• Sonuç bulunamadı

KAST:

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 157-162)

1. Türk Ceza Yasası, kasdın yokluğunun cezayı kaldıracağını hükme bağlamakla birlikte (m. 45), kasdı tanımlamış değildir. Fa­

kat, yasanın çeşitli hükümlerden yasa koyucunun kast anlayışı hakkında sonuçlar çıkarmak mümkündür. Aslında, kastı, onu açık­

lamak için benimsenecek kurama göre tanımlamak zorunluluğu vardır. Kasdı açıklayan görüşleri, başlıca üçe ayırmak mümkün­

d ü r : Tasarım Kuramı, İrade Kuramı, Bilinç Kuramı... Bu sonun­

cusuna «karma kuram» da denebilir (81).

Bu kuramlardan birincisine göre, yasanın suç saydığı sonu­

cun tasavvur edilmiş olması, suçun kasden işlenmiş sayılması için yeter. Başka bir deyişle, fail, yaptığı bir hareketten belli bir sonu­

cun doğabileceğini öngörmüş ise, o sonucu istememiş olsa bile kas­

dî bir sorumluluk hali ortaya çıkacaktır. Buna göre, hasmının oto­

büsünü yakmak için koyduğu kundaktan çıkan "yangın sonunda, otobüsün bulunduğu garajın üstünde oturan hasmının da ölebile­

ceğim düşünen fail, ölüm sonucunu istemiş olmasa bile kasden-adam öldürrhüs sayılacaktır.

(81) Kuramlar hakkında özlü bilgi için bak. 0ÖNMEZER - ERMAN. op. cit. C. II, no. 919 ve mü.

153

özetlediğimiz bu kuram, özellikle, kast ve taksir kavramları arasında karışıklık doğurduğu ve iradîliğin alanını kişi aleyhine son derece genişlettiği gerekçeleriyle eleştirilmiştir.

İrade kuramı ise, kasdı «sonucun istenmiş olması» biçiminde anlar. Kasdm varlığı için, failin iradesinin belli bir sonuca yönel­

miş olması gerekir.

Bu kurama göre, tasarım konusu olmuş olsalar bile, irade edil­

memiş sonuçlar, kasdedilmiş sayılamayacaklarından, uçakla seya­

hat eden eşinin hayat sigortasından yararlanmak için uçağa bom­

ba koyan bir kimsenin, meydana gelen diğer ölüm sonuçlarından kasdı dolayısile sorumlu tutulmaması gerekebilecektir.

İrade Kuramı, neyi nistenmiş, neyin istenmemiş olduğunun ta­

yin edilebilmesi için, iradeyle birlikte tasarım, hattâ öngörünün de nazara alınması gerektiği söylenerek eleştirilmektedir. Gerçekten, nasıl sonucun yalnız tasavvur edilmiş olması kasdm varlığını ka­

bule yetmemekteyse, yalnız, iradenin doğrudan doğruya yöneldi­

ği sonucu kasdedilmiş saymak da yetersizdir.

Bilinç ve irade kuramı, söz konusu iki unsuru birlikte ele alır.

Buna göre, sonucun tasavvur edilmiş olmasından başka, iradenin bu sonuca bir hareketle yönelmiş olması gerekir. Ne var ki, «kast için basit bir tasavvur kâfi değildir. Şuurlu bir tasavvur, muhay­

yile ile yetinmeyen bir tasavvur zaruridir. Şuurlu bir tasavvur ve bunu tahakkuk ettirmeğe matuf irade kasdm» unsurlarıdır (82).

Bu kuram, yasamız tarafından kabul edilen ve Türk doktrini tarafından benimsenmiş bulunan kuramdır. Böylece, yukarıda ver­

miş olduğumuz kasd tanımına varılmaktadır.

2. Kast böylece tanımlanınca, failin, yasanın suç saydığı bir sonucu bilmesi ve istemesi ve bunun için bir harekette bulunma­

sı kasdm varlığı bakımından yeterlidir. Ayrıca, sonucun yasaya ya­

da hukuka aykırı olduğunu bilmek koşulu aranmaz. Ceza yasası'-nın, hukukî bilmemeyi mazeret saymayan hükmü böyle bir araş­

tırmayı gereksiz kılmıştır. Bununla birlikte, yani, eyleminin hukuka aykırı olduğu bilincinin varlığının geçerli olmamasına rağmen, fai­

lin, toplum bakımından zararlı, antisosyal nitelikte bir hareket

yap-(82) EREM. op. cit. sah. 497.

tığım bilmesi gerektiği iddia edilmiştir (83). Kanaatımızca, siyasal suçların büyük bir kısmında, böyle bir nitelik görülmediğine ve gene bazı suçlar, topluma zarar verici, antisosyal niteliğe sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın cezalandırıldıklarına göre, bu görüşün de, hiç değilse pozitif hukuk bakımından değeri olmamak gerekir.

