• Sonuç bulunamadı

Müteselsil Suç (26) :

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 59-64)

ülkemizde ortalama bir görüşü savunan Prof. Tosun'a göre,

«...müselseî suç halinde hakikaten hukuken münferit suçları bir­

birine bağlayan bir suç işleme kararı mevcuttur ve kanun bu vakıayı nazara almıştır. Fakat, bu, müselseî suçun tek suç olarak kabul edilmesi değildir. Müselseî suç namı ile tek bir suç yoktur; kanun hu gibi hallerde hakikî içtima kaidelerinden ayrılmak istemiştir, o kadar... Müselseî suç farazi değildir, yani bir faraziyeye dayanma-maktadır; kanun, hakikî içtima kaidelerinin tatbikini âdil ve faydalı bulmamış, ceza tâyini hususunda hususî bir usul koymuştur» (31).

Bu görüşlerden birinin kabulünün uygulamadaki sonuçları son derece önemlidir. Özellikle müteselsil suçun işlenmesinden sonra çıkan af yasalarının, bir bütün olarak müteselsil suça mı, yoksa un­

sur suçlara mı uygulanacağı sorusuna verilecek cevapta, benim­

senecek görüşün doğrudan doğruya etkisi olacaktır (32). Öyle sa­

nıyoruz ki, Türk yasa koyucusu gerçeklik kuramını benimsemiş olamaz. Aksi takdirde, müteselsil suç hakkındaki hükme «suç ve cezaların içtimai» isimli babda yer vermezdi (33). Esasen, 80. mad­

denin yazılışı da, gerçeklik kavramının kabulüne elverişli değildir.

2. Müteselsil Suçun Unsurları:

a) S u ç i ş l e m e K a r a r ı n d a B i r l i k : Bu, müte­

selsil suçun en önemli unsurudur. Çünkü, ancak çeşitli eylemlerin bir suç işleme kararma bağlanabilmeleri halinde, bunlara tek ceza verilecek, olmazsa, cezaların toplanmasına ilişkin genel hükümler uygulanacaktır.

Herşeyden önce şunu söyleyebiliriz : Suç kararında birlik, te­

selsülü meydana getiren eylemlerin aynı kasdm ürünü olmaları de­

mek değildir. Her biri, bağımsız suç olan bu eylemler ayrı ayrı kasıtla işlenmişlerdir. Esasen böyle bir anlayışa 80. maddenin yü­

rürlükteki biçimi de engeldir. Madde, 4055 sayılı yasayla değiştiril­

meden önce, «bir kasdı cürminin ef'ali icraiyesi»nden söz açıyordu.

(31) TOSUN. op. cit. sah. 10. • , (32) uB sorun ülkemizde ortaya çıkmış ve genel at halinde, af yasasmm unsur suçların

her biri için ayrı ayrı uygulanacağı kabul edilmiş, buna karşılık özel af halinde sonuç cezanın esas alınacağı kararlaştırılmıştır : 5. C. D. 4. 3. 1954, E. 88, K. 846,

(33) Aynı mahiyette, EREM. op. cit. sah. 679,

Maddede bugün yer alan «suç işleme kararında birlik» unsuru, bağımsız unsur suçların manevî unsurlarından farklı, onların dışın­

da olup bu eylemleri işleme tasarımı, plânı olarak tanımlanabilir.

Ne var ki, bu tasarım, ya da plânın, amaca mutlaka birden fazla eylem işlemek suretiyle ulaşmağa yönelmiş olması zorunlu değildir.

«Suç işleme kararı, sadece suç mevzuuna taallûk eden tasavvur olarak kabul edilmelidir» (34).

Eylemlerin, bir suç işleme kararının icrası olgusunun içinde olup olmadığım, dâvaya bakan yargıç tayin edecektir. Faaliyetin ay­

nı amaca yönelmiş olması gerekir. Fakat, bunu saik birliği şeklinde anlamak, müteselsil suçun alanını, gerektiğinden çok genişletir.

