• Sonuç bulunamadı

Actiones Liberae in Cause (15) :

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 128-132)

IV. MANEVÎ UNSUR

4. Actiones Liberae in Cause (15) :

Anlama ve isteme yeteneğine sahip olmayan kimseye herhangi bir kusur yüklenemeyeceği için, failin suçu işfediği zaman isnad yeteneğine sahip bulunması gerektiği şeklinde ifade edebileceğimiz' bir ilke ortaya çıkmıştır. Bütün yasalarda bu ilkeye yer verilmiş

(15) «Nedeninde serbest olan hareketler».

olduğunu görmekteyiz. T. C. K.'da, isnad yeteneğinin, suçun işlen­

diği ânda varlığı koşulunu aramaktadır (16). Fakat, bazı hareket­

lerin, failin bilinç ve iradesine sahip bulunmadığı bir ânda işlenme­

lerine rağmen, bunların nedenlerini teşkil eden eylem ve hareket­

lerin, failin isnad yeteneğini haiz bulunduğu bir dönemde işlenmiş olmaları yüzünden faile isnad edilebilecekleri ileri sürülmüş ve de­

nilmiştir ki; bir kimse, ileride eylemi işlediği sırada isnad yeteneği­

nin bulunmadığını ileri sürüp sorumluluktan kurtulmak için kendi­

sini isnad yeteneğinden yoksun bir hal koyar ve bu haldeyken bir suç işleyecek olursa, suç sayılan sonucu, bu hâli yaratan iradî eyle­

me bağlamak ve faili, bu durumda iken, işlediği suçtan sorumlu tutmak mümkündür. Aksinin kabulü, adalete ve kamu yararına aykı­

rı düşer. Bir kimsenin, suç işleme kararmı güçlendirme, ya da suçun işlenmesinde cesaret kazanmak, ya da sarhoşluk halinde işlenen suç­

lara tanınan cezayı azaltıcı ve kaldırıcı hükümlerden yararlanmak umuduyla sarhoş olması ve sarhoşken suç işlemesi, bir makasçının kızdığı bir makinistin sürdüğü trenin yoldan çıkmasını sağlamak amacıyla makasları vaktinde değiştirmemek için, trenin geçeceği sırada uykuya dalması bu gibi hallerin tipik örnekleridirler.

Bazı yazarlara göre, yasaların bu hallerde işlenen suçları ce­

zalandırmaları genel kurallara bir istisna teşkil eder. Çünkü, böy­

lelikle, isnad yeteneğinin suçun işlendiği ânda var olması kuralına uyulmaktan vazgeçilmiş olmaktadır. Başka bir düşünüşe göre, is­

nad yeteneğinin kaybı halinin bir suç işlemek, ya da sözde mazeret nedeni hazırlamak amacı ile yaratılmış olması halinde, isnad yete­

neğinin suçun işlendiği ânda var olması gerektiği kuralına bir is­

tisna konulmuş olduğu söylenemez. Çünkü, böyle bir durumu, suç işlemek için yaratan kimse, bu ândan başlayarak, suçu işlemeğe, suçun icra hareketlerini yapmağa başlamıştır (17). Uunutulmama-hdır ki, yalnız yasanın suç saydığı sonucu hemen meydana getiren hareketler değil, fakat bu sonucun gerçekleşmesine yönelmiş her eylem suçun icrası kavramına girer. Suç işlemek için kendisini is­

nad yeteneğinden yoksun bir hale sokan kimse', aynı amaç, ile, ce-zaen sorumlu tutulamayacak varlıkları, örneğin, bayılanları, küçük­

leri, akıl hastalarını, ya da bir makineyi kullanan kimseden

fark-(16)_T. ö . K.'nun 46, 47, 48, 53, 54, 55, 57 ve 58. maddelerine bakınız.

(17) ANTOLISEI. op. cit. sah. 436.

sızdır. Burada, başka bir kimse, ya da şey yerine kendisini alet ola­

rak kullanmaktadır (18).

