• Sonuç bulunamadı

Akıl Sakatlığı:

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 135-139)

bulunanların bağlı tutulacakları rejim hakkında bak : T.C.K. m. 55, f. 2, 3 (27).

Yani, sakatlığın eylemden önce varlığı gerekmediği gibi, sonradan sürüp gitmesi de gerekmez. Krizler halinde beliren akıl hastalık­

larından birine uğrayan failin, iki kriz arasında işlediği suçtan so­

rumlu tutulup tutulmayacağı yolundaki bir soru tereddütler doğu-rabilirse de, akıl hastalığı, krizler arasında da akıl yetileri üzerin­

de etkisini gösteriyorsa soruya olumlu bir cevap verilmelidir.

Yasamıza göre, akıl sakatlığının bilinç, ya da harekât erkinli­

ğini etkilemesi gerekir. Psikolojik araştırmalar, en ağır akıl sakat­

lığı halinde bile bilincin tümden yok olmayacağını göstermiştir. Bu­

nun için 46. maddedeki bilincin tamamen kalkmasından bahseden hükmü makûl bir şekilde yorumlamaladır (31). Akıl sakatlığı, kişi­

nin, hareketlerini serbestçe tayin etme, çeşitli ihtimâllerden, yol­

lardan birini seçme imkânım kaldırmışsa, hareketlerinde erkinlik ortadan kalkmış sayılır.

Akıl sakatlığının, derecesine göre çeşitlere aynlabilip ayrılama­

yacağı tartışılmaktadır. Bir düşünüşe göre, bir kimsenin aklının bir kesiminin sağlam, bir kesiminin hasta olabileceğini sanmak yan­

lıştır. Akıl yetileri, ölçüye gelmeyen, bölünmesi imkânsız bir bütün teşkil ederler. Öte yandan, bilinç ve iradenin önemli biçimde azal­

mış olması haliyle tamamen yok olması hallerinin klinik bakımın­

dan ayrılmalarındaki zorluğu herkes kabul etmektedir (32). Bu görüşlere rağmen, iki çeşit akıl sakatlığının varlığı genellikle ka­

bul edilmektedir. T.C.K. da genel eğilime uymuş ve 46. m. de tam, 47. m. de tam olmayan akıl sakatlığını düzenlemiştir.

a) Tam Akıl Sakatlığı: Suçu işlediği sırada tam akıl sakatlığı halinde bulunan kimse cezalandırılamaz. (M. 46/1). Fakat, hak­

kında koruma ve tedavi tedbirleri uygulanır. Tedbirlerin uygulan­

masına, ceza soruşturmasının içinde bulunduğu evreye göre sulh, ya da sorgu yargıcı yahut mahkeme tarafından karar verilir. Ted­

birlerin uygulanması, hasta iyileşinceye kadar sürdürülür. Akıl has­

tası failin işlediği eylemin cezası ağır hapis ise, bu süre bir yıldan aşağı olmaz. İyileşerek serbest bırakılan kişinin, belli sürelerle kon­

trol altına alınması mümkündür (M. 46/2). ,

b) Tam Olmayan Akıl Sakatlığı: Akıl sakatlığı, failin bilinç ya da hareket erkinliğini önemli biçimde azaltmışsa ceza verilir;

(31) Aynı mahiyette, "EREM. sah. 452.

(32) Bu konudaki tartışmalar için bak. ALACAKAPTAN. op. cil. sah. ve mü.

fakat, bu ceza, yasada belirtilen ölçülere göre indirilir. Bunlar hak­

kında tedavi tedbirleri uygulanmaz. Yasanın bu hükmünü eleştir­

mek mümkündür : Hem bir kimsenin akıl hastası olduğunu kabul etmek, hem de hakkında ceza tayin etmek çelişmeye düşmektir.

Hele bunlar hakkında tedavi tedbirlerinin uygulanmasına imkân ver­

meyen bir tutumu bilimsel verilerle bağdaştırmakta aşılmaz güç­

lükler vardır.

Tam olmayan akıl sakatlığına uğramış olan bir kimse ağır tah­

rikin etkisiyle suç işleyecek olursa, cezası tahrik nedeniyle de indi­

rilmelidir. Fakat, tam olmayan akıl sakatlığı hakkındaki hükümle taammüd (tasarlama) hükmünün birlikte uygulanabileceğini san­

mıyoruz.

C) Sağır - Dilsizlik :

Sağır - dilsiz denilince, genellikle, doğuştan gelen ağır bir işit­

me rahatsızlığı yüzünden konuşmayı öğrenmemiş bir kimse akla gelir (33). Ancak, bu halin doğuştan olması şart değildir. Küçük yaş­

larda geçirilen ağır bazı hastalıklardan sonra da sağır - dilsizlik halleri görülmektedir. Bu durumda olan kişilerin, normal bir psiko­

lojik gelişme göstermedikleri ve geri kaldıkları bilimsel bakımdan tanıtlanmıştır.

T.C.K. sağır - dilsizliğin, isnad yeteneğine etkide bulunacağım öngörerek hükümler koymuş bulunmaktadır. Yasa, sağır - dilsiz fa­

iller hakkında iki evre kabul etmiştir : Birinci evre, isnad yetene­

ğinin kısmen var sayıldığı evredir. Yasaya göre, sağır - dilsizler, is­

nad yeteneğine hiç bir zaman tüm olarak sahip bulunamazlar.

a) Birinci Evre: Onbeşinci yaşın tamamlanmasına kadar sü­

rer. Bunlara ceza verilmez; fakat, haklarında 53. maddenin küçük­

ler için öngördüğü tedbirlerin uygulanmasına karar verilebilir (M. 57). .

