• Sonuç bulunamadı

Yetkili Merciin Emrini İcra :

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 106-110)

Devlet ve diğer kamu kuruluşlarının faaliyet ve hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi lâzımdır. Belli bir hizmetin, ya da kuru­

luşun başında ve içinde bulunan ve idare hukukuna göre «âmir» sa­

yılan kimselere, bu faaliyetlerin ve hizmetlerin yapılması amacıy­

la, kendilerine hiyerarşik bağla bağlı bulunan memurlara emir ver­

mek yetkisi tanınmıştır. Emir, âmirin, hiyerarşik bakımdan altın­

da olan bir memura, belli bir şeyi yapması, ya da yapmaması için yönelttiği bir irade tezahürü olarak tanımlanır (20). Emrin gecik-tirilmeksizin ifa edilmesi gerekir. Aksi takdirde kamu hizmetleri zarar görecektir. Bu sebeple ceza yasaları bu durumu, emri veren ve onu yerine getirenler bakımından bir hukuka uygunluk saymışlar­

dır.

Ne var ki, burada söz konusu olan emir, kamu hukukundan doğan, «tâbi - metbu» ilişkisine dayanan emirdir. Bunun için, örne­

ğin, aile hukuku ilişkilerinden doğan riayet yükümülülüğü bir huku­

ka uygunluk nedenine yer vermez ( 2 1 ) : Babanın oğluna verdiği emirin yerine getirilmesi halinde oğul sorumluluktan kurtulmaya-caktır.

(19) Bak. T. C. K. madde 527.

(20) BETTIOL. op. cit. sah. 267. - ANTOLISEI. op. cit. sah. 196. - DÖNMEZER ERMAN.

op.' cit. C. IT/1, n. 766-EREM. op. cit. sah. 564.

(21) EREM. op. cit. loc. cit. ,

Yetkili merciin emrini icradan doğan hukuka uygunluk nede­

nini T. C. K., 49/1 maddesinde hükme bağlamıştır: «...salahiyet-tar bir merciden verilip, infazı vazifelen zaruri olan bir emri... ic­

ra suretiyle işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilemez.» Mevzua­

tımızın bu konuyu düzenleyen hükümleri bundan ibaret değildir.

49. maddenin son fıkrasındaki hükümden başka Anayasa'da (mad.

125) ve Personel Kanunu'nda da (mad. 11) konuya ilişen kurallar vardır.

Emrin bağlayıcı olabilmesi, dolayısile emri verenle yerine ge­

tirenin hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmeleri için meş­

ru olması lâzımdır. Meşru olmayan bir emri veren ve onu yerine ge­

tirenler kural olarak sorumlu olurlar «...Memuru yalnız emri icra eden saymak hatalıdır. Kanun, memurda, idareye şuurlu bir iştirak­

çi niteliği görür... Pasif itaat insanca değildir. Hayvan ile insan ara­

sında itaat bakımından bir fark bulunması lâzımdır» (22).

Şu üç koşul birleşecek olursa emir meşru bir emridir :

a) Emir yetkili bir merci veya âmir tarafından verilmelidir.

Bunun Türk kamu hukukuna göre yetkili bir merci olması gerekti­

ğinde doktrin oybirliği halindedir. Merci veya âmirin yetkili olup olmadığı tayin edilirken, hem aralarında hiyerarşik bir ilişkinin var olup olmadığına, hem de somut olay bakımından belli bir hu­

susu emretmeğe yetkinin bulunup bulunmadığma bakılır. Örneğin, Anayasa'nm 30. maddesine göre, tutm^aya yalnız yargıç karar ve­

rebilir. Savcı'nm tutma kararı vermek yetkisi yoktur. Böyle oldu­

ğu hâlde, savcı, kanuna göre emirlerini yerine getirmek zorunda olan adlî kolluktan, kendi verdiği bir tutma kararını yerine getir­

mesini isterse, genel olarak yetkili olan savcının somut olay bakı­

mından yetkisiz olduğu sonucuna varılmalıdır.

