• Sonuç bulunamadı

İsnad Yeteneğinin Esası:

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 123-126)

IV. MANEVÎ UNSUR

2. İsnad Yeteneğinin Esası:

isnad yeteneğinin esasını açıklamak için çeşitli kuramlar ortaya atılmıştır :

• 1. Bunların en eskisi olan ve Klâsik Ceza Hukuku Okulunu ka-rakterize eden kurama göre, isnad yeteneğinin esası, irade özgür­

lüğü ( = libero arbitrio) dür. İnsana, iyiyi kötüden ayırma yetene­

ğine sahip olmasına rağmen kötüyü seçtiği için ceza verilir. İnsan­

daki bu yeteneğe irade özgürlüğü adı verilir. Ağır psişik bozuklukla­

ra uğramış bulunanlarla zekâları gereği gibi gelişmemiş olan

kim-• selerde bu ayırma yeteneği var olmadığı İçin bunlar cezalandırıla-mazlar. Eğer adı geçen nedenler yüzünden iyiyi kötüden ayırma yeteneği tüm olarak kaybolmayıp önemli surette azalmışsa ceza indirilerek verilmelidir (7).

(5) Bak.' SALTELLI ROMANO DI FALCO. Commento. V. I„ Parte, II. n. 280.

(6) AIJTOLISEI. op. cit. sah. 425. - SALTELLI - ROMANO DI FALCO, op, cit. n. 281.

(7) CARRARA. Programına, § 2 ve mü. Modern yazaı-lardan BETTIOL da bu görüşe yak­

laşır. Bak. op. cit. sah. 332 ve mü.

Pozitivist Ceza Hukuku Okulu'na. bağh olan yazarlar ise, isnad yeteneğinin esasmm irade erkinliğinde aranamıyacağını, insanlar tarafından yapılan hareketleri bile bir takım nedenlerin tayin etti­

ğini, bu bakımdan irade erkinliğinden değil, bir belirlilikten ( = determinismo) söz edileceğini ileri sürerek, isnad yeteneğini moral - etik temele değil, kaynağım maddî nedensellik bağında bulan toplumsal sorumluluğa bağlamak istemişlerdir. Yasal sorumluluk da denilen bu sorumluluk biçimine göre, suç işleyenler arasında is­

nad edilebilenler edilemeyenler diye bir ayırım yapmağa lüzum yok­

tur, îsnad edilebilir olsun, ya da olmasın, yasanın suç saydığı bir eylemi işleyen kimseyi, toplum, bu yüzden sorumlu tutar ve kendi­

ni savunmak için faile ceza değil, fakat, onun gelişmesini ve gü­

venliği sağlayacak tedbirler uygulanır (8).

Görüldüğü gibi, her dki okul da, sorunu, irade erkinliği, deter­

minizm gibi, varlıkları bilim alanında tanıtlanmamış olan felsefe kavramlarına dayanarak çözmek istemektedirler. İşte, bu yüzdendir ki, sorun, bugün de çözülmüş olmaktan uzaktır.

îsnad yeteneğinin temelini felsefe alanında aramanın yararsız olduğu anlaşılınca ceza hukuku ile uğraşan bilginler bazı yeni gö­

rüşlerle ortaya çıkmışlardır. Bu yeni görüşlerin başlıcaları, «failin nornıalliği», «korkabilme», «kişiliğe uygunluk» kuramlardır.

2. Failin NormalUği (= Normalita) adını alan düşünüşe göre, isnad yeteneği, normal bir biçimde hareket edebilme yeterliğidir.

Güdülere karşı normal bir tepki gösterebilen, akıl yetileri sağlam ve gelişmiş olan herkes isnad yeteneğine sahiptir (9).

Bu düşünüş eleştirilerek denilmektedir ki, normal insan kav­

ramı oldukça belirsizdir. Öte yandan, niçin yalnız normal sayılan bir biçimde hareket eden kişilerin cezalandırıldıkları da anlaşıl­

mamaktadır. Kaldı ki, adı geçen kurama uyulacak olursa, taşıdık­

ları fizik ve pişik anormallikler nedeniyle suça alışkanlık kazan­

mış ve suça eğilimli kimselerle suçu meslek edinmiş kimselerin cezalandırılması imkânı da ortadan kalkmış olacaktır.

3. Korkabilme (= Intimidahilitâ) : Kuramı yanlılarına göre, cezanın ana niteliği insanları korkutarak suç 'işlemekten

alıkoy-(8) FERRI. Sociologia Criminale, 5. Ed. V. II. sah. 1 ve mü. Keza. FERRI. Principii.:.

Sah. 41 ve mü. Pozitivist Ekolün bu Icorudaki fikirleri için bak. DÖNMEZER • ER­

MAN, op. cit. C, I, n. 137.