• b) İkinci Evre: Yasa, bu evrede sağır dilsizleri ikiye ayırmak­

tadır :

aa) Hangi yaşta olurlarsa olsunlar «fark ve temyiz» ile hare­

ket edemedikleri anlaşılan sağır dilsizler hakkında ceza verilme­

yip işledikleri eylem bir cürüm ise ve bir yıldan çok hapis cezasını

(33) SALTElXI - ROMANO DI FALCO. op. cit. n. 311.

!33

gerektiriyorsa, 53. m. nin 2. fıkrası hükümleri uygulanabilir. Ne var ki, bunun için sağır - dilsiz 24 yaşını bitirmemiş olması lâzım­

dır. Sağır dilsiz fail 24 yaşını tamamlamışsa, mahkeme kendisini, 46. madde çerçevesi içinde bir işleme bağlı tutulmak üzere yetkili bir makama teslim edebilir (M. 5 8 / 1 - 3 ) .

bb) Onbeş yaşını bitirmiş olup da «fark ve temyiz» ile hareket ettiği anlaşılan sağır - dilsizlere ceza verilir; fakat bu ceza indirilir.

Fail, 15 - 18 yaşları arasında ise, cezası 54. maddeye; 18 - 21 yaşları arasında ise 55. maddej'e; 21 yaşını bitirmişse 56. maddeye göre in­

dirilir (34).

D) Geçici Nedenler:

T.C.K., 48. maddesinin 1. fıkrasında şu hükmü k o y m u ş t u r :

«Suçu işlediği esnada ârtzî bir sebepten dolayı 46 ve 47. maddelerde münderiç aklî maluliyet halinde bulunan kimseler hakkında o n^ad-delerdeki ahkâm tatbik olunur.» Yasa, böylelikle, kaynağından ay­

rılmış ve bununla da isabet etmiştir. Gerçekten, kaynak yasanın hükmü, istenmeyen sarhoşluk nedeniyle 46 ve 47. maddelerde sözü geçen akıl sakatlığı halinde bulunanların bağlı olacakları hüküm­

leri belirtmekle yetiniyordu. Oysa, geçici nedenlerin istenmeyen sarhoşluktan (35) ibaret bulunmadıkları açıktır : İpnotik telkinler, uyku hâli, ateşli hastalıklar bu arada sayılabilirler. Bunların, isnat yeteneği üzerinde etkide bulunarak onu ortadan kaldırmaları, ya da önemli surette azaltmaları mümkündür. Buna göre, ya 46 ya da 47. madde hükümleri uygulanacaktır. Ancak, 48. maddenin 1. f.

sın-(34) T. C. K.'nun 56. maddesinin Isaldırılmış olması tereddütlü bir durumun ortaya çık­

masına sebep olmuştur.: sağır - dilsizlik halini hükme bağlayan ."iS. maddeye göre (son fıkra), «Sağır - dilsiz, on sekiz yaşını bitirip de yirmibir yaşını bitirmemiş ise 55 nci ve yirmi bir yaşları bitirmişse 56 ncı maddeler hükümleri tatbik olunur». 56.

madde kaldırıldığırı^ göre, yirmi bîr yaşını bitirmiş sağır - dilsizler, ceza indirimin­

den faydalanamayacaklar mıdır? Kanımızca, 56. maddenin kaldırılmış bulunmasına rağmen, yirmi bir yaşını bitirmiş sağır - dilsizlerin cezalarınm indirilmesi gerekir.

Bu sonuca şöyle bir yorum yardımıyla varmaktayız: yasa koyucu, 56 maddeyi ilga ederken, yalıvız 65 yaşını hüküm zamanında geçmiş olanların ceza indiriminden ya­

rarlanmaları imkânını kaldırmak amacına yönelmişti; yoksa yirmi bir yaşını bitir­

miş sağır - dilsizleri, işledikleri eylemin tüm cezasıyla cezalandırmak hedefine de­

ğil... Bu bakımdan, 58. maddenin son fıkrası hükmünün, yalnız sağır - dilsizler ba­

kımından 56. maddeyi yürürlükte bıraktığı söylenebilir. BK. C. G. K., 8.10.1962, E. 43, K. 40.

(35) Sarhoşluğun' meydana gelmesine faile en hafif bir kusurun bile yüklenemediği hal­

lerde istenmeyen sarhoşluk vardır. Örneğin, bir kimsenin, iiâç sanarak sarhoş edici bir madde kullanması; arkadaşlarının muzipliği yahut düşmanlarının hilesi yüzün-den alkollü olduğunu bilmediği bir içkiyi içmek zorunda kalması.

daki göndermeye rağmen geçici bir nedenin etkisiyle hareket etmiş olan bir kimseye, 46. maddede öngörülen koruma tedbirlerinin uygulanabileceğini sanmıyoruz.

Yığınların kişiler üzerindeki etkisinin geçici neden kavramı­

nın içinde sayılabilip sayılamayacağı doktrinde tartışmalıdır (36).

Yasamızda bu konu açık bir hükme bağlanmış olmamakla beraber (37), geçici nedenlerle ilgili 48. m. nin 1. f. sı hükmünün bu konu­

yu da kapsayabileceği ileri sürülmüştür (38).

Şunu hemen belirtelim ki, geçici bir nedenin söz konusu ola­

bilmesi için, failin, bu nedenin yaratılmasında hiç bir kusuru olma­

malıdır. Bu bakımdan, belli bir saatte, demiryolu makaslarını de­

ğiştirmesi gereken bir hat bekçisinin uyuması ve bu yüzden bir demiryolu kazasının vuku bulması halinde, fail geçici nedenlerle ilişkin hükümden yararlanamaz.

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 135-139)