49. maddedeki, «...salahiyettar bir merciden verilip» kaydı, T. C. K.'nun da bu hususu, emrin meşruiyeti koşulu olarak kabul ettiğini göstermektedir.

b) Emrin yerine getirilmesi memurun görevi bakımından zo­

runlu olmalıdır. Bunun için, memur, kendisine bir emir verildi­

ğinde bunun yerine getirilmesinin, kendi görevine girip girmediğini, bu konuda yetkili olup olmadığını araştırmalıdır. Aksi takdirde

(22) EREM, op. cit. sah. 563.

hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz. Meğer ki, kusursuz bir yanılma sontıcunda, emrin, görevi içine girdiği inancı ile hareket et­

miş olsun. Bu koşul, yasada, «infazı vazifeden zarurî olan bir emir»

diye ifade edilmiştir.

c) Emir yasa ve tüzüklerin gösterdiği biçim ve öze ilişkin ko­

şullara uygun olmalıdır. Başka bir deyişle, bir enirin, bağlayıcı dolayısile meşru sayılabilmesi için, yetkili bir âmir tarafından yet­

kili bir memura verilmiş olması yetmez, aynı zamanda, özü ve bi­

çimi bakımından yasa ve tüzüklere uygun olması gerekir. Aslında, yetkili merciden verilip, icrası memurun görevi bakımından zorun­

lu olan bir emirde öze ilişkin koşul gerçekleşmiş sayılabilir. Fakat, emir biçimsel açıdan da yasaya uygun olmalıdır ki, hukuka uygun­

luk nedeni bütün unsurları ile ortaya çıkmış olsun, Bu bakımdan, yazılı olarak verilmesi lâzım geldiği halde, sözlü olarak verilen bir emri yerine getiren memur sorumlu tutulur. .

Bu söylenenlerden şu sonuç çıkar : Kendisine bir emir verilen memur, bu emrin gerek öz gerekse biçim bakımından yasaya uy­

gun olup olmadığını araştırmak zorundadır (23). Meğer ki, böyle bir araştırma imkânını gene bizzat yasa kaldırmış olsun.

Biçimsel açıdan yasaya uygun olan bir emir, öz bakımdan iki nedenle yasaya aykırı olabilir : Emrin konusu yasaya aykırı ol­

makla beraber suç değildir. Ya da, emrin konusu doğrudan doğru­

ya suç teşkil eder.

Bir memur, konusu suç teşkil etmeksizin, yönetmelik, tüzük, yasa ve Anayasa hükümlerine aykırı bir emir alacak olursa, emri

«yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üs­

t ü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir. Bu hâlde emri yerine getiren sorumlu olmaz» (24).

Emrin konusu suç teşkil ediyorsa nasıl hareket edilecektir? 49.

maddenin son fıkrasına bakıldığında, sorumluluğun böyle bir emri yerine getiren memura değil, âmire ait olacağı düşünülebilir. Ana­

yasa, 125. maddesinde, «Konusu suç teşkil eden emir hiç bir suret­

le yerine getirilemez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtula­

maz» hükmünü koymak suretiyle bu hususta belirebilecek her tür­

lü tereddüdü ortadan kaldırmıştır.

(23) Bak. Personel Kanunu, m. 11.

(24) Anayasa, Madde 125.

Anyasa bu ilkeyi koyduktan sonra istisnalarını da göstermiş­

tir : «Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır» (Madde 125/3).

Askerî Ceza Yasasi'nm 41. maddesinin 2. fıkrasına göre, «hiz­

mete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse, hu su­

çun işlenmesinden emri veren mes'uldür.» Bu bakımdan, üstünden bir emir alan ast, emrin askerlik görevine ilişkin olup olmadığını araştırabilecek, ancak, objektif bakımdan yasaya aykırı olsa bile emri yerine getirecektir (25). Fakat, ast, emrin, askerî yada adlî bir suça ilişkin olduğunu biliyorsa ve buna rağmen emri yerine ge­

tirmişse hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz (Askerî Ceza Kanunu, Mad. 41/3-B).