(9) LISZT'den naklen ANTOUSEI. op. cit. sah. 4^8.

maktir. Cezanm bu niteliği, onun, akıl hastaları ve aklen gelişme­

miş kimselerle benzerlerine uygulanmaması sonucuna götürür. Çün­

kü, bu gibi kimseler cezanın korkutucu etkisini duymadıkları için isnad yeteneğinden yoksundurlar (10).

4. Kişiliğe Uygunluk Kuramı: Bu kuramın yanlıları, isnad yeteneği deyince, eylemin faile, başka bir deyişle, failin kişiliğine ( = şahsiyetine) uygun olmasını anlamaktadırlar. Failde kendi ki­

şiliğine uygun bir biçimde hareket edebilme imkânı kaybolduğu an­

da isnad yeteneği de ortadan kalkar (11).

Kişiliğe uygunluk kuramı da isnad yeteneğinin esasını açıkla-yamamaktadır. Gerçekten, adı geçen kurama göre, kişiliğine uygun hareket edebilmek imkânından yoksun olduğu için isnad yetene­

ğine sahip bulunmadığı ileri sürülen bir akıl hastasının yaptığı ha­

reketlerin, kişiliğine uygun hareketler oldukları kolaylıkla söyle­

nebilir. Bu itirazın, yalnız psişik anormallikleri olan kimselerin ki­

şiliklerine uygun hareket edemeyecekleri biçiminde cevaplandırı-labileceği düşünülebilirse de, bu takdirde, failin normalliği kura­

mının düşmüş olduğu yanılmaya düşülür.

5. Biz, isnad yeteneğinin esasını, irade erkinliği, ya da deter­

minist nedensellik bağı gibi felsefî ilkelerde arayan görüşe katılmı­

yoruz. Bu konuda şöyle düşünüleceğine inanıyoruz :

însanm iyiyi kötüden ayırabilme, ya da başka türlü hareket edebilme adını alan hassaya sahip olduğunun tanıtlanması çok güç ve belki de imkânsızdır; fakat, toplum insanın belli durumlar kar­

şısında belli bir biçimde hareket edebilme, yani iyiyi kötüden ayırd-edebilme imkânına sahip olduğuna inanmaktadır. Zaten, bu inanç olmaksızın, faile ahlakî bir kusur yüklemek ve dolayısiyle ceza ver­

mek imkânı doğmazdı. Eğer bugün ceza, mükâfat gibi toplum ha­

yatının vazgeçemiyeceği bazı fikirler kurumlaşmışlarsa, bunun tek nedeni, toplumun insanda belli bir biçimde hareket etme, ya da etmeme hassasının varlığına ve bu yüzden sorumlu tutulabileceği­

ne inanmasıdır. Sözü geçen inanç isnad yeteneğinin de esasıdır.

Bu inanca göre, bir insanın, iyiyi kötüden ayırdetme veya belli bir deyişle, isnad edilerek cezalandırılabilmesi için, hareketlerin

top-(10) IlVnVULLOMENI. İstiltızioni di Diritto Per.'dle. 1908. salı. 238. Keza, VANNINI, O. Isti-tuzioni di Diritto Penale. 1939. sah. 99.

(11) TARDE'dan naklen ANTOLİSEI. op. cit. sah. 428-9.

lumsal değerini anlayabilmesini ve gerektiği gibi hareket etmesini önleyecek psişik anormalliklerin etkisi altında bulunmaması lâ­

zımdır. Eğer insan, akıl yetileri bakımından gelişmemiş, ya da akıl hastalığına tutulmuş ise, anlama ve isteme yeteneğinden yoksun olacak, yani isnad edilemeyecektir.

Çağımızda küçüklere ve akıl hastalarına ceza verilmeyişinin başka bir nedeni de, çok ağır bir yaptırım olan cezanın, küçük ve akıl hastalarına uygulanmasına kamu vicdanının razı olmamasıdır.

Ancak, bu durumda olan kişilerin işledikleri fiillerin de tehlike ve zarar yaratabileceği görülmüş ve toplumun hak ve çıkarlarını ko­

ruyucu tedbirlerin bunlara uygulanmasının doğru olacağı sonucu­

na varılmıştır.

Akıl yetilerini, bunların gelişmesinden sonra ya da gelişme ha­

lindeyken etkide bulunup anlama ve isteme yeteneğine dokunan nedenlerin, bu yeteneği her zaman bütünü ile ortadan kaldırma­

dığı ancak onu önemli bir şekilde azalttığı gibi bir inanca sahip bulunan toplum, küçükler, akıl hastaları ve bunlara benzetilen kim­

selere, işledikleri eylemlerden dolayı hafifletilmiş cezalar verilebi­

leceğini kabul etmektedir (12).

Şu halde, isnad yeteneğinin esasını, toplumun, insanın sorum­

luluğu konusundaki anlayışında bulmakta olduğunu söylemekte isa­

bet vardır.

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 123-126)