IV. MANEVÎ UNSUR
2. İsnad Yeteneğinin Esası:
isnad yeteneğinin esasını açıklamak için çeşitli kuramlar ortaya atılmıştır :
• 1. Bunların en eskisi olan ve Klâsik Ceza Hukuku Okulunu ka-rakterize eden kurama göre, isnad yeteneğinin esası, irade özgür
lüğü ( = libero arbitrio) dür. İnsana, iyiyi kötüden ayırma yetene
ğine sahip olmasına rağmen kötüyü seçtiği için ceza verilir. İnsan
daki bu yeteneğe irade özgürlüğü adı verilir. Ağır psişik bozuklukla
ra uğramış bulunanlarla zekâları gereği gibi gelişmemiş olan
kim-• selerde bu ayırma yeteneği var olmadığı İçin bunlar cezalandırıla-mazlar. Eğer adı geçen nedenler yüzünden iyiyi kötüden ayırma yeteneği tüm olarak kaybolmayıp önemli surette azalmışsa ceza indirilerek verilmelidir (7).
(5) Bak.' SALTELLI ROMANO DI FALCO. Commento. V. I„ Parte, II. n. 280.
(6) AIJTOLISEI. op. cit. sah. 425. - SALTELLI - ROMANO DI FALCO, op, cit. n. 281.
(7) CARRARA. Programına, § 2 ve mü. Modern yazaı-lardan BETTIOL da bu görüşe yak
laşır. Bak. op. cit. sah. 332 ve mü.
Pozitivist Ceza Hukuku Okulu'na. bağh olan yazarlar ise, isnad yeteneğinin esasmm irade erkinliğinde aranamıyacağını, insanlar tarafından yapılan hareketleri bile bir takım nedenlerin tayin etti
ğini, bu bakımdan irade erkinliğinden değil, bir belirlilikten ( = determinismo) söz edileceğini ileri sürerek, isnad yeteneğini moral - etik temele değil, kaynağım maddî nedensellik bağında bulan toplumsal sorumluluğa bağlamak istemişlerdir. Yasal sorumluluk da denilen bu sorumluluk biçimine göre, suç işleyenler arasında is
nad edilebilenler edilemeyenler diye bir ayırım yapmağa lüzum yok
tur, îsnad edilebilir olsun, ya da olmasın, yasanın suç saydığı bir eylemi işleyen kimseyi, toplum, bu yüzden sorumlu tutar ve kendi
ni savunmak için faile ceza değil, fakat, onun gelişmesini ve gü
venliği sağlayacak tedbirler uygulanır (8).
Görüldüğü gibi, her dki okul da, sorunu, irade erkinliği, deter
minizm gibi, varlıkları bilim alanında tanıtlanmamış olan felsefe kavramlarına dayanarak çözmek istemektedirler. İşte, bu yüzdendir ki, sorun, bugün de çözülmüş olmaktan uzaktır.
îsnad yeteneğinin temelini felsefe alanında aramanın yararsız olduğu anlaşılınca ceza hukuku ile uğraşan bilginler bazı yeni gö
rüşlerle ortaya çıkmışlardır. Bu yeni görüşlerin başlıcaları, «failin nornıalliği», «korkabilme», «kişiliğe uygunluk» kuramlardır.
2. Failin NormalUği (= Normalita) adını alan düşünüşe göre, isnad yeteneği, normal bir biçimde hareket edebilme yeterliğidir.
Güdülere karşı normal bir tepki gösterebilen, akıl yetileri sağlam ve gelişmiş olan herkes isnad yeteneğine sahiptir (9).
Bu düşünüş eleştirilerek denilmektedir ki, normal insan kav
ramı oldukça belirsizdir. Öte yandan, niçin yalnız normal sayılan bir biçimde hareket eden kişilerin cezalandırıldıkları da anlaşıl
mamaktadır. Kaldı ki, adı geçen kurama uyulacak olursa, taşıdık
ları fizik ve pişik anormallikler nedeniyle suça alışkanlık kazan
mış ve suça eğilimli kimselerle suçu meslek edinmiş kimselerin cezalandırılması imkânı da ortadan kalkmış olacaktır.
3. Korkabilme (= Intimidahilitâ) : Kuramı yanlılarına göre, cezanın ana niteliği insanları korkutarak suç 'işlemekten
alıkoy-(8) FERRI. Sociologia Criminale, 5. Ed. V. II. sah. 1 ve mü. Keza. FERRI. Principii.:.
Sah. 41 ve mü. Pozitivist Ekolün bu Icorudaki fikirleri için bak. DÖNMEZER • ER
MAN, op. cit. C, I, n. 137.