Bu görüş kabul edilemez. Çünkü, bir kimsenin, kendisini ku­

surlu bir hareketiyle, isnad yeteneğinden yoksun bir hale koyma­

sını, bu haldeyken işlenen suçun icra hareketi saymak imkânsız­

dır (19). tcra hareketleri, bilindiği gibi tamamlandıklarında suçu meydana getirmeleri mümkün olan hareketlerdir. İsnad yeteneği­

nin kaybı sonucunu doğuran eylem ise bu nitelikte değildir.

Adı geçen eylem, ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, örneğin, bir hırsızlık suçunu meydana getiremez. Bu sonuç, özellikle icra suç­

ları bakımından doğrudur. Gerçekten, suç teşkil eden belli bir so­

nucu yaratmak hedefine yönelmiş olmaları nedeniyle, isnad yete­

neğinden yoksunluk halini meydana getiren hareketlerin bir ân için isnadiyetsizlik halinde işlenen suçun icra hareketeri oldukları ka­

bul edilse bile, araçtaki elverişsizlik (isnad yeteneğinin tamamen kaybolmuş olmıası), isnadiyetsizlik halinde işlenen icra suçunun fai­

le isnadı, daha doğru bir deyişle tasarlanan suçun işlenmesi imkâ-mnı yok eder. Eğer tasarlanan suç işlenmişse, bu, failin anlama ve isteme yeteneğini tam olarak kaybetmediğini gösterir. Bu takdirde sorun, genel ilkelere göre çözülür. Tasarlanandan başka bir suç iş­

lenmişse, bu takdirde, bu suçun faile genel kurallara uymak suretile isnadı imkânı yoktur : Çünkü, eylem ile fail arasında kusurlulu­

ğun bu türünü haklı kılacak manevî bir bağa rastlanamaz (20). Adı geçen hallerde faili, kusurlu bir davranışından doğan (tasarlanmış isnadiyetsizlik halini meydana getiren eylem nedeniyle işlenen suç) ve yasanın suç saydığı bir sonuçtan sorumlu tutmak mümkündür.

Bu nedenle, bazı yasalarda yer alan «bir suçu işlemek ya da kendi­

sine mazeret sağlam'ak amacıyla kendisini anlama ve isteme yetene­

ğinden yoksun bir duruma getiren bir kimse hakkında isnad yete­

neğinin eylemin işlendiği zaman aranacağı kuralı uygulanmaz» şek­

lindeki hükümler (ör. İtalyan Ceza Yasası Mad. 87), icra suçları söz konusu olduklarında manevî sorumluluğa ilişkin genel hüküm­

lere birer istisna teşkil ederler.

(18) MEZGER, E. Diritto Penale. sah. 300 - ALIMENA, F. L'ıîbbriachezza ed il principio delle actiones liberae in causa. Giustizia Penale, 1947, 2, sah. 219. - MANZINI. Tratta-to. V. I, n.

(19) (DÖNMEZER - ERMAN. op. cit. C. II, v. 855.

(20) Bu konuda bak. ALACAKAPTÄN, Uğur. Sarhoşluk Halinde tşlenen Suçlardan Cezai JAes'uliyet. sah. 162-3. ^

Tasarlanmış isnadiyetsizlik hallerinde işlenen ihmal suçları ise, böyle bir istisnaya başvurmaksızın cezalandırılabilirler. Başka bir deyişle, isnad yeteneğinden yoksunluk halini yaratan eylem ile bu haldeyken işlenen ihmal suçu arasında kastdan doğan bir sorum­

luluk bağı kurmak imkânı vardır. Yani, fail isnad yeteneğine sa­

hip bulunduğu sırada işlemeğe başladığı ve isnadiyetsizlik sırasın­

da tamaınlanan bir suç nedeniyle cezalandırılacaktır. Çünkü, bir insanın, tasarladığı bir ihmal suçunu işlemek için kendini isnad ye­

teneğinden yoksun bir duruma sokması, o suçun icra hareketlerin­

den biridir. Örneğin, bir süre sonra geçecek olan trenin makinisti­

ne, ilerideki bir köprünün yıkıldığını biîdirmeyecek olursa trenin uçuruma yuvarlanacağını bilen, bu arada, çoktan beri kızdığı ateş­