Ancak, failde, eyleminin antisosyal yada toplum bakımından zarar­

lı olduğu bilincinin varlığının aranmaması ile bir kimsenin isnad edilebilmesi için anlama yeteneğine sahip bulunması gerektiği yo­

lundaki ilke arasında bir çelişmezlik var olduğu sanılmamahdır.

Bunlar iki ayrı alanı ilgilendirirler.

Bununla birlikte, yasa tarafından açıkça belirtilen hâllerde, fa­

ilde, eyleminin gayrımeşruluğu bilincinin var olup olmadığına ba­

kılacaktır (84).

Kasdın yukarıdaki tanımından çıkan bir başka sonuç da şu­

dur : kural olarak, bir eylemin suç sayılması için kasden işlenmiş olması yeter; hareketin belli bir güdüye bağlanması şart değildir.

Bu bakımdan, örneğin, parasız kalan arkadaşına yardım olsun di­

ye ve geri vermek üzere kasadan para alan veznedar zimmet suçu­

nu işlemiş sayılır. Bazı hâllerde, yasa, suçun belli bir güdüyle iş­

lenmesini şart koşabilir. Güdünün, suç unsuru olduğu bu eylemler bakımından aldığı isim «özel kast» dır. Örneğin, T.C.K. nun 142 maddesindeki fiil, maddede tanımlanan konularda propaganda yap­

mak için değil de, bilgi vermek amacıyla işlenmiş ise suç sayılama­

yacaktır.

Güdü, bazı suçlar bakımından, cezayı azaltılıcı, bazıları bakımın­

dan ağırlaştırıcı etkilerde bulunur. Adam öldürme suçunun onur kurtarma güdüsüyle (T.C.K. m. 453), evrakta sahtekârlık suçunun bir kimsenin kendisi yada başkası için «sahih bir keyfiyetin subut sebeplerini» elde etmek amacı ile işlenmesi hâlinde (T.C.K. m. 347) daha az ceza verilir. Buna karşılık, adam öldürme, «velev ki husu­

le gelmiş olmasın diğer bir suçu hazırlamak veya kolaylaştırmak veya işlemek için ika olunursa» fail ölüme mahkûm edilir (T.C.K.

m. 450/7).

Güdü, son olarak, rnaddı unsurları birbirine benzeyen suçları ayırmağa, da yarar. Örneğin, kız ve kadın kaçırma suçuyla (T.C.K..

(83) MAGGIORE, op. cit. sah. 395.

(84) Bir fikir edinmelc için bak. T . C . K . m. 179 ve 198.

m. 429) adam kaldırma suçu (T.C.K. m. 429), failin şehvet, evlen­

me yada maddî menfaat sağlamak amacı ile hareket etmiş olma­

sına bakılarak ayrılabilirler :

Yasamız, güdüyü suçu etkileyen genel bir neden olarak hük­

me bağlamış değildir. Yeni İtalyan Ceza Yasası, suçun kötü güdü­

lerle işlenmesini genel bir şiddet nedeni saymış (m. 61), buna kar­

şılık, failin toplumsal yada ahlâkî değer taşıyan bir güdüyle hare­

ket etmiş olmasını genel hafifletici nedenler arasında hükme bağ­

lamıştır (m. 62). Mevzuatımız bakımından, yasanın açıkça hükme bağladığı hâller dışında, suçun işlenmesindeki güdü, ya temel ce­

zanın tâyini sırasında, aşağı yuhat yukarı sınıra yakın bir ceza ta yin etmek yada 59. maddeyi uygulamak suretiyle nazara alınabilir.

3. Kasdtn Çeşitleri :

Doktrinde kasdm çeşitleri incelenmiştir :

aa) G e n e l K a s t - Ö z e l K a s t : Genel kast, bütün suçlarda bulunması gereken kasttır. Güdü, suçun unsuru sayıldığı hâllerde özel kast adını alır.

bb) Â n i K a s t - D ü ş ü n c e K a s t ı : Suç, verilen ânî bir karar sonucunda işlenmiş ise ânî kast; suç kardan ile icra arasında önemli bir zaman aralığı girmişse, düşünce kasdı söz konusu olur.