Unsur suçların mağdurlarının değişmesi halinde teselsülün söz konusu olmayacağı düşünülebilir. Hattâ, eski doktrin ıbu fikre eği­

limliydi (35). Ne var ki, böyle bir anlayışın bugün yanlısı çok bulun­

madığı gibi, yasaya uygun olduğu da söylenemez (36). «Kanun, muhtelif fiillerin aynı hükmü ihlâl etmelerini nazara almış, bu hali genel ve soyut olarak düşünmüş, mağdurun menfaatlerini korumak maksadile hareket etmemiştir» (37).,

~^ Türk Yargıtayının bu konuda değişmeyen bir içtihadı yoktur.

? t Bazı kararlarda, suçun mağdurunun değişmiş olması teselsülün oX doğmasına engel görülmemiş, buna karşılık fcir çok kararlarda,

^^mağdurun ıbirden çok olmasına rağmen teselsül hükmünün

uygu-"v." lanmış olması bozma nedeni sayılmıştır.

Eylemler arasına uzunca bir zaman aralığının girmiş olmasının teselsülü yok edip etmeyeceği tartışılmıştır. Öyle sanıyoruz ki, özel­

likle, icra suçları bakımından, teselsülde unsur suçlar arasında bir zaman aralığının varlığı gerekirse de, çok uzun bir aralık, suç ka­

rarında birliğin yokluğuna karine sayılabilir. Fakat, burada somut olayın özelliklerini yargıç daima göz önünde bulundurmalıdır. Yar-gıtayı» «yirmişer günlük kısa fasılalarla muhtelif keşidelere ait

bi-• letler üzerinde tahrifat yapan sanığın yaptığı tahriflerdeki fasılaların cürüm işlemek kasdtndaki vahdeti bertaraf etmeyeceği» nin göze-tilmemesini bozma nedeni saymıştır (38).

(34) TOSIIN op. cit. sah. 13.

(35) ANT9LISEI. op. cit. sah. 366. Keza, DÖNMEZER - ERMAN. op. cit C. I. sah. 418, TOSUN. op. cit. sah. İS - 6.

(36) MANZINI, Trattato. V. II. n. 494.

(37) EREM. op. cit. sah. 680.

(38) 5. C. D., 5.7.1949, Esas 47/2877, Karar 3518.

b) Y a s a n ı n B i r d e n Ç o k I h 1 â 1 E d i l m e s i : Te­

selsülün söz konusu olabilmesi için, her biri ayrı ayrı suç olan bir­

den çok eylemin varlığı gerekir. Bu nedenle, başlı başına suç olma­

yıp aynı suçun maddî unsuru meydana getiren hareketler teselsüle vücûd vermezler : Bir para kasasmm içindekileri boşaltmak için ko­

lunu kasaya birkaç kere sokan hırsız, hasmını aynı olayda üç yerin­

den yaralayan kimse, müsteselsil hırsızlık ve müsteselsil müessir fiil suçlarını değil, bir hırsızlık ve bir müessir fiil suçu işlemiş olurlar.

Bundan başka, unsur suçların her biri bağımsız olarak cezalan-dırılabilmelidir. Örneğin, genel af yasasının kapsamına girmiş ey­

lemler teselsül bakımından gözönünde tutulmayacaklardır.

Taksirli suçlarda teselsül kabul edilmemelidir (39). Çünki, teselsülün birinci konusu olan «bir suç işleme karan»nın icrası, her eylem bakımından kasdın varlığını zorunlu kılar. Buna karşılık cürümler kadar kabahatlerde de teselsül mümkündür. Maddede 4055 sayılı kanunla yapılan değişiklikten sonra bu konuda tereddüt bulunmamak gerekir. Çünkü, bu değişiklik sonucunda, maddede, önceden yeralan «cürüm» terimi, yerini «suç» terimine bırakmış­

tır.

Unsur suçların bir bölümünün teşebbüs halinde kalmış olması­

nın teselsülün doğmasına engel olmayacağı kabul edilmektedir (40).

Kanımızca, unsur suçların tümünün teşebbüs evresinde kalması halinde de teselsül hükümleri uygulanabihnelidir.