(9) LISZT'den naklen ANTOUSEI. op. cit. sah. 4^8.
maktir. Cezanm bu niteliği, onun, akıl hastaları ve aklen gelişme
miş kimselerle benzerlerine uygulanmaması sonucuna götürür. Çün
kü, bu gibi kimseler cezanın korkutucu etkisini duymadıkları için isnad yeteneğinden yoksundurlar (10).
4. Kişiliğe Uygunluk Kuramı: Bu kuramın yanlıları, isnad yeteneği deyince, eylemin faile, başka bir deyişle, failin kişiliğine ( = şahsiyetine) uygun olmasını anlamaktadırlar. Failde kendi ki
şiliğine uygun bir biçimde hareket edebilme imkânı kaybolduğu an
da isnad yeteneği de ortadan kalkar (11).
Kişiliğe uygunluk kuramı da isnad yeteneğinin esasını açıkla-yamamaktadır. Gerçekten, adı geçen kurama göre, kişiliğine uygun hareket edebilmek imkânından yoksun olduğu için isnad yetene
ğine sahip bulunmadığı ileri sürülen bir akıl hastasının yaptığı ha
reketlerin, kişiliğine uygun hareketler oldukları kolaylıkla söyle
nebilir. Bu itirazın, yalnız psişik anormallikleri olan kimselerin ki
şiliklerine uygun hareket edemeyecekleri biçiminde cevaplandırı-labileceği düşünülebilirse de, bu takdirde, failin normalliği kura
mının düşmüş olduğu yanılmaya düşülür.
5. Biz, isnad yeteneğinin esasını, irade erkinliği, ya da deter
minist nedensellik bağı gibi felsefî ilkelerde arayan görüşe katılmı
yoruz. Bu konuda şöyle düşünüleceğine inanıyoruz :
însanm iyiyi kötüden ayırabilme, ya da başka türlü hareket edebilme adını alan hassaya sahip olduğunun tanıtlanması çok güç ve belki de imkânsızdır; fakat, toplum insanın belli durumlar kar
şısında belli bir biçimde hareket edebilme, yani iyiyi kötüden ayırd-edebilme imkânına sahip olduğuna inanmaktadır. Zaten, bu inanç olmaksızın, faile ahlakî bir kusur yüklemek ve dolayısiyle ceza ver
mek imkânı doğmazdı. Eğer bugün ceza, mükâfat gibi toplum ha
yatının vazgeçemiyeceği bazı fikirler kurumlaşmışlarsa, bunun tek nedeni, toplumun insanda belli bir biçimde hareket etme, ya da etmeme hassasının varlığına ve bu yüzden sorumlu tutulabileceği
ne inanmasıdır. Sözü geçen inanç isnad yeteneğinin de esasıdır.
Bu inanca göre, bir insanın, iyiyi kötüden ayırdetme veya belli bir deyişle, isnad edilerek cezalandırılabilmesi için, hareketlerin
top-(10) IlVnVULLOMENI. İstiltızioni di Diritto Per.'dle. 1908. salı. 238. Keza, VANNINI, O. Isti-tuzioni di Diritto Penale. 1939. sah. 99.
(11) TARDE'dan naklen ANTOLİSEI. op. cit. sah. 428-9.
lumsal değerini anlayabilmesini ve gerektiği gibi hareket etmesini önleyecek psişik anormalliklerin etkisi altında bulunmaması lâ
zımdır. Eğer insan, akıl yetileri bakımından gelişmemiş, ya da akıl hastalığına tutulmuş ise, anlama ve isteme yeteneğinden yoksun olacak, yani isnad edilemeyecektir.
Çağımızda küçüklere ve akıl hastalarına ceza verilmeyişinin başka bir nedeni de, çok ağır bir yaptırım olan cezanın, küçük ve akıl hastalarına uygulanmasına kamu vicdanının razı olmamasıdır.
Ancak, bu durumda olan kişilerin işledikleri fiillerin de tehlike ve zarar yaratabileceği görülmüş ve toplumun hak ve çıkarlarını ko
ruyucu tedbirlerin bunlara uygulanmasının doğru olacağı sonucu
na varılmıştır.
Akıl yetilerini, bunların gelişmesinden sonra ya da gelişme ha
lindeyken etkide bulunup anlama ve isteme yeteneğine dokunan nedenlerin, bu yeteneği her zaman bütünü ile ortadan kaldırma
dığı ancak onu önemli bir şekilde azalttığı gibi bir inanca sahip bulunan toplum, küçükler, akıl hastaları ve bunlara benzetilen kim
selere, işledikleri eylemlerden dolayı hafifletilmiş cezalar verilebi
leceğini kabul etmektedir (12).
Şu halde, isnad yeteneğinin esasını, toplumun, insanın sorum
luluğu konusundaki anlayışında bulmakta olduğunu söylemekte isa
bet vardır.