• Sonuç bulunamadı

ed-Dumû‘u’l-harsâ’ (Sessiz Gözyaşları)

MUHAMMED ABDULHALİM ABDULLAH’IN HİKÂYELERİNDE KAHRAMANLAR

10. ed-Dumû‘u’l-harsâ’ (Sessiz Gözyaşları)

ed-Dumû‘u’l-harsâ’ Muhammed Abdulhalim Abdullah’ın en

uzun hikâyesidir. Hikâye Kahire ve Demenhûr’da geçmektedir. Başkahraman Fikrî Efendi, ikincil kahraman Ahmed Fikrî’dir. Tali kahramanlar ise Emîr es-Silahdâr, Muhammed es-Silahdâr, dükkân sahibi yaşlı adam ve Azze’dir.

Fikrî Efendi rahat bir tabiattadır. Felekî caddesinde kitapçı dükkânı işletiyor.

Ahmed Fikrî, Fikrî Efendinin oğludur. Tarih bölümünde okuyor. Duygusal bir tabiatı var. Babasının işine ilgi duyuyor.

Emîr es-Silahdâr, Ahmed Fikrî’nin arkadaşı Demenhûr’da yaşıyor.

Muhammed es-Silahdâr, Emîr es-Silahdâr’ın babasıdır. Zeki ve cesurdur. Geniş ağızlı, kalın kaşlı, kısa kolu kıl dolu. Ruhsatlı silah ticaretiyle uğraşıyor.

Dükkân sahibi yaşlı adam, yüzü mum gibi, sarı, kısa sakallıdır. Zamanla akrabalarının bulunduğu ve ticaretle uğraşacağı Türkiye’ye gitmeye karar verir. İşlettiği dükkânını Fikrî Efendiye bırakır ama sonradan dükkâna ait vergi borcu bıraktığı ortaya çıkar.

Azze, Ahmed Fikrî’nin sevdiği ve evlenmek istediği kızdır. Esmer, burnu küçük, tuhaf dişli, sevimlidir.

Hikâye Fikrî Efendi’nin olay yerine gelmesi ve orayı tasvirle başlar:

‚Fikrî Efendi, Felekî caddesinin başında bir grup insan gördü. İşin aslını anlamak için fazla zeki olmaya ihtiyaç yoktu. Yer suyla doluydu. İtfaiye gideli on beş dakika olmamıştı. Dumanın kokusu hâlâ meydanı

kaplıyordu. Fikrî Efendi kırtasiyesinin üstündeki eski büyük levhaya bakmaya başladı... İnsanlar Fikrî Efendi’yi yangından kurtulduğu için kutluyorlardı. İşyerine girdi. Yanında çalışan çocuğu ağlayan gözlerle buldu. Eliyle başını okşadı. İşyerine oturdu. Uzaktan caddedeki suları temizleyen belediye işçilerinin sesini duydu. Birisi dedi ki, ‘Fırın ve çiçekçi yandı, niye kırtasiye kaldı?’ Sonra kendi kendine, ‘Eğer tersi olsaydı musibet daha büyük olurdu.’ dedi.‛ (s. 173-174, 177)

Fikrî Efendi, düşünen, ağzında hikmetli sözler eksik olmayan birisidir. Yangından sonra işyerine geldiğinde iki kişinin kendi aralarındaki konuşma şöyle cereyan eder: ‚Muhtemelen bunlar kutsal

kitaplardı.‛ dedi. Fikrî Efendi bunları duyunca kendi kendine, ‚Kutsal kitaplar mı, evet, burada kutsal kitaplar var, buradaki hangi kitap kutsal değil ki?‛ dedi (s. 178). Onun, oğlu Ahmed Fikrî’ye söylediği şeyler de

bu kabildendir: ‚Ben sizi doyuramıyorum; fakat sizin içinizdeki insanı

doyuruyorum. Siz sağılacak inekler değilsiniz. Araba çekecek atlar da değilsiniz. Siz benim gözümde şarkının dediği gibi, Havada uçuşsa bile duygulara dokunan şeylersiniz.‛ (s. 185)

Fikrî Efendi rahat, dünyayı çok umursamayan bir fıtrattaydı.

O işyerinin yanmasından endişe etmiyordu, ancak oranın kendisinde unutulmaz hatıraları vardı. Küçükken dayısıyla dükkâna geldiği günü hatırlıyor. Fikrî delikanlı oluncaya kadar o işyerinde çalışmıştı. Dükkânının yanmasından sonra bir şeye aldırmaksızın akşam gazetesini okuyordu. (s.

179, 186-187)

Uzun bir hikâye olan ed-Dumû‘u’l-harsâ’nın ilk kısmında Fikrî Efendi, ikinci kısmında oğlu Ahmed Fikrî vardır daha çok. Bu kısımda ekseriyetle ev sahibiyle misafiri Ahmed Fikrî arasında felsefî tartışmalar ön plandadır:

Ahmed Fikrî, Demenhûr’a arkadaşı Emîr es-Silahdâr’ın yanına gittiğinde otururlarken babası gelir. Sohbet ilerler. Baba Muhammed es-Silahdâr, ‚Tarih ölü bir şeydir. Tarih, sadece yaşadığımız andır.‛ der (s. 200). Oğlunun ‚Peki, hayatını dedemin hayatından ya da hayatımı senin

hayatından ayırman mümkün mü?‛ sorusuna babası ‚Kurşun, tüfeğin kızıdır. Ondan çıktığında vârissiz bir doğum meydana gelir.‛ diye cevap

verir. (s. 196)

Muhammed es-Silahdâr, misafirine babasının mesleğini sorduğunda: ‚Küçük bir mesleği var, çok kazanamıyor ama hayatını devam

ettiriyor. Sen silah tüccarısın, babamın mesleği seninkine zıt.‛ cevabını alır.

O da ‚Baban vaiz ve insanların kalbine korku salan bir polis değilse benim

mesleğimin karşısında değildir.‛ diye cevap verir. (s. 197-199)

Yazar hikmetli sözlerinden birisini de, arkadaşıyla gezerken devamlı bir münakaşa hâlinde olan Ahmed Fikrî’ye söyletir. O, arkadaşıyla girdiği insanlar, savaşlar ve kuşlar hakkındaki münakaşalardan sonra kendi kendine: ‚Kitap tüccarı babamı diğer

bütün tüccarlardan üstün görüyorum. Muhammed es-Silahdâr bahçeli bir sarayda oturuyorsa da babamdan kalanlar, hikmete âşık olanlar için resmi elbisedir.‛ der. (s. 209)

Sonuç

Muhammed Abdulhalim Abdullah’ın birçok hikâyesinde kahramanların isimleri zikredilmez. Zikredilenler de genelde hikâyenin belli bir kısmından sonra verilir. Neredeyse her hikâyesinde hikmetli sözler sarf edilir. Abdulhalim Abdullah hikâyelerindeki tipik özellikler, ele aldığımız bu 10 hikâyesinde de geçerlidir.

Bu genel özelliklerden sonra hikâye bazında kahramanların özellikleri şöyle sıralanabilir:

Elvân mine’s-sa‘âde’de bekçi; duygusal, çocuklarının isteklerine

önem veren ve onların kendisine hitap tarzından bile etkilenen birisidir.

el-Mâdî lâ ye‘ûd’da kahramanlar Adlî ve Kerîme çekingen

tiplerdir. En insanî duyguları olan birbirine sevgilerini ifade etmede dahi içlerine kapanıktırlar.

Huyûtu’n-nûr’da genelde insanlara özelde müşterilerine karşı

nankör ve insani duygulardan uzak doktor Fûtî ile iyi niyetli köylüler vardır.

en-Nâfizetu’l-ğarbiyye’de oğluna bağlı olarak hayat sürmeye

mahkûm bir babanın (Hasen) oğlunu (Rabî‘) kaybetmesinin anlatıldığı trajik hikâyede köylüler yardımseverdir.

Hâfetu’l-cerîme’deki kahraman baba, oğlu Ahmed’in acısıyla

fevri hareketler yapan ve sonunda yaptıklarından pişmanlık duyan bir karakterdir. Öne çıkan diğer kahraman bilge kadın ise, köydeki iki aile arasında ortaya çıkacak bir düşmanlığı önleyen yapıcı bir karakterdir.

Eşyâ li’z-zikrâ’da kahraman utangaç, duygularını rahatça dile

getiremeyen birisidir. İşçi kadının kızı saf ve temiz duyguludur.

Julyet< Fevka sathi’l-kamer’de kahraman, sevdiğine aşkını ilan

eden, hayal dünyası geniş bir âşıktır.

ed-Dafîratu’s-sevdâ’da bulunan kahramanlardan Semîre, hayatın

acımasız yönlerini yaşayan bir çocuk ve genç kızdır. Annesi, çalışırken ömrü hem kendini hem de kızını hayatın kötülüklerine karşı korumakla geçmiş bir kadındır. Villanın sahibi kadın sadece geleceğini düşünen ve zengin olmasına rağmen sıkıntı ve mutsuzluğu yüzünden eksik olmayan birisidir. Oğlu Şîrîn, yanlarında çalışanların namusuna göz diken bir serseridir.

Ustûre min kitâbi’l-hubb’ın kahramanları iyiliksever bir doktor ile

haset ve çekememezlik içindeki bir ihtiyardır. Doktor, ihtiyara sevgiyle bu hastalığını yenmesini öğretmeye çalışır.

ed-Dumû‘u’l-harsâ’daki kahramanlardan biri olan Fikrî Efendi,

düşünen, ağzında hikmetli sözler eksik olmayan birisidir. Oğlu Ahmed Fikrî duygusal bir üniversite öğrencisidir. Emîr es-Silahdâr, Ahmed Fikrî’nin arkadaşıdır. Muhammed es-Silahdâr, Emîr es- Silahdâr’ın babasıdır. Zeki, cesur, ruhsatlı silah ticaretiyle

uğraşmaktadır. Fikrî Efendi’ye kitapçı dükkânını bırakan yaşlı dükkân sahibinin sonradan sahtekâr olduğu ortaya çıkar. Azze, Ahmed Fikrî’nin sevdiği ve evlenmek istediği kızdır. Esmer, burnu küçük, tuhaf dişli, sevimlidir.

Özetle;

Ele aldığımız hikâyelerinin yedisinde kahramanlar aynı zamanda anlatıcıdır. Yine bu hikâyelerden altısı köyde, birisi de hem şehir hem de köyde geçmektedir. Olayların birçoğu trajik ve dramatiktir. Hikâyelerde aşk unsuru da azımsanmayacak miktarda geçmektedir.

Kahramanlar ise daha çok duygusal, utangaç ve çekingen, mahcup, iyi niyetli, ağzından hikmetli sözler düşmeyen ve bilge karakterlerdir. Aslında bu özellikler yazarın ruh halinin kahramanlar üzerindeki bir yansıması gibi düşünülebilir. Az da olsa kıskanç, kötü niyetli, bencil, sahtekâr ve silah ticaretini kitap ticaretine karşı savunan karakterler vardır. Yazarın hikâyelerinde zenginler genelde mutsuzdur.

KAYNAKLAR

Ahmed İbrahim Ahmed Halil, el-İtticâhu’r-rûmânsiyye fî’r-

rivâyeti Muhammed ‘Abdulhalîm ‘Abdullah, (Yayınlanmamış Yüksek

Lisans Tezi), Câmi‘atu’l-Ezher Kulliyetu’l-Lugati’l-‘Arabiyye, Îtâu’l- Bârûd 2002.

Ahmet Kazım Ürün, ‚Muhammed Abdulhalîm Abdullah’ın Küçük Birlik Adlı Hikâyesi‛, Edebiyat Dergisi, S. 15, 2006.

Candemir Doğan, Muhammed ‘Abdulhalîm ‘Abdullah’da Kısa

Hikâyecilik (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Konya 1991.

es-Saîd el-Varakî, İtticâhâtu’l-kıssati’l-kasîra fi’l-edebi’l-‘Arabiyyi’l-

mu‘âsır fî Mısr, Kahire 1984.

Hilmî Muhammed el-Kâud, Mecelletü’l-Ummeti’l-Katariyye, S. 59, Zulkâde 1405.

Kâsım b. Mûsâ Bil‘adîs, Binyetu’l-hitâbi’r-rivâî ‘inde Muhammed

‘Abdilhalîm ‘Abdillah (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Câmi‘a

Mentouri Constantine, Cezayir 2005-2006.

Muhammed Abdullah Abdulhalim, Lika'beyne cîleyn, Kahire 1977.

---, Elvân mine’s-sa‘âde, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, el-Mâdî lâ ye‘ûd, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, Huyûtu’n-nûr, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, en-Nâfizetu’l-ğarbiyye, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, Hâfetu’l-cerîme, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, Eşyâ li’z-zikrâ, Mektebetu Mısr, Kahire trs.

---, Julyet< Fevka sathi’l-kamer, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, ed-Dafîratu’s-sevdâ’, Mektebetu Mısr, Kahire trs.

---, Ustûre min kitâbi’l-hubb, Mektebetu Mısr, Kahire trs. ---, ed-Dumû‘u’l-harsâ’, Mektebetu Mısr, Kahire trs.

Seyyid Hâmid en-Nessâc, İtticâhâtu’l-kıssati’l-Mısriyyeti’l-kasîra, Kahire trs.

Şukrî Muhammed ‘Ayyâd, Tecârib fî’l-edeb ve’n-nakd, Mısır 1968. Tahsin Deliçay, Kısa Hikâyeciliğin Gelişimi ve Muhammed

Yûsuf Es'ad Dâğir, Masâdiru'd-dirâsâti'l-edebi'l-fikri'l-Arabiyyi'l-

hadîs fî siyeri a'lâmihi, (er-Râhilûn 1800-I972), Beyrut 1972.

Yûsuf eş-Şârûnî, el-Mulhaku’l-edebî li sahifeti’l-Ahbâri'l-Kâhiriyye, S. 18, 25 Ekim 1970.

---, er-Rivâiyyûne’s-selâse, Kahire 1980.

Yûsuf Hasen Nevfel, Muhammed ‘Abdulhalîm ‘Abdullah hayâtuhu

ve edebuh, 1981.

---, Fennu’l-kıssa ‘inde Muhammed ‘Abdulhalîm ‘Abdullah, Kahire 1996.

EBU’L-LEYS TEFSİRİ TERCÜMESİ