Düşünce kasdı, sonuca ulaştırılacak bir plânın yapılması, suç araç­

larının hazırlanması, teemmül gibi unsurlarla birlikte bulunduğu takdirde «taammüd» adım alır (85).

cc) B e l l i K a s t - B e l l i O l m a y a n K a s t : Fail, belli bir sonucun gerçekleşmesi için hareket etmiş ve o sonuç meydana gelmişse kastı belli (muayyen) kasttır. Hasmını öldürmek için ateş eden ve onu öldüren kimsenin kasdı böyle bir kasttır. Eğer, fail, ya­

pacağı hareketten, istediği belli bir sonuçla birlikte başka sonuçla­

rın da meydana gelebileceğini öngörmüşse, ya da, belli bir sonuca yönelmiş olmamakla beraber, eylemden bir çok sonuçların meyda­

na gelmesi muhtemel ise, kasdı, belli olmayan (gayrımuayyen) kast­

tır. Bu takdirde de, fail, bu sonuçlardan kasdmdan ötürü sorumlu tutulur. Kalabalık içindeki hasmını öldürmek için sıktığı kurşunla­

rın başkalarına da isabet edebileceğini öngörmesine rağmen

silâhlı-(85) Taammüt kavramı hakkında geniş bilgi için bale. EREİH, Türk Ceza Hukuku, C. 11.

Özel Hükümler, salı. 845 ve mü.

m ateşleyen kimsenin, yahut tedhişçilik için kalabalığa doğru bir bomba fırlatan kişinin hareketlerinde böyle bir kast vardır.

dd) B a ş l a n g ı ç t a K a s t S o n r a d a n M e y d a n a G e -1 e n K a s t : Suçun icra hareketlerinin yapıldığı anda var olan kasttır. Cezalandırma için bu yeter. Kasdıı? sonradan orta­

dan kalkmış olması suçun varlığına etkisizdir. Örneğin, bir kimseyi zehirledikten sonra, zehrin öldürücü etkisini önlemek için mağdu­

ru kusturan kimsenin, eylemini kasden işlediği kabul edilecektir.

Fail, bir harekete meşru olarak başladıktan sonra eklenen ye­

ni koşulların eylemim gayrımeşrû bir hâle sokm'asma rağmen ha­

reketine devam ederse sonradan meydana gelen kasdm varlığından söz edilir. Bir kalemi, kendi malı sanıp alan kimsenin, kalemin baş­

kasına ait olduğunu sonradan anlamasma rağmen, şeyi sahibine geri vermemesi sonradan meydana gelen kasda örnek gösterilebi­

lir. Bazı hallerde, sonradan meydana gelen kasdm sorumluluk doğu­

rup doğurmayacağı sorusu tereddüte sebep olabilir : hastasına yan­

lışlıkla zehirli bir ilâç verdiğini ferkeden doktor, duruma müdahale etmezse, hastasının ölümünden kasten sorumlu tutulabilecek mi­

dir? Bir fikre göre, sonradan meydana gelen kasta, geriye doğru bir etki tanınamaz (86). Bununla birlikte, faile, sonucu önlemek bakımından hukukî bir yüklem yüklenmiş olan hallerde ve sonu­

cu önlemenin mümkün olması kaydı ile, kastm varlığı kabul edil­

melidir (87).

ee) Z a r a r K a s d ı - T e h l i k e K a s d ı : Fail, yasa­

nın koruduğu hak ya da çıkara zarar vermek istemişse kasdı, bu hak yada çıkarı tehlikeye düşürmek istemişse tehlike kasdınm var­

lığından söz edilir. Bu kast ayrımının pratik bir önemi yoktur.

ff) D o ğ r u d a n D o ğ r u y a K a s t - M u h t e m e l K a s t : Sonuç, failin istediği sınırlar içinde kalmışsa kast, doğrudan doğ­

ruyadır. Buna karşılık, sonuç, failin istememekle beraber, öngördü­

ğü bir sonuç ise ve failin buna rağmen yaptığı bir hareketten mey­

dana gelmiş ise, kast, muhtemel kasttır. Failin, attığı kurşunla has­

mım öldürmesi halinde kasdm birinci çeşitdi, hızla sürdüğü otonun,

(86) ANTOLISEI, op. cit. salı. 256.

(87) ANTOLISEI, op, cit. ioc: cit.

kalabalık caddede bir kimseye çarpabileceğini öngören ve bunu gö­

ze alarak hareketini devam ettiren kimse örneğinde ise muhtemel kast mevcuttur (88).

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 157-162)