• Sonuç bulunamadı

Mi’rac’ın ve Ru’yetin Gerçekleştiği Âlem

MUHTELİF YÖNLERİYLE Mİ’RAC MUCİZESİ

A. Mİ’RACIN İMKÂN VE KEYFİYETİ 1 Mi’rac Nedir?

7. Mi’rac’ın ve Ru’yetin Gerçekleştiği Âlem

Tefsir kaynaklarımız Mi’rac’ın bu yanıyla ilgili yorumlara genelde girmezler. Meselenin bu boyutuna açık bir ifadeyle İmam Rabbanî’nin temas ettiğini görmekteyiz. Gönderilen mektupların birinde kendisine şöyle bir soru tevcih edilir: İmam Gazzalî’nin de içinde olduğu ulemadan bir kesim Resulullah’ın Mi’rac gecesinde Rabbini görmediği kanaatindedir. Hâlbuki siz risalelerinizde bu rüyeti kabul etmektesiniz, bunun izahı nedir?

İmam Rabbanî’nin bu soruya verdiği cevaba geçmeden önce, İmam Gazzalînin ilgili yorumuna yer vermek istiyoruz: Bu meselede ‚gözün kapakları görmeğe perde olduğu gibi, dünya hayatı da rüyete engel bir perdedir‛ der. O sonra ‚Elbette beni göremezsin (Len terânî)‛ (Araf, 143) ‚Onu gözler idrak edemez‛ (En’am, 103) ayetlerini hatırlatarak sözünü şöyle bağlar: Sahih olan Allah Resulü’nün Mi’rac’da Allah-u Teala’yı görmemiş olmasıdır.55

İmam Rabbanî’nin verdiği cevap: Resulullah’ın (s.a.s) Mi’rac gecesi rabbini görmesi dünyada değil*sonlu bu âlemin boyutları içinde değil+, ahirette [sonsuz ahiret âlemi içine alınarak+ vaki olmuştur. Şöyle ki Allah Resulü o gece zaman ve mekân dairesinden çıkıp imkân âleminin darlığından kurtulunca ezel ve ebedi bir an olarak buldu. Ve bidayet ve nihayeti bir nokta olarak gördü. Öyle ki [bize göre+ binlerce sene sonra cennete girecek olanları dahi cennette gördü.. Mi’rac’daki rüyet, uhrevî rüyete dâhildir.56

55 Gazzalî, İhya-u Ulumiddin, el-Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut 1992, IV, 412. Rüyet

bağlamında ‚Gözler Onu idrak edemez‛ ayetiyle ilgili olarak İmam Eş’arî şöyle der: Gözler onu ahirette değil, dünyada idrak edemez. Çünkü en üstün Zatın görülebilmesi ancak en üstün alemde olur. Bkz. Eş’arî, el-İbane, Beyrut 1981, s. 38

Biz İmam Rabbanî hazretlerinin ifadelerinden şunu anlıyoruz. Müminler, ahirette (cenetten) Cenab-ı Hakk’ın cemalini hangi donanım ve hangi hal içinde müşahede edeceklerse, Peygamberimize de o demde öyle hususi bir donanım ve imkân lutfedilmiştir.57

Mi’rac mevzuunda hususi bir risale telif eden Bediüzzaman, bu meselede İmam Gazzalî’nin değil, İmam Rabbanî’nin yanında yer alır. Üstad Bediüzzaman Lem’alar adlı eserinde ‚O, Mi’rac yoluyla, bekâ âlemine (sonsuz âleme) girdi. Bekâ âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir (içine almıştır)‛58 der.

Sonra o Mi’rac risalesinde rüyete imkân veren makamı ‚imkân ve vücub ortasında kâb-ı kavseyn ile işaret olunan makam‛59 olarak

vasfetmekle imkân âleminin şartlarının geride kaldığına dikkat çeker. O bu noktanın lüzumunu ise aynı risalede şöyle açar: O Zat’ın doğrudan doğruya bütün kâinatın üstüne çıkıp bütün mevcudatı geride bırakacak bir makama girmesi lazımdır ki bütün mahlûkatın Hâlik’ı ile umumî, ulvî ve küllî bir sohbet etsin. İşte Mi’rac dahi bu hakikati ifade eder.60

Ehl-i Sünnet’in erken dönem âlimlerinden Ebu’l-Huseyn el- Malatî de (v. 377/987) isrâ gecesinde Allah Resulünün Rabbini görmesinin cennette iken gerçekleştiğini söyler. Bunu tasdik edici delil olarak da

ىَوْأَمْلا ُةَّنَج اَىَدنِع ىَهَ تْنُمْلا ِةَرْدِس َدنِع

‚..Cennetu’l-me’vâ da onun yanındadır‛ (Necm 14-15) ayetini zikreder.61

Malatî’nin de hatırlattığı gibi, Mi’rac ve cennetin birlikte zikredilmesi yalnızca hadislerde değinilen bir mesele değildir; görüldüğü gibi bu Kur’an’da da söz konusu edilmiştir.

