe odalarından oluşur. Bunların güneyindeki narteks ve apsisli oda ana yapı ile birlikte planlanmıştır. Đki yanında yarım daire şeklinde nişler ve bunların içinde kapılar vardır. Kapılardan biri doğudaki şapele, diğeri batıdaki vaftizhaneye girişi sağlar. Bunlardan başka narteksin güney ve kuzeyinde yer alan iki girişten biri ana yapıya, diğeri kilise kuzey transeptine açılmaktadır(Ertan, 1969, s. 20).

Şapel olarak adlandırılan ve bugün üzeri ahşap çatıyla örtülü olan apsisli oda hazine dairesi ile birlikte planlanıp inşa edilmiştir. Başlangıçta hazine dairesinin bir bölümü iken XI. yüzyılda Orta Bizans Çağı’nda kilisedeki son dönem onarımları sırasında şapel haline getirilmiştir. Odanın doğusundaki apsiste XI. yüzyıla ait fresklerde, ortada Đsa Peygamber, sağda Aziz Yuhanna (yazıtlı) ve solda büyük ihtimalle Đzmirli Timoteius veya başrahip yer alır. Yüksek bir kubbenin çevresinde yer alan ve merkeze açılan kollar ve köşe odaların duvarlarında yer alan nişlerde kilisenin kutsal eşyaları ve hazineleri saklanıyordu (Büyükkolancı, 2000, s. 71).

Geniş bir alanı kapsayan vaftizhane kompleksi neflerin tam kuzeyinde yer alır. Narteks bölümünde mermer bloklarla inşa edilmiştir bir Ayazma ( çeşme) yer alır.

Çeşmenin en ilginç yanı önündeki merkezde bir çelenk ve bir Latin haçı işlenmiş olmasıdır. Vaftizhane (Baptisterion), sekizgen planlı bir merkezin çevresindeki koridor, köşe odaları ve iki yanındaki apsisli salonlardan oluşan bir yapıya sahiptir. Apsis duvarı önceleri fresk sonraları mermerle kaplanmıştır. Salonun altı adet kapısından ikisi sağlam durumdadır. Bu kapılardan batıdaki çevre koridoru ile merkezi sekizgen yapıya geçişi sağlayan büyük kapının lentosun da V. yüzyılda yaşamış başrahip Johannes’e ait yapı ithaf kitabesi yer alır ( Guide Bleu, 2002, s. 371).

Ortada vaftiz havuzu bulunan ve içteki yarım daire nişlerle hareketlilik kazandırılmış olan vaftizhanenin merkezi kısmı, dıştan sekizgen planlıdır. Nişlerden dördünde sekizgen yapıya girişi sağlayan kapılar, diğer dördünde çevre koridoruna açılan pencereler bulunur. Bunun tam ortasında doğu ve batısında üçer basamak merdivene sahip mermer kaplamalı vaftiz havuzu yer alır.

Kilisenin batısında yer alan açık atriumu (avlu) üç yandan portikler (üstü örtülü önü sütunlu açık avlu) çevreler. Yüksek bir platform üzerinde yer alan atriumu buraya yerleştirmek için alt yapı kurulmuştur. Atriumun doğusundaki beş kapıdan üçü nartekse ve dolayısı ile kiliseye, diğer ikisi ise doğusundan kilise dışına açılmaktadır. Merkezi kısımdaki avlunun üç yanında yer alan portiklerin avluya bakan taraflarında sekizer sütun vardır. Üzerlerinde korint düzenli başlıklar vardır. Bunların üzerindeki kemerler ise ahşap çatıyı taşıyordu. Tabanı mermer kaplamalı olan portiklerin plan olarak en önemli özelliği iki yanında da sütun sırası olmasıdır. Portikler dışında yer alan ve “gezinme yeri” olarak tanımlanan bölüm Aziz Yuhanna atriumuna özgü bir mimari unsurdur (Büyükkolancı, 2000, s. 84).

Benzer Belgeler