Maddede, ihlâllerin çeşitli zamanlarda vuku bulabileceği belir­

tilmiştir. Bununla, aynı anda birden çok ihlâllerin mümkün olabi­

leceği kapalı olarak kabul edilmektedir. İcra suçları bakımından, fikrî içtima hali müstesna, aynı anda birkaç ihlâl düşünülemeye­

ceğine göre, «bu kayıt sadece selbî fiiller için bir anlam taşır» (41).

Bir cezaevi müdürünün, aynı dâvanın sanıkları hakkında tutma ka­

rarının geri alınması hakkındaki yazıya rağmen, sanıkları salıver­

memesi örneğinde, aynı anda birden çok ihlâl vuku bulmuş sayı­

lacaktır.

c) A y n ı H ü k m ü n İ h l â l i : Yasadaki bu kayıt pek açık değildir. Bununla birlikte, «yasanın aynı hükmü» nü, «yasanın aynı

(39) Aksi kanı için bak. MANZINI, Ttattato. V. II. salı. 688 . (40) EREİM. op. cit„ 686.

(41) ERE\l. op. cit. 687.

maddesi» ıbiçiminde anlamamak gerekir. Yasanın aynı maddesinin ihlâli şüphesiz, aynı hükmün ihlâli sayılacaktır. Fakat, aynı maddede yer almamakla birlikte, aynı suçun basit ve şiddet nedenli biçim­

lerinin «ayni suç işleme karanmn icrası cümlesinden olarak» ger­

çekleştirilmeleri halinde nasıl hareket edilecektir? Doktrin ve uy­

gulama, bu takdirde de aynı hükmün ihlâl edilmiş olduğunu kabul etmektedir. Dönmezer ve Erman'a göre, «bu mevzuda gözönünde . tutulacak kriter, suçun hukukî mevzuu, yani muayen bir fiili suç haline getirmekle korunan hukukî menfaat olmayıp, suçun basit şeklidir; zira, suçun ağırlaşmış şekilleri, esasta basit şekilde dahildir.

Bu sebepledir ki, ırza tasaddi ile ırza tecavüz aynı kanun hükmü sayılamaz. Zira, her biri ayrı bir suçun basit şeklidir ve suçlardan birinin diğerini kapsadığı, diğerinin tarifini de muhtevi olduğu iddia edilemez» (42).

3. Teselsülün Sonuçlan: Teselsül halinde unsur suçlara ayrı ayrı ceza verilmeyip, biri için tayin edilecek temel ceza altıda birden yarıya kadar arttırılacaktır. T . C K .6123 sayılı kanunla değiştiril­

mezden önce, cezaların toplanması (içtimaî) «hukukî içtima» sis­

temine (43) göre yapılıyor, bu nedenle, faile, teselsül hükümlerinin uygulanması halinde, bü5Tİk bir yarar sağlanmış olmuyordu. Bugün ise, toplama sistemi geçerlidir. Buna göre, failin işlediği bütün suç­

ların cezaları toplanır ve hükmedilir. Bu durumda, müteselsil suç işleyenin yararlandığı ceza tutarı büyüktür. Önem için, 80. maddede­

ki artırma nisbetlerinin, toplama hükümleriyle dengeyi sağlayacak şekilde gözden geçirilmeleri gerektiğini sanıyoruz (44).

Unsur suçlardan biri ötekilerden daha ağır cezayı gerektiriyorsa, örneğin, şiddet nedenli hırsızlık ise, bu suçun cezası temel ceza olarak tayin edilmeli ve arttırma onun üzerinden yapılmalıdır. ;

Müteselsil suçun zamanaşımı, teselsülün bittiği anda başlaya­

cak ve dâvaya, teselsülün son bulduğu yer mahkemesinde bakıla­

caktır. Öteki bakımlardan, unsur suçlar bağımsızlıklarını koruyacak ve ayrı ayn işlem göreceklerdir.

(42) DÖNMEZER - ERMAN. op. cit. C. I. sah. 416.

(43) Hukukî içtima sistemi hakkında bilgi için bak. EREM. op. cit. 662.

(44) Ayn ıntielikte, EREM, op. cit, sah. 679 • 680.

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 59-64)