57 Kadî Iyaz da bu çerçevede bir yorumda bulunur. , Bkz. K. Iyaz, eş-Şifâ bi-Ta’rifi Hukûki’l-Mustafa, Daru’l-Fikr, Beyrut 1988s.200

58 Nursî, Lem’alar, s. 23 59 Nursî, Sözler, s. 772 60 Nursî, Sözler, s. 773

Mi’rac’da kâinat Peygamberimize bir ağaç olarak temessül ettirilmiştir.62 Müfessirlerimiz, bir kısım rivayetlerden hareketle bu

ağacı çeşitli yorumlara tabi tutmuştur. Bu yorumlardan birisi de Nur Müellifine aittir. O, Necm suresinde 14. ve 15. ayette geçen sidretu’l-

munteha ve cennetu’l-meva terkiplerinin birbirleriyle ilişkisini ifade

sadedinde ‘cennetu’l-me’va gövdesi olan sidre-i müntehâ..’ tabirini kullanır.63 Onun bu ifadesinden, sidretü’l-münteha tabirinin, -

gövdesini teşkil eden cennetu’l-me’vâ ile beraber- imkan âleminin son sınırını simgeleyen bir ifade olduğunu söyleyebiliriz.64 Sanki bu

ifadesiyle Bediüzzaman, kâinat ağacının iki yanına dikkat çekmektedir. Biri, bu ağacın melekût/iç boyutunu teşkil eden gövdesi, diğeri, bu gövde üzerinden şehadet âleminde kendisini gösteren (üzerindeki dal, yaprak, çiçek ve meyveleriyle beraber) dış kısmı. Nur müellifinin ‘Dördüncü Mektup’ta yıldızlar için ‚tûbâ-yı hilkatten semâvât şıkkına, hep kehkeşan ağsânına (samanyolu dallarına) bir Cemîl-i Zülcelâlin dest-i hikmetiyle takılmış pek güzel meyveleriz biz.‛ şeklindeki ifadeleri de bu yorumunu teyit edici bir muhtevaya sahiptir.

Mi’racın Lüzumu ve Neticesi

Yüce Yaratıcı, peygamberinin, ümmetine anlatacağı meseleleri itmi’nan ve yakîn içinde anlatması için, daha açık bir ifadeyle, gıyaben inandığımız şeyleri bizatihi müşahedesi olarak da bize intikal ettirmesi için, bu mi’racı ona lutfetmiştir.

62 Dihlevî, Huccetullahi’l-Baliğa, II, 382. 63 Nursi, Sözler, s. 778.

64 Bu yaklaşım, fizik (mülk/şehadet) alemin, metafizik (melekut/gayb) aleme

dayandığını anlatan bir manaya da sahiptir. Ve yine bu bakış, dal ve yapakların gövdeden beslenmesi gibi, mülk aleminin de melekut aleminden beslenmekte olduğu gerçeğini içinde taşır. Ancak unutmamak gerekir ki melekut alemi de kendisine bize ‚Kulle yevmin hüve fî şe’nin/ O her an bir faaliyet içindedir ‛ (Rahman, 29) tanıtan Allah’ın kainatta anbean (kesintisiz bir surette) yansıyan esmâ ve sıfâtının tecellilerine dayanır.

Allah Resulü’nün (s.a.s) hem Hak’tan halka, hem de halktan Hakka iki yönlü bir elçiliği söz konusudur. İşte o (s.a.s), Mi’rac seyahatinde, -fizik ve metafizik boyutlarıyla- varlık alemini bir baştan bir başa dolaşarak hem bütün alemlerdeki ilahî teccellileri müşahede etmiş, hem de ilahî huzurda bütün mahlukatın ibadet ve tesbihatını onlar namına alemlerin Rabbine takdim etmiştir.

Varlığın medar-ı fahrı Peygamberimiz buradan ümmeti için cennet müjdesi ve Bakara suresinin son iki ayetiyle beraber dönmüştür. Beş vakit namaz da aynı gecenin bir armağanı olarak bize gönderilmiştir ki65 bu ibadet bize -her gün beş defa âlemlerin rabbinin

huzuruna çıkarak ‘ancak sana ibadet ediyor, ancak senden yardım istiyoruz’ diye- bizzat O’na hitapta bulunma ve kulluğumuzu, şükrümüzü ve dileklerimizi doğrudan doğruya O’na sunma kapısını açmaktadır.

B. RU’YETİN VARLIĞI VE İMKÂNI