çinin de öleceğini uman hat bekçisi, işaret vermemek kasdı ile uy­

kuya dalsa, suç sayılan sonucun meydana gelmemesi için, olağan­

üstü bir nedenin treni durdurmaması yeter. Tasarlanmış isnadiyet­

sizlik halinde işlenen suçun ihmal suçu, ya da ihmal suretile icra suçu olması arasında fark yoktur. Görüldüğü gibi, yukarıdaki ve benzeri olaylarda da sorun, genel hükümlere uyularak çözülmekte ve actiones liberae in causa adı verilen ilkeye başvurmadan doğru bir sonuca varıl ab ilmektedir (21).

Actiones liberae in causa ilkesini kabul eden yazarların hep­

sinin adı geçen ilkeyi açıklarken birleştikleri nokta şudur: Bir kimse, isnad yeteneğini, sorumluluktan kurtulmak için kaldırır ve bu durumdayken suç işlerse, isnad yeteneğinin varlığını, ya da yok­

luğunu tâyin bakımından artık suçun işlendiği zaman değil, fakat, failin kendisini bu yetenekten yoksun kıldığı ana bakılır. Eğer fail, o anda isnad yeteneğine sahip idiyse «suçun işlendiği zaman serbest olmayan hareket, isnad kabiliyetinden mahrum kttınma anın­

da serbest ve o anda isnad kabiliyetinin bulunması, manevî unsurun ve mes'uliyetin mevcudiyeti için kâfi sayılır» (22).

Bazı yazarlar, actiones liberae in causa ilkesinin dar anlamda anlaşılmasını uygun bulmazlar. Bunlara göre, bir kimsenin, ken­

disine yüklenebilecek kusurlu bir davramşdan, dolayı bir biçim­

de de olsa doğan sonuçlardan dolayı isnad edilebileceği kuralı

ce-(21) • ALACAKAPTAN, op. cit. salı. 163 ve mü.

(22) DÖVMEZER - ERMAN, op." cit, C. I I / l , n. 855.

za hukukunun başlıca ilkelerindendir (23). Oysa, actiones liberae in causa kavramı, dar anlamda, yani, isnad yeteneğinin tasarlana­

rak ortadan kaldırıldığı hallerde sınırlı bir biçimde anlaşılacak olur­

sa haksız sonuçlara varılır. Örneğin, adam öldürmek için sarhoş olup adam öldüren kişi cezalandırıldığı halde, isnad yeteneğinden yoksun olacağı sırada belli bir suçu işleyeceğinden emin bulunan ve bu suçun gerçekleşmesi ihtimalini düşünerek sarhoş olan kim­

se cezalandırılmayacaktır. Gerek bu olayda, gerek sar'a nöbetinin yaklaştığını sezerek çocuğu ile birlikte ihtiyatsızca yatağa giren an­

nenin nöbeti sırasında çocuğunu soluksuz bırakıp öldürmesi olayın­

da actiones liberae in causa ilkesini uygulayıp bilinçsizlik halinde yapılan hareketleri nedenlerinde erkin sayarak faillere isnad etmek lâzımdır (24).

Öyle sanıyoruz ki, yukarıdaki suçların faillerini cezalandırabil­

mek için actiones liberae in causa ilkesini genişletmenin gereği yok tur. Ceza hukukunun genel hükümlerinin yardımıyla da bu suçlan işleyenlerin cezalandırılmaları mümkündür. Gerçekten, her iki olay­

da da, faillerin, isnad yeteneğinden yoksun oldukları sırada işledik­

leri suçların, iradî bir davranışın, istenmemiş sonuçları olarak dü­

şünülmeleri ve taksirli bir sorumluluğun kabul edilmemesi için hiç bir neden yoktur.

Belgede SUÇUN UNSURLARI (sayfa 128-132)