Anayasa hükmünün dokunduğu bir başka istisna polis hukuku ile ilgilidir. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 2. maddesinin B bendinin eski şekline göre, «Polisin göreceği vazifelerde salahi­

yetli âmirden verilecek emirlerde Memurin Kanununun 40. madde­

si hükmü câri değildir». Bu hükmün, polis memuruna kör bir itaat vecibesi yükleyip yüklemediği tartışılmış (26), ancak Anayasa Mah­

kemesi söz konusu hükmü ilga etmiş ve madde 16.7.1965 tarih ve 194 sayılı kanunla değiştirilmiş olduğundan bu tartışmanın pratik önemi azalmıştır (27). Maddenin yeni şekli şöyledir : «Kamu düzeni

(25) DÖNMEZER - ERMAN. op. cit. C. I I / l , n. 776.

(26) Bu tartışma için bak. DONMEZER - ERMAN, op cit. C. I I / l , n. 778 ve mü.

(27) ALayasa Mahkemesi, 8.7.1963, E. 63/204, K. 63/179. Resmî Gazete, 13.11.1963. İptal ka-r a n m n geka-rekçesi şöyledika-r; «Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 2. maddesinin B bendinin ikinci cümlesi, kanuna, T.B.M.M. Adalet Komisyonu tarafından eklenmiştir.

Komisyon raporunda bu hükmüî.: gerekçesi şu şekilde ifade edilmiştir ;

(Polis salahiyetli âmirleri tarafından verilecek emri derhal infaz etmeleri vazifele­

rinin ehemmiyet ve müstaceliyeti noktasından mültezem bulunduğundan Memurin Kanunun 40. maddesinde mevcut ve âmirin vereceği emre müteallik umumî hüküm-lerin' polis vazifelerinde carî olmayacağı kaydolunmuştur. Şu kadar ki, polis âmirle­

rinin vereceği bir emrin sarih ve fahiş bir surette kanunsuzluğu anlaşılabilir husus­

lardan olmaması pek tabiî olup maddeye ilâve edilen fıkra ile bu kabil açık surette takdiri mümkün olan kanunsuzluklardan dolayı mahza âmirden verilmiş diye tevec­

cüh edecek kanunî mesuliyetlerden polisin mutlak surette beri olacağı kasdedilme-mlştir).

Adalet Komisyonunun bu gerekçesinden herne kadar Polis Vazife ve Salâhiyet Kanu­

nunun 2. maddesinin B bendine eklenen ve davacı tarafından iptali istenen hüküm ile kşnusu suç teşkil eden emirlerin polis tarafından yerine getirilmesinin kastedil-, medîği anlaşılmakta ise de, yetkili âmir tarafından verilecek emirlerin yönetmelik, tüzük veya kanun hükümlerine fahiş .surette aykırı olup olmadığının takdiri her za­

man kolayca kabil olmıyacağı gibi, bu hüküm, polisi Memurin Kanununun 40. mad­

desi hükmünden mutlak -surette istisna etmiş olduğundan, konusu suç teşkil eden

ve kamu güvenliğinin sağlannıastndan sorumlu olan polis, âmirin­

den aldığı emri, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. An­

cak, âmir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yenilerse, emir yerine getirilir. Bu hâlde, emri yerine getirenler sorumluluk­

tan kurtulamaz». Bununla beraber, «yetkili âmir tarafından verile­

cek sözlü emirler derhal yerine getirilir. Bu emirlerin yazılı olarak verilmesi istenmez. Bu hâllerde emrin yerine getirilmesinden do­

ğabilecek sorumluluk emri verene aittir». Maddenin naklettiğimiz son bölümü tereddüt doğurmakta ve polisin, konusu suç olan emre uymak zorunda olduğu biçiminde yorumlanmağa elverişli bulun-maktadu-. Bu konuda bak. DÖNMEZLER-ERMAN. op. cit C. I I / l n. 781.

Emre ilişkin yanılmanın etkisi konusunda bak. EREM. Türk Ceza Hukuku, sah. 566-7.

